Batılıların yüzsüzlüğü !

Lili YAR

Asistan
Katılım
5 Haz 2007
Mesajlar
419
Tepkime puanı
64
Puanları
0
Konum
Hüzünler Şehri
Eski sömürgeleri İngiltere ve Fransa'ya damardan bağlayan 'olağanüstü' anlaşmalar ve teamüller var. Siyasi, ticari, askeri, kültürel…

İngiltere, asırlarca sömürdüğü Asya ve Afrika ülkeleri ile Commonwealth (“İngiliz Uluslar Topluluğu”) çatısı altında -güya ortak menfaatlere dayalı- bir 'beraberlik' sergiliyor.

Londra nere, Nairobi nere?

Ama ilişkiler öyle sıkı fıkı ki, Kenya'da zevkine “zenci” öldüren bir İngiliz asilzadesi Nairobi Mahkemesi tarafından serbest bırakılabiliyor!

Fransa'nın da eski sömürgeleriyle çok özel, çok yakın ilişkileri var.

Öyle ki, mesela Senegal'de ballı bir ihale Fransız firmalarına verilmediği zaman Fransa Cumhurbaşkanı Senegal Cumhurbaşkanı'nı arayıp fırça atabiliyor.

***

İngiltere'nin Brunei Sultanlığı ile, Fransa'nın Mali Cumhuriyeti ile içli dışlılığı yadırganmaz…

Anglo-Afrika, Franko-Afrika zirveleri yadırganmaz…

ABD-Meksika ortak bakanlar toplantıları yadırganmaz…

Washington nere, Riyad nere? Washington nere, Kahire nere? Washington nere, Amman nere? Ama ABD'nin Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ile stratejik işbirliği de yadırganmaz…

ABD-İsrail birliğini yadırgamak zaten kimsenin aklının ucundan bile geçmez…

İsrail'in ta Güney Amerika'daki Peru ile safları sıklaştırmasını yadırgayan da yok…

Gelin görün ki, Türkiye'nin yakın komşularıyla ilişkilerini düzeltmesi acayip bulunuyor, ayıp sayılıyor, fena halde yadırganıyor!

***

Batılılar, dünyanın öbür ucundaki devletlerle can ciğer kuzu sarması olabilirler, ama Türkiye yanı başındaki devletlerle barışı, güvenliği, istikrarı ve ekonomik kalkınmayı teminat altına almaya matuf anlaşmalar imzalayamaz!

Batılılar Asya ve Afrika'daki sömürü düzenlerini sürdürebilirler, ama Türkiye tarihi paylaştığı kardeş komşu ülkelerle ortak menfaatlere dayalı ilişkiler kuramaz!

İngiltere ve Fransa'nın Asya-Afrika ülkeleriyle imzaladığı özel anlaşmalar, oluşturduğu ittifaklar, kurduğu uluslararası teşkilatlar Avrupa Birliği üyeliği ile çelişmiyor, ama Türkiye'nin İran'dan doğalgaz alması Avrupa Birliği'nden kopuş anlamına geliyor!

Batı basınındaki “eksen kayması” edebiyatının özeti budur.

***

“Türkiye bizim uşağımızdır, öyle kalmalıdır” diyor Batılılar.

'Böl, parçala, yönet' siyasetlerinin bekası için Müslüman komşularımızla didişmeyi sürdürmemizi talep ediyorlar.

Bu talebe verilecek bir tek karşılık var:

Haydi ordan!​


Hakan Albayrak
 

agbi

Yasaklı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
25
Tepkime puanı
382
Puanları
0
Konum
İzmir
Yeğenim

Çok uzaklara gitmişsiniz.Yeğenim

CGK: Dilipak’ın 18 ay hapsine!

Ceza Genel Kurulu, yine çok tartışılacak bir karar verdi.
“Tartışılacak” derken, benim subjektif bir yorumum değil bu..
Ceza Genel Kurulu’ndaki hakimler de, kendi aralarında tartışmışlar zaten.
Tartışmışlar ki, oybirliği ile veya açık fark oy çokluğu ile değil, 11’e karşı 13 oyla çıkmış karar.
Daha önce de, Milli Gazete yazarı M. Şevket Eygi ile ilgili bir davada, benzer şekilde yarı yarıya bölünerek aleyhte karar vermişlerdi.
Bingöl eski Belediye Başkanı Selahattin Aydar’ın bir dosyasında da, yine aynı şekilde Ceza Genel Kurulu, yarı yarıya bölünmüş, bir taraf “suç yok” derken, diğer taraf “suç var” demiş ve günlerce tartışılan bir karar çıkmıştı..
Şimdi aynı şekilde, bir tartışmalı karar da, gazetemiz yazarı Abdurrahman Dilipak için verildi.
40 yıldır kamuoyunun önünde olan, günlük gazetelerde onbinlerce makalesi yayınlanmış, yüzlerce televizyon programı yapmış, Türkiye’de konferans vermediği il, hatta büyük ilçe kalmamış bir gazeteci yazar için, “Buyrun cezaevine. Orada 18 ay yatmanız gerekiyor” deniliyor..
Niçin?
Birisini silahla vurmuş veya yaralamada mı bulunmuş?
Hayır...
Klasik suçlardan hiçbirisi ile suçlanmıyor Dilipak!.
Vakit gazetesinde yazdığı bir yazı sebebi ile, 18 ay cezaevinde yatması isteniyor!

Peki yazıda ne var?

Kimsenin kabullenmeyeceği şekilde, bir suça azmettirme veya bir tehdit mi var?
Veya galiz kelimelerle bir küfür mü var?
Hayır..

Ne azmettirme, ne tehdit, ne galiz kelimelerle küfür var..
Eleştirilen konunun ağırlığına göre, çok nazik ifadelerle, haklı bir eleştiriden ibaret Dilipak’ın yazısı..

Benim tesbitimi, yanlı değerlendirmeler olarak görebilirsiniz.

Dilipak’ın cezalandırılmasını isteyen savcının, iddianamesinden aktarayım suçun hangi ifadeler olduğunu, siz de bir yorumda bulunun: “Anadolu’da Vakit gazetesinin 9 Kasım 2003 tarihli baskısında Abdurrahman Dilipak’ın kaleme aldığı ‘Sezer Kına Yaksın’ başlığı ile verilen yazı içeriğinde; ‘Tamam anladık, başörtü sorununu çözemiyorsunuz. Bizler öz yurdumuzda paryayız. Kara deriliyiz biz.. Çankaya’dan sonra, Yargıtay salonlarından da kovulduk. İnandığımız gibi yaşama hürriyetimiz yok bizim.”
Bu ifadeler ve devamında, aynı paralelde yöneltilen eleştiriler..

Bunun için 18 ay hapsi isteniyor, Dilipak’ın..

Dilipak’ın eleştirisinden de anlaşılıyor, yazının yayınlandığı tarihte, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nde bir bayan avukat, sanık sıfatı ile ifade vermeye gelmiş, ancak daire başkanı, kendisini salondan dışarı çıkartmıştı. Sanık sıfatıyla da olsa, başörtülü olarak duruşma salonuna girilemeyeceğini belirtmişti, Daire Başkanı.
Oysa o güne kadar, hatta o günden sonra da, yüzlerce, binlerce mahkemede, başörtülü hatta çarşaflı hanımlar, kimliklerini tesbit şartı ile, sanık olarak da, tanık olarak da ifade veriyorlardı, vermeye de devam ettiler.
Ama o gün, o daire başkanı, artık hangi gaye ile bilemiyoruz, böyle keyfi bir uygulamada bulunmuştu. Kendisi de bir hukukçu olan, başörtülü bir hanımın savunma hakkını kısıtlamıştı.
İşte sayın Dilipak, yazısında o olaya atıfta bulunuyor.

Dilipak’ın eleştirdiği bu olayın öncesindeki değerlendirmeleri de, 10. Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in, eşi başörtülü milletvekillerine uyguladığı ayrımcılığa ait. Biliyorsunuz, Sezer Çankaya’ya çıktıktan sonraki ilk yıllar herhangi bir ayrım yapmadan milletvekillerini resepsiyonlara çağırırken, 2002 milletvekili seçimlerinde
.
Çankaya Köşkü’nde bu uygulamanın yaşandığını, hepimiz biliyoruz. Dilipak uydurmadı bunları.

Sezer uyguladı, karteldeki bazı hokkabaz kalemşörler de, köşelerinde destek verdiler, bu ayrımcı uygulamaya..

Dilipak hakkındaki iddianame ile, şöyle denilmiş oluyordu: “Karteldeki kalemşörler, ayrımcı uygulamayı destekleyebilirler.. Eşinin başındaki örtüden başka hiçbir farklı özelliği olmayan milletvekillerine sergilenen farklı uygulamanın haklılığını savunabilirler. Ama Dilipak, bu uygulamanın, ülke insanlarının bir kısmını zenci durumuna düşürdüğünü söyleyemez.”
İddianamenin özeti bu idi..
Bağcılar 2. Asliye Ceza Mahkemesi, iddianameyi haksız buldu. Beraat kararı verdi.. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, iddianameyi haksız, beraat kararını doğru buldu, kararı onadı.
Ama Ceza Genel Kurulu, “Dilipak, Sezer’i eleştiremez. Sezer’in yaptığı ayrımcılığı yorumlayamaz. Dilipak’ın 18 ay hapsine” dedi..

Şimdi biz tekrar başa döndük..
Türkiye’de düşünce özgürlüğü mü var? Yoksa saltanat dönemindeki zaman zaman karşılaştığımız istibdat mı? Karar sizin!
 
Üst