Araplar'a... Kudüs'teki Siyonistten Öğüt Alın!

Gülzar-ı İrfan

..............
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
6,736
Tepkime puanı
436
Puanları
0
Kudüs'ten arka arkaya yükselen çığlıklar görünüşe göre şimdiye kadar Araplar'a ve Müslümanlara ulaşmamış. Kudüs'ün yarası görünüşe göre öyle bir bedende ki, uykularının kaçtığı ve ateşler içinde yandığı haberi birçok Arap başkentine ulaşmamış.
Maan Radyosu'nun Meretz Partisi'nden Kudüs Belediye Meclisi üyesi Meir Margalit ile yaptığı röportajı dinlerken sanki Kudüs'ün halinden ve Kudüs'ü bekleyen tehlikeden acıyla bahseden bir Arab'ı dinliyorum zannettim. Margalit, Kudüs'te dönen dolaplardan bahsettikten sonra konuşmasını bugünlerde Kudüs için söylenebilecek en güzel cümleyle noktaladı ve şöyle dedi:
"Filistin Özerk Yönetimi'ne buradaki insanlara yardım için kutsal kente çok para göndermesini ve Arap kurumlarını desteklemesini öneririm. Burada bir milyondan veya iki milyondan bahsetmiyorum. Bilakis resmi hiçbir Filistinli faaliyet ilan edilmeden gönderilecek çok paradan bahsediyorum. Çünkü Filistin Özerk Yönetimi yakın bir zamanda bunu yapmazsa, bir gün uyandığında Kudüs'te hiçbir şey bulamayacak."
Bu öğüt Araplara, diğer halklara, ümmete, hareketlere, kurumlara ve hatta fertlere ulaşacak kadar genişletilebilir. Burada medyayı da unutmamak gerekir.
Maalesef bu konu daha önce de gündeme geldi. Bu arada Arapların alışılmış girişimleri olsa da, Kudüs'e çok fazla bir şey takdim edilmeyecektir. İsrail ile Araplar arasındaki fark şudur: İşgal devleti az konuşmakta ve çok çalışarak planlarını uygulamaya koymaktadır. Biz ise buna konferanslarla, çağrılarla, elbiselerin üzerine Kubbetu's-Sahra'nın resimlerini basmakla cevap veriyoruz. Öfkenin patlama noktasına geldiği anlarda ise, etrafımız güvenlik güçleriyle ve su hortumlarıyla çevrilmiş bir halde yürüyüş yaparız ve bunun için de istihbarat büroları tarafından sorgulanırız.
En acısı, liderlerden ve medya organlarından çoğunun Kudüs'ü kuşatan gerçek tehlikeye yaklaşımlarında hatalı davranmalarıdır. Yaptıkları sorunun özünden uzak sloganlardan veya Kudüs'ün bazı bölgelerinde bina yapmak gibi önemsiz fiillerin ötesine geçmemektedir.
Kudüs'ü kuşatan tehlikeler şu başlıklarda toplanabilir:
1- İçerisinde Mescid-i Aksa'yı, Kıyamet Kilisesi'ni, birçok eski camiyi ve mescidi, kentin Arap kimliğini anlatan eserleri barındıran Kudüs'ün orta kesimi. Bugün kazı, gasp ve bina faaliyetleriyle bu kimliğin değişmeye başladığı açıkça görülmektedir. Bu bölgede yetmişi aşkın sinagog ve dini okul inşa edildiğini, Burak Meydanı ve çevresindeki büyük hazırlığın yavaş yavaş değiştirme aşamasının ötesine geçerek sözde mabedin temelini inşa aşamasına ulaştığını da unutmamamız gerekir.
2- Bu günlerde saldırıların ve arazi gasbının, onarım projeleri adı altında ve her yöne açılan tüneller aracılığıyla değişikliğin zirveye çıktığı Eski Belde.
En kötüsü de, Siyonistlerin planlı ve programlı çalışmaları sonucu Eski Belde'deki evlerin Yahudilerin mülkiyetine geçmeye başlamış olmasıdır. Evler satın alınmakta, sahipleri kovulmakta, Kudüs dışında yaşayanların evlerine el konulmaktadır. Bütün bunlardan önce, bu mahallelerde yaşayan Arapların yaşayabilme imkanları engellenmektedir.
3- Demografi ve var olma savaşı. İsrail, insanları kovmak ve vatanlarından zorla göç ettirmek için katliamlar yaparak bu savaşa 1948'de başladı. Sonra bu politikaya devam etti ve insanları duvarla Kudüs'ten uzaklaştırdı. Vatandaşlık belgelerini ellerinden aldı ve ekonomik olarak boğmaya çalıştı. Bundan da öte, mavi kimlik kartı sahipleriyle Filistin Özerk Yönetimi'nin verdiği kimlik kartını taşıyanların birbirinden ayrılması başta olmak üzere çeşitli nedenlerle yüz binden fazla Filistinliyi kentten uzaklaştırdı.
4- Coğrafya savaşı. Kent ve çevresi üzerinde egemenlik kurma mücadelesi. Bu mücadele her geçen gün daha çok güçlenmekte ve daha köklü bir realiteye dönüşmektedir. İsrail, Arap bölgelerini soyutlamayı garantilemiş ve Kudüs'ün dışındaki yerleşkelerle ulaşım imkanı sağlamıştır. Böylece kentin hacmi on üç kat daha artmıştır.
Kudüs'teki savaşın ana başlıkları böyle kısa bir makalede sayılamayacak kadar çoktur. Burada sadece, Siyonist Meir Margalit'in söylediği gibi Kudüs'ün eriyip giden haline dikkat çekmek istedik.
Kudüs'ten arka arkaya yükselen çığlıklar görünüşe göre şimdiye kadar Araplar'a ve Müslümanlara ulaşmamış. Kudüs'ün yarası görünüşe göre öyle bir bedende ki, uykularının kaçtığı ve ateşler içinde yandığı haberi birçok Arap başkentine ulaşmamış.
Fakat bugünü unutmuyorum... Tarih geçip gidecek ve bu kayıp dönemi, tavırlardaki değişikliği ve ölü hamiyeti unutacak mı? İnanıyorum ki, tarihin sayfaları bütün bunları tarihte eşi görülmemiş kapkara lekeler olarak anacaktır.
Tarihin vereceği hükümden korkmayanlara gelince; onlara da diyorum ki, Kudüs'ün kaybedildiği ilan edildiğinde Arap başkentleri de ölecektir. Çünkü Siyonistlerin hayali Fırat'ın ve Sina'nın ötesine uzanmaktadır.

Alâ Er-Riymavi




ALLAHA EMANET OLUN
 
Üst