“Allah gökte” demek küfürmüdür?

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
DÖRDÜNCÜ VAZİFE: SÜKÛT

Müteşâbihât hakkında süâl sormakdan sükût etmek, ya’nî süâl sormamakdır. Bu vazîfe bütün avâm üzerine vâcibdir. Çünki süâl etmekle, gücünün yetmediği, aklının ermediği işe atılmış ve ehli olmadığı bir mevzu’a dalmış olur. Eğer avâm süâlini bir câhile sorarsa, onun vereceği cevâb, avâmın cehlini artdırır. Belki de onu, farkına varmadan küfre götürür. Eğer avâm süâlini ârif bir kimseye sorarsa, ârif ona anlatmakdan âciz kalır. Nitekim bir baba, mektebe yeni başlayan çocuğuna, mektebe gitmenin fâidelerini anlatmakdan âciz kalır. Kuyumcu da san’atının inceliklerini mesleğinde mâhir olan bir marangoza anlatmakdan âcizdir. Marangoz, kuyumculuğun inceliklerini anlamakdan âcizdir. Çünki o, ömrünü marangozluğu öğrenmekle ve yapmakla geçirdiği için, marangozluğun inceliklerini bilir. Bunun gibi kuyumcu da ömrünü, kuyumculuğu öğrenmekle ve yapmakla geçirmişdir. Önceleri o mesleği bilmiyordu. Dünyâ işleri ve ma’rifetullah kabîlinden olmayan şeylerle meşgûl olanlar umûr-u ilâhiyye ma’rifetlerinden âcizdirler. San’atdan yüz çevirenler de hiç bir san’atı yapamazlar. Süt çocuğunun et ve ekmek ile beslenmesinden âciz olması, fıtratındaki kusûrdandır. Ekmek ve etin olmamasından ve gıdâ olmakdan eksik oldukları için de değildir. Fekat [süt çocuğu gibi] bünyesi za’îf olanların tabî’ati et ve ekmek ile, kuvvetli gıdâlar ile beslenmeğe müsâid değildir. Onun için bir kimse, za’îf olan çocuğa et ve ekmek yidirirse veyâ yimesine imkân sağlarsa, o çocuğu helâk etmiş olur. Bunun gibi, avâmdan olan bir kimse, bu müteşâbihât ma’nâlarını sorarsa, onu zecr etmek, mâni’ olmak ve halîfe Ömerin “radıyallahü anh” müteşâbih âyetlerden soranlara yapdığı gibi, kamçı ile döğmek lâzımdır. Nitekim Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” bir kaç kişinin kader mes’elesine dalıp, tartışdıklarını gördü. Bu konuda kendisine bir süâl sordukları nda, (Siz bununla mı emr edildiniz. Sizden öncekiler çok sual sormakla helâk oldular) buyurdular.

Bunun için derim ki: Vâ’ızların kürsîler üzerinde halkın müteşâbihâtdan olan süâllerine, te’vîle dalarak, açıklayarak cevâb vermeleri harâmdır. Onlara vâcib olan, selef-i sâlihînin zikr etdiği ve bizim bildirdiğimizin dışına çıkmamakdır. Bu da, tenzîhde mübâlağa etmek, teşbîhi nefy etmek, Allahü teâlânın cismden ve cismin sıfatlarından münezzeh olduğunu söylemekdir. Bu mevzû’da dilediği kadar mübâlağa edebilir. Hattâ “kalbinize gelen her şeyi, içinize gelen her düşünceyi, hâtırınıza gelen her tasavvuru Allahü teâlâ yaratmışdır. Bunların hepsinden ve benzerlerinden münezzehdir” demelidir. Haberlerde cisme ve cismin sıfatlarına âid hiçbir ma’nâ kasd edilmediğini, murâd olunan şeyin hakîkatini kavramak ehliyyetine sâhib olmadıklarını, bunlardan süâl etmeğe, irdeleme yapmağa yetkili olmadıklarını beyân etmesi, bu gibi fâidesiz şeylerle değil, takvâ ile meşgûl olmalarını tavsiye etmesi lâzımdır. Allahü teâlânın kendilerine bunu [müteşâbihâtı bilmeği] emr etmediğini, Onun emr etdiklerini yapıp, men’ etdiklerinden kaçınmaları îcâb etdiğini söylemelidir. İşte siz, bunlardan men’ edildiniz. Bunlardan birşey süâl etmeyiniz. Bu konuda her ne zamân bir şey işitirseniz sükût ediniz, mutlaka, bize ilmden az verildi. Müteşâbihât, bize verilen az ilm ile çözülecek mes’elelerden değildir demeleri gerekdiğini söylemesi lâzımdır.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Yazıların Kullanım ve Dağıtımı Hakkında Bu sayfadaki yazıları kopyalayabilir ve kullanabilirsiniz. Buradaki herhangi bir yazıyı başka bir sitede yayınlarsanız, bu sayfaya ( http://muratyazici.blogspot.com/ ) bağlantı vermenizi rica ederim. Zamanla ilave başlıklar eklemenin yanı sıra, mevcut başlıklara da yeni belgeler eklemeyi planlıyorum. Bu sayfaya bağlantı verildiği takdirde, her okuyucu ilgilendiği yazının en yeni haline ulaşma imkânına sahip olacaktır.
 

MÜTEŞEKKÜR

Kıdemli Üye
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
6,938
Tepkime puanı
198
Puanları
0
İş işten geçti artık...

Hakkı açıklamak gerek. Susmak şeytana hizmet olur.

KARDEŞİM.BURADA SAPIK GÖRÜŞLÜLER DE VAR.BUNLARA NE ANLATSAK BOŞTUR.ADAM ANLAMAK İSTEMİYOR VE MÜTEŞABİH AYETİ DİREKT ALIYOR VE ÖYLE YORUM YAPIYOR.ALLAH KORUSUN ALLAH'I BİR YARATIK GİBİ BİLMEK VE İDRAK ETMEK O İNSANI KÜFRE GÖTÜRÜR.İŞTE BUNUN İÇİNDİR Kİ İTİKADİ KONULARI EHLİ OLAN TARTIŞSIN AMA BURADA DEĞİL YÜZYÜZE OLACAKTIR.CAHİLLERİN YNINDA BU KONULAR TARTIŞILMAZ.ZİRE KİŞİN KALBİ HANGİSİNDE TATMİN OLURSA ONU KABUL EDER.NASIL İNANIYRSANIZ ÖYLE HESAP VERECEKSİNİZ ONA GÖRE YAZIN...

Anlaşılan o ki sizler; yaygara, patırtı, gürültü, laf olsun torba dolsun diye tartışmalardan hoşlananlardansınız.Artık aklınızı başınıza alın.Bu mevzu itikadi bir mevzudur.Hala mahiyetini anlayamadınız mı?Burada bu sitede yaşı küçük olup akaid ilminden nasibini almamışlar çoktur.Allah hakkında şüphe etmek küfre götürür.Müteşabih ayet ve hadisleri yorumlamak derin ilim ister.Sizde bu ilimler var mı?Ben de dahil kimsede yok..O halde vazgeçin bu konudan ki vebal altına girmeyin. Şu ayet size göredir.

İSRA SURESİ-36. Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme!. Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur.

Tartışılacak meseleleri gündeme getirmek tartışma yapmaktan bin kat daha tehlikelidir. Gazab-ı ilahinin celbine vesiledir..

Tartışmayı bırakınız, çünkü onun yararı azdır, kardeşler arasında düşmanlığı körükler.

Tartışmayı bırakınız, çünkü size kendini taptırabilmekten ümidini kesmiş olan şeytan sizi birbirinize düşürmeye göz dikmiştir. Bunun yolu da akaid ve kader konusunda tartışmaktır.



Tartışmakla ilgili hadisler;

Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bir kavm, içinde bulunduğu hidayetten sonra sapıttı ise bu, mutlaka cedel sebebiyle olmuştur."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bunu söyledikten sonra, delil olarak) şu âyeti okudu: "Onlar: "Bizim tanrımız mı yoksa O mu daha iyidir?" dediler. Sana böyle söylemeleri, sırf tartışmaya girişmek içindir. Onlar şüphesiz münakaşacı bir millettir" (Zuhruf 58).
Tirmizî, Tefsir, Zuhruf, (3250); İbnu Mâce,Mukaddime 7.


Yine Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim haksız olduğu bir münakaşayı terkederse kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münâkaşayı terkedene de cennetin ortasında bir ev kurulur."
Tirmizi, Birr 58, (1994); Ebu Dâvud, Edeb 8, (4800); İbnu Mâce, Mukaddime 7, (51); Nesâî, Edeb (6, 21).

Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) hazretleri anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Kur'an hakkında münakaşa küfürdür"
Ebu Davud, Sünnet 5, (4603).



NOT:BEN MECBUR OLMAZSAM BU KONUDA HİÇ YAZMAYACAĞIM.ANCAK ABUK SABUK LAFLAR EDENE DE GEREKEN CEVABIM HAZIRDIR.



 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
müteşekkür kardeşim elinizde imkan varsa bu konuyu komple kaldırın, buna çok sevinirim. Ama kaldırtamıyorsanız batılın iddalarına da cevap vermezsek foruma girenler etkilenebilirler.
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Demişsiniz ki:

NOT:BEN MECBUR OLMAZSAM BU KONUDA HİÇ YAZMAYACAĞIM.ANCAK ABUK SABUK LAFLAR EDENE DE GEREKEN CEVABIM HAZIRDIR.

Altına imzamı atarım.

 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
Sen b oş ver teymıyeyı alı kariyi

Allah varmı? var
Allah varolduğuna gore bri yerde olması lazım değilmi?
lazım değil diyorsan olmayan bir yermi olmayan yer nasıl olur
olması lazımsa bu yer neresi
Bu iman meselesi işte...
Aklımızın almadığına iman...
Kendimizin yonttuğuna,kısır aklımızın sınırları içinde hapsolmayana iman...
Benim dar aklımın sınırlarına giren Allah olamazki,kendi yonttuğuma tapmış olurum ki düpedüz putçuluktur bu...
İman bu...
Yoksa yok...
Allahın bahşı meselesi...
İDRAKIN ACİZLİĞİNİ İDRAKTİR Kİ,İDRAKTİR-HAS İDRAKTIR-DOĞRU İDRAKTIR...Hz. EBUBEKR RA...
Allahım sahte imandan bütün ümmeti kurtar...
 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Akıl sınırlıdır.Sınırlı olanla sınırsız olan anlaşılamaz.Anlamaya kalkarsa ya sınırları patlatır.Yani aklı yakar,yok eder.Yada giriftarın dediği gibi ürettiği puta haşa Allah diye tapar.Allahü teala akla ve hayale gelen her türlü ücübeden beridir.O eşi ve benzeri olmayan yegane olan bir ve tek olandır.Bilinen bilinmeyen her şeyi o yaratmıştır.Güç ve kudretinin bir sınırı yoktur.O varken hiç bir şey yoktu.(Arş kürs,levh,kalem, herşey)Hepsini o var etti.
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
Bu iman meselesi işte...
Aklımızın almadığına iman...
Kendimizin yonttuğuna,kısır aklımızın sınırları içinde hapsolmayana iman...
Benim dar aklımın sınırlarına giren Allah olamazki,kendi yonttuğuma tapmış olurum ki düpedüz putçuluktur bu...
İman bu...
Yoksa yok...
Allahın bahşı meselesi...
İDRAKIN ACİZLİĞİNİ İDRAKTİR Kİ,İDRAKTİR-HAS İDRAKTIR-DOĞRU İDRAKTIR...Hz. EBUBEKR RA...
Allahım sahte imandan bütün ümmeti kurtar...

peki istediğiniz gibi iman edin ben resul ve ehli sünnet imamlarının dediği şekilde iman ediyorum.kuranda nasıl demişse iman ediyorum siz kime iman ederseniz edin

cevap veremdiğiniz meselelerde acziyet göstermekten başka yaptığınız bişey yoktur

bunca mezhep ımamı alim Allahın arsın uzerınde olduğu konusunda ittifak halindeyken siz muhalefet ediverin sonrada bız ehli sünnetiz deyin
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
bunca mezhep ımamı alim Allahın arsın uzerınde olduğu konusunda ittifak halindeyken siz muhalefet ediverin sonrada bız ehli sünnetiz deyin


bunca mezhep ımamı alim Allahın arşa istiva ettiği konusunda ittifak halindeyken siz muhalefet ediverin sonrada bız ehli sünnetiz deyin
 

bi husben

Kıdemli Üye
Katılım
7 Mar 2007
Mesajlar
5,664
Tepkime puanı
322
Puanları
83
bunca mezhep ımamı alim Allahın arşa istiva ettiği konusunda ittifak halindeyken siz muhalefet ediverin sonrada bız ehli sünnetiz deyin
kardeş ben daha bu konuda yazmayacam en ıyısı kapatalım

bu konunun hıc bır muslumana faydası yoktur.
bız Allahın var olduguna tek olduğuna iman edelim bu bıze yeter
 

giriftar

Ordinaryus
Katılım
1 Ocak 2012
Mesajlar
2,599
Tepkime puanı
59
Puanları
0
peki istediğiniz gibi iman edin ben resul ve ehli sünnet imamlarının dediği şekilde iman ediyorum.kuranda nasıl demişse iman ediyorum siz kime iman ederseniz edin

cevap veremdiğiniz meselelerde acziyet göstermekten başka yaptığınız bişey yoktur

bunca mezhep ımamı alim Allahın arsın uzerınde olduğu konusunda ittifak halindeyken siz muhalefet ediverin sonrada bız ehli sünnetiz deyin
Gözden kaçırdığınız nokta,bu mevzuunun bir acziyet meselesi değil,İMAN MESELESİ OLDUĞUDUR...
Cevap veremediğimiz değil,İMAN ETTİĞİMİZ MESELE...


peki istediğiniz gibi iman edin ben resul ve ehli sünnet imamlarının dediği şekilde iman ediyorum.kuranda nasıl demişse iman ediyorum siz kime iman ederseniz edin
bakın, siz de ne güzel ifade etmişsiniz.....
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Rivayet olunduğuna göre, Bağdad'a Rum diyarından bir Dehri gelip insanların inançlarını sarsmak için ilim adamları ile mü*nazaralara girişiyormuş. Bütün Bağdat âlimleri bu dehri karşısında aciz kalıp sorularına cevap veremediler. Yalnız görüşmediği âlim İmam Hammad kalmıştı. İmam Hammad ise, ben de gidip münazarada cevap veremeyip aciz kalırsam cahiller arasında İslâm inancı sarsılır korkusuyla münazara etmekten çekiniyordu. İmam Hammad bu düşünce ile muztarib halde uykuya dalmış, gece rüyasında gör*müş ki; bir hınzır gelmiş bir ağacın dallarım ve gövdesini yemiş, sa*dece kökleri kalmış. Bu esnada o civarda bir arslan yavrusu çıkarak o domuzu parçalayıp öldürmüş. İmam Hammad bir korku içinde uy*kudan uyanmış, kederli bir durumda düşünmeye başlamış. İmam Âzam Hazretleri o zaman onüç yaşında bulunuyordu. Hocası Hammad'ı kederli halde görünce sebebini sordu. İmam Hammad ona rüyasını anlattı. Bunun üzerine İmam Âzam rüyasını şöyle tevil etti: “O gördüğünüz ağaç ilimdir. Dalları diğer âlimlerdir. Kökü zat-ı âlinizdir. Arslan yavrusu ise benim, inşallah o domuzu ben öldürece*ğim” dedikten sonra hocası Hammad ile beraber camiye gittiler. O sırada dehrî gelip minbere çıktı ve münazaraya başlayarak karşısı*na çıkacak birini istedi. Bunun üzerine Ebû Hanîfe karşısına dikil*di. Dehrî yaşının küçüklüğüne bakarak onu küçümsedi. İmam Azam: “Ne sormak istiyorsan sor” dedi. Bunun üzerine dehrî İmam Âzâm'a şöyle sordu: “Başlangıcı ve sonu olmayan bir varlığın bulunması mümkün müdür? dedi. İmam Âzam tereddütsüz cevabında: “Sen sayı bilir misin?” dedi. Dehri de : “Evet, bilirim, dedi.” İmam Âzam: “Bir sayısından önce bir sayı var mıdır?” dedi. Dehri: “Bir sayıların evvelidir, ondan önce sayı yoktur,” cevabını verdi. Bu sözü karşısında İmam şöyle dedi: “Bir sayısından evvel sayı olmaz da bir olan Allah'tan önce nasıl başka bir varlık bulunabilir?” Bunun üzerine Dehri ikinci sorusunu sormaya devam etti: “Allah Teâlâ ne tarafa yönelmiştir?” Bu soruya karşılık İmam Âzam: “Bir mum yakınca onun ışığı ne tarafa yönelir?” dedi. Dehri: “Her tarafa yayılır” cevabını verdi. Buna karşılık İmam Âzam: “Mecazî nur olan bir mumun ışığı her tarafı kaplar da göklerin ve yerin nuru olan Allah Teâlâ her tarafı kaplamaz mı? Bunun doğ*ruluğu güneşten daha açıktır.” dedi. Dehrî üçüncü sorusunu şöyle sordu: “Var olan her şeyin bir me*kâna ihtiyacı vardır. Buna göre Allah nerededir?” Bunun üzerine İmam Âzam bir kâse içinde süt getirerek: “Bu sütün içinde yağ var mıdır?” diye sordu. Dehrî: “Evet, vardır.” cevabını verince İmam Âzam: “Yağ bu sütün neresindedir?” diye sordu. Dehrî: “Süt içindeki yağın belli bir yeri yoktur, sütün her tarafında yağ vardır.” dedi. Dehrinin bu cevabı karşısında İmam Âzam: “Fâni ve zail olan bir varlığın belli bir mekânı olmuyor da Allah Teâlâ için nasıl bir mekân tasavvur edilebilir? Allah Teâlâ vardır ve O'nun varlığı her yeri kaplamıştır.” dedi. Bundan sonra dehri dördüncü sorusunu şöyle sordu: “Rabbin şimdi ne iş ile meşguldür?” İmam Âzam: “Sen birkaç soru sordun, ben ise cevap verdim. Soru soranın yüksekte, cevap verenin aşağıda olması yakışmaz. Sen in de minbere ben çıkayım.” dedi. Bu söz üzerine dehri minberden aşağıya inip ye*rine İmam Âzam minbere çıktı ve: “Benim rabbim, senin gibi bir kâfiri minber üzerinde lâyık gör*meyip aşağıya indirmekte ve benim gibi bir Tevhid ehlini minber üzerine çıkarmaktadır.” cevabını verince dehrî cevap veremez du*ruma geldi ve pes dedi. İşte o zaman dehriyi yakalayıp öldürdüler ve İmam Hammad'ın gördüğü o rüya gerçekleşmiş oldu.
 

Hattabi

Ordinaryus
Katılım
24 Ara 2013
Mesajlar
2,452
Tepkime puanı
36
Puanları
0
487010_533849386645966_370177917_n.jpg

Son iki rivayet , Ebu Hanife ve İmam Malike ait değildir.Ravileri son derece zayıftır.Üstteki metinleri ise İlim Adamları çeşitli şekillerde açıklamışlardır.

Örnek İmam Sindî : O cariyenin Allah semadadır demesinden maksad , Allaha yönelenler teveccüh edenler,dua edenler oraya doğru eder demektir.Yoksa Allah göktedir demek değildir.

Aynı Şeyi İmam Nevevî de demiştir:Kabeye doğru namaz kılıyoruz.Haşa Allah kabede değildir.Duada ellerimizi göğe kaldırıyoruz.Haşa Allah gökte değildir demiştir.

Büyük Allame İbn Hacer El-Askalani: Yahudi bir kimse , Allahtan başka ilah yoktur ki o gerçek manada Semadadır derse , bu yahudi müslüman olmaz.

Ama aynı şeyi Cahil biri söylese , cahil olduğu için iman etmiş sayılır.(Semadadır sözünü bilmeden söylediğinden mazur sayılır)

demiştir.

İmam Malik ve İmam Ebu Hanifeye iftira atıp , ona ait olmayan sözleri onlarınmış gibi vermek bakalım Ahirette sana ne kazandıracak ne kaybettirecek..
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
@muadh oku:


İmam Taberî ve ”Sonra Semâ’ya istivâ etti…” ayetinin tefsiri


“İstivâ” Arap kelâmında birçok manaya gelir. Onlardan

(Bir) tanesi: “Adamın gençlik yıllarının son bulması ve kuvvetlenmesi” manasıdır. İnsan böyle olduğu zaman, إِسْتَوَئ الرَّجُلُ=/”adam İstiva etti” denilir.


(İki): İstiva kelimesinin manalarından bir tanesi de bulunmuş olduğu hususda doğru hâle gelmesi ve düzelmesi demektir. Bir adamın işi eğri ve yamuk yumuk olduktan sonra düzelirse, إِسْتَوَي لِفُلَان أَمْرُهُ=/“işi falancıya istiva etti” denilir. “İstivâ” kelimesinin manalarından bir tanesi de “bir şeye bir iş ile yönelmek” demektir. Nitekim şöyle denilir: Bir insan bir insana iyilik ve ihsanda bulunduktan sonra, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي فُلَان بِمَا يَكْرَهُهُ وَ يَسُوئُهُ بَعْدَ الْاِحْسَانِ إِلَيْهِ “İstevâ fülanün ala fülanın bima yekrahuhu ve yesûühu ba’de’l-ihsâni ileyhi”/ “falancı falancıya hoşlanmadığı, kendisini kötü edecek bir şeyle, ona ihsanda bulunduktan sonra ikbal etti, yöneldi” demektir.



(Üç): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de “İhtiyâz” yani hayyizine/”içine almak”, yani “kaplamak” demektir. Nitekim, إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي الْمَمْلَكَةِ = /”falancı memlekete istiva etti” yani onu ihtiva etti içine aldı ve zabtetti.



(Dört): İstivâ kelimesinin manalarından bir tanesi de عُلُوٌّ=/”Uluvv” ve اِرْتِفَاعٌ=/”İrtifa’”/”yüksekte olmak, yücelmek ve yükselmek” demektir. Bir insanın إِسْتَوَي فُلَانٌ عَلَي سَرِيرِهِ= /”falancı divanının üzerine çıktı” denilir. Bu ayeti celîleye bu manaların hangisi daha çok yakışıyor?. Yani bunların en evlâsı, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ فَسَوَّاهُنَّ= ayeti celilesindeki İstivâ عَلَي عَلَيْهِنَّ واَرْتَفَعَ= /”üzerine çıktı ve yükseldi, kudretiyle onları tedbir etti; yani “on-ları yedi kat sema olarak yarattı” demektir. Arap kelamında, ثُمَّ اسْتَوَى إِلَى السَّمَاءِ = ayeti celîlesindeki İstivâ’nın “Uluvv” ve “İrtifa’” olduğunun anlaşılacağını inkar eden kimselere şaşılır, “Allah Teâla semanın üzerine yükseldi” demek, “önceden altındaydı da sonra üstüne yükseldi” manasına gelebilileceği endişesiyle böyle bir yanlış manadan kaçınmak için, buradaki İstivâ’nın İrtifa’/yükselme manasında olduğundan kaçınan kimselere şaşılır.

Bu kimse şu mahzurdan kaçar ama onu bilinmeyen ve hoş olmayan bir şekilde te’vîll eder. Sonra da bu kaçtığı şeye/mahzûra kendisi tutulur. Ona, sen, “İstevâ” akbele/ikbâl etti demektir. Allah Teâla, daha önce “İdbâr” mı etmişti?. Yani, önceden semaya arkasını mı dönmüştü de şimdi önünü döndü, ona yöneldi; bunu mu iddia ediyorsun? denilir. Eğer iddia ederse ki, “bu İkbâl, fiili bir İkbâl değildir. Fakat bu tedbiriyle yöneldi manasında bir ikbaldir” derse, ona şöyle denilir: Aynı şekilde de ki, “O’nun YÜKESLEMESI MÜLK VE SULTAN YÜKSELMESIDIR. BIR YERDEN BIR YERE INTIKAL VE BIR YERDEN AYRILMA YÜKSELMESI DEĞILDIR, MANEVI BIR YÜKSELMEDI.” O bu husuta ne şey söylerse, onun gibi bir şeyle ilzam edilir…”

[Tefsîr-i Taberî:1/428 (Mektebetü İbni Teymiyye-Kâhire)]



Görüyorsun ki, İbnü Cerîr “Arşın üzerine istivâyı orada oturmak ve yerleşmek manasında tefsir etmedi; aksine onun “mülkiyet ve sultanlık”/”hükümrânlık manasında bir yükselmek,” “mâlik olmak hükümranlığı altına almak manasında bir yükselmek” demek olduğunu anlattı.
 

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45
eşariler -maturidiler Allah cennette görülecek mi? evet mi hayır mı?

Allahı göz ile görmek aklen caiz naklen sabittir .mekan cihet karşılaşma bitişme mesafe tayini ışık benzetme keyfiyyet ve ihata olmaksızın Allah görülür..

Allah tealanın kulları taafından görülmesi ve tecelli etmesi bize göre birdir dünyada turi sinada hz musa ya gözktüğü gibi Aahirettede müminlere gözükecektir çübkü cenabı hakk mevcuttur mevcudun görülmesi muhal değildir Bu mevzdaki ayeti celile şöyledir "yüzler var o gn ter ü tazedir rablerine bakacaktır" kıyame süresi 22 23

Dünyada müminler ayı nasıl görüyorsa Ahirette şeksiz şüphesiz Allahı göreceklerdir
Kimki Allahı Göz ile değilde kalb ile görecğini iddia ederse dalalete düşmüş olur Şu ayeti kerimedeki "iyi iş güzel amel yapanlara (ihsan mertebesine erenlere ) daha güzel iylik bir ziyade vardır "yunus süresi 26 ziyade kelimesi Allahı göz ile görmek manası ile tesir edilmiştir...



Cennete görecğiz kelamı Küfürdür çünkü cennette bir mekandır Allahu tealayı cennetten açılacak bir pencerede göreceğiz ...Ehli sünnet itikadınca böyle ...
 

lafons7275

Kıdemli Üye
Katılım
19 Şub 2013
Mesajlar
21,533
Tepkime puanı
342
Puanları
0
Konum
İzmir
Cennet görecğiz kelamı Küfürdür çünkü cennette bir mekandır Allahu tealayı cennetten açılacak bir pencerede göreceğiz ...Ehli sünnet itikadınca böyle ...

Allahu tealayı cennetten göreceğiz.

Açılacak pencere ilavesini ilk kez duydum. Sen bunu nerde okudun kardeşim?
 

Yetim

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
2,702
Tepkime puanı
22
Puanları
0
Yaş
45
Ahmed Ziyâuddin Gümüşhanevî şu bilgileri naklediyor:

"Hazret-i Ali'ye radıyallahü anh (Allahü teâlâ Arş'ı yaratmadan önce
nerede idi?) diye sorulduğunda şöyle cevap vermiştir: (Nerede kelimesi
mekân ifade eder, Allahü teâlâ mekândan münezzehdir.)

Câfer-i Sâdık, Allah'ı bilmek üç kelime ile olur diyerek, o kelimeleri
şöyle sıralamaktadır:

1. Allah bir şeyden yaratılmadı.
2. Bir şeyin içinde de değildir.
3. Bir şeyin üzerinde de değildir. Çünkü bu sıfatlar, kulların
sıfatlarıdır.

Bu hususlar Bahrü'l-Kelâm ve Hulâsa isimli kitaplardan
nakledilmiştir." (Ahmed Ziyâuddin Gümüşhanevî, Camiu'l-Mütun, Bedir
Yayınevi, 7. Baskı, İstanbul 1996; s.48.)
 
Üst