Enes
İhvan Forum Üye
Son 3 yıldır Türkiye’nin gündemi çok hızlı değişiyor. Anormal konular bile çok normal karşılandığından ötürü artık bizim kıstasımız “anormallik” oldu.
Yani; anormal bir gündemimiz olmadığı zaman pek hayra yormuyoruz durumu.
HAFTANIN OLAYLARI
Bir gazeteci 16 yıldır çalıştığı gazetesinden kovulmuş.
Sebep?
Uludere konusunda yaşanan sürecin ne derece yanlış olduğuna değinmiş.
Yani iktidarın mayınlı alanına girip “eleştiri” de bulunmuş.
İşin ironisi; 28 Şubat sürecinde gazetelerinden kovdurulan ve iktidarca sevilmeyen gazetecilere kucak açan medya gurubu devran döndüğünde kendi içindeki “haylaz” çocukları harcıyor.
Menfaat resmen uyuşturucudur. Öyle ki menfaat söz konusu olduğunda insanı kendi ruhuyla bile çelişkiye düşürebiliyor.
KÜRTAJ KONUSU
Başbakan kürtaj konusundaki çıkışını Uludere meselesi iyice ayyuka çıktığı bir süreçte yaptı.
Akıllıca bir hamleydi doğrusu.
Zira kürtaj, toplumun öncelikli meselesi değildi, toplumun büyük çoğunluğu ile ilgili bir çıkış hiç değildi.
Başbakan bu çıkışı yaptığında deyim yerindeyse bağıracaklar belliydi.
“Kadının kişiliği” denecekti. “Benim bedenim” çıkışları yüksek sesle dile getirilecekti.
İlginçtir;
Kadının cinsel bir meta olarak kullanan medya gurupları bile çıkıp “olur mu öyle şey kardeşim” dedi.
Başbakan zaten bunu bekliyor olacak ki “o zaman intihar edene de bir şey demeyelim. Serbest yapalım” çıkışını en başta yaptı.
Başbakanımız çok akıllı adam vesselam.
Gündemi nasıl kullanacağını, tepkileri nasıl pasifize edeceğini çok iyi biliyor. Ekibi de iyi çalışıyor.
Bakın geçen hafta Uludere konusunda neredeyse içişleri bakanının koltuğu altından kayıyordu.
Aradan bir hafta geçmeden içişleri bakanının adını unuttuk.
Kürtaj konusu AK Parti’ye oy kaybettirmeyecek bir konu olduğundan bu ustaca hamlede “naylondan Uludere savunucuları” ters köşe oldu. Hemen Uludere faciasını unutup esas gündemlerine döndüler.
ÖYM KONUSU
Özel yetkili mahkemeler konusuna gelince;
Bu konunun detayları tam olarak ortaya çıkmadığından boşa nefes tüketmek istemem.
Ancak seçim zamanında Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu mahkemeleri fazlaca eleştirmesine karşın bu mahkemelerin ne kadar mukaddes bir görev ifa ettiğini söyleyen iktidardı.
Katılıyorum.
Darbecilik gibi kötü bir hastalığın tedavisi ciddi bir yargılama olmalıydı.
Bu ülkenin istikrarına, ekonomisine ve emeğine kastedenler, bunun bedelini olabilecek en ağır şekilde ödemeliydiler.
Sonra birden bir rüzgâr esti.
Kabinenin ikinci adamlarından bir başbakan yardımcısı özel yetkili mahkemelerin ne kadar çağdışı olduğunu söyleyiverdi.
“Demokrasilerde bu tarz mahkemelerin yeri olmaz” babında çıkışlar yapıldı.
Bu doğru aslında;
Gerçek demokrasilerde devletin memurları devleti ele geçirmeyi akıllarına bile getirmezler. Bırakın akıllarına getirmeyi öyle bir seçeneğin var olduğunu içlerinden bile geçirmezler.
Bizim demokrasimiz ise balans ayarı yemekten sarhoş gibi sallanıp duruyor.
Bu tarz yargılamalarla demokrasi tedavi ediliyor ve darbe seçeneği literatürden çıkmaya başlıyor.
“Maç oynanırken kural değiştirilmez” sözünü başbakan da kullanıyordu bir zamanlar.
Maalesef maçın son düdüğü çaldı çalacak yenik takıma yenene kadar penaltı kullanma hakkı veriliyor.
Rahmetli Sakıp Sabancı sağ olsaydı “vah benim memleketime vah vah vah” der miydi acep?
Enes Ali
http://www.hbrhaber.com/ozel-haber/anormallik-normal-oldu-makale,24.html