Ateizm ve Asetizmin Pençesinden Kurtulmak / Fatih Tekin

spesifik

آزادی قید و بند
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
24,869
Tepkime puanı
4,115
Puanları
113
Konum
Hayâlistan/bul
Ateist düşünceye göre kâinatla ilgili sorulara verilecek cevaplarda başvurulacak esas kavram ‘rastlantı’’ kavramıdır. Kâinatın yaratılışını, devamını ve yok oluşunu rastlantıyla açıklayan bu düşüncenin mensuplarına göre bir yaratıcının varlığından bahsetmek anlamsızdır. Bunlara göre yaratıcı yoktur olsa bile insan üzerinde bir fonksiyona sahip değildir. Çünkü kâinat ve onun parçası olan insan tesadüfler sonucu var olmuş ve bu tesadüflerle varlığını devam ettirmektedir. Bu düşünceye göre insanlık hayvan sınıfından veya kolundan başka bir şey değildir. Hal böyle olunca insan için tek amaç arzu ve zevklerini en etkin biçimde gerçekleştirmektir. Ateizme göre, insan, en mutlak şekliyle hür, sorumsuz ve bağımsız bir varlıktır.

Değer yargısı olarak maddi olanın algılandığı böyle bir yapıda, değer yargılarının değişkenliği göz ardı edilemez. Değer yargılarında ki çokluk ve değişkenlik gayet tabii olarak insanlar arası zulmü, sahtekârlığı, sömürüyü, fesadı, fuhşu yani kötülüğü kolayca meşrulaştırabilmektedir. En kısa ifadeyle, Ateizm, zulmün, fuhşun, zorbalığın, sömürünün vs. başlıca sebebi olmuş ve bunları meşrulaştırıcı bir güç olmuştur.

Üzerinde duracağımız diğer kavram olan Asetizm ise, dünyadan el etek çekme ya da başka bir tabirle ruhbanlıktır. Bu düşünceye göre dünya bir çile evidir. Hayatın esası ıstırap çekmektir. İnsan lezzet ve zevk gibi şeylerin peşinde gidecek olursa, bunun cezası olarak azap görmelidir. Bu düşünce dünyadan el etek çekmeyi, uzlete çekilmeyi ve böylelikle nefsi köreltmeyi ön görür.

Asetizmin en büyük özelliklerinden birisi de anti-sosyal olmasıdır. Asetizm, yaşantı karşısında müspet olmaktan çok menfi bir tavır takınmış, pratik hayatla ilgili alanlarda uyuşturuculuk vazifesi görmüştür. İşte tam da bu noktada Asetizmin, tağutlar için vazgeçilmez bir araç olduğunu unutmamak gerekir. Meydanı her türlü kötülüğe karşı boş bırakan ve küfrün hâkimiyetini tesis etmesini kolaylaştıran bir düşünce biçimidir. İnsanlara her çeşit kötülüğe müdahale etmeden sabretmelerini, hiçbir başkaldırıda bulunmamalarını tavsiye eden bir inanç tağutlar için vazgeçilmez bir inançtır. Asetizm bu yönüyle çağdaş cahiliyenin görüntüsü olan sömürünün, emperyalizmin, kapitalizmin devamlılıklarını sağlamaktadır.

Asetizm düşüncesi en büyük tahribatı tevhidi bir yapı içinde oluşturur. Tevhidi unsurları çarptırarak rahatlıkla bozulmasını sağlar. Aktif ve bilinçli hareketleri engellemeye çalışır. ‘Boşuna uğraşma bir şeyi değiştiremezsin, ne yaparsan yap boşuna’ düşüncesini dayatır. Toplumun hızını, rüzgârını ve hareketini pasifize etmede, akan bir nehri durgun bir su haline getirmede bundan daha etkili bir yöntem yoktur. Artık o insan köşesine çekilip tespih çekmekten anlamsız ve ruhsuz bir iki hareket yapmaktan başka bir işle uğraşmaz olur. Tabii ki, bunun sonucunda Allah (cc)’ın nizamını yeryüzüne hâkim kılmak anlamsız bir duygu halini alır. Böylece Allah (cc)’ın razı olduğu din silinir ve yerini bir yığın boş şeyler alır ve bunlar Allah (cc)’ın diniymiş gibi yaşanmaya başlanır.

Böyle bir dinin yaşanmaya başlandığı, hakikatin araştırılmadığı, tecessüsün yok olduğu modern toplumda büyüyen nesil ise önce çevresine anne, baba, akraba ve çevresine bakar. Ya bu yanlış algılanan dine mensup olur, belli günlerde bir tören gibi cumalar, bayramlar geçirilir belli ibadetler bir sembolden öteye geçmez ve öğrendiklerini sorgulamanın ona zarar vereceği (ki bu zarar zihni bir bunalım veya toplumdan dışlanma korkusu gibi) içgüdüsüyle sorgulamaktan kaçınır. Ya da bu sorgulamayı yaparken muvahhit düşünce ile karşılamaz ve bu yaşanılan anlamsız şeylerden uzaklaşmak ve ateist bir düşünceye sürüklenmeye sonuçlanır. Bu gün toplumda Ateizmin bu denli yükselmesinde hiç kuşku yoktur ki bu yaşanan yanlış din algısı etkindir. Mürekkepli kalemle kâğıda yazılan ve sonra suya sokulup akan mürekkepli suyu hastanın iyileşme umuduyla içtiği bir din tabi ki bu nesli hayrete düşürecek ve bunu saçma bulacaktır. Hakeza Hıristiyanlarla ‘’cennetten arsa satıyorlar’’ diye dalga geçen insanların şeyhlerden ‘’tövbe almaları ve şefaat istemeleri’’ bu nesle çelişki olarak yetecektir. Bütün zulümlere baskılara katliamlara karşı sessiz kalan bu kalabalık yığınlara ya kendisi de katılacak ya da bundan beri olmak için Ateizmin pençesine düşecektir.

İşte bu gün kardeşiniz, yeğeniniz, oğlunuz, kızınız, bütün toplumun çocukları ve gençleri bu toplumda bu düşünce bunalımı ile karşılaşacaktır. Öyleyse Muvahhit Müslümanların sesini yükseltmesi davetini daha gür nidalar ile duyurması ve bu yanlış algılanan ve yaşanan dine karşı bu gençliği bilinçlendirmesi çok önemlidir. Bu davetin en gür nidalarla taşıması İnşallah kurtuluşumuza vesile olacaktır. Hem o öyle bir kurtuluş ki güneşin üzerimize doğup batmasından daha hayırlıdır. Son söz olarak Ömer ibni Hattab (ra)’ın ‘’İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, Yaşadığınız hayata inanmaya başlarsınız’’ sözü her şeyi özetlemektedir.
 
Üst