Alfabe Meselesine Dair

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Türk Âlemi ve Alfabe Meselesi..
Sovyetler Birliği Boyunduruğundan kurtulan Müslüman cumhuriyetler kendi bünyeleri içinde bir alfabe değişikliği yaparak, kiril harflerinden Latin harflerine dönmüşlerdir. Bu hususta bazı gerçeklerin bilinmesinde yarar görmekteyim.

(1) Müslümanların ve Türklerin bin yıllık kültür vasıtası İslâm-Kur'an alfabesidir. Bütün kültür hazinelerimiz bu harflerle yazılıp kayda alınmıştır. Binaenaleyh asıl dönülecek alfabe budur.
(2) Komünistler ve Ruslar, sömürmek istedikleri Müslümanları ve Türkleri kendi öz benliklerinden uzaklaştırmak, yabancılaştırmak için bir kültür emperyalizmi siyaseti takip ederek onların aslî alfabelerim değiştirmiştir, önce Latin sonra da Rus alfabesini kullandırtmışlardır.

(3) Millî alfabenin zor olması hiçbir sakınca teşkil etmez. Aksine bir güç ve kuvvet kaynağıdır bu zorluk; Japonya'ya bakınız. Onlar, okur-yazar olmak için en az üç bin ideogram, kültürlü olmak için de on binin üzerinde kargacık burgacık şekil ezberlemek zorundadırlar. Geri mi kalmışlardır? Tam tersine, bu alfabe onları sabırlı, azimli, enerjik, güçlükleri yenen en ileri derecede zihin ve zekâ tâlimleriyle pişmiş bir topluluk haline getirmiştir. Japonya, eğer kendi öz yazısını değiştirip de latin harflerini kabul etmiş olsaydı, bugünkü üstün ve başarılı duruma asla gelemezdi.

(4) İstiklâl ve hürriyetlerini kazanan Müslüman Türk kardeşlerimizin, Türkiye ile münasebetlerini sıklaştırmaları yönünden latin alfabesini kabul etmelerine şartlı olarak müsamaha edilebilir. Bir şartla: Asıl resmî alfabe İslam alfabesi olacak, onun yanında latin harfleri de kullanılacak.


(5) İslam-Kur'an alfabesi, Müslümanlığımızın muhafazası için zarurîdir. Yakın tarihe kadar Anadolu'da anadilleri Türkçe olan Karaman Rumları Türkçe’yi Grek harfleriyle yazıyorlardı. Yine, anadilleri Türkçe olan Ermeniler de dilimizi Ermeni harfleriyle yazıp okumuşlardır. Kırım'daki Karaim Türkleri Musevî oldukları için Türkçe’yi İbranî alfabesiyle yazmışlardır. Alfabe meselesi öyle basit tarafından bir «kolay okuyup yazmak» meselesi, yahut şekle ait bir teknik değildir. Yazısı, bir milletin hüviyetinin (kimliğinin) temel faktörlerindendir. Kanı A Rh pozitif olan bir adamın bu kan grubu nasıl değiştirilemezse, yazısı da değiştirilemez. Değiştirmeğe kalkılırsa bir sürü aksaklık, hastalık, rahatsızlık ve tahribat olur.

(6) Çin işgalindeki Doğu Türkistan'da, bir ara İslâm yazısından Latin yazısına dönülmüşse de, ortaya çıkan kargaşalık yüzünden bundan sarf-ı nazar edilmiştir.
(7) 1927'de, İstanbul Darülfünunu (üniversitesi) profesörlerinden Avram Galanti adlı musevî mütefekkir «Arabi Harfleri Terakkimize Mâni Değildir» unvanıyla bir kitap yazarak, Türkiye idarecilerini ikaz etmişse de onun, bu uyarılarına kulak asan çıkmamıştır. Neticede latin harfleri kabul edilmiş, eski alfabe yasaklanmış ve Türkiye büyük bir kültür erozyonuna maruz kalmıştır. Bu durum göz önünde bulundurulmalıdır.



(8) Kültür tarihimizin son bin yıllık kısmı İslam-Kur'an

harfleriyledir. Arşivlerimiz, vesikalarımız, hatıralarımız, edebiyatımız, sanatımız, tarihimiz, mukaddesatımız, tefekkürümüz hep bu alfabe ile maşeri (toplumsal) vicdanımızın hafızasına nakş edilmiştir. Kütüphanelerimiz, hazine-i evraklarımız (arşivlerimiz), müzelerimiz hep bu yazıyla kaleme alınmış eserlerle doludur. Kiril alfabesi veya başka yazılar devri, yarım asrı biraz geçen kısa bir devirden ibarettir. Esas olan, asıl olan, temel olan İslam-Kur'an yazısıdır. Diğerleri tarihî bir arızadan ibarettir. Bu husus asla unutulmamalıdır.
(9) Vücut nasıl ki, yabancı organları kabul etmiyor, onlara karşı tepki gösteriyorsa, sosyal ve kültürel bünye de yabancı kanunları, yabancı yazıları, yabancı örf ve adetleri dışlar, reddeder.

Çeşitli baskılar, beyin yıkamalar, telkinler, sapıttırıcı bir eğitim ile bunlar kabul ettirilse bile, girdikleri bünyeyi dejenere ederler, hastalandırırlar. Bir milletin gücü ekonomisiyle ve maddî terakkisiyle değil; kültürünün, karakterinin, şahsiyetinin üstünlüğü ile ölçülür. Maddi kuvvetler yitirilebilir. 1945'te Japonya ve Almanya'nın hezimete uğrayıp perişan olmaları gibi. Ama onlar millî hasletleri sayesinde kısa zamanda tekrar toparlanmışlardır. Şimdi 1991'de, İkinci Dünya Savaşı'nın iki galiba sanki Almanya ve Japonya imiş gibi geliyor insana.
(10) İslam ve Türk dünyası üzerinde son derece düşmanca ve sinsi emeller vardır. Hıristiyan Batı âlemi, İsrail ve dünya siyonizmi, Hint mecusîliği ve Neo-çarlık emperyalizmi müslümanların birleşmesini, Türk dünyasının silkinip doğrulmasını asla istemiyorlar.

Bizler gücümüzü İslam'dan alıyoruz. Onlar bunu çok iyi bildikleri için, habîsâne plânlarla müslüman Türk dünyasının enerji kaynaklarını kurutmak istiyorlar. Şu sıralarda, küfür cephesi bütün gücüyle Şeriatsız bir İslam modeli uydurmak peşindedir. Bunu, bağımsızlıklarını yeni kazanmış Türk devletlerine de ihraç etme hazırlıkları içindedirler. Dış Türkler bu oyunlara gelmemelidir. Türkiye kardeş bir ülkedir, ama Türkiye'deki her şey iyi değildir. Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş. Zevahire aldanılmamalıdır.

(11) Yirmi birinci asır İslam'ın asrı olacaktır. Bugünkü hesaplarımızı, geleceği de göz önüne alarak yapmalıyız. Alfabe konusunda yapılacak hatâlar gücümüzü kıracak, düşmanlarımızın ekmeğine yağ sürecek, bizi kültürel karanlıklarda bunaltacaktır. Cenab-ı Hak basiretler ihsan buyursun.
İslam-Kur'an yazısına dönmek gerçek kimliğimize dönmek demektir.
Mehmed Şevket Eygi
 
Üst