Rasulullah Efendimizin cariyeye "nerede" suali hangi mekanda olduğunu kast etmiş olmayıp ancak onun akıl seviyesine göre bu suali buyurmuştur.
Şeriat hükümleri bazen alemdekilerin dillerine uygun tarzda iner.
Nitekim cenabı Allah sure-i İbrahim de şöyle buyurur.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن رَّسُولٍ إِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
Ve biz her gönderdiğimiz peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın; sonra da Allah dilediğini sapıklık içinde bırakır, dilediğini de hidayete erdirir. Ve O, öyle her şeye galip, tam hüküm sahibidir. (İbrahim suresi 4.ayet-i kerime)
Rasulullah efendimiz halkın hükümleri anlaması için onların akılları seviyesine iner. Şayed bu soruyu Rasulullah’dan başkası sormuş olsaydı onun cahilliğine delil olurdu.
Zira Allah Teâlâ için aslında eyniyyet yoktur. İnsan anlayışı kusurlu olduğu için ancak nerede diye sorulması ile şehadet ifade eder.
Cariyenin yaratana akıl erdirmesi onun kuvveti dahilinde değil idi. o ancak kendi nefsinde tasavvur ettiği şekilde anlayabilirdi.
Şayed Rasulullah efendimiz ona kendisinin alışmış bulunduğu ve nefsinde tasavvur etmesinin dışında bir üslub ile hitap etmiş olsaydı istenilen fayda ortadan kalkmış olur ve ondan İslamiyet’i kabul etme fikri hasıl olmazdı.
Sualin bu tarzda sorulmuş olması, efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in hikmetindendir. Bu incelikten dolayı cariye semayı işaret ettiğinde efendimiz "o mümindir" buyurdu.
Yani, cariye Allah'ın gökte (de) mabud olduğunu tasdik etmiş bulunmaktadır.
Nitekim cenabı Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır.
ve hüvAllahu fissemavati ve fi'l ard..
O Allah hem göklerde hem de yerde (ibadete layık mabud) dur..
kaynak: şevahidu'l hak şeyh yusuf nebhani / ibni arabi k.s el futuhatu mekkiye 385. bab