Banka Faizi...

YagmuR

Üye
Katılım
18 Ağu 2006
Mesajlar
2,504
Tepkime puanı
586
Puanları
0
Yaş
35
Konum
¤´ UnuTuLu§taN `¤
Web sitesi
www.gencislam.com
Banka faizini “gerçek faiz“(!) saymayan bazı ilahiyatçıların bu hükme varırken dayandıkları delilleri bu yazıda bir bir ele alıp çürüteceğim:

1. “Bankada biriktirdiğiniz paranın faizi, gelir payı sayılır.“


“Bankada biriktirdiğiniz paranın faizi” dedikten sonra bunun “gelir payı” sayılacağını söylemek anlamsız veya çelişkilidir; evet faiz de bir gelirdir ama “faiz geliridir” ve bunu İslam haram kılmıştır. Meşru gelir payı, İslam’ın izin verdiği işlemlerden (yatırım, üretim, ticaret, hizmet…) elde edilen gelir payıdır.

2. “Haram olan faiz, fakire verilen ödünç paradan alınan gerçek faizdir. Banka fakir değildir, sizden aldığı para da borç değildir, kâr-kazanç sağlamak için almıştır.“


Hiçbir kaynakta, hiçbir devirde, hiçbir alim böyle bir faiz tarifi yapmamıştır. Faiz zenginden alınsa da fakirden alınsa da faizdir ve haramdır. Belki “fakirden alınan faizin günahının daha büyük olacağı” söylenebilir.
Evet banka fakir değildir, mudilerinden aldığı para da borç değildir; banka mudilerinden para satın alır, satın almadan oluşan borcunu vadesi gelince ve mudi isteyince fazlasıyla (faizi ile) öder. Banka kârını/kazancını, mudilerinden topladığı paraları, onlara ödeyeceğinden daha büyük faizlerle kredi talep edenlere vererek elde eder. Kredi borç demektir; şu halde banka bu paraları faizli borç olarak veriyor demektir, bir başka yoruma göre de parayı daha fazla para ile satmaktadır. Parayı ödünç vererek veya satarak kâr sağlandığı zaman bu kârın adı her zaman, her yerde faizdir ve faiz İslam’a göre haramdır.

3. “Aslında genelde bankayı kuranlar zengin insanlardır. Onlar sizin paranızdan kazanç sağlarken siz eğer herhangi bir fazlalık almazsanız, şu enflasyon karşısında paranızın aslı da küçülür, eriyip gider.“


Bankayı kuranlar kendi sermayeleri ile İslam’a göre meşru ticaret yaparak para kazanmıyorlar, mudilerden topladıkları parayı faizli kredi olarak ihtiyacı olanlara veriyor, kazancı bundan sağlıyorlar. Bankaya gelip kredi talep eden insanların bir kısmı yoksuldur veya aslî (temel) bir ihtiyacını karşılamak için paraya ihtiyacı vardır. Bir kısmı ise zengindir; sermayesini büyütmek, yeni yatırımlar yapmak için kredi almaktadır. Banka yoksul müşteriden de zengin müşteriden de faiz alır. Zengin müşteri aldığı kredi ile ticaret ve üretim yapıyorsa -bundan önceki yazılarda açıklandığı gibi- bunun faizini maliyet girdisine ilave eder ve ürettiği, sattığı malın fiyatına faiz yansır; sonuçta faizi -ülkemizde çoğu yoksul olan- tüketici öder.

4. “Günün ekonomik şartlarını düşünmeden hemen haram damgasını yapıştırmak İslam’ın ruhuna aykırıdır. Bu nedenle paranın değer kaybını korumak da önem taşımaktadır.“

Günün ekonomik şartlarını kapitalizm belirliyor. Kapitalizmin dini ve ahlakı yoktur; bu sistem başkalarının eti, canı, kanı, emeği, mağduriyeti, sömürülmesi pahasına para kazanmaya, büyümeye, kapital sahiplerinin zenginleşmesine ayarlıdır. İslam günün şartları ne olursa ona uymak ve dindarları afyonlayarak soydurmak, sömürtmek, zalimlerin işlerini kolaylaştırmak için gelmemiştir; mazlumun yanında yer alıp zalimi yola getirmek için gelmiştir. Günün şartlarında atıl para değer kaybediyor ve parasını yastık altında tutanlar zarar ediyorsa bunu önlemenin meşru yolları vardır. Bu yolların en faydalı olanı da çeşitli ortaklıklar (adi ortaklıklar, şirketler, holdingler) kurarak büyük sermayeler oluşturmak, bu sermayelerle yatırım ve üretim yapmak, elde edilen kazancı adil bir şekilde paylaşmaktır. Ortada bir kusur bulunmadan zarar edilmiş ise buna da sermaye oranında katılmaktır. Benim müslümanlara tavsiyem, işten anlayanların şirket kurmaları, parası olanların da hisse senedi alarak şirketlere ortak olmalarıdır. Müslüman bankalara ancak, faiz yerine kâr-zarar ortaklığı esasını koydukları zaman gider.

Hayrettin Karaman
 
Üst