Barnabas İncil'inde Hz. Muhammed (s.a.v.)

Rodî

Üye
Katılım
25 Mar 2010
Mesajlar
81
Tepkime puanı
6
Puanları
0
Konum
Ankara
BARNABAS İNCİLİ'NDE HZ. MUHAMMED (S.A.V)




İnsanı yaratıp kendisine kulluk yapması için yeryüzüne gönderen yüce Allah, yarattığı ilk insan ve aynı zamanda peygamber olan Hz Âdem’den son peygamber Hz Muhammed’e kadar bütün peygamberlerini insan topluluklarını doğru yola iletmek için göndermiştir.


Allah’u Teâlâ’nın gönderdiği ve bir hadiste sayılarının 124 bin olduğu (1) ifade edilen peygamberlerin tamamının tebliğ etmiş olduğu hep aynı din (Tevhid dini) olmuştur.

Bu gerçekliği Allah (c.c) kitabında şöyle ifade ediyor; Senden önce hiç bir peygamber göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: “Benden başka ilah yoktur, öyleyse bana ibadet edin.” (Enbiya: 25) Gönderilen bütün peygamberler kendi kavimlerine istisnasız bu ayetteki ifadeyi tekrarlamışlardır. Kendilerine Allah’ın ayetlerini getiren ve O’nun hidayet yolunu tebliğ eden peygamberlerine kavimlerinin ekseriyeti iman etmemiş, iman edenler de peygamberlerinden sonra şeytanın vesveseleri ve nefsin telkinleri ile aşama aşama hidayet yolundan uzaklaşmışlar ve kendilerine gelen mesajı değiştirmişlerdir. Bu durum Allah mahlûkatın en şerefli insanı ve en büyük peygamberi Hz Muhammed’i (s.a.v) bütün insanlığa peygamber olarak gönderene kadar devam etti.


Bütün peygamberlere müjdesi verilen ve kitap sahibi peygamberlerin kitaplarında mücadelesi, ahlakı ve daha birçok özelliği birçok yönü ile haber verilen ahir zaman peygamberi Hz Muhammed (s.a.v) ile peygamberlik halkası son buldu. Tevhid dini olan İslam da son peygambere gönderilen şekli ile en mükemmel ve en kapsamlı halini almış oldu. “…Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslam’ı beğendim.” (Maide:3)


Ancak ne var ki daha önce gönderilen kitaplarda müjdesi verilen ahir zaman peygamberi Hz Muhammed (s.a.v) maalesef ehli kitap tarafından hak ettiği şekilde karşılanmadı, hatta çeşitli vesilelerle ahir zaman peygamberine en büyük düşmanlığı yapanlar yine bunlar oldular. Halen de düşmanlıklarını buldukları her fırsatta ortaya koymaktadırlar. “O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bilebile gizlerler.” (Bakara:-146 ) Bunların (ehli kitap) tahrif edilmiş kitaplarında bile vicdan sahibi her insanın göreceği ve kabul edeceği şekilde Hz Resulullah (s.a.v) anlatılmakta ve ismi zikredilerek geleceği açıkça müjdelenmektedir. Âlimlerden Hüseyin-i Cisrî o tahrif edilen kitaplardan Hz Muhammed'in (s.a.v) peygamberliğine dair yüz on delil çıkarmıştır.

Hıristiyanlar ile Yahudiler tarafından bilinçli bir şekilde saklanan, mesajı Kuran-ı Kerim’deki tevhid akidesi ile önemli benzerlikler gösteren ve bu yönü ile Hz İsa (a.s) tarafından getirilen mesajın en doğru/en sahih kaynağı olarak kabul edebileceğimiz Barnabas İncilini de bu kabilden değerlendirmek gerekir. Bu makalemizde Barnabas İncili’nde yer alan ve Hz Resulullah’ı (s.a.v) müjdeleyen, onun özelliklerini/vasıflarını anlatan bazı haberleri büyük İslam âlimi Mevdudi’nin konu ile ilgili araştırmalarından da faydalanarak sizlerle paylaşacağız .

Yüzyıllarca insanlardan saklanan bu eserin İngilizce tercümesinin bir fotokopisini Oxsfort üniversitesi kütüphanesinde gördüğünü ifade eden Mevdudi bu kitabı (Barnabas İncili’ni) kelimesi kelimesine okuduğunu ifade ediyor, ardından Hz İsa’nın (a.s) hayatı, mücadelesi ve getirmiş olduğu mesajın en doğru ve en sahih kaynağının bu kitap olduğu kanısına varıyor. Bu kitabın büyük bir nimet ve rahmet olduğunu ifade eden Mevdudi, Yüzyıllarca kilisenin bu kitabı Apokrife (halktan gizlenen), yasaklı, şüpheli kitaplar listesine katmış olmasını da: Hıristiyanlar sadece kendi dinî taassup, fanatizm ve inatçılıkları yüzünden böyle bir eserden kendilerini mahrum etmişlerdir.” sözleri ile eleştiriyor.


Barnabas kimdir? İncili yazma gerekçesi nedir?


Barnabas, aslen Kıbrıslı olup Yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Asıl adı Joseph (Yusuf)'tur. Barnabas ise "teselli oğlu" anlamında ona sonradan verilmiş bir lâkaptır. Kendisinin yazmış olduğu kitapta Barnabas: "Ben Hz İsa’nın (a.s) ilk 12 havarisinden biriyim. Baştan sonuna kadar İsa ile beraberdim ve gözlerimle gördüğüm olayları ve kulaklarımla duyduğum sözleri bu kitapta yazıyorum." demiştir.


Barnabas’ın hayatı ile ilgili bilgi ve malumatlar son derece azdır, kendisini yazmış olduğu İncil’de tanıttığı kadar tanıyoruz. Şırnak’ta bir mağarada avcılar tarafından bulunan ve yapılan inceleme sonucu Barnabas İncili’nin bir nüshası olduğu anlaşılan kitabın ilk sayfasında Barnabas şöyle diyor: “Ben Kıbrıslı Barnabius. Tespihe layık âlemlerin Rabbinden bir bütün olarak, Ruhu’l Kudüs’le Meşaha’ya vahyolunan tıpkı İsa’dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum!” Barnabas için kesin olan bir şey var o da Hz İsa'nın (a.s) tebliğini yaymaya çalıştığı üç yıllık süre içerisinde kendi ifadesi ile zamanının büyük bir kısmını onun yakın takipçisi havarisi olarak yanında geçirmiş olduğudur.

Barnabas bu kitabı Hz İsa’nın (a.s) talimatı/emri ile yazdığını şu cümle ile ifade ediyor: "Hz. Îsa bu dünyadan ebediyete intikal ederken, hakkında çıkan yalan yanlış dedikodulara son vererek dünyaya gerçekleri açıkça ortaya koymamı emretmişti.”


Barnabas yazdığı incilin daha başında, kitabı kaleme almasının sebebini şöyle anlatıyor: "Bu kitabın gayesi, Şeytan’ın hilelerine uyarak Hz. Îsa’yı Allah'ın oğlu ilân edenleri ıslah etmektir. Bu insanlar erkeklerin sünnet edilmesini gereksiz buluyor, haram yiyecekleri helâl kılıyorlar. Bu tür hataya düşenler arasında (Aziz) Paul (pavlus) da vardır."



Barnabas ayrıca, Aziz Paul'un, Îsa'nın (a.s.) çarmıhta can verdiği yolundaki genel akidesini şiddetle yalanlıyor ve kendi tanık olduğu olayı şöyle anlatıyor:

"Şakirt Yahuda (Judah,) Yahudilerin Başrahibinden rüşvet alarak Hz. Îsa’yı yakalamak üzere askerlerle gelince, Allah'ın emriyle dört melek Hz. Îsa'yı semâya kaldırdılar ve Şakirt Yahuda'nın yüzü ve sesi tamamıyla Hz. Îsa'nın ki gibi oluverdi. Böylece çarmıha Hz. İsa değil, Yahuda gerildi.”

Barnabas’ın daha kitabının başında, şu an var olan Hıristiyanlık akidesinin kurucusu Pavlusu ve akidesini temelden sarsan ve Kuran-ı Kerim’in ifadelerini de tamamıyla doğrulayan haklı eleştirileri Hıristiyan dünyasının Barnabas İncili’ne karşı takındığı düşmanlığın gerekçesini açıkça ortaya koyuyor. “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: Ey İsrail oğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: Bu apaçık bir büyüdür, dediler.”(Saf:6)

Mevdudi’nin Barnabas İncili ile ilgili: “Hz. Peygamber hakkında verdiği işaretler o kadar çoktur ki, bunların hepsini anlatmak için ayrı bir kitapçığa ihtiyaç duyulacaktır. Biz burada sadece belli başlı haberleri naklediyoruz.” diyerek sunduğu haberleri ayet ve hadisler ışığında ilginize sunuyoruz.

Barnabas İncilinde, Peygamber efendimiz (s.a.v)'in gelişine dair haberler ile ilgili bölümlerde Hz. Îsa, bazen açıkça "Muhammed" kelimesini kullanmış, bazen 'O'ndan "Resulullah" ve "Mesih" diye bahsetmiştir. Bazen kendisine "Takdir Edilmeye Lâyık"(övülmeye layık) demiş, bazen de öyle kelimeler kullanmıştır ki bunlar "Lâilahe illâllah Muhammedur râsûlullah" anlamına gelmektedir.


İşte bu haberlerin bir kısmı;


"Peygamberler için yazılmış pek çok kıssalar vardır, bu nedenle, harflere değil, manâya bakmalısın. Allah'ın dünyaya gönderdiği (sayıları) yüz yirmi dört bine varan tüm peygamberler kapalı konuşmuşlardır. Ama benden sonra, bütün peygamberler ile mukaddes varlıkların nuru gelecektir ki, peygamberlerin söylediklerini açıklayacak, sizi aydınlatacaktır. Çünkü o Allah'ın Resûlüdür." (Barnabas, Bölüm: 17)


Bir hadiste, gönderilen peygamberlerin sayılarının 124 bin olarak geçtiğini araştırmamızın başında ifade etmiştik. Bilindiği üzere Hz Muhammed’e (s.a.v) kadar ki bütün peygamberler belli kavimlere gönderilmiştir. Allah (c.c) son peygamberi olan Hz Muhammed’i (s.a.v) ise bütün mahlûkata /bütün âlemlere göndermiştir. O’nun mesajı ile daha önce gönderilen peygamberlerin mesajı arasında hiçbir fark yoktur. Allah (c.c) bütün peygamberlere göndermiş olduğu hidayeti Hz Muhammed ile daha kapsamlı ve daha açık hale getirmiştir. “De ki: Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız.” (Al-i İmran: 84)


“Bu Kur’an Allah’tan başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden öncekini doğrulayan ve o Kitab’ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin Rabbindendir.” (Yunus:37)

"Ferisiler ile Leviler dedi ki, mademki, sen ne Mesih, ne İlyas, ne de başka bir nebisin, o zaman sen neden yeni bir vaaz ve telkinde bulunuyorsun ve kendini Mesih'den de daha büyük olarak gösteriyorsun? İsa Mesih dedi ki, Allah’ın benim elimle gösterdiği mucizelerin maksadı, benim yaptıklarımın hepsinin Allah’ın isteğine bağlı olduğunu size göstermektir. Yoksa ben kendimi, sizin bahsettiğiniz (Mesih)'ten büyük saymıyorum. Ben, sizin Mesih dediğiniz çobanın boncuğunu veya ayakkabı bağlarını açacak seviyede bile değilim. O Mesih benden önce yaratılmıştı ve benden sonra gelecektir. O, dininin hiç son bulmaması için hakikatleri (delilleri) kendisiyle birlikte getirecektir." (Barnabas, Bölüm: 42)


Yuhanna İncili’nde, Hz. Îsa'nın gelişi sırasında İsrailoğullarının üç şahsiyeti bekledikleri ifade edilmiştir. Bunlar, Hz. Mesih (Îsa), Hz. İlyas ve geleceğine kesin olarak inandıkları için ismini zikretme gereği bile duymadıkları "o nebi” peygamber (paracletus)." Burada şöyle bir soru sorulabilir, ‘neden İsrail oğulları Hz İsa’ya “Kendini Mesih’ten de daha büyük olarak gösteriyorsun” şeklinde soruyorlar? Bilindiği üzere Allah (c.c) Hz İsa’ya çok büyük mucizeler vermişti. Kuran-ı Kerim’de bu mucizelerden şöyle bahsedilir; “Allah şöyle diyecektir: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene olan nimetimi hatırla! Hani seni Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile desteklemiştim. Beşikteyken ve kemale ermişken insanlarla konuşuyordun. Sana yazıyı, hikmeti, Tevrat'ı ve İncil'i öğretmiştim. İznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapmış ve ona üflemiştin, o da iznimle kuş olmuştu. Anadan doğma kör olanı ve alaca hastalığına yakalanmış kimseyi iznimle iyileştirmiştin. Ölüleri iznimle (hayata) çıkarmıştın. İsrail oğulları’na ayetlerle geldiğin ve onlardan inkâr edenlerin: "Bu ancak apaçık bir sihirdir" dedikleri zaman seni, onlardan korumuştum.” (Maide: 110)

Müşrik Romalılar bu mucizeler karşısında hayretler içerisinde kaldılar yaşadıkları bu şaşkınlık onları Hz İsa’yı tanrının oğlu hatta tanrının kendisi olduğunu iddia etmeye kadar götürdü. Hz İsa’nın bu büyük mucizelerini gören beni İsrail mensupları Hz İsa’nın bu mucizeler ile kendisini Tevratta vasıfları verilen o büyük peygamberden üstün gördüğü şeklinde yanlış bir izlenime kapıldılar. Bu yüzden Hz İsa ortaya koyduğu bu mucizelerin Allah’ın izni ile olduğunu ve bunlar ile kendisini, beklenen peygamberden daha büyük görmek istemediğini ifade etme gereği duymuştur. Bundan dolayı Hz İsa şakirtlerini çeşitli bölgelere göndermişti. Bu şâkirtler, Hz. İsa'nın duaları sayesinde tıpkı kendisi gibi halka bazı mucizeler gösterdiler. Bundan maksat, mucizeler gösteren bir kişinin Tanrı veya Tanrının oğlu olmasını gerektirmediğini açıkça göstermek¬ ve mucizelerin ancak Allah’ın (cc) izni ile gerçekleştiğini insanlara göstermekti.
Devamında Hz İsa (a.s) Resulullah’ın bir özelliğini dile getiriyor, kendisi için çoban tabirini kullanıyor ardından büyüklüğünü ve üstünlüğünü çevresinde bütün insanlara ibret olacak şekilde ifade ediyor; “… Ben, sizin Mesih dediğiniz çobanın boncuğunu veya ayakkabı bağlarını açacak seviyede bile değilim…”


Bilindiği üzere Hz. Muhammed (s.a.s.) çocukluğunda ve gençliğinde çobanlık yapmıştır. Bunu gerek sütannesi Halime'nin yanında bulunduğu sırada ve gerekse daha sonraki dönemde Mekke ve çevresinde yaptığı bilinmektedir. “…O Mesih benden önce yaratılmıştı ve benden sonra gelecektir.” Kâinatta yaratılan ilk şey Hz Muhammed’in nurudur. Bu gerçeklik hadislerde şöyle geçmektedir; “Bir gün ashaptan Abdullah bin Câbir (r.a.); "Yâ Resulullah" dedi. "Bana, Allah'ın her şeyden evvel yarattığı şey nedir, söyler misin?" Şu cevabı verdiler: "Her şeyden evvel senin Peygamberinin nurunu, kendi nurundan yarattı. Nur, Allah'ın kudreti ile dilediği gibi gezerdi. O zaman ne Levh-i Mahfuz, ne kalem, ne Cennet, ne Cehennem, ne melek, ne sema, ne arz, ne güneş, ne ay, ne insan ve ne de cin vardı." Semayı bütün haşmetiyle aydınlatan nur, sonra ilk olarak Hz. Âdem'in alnında parladı. Sonra peygamberlerden peygambere geçerek İbrâhim'e (a.s.) kadar geldi. Ondan da oğlu İsmail’e intikal etti. (2) “Allah’ü Teâlâ, yer ve gökleri yaratmadan elli bin yıl önce, Ümmül kitaba (ana kitaba) şunu yazmıştır: Muhammed peygamberlerin sonuncusudur.” (3)

“Ben Âdem yaratılmazdan on dört bin sene önce, Azîz ve Celîl olan Rabb’imin yanında bir nur olarak mevcut idim.” (4)

Hz. İsa gelecek olan peygamberin elinde çok güçlü hakikatlerin (Kuran-ı Kerim ) olacağını ve bu hakikatlerin onun dinini kıyamete kadar koruyacağını ifade ediyor: “O, dininin hiç son bulmaması için hakikatleri (delilleri) kendisiyle birlikte getirecektir.” Allah (c.c) Resulü Muhammed’e (s.a.v) vahyettiği Kuran’ın korunmasını kendi üzerine aldığını şu şekilde belirtiyor; “Muhakkak ki zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.” (Hicr:9) Üzerinden 1400 yıl geçtiği halde Kuran-ı kerim vahyedildiği günkü şekli ile değiştirilmeden halen aramızda bulunmaktadır.


"Size yemin ederek söylüyorum, gelen her nebi sadece bir millet için Allah'ın rahmetinin işareti olarak gelmiştir. Bu sebeple, bu peygamberlerin talimatı, gönderildikleri ümmet ve ulusların dışına çıkmadı. Ama Allah’ın Resûlü gelince, Tanrı ona adeta elindeki mührünü verecektir. Ta ki, onun talimatını almış olan dünyanın bütün ulusları selâmete ve rahmete kavuşacaklardır. O dinsizlere hâkim olacak ve putperestliği öylesine yeryüzünden silecektir ki, şeytan kaçacak delik arayacaktır." (Barnabas, Bölüm: 43)

Bu satırlardan sonra, Hz. İsa'nın şakirtleriyle uzun bir konuşması yer alıyor. Bu konuşmada İsa Mesih(a.s), müstakbel peygamberin İsmail oğullarından olacağını izah ediyor.
Yüce Allah Hz. Âdem (a.s) ile başlayan peygamberler zincirini Hz. Muhammed (s.a.v) ile sona erdirmiştir. Hz Muhammed’den (s.a.v) sonra başka din, başka peygamber artık gelmeyecektir. Ayrıca Hz Muhammed (s.a.v) ile gönderilen son din olan İslâmiyet bütün dünyada kıyamete kadar geçerli olacaktır. Bu gerçekliği Kuran-ı Kerim ile beraber diğer semavi kitapların üçü de desteklemektedir. “Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin (nebilerin) sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Ahzab:40)

Ayette Hz Muhammed (s.a.v) için açıkça “peygamberlerin sonuncusudur” ifadesi kullanılmaktadır. Getirdiği dinin bütün insanlığı kapsayan umumi bir din olduğu gerçeği de; "Ey Muhammed, biz seni bütün insanlara müjde verici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmiyorlar.” (Sebe:28) Daha önce gönderilen bütün peygamberlerin belli kavim ve uluslara gönderildiği değişik surelerde geçmektedir. “Andolsun ki, Nuh'u kavmine peygamber olarak gönderdik. O da varıp:

"Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, O'ndan başka hiçbir ilahınız yoktur.” (Araf:59) “Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik.

Salih onlara: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, ondan başka hiçbir ilahınız yoktur.” (Araf: 73) “Lut'u da gönderdik. O, kavmine: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı hayâsızlığı siz mi yapıyorsunuz?” (Araf:80)

Tevrat’ın tesniye bölümünde üç peygamber Hz Musa, Hz İsa ve son olarak Hz Muhammed’den sırası ile şu şekilde bahsedilmektedir; “Rab, Sina’dan geldi ve onlara Sair’den doğdu, Faran dağında parladı.” (Tesniye 33,2)

Cenab-ı Hakk'ın Sina’dan gelmesinden maksat, Tur-i Sina’da Hz. Musa’ya Tevrat’ı indirmesidir. Sair’den doğması Hz. İsa’ya İncili vermesidir. Çünkü Hz. İsa Şam’da Sair civarı köylerinden Nasıra’da bulunduğu sırada kendisine vahyedildiği bilinmektedir. Babın üçüncü kısmı, âhir zaman peygamberi Muhammed’i (asm) anlatmaktadır. “Faran dağından parlaması” ifadesinden murad, Hz. Muhammed’e (a.s.m) Kur'ân’ın nur dağında indirilmesidir. Bu Tevrat’ın ahir zaman nebisi Hz. Muhammed’in (a.s.m) geleceğini haber veren büyük bir müjdesidir. Zira “Faran” Mekke’nin eski isimlerindendir. Tekvin kitabının Hz. İsmail hakkındaki “Ve Faran Çölünde oturdu.” (Tekvin 21–21) ayeti bunu ispat ediyor. Kuranı Kerim de Hz ibrahim’in, Hz. İsmail ve annesi Hz. Hacer’i Mekke ye bıraktığı daha sonra onların burayı kendilerine mekân edindikleri anlatılmaktadır.


Yuhanna İncili’nde Hz isa Hz Muhammed’i hem son peygamber ve hem de Âlemlerin efendisi olarak şöyle müjdeliyor:

“Eğer beni seviyorsanız, benim size edeceğim vasiyetimi muhafaza ediniz. Ben Rabb-i Teâlâ’dan istiyorum ki, size son Faraklit’i ( o peygamber) versin. Ta ki sizinle ebede kadar sebat içinde devam etsin.” (Yuhanna İncili, Ishah: 14)

Zira bu âlemin reisinin gelmesinin hükmü (geleceğine dair kesin bilgi) gelmiştir.” (Yuhanna, 16:17)

"Bundan sonra ben sizinle pek konuşmayacağım. Zira dünyanın lideri geliyor ve bende onun hiçbir özelliği yoktur." (Yuhanna–14,30)


(Mizgîn dergîsinin son sayısından alınmıştır..)
 

Ercan Tekin

Kıdemli Üye
Katılım
25 Eyl 2010
Mesajlar
5,631
Tepkime puanı
266
Puanları
0
Allah razı olsun faydalı konulara temas eden bir konu paylaşmışsınız.
İsrailin katledilen eski cumhurbaşbakanı olan İzzak Rabin'in torunu olan kız bu keşfedilen Barnabas incilini okuduğu zaman hemen müslüman olduğu yönünde haberler var. İzzak Rabin'inda bu barnabas incilinin keşfinden sonraki süreçte politikalarını inanılmaz bir ivme ile sertlikten yumuşak ılımlı barışçıl yollara sokması fanatik sağcı siyonistleri çok rahatsız etmişti. Tepkiler çok çoğalmış ve suikast ile öldürülmüştür. İzzak Rabin'in de müslüman olup olmadığını bilemiyoruz ama torununun barbanas inciline ulaşmasıyla bağlantı olma ihtimali yüksek tutuluyor. Allah herşeyi daha iyi bilendir.
Bulduğum bilgilerden birisini ekliyorum:
Apokrifal kitabını okursanız sahte olan incil ile gerçek olan ve 1981 yılında hakkari de bulunup isviçre de karbon testi yapılarak 2000 yıllık olduğu kanıtlanan incilin ayrı kitaplar olduğu belirtilmiştir. bu hakkaride bulunan kitap süryani alfabesi ile aramice yazılmış bir kitaptır. `Ben Kıbrıslı Barnabius... Tespihe layık âlemlerin Rabbi`nden bir bütün olarak, Ruhu`l Kudüs`le Meşaha`ya vahyolunanı tıpkı İsa`dan duyduğum gibi, sadakatle, 48 gök yılları sonunda, dördüncü nüsha olarak aynen yazıyorum.` ile başlar. ve bu anlatım İslamın İncil ve İsa Efendimize bakışı ile aynıdır. diğer 3 nüshanın 2 si bulunmuş biri hala kayıptır. İsrailde bulunan nüshayı gören İsrail Cumhurbaşkanının torunu arkeolog Victoria Robin müslüman olmuş ve etiyopyadan getirilen bir zenci yahudi (falaşa) tarafından öldürülmüştür. bu kitaba şahit olan herkes tehdit edilmiş bir kısmı öldürülmüştür. Apokrifal adlı kitabı şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Gladio yapılanmasının en aktif tetikçilerinden Abdullah Çatlı kıbrısta Aziz Barnabas ın mezarını soyanları yazan bir gazeteciyi öldürdükten yanlız 4 sonra susurlukta öldürülmüştür. Anlatmak istediğim şey şudur: Vatikan bu kitapların peşinde. Kendi yapılanmasını ve teslis inancını (İsa gelse ve tersini söylese de biz bu inancımızı değiştirmeyiz demiştir bir kardinal) bitireceği için Apokrifal (halktan gizlenmesi gereken şey demek) kitaplar arasına soktuğu bu kitaba ait herşeyi ve herkesi yok etmeye and içmiş durumda ki Gladio nun en sağlam adamı bile bu sebepten dolayı yok edilebiliyor. Vatikanın tuzağına düşmeyin. Hakka teslim olun. Allah ın birliğini kabul edin. İsa Efendimiz in bir peygamber olduğunu kabul edin. Aziz Barnabas ın incilinde Müjdelediği Hz. Muhammed i kabul edin.
Hristiyan toplumuna bu bilgileri ingilizceye çevirip tebliğ etmekde fayda sağlayabilir.
fi emanillah
 

Mahpeyker

Kıdemli Üye
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
4,456
Tepkime puanı
742
Puanları
0
hak din İslamdır ve Allah indinde din ancak İslamdır
elhamdülillah buna itikadımız son nefesimize kadar tamdır inşAllah
bütün ilahi kitapların ,Peygamberimizden bahs ettiğini biliyordum ama
böyle açık açık okumak daha bir başka -çok ilginç
paylaşım için teşekkürler
 
Üst