Ayraç Kitap Dergisi

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
nisanayrac.jpg
nisanayrac.jpg
nisanayrac.jpg
ayrac.jpg



İÇİNDEKİLER
Ali Utku 3 FELSEFE TARİHÇİLİĞİMİZİN İNŞASI:​
Geç-Osmanlı Felsefe Tarihi Çalışmalarına Eleştirel Bir Bakış​
Mukadder Erkan 17 Masalcının Maskeleri: LEWIS CARROLL’ın Karanlık Yüzü Mü?​
Ahmet Bozkurt 24 KÜLTÜRALİST SÖYLEMİN ÖZGÜLLÜĞÜ: Postkolonyal Söylem, Feminizm ve Özkimlik​
Feridun Andaç 28 Yönsemeler, Duyumsamalar​
Abdullah Yavuz Altun 31 Selahattin Darvınoğlu: Kurgu, Tarih ve Aydın​
Mehmet E. Şimşek 36 İlişkiler Ağında Tutunamayan İnsan: Akışkan Aşk​
Yunus Emre Tozal 38 Yokluğa Başkaldırı: Hakikatin İdraki​
H. Ömer Özden 42 Estetik​
Şahin Torun 45 Galip Dede’nin Ateşten Denizi: Bir Manzum HÜSN-Ü AŞK Yorumu​
Nurullah Turan 50 Gösterge Avcısı, Eiffel’e Bakarken​
Yakup Öztürk 52 Bir Ustalık Dönemi Eseri: Bir Hülya Adamının Romanı Ahmet Hamdi Tanpınar​
Söyleşi 54 Murat Gülsoy​
Cihan Aktaş 59 Sizi Rahatsız Etmeye Geldim​
Mehmet Akif Ertaş 60 Hiçbir Yerde Durarak Her Yere Seslenmek…​
İbrahim Tüzer 61 Toplumdan Romana Bir Dönüşümün Hikâyesi: Şerif Mardin’in “TÜRK MODERNLEŞMESİ”​
İsa Karaaslan 65 ‘İşte benim hikâyemden de bir yaz geldi geçti’: Bir romancının Leylak Mevsimi​
Osman Elmalı 66 Aşk Üzerine​
Murat Durmaz 68 Zamana Sıkışmış Bir Çocukluk Aşkı​
İhsan Tevfik 70 Osmanlı Döneminde Balkanların Şekillenmesi​
Suavi Kemal Yazgıç 72 Hikâyenin Hasret Burcu: ANGELİKA​
Bünyamin Aydemir 73 Ölümlü oluşa direnişin dramatiği: BİR EFES MASALI​
Enver Gülşen 76 Karamazov Kardeşler ve Dostoyevski’nin Sinema Uyarlamaları Üzerine​
Ayraç Haber 84 Türkiye’de Felsefenin Geleneği ve Geleceği: İstanbul Felsefe Toplantısı 2010​
Gülşah Elikbank 87 Ağrı Dağı Efsanesi​
Halit Ayarcı 88 Kadın olmak. ‘Yazar’ olmak.​
Selçuk Küpçük 90 Kapanmış Dergiler Antolojisi 4/ Rûzigâr Edebiyat Dergisi​
Sefa Şengül 92 Asr-ı Saadettin Mukaddesleri: HULEFA-İ RAŞİDİN​
Ayraç 93 Camekân​
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ayrac8.jpg



Ayraç, eleştiriyle kazanılan anlamı arıyor…


Matbaanın icadı, yazılı kültürün demokratikleşmesi, herkesin "yazılı" bilgiye erişebilmesi adına bir dönüm noktasıydı. Gutenberg, ilk olarak İncil basmaya başlamıştı. Avrupa'da elden ele dolaştı, Gutenberg'in İncil'i. Din adamlarının tekelinde olan "kutsal bilgi", bir anda herkesin kullanımına sunulmuştu. Romanlar, şiirler, gazeteler... Ve manifesto çağı başlamış oldu. Bilginin kolay erişilebilir olmasının, tekeli kırdığı ve belli iktidarları sona erdirdiği muhakkak. Fakat bütün bu "yazının demokratikleşmesi" sürecinden çıkardığımız bir başka ders, eleştiri imbiğinden geçmeyen bilginin, anlam üretmekten çok anlam tüketmeye başlamasıydı.

Edilgen okur, bir süre sonra yazının şekillendirdiği bir dünyanın figüranı olmaya mahkûm edilmişti. Flaubert'in Madam Bovary'si Paris'in görkemli yaşantısını, aristokrasinin şaşaalı hayatını okuduğu romanlardan öğrenmişti. Tutku, bir kelimeydi her şeyden önce. Sayfanın üzerinde beliriyordu ve içine çekiyordu. "Ah kelimeler ve onlara inanmanın saadeti..." diyecekti Ahmet Hamdi Tanpınar yıllar sonra. Yazının bu kısa serüveni, anlamlılığın da serüveniydi bir süre için. Anlamlar, kelimelerle ifade ediliyordu ve harfler bir dilin imkânları arasında en derli toplu olanlardı.

Matbaanın icadının üzerinden geçen onca senede, müzik ve resim gibi başka türlü "dil" imkânlarının da demokratikleşmesi gerçekleşti. Adorno ve Horkheimer'ın etraflıca anlattığı "kültür endüstrisi" boy atıp serpildi. Artık her yanda resimler, sesler, harfler... Semboller ve anlamlar matbaada olduğu gibi, seri üretime geçtiler. Artık her yerden o görüntüler fışkırıyordu. O anlamlar, her köşe başında beliriyordu. Böyle olunca, anlamsızlaşıyorlardı. Görüntüler de, yazılar gibi bir doygunluğa ulaşıyor ve sonunda içi boşalan kavramlara dönüşüyordu. Edilgen okur, edilgen izleyiciye dönüşüyordu. Tam bu noktada, aslında "okunuyordu" her şey: Çünkü her şey "metin"di.

Ayraç, algı kapılarına dayanan ve o kapıları zorlayan anlamlara karşı eleştiri imbiğini tavsiye ediyor. Eleştirdikçe, tefekkür ettikçe, karşılaştırıp da yeni anlamlara kapılar araladıkça, okur/insan yeniden var olacaktı çünkü. Önyargılardan kurtulup hakikate açılacak, anlam kozaları örebilecek, ufku genişletecek bir perspektiften bakabilmenin önemine değiniyor.

Ayraç, düşünmeyi ve eleştirmeyi tavsiye ediyor bu sayısında da... Çizgiler üzerinden, biçimler üzerinden ve görsel kültürün yoğun anlamlarını gerçekten anlamlandırmak adına tefekkür etmeyi öneriyor.

Çizgi ve harfler dosyamıza Aydın Hız harflerin değişik şekillerde kullanımına dayanan simgesel inanç sistemlerini incelediği yazısıyla, Nurullah Turan Christian de Portzamparc ve Philippe Sollers’in görmek ve yazmak eylemlerinden hareketle hazırladıkları kitabı tahlil ediyor. Yunus Emre Tozal Francis D. K. Ching’in Mimarlık Ve Sanatta Yaratıcı Bir Süreç: Çizim kitabıyla Ömer Lekesiz’in Hasan Aycın’ın çizimlerini merkeze alarak çizgi sanatına ilişkin kuramsal bir çerçeve oluşturma çabasında bulunduğu kitabını tahlil ediyor. Söyleşimizi çizgi sanatında 30. yılını doldurduğu Hasan Aycın ile çizgi sanatı çerçevesinde ve çizgiden yola çıkarak edindiği tecrübeler üzerine yaptık.

Abdullah Yavuz Altun’un Godot’yu Beklerken, Cemil Üzen’in Stalker ve Décadance ve Ali Utku’nun Hilmi Yavuz Dolayımında: Şiir/Felsefe Geleneğimiz Üzerine Bir Sorunlaştırma başlıklı yazıları, Mayıs sayımızın dikkat çeken yazılardan. Mukadder Erkan Postmodernist Anlatı Teknikleri’ni, Feridun Andaç Durrell’ı, Cenk Ç. Özkömür Pavese’nin Eylemi’ni, Şahin Torun Cahitce Bir Şiir ya da Şiirin Cahit Hali’ni yazdı. Gül Turanlı Marksizme Sıra Dışı Bir Giriş kitabını, Günay Güner Yüzışığı kitabını, İbrahim Tüzer Halit Ziya Uşaklıgil’in Hikaye’sini, İhsan Tevfik Feyza Hepçilingiler’in İşte Gidiyorum kitabını tahlil ediyor.

Yılmaz Yılmaz Tezer Özlü’nün Yaşamın Ucuna Yolculuk kitabına, Esra Şen Mehmet Altan’ın Kent Dindarlığı’na, Yakup Öztürk Selim İleri’nin son kitabı olan Bu Yalan Tango’ya, Gülşah Elikbank Yaşar Kemal’in Ağrıdağı Efsanesi kitabına, Suavi Kemal Yazgıç Zeki Bulduk’un Züleyha’sına değiniyor. Selçuk Küpçük Kapanmış Dergiler Antolojisi bölümümüzde Poetika dergisini merceğe alıyor.

Sinema ile ilgili bu sayımızda üç yazımıza yer verdik. Ahmet Bozkurt Sinema ve İmgelem yazısıyla, Sadık Yemni TÖHAF, Hannibal Lecter ve Stephen Hawking başlıklı yazısıyla yer alırken, Enver Gülşen Faust’u inceledi. Tiyatro alanında da Ayça Okurlar, Ertan Örgen’in hazırladığı Adalet Ağaoğlu'nun Oyunları kitabını inceledi.
 
K

Kaçak

Guest
Söyleşi: Yaşar Yeşil / Özgün Duruş
2009 yılının Ağustos ayında yayın hayatına başlayan kitap tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç, 8. sayısına ulaştı. Hem görsel hem de içerik olarak beğeni toplayan dergi, alanında önemli bir boşluğu dolduruyor. Ayraç’ın genç editörü Yunus Emre Tozal ile derginin serüvenini konuştuk…

Öncelikle Ayraç dergisini kısaca tanıyalım?..
Ayraç, her şeyden önce kitap tahlili ve eleştiri dergisidir. Okuma zevki veren metinler, anlam kozasından kelimelerle örülmüş arayış denemeleri, kendinizi kaptıracağınız kitap tahlilleri, kıyıda köşede kalmış iyi kitaplara dikkat çeken yazılar, başucu eserlerine yapılan tahliller, son çıkan kitaplara yazılan inceleme, araştırma ve eleştiri yazılarının yayımlandığı bir dergi Ayraç.

Ayraç kimin dergisi ya da Ayraç’ın muhatabı kimler?
İlk sayımızın sunuşunda “iyi okumak”tan bahsetmiştik. İyi okumak; idrak ederek okumak temelde dünyaya karşı bir tavır alıştır; hem seçim yapmak hem de muhalefet anlamına gelir. Okumanın verdiği sorumlulukla hareket etmeye başlayan insan, ruhun metafizik ayaklanması omzundaki yükle dış dünyasını iç dünyasıyla imar etmeye başlar. İsyanını her nefes alış verişinde, gökyüzüne her baktığında, varoluşunu tefekkür ettiği her anda ortaya koymak ister.
Kitapları temel alarak bir dünya inşa etmeye çalışan, kitap okurken notlar alan, yer yer cümlelerin altını çizen, kitapta yakaladığı hakikate yönelik bir cümleyi tekrar tekrar okuyarak mutlu olan, birkaç kitapta okuduğu düşüncelerden yola çıkarak gündelik hayatın herhangi bir anında, okulda, işyerinde, otobüste, metroda, vapurda imgelerle yaşayan, imgeleri buluşturan, kitap okumadan duramayan okurların dergisidir Ayraç. Okumanın hallerini, kendine has lezzetlerini paylaşabilen herkes, derginin muhatabı…

Dergi herkese açık mı? İsteyen buraya yazı gönderebilir mi?
Evet, Ayraç herkese açık bir dergi, dergimizi okuyan ve bu dergide kendini ifade etmek isteyen herkes, dergimize yazılarını gönderebilir. Bununla beraber Ayraç, bir sanat ve edebiyat dergisi değil. Hikâye, şiir, deneme gibi ürünlere yer vermiyoruz. Bir ya da birkaç kitabın ortak imgelerinden yola çıkılarak inceleme, eleştiri ya da tahlil yazılarına da yer veriyoruz. Hem kitap tahlili ve hem de eleştiri kelimelerinin altını çizmek istiyoruz. Çünkü şimdilerde daha çok akademik bir alanda kaldığını gözlediğimiz `kitap, eser, yazar tahlili` ve son 15 yıldan bu yana her geçen gün giderek daralan bir alanda kaldığını düşündüğümüz eleştiri`nin alanının da ancak bu şekilde nitelikli okurun da katıldığı okuma/ tahlil/eleştiri eksenli daha verimli bir yeni süreci şekillendireceğini düşünüyoruz... İşte bu çerçevede öncelikle verilen emek ölçüsünde bir niteliği olan ve satır aralarında bu emeği ortaya koyan her çalışmaya açığız.

Ayraç’ın günlük gazetelerin vermiş olduğu kitap eklerinden farkı nedir?
Ayraç`ın gazetelerin vermiş olduğu kitap eklerinden önemli bir farkı şöyle ki; Bugün için gazete kitap ekleri daha çok `kitap tanıtımı` eksenli bir yolu tercih ediyorlar gibi bir kanaatimiz var, aslında bize kalırsa çok önemli bir işlevi yerine getiren gazete kitap eklerini, sözgelimi bize Ayraç`ı yayınlama alanı açan, bu cesareti kazandıran birer öncü çalışma olarak değerlendiriyoruz. Ülkemizde gazete kitap eklerinin sessiz sedasız ama böyle ciddi bir etki ve katkılarının olduğunu söylemek gerekiyor.
Bize göre epeyce bir zamandan bu yana açılan bu yolda artık kitap tanıtımının ötesine geçecek, kitap tahlili ve eleştiriye de kanal açabilecek yeni çalışmalara ihtiyaç var. Ayraç işte böyle bir misyonu üstlendi diyebilirim. Gazetelerin kitap ekleri son çıkan kitaplarla alakalı tahliller, incelemeler yapıyor, Ayraç ise hem son çıkan kitapları hem de düşünce dünyamızın önemli eserlerini, unutulmuş kitapları tahliller ve eleştirilerle bir araya getiriyor. Örneğin 4. sayımızda Nietzsche ile ilk defa tanışan ve Nietzsche’yi Osmanlıcaya çeviren bir Osmanlı aydını olan Baha Tevfik’in çeviri kitabının tahlilini yayımladık. Malumunuz, kitap eklerinde bu tarz çalışmalara yer verilmiyor.

Bir sloganınız var mı?
Olmaz mı, “Oku, ayrıl, ayırt et!”

Daimi yazarlarınız var mı?
Elbette. Şahin Torun, Abdullah Yavuz Altun, Ali Utku, Feridun Andaç, Mukadder Erkan, Cemil Üzen, İbrahim Tüzer, İsa Karaaslan, Ahmet Bozkurt, Mehmet Akif Ertaş, Selçuk Küpçük, Bünyamin Aydemir, Suavi Kemal Yazgıç çok yoğun olmadıkça yazan yazarlarımızdan. Nadir yazan yazarlar da mevcut. Şu anda aklıma gelmeyenler varsa haklarını helal etsinler...

Biraz da derginin içeriğinden bahsedebilir misin?
Ayraç, “salt” bir şekilde kitap dergisi değil. İlk 5 sayımızda yazarımız Özlem Yaşar, Pablo Picasso’dan Ayvazovski’ye uzanan resim sanatıyla ilgili yazılar yazdı. 5. Sayımızdan itibaren Enver Gülşen sinema alanıyla alakalı yazılar kaleme alıyor. Yine ara ara tiyatro yazıları da yayımlanıyor. Çeviriler de yayımlıyoruz. Can Çınar’ın 3. sayımızda Edward Said çevirisini, 6 sayımızda da Nicholas Birns’ün Nietzsche ve İslam kitabına dair yazdığı bir tahlil yazısının çevirisini yayımladık. 6. sayımız Nietzsche ağırlıklıydı, Ali Utku ve Mukadder Erkan’ın birlikte yaptıkları bir çeviri de yayımlamıştık. Yine 5. sayımızda Furkan Arık’ın Malcolm X’den yaptığı çevirileri yayımlamıştık.

İyi yazarların yanında genç okurları da etrafında toplayıp bir okul olmayı hedefliyor mu?
Evet, sizin deyiminizle iyi yazarların yanında genç okurları da bünyesine katan bir dergi Ayraç. Birçok genç arkadaşımızın ürünleri yayımlanıyor. 7. sayımıza geldik, 75 yazara yer vermişiz. Nerede yazıyor olursa olsun dikkatimizi çeken pek çok genç arkadaşımız Ayraç`a yazılarını yolladılar. Bu anlamda en önemli ölçütümüz birebir tanışmamış olsak bile yazdıklarından aslında okuduklarının niteliğini ve düzeyini ele veren bundan da öte kendi okuma sürecine kattığı değerle öne çıkan genç okurlarla bir diyalog kurabilmekti. Bunu başardık hamdolsun. Elbet bu anlamda `Ayraç’ın zamanla bir okul olması da en önemli düşlerimizdendir.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayra%C3%A7.jpg


Körlük’ten uyanmak için, ‘okul’laşan dergiler…


“Her dergi bir okuldur.” diyordu Cemil Meriç. İnsanlar yetiştirir. Fikirler doğurur. Okul aynı zamanda ekol demekti. Meriç’in en çok yakındığı da, yaşadığı topraklarda bir “gelenek” yani bir “ekol”, bir başka ifadeyle bir “okul” bulunmayışıydı. ‘Okul insanlar’ vardı belki. Tarık Zafer Tunaya’ya en büyük tavsiyesi de buydu. Okullaşan insanlar yetişmesini gözlüyordu, her insanın etrafındakileri büyütmesini, fikirlerle buluşturmasını istiyordu. Yunan’dan, Mısır’a; Kuzey Avrupa’dan Hint’e uzanan bir rotada gezinirken onun zihni, geleneğinden koparılmış bir ülkenin güdük kalışına, “Sen bir azgelişmişsin!” hitabına razı olmuş bir entelijansiyanın çaresizliğine üzülüyordu. 13 Haziran 1987′de öldüğünde, gözleri okumaktan kör olmuştu. Onun dünyası, kitapların dünyasıydı. Jorge Luis Borges’le aynı kaderi paylaşmıştı. Kitaplarla dolu bir kütüphanede yaşayan ‘aydın’ körlükle imtihan edilecekti; Borges buna “Tanrının ironisi” dedi.
Borges körlüğün, “bir yaz akşamı gibi ağır ağır” geldiğini söyler. Şikâyet edilecek bir şey değildir. Zamanla alışır. Meriç de körlüğe alışmıştır bir bakıma. Kızı Ümit Meriç ona kitap okuyarak hayatla arasında bir köprü kurmaya çalışır. Kitap okumayı nefes almak gibi gören Cemil Meriç’in oksijen çadırıdır adeta. Ümit Meriç, “Bilgiye aç bir fırına kürekle kömür atmak” diye niteler bu okuma seanslarını. Doymak bilmeyen bir zihindir Meriç’inki. Beklediği, özlediği, aradığı entelijansiya da böyledir. Günlüklerinde şikâyet ettikleri genelde bu konuda yoğunlaşır; merak etmemek, fikir üretmemek, ezberden öteye geçememek. Dergileri bu nedenle önemsiyor Meriç. Toplumu harekete geçirecek, insanları fikirler etrafında toplayacak, fikir işçiliğini ön plana çıkaracak bir ütopya onunki.
Dergilerin muhakkak toplumsal işlevleri tartışılabilir; neticede okurla ilişkiye girdiği andan itibaren her metin sosyalleşir. Ancak eninde sonunda her toplum, bireylerle birlikte tarihe hizmet eder. Tarihi şekillendiren söylemleri belirler, kelimelerin etrafında kümelenir, ürettiği fikirler kadar var olur. Meriç’in “dergi okuldur” sözünün anlamı altında, okulların sürüklediği bir tarih anlayışı yatar bu nedenle. Bilgi de devletler gibi doğar, büyür ve zamanı gelince ölür. Söylemlere ömür biçmek mümkündür. Dergiler, bilgiyi doğuran insanların (Sokrates’in dediği gibi ebelerin) mekânıdır. Meriç’in bezginliğini azaltan, ona ve onun gibi düşünenlere nefes aldıran bir mekân. Ortaya konan her ürün, tarihsel olarak bir söylemin üzerine oturur ve/ya onu genişleten bir etkiye sahiptir. Okulların bir tarafı gelenekle bağları kurarken, bir yanı da büsbütün ‘ilerlemeci’ politikaların ürünüdür. Meriç’in şikâyet ettiği zihinsel körlüğü aşmanın da bir yoludur…
Hazır lafı gelmişken, ‘körlük’ olgusuna derinlikli bir bakış getiren Jose Saramago’nun (toprağı bol olsun!) bir söyleşide değindiği şu satırlara bakmakta fayda var: “Ne düşündüğümü merak ediyorsanız, bu kitapla [Körlük, 1995] anlatmak istediğim hepimizin körleşmeye başladığı değildi. Bence körleşmiyoruz. Hepimiz körüz. Körüz ama bakıyoruz. Bakabilen ama görmeyen kör insanlar.” Ne dersiniz, körlüğü aşmanın bir yolu da ‘okullaşan dergiler’ olabilir mi?
Bu sayımızda Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sı, Franz Kafka’nın Dava’sı ve Albert Camus’nün Düşüş’ü üzerinden, insan-toplum-hukuk-kurumsal yargı gibi konuları işledik. Enver Gülşen’in “Suç ve Ceza” yazısı, Dostoyevski’nin en önemli eserlerinden “Suç ve Ceza”yı hem sinema bağlamında, hem de suçla bireyin ve vicdanın bağlantısı içinde inceliyor.
Cemil Üzen’in “Suçun Bilinmezliği ve Aklanmanın İmkânsızlığı” yazısında Kafka’nın Dava’sı üzerinden suç meselesine felsefî bir yaklaşım irdelenirken, mahkeme ve yargılama süreçlerinin insanları sürüklediği ‘hiyerarşik’ durumlar romanla birlikte açık ediliyor. Abdullah Yavuz Altun’un “Modern Varoluş: Masumiyeti İspat Etme Zorunluluğu”, Albert Camus’nün en felsefî yapıtlarından olan Düşüş’ü baz alarak, modern dönemde masumiyet ve suç kavramlarının hangi söylemler içinde yer bulduğunu, bu söylemlerin hukuk içindeki yerlerini araştırıyor. Kemal Suskun’un “The Godfather” üçlemesini incelediği yazısı, “Bir Varoluş Mücadelesi Olarak ‘Suç Mekanizması’”, suçun bir varoluş mücadelesine dönüştüğü modern toplumlarda, yasayla toplum arasındaki boşluklara sızan suç mekanizmalarını anlatıyor.
Bu sayıda iki röportajımız var. İlk röportajımızı şiirlerinde doğup büyüdüğü coğrafyanın binlerce yıllık geçmişini barındıran o tarihsel derinlik içinde büyük anlamlar yakalayan bir şairle, Bejan Matur ile yaptık. İkinci röportajımızı da Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Yürütme Kurulu BaşkanıŞekip Avdagiç ile yaptık. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz. Değerli yazarlarımız Mukadder Erkanve Ali Utku’nun birlikte tercüme ettikleri Antony Easthope’ın “Postmodernizm ve Eleştirel ve Kültürel Teori” yazısı da bu sayıda yayınladığımız çevirimiz.
9. sayımızla birlikte bir müjde vermek istiyoruz. İbrahim Tenekeci, “Söz Hakkı” köşesiyle bu sayıdan itibaren her sayı Ayraç okurlarıyla buluşacak. İbrahim Tenekeci, “Haydar Ergülen ve Nar” başlıklı ilk yazısında, Haydar Ergülen şiirindeki “nar” imgesinin taşıdığı anlamları ve şairin hayata karşı duruşunu, şiirine dair ses, müzik ve ahengin imgelem dünyasında neleri çağrıştırdığını yazdı. Feridun Andaç, yoğun bakımda bulunan babasının rahatsızlığı sebebiyle bu sayımıza yazısını yetiştiremedi. Yazarımızın babasına Allah’tan acil şifalar diliyoruz.
İbrahim Tüzer, Ceyhun Emre Teoman’ın “Dalaksız Nikola” adlı trajikomik bencilik hikâyesini, Kibar Ayaydın Beşir Avazoğlu’nun “Tanrıdağı’ndan Hıra Dağı’na” kitabını tahlil etti. Mukadder Erkan “Kavram, İmge, Metafor” başlıklı yazısı, Ahmet Bozkurt’un “Tragedya ve Trajik Zaman Çevrimi” yazısı ve Mehmet E. Şimşek’in “Felsefe üzerine ne söylenebilir, yeni başlayanlar için nasıl bir yöntem gerekir” gibi sorularla hazırladığı inceleme yazısı bu sayının dikkat çekici yazılarından. Yunus Emre Tozal, “aydın” üzerine, Oğuzhan İlhan Nihan Kaya’nın “Disparöni” kitabını yazdı.
Ağustos sayımızda görüşmek üzere,
İyi okumalar…
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayrac.jpg


Jacques Derrida, 1981 yılında dostu Roland Barthes’ın ölümüyle birlikte, ölüp giden dostları anısına yazdıklarını toplamaya başladı. 2004 yılında ölen Derrida’nın arkasında, Yas Tutma İşi (The Work of Mourning) ismiyle kitaplaştırılmış ve on dört makaleden oluşan bir seri kalmıştı. Derrida, yazdığı makalelerde onlara şükranlarını sunuyor, onların gündeme taşıdığı bazı kavramlarla düşünmenin kendisine katkılarını anlatıyor, yirminci yüzyılın bu büyük isimlerine bir ağıt yakma girişiminde bulunuyordu. Kaleminde ağır aksak bir hüzünle, her şeyin metin olarak imlendiği bir dünyada, ölüp gidenleri kendince bir metinde anıtlaştırıyor ve o anıtın önünde durup yas tutuyordu. Roland Barthes olmasa mesela, metinlerin şifrelerini çözmekte zorlanacağını, semboller dünyasının yeni kurgularını keşfetmekte aheste kalınacağını duyuruyordu. Michel Foucault’yla arasında oluşan ve bir daha da pek tamir edilemeyen alınganlığı anlatmıyordu belki ama, onun felsefeye katkılarını hayırla yâd ediyordu. Louis Althusser’in cenazesinde okuduğu bir metnin yanında, Gilles Deleuze’ün arkasında nasıl yalnız başına gezindiğini aktaran bir başka makaleyi ekliyordu. İki dostun birbirini uzaktan izlerken, eninde sonunda birinin öleceğini eşzamanlı düşünmelerindeki iç burkan tarafı, nihayet birisi ölünce gözyaşına dönüşmüş olarak bulacağını söylüyordu. Derrida’nın bu acayip yazılarının arkasında, sonsuza kadar düşünülebilecek bir fânilik hissinin yattığını bilmek de şaşırtıcı değildi. Bir dostun, bir diğerine bakışına dair yakaladığı o ‘an’ sonsuza kadar sürebilirdi, bunu en iyi Derrida bilecekti.
Postmodernizm, ya da Derrida’nın dilinde yapısökümcülüğü (deconstruction) de içeren bu süreç, çoğunluğu Fransızlardan oluşan bir felsefe okulu kurmuştu. Modernitenin ürettiği bütün kavramlar acımasızca eleştiriliyor, Aydınlanma felsefesine dair süregiden tartışmalara yeni boyutlar ekleniyordu. Son demlerinde iyice olgunlaştırdığı yapısökümcülük, kimilerinin nihilizm suçlamasına yol açsa da, bu postmodern güruhun ortaya koyduğu ‘yenilik’ gündelik hayattan politikaya, edebiyattan felsefeye ve sanata pek çok alanda coşkuyla karşılanacaktı. Yeniydi, çünkü eskinin ne olduğunu kavrayan bir yeniliğe kapı aralamışlardı. On dokuzuncu yüzyılı belirleyen sosyal ve ekonomik koşulların sonuçları, yirminci yüzyılda yepyeni kültürel etkiler doğurmuştu. ‘Yeryüzünde şairâne oturan’ kimseler için, bu yeni etkileri keşfetmek ve Batı felsefesinin sınırlarını zorlamak çok cazip hâle gelmişti. İlk bakışta birbirinden çok farklı gibi duran disiplinleri bir araya getirmişler, ele aldıkları her disiplini yeniden kurgulamışlar ve en çok da metodoloji üzerine yaptıkları yeniden düşünme egzersizleriyle Batı’nın düşünme alışkanlıklarına etki etmişlerdi. Makro boyutta devrimlerin yaşandığı yirminci yüzyılın ortasında durup mikro boyutta kırılmaları analiz etme gayreti kısa zamanda meyvelerini verecekti. Mikro-politik algı, Avrupa’nın çehresini değiştirdi. Devlet ve birey neredeyse yeniden tanımlandı. İkinci Dünya Savaşı’nın küllerinden yeni bir anlayış doğdu belki de. Gene de, bugün pörsüyen, umutları yerle bir olan, bir bakıma nihilizm suçlamalarını haklı çıkaracak derecede uykuya yatan ne varsa, onlardan sorumlu tutulacaklardır. Derrida’yı nihilist olmakla suçlayanlar, Foucault’yu aşırı karamsar olmakla mimleyecekti.
Bütün bu tartışmaların ortasında, Ayraç’ta bu ay okuyacağınız yazılar, postmoderniteye bir giriş mahiyetindeler. Yapısökümcülerin açtığı yoldan giderek, bir çatı kurmamayı, kuramsal olarak bir izlek tayin etmemeyi daha uygun gördük haliyle. Yalnızca, Derrida’nın yaptığı gibi belki, bize yeni şeyler düşünme imkânı tanıyan bazı kimselerden bahsederek, düşünme alışkanlıklarımızı gözden geçirme imkânını sorguladık. Türkiye için gerçekten ‘yeni’ olan bazı kavramları, birinci elden işlemeye çalıştık. Bu minvalde Derrida’yı Ali Utku ve Mukadder Erkan, Michel Foucault’u Abdullah Yavuz Altun, Gilles Deleuze’ü Enver Gülşen inceledi. İlk söyleşimizi de dosya konusu üzerinden sosyolog mütercim Hüsamettin Arslan ile yaptık. Yunus Emre Tozal Ali Şeriati ve Julien Benda’nın “aydın” kavramlarını karşılaştırırken, Cemil Üzen veMehmet Ulukütük Wittgenstein üzerine yayınlanan iki önemli kitabı tahlil etti.Ahmet Bozkurt’un “Gülmenin Halleri” başlıklı yazısı, İbrahim Tenekeci’nin “Şiirde Kelime Seçimi” başlıklı yazısı, Mustafa Yalçınkaya’nın “Thomas Hobbes’un Leviathan’ına Karşılaştırmalı Bir Bakış” başlıklı yazısı ve Ahmet Sarı’nın “Thomas Bernhard Sözlüğü” incelemesi bu sayının dikkat çeken yazıları.


Bu sayıda ikinci söyleşimizi ilk şiir kitabı yayınlanan Ahmet Edip Başaran ile yaptık, keyifle okuyacağınızı umuyoruz. Nurullah Turan ‘Kilişenin Yapısökmü’nü, H. Ömer Özden Erzurum’un Cinis köyü üzerine yazdı. Ramazanın gelişiyle birlikte açılan Dini Yayınlar Fuarı üzerine Funda Edeş, e-kitap üzerine Furkan Arık Ayraç Haber bölümündeler.
Bir sonraki sayıda görüşmek üzere,
İyi okumalar…
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayrac.jpg

Türk Romanı ve Modernite


Akademik makalelere sıkışmış bazı fikirlerin, felsefî düşüncenin dar dairesine mahkûm edilmiş bazı kavramların ve edebiyatın pek de konuşulmayan bazı meseleleri Ayraç’ta yer buluyor. Bu sayıda dosya yazıları, bu arzunun tezahürü olarak sizleri bekliyor. Kitapların dünyasının yekpare bir karşılığı olmadığını düşünen Ayraç ekibi, “Türk Romanı ve Modernite” başlığıyla tasarladığı dosyada, modern romanın ilki kabul edilen Ahmet Hamdi Tanpınar’ı İsa Karaaslan, onu sonralayan isim olarak Yusuf Atılgan’ı Necati Bulut, modern romanın kelime ve kavram dağarcığını zenginleştiren Oğuz Atay’ı Ahmet Bozkurt ve İbrahim Tüzer; modern romana büyülü bir tat katan Hasan Ali Toptaş’ı Günay Güner; Türk romanını ayrıntıya koşturan İhsan Oktay Anar’ı Mehmet Sarı yazdı. Modern romanın sınırlarını, dosyada değinilen yazarların bu sınırlarla ilişkisini ortaya çıkarıyor.
Enis Batur ile Türk Romanı ve Orhan Pamuk üzerine Söyleşi
Modern romanın en güncel temsilcisi olan Orhan Pamuk’u Enis Batur ile konuşan Ayraç ekibi, Enis Batur ile Türkiye’de eleştiri geleneğini, roman kuramını, Türk şirinin romanla ilişkini, romanın modernleşmesine katkısını konuşmuş. Uzun ama keyifli bir söyleşi gerçekleştiren Ayraç ekibi, Enis Batur ile Tanpınar’ı, Yusuf Atılgan’ı, Oğuz Atay’ı yapıtlarıyla ve Türk romanına yaptıkları katkılarıyla konuşmuşlar.
Ulysses, Hamlet ve Kafka!
Bu sayıda ilgi çeken yazıların başında Mukadder Erkan’ın James Joyce’un Ulysses kitabı üzerine, Enver Gülşen’in Shakespeare’in Hamlet’i üzerine ve Ahmet Sarı’nın “Kafka’nın Gizli Odaları” başlıklı yazısı dikkatleri çekiyor. Ayrıca Yunus Emre Tozal ve Mehmet E. Şimşek, “entelektüel” üzerine değerlendirmelerde bulunmuşlar.
Ali Emre Şiiri ve Mustafa Kutlu
İbrahim Tenekeci’nin “Müslüman Bir Çığlık: Ali Emre ve Şiiri” isimli yazısı ve Ali Görkem Userin’in Mustafa Kutlu’nun son kitabı Zafer Yahut Hiç’e dair yazdığı inceleme, bu sayının yine öne çıkan yazılarından. Ali Görkem Userin, Kutlu külliyatını inceleyerek, “Zafer Yahut Hiç”i tahlil ediyor, hikâyenin diğer Kutlu hikâyeleriyle olan ilişkisini de inceliyor.
12 Eylül’de Toplatılan Kitaplar Dizini
Ayraç İnceleme dosyamızda Funda Edeş’in darbe döneminde toplatılan kitaplarla ilgili “12 Eylül’ün Kelepçeli Kitapları” yazısını ve H. Ömer Özden’in Ramazan Kitapları incelemesini özellikle okunması gereken yazılardan. Funda Edeş, hazırladığı dosyayla 12 Eylül’de toplatılan kitapları hangi sebeplerden ötürü toplatıldıklarıyla birlikte, kitapları da inceleyerek bir dosya hazırlamış.
Başka Neler Var?
Nurullah Turan, Türkiye’de Otantik Felsefe İmkânı’nı, Emre Demir Carriére ve Umberto Eco’nun birlikte yazdığı Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın kitabını, İhsan Tevfik Gazanfer İban’ın Karamanlılar ve Yunan Harfli Türkçe kitabını tahlil etmiş. Rabia Öter Bernard Shaw’ın Pygmalion isimli eserinden yola çıkarak sosyalizm ve kadın üzerine ve Abdullah Yavuz Altun Bukowski’nin Kasabanın En Güzel Kızı üzerine birer tahlil yazmış. Gülşah Elikbank, Fantastik Kitaplar köşesinde J.R.R Tolkien’in Hobbit ve Ursula K.Le Guin’in Yerdeniz Büyücüsü kitaplarını kaleme almış.

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayrac.jpg


İtiraf ediyoruz, dergiciliğin sınırlarını biraz zorladık…


Her ay yeni bir Ayraç’ı elinize aldığınızda ne hissediyorsunuz bilmiyoruz, muhtemelen kalın ve yoğun içerikli bir dergiyi, ilginizi çekecek yazıları işaretleyerek şöyle bir süzüyorsunuz. Ardından, cazip gelen yazılara vakit ayırıp bakınıyorsunuz. Kenarına notlar ala ala okuduğunuzu da hissediyoruz. Bahsetmiştik, ‘ağır dergi’ dendiğinden. Bazı yazıları arşivinize sakladığınızı düşünüyoruz mesela, arşivlik yazılar ve dosyalar hazırlamak için de uğraşıyoruz bir bakıma. Geçen ayki Türk Edebiyatı ve Modernite başlıklı dosyamızı hazırlarken, bu ay “daha hafif” ve biraz da orijinal bir konuyla uğraşmak istedik. Bazı toplantılarda uzun sessizlikler oluyor ve o sessizliği “acaba?” sorusuna bulanmış bir fikir bozuyor. Bazılarımızda, “neden olmasın?” bakışı beliriyor. Daha önce bakılmamış bir açıdan bakmak istiyoruz etrafımızdaki dünyaya. Muhtemelen sizde de oluyordur, bir kitapçıya ya da kütüphaneye girdiğinizde, hemen her şeyin yazılmış olduğu hissine kapılıyorsunuzdur. İnternette dolaşırken, birbirinden orijinal yaklaşımların, köşe başlarının tutulduğunu kavrıyorsunuzdur. Bu nedenle de, “yeni bir şeyler” ararken yorgun düştüğünüzü düşünüyorsunuzdur. Evet, 21. yüzyılın getirdiği en büyük karamsarlığın da bu yorgunluktan kaynaklandığını biliyoruz. Bu nedenle belki de, toplantılara getirdiğimiz eski dergilerden, bazen sağda solda gözümüze çarpan dosya konularından sıyrılıp, biraz da palas pandıras yeni konular üretmeye çalışıyoruz.
Türk Edebiyatı ve Modernite konulu bir dosyanın ardından, bambaşka bir mecraya, internete yönelmek de bizim nefes almamızı sağladı, eminiz ki siz de bu değişikliği seveceksiniz. Dergi çıkarmanın, zamanla yarışmak olduğunu bilenler için, böyle radikal bir kararla orijinal bir konu belirlemek, tahlil ve eleştiri dergisinin sınırlarını zorlamak, bir bakıma cesaret işiydi. Kısa zamanda onlarca görüşmeyle ve toplantıyla bu sayıyı hazırladık. Daha önceki iyi söyleşi deneyimlerimiz, çıtayı yükseltmek anlamına geliyordu. Haliyle, sıradan bir söyleşiyle geçiştirmek yerine, dosyamıza derinlik katacak bir şeyler konuşmak istedik. Ali Akay’ın röportajı, dergiciliğe bakışımızdaki orijinal olma çabasının ufukları hakkında ipuçları sunuyor. Biz de çok şey öğrendik o röportajdan. Yeni bir şeyler söylüyordu çünkü. Geçen ayki Enis Batur röportajı bazı haber sitelerinde içerdiği polemik-vari sözlerle gündeme gelse de, eleştirinin bütünlüklü yapıldığını ve bir kuramsal temele oturmak durumunda olduğunu bilerek hareket etmeye çalışıyoruz. Bazen kitaplardan uzaklaştığımızı da hissettik. Dosya konumuza “Yeni Metinler” ismini koysak ve aslında internetin “kitabî” yanına vurgu yapsak da, neticede Türkiye şartlarında bâkir sayılabilecek bir alana girmiştik.
Sonuçta, Ayraç 12. sayısıyla karşınıza böylece geliverdi. Nasıl bir sayı olduğunu, “Yeni Metinler” dediğimiz şeyi, aklımızdaki çerçevesiyle anlatabildik mi, biz de merak ediyoruz. Dergi çıkarmak, biraz da diyalog kurmak anlamına geliyor. Sizden gelecek tepkilerle, yolumuzu daha rahat bulacağız muhtemelen. Ancak o toplantıda, “Yeni Metinler” fikriyle düşünmeye başladığımızda, dosya yazılarımızdaki sınırlar aklımızda vardı diyemeyiz. Üzerinde tefekkür ettikçe, bohçamızdaki bilgileri ortaya döktükçe ve bir kuramın peşinde sürüklendikçe yeni fikirler de bizi buldu. Dergiciliği bilenler, derdimizi daha iyi anlayacaktır… Bu sayıda dosya yazarlarımız sırasıyla Abdullah Yavuz Altun, Yunus Emre Tozal, Hüseyin Köse, Furkan Arık ve Vedat Çakmak.
Bu sayıyla birlikte Feridun Andaç, “Yazıdan Yoruma” başlıklı köşesinde yeniden Ayraç okurları ile buluşuyor. İbrahim Tenekeci “Söz Hakkı” köşesinde Şeref Bilsel şiirini inceliyor. Kemal Suskun’un Orhan Pamuk’un son kitabı üzerine değerlendirmeleri, Enver Gülşen’in “Mantıku’t Tayr, Stalker Ve İnsandaki Bitmeyen Marifet Arayışı” başlıklı yazısı, Ahmet Bozkurt’un “Varoluşçu Tiyatroda Başkası’nın Zamanına Geçiş: Gizli Oturum” başlıklı yazıları bu sayının dikkat çeken yazılarından.
Ali Görkem Userin Mehmet Akif’in mektuplaşmalarını içeren “Babam Mehmet Akif” kitabı tahlil ederken, kitabı hazırlayan Yusuf Turan Günaydın ile yaptığımız söyleşi, bu sayının ikinci dosya konusu. Balkan Edebiyatı üzerine Ayhan Demir’in ve İhsan Tevfik’in yazılarını okumanızı da özellikle tavsiye ederiz. Cenk Ç. Özkömür “Sevgi Üzerine”, Emre Demir “Borges’le Söyleşiler”, Aydın Hız “İslam Toplumları Tarihi”, Gül Turanlı Edward Said’in “Yersiz Yurtsuz” kitabını inceledi.
Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,
İyi okumalar dileriz…


 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayrac.jpg


Bu ay İstanbul için TÜYAP Kitap Fuarı’yla sembolik hâle gelen bir okuma, yazarla okuru buluşturma ve tefekkür ayı olarak kabul edilebilir. Şehirden oldukça uzakta olsa da, fuar alanının şehrin dört bir yanından gelen okurlar için anlamı büyük. Ayraç toplantılarımızda, bu ayki konunun İstanbul olacağını ve yeni sayımızın da, fuarda yer alacağını konuşurken, daha önce hiç sorulmadığını düşündüğümüz bir soruyu sorduk: İyi de İstanbul ne ki? 2010 Avrupa Kültür Başkenti vesilesiyle, İstanbul’la ilgili birbirinden ilgi çekici kitaplar yayınlandı. Şehrin kültürü ve tarihi üzerine yazılan pek çok makale, İstanbul’un semtlerine öznel bakışlar sunan parçalardan oluşan kitaplar, artık klasikleşen “Eski İstanbul” hatıraları, mimarîyle alakalı bilimsel nitelikte yayınlar… İstanbul’un ne’liğine dair neredeyse hiçbir şey söylemeyen bu İstanbul literatürünü taramak ve TÜYAP’ta görücüye çıkacak alelade bir sayı hazırlamak istemedik. Onun yerine yeni bir şey denedik: ‘Öteki’ öteki İstanbul!
‘Öteki’ öteki İstanbul!
Özellikle 1990’lı yıllar, İstanbul’la ötekisi arasındaki mücadeleye dair çok ciddi çalışmalara sahne oldu. Şehrin artık vazgeçilmez bir parçası olan gecekondu mahalleleri, varoşlar, bir bakıma meşhur İstanbul kavramının karşısına dikildi. “İstanbullu olmak” kavramı yepyeni anlamlar kazandı. Şehrin dokusundaki elitizm, görünür oldu. Bu arada iki yakayı birbirine bağlayan köprüler, sınıfsal köprülere dönüştü. Karşılaşma imkânları arttı. Ancak 2010 yılında, öteki İstanbul da, İstanbul’un kendisi gibi muğlâk bir kavrama dönüştü. Bugüne kadar hiçbir şekilde cevaplanmayan, “İstanbul nedir?” sorusunu, sorabilmek için ötekine bakmanın da kışkırtıcı olmaktan başka fonksiyonu kalmadığını düşünmeye başladık. Bu arada, inşaat sektörünün, kentsel dönüşümün ve yaşam alanlarının genişlemesinin etkilerini de gözlememiz gerekiyor. Her yeni yaşam alanı, yeni bir literatür imkânı, yeni bir bakış ve perspektif sunuyor çünkü. Bunu es geçmemek adına, dosya konumuzu, İstanbul’un belki de hiç bahsedilmeyen, adeta görünmeyen, sınıfsal ya da tarihsel/kültürel bakışlara sığdırılamayan semtleri üzerine inşa etmeye karar verdik.
Deniz Yonucu, Ahmet Gürsoy ve Ümit Meriç ile Söyleşi!
“İstanbul Tuzla’dan başlar!” tabelasının hatırlattığı sınırları, Esenler’in ve Gaziosmanpaşa’nın artık konuşulmayan kısımlarını, kentsel dönüşümle birlikte genişleyen yaşam alanlarını tartışmaya açıyoruz. Bunu yaparken, Ahmet Gürsoy’la New York ve İstanbul arasındaki “çok-kültürlülük” ve “parçalı şehircilik” benzerliklerini, Deniz Yonucu’yla da ‘öteki İstanbul’un sınıfsal tarihini, kentsel dönüşümün vaat ettiği ‘sahte rüyayı’ konuştuk. Bir yandan global bir şehre dönüşen İstanbul’a yeni ufuklar çizerken, diğer yandan şehrin varoşlarındaki yerelliğe mahkûmiyetin dip-sınırlarını görmeye çalıştık. Ümit Meriç’le, İstanbul’un ne’liğine dair bir sohbet yaptık. Bu sayıdaki dosya konumuzla, İstanbul’la ilgili yeni çalışmalar yapılabileceğini, birbirinden farklı İstanbul’lar oluşturmanın imkânlarını kışkırtmak istiyoruz. 2010’dan bakıp da konuşabileceğimi birden fazla İstanbul var… Dosya konumuzda yazan yazarlarımız sırasıyla Abdullah Yavuz Altun, Yunus Emre Tozal ve Cemil Üzen.
Dikkat Çeken Yazılar!
Bu sayının dikkat çeken yazıları Ahmet Sarı’nın “Amerikamakine” yazısını, Selçuk Küpçük’ün “Bir Cumhuriyet Projesi Olarak İstanbul (Geçmiş) – Ankara (Gelecek) Arasında Kurgulanan Zihinsel Çatışım” yazısını, Enver Gülşen’in “Sinemada Maneviyat: Yusuf Üçlemesi Örneği” başlıklı tahlilini ve Mehmet E. Şimşek’in “Beden ve Mahrumiyet” başlıklı yazılarını özellikle tavsiye edeceğiz. İslam Can ile Ahmet Bozkurt’un “Derrida” merkezli yazıları da bir bütünlük oluşturuyor.
Haydar Ergülen Ayraç’ta!
Bu sayı aramıza şair Haydar Ergülen katıldı. Her sayı olmasa da üç ayda bir “Şehr-i Şiir” başlıklı bölümde yazacak olan şair Haydar Ergülen’i Ayraç okurlarıyla buluşturmanın heyecanı içerisindeyiz. İbrahim Tenekeci “Söz Hakkı” köşesinde bu sayı Süleyman Çobanoğlu şiirini, Feridun Andaç “Yazıdan Yoruma” başlıklı köşesinde bu sayı Saraybosna’da savaşın başladığı günlere giderek, o dönem tanık olduğu duyguları okuma notlarıyla ele alıyor.
Başka Neler Var?
Mustafa Yalçınkaya “Thomas Mann’ın Üç Öyküsünde ‘Güzellik’ ve Diğer İmgeler” başlıklı yazısıyla, Suavi Kemal Yazgıç İbrahim Tenekeci’nin son kitabı “Tüfeksiz Hareketler” kitabının tanıtımıyla, Sefa Şengül Cem Dinlenmiş’in karikatürlerini incelediği yazısıyla Ayraç’ın 13. sayısında. Betül Yasemin Erol Gökhan Özcan’ın son kitabı “Serçe Parmağı”nı tanıtıyor, Funda Edeş Ayraç Takvim-Ajanda bölümünde Ayraç okurlarına hem geçtiğimiz ayın kültür sanat dünyasından haberler sunuyor hem de önümüzdeki aylarda yapılacak ilginç orijinal etkinlikleri haber veriyor.
Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,
İyi okumalar dileriz…

http://dergilik.com/tag/kitaplar-dergiler/
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Resim_1291887477.jpg



Ayraç Dergisi Aralık Sayısı Çıktı.


Ayraç’ı çıkarmaya başladığımızdan bu yana, felsefe ve edebiyatta çok sayıda sorgulama yapma imkânı bulduk elbette. Son iki sayıdır, kitaplardan uzaklardaydık.

Dün nasıl görüyorduk, bugün nasıl?
Ayraç’ı çıkarmaya başladığımızdan bu yana, felsefe ve edebiyatta çok sayıda sorgulama yapma imkânı bulduk elbette. Son iki sayıdır, kitaplardan uzaklardaydık. İnternet dosyamızı hazırladıktan kısa süre sonra Wikileaks’in bütün dünyayı etkileyen bir hamleyle, gizli belgeleri ifşa etmesi, bir bakıma o sayıyı yeniden okumaya çağırabilir insanları. İstanbul dosyamızda, şehre farklı bir noktadan bakmaya çalıştık. Öyle ki, kavramlarla oluşturduğumuz bir İstanbul tahayyülünün içinde gezinmekti maksadımız. “Ayraç Kitap Eleştiri ve Tahlil Dergisi” isminin içine, kitaptan fazla bir şeyler de katmak gerekiyordu bizce. Cemil Meriç’in “fikir işçiliği” dediği şeye yaklaşmayı hedefliyoruz bir bakıma. Bu sayıda, varoluş macerasına indik tekrardan. Fikir işçiliği, biraz da kavramlarla düşünmeyi, kuramsal bir eleştiri yeteneği geliştirmeyi gerektiriyor haliyle. Bu bakımdan, bu sayıda okuyacağınız dosya yazıları, sahne ışıklarının özellikle son birkaç asırdır üzerinde durduğu Batı’nın insan-merkezli bakışını, görmenin aşamalarını ve görünenin mücadelesini irdeliyor. Tekrardan kitaba ve kitabî olana döndük sanıyorum. Ancak varoluş mücadelesinin içinde, her şeyin bir katman, bir fenomen olduğunu da söylemek gerekir…

Ayraç 14’ün Dosya Konusu: “Görünmek ya da Görünmemek”

Görmek, aynı zamanda bir dil oluşturmak anlamına geliyor. Varlığın, görünenler üzerinden işletilmeye başladığı, Heidegger’in “bir dünya tasviri” olarak baktığı modernite çağında, görsel üzerine kurulan dil ve o dili okumak/görmek meselesini ele alıyoruz. Modernitenin yıktığı ve yeniden ürettiği dünyada, yeni bir dil ihtiyacının her zamankinden fazla olduğunu görmek, çok da zor değil. Bu ihtiyacın nerelerden doğduğunu görmek için, görebildiğimiz/okuyabildiğimiz kaynaklarla sizleri de buluşturmaya gayret ediyoruz. Bu bağlamda Abdullah Yavuz Altun’un “Basit ve karmaşık bir soru: Modernite’den kopuş mümkün mü?” başlıklı yazısı, Yunus Emre Tozal’ın John Berger’in temalarını kullanarak yazdığı “İnsan Gözünün Gördüğü En Çıplak Gerçek Nedir?” tahlili ve Enver Gülşen’in “İpleri Kesmek: Modern Dönüşüme Bir Bakış Denemesi” isimli yazısı, bu sayının dosya konusunu oluşturuyor.

Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu (ssg) ile Röportaj!

Ekşi Sözlük’ün kurucusu Sedat Kapanoğlu (ssg) ile yaptığımız röportajla da interneti ve sözlüğün arka planında nelerin olup bittiği konuşuldu. Ülkemizde sözlüklerin gittikçe yaygınlaşmaya başladığı bir zaman diliminde, ilk kurulan sözlük olan Ekşi Sözlük’ün mutfağında dünden bugüne nelerin konuşulduğunu, nelerin planlandığını, okur-yazarlara nasıl bir ortam hazırlandığını okuyacaksınız.


Başka Neler var?

Ahmet Ziya Kahraman’ın “Son Kuşlar’da Çocuk” başlıklı tahlili, İslam Can’ın “Dilthey Felsefesi’nde Hermeneutik” incelemesi ile Selçuk Atay’ın Reşit Güngör Kalkan tarafından yazılan “Ben İsmet Özel Şair…”i ve İbrahim Tüzer’in hazırladığı “İsmet Özel Şiire Damıtılmış Hayat” kitaplarını karşılaştırdığı yazısı bu sayının dikkat çeken eleştirilerinden. Özellikle Atay’ın incelemesi, Reşit Güngör Kalkan’ın kitabı hakkında bazı ipuçları sunuyor ve İsmet Özel biyografilerini ele alıyor. Ali Utku, yazarımız Ahmet Sarı’nın yeni çıkan şiir kitabını tahlil ederken, Sema Karaca Küre Yayınları’nın “Yönetmen Sineması” başlığı altında çıkan Semih Kaplanoğlu ve Ahmet Uluçay kitaplarını inceliyor. Sefa Şengül Haldun Hürel’in “İstanbul’un Ansiklopedik Öyküsü” kitabını, Kevser Akın Sadık Yalsızuçanlar’ın “Anka” isimli kitabını değerlendiriyor. Nurullah Turan Abdurrrahman Arslan’ın “Sabre Davet Eden Hakikat” isimli kitabını incelerken, Mustafa Özçelik Mehmet Akif’in vefat yıldönümüne dair Akif çalışmalarını değerlendiriyor.

“Kitabın Hikâyesi” başlığıyla açtığımız bölümümüzün ilk konuğu Ravza Kızıltuğ.

Kapanmış Dergiler Antolojisi”, Kitabın Hikâyesi” ve “Çocuk Kitaplığı”

Üç Çiçek dergisini inceleyen Selçuk Küpçük, bu sayıyla birlikte “Kapanmış Dergiler Antolojisi”ne kaldığı yerden devam edecek. Ayhan Demir’in “Kuşatılmış Kent Yanya” isimli uzun yazısını ve İhsan Tevfik’in “Arka Bahçemiz Üsküp” başlıklı yazılarını tarih ve balkan edebiyatını sevenlerin okumalarını özellikle tavsiye ederiz. Bu sayıyla birlikte “Çocuk Kitaplığı” bölümü açıyoruz. Betül Yasemin Erol çocuk edebiyatından ve çocuk kitaplarından yazılarla karşınızda olacak. Ayrıca önümüzdeki sayılarda aramıza Çocuk Edebiyatı alanında yetkin çalışmalarıyla tanınan ve bu alanda ders veren önemli bir isim de katılacak. Funda Edeş de İstanbul’daki Kültür-Sanat etkinlikleri hakkında izlenimlerini yazdı.

Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,

İyi okumalar dileriz…
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


"Türk Şiiri İçin Kavşak Noktaları" Ayraç Dergisi 15. sayısında

Ahmet Bozkurt editörlüğünde “Türk Şiiri için Kavşak Noktaları” başlıklı bir şiir eleştiri dosyasıyla karşınıza çıkıyor. Türk şiirinin geçirdiği evreleri, bugün geldiği noktayı ve tartışılması gereken önemli yanlarını anlatıyor dosya. Dosya yazarları: Ömer Aksay, Hilal Karahan, Ahmet Sarı, Asuman Susam, Ahmet Bozkurt, Ersun Çıplak, Selçuk Küpçük, İsa Karaaslan, Mehmet Akif Ertaş, Hakan İsmail Şiriner ve Hüseyin Pala.

Ali Utku’nun hazırlamış olduğu Austin Texas Üniversitesi Ortadoğu İncelemeleri emekli kütüphanecisi Abazar Sepehri’yle önemli bir söyleşi yapılmış. Al Baraka Kurumsal Kredileri Müdürü Hüseyin Tunç ile de son kitabı “Katılım Bankacılığı” üzerine faizsiz bankacılık ve tarihsel arka planı kuramsal alt yapısıyla konuşulmuş. Çocuk edebiyatı üzerine araştırmalar yapan ve Bilim Sanat Vakfı’nda dersler veren Melike Günyüz, ilk yazısıyla Ayraç’ın 15. sayısında okurlarıyla buluşuyor. Ayrıca Ayraç’ta “Çocuk Kitaplığı” bölümünde çocuk kitaplarıyla alakalı yazılar yazan Betül Yasemin Erol, bu sayıda son çıkan çocuk kitaplarına değinmiş.

Abdullah Yavuz Altun sanat manifestoları üzerine, Yunus Emre Tozal yazar-okur-eleştirmen bağlamı üzerinden “Edebiyat Nedir?” sorusu üzerine, Mehmet E. Şimşek’in Rousseau üzerine yazmış. Aydın Hız Fuat Dündar’ın “Modern Türkiye’nin Şifresi”ni, Zülküf Oruç Ayfer Tunç’un “Yeşil Peri Gecesi”ni, Kibar Ayaydın Bekir Oğuzbaşaran’ın “Bir Yaşama Biçimi Edebiyat” kitabını tahlil ediyor.

Ayrıca Ayraç Ocak 2011 den itibaren temsilcilikler oluşturmaya başlıyor. Yaklaşık 50 üniversitede ve ilk aşamada yaklaşık 30 ilde temsilcilikler oluşturacak Ayraç Dergisi'ni www.facebook.com/ayracdergi adresinden ya da www.twitter.com/ayracdergisi adresinden takip edebilirsiniz.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Resim_1297075085.jpg


Kitap tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç`ın Şubat sayısı çıktı!


İddialı sözler söylemek, hem sözü söylene, hem de muhataba gereğinden fazla anlam yüklüyor. Hâlbuki bu durum hakikat olgusunu incitebilir, onu kaçırabilir ve iddia, kendi mecrasında şiştikçe şişer. Ayraç, fazla iddialı olmamak adına çabalayan bir duruş sergileme isteğimizin ürünü. Başından bu yana söylediğimiz şu: Kitap eleştiri alanında ciddi bir boşluk var ve bunu Ayraç bu konuda bir şeyler söylemek için yayınlanıyor. İddialı olmadığımız için, sizlerden gelen eleştirileri dikkatle dinlemeye çalışıyoruz. Çünkü eleştiri alanında yayın yaparken, eleştirinin ne kadar besleyici ve büyütücü bir formül olduğunun farkına varıyoruz. Okurlarımızdan gelen tepkiler, bazen sırtımızı sıvazlayıp motivasyonumuzu yükseltiyor, bazen de göremediğimiz noktaları bize gösterip, yolu daha emin adımlarla yürümemize vesile oluyor. Büyüyüp gelişen Ayraç ekibi de, dergiciliğin bir okul olduğu fikrine olan inancımızı pekiştiriyor.
Resim_1297075027.jpg

Şu sıralar üzerinde çalıştığımız bazı projelerden ve Ayraç’ın mutfağından bahsetmenin de tam zamanı aslında. Yeni sayımızla birlikte, Türkiye genelinde üniversite ve şehir temsilcilikleri kurmaya başladık. Bunun genel çağrısını önümüzdeki günlerde yapacağız. Bu sayede, Ayraç’ın dağıtımının kişiler üzerinden, insanlar eliyle üretilen bir değer marifetiyle üstlenilmesini sağlamayı arzuluyoruz. Birkaç ay evvel, Ayraç internette kitap satışı yapan sitelerde yer almaya başladı. Anadolu’daki bazı şehirlerde ve İstanbul’un bazı semtlerinde Ayraç bulamadığını ifade eden okurlarımız, böylece internetten sipariş verebilir. Ancak bunun yanında, dağıtım ağında da iyileştirilmelere gidildi. Artık birkaç farklı ağ üzerinden, daha evvel ulaşamadığımız yerlere de Ayraç’ı göndermeye başladık. Ayrıca Ayraç’ın yer aldığı vitrinler arasına Türkiye’de birçok ilin merkezi noktalarında bulunan D&R mağazaları da eklendi. Dergiye olan talep arttıkça ve Ayraç’a ilgi gösterenler, her sayıyı satın almayı (yahut aboneliği) alışkanlık haline getirdikçe, bütün Türkiye’de daha çeşitli mecralarda bulunmayı hedefliyoruz.

Hem il temsilcileri hem de üniversite temsilcileri ile alakalı duyurularımızı, üniversitelerin ve liselerin II. dönemlerinin başlamalarıyla birlikte bu sayıdan itibaren yapmaya başlayacağız. Yaklaşık 50 üniversitede ve ilk aşamada yaklaşık 30 ilde temsilcilikler oluşturmayı planlıyoruz. Temsilciliklerle alakalı duyurularımızı www.facebook.com/ayracdergi adresinden ya da www.twitter.com/ayracdergisi adresinden takip edebilirsiniz.

Derginin mutfak kısmından haberler böyle; bu sayının içeriğine gelirsek… Numan Konaklı Cürcanî’nin Sözdizim ve Anlambilim kitabı üzerine, Yunus Emre Tozal geçtiğimiz yıl 22 Şubat’ta aramızdan ayrılan Turgut Cansever kitapları ve İslam mimarisi üzerine yazdı. Aydın Hız 14. sayımızdaki görmek dosyasıyla alakalı olarak, Canetti ve Saramago okumalarında “Görmek ve Körlük” metaforlarını karşılaştırırken, Mukadder Erkan kapak muhtevamızı belirleyen “Osmanlı Felsefe Çalışmaları” başlığı altında, Hoca Tahsin, Beşir Fuad ve Halil Nimetullah gibi isimlerin çalışmalarını değerlendiriyor. Melike GünyüzMadonna’dan Çocuklara Ahlaki Öğütler” yazısıyla çocuk edebiyatı yazılarına devam ediyor.

Bu sayımızın söyleşisi yazarımız Feridun Andaç ile Erzurum kitabı üzerine… İsmail Bingöl’ün hazırladığı söyleşi, Erzurum kenti özelinden, Dostoyevski’nin Petersburg’una, Kafka’nın Prag’ına kadar geniş bir çerçevede şehrin insanla bağı üzerine… Ahmet Bozkurt’un “Gelenek ve Modernizmin Aporia’ları” başlıklı yazısı, Mürvet Sarıyıldız’ın “Kadın, Şiirde; Şair Olarak Neden Yok?” yazısı ve Suzan Nur Başarslan’ın “Emma’dan Bihruz’a… Bovarizmden Sendroma” başlıklı yazısı bu sayının dikkat çekici yazıları. Enver Gülşen Sadık Yalsızuçanlar’ın “Gezgin” kitabını, Yusuf Yavuzyılmaz Mustafa Armağan’ın “İnsan Yüzlü Şehirler” kitabını irdeliyor.

Himmet Uç
Henri Troyat’ın Lev Tolstoy biyografi kitabını, Ekrem Sakar Ahmet Atilla Şentürk’ün “Osmanlı Şiiri Antolojisi” kitabını, Sefa Şengül Fatih Uraz’ın “Adamın Abdalı Kaleci Olur” kitabını yazdı. Selçuk Küpçük Kapanmış Dergiler Antolojisi’ne Şiir Atı” dergisini eklerken, “Çocuk Kitaplığı” ve “Ayraç Kültür Sanat” bölümleri de meraklıları bekliyor.

Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,
İyi okumalar dileriz…
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
“İkinci Yeni”nin Ne’liği

ayrac-mart.jpg


Şiirin ne olduğu anlatılabilir mi?

Bu ay – yine! – şiir dosyasıyla karşınıza çıkıyoruz: “İkinci Yeni’nin Ne’liği”. “Ne’lik” ilginç bir Türkçeleştirme ima ediyor. Martin Heidegger’in Latince’den devşirerek literatüre dâhil ettiği “quidditas” kelimesinin bir çeviri-denemesi. Bir kavramın tam olarak ne anlam ifade ettiğini, onu gerçekliğe en yakın açıklığına inerek anlama gayretini nazara veren bir yanı var. Ontolojik çalışmanın, temelini belki de bu kavram oluşturuyor. Sanayi devriminden sonra hızlanan hayatın içinde, sorular sorarak var olmaya çalışan felsefenin, belki de nefes almasını sağlayan önemli bir icat. Sadece felsefenin değil elbette, insanlığın etrafındaki gelişmelere dair yöneltebildiği en güçlü soru hala “Ne?” sorusu. Mühim bir anlama gayreti yanında, meydana gelen kavramın etrafındaki diğer kavramlarla ilişkisini de takip etme imkânı sağlıyor. Ayraç’ın daha evvel de defalarca işlediği bu “ne’lik” meselesi, şiir için çok daha zorlu bir çerçeve gerektiriyor. Her ne kadar bizden evvelkiler, “İkinci Yeni” diyerek bir takım şairi ve şiirlerini kategorize etse de, her şeye rağmen teyakkuzda olmak ve eleştirmenlerin tercihlerini – değişen şartlara göre – yeniden ele almak gerekiyor. Nitekim tarih ilerledikçe geçmişe dair daha çok şey söylüyor. Bugünkü şiirde yaşanan bazı dönüşümler, kıvrılmalar, çatallanmalar, bize dünkü şiirle ilgili başka türlü değişimleri hatırlatıyor. Geçen seferki şiir dosyamızda, “Türk Şiirinin Kavşak Noktaları”, en çok üzerinde durulan şey de, bu “değişimin bilgisi”ydi. Var olan literatürü tekrar etmektense, biraz cesur davranıp “yeni” şeyler söylemeye çalışmıştık. Bu kez işte, “bahisleri yükseltiyoruz” ve İkinci Yeni’yle olan maceramızda yeni duraklar arıyoruz. Dosyaya dâhil olan yazarlarımız Ahmet Bozkurt, Ahmet Sarı, Ömer Aksay, Hakan İsmail Şiriner, Mehmet Akif Ertaş, Oğuz Öcal, İsa Karaaslan ve Betül Yasemin Erol. Aynı zamanda dosyamızla alakalı “Ayraç Soruşturma” bölümünde, Ahmet Ada, Hüseyin Peker, Altay Ömer Erdoğan ve Sezai Sarıoğlu’dan İkinci Yeni sorularımıza verdikleri cevapları okuyabilirsiniz.

Ayraç Üniversite ve Şehir Temsilcileri

Ayraç Dergisi olarak üniversite ve il temsilcilikleri vermeye başlamıştık. Daha “kalabalık” bir dergi olma çabasının tezahürü olarak başladığımız kampanyaya gayet olumlu geri-dönüşler aldık. Dergiye olan talep arttıkça ve Ayraç’a ilgi gösterenler, her sayıyı satın almayı (yahut aboneliği) alışkanlık haline getirdikçe, bütün Türkiye’de daha çeşitli mecralarda bulunmayı hedefliyoruz. Hem il temsilcileri hem de üniversite temsilcileri ile alakalı duyurularımızı, üniversitelerin ve liselerin II. dönemlerinin başlamalarıyla birlikte bu sayıdan itibaren yapmaya başladık. Şimdiden 30’a yakın temsilcimiz oldu. Pek çok kereler duyduğumuz, “Dergiye ulaşamıyoruz!” sitemini de böylelikle azaltmaya ve yeni okurlar/takipçiler edinmeye gayret ediyoruz. Temsilci olacak arkadaşlar, üniversitelerinde dergimizi tanıtabilir, çeşitli organizasyonlarda dergimizi temsil edebilirler. Üniversitede bulunan yazarlarla, üniversitenin kütüphanesiyle iletişimi sağlayabilirler. Üniversite kütüphanelerini abone yapabilirler. Bulundukları çevrelerde daha fazla kitapçıda Ayraç bulunması için merkez kitapçılarla ya da çeşitli kitap-cafe’lerle görüşüp, Ayraç gönderebilmemizi sağlayabilirler.
Sadece üniversite değil, liselerde de ve çeşitli ülkelerde de temsilciler oluşturmaya başladık. Örneğin Mümtaz Turhan Lisesi’nden Almanya’ya, Hollanda’dan Kırgızistan’a uzayan bir iletişim ağı kurduk. Ayraç’ı daha çok okura ulaştırma çabamıza destek vermek isterseniz, [email protected] adresimizle irtibata geçebilirsiniz… Temsilciliklerle alakalı duyurularımızı www.facebook.com/ayracdergi adresinden ya da www.twitter.com/ayracdergisi adresinden takip edebilirsiniz.
Ayraç Dergisi’ni internetten edineceğiniz yerler:
Birkaç ay evvel, Ayraç internette kitap satışı yapan sitelerde yer almaya başladı. Anadolu’daki bazı şehirlerde ve İstanbul’un bazı semtlerinde Ayraç bulamadığını ifade eden okurlarımız, böylece internetten sipariş verebilir. kitapyurdu.com, ideafix.com, bidolukitap.com, hepsiburada.com, pandora.com.tr ve kidap.com.tr adreslerinden, NT Mağazaları, D&R Mağazaları, Merkez Kitapevleri ve Taksim, Kadıköy ve Yenikapı’da bulunan İstanbul Kitapçısı’ndan Ayraç’ı edinebilirsiniz.
Başka Neler Var?
Abdullah Yavuz Altun “Büyülü Gerçekliği” ele alarak, büyülü gerçekçiliğin ihtiyaç olup olmadığını tartışırken, Yunus Emre Tozal Immanuel Wallerstein’den hareketle proleterleştirmenin metalaştırılmasını, Aydın Hız Türkiye Cumhuriyeti’nde dinin tanzimini, Suzan Nur Başarslan Sartre’ın Bulantı adlı kitabını inceliyor. Enver Gülşen’in Leyla İpekçi’nin son kitabı “Gül ve Bahçe”yi tahlil ederken, Mehmet E. Şimşek Max Stirner’i, Ekrem Sakar Muhyiddin Şekûr’un “Su Üstüne Yazı Yazmak” kitabını, Funda Edeş İstanbul’un Yüzleri serisinden “İstanbul’un 100 Romanı, Şiiri, Gravürleri ve Musikişinası kitaplarını inceliyor.
İçindekiler
Aydın Hız3 Türkiye Cumhuriyet’inde Dinin Tanzimi
Abdullah Yavuz Altun 6 Neden büyülü bir gerçekçiliğe ihtiyacımız var?
Yunus Emre Tozal10 Proleterleşmenin Metalaştırılması
Ekrem Sakar 12 Su Üstüne Yazı Yazmak: Ayakları Yere Sağlam Basmak
Mehmet E. Şimşek 14 Bir Yalnız İnsan: Max Stirner
Suzan Nur Başarslan 17 Felsefî Varoluşçuluğun Dehlizlerinde Boğulmuş Bir Roman: Bulantı
Dosya: “İkinci Yeni’nin Ne-liği”

Ahmet Bozkurt 21 İkinci Yeni’nin Şiir-Yazı’sı
Ahmet Sarı 25 Alabildiğince Deli; Alabildiğince İmgeli; Alabildiğince İkinci Yeni
Ömer Aksay 29 Yeni Bir Sindirim Sistemi
Hakan İsmail Şiriner 31 Şiirin Tiyatrosu: Edip Cansever Poetikasında Tiyatral Olan
İsa Karaaslan 35 İkinci Yeninin Bahisleri Yükselten Şairi: Turgut Uyar’ı Bir Anlama Girişimi

Ayraç Soruşturma 37 Ahmet Ada

Ayraç Soruşturma 39 Hüseyin Peker
Ayraç Soruşturma 40 Altay Ömer Erdoğan
Ayraç Soruşturma 43 Sezai Sarıoğlu
Betül Yasemin Erol 44 “İstanbullu” Bir Aylak Adam Müsveddesi

Mehmet Akif Ertaş 46 Dilin Organizmasının Arkeolojisi Bağlamında Metin Eloğlu Şiiri

Hilal Karahan 48 Çanakkaleli Melâhat Neden Geçilmez?

Samet Altıntaş 49 Bursa’nın Çanakkale Kahramanları
Funda Edeş 50 İstanbul’un Kaç Yüzü Var?
Enver Gülşen 52 Hakikat Ruhu’nun Peşinde
Betül Yasemin Erol 55 Bir Modern İnsan Anatomisi: “Son On Beş Dakika”
Mürvet Sarıyıldız 56 Gorki’nin“Çocukluğum” Adlı Eseri Üzerine Bir Deneme
Gülşah Elikbank 58 Erguvan Kapısı

M. Ahmet Ergülen 60 “Ebrulî Düşler Albümü”nde Yapısal ve Semantik Bütünlük Yahut“ Yemliha”nın Uyanışı
Yılmaz Yılmaz 63 Duyarlı Öyküler: Karmelegi

Kadir Can Dilber 64 Ahmet Hâşim’in Şiirinde Servet-i Fünûn Etkisi
Selçuk Küpçük 66 Pastacılık, Hemşinlilik ve Yeni Bir Kimlik İnşası
İkbal Anar 69 Evliya Çelebi

Mustafa Özçelik 70 Sıradışı Bir Eser: Evliya Çelebi Seyahatnamesi

Sefa Şengül 72 Derviş Mehmed’in Evliya Çelebi’ye Giden Adımlarında Mukaddes İzler; Hac Yolculuğu
Funda Edeş 74 Ayraç Kültür Sanat
Halit Ayarcı 76 Mısır’da okuyacak kitap bulamamışlar!
Betül Yasemin Erol 78 Çocuk Kitaplığı
Nuriye Bilici 80 Çocukta Fobinin Analizi -Küçük Hans Vakası-

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
ayrac-nisan.jpg

Büyülü Gerçekçilik



Yazarları yaşatan da, okurdur: Sadece okuyup kişisel dünyalarının bir parçası haline getirenler değil, ‘militan okur’ diyebileceğimiz şekliyle kitapları gelecek nesillere taşıyanlar. Hatta bunlar arasından başka yazarlar da neşet eder. Bu silsile, tarihsel bir gerçeklik olarak kaydedilebilir ancak bir şartla: Silsileyi eleştirmek gerek. Bir yazarın yazdıkları, okurun algıladıklarından ve başka bir metne dönüşürkenki geçiş döneminden çok farklı olabilir. Metinlerin yeniden okunması, tekrar ele alınması, bir tecdid döneminin yaşanması bu nedenle hayatîdir. Ama en kritik olanı da şu: Her metin, değerlendirme noktasında eleştiriye tabi tutulmalı. Zamanın ruhuna göre yeniden okunmalı, yazarların insanî özellikleri kaybolmamalı, metinler kutsiyet kazanmamalı.
Son zamanlarda çok sayıda ‘anma toplantısı’ yapılıyor. Belli ki bazı yazarların kaybolmasına, unutulmasına, düşünce ufkunda parıldamamasına içerleyen bazı ‘militan okur’ kitleler, sevdalı oldukları yazarları bugüne taşıma gayreti içerisinde. Gayet de tatlı bir telaş bu. Ama sonunda iş, Hz. İsa’nın ‘Hıristiyanlaştırılması’ meselesine gelip dayanabiliyor. Bugünkü Hıristiyanlığın, İsa’nın sözlerinden ne kadarını içselleştirdiğini, O’nu ne kadar algılayabildiğini bilemiyoruz. Tıpkı, Mehmet Akif’in ne kadarının bugün ‘anıldığını’ yahut Cahit Zarifoğlu’nun şiirlerindeki mananın ne kadarının aslında okurun bugün paylaştığı mana ile eşdeğer olduğunu bilmediğimiz gibi. Bugünlerde çok güzel bir kitap var: “Bir Putun Alacakaranlığı” adında. Freud’un hayatını eleştirel bir gözle ele alan Michel Onfray, gençliğinde tutkuyla bağlı olduğu Freud’a ve Freud’cu öğretiye, tarihçiliğin karşısına çıkardığı ‘hakikat’ karşısında nasıl Freud’cu öğretinin aciz kaldığını anlatıyor. Tavsiye olunur…
***
Bu sayıda neler var?
18. sayımızla sizi karşı karşıya bırakıyoruz. Abdullah Yavuz Altun geçen sayıdaki “Büyülü Gerçeklik” konusundaki yazısına eleştiriyi ve sanatı da dâhil ediyor bu sefer. Feridun Andaç “Günün Güncesi” başlıklı yeni köşesiyle günlük yazılarıyla karşınızda… Her sayıda o ayın gündemini değerlendirecek olan Feridun Andaç’ı yeniden aramızda görmekten mutluyuz. Melike Günyüz “Çocukların İstanbul’u”nu yazarken, Kibar Ayaydın yakın zamanda çıkan ve çok ses getiren Mehmet Aydın’ın Tanpınar kitabını tahlil ediyor. Yunus Emre Tozal Metin Karabaşoğlu’nun “Oyuncak Tamirhanesi” kitabına “Oyuncak Hikâyesi” filmi üzerinden bir denemeyle, Ahmet Sarı ve Ali Utku birlikte kaleme aldıkları Martin Buber yazısıyla, Hüseyin Etil Durkheim’ı incelediği “Sosyoloji’de Fundemantalist Strateji” başlığı altında yazdığı incelemesiyle bu sayıya katkı sağladılar.
Hilmi Yavuz İle Söyleşi
Bu sayımızın söyleşisini Hilmi Yavuz ile yaptık. Hilmi Yavuz şiirlerinin ‘tematik’ yönlerini, yapısalcı anlamda söyleminin kurucu öğelerini, şiir ve dil üzerine düşüncelerini Servet Gündoğdu ve Atiye Gülfer Kaymak’ın soruları ve Prof. Dr. Burhanettin Tatar’ın da katılımıyla anlattı.
Doğan Cüceloğlu İntihal mi Yaptı?
Mehmet Zeki Kaya’nın Doğan Cüceloğlu’nun “İçimizdeki Çocuk” kitabıyla Amerikalı ünlü psikiyatrist John Bradshaw’ın ‘Homebacking’ kitabını karşılaştırdığı ve benzerlikleri ortaya koyduğu ilgi çekici yazıyı merakla okuyacaksınız.
Ayraç Dergisi’ni internetten edineceğiniz yerler:
Birkaç ay evvel, Ayraç internette kitap satışı yapan sitelerde yer almaya başladı. Anadolu’daki bazı şehirlerde ve İstanbul’un bazı semtlerinde Ayraç bulamadığını ifade eden okurlarımız, böylece internetten sipariş verebilir. kitapyurdu.com, ideafix.com, bidolukitap.com, hepsiburada.com, pandora.com.tr ve kidap.com.tr adreslerinden, NT Mağazaları, D&R Mağazaları, Merkez Kitapevleri ve Taksim, Kadıköy ve Yenikapı’da bulunan İstanbul Kitapçısı’ndan Ayraç’ı edinebilirsiniz.


İçindekiler
Kibar Ayaydın3 “KAYIP ZAMANIN İZİNDE” Ahmet Hamdi Tanpınar
Abdullah Yavuz Altun 8 Bir Kopya’lama Sanatı Olarak Büyülü Gerçekçilik
Yunus Emre Tozal12 “Oyuncak Hikâyesi”nden “Oyuncak Tamirhanesi”ne Bir Deneme
Sıdık Akbayır 14 Her Şairin Bir ‘Deneme’ Kitabı Olmalı
İlker Arslan17 Bir Diriliş’in Hikâyesi
Adem Polat 21 Anemon’un Savaş Hazırlığı: Lâle Müldür Şiirinin Postmodern Kaynakları
Ahmet Bozkurt24 Yapısöküm Pragmatist midir?
Hüseyin Etil 26 Sosyoloji’de Fundemantalist Strateji: “Klasiklere Dönüş”
Ali Utku – Ahmet Sarı 33 Yazgımızın En Yüksek Melankolisi: MARTIN BUBER
Çiğdem Oruç 36 Yalom’un “Din ve Psikiyatri”’si: İnsan Acı Çekmekten Niçin Korkar?
Mehmet Zeki Kaya 37 ‘İçimizdeki Çocuk’ o kadar da masum değilmiş!
Mehmet Akif Ertaş 38 Çağdaş Klasik Müzik Bestecileri Üzerine Notlar
Selçuk Küpçük 40 Ansiklopedi Yeniden Hayatımıza Dönerken
Söyleşi 42 Hilmi Yavuz
Feridun Andaç 46 Günlük mü, Günce mi?
Suzan Nur Başarslan 49Drago’da Kendini Okumak

Mehmet Sarı 52 Yarım Kalmış Bir Roman“CANİSTAN”
Yusuf Yavuzyılmaz 56 Bir Sorunu İnsanileştirmek
Mustafa Yalçınkaya 58 Arzulanan Olarak Yokluk ve Köprüleri

Hayrettin Orhanoğlu 62 Şiirin Düşünce Hali: DİNAMİK KAOS
Samet Altıntaş 64 Bursa’nın Çanakkale Kahramanları
Gülşah Elikbank 65 Yaseminler Tüter mi, Hala?
İkbal Anar 67 Defter-i Dervîşân
Sefa Şengül 68 Dikenli Tellerin Ardında Hakikat Esareti
Sedat Palut 69 Modern Hayat ve Çocuklar

Melike Günyüz 70 Çocukların İstanbul’u
Betül Yasemin Erol 74 Çocuk Kitaplığı
Funda Edeş 76 Ayraç Kültür Sanat
Halit Ayarcı 78 Arabesk hiç de masum bir müzik değildir Türkiye’de…
Suavi Kemal Yazgıç 80 Müstesna Deliler Albümü

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


Ayraç, 'okul' projesini hayata geçiriyor

Her yayın toplantımızda gündeme gelen önemli bir konu var: Acaba bizi okuyanlar ne düşünüyorlardır? Bazen bunun yanıtını alıyoruz. Gelen e-mail’lerden, karşılaştığımız insanların söylediklerinden, derginin gündeme getirdiği bazı konuların, bazı mahfillerde konuşuluyor olmasından. Hatta bazen, bize yazılarını gönderen bir yazarın teveccühünden. Açılan telefonlardan. Mütevazı bir biçimde çıkmaya başlayan Ayraç, uzun zaman kahvehanede, cafede, dürümcüde ya da pilavcıda yaptı bu yayın toplantılarını. Tasarıma ve baskıya giden her sayıdan sonra, yine aynı yerlerde bir araya gelip kıyasıya eleştirdik kendi ürünümüzü. Amatör ruh denir ya, hakikaten amatördü pek çok şey. “Siz kimin dergisi olarak çıkıyorsunuz?” sorusuna muhatap olduğumuzda, “üç beş arkadaş, kitaplarla ve kuramlarla uğraşıyoruz” diyebilecek kadar iddialıydık(!). O kadardı(k). Yolun başından bu yana bizi destekleyen akademisyenler, yazarlar ve meslek büyükleri oldu elbette. Hepsine teşekkürü bir borç biliriz. “Danışma kurulu” dediğimiz insanlar, bize hem yazı gönderdiler, hem de çevrelerinde yazan-çizen-düşünen kimseleri bizimle tanıştırdılar. Böylece büyüdü Ayraç.
Bazen beklediğimiz, bazen de beklemediğimiz gelişmeler, bizi şu anda Ayraç ofisine taşıdı. Son birkaç sayımızı, bu ofiste yaptığımız uzun uzadıya toplantılar belirledi. Artık önümüzü daha net görebiliyoruz. Gelen olumlu/olumsuz eleştiriler bize bir yaklaşım imkânı sundu. Ayraç, sadece bir kitap-tanıtım dergisi değil, bir fikir dergisi olma yolunu seçti. Her sayımızda, ‘özgün’ ve ‘yeni’ olanı aramaya çalıştık. Bu arada pek çok genç yazar ve şair için de soluklanma mekânı oldu tahmin ediyoruz ki. Yazarlarımızın birçoğunu ilk kez Ayraç’ta okumuşsunuzdur. “Ayraç bir okul olsun istiyoruz” demiştik. En çok merak edilen iddiamızdı bu. Nasıl? Edebiyat çevrelerinin eş-dost ağırlama ortamı olmasından şikâyetçi olanlar vardı. Eleştirinin ‘ağır’ kaçacağını, eleştiri yazılarının zaman içinde her kesimden düşman edineceğini söyleyenler oldu. Nihayet, nitelikli eleştirinin, ‘ortamı bozan’ değil, ‘ortamı zenginleştiren’ yönünü nazara vermek istedik. Aldığımız bazı tepkiler, bu düşüncemizi destekledi. Dağıtım, abonelik ve temsilcilik işleriyle birlikte Ayraç ‘okul’ olma yolunda önemli adımlar attı.
Ayraç’ta Staj Yapabilirsiniz!
Şimdi, Ayraç ofisinde staj yapmak isteyenlere imkân sunma noktasına geldik. Bu yönde gelen talepleri değerlendiriyoruz artık. Hem yayıncılığı, hem de ‘fikir dergisi’ olmanın deneyimini paylaşmak isteyenleri Ayraç ofisine bekliyoruz. Bunun, sabırla yürünecek bir yol olduğunu, derginin kendi macerası ortaya koydu. Bu sayının hemen ardından 20. sayımızı hazırlıyor ve geçmişe dönüp baktığımızda yaşadığımız gel-gitleri, ağır-aksak süren bir serüveni hatırlıyor olacağız. Bu dergide çalışarak Ayraç’a, ama en çok da kendine yatırım yapmak isteyen insanları bekliyoruz. 40. sayımızı hazırlarken, onlar da bizim yaptığımız gibi geriye dönüp nasıl çileli/sevimli bir yol yürüdüğünü anımsayacaklardır. Emin olun, henüz yolun başında sayılabilecek bir dergi, insana çok şey öğretiyor!
Bu sayıda Neler Var?
Bu sayımızda Abdullah Yavuz Altun, Arzu Özçiftçi ve Bünyamin Aydemir varoluşçuluk üzerine yazdı. Yunus Emre Tozal “İtiraf Edilemeyen Cemaat” kitabını ve “çevrimiçi cemaat” olgusunu incelerken, İsa Karaaslan “Mekânın Poetikası” kitabını şiir çözümlemeleriyle birlikte tahlil ediyor. Hakan Arslanbenzer’in “Ezra Pound’dan Ne Öğrenebiliriz?” başlıklı yazısı, Feridun Andaç’ın “Günü Gününe” köşesinde tuttuğu günlükleri ve Ahmet Bozkurt’un “Modernlik, Yerlilik ve Temsiliyet” başlıklı yazısı bu sayının dikkat çekici yazılarından.
Enver Gülşen “Robert Bresson” ve filmlerini incelerken, Suzan Nur Başarslan Türkiye’de okuma-yazma edimini, okuma gruplarını ve okur-yazar ilişkisini -özellikle roman bağlamında- inceliyor. Ayrıca Mehmet Tekin’in Seyhan Kurt ile şiir üzerine yaptığı söyleşiyi merakla okuyacaksınız.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kitap Dergiciliği Neden Başarısız


Resim_1309003151.jpg


Türkiye`de kitap dergiciliği 90`ların sonlarında gündeme geldi, özellikle kitabın pazar değeri artınca, ekonomik bir yatırım olarak ortaya çıktı.



[FONT=&quot]Sacid Fırat
Kitabın metalaşması süreciyle birlikte okura pazarlanması önemli bir mesele olmuştu. Kitap satışını artırmanın en iyi yolu ise pazarlamaya dönük kitap dergileri çıkarmaktı. Aslında kitabı okurla buluşturmayı amaçlarken birden bire kitabı okura pazarlamaya başlayacaktı kitap editörleri, bunu en iyi gazete kitap eklerinde çalışanlar bilir.
Bahsettiğim kitabı amaç değil de araç haline getirenler için tabii, ki bugün bunun dışında bir kitap dergisi görmek imkansız. Neredeyse her kitap reklama göre tanıtılır oldu bugün, kitap eklerini karıştıranlar iyi bilir durumu.
Kitap dergiciliğinin kitap eklerinden farkı tam da bu reklam tuzağına düşmeden kitabın değerini aktarmaktır. Virgül dergisi tam da bu işlevi görüyordu, Orhan Koçak gibi duayen bir eleştirmenin çıkardığı derginin estetik niteliği de gözle görünür biçimde ön plandaydı. Yazıların çoğu kitap merkezli, değerlendirmeler ufuk açıcı olabiliyordu. Virgül’ün kapanmasıyla oluşan boşluğu gazeteler kitap ekleriyle doldurmaya gayret ettiyse de pazarlamanın önüne geçemediler, ve kitap birer meta olarak sayfalarında gezindi durdu.

Virgül’ün Silik Taklidi AYRAÇ

Bugün kitap eleştiri dergisi logosuyla çıkan dergi Ayraç.
Ayraç’ın kitap eleştirileri de zayıfın ötesinde. Sipariş edilen yazıların niteliği gerçekten düşük. Virgül dergisine özenmeye çalışsa da, açık söylemek gerekirse, silik bir kopyası...
Ayraç’ın en büyük sıkıntısı yazı bulamamadır ve iyi bir takip. Bir kitap değerlenmecisi bile yok derginin. Birkaç akademisyenin yazmasıyla derginin kotarılması çok zor. Toplama bir dergi imajı veriyor. Virgül dergisini aşma gayreti de yok dergi yöneticilerinin. Ayrıca güncellik iddiası yok gördüğüm kadarıyla. Bütün bunlar olumsuzluk. Kitap özetleri, övücü sözler, kısa tanıtımlarla kitap dergiciliği formatı yakalanamaz. En başından kitap eleştirisi diyemiyorum, zira değerlendirmelerden oluşuyor. Eleştiri fazla iddialı bir söz Ayraç için. Zaman zaman kitap eklerini andırmıyor değil, yani bir reklam kaygısı da seziliyor. Dediğim gibi derginin en büyük sıkıntısı eleştirmen. Bir eleştirmeni bile yokken nasıl eleştiri dergisi oluverir.
Virgül’ü taklit etseydi belki daha anlamlı bir şeyler ortaya çıkabilirdi, pek çok yazının zorlama olduğu da ortada, sözgelimi derginin son sayısında yer alan Ali Utku’nun Iris Murdoch yazısı. Akademisyenlerin katkısını almak gerekir ancak bu türden bir yazı değil de daha eleştirel bir bakış açısıyla okurun zihnine katkı sağlayan saptamaları olan yazılara ihtiyaç vardır. Ayrıca kitap takip meselesi çok önemlidir, burada editörün önemsediği kitapların çoğu zayıf çıkan kitaplarla karşılaştırıldığında. Ayraç’ın bir beğenisi var mıdır? Bunca sayıya baktığınızda bunu görmeniz mümkün değil, bundan kastım bir eleştiri dili.
Ayraç olsa olsa kitap tanıtım dergisi olur, ki o bile iddialı bir sıfat. Yabancı gazetelerin kitap eklerine bakın, buradaki bu sığ tanıtım yazılarıyla karşılaştıramazsınız bile.
Kitap dergiciliğinin başarısız olmasının arkasındaki en büyük neden kitabın eleştirel gözle değerdirilmemesidir. Ya da çok sığı argümanlarla kitabın ne kadar iyi, ne kadar kötü olduğu türünden yargı dolu ifadelerin yazıları kuşatmasıdır. Kitap dergiciliği amatör yazarlarla olabilecek bir iş değildir. Gerçekten alanlarında yetkin, ve yazı tecrübesi olan, ismi olan imzalarla kotarılacak bir yükü, kısa tanıtımcılıkla geçemezsiniz.
[/FONT]
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
163996.jpg


Ayraç dergisi üçüncü yılında



Kısa sürede Türkiye'nin sayılı dergileri arasında yerini alan Ayraç dergisi, üçüncü yılına girdi.



Haber Merkezi / TİMETURK
Türkiye'nin sıyılı kitap tahili ve eleştirisi yapan dergilerinden Ayraç, üçüncü yılına girdi. Derginin yeni sayısında şu sunuşa yer verildi:
Plan yapmak, sonrasında o planı harfiyen uygulamak, o uygulamanın neticesinde gelecek tepkileri bile planlamış olmak… İnsan hiçbir vakit bu derece “rasyonel”, bu mertebe “soğukkanlı” olamıyor. Hatta bazen insanın inanası geliyor ki, çağları kapayıp çağları açan komutanlar/fatihler bile yaptıkları işin farkında olmayalar. Ki aslında, pek de farkına varamadan yeni çağın da kapandığını onlar ölüp gidiyorlar; ve biz, onlardan asırlarca sonra yaşayanlar bunu idrak edebiliyoruz. Ve tarihsel sebepler, çoğu zaman sonuçlar kadar şaşaalı olamayabiliyor. Üstelik tarihsel sebepler, genellikle “görünen” faktörler; bilmediğimiz, daha derinlerde ve daha az görkemli bir tarihi var, hepimizin.

Yeni bir dergi çıkaran herkes kadar iddialıydı Ayraç ekibi de, başlangıçta. Zamanla taşlar yerine oturduğunda, en büyük iddiamızın bir “okul” oluşturmakla sınırlandığını gördünüz. Sebepleri açısından, oldukça sıradan bir işti Ayraç’ı çıkarmak. Eleştiri dergileri arasındaki boşluk, bizi bu yönde çalışmaya itti. Sonrasında dergiyi, bir buçuk sene kadar, çay ocaklarında, kahvehanelerde, lokantalarda yaptığımız toplantılarla çıkarmıştık. Öyle ki, işin “basitliği” üzerimize yapışsın da, hiç çıkmasın istiyorduk. Ayraç, ikinci senesini doldururken de işte, bu “basitlik” üzerinde iş yapmaya gayret ediyor. İddialarından arınmak, yaşlanınca ortaya çıkan bir zorunluluk. Yaşlılıkta insanın başına gelen şeyler, çoğunlukla erdem değil. Güçten düşen bir bünyenin, artık iddialı olması da beklenemez. Ancak Ayraç olarak biz, “iddialı” ve “ezber-bozan” tarzı yaklaşımlardan kaçınmaya çalışıyoruz artık.

Ayraç’ta şimdiye kadar 22 söyleşi yapmışız. 168 yazar Ayraç’ta 762 kitabı okura tanıtmış, tahlil etmiş, eleştirmiş. Kitaplarla diğer disiplinler arasında bağlantılar kurulmuş. Kitabın, sadece bir metin okumaya dönük yüzünü önemsediğimiz için, kitapla kurulabilecek en önemli bağın, ele aldığımız kitapla birlikte diğer kitapların ve “metin”lerin de yer aldığı bir zeminde yer aldığını düşünüyoruz. Ayraç’ta okuduğunuz/okuyacağınız makalelerde istiyor ve diliyoruz ki, yalnızca kitapla değil, o kitap etrafında resimle, müzikle, sinemayla, felsefeyle ve daha birçok disiplinle de bağ kurulsun. Bu nedenle de, bir “eleştiri geleneği” kurulacaksa, eleştirinin anlamı, metni, diğer metinler arasındaki konumuna götürecek bir rehberlik süreci olmalı.

Üçüncü yılımıza yelken açarken, arkamızda kendi ürettiğimiz bir birikimin henüz taze izlerini görebiliyoruz. Ama aslında o izlerin arkaplanı, zaten insanlığın hiç eskimeyen, hiç genç olmayan, hep derin bir olgunlukla sürdürülen bir tefekküre dayanıyor. Ayraç, felsefenin ve edebiyatın konusu olan bu sorularla, cevaplarla ve düşünce ufkuyla hemdem olmaya gayret etti iki senelik kısa mazisinde. Biz, sebepleri oldukça sade ve basit, sonuçları ise henüz bilinmeyen bir maceranın kendi halinde yolcuları olarak devam ediyoruz…

Bir sonraki sayımızda görüşmek dileklerimizle,
İyi okumalar dileriz…
ayrac%20sahife.jpg


İçindekiler Ağustos’11


Orçun Güzer 3FRANS MASEREEL: Metropolün Vicdanı

Enver Gülşen 7Bir Felsefe Gelenek-inin İnşa İmkânı Üzerine

Sedat Palut 17 Osmanlı’nın Son Döneminde Yapılan Ziyaretler, Ziyafetler…

Abdullah Yavuz Altun 18 Kürt meselesine Habermas’ın cevabı ne olabilir?

Yunus Emre Tozal 22 Ruhun Yürüyüşü

İsa Karaaslan 24 Şiirde “Anlam”a Yeni Bir Yorum ya da Yeni Başlayanlar İçin Metafizik

Sümeyye Eroğlu 26 İslam Estetiği ve Soyut Sanat

Aydın Hız 27Bir Misafirin Gözüyle Cumhuriyet’in İlk Yılları

Selim Tunçbilek 29 Pervanenin Rüyası (Fuzûlî Romanı) Üzerine Bir Değerlendirme

Ali Hasar 31 Berlin’de bir Fransız: Marie Ndiaye

Hasan Parlak 32 Portrelerden Okumalar

Mustafa Zahid Ergün 33 Bir Zabıt-ı Ahvâl: Ahmet Murat

Melike Günyüz 38 Nuran Turan’ın Uzaylı Ulya Topkapı Sarayında Adlı Eserinde Ötekileştirme Sorununun Ele Alınış Biçimi

Samet Altıntaş 42 Nazım’ın Bursa Yılları

Suavi Kemal Yazgıç 43 Metro’da Cuma Namazı

Sadık Koç 44 Haksızlığa Uğramış Bir Yazar ya da Bir Kentin Lanetlisi: Mehmet Aycı

Söyleşi-Ömer Yalçınova 46 Mehmet Aycı

Gülşah Elikbank 48 Kırık Beyaz ve Nevin

Ayraç 49 Fihrist

Sefa Şengül 66 Kudüs’ün -Yalnız- Çocukları

Yusuf Yavuzyılmaz 68 Bir Ermeni Çocuğun Yaşamından Sekiz Aylık Dönem

Nuray Kaya 70 Günebakan Üçlemesi’yle, Geçmiş ve Kadere Bakış

Ekrem Sakar 72 Ali Şeriati’nin Sanat Üzerine Düşünceleri

Halit Ayarcı 74 Âlem Değişir mi?

Betül Yasemin Erol 76 Çocuk Kitaplığı
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Ayraç “Eğitim ama nasıl?” diye sordu

ayrac31.jpg



Aylık kitap dergisi Ayraç, 31. sayısında “Eğitim ama nasıl?” diye sorarak, eğitim kitaplarını inceliyor.

Aylık kitap dergisi Ayraç, 31. sayısıyla (Mayıs 2012) karşınızda. “Eğitim ama nasıl?” başlığıyla yayınlanan dergi, eğitim kitaplarını inceliyor. Üç yıldır yayınlanan kitap tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç, kitapları tahlilleri ve eleştirileriyle kitap okurlarına farklı bakış açıları sunuyor.
Dergide kitap eleştirileri, tahlilleri, karşılaştırmalı analizler, incelemeler ve röportajlar yer alıyor. Ayrıca Kapanmış Dergiler Kıraathanesi bölümünde her ay kapanmış bir derginin genel yayın yönetmeniyle konuşuluyor, Çocuk Kitaplığı bölümüyle çocuk yayıncılığı, Kültür Sanat bölümüyle sanat ve edebiyat camiasından haberler sunuluyor.
Michael Corleone’den Başöğretmen olur mu?

Abdullah Yavuz Altun The Godfather Filminin ana karakteri Michael Corleone üzerinden bir okuma yapıyor. Bir Başöğretmen Olarak ‘Michael Corleone’ başlığıyla devlet-mafya ilişkisini devlet-eğitim üzerinden inceliyor. Altun, yazısında "mafya ile devlet" arasındaki benzerliğe dikkat çekiyor ve "Devletin Eğitim Teşkilatlanması"nı filmdeki "mafya"nın gelişimi ile birlikte okuyor.
Eğitim özel dosyasızda bu ay ne var?
Yunus Emre Tozal, eğitim tarihine Ortaçağdan bu yana sistemleşen eğitim ekollerini, medreseleri, Bağdat Fakültelerini, Endülüs'ü ele alarak eğitim tarihini iktidar üzerinden inceliyor. Hasan Aksakal Kant’ın eğitim üzerine düşüncelerini sorgularken, Ekrem Sakar Peyami Safa’yı eğitim açısından inceleyerek eğitim müfredatını, 4+4+4 sistemini sorguluyor. Hasan Parlak Gorki üzerinden bir okuma yaparken, Nihal Yormaz Bertrand Russell’den yola çıkarak Liselerde okutulan coğrafya, sosyal, Türkçe ve kimya kitaplarının içeriğini merceğe alıyor. Esra Gökçen İlkokullarda müfredat eğitim kitabındaki resimlerin estetik olarak değerlendirmesini yaparken, Ayşegül Tozal J.J.Rousseau'nun eğitime bakış açısını ve Çocuk eğitimine değinerek Montessori eğitim felsefesini ve metodunu inceliyor. Ayşenur Çelik, Eğitimli Akıl kitabından yola çıkarak aile eğitimi ve eğitim-akıl ilişkisine değiniyor.
Başka neler var?
Bu sayısının söyleşisi AlBaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi ile yapılmış. Fahrettin Yahşi ile Hat Sanatı özelinde geleneksel sanatların fonksiyonu ve AlBaraka Türk Yayınlarından çıkan kitaplar üzerine konuşulmuş. Mehmet Yılmaz Yusuf Bal’ın şiir kitabını tahlil ederken şiirde biçimin matematiksel ifadesi üzerinde duruyor. Necmettin Evci Şeref Akbaba’nın şiir kitabı “Ay Olun İnsanlar”ı değerlendirirken, Erdem Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Melike Günyüz, Bologna Çocuk Kitapları Fuarını anlatıyor. Selçuk Küpçük Kapanmış Dergiler Kıraathanesi’nde Vural Kaya ile muhabbet ediyor.


Enes Can Işım haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kentle ilişkimiz ne düzeyde olmalı?

Ayraç, 34. sayısında “Popüler Kültür’ün Neresinde Duruyoruz?” sorusuna cevap arıyor.

Güncelleme: 12:37, 09 Ağustos 2012 Perşembe
Aylık kitap dergisi Ayraç, 34. sayısıyla (Ağustos 2012) karşınızda. “Popüler Kültür’ün Neresinde Duruyoruz?” dosya başlığıyla yayınlanan dergi, popüler kültürün ne olduğunu tartışmaya açıyor ve Jean Baudrillard’dan Cemil Meriç’e, Terry Eagleton’dan Frankfurt Okulu eleştirmenlerine analizler sunuyor. Medya, TV gibi popüler kültür araçlarını da inceliyor.
Üç yıldır yayınlanan kitap tahlili ve eleştiri dergisi Ayraç, binlerce kitabı okurlarıyla buluşturmanın sevincini yaşıyor her ay. Dergide kitap eleştirileri, tahlilleri, karşılaştırmalı analizler, incelemeler ve röportajlar yer alıyor. Ayrıca Kapanmış Dergiler Kıraathanesi bölümünde her ay kapanmış bir derginin genel yayın yönetmeniyle konuşuluyor, Çocuk Kitaplığı bölümüyle çocuk yayıncılığı, Kültür Sanat bölümüyle sanat ve edebiyat camiasından haberler sunuluyor.
Fanta içen ya da Levis giyinen bizden farklı mı?
Popüler Kültür, bizi farklılaşmayı vaat etmesiyle kandırıyor. Aslında uzay istasyonunda çocukla kızın Levis giyinme ayrıcalığı filan yok, aynı şekilde Fanta içen gençler plajda farklılık filan yaratmıyorlar, aynı dünyada yaşadığımız halde farklı dünyalar sunarak bizleri kandırıyorlar. Peki, gerçekte plajda Fanta içmeyenlerin daha ayrıcalıklı olmadığını bildiğimiz halde, neden esir düşüyoruz popüler kültüre? Sorular soruları açıyor, siz en iyisi Ayraç’ın özellikle bu sayısını alıp okuyun.
Rasim Özdenören soruyor: “Kentle ilişkimiz ne düzeyde olmalı?”
Derginin ilginç yazılarından birisi de Ömer Gök’e ait. Gök, “Kent İlişkileri Işığında Kentler ve Ölüm Üzerine” yazısıyla Rasim Özdenören’in şehir ve medeniyete bakışını analiz ediyor. Usta yazarın Müslüman’ın şehre bakış açısı nasıl olmalıdır? Sorusunun izini araştırması, kaybettiğimiz şehir kültürünü ve bakış açısını yeniden kazanmamız açısından mühim.
Başka neler var?
Yusuf Yavuzyılmaz Tanpınar’ın modern mi yoksa muhafazakâr mı olduğunu tartışıyor, ilginç bir yazı. Reyhane Gümüş Mustafa Kutlu’nun Anadolu Yakası kitabını tanıtıyor. Aydın Hız Umberto Eco üzerinden göstergebilim üzerine analizler yapıyor. Samet Altıntaş, seyyahların gözüyle Bursa’yı anlatıyor.
İyi okumalar…
Dergiden Haberdar Olmak İçin: [email protected]
Facebook: ayracdergisi
Twitter: @ayracdergisi
www.ayracdergi.com

Enes Can Işım bildirdi.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Şehirler yaşanmamak için mi var?


ayrac.jpg



Ayraç kitap dergisi 36. sayısında Tanpınar'ın "Beş Şehir" kitabından yola çıkarak şehir ve insan ilişkisi üzerine bir dosya hazırlamış.



Ayraç kitap dergisi 36. sayısında Tanpınar'ın "Beş Şehir" kitabından yola çıkarak şehir ve insan ilişkisi üzerine bir dosya hazırlamış. Tanpınar'ın sırasıyla Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul temalı yazılarına bugünün gözüyle okumalar yaparak, 5 Ekim'de başlayacak Kentsel Dönüşüm Projelerinden şehirciliğe, şehirlerin tarih ve kültür süreçlerinden modernleşme evrelerine kadar birçok konuyu işlemişler. Editörlerin şehir kitaplarının Kentsel Dönüşüm Projelerinden önce gündeme getirmeleri, insanımızın da şehir bilincinin arttırılması yönelik iyi düşünülmüş.
Prof. Dr. Mustafa Kara ile söyleşi
Şehircilik dosyasında Prof. Dr. Mustafa Kara, Bursa'nın tarihinden değişimine, Doğanbey'deki TOKİ konutlarından şehrin hafızasına birçok önemli açıklama yapıyor. İsmail Hakkı’ların Niyazi-î Mısrîlerin Bursa’sından günümüze neler kaldığını sorgulayan Prof. Dr. Mustafa Kara, şu anda yürürlülükte olan şehircilik planlarını hazırlayanlara adeta ateş püskürüyor.
Şairlerle arifler arasında fark var mı?
Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ile tasavvuf ve bilgi üzerine konuşulan söyleşide tasavvuf ve bilgi üzerine konuşulmuş. İbn Arabi'nin "Ben şair değilim" dediğini belirten Mahmud Erol Kılıç, “Şairler ile ârifler arasındaki en büyük fark, şairlerin şiiri şiir yazmak için kullanmaları ancak âriflerin şiiri hissettikleri duyuşu paylaşmak için bir araç olarak kullanmalarıdır” diyor.
Karadeniz kararır mı?
Gazeteci-yazar Uğur Biryol’un İletişim Yayınları arasında çıkan Karardı Karadeniz kitabıyla yapılan söyleşide de Uğur Biryol ile Karadeniz Müziğinden, Lazlara, Karadeniz’de Çokkültürlülükten, Trabzonspor’a kadar birçok konudan söyleşilmiş.
Ayraç İletişim Merkezi: [email protected]

Volkan Yahşi haber verdi
 
Üst