Akıl ve ötesi

HAKDOST

Üye
Katılım
23 Ağu 2009
Mesajlar
19
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Rahman ve Rahim olan bütün varlığı Kudret eliyle tutan Allaha hamd eder ve onun güzel adıyla yazıma başlarım.

O Allah ki Melikil mülktür Varın yoğun azın çoğun kısacası Kâinat mülkünün yegâne sahibidir. Bilinen ve bilinmeyen bütün âlemleri yatan ve dilediği şekilde tasarruf edendir. O öyle Rahmandır ki Yarattığı bütün mahlûkatı gören ve gözetendir. Zamanında rızkını mahlûkatına ulaştıran ve asla ihmal etmeyendir ve yine o Sonsuz kuvvet ve kudretiyle Âlemleri idare eden felekleri döndürendir.

Dostlar İşte bu sayısız Âlemlerden biri de dünyadır. Bize göre çok büyük kâinat ölçülerine göre ise nokta kadar dahi olmayan bu dünya bile başlı başına bir âlemdir. Hatta Âlem içinde âlem vardır Mesela gökyüzü bir âlem arz bir Âlem denizler bir âlem yer altı ayrı bir âlem Her birinde türlü, türlü canlılar. Nebatat hayvanat İnsan vs. Türlü varlıklar barınmaktadır. Burada eşyanın da bilinçli olduğunu unutmamak gerekir. Kâinatın biricik sahibi bu canlı ve cansız varlıklar içinde en şerefli olarak insanı yaratmış ona çok değer vermiş diğerlerinden ayırmıştır.(1) İnsanı diğer varlıklardan ayıran vasıfları özet olarak sıralayacak olursak Manevi boyutta - 1 Allahu azimüşan ona kendinden ruh üflemiştir. İşte bundan dolayı Meleklere ve İblise âdam A.S. secde etmeleri emredilmiştir. Yoksa İnsana secde haramdır. Âdem atamızın bu manevi emaneti Yani ruhu taşımasından dolayı secde Âdeme A.S değil Allah yapılmış oluyor.- 2 İman ile şereflendirmiş, Allah Azimüşan bu Yükü dağlara yüklemiş onlar Allah korkusundan param parça olmuşlar. Bu Mesuliyeti kabul etmemişler insan kabul etmiş, yüklenmiştir. Haşr suresi. Ayet… 3- Allah C.C. insanı Kendine Yeryüzünde vekil kılmıştır.”Bir kutsi hadiste Biz insanı kendi suretimizde yarattık” Buyurması buna delildir. 4- Sonsuz hayat bahşedilmiştir. 5- Cin ve Meleklerden, bütün mahlûkattan üstün kılmıştır. Maddi üstünlükler -1 Akıl Nimeti verilmiştir. 2- Fikir Nimeti verilmiştir.3- İlim Verilmiştir (Maddi ve Mana âlemlerin keşfi) 4- En temiz en güzel rızıklarla rızklandırılmıştır.5- Sevme ve sevilme hassası verilmiştir. 6- Hayvani Vasıflar (Nefis) Meleki Vasıflar (Maneviyat) Birlikte olması nedeniyle Ve bu iki unsur İnsan vücudunda Mücadele içinde olmaları Ve İnsanın aklıyla bu dengeyi sağlamsı nedeniyle diğer varlıklardan daha üstün vasıflara ulaşmıştır.7- Yeryüzü ve başka dünyalar emrine verilmiştir. Mesala Güneşin Aydınlatması ve ısıtması, Ayın aydınlatması ve takvim vazifesi görmesi, Uydular vasıtasıyla haberleşmenin kolaylaşması Dahası insana uzaya gitme yeteneğinin verilmesi vs.(2)

Aziz dostlar Bu Yazımızda Eşrefi Mahlûkat olan insandan ve insanı insan yapan, insanı şerefli kılan en önemli unsurlardan bir olan AKIL’dan bahsedeceğiz.

İnsanı ayakta tutan akıl nimetidir. Akıl olmasa İnsan evin yolunu bulamaz, ne yaptığını bilemez Kısacası beden denen Maddi ve Manevi yönden çok kıymetli olan bu cihaz bir işe yaramaz Peygamber Efendimizin Aklı olmayanın dini yoktur demesi boşuna değildir. Allah Akla çok değer vermiş ilahi emirleri bile akıl üzerine bina etmiştir. Yanı Aklı bir tarafa koymuş karşısına da dini koymuştur böylece denge sağlanmıştır. Eğer akıl verilmeden din verilmiş olsaydı. İnsanın iradesi seçme hakkı ortadan kalkardı dolayısıyla İnsan ne mesuliyet taşırdı ne hesap olurdu ne mükâfat olurdu ne de ceza tabiidir ki bu durumda Cennet ve cehennemden bahsetmemiz söz konusu olmazdı. Allah azimüşan adıl’dır adaleti asla şaşmaz. Bunun İçin Kuranı Kerimin birçok yeninde bilhassa sure bitimlerinde Akletmezmisiniz, Düşünmezmisisniz sorusuna muhatap oluyoruz. Dolayısıyla yüklenmiş olduğumuz mesuliyet hatırlatılıyor ve Rabbimizin akla ne kadar çok önem verdiği ortaya konuyor.


Dostlar şimdi Akıllı İnsan deyince nasıl bir insan tablosu çizmeye çalışıyoruz onu görelim hep beraber. Toplumda genel kaide şudur halk tabiriyle Evinin yolunu bulabilen veya evine ekmek getirebilen, Bol para kazanan Daha açık ifadeyle mantıklı düşünen toplum içinde mantıklı davranışlar sergileyen insan akılıdır. Bunu haricidekileri Akli dengesi yerinde olmayan insanlar olarak görürüz. Bu bir hastalıktır bu hastalık ya doğuştan olmuştur ya da sonradan her ne olursa olsun tedavisi gerekir. Bu bize göre böyle birde işe İslami açıdan bakalım. O zaman zihnimizdeki akıllı insan portresi değişecektir.(3) Peygamber efendimiz sizin en akılınız dünyasını ve ahretini imar edendir buyuruyor. Bize göre akıllı insan kim idi? Rızkın temin eden toplum içinde tutarlı davranan tutarlı konuşan pekiyi islama göre bu yeterlimi? Elbette yeterli değil eğer Ahret hayatı diye bir mevhum olmasaydı bu yeterli idi Ebedi âlem Yani ahret hayatı olduğuna göre orayla ile ilgili hazırlığı yapmamız gerekiyor. Bu hazırlık nelerden oluşur? Nasıl olmalıdır? Bunu öğrenmek için Allah ve Resulün emirlerine bakıyoruz. Allahu Azimüşan: “ Kim Zerre kadar hayır işlerse karşılığını kim zerre kadar şer işlerse karşılığını görecektir.” buyuruyor. Resullah efendimiz; “ İslam beş Temel üzerine bina edilmiştir.” buyuruyor Bunlar sırasıyla “Kelimei Şahadet getirmek, Namaz kılmak, Oruç tutmak, Zekât vermek gücün yettiğinde Hacca gitmek.” Diğer bir hadisi şerifinde Namaz dinin direğidir buyurmakta böylece namazın ne kadar ehemmiyetli olduğunu Güzel bir benzetmeyle bizlere haber vermektedir. Yine namaz hakkında Efendimiz Sabah namazının sünneti dünya ve içindekilerden hayırlıdır buyurmakta bu durumda bütün gayesi dünya olan ömrünü bu uğurda harcı yan mı yoksa efendimize kulak vererek islamı emirlerini yerine getiren mi akıllı? Düşünmemiz gerekiyor.


Yani kısacası dostlar Akıl nimetiyle birlikte yukarıda da bahsettiğimiz üzere Mesuliyet te geliyor Mesuliyet deyince ne anlamalıyız elbette Allaha kulluğu anlayacağız. Kuranın emir ve yasaklarını anlayacağız Resullahın sünnetine sarılmak gerektiğini anlayacağız. İşte bunu yaparsak ebedi âlemimizi de imar etmiş oluruz.

Soru: Akılı İnsanlardan daha akıllı insanlar var, Dahi dediğimiz Süper Zekâlı tabirini kullandığımız insanlar var (IQ 160 ve üzeri olanlar) bunlar hakkında ne diyorsunuz?

Şunu hemen belirtelim ki Akli noksanlıklar derece, derece olduğu gibi Akılı İnsanlarda farklılık arz eder. Bu konuda hepimizde şu tabirleri kullanırız:” Normal insan, Akıllı insan, En akıllı insan, Süper zekâ ve dahi elbette ki bunlara bir sözümüz yok.(4) Bu Allahın vergisidir.
Allahu Azimüşan Bazısına yüz güzelliği, bazısına sanat yeteneği Bazısına da akıl nimetini fazlaca verilmiştir. Yeri gelmiş iken söyleyelim Kâinata geçmiş ve gelecek içinde dahi den de ileri zekâya sahip tek insan Resullah efendimizdir.

Şimdi bu soruya İslami çerçeveden bakacak olursak cevabımız şu olacaktır. Hepimizin bildiği gibi yeryüzüne dahi insanlar gelmiştir. Kimi Atomu keşfetmiş kimi elektriği bulmuş vs. Bunları görüyoruz bunun yanında şunu da görüyoruz bazılarının Allah’ı bulamadığını bu kadar büyük deha olmalarına rağmen islamı kavrayamadıklarını görüyoruz elbette bunların içinde kavrayanı var İbni Cabir gibi islamın yetiştirdiği dehalar da var. Demekki aklında bir sınırı var kavrayamayacağı ileri noktalar var. İşte bu böyle olduğu için Peygamberler gönderilmiş. Görünen ve görünmeyen Akıl ötesi varlıkların olduğu ortaya çıkmıştır. Ve yine bunu içindir ki Allahu azimüşşan Peygamber göndermediği bir kavmi cehenneme atmaz onları mesul tutmaz. Bu islamın en önemli kurallarından biridir.

Bir örnekle konuyu açıklamaya çalışayım. Diyelim ki bir çocuk dünyaya geldi buna güneş yüzü göstermeyerek bir mağaraya koyduğumuzu düşünelim. Ve bu çocuk burada büyümüş olsun. Şimdi Mağarada karanlıktan başka bir şey görmeyen bu insanın aklı ne kadar işe yarar. Bize karanlıktan öte neyi anlatır elbette ki hiçbir şeyi anlatamaz. Ona ışık gerektir olan biteni görsün fikir yürütsün. İşte bu misalde olduğu gibi insanın akı her şeye kavramaya yetmez Bir ışık gereklidir. o ışıkta Allahın bahşettiği hidayet nurudur. İşte bu deha düzeyindeki ve diğer insanlardan çoğu bu hidayet nurundan mahrum oldukları için Islamın yüceliğini anlayamazlar ve hayatları böyle geçer gider.

Soru: Allah Hidayet nurunu bazısına verip bazısına vermemekle mahrum kalan kullarına zulmetmiş olmuyor mu?

Hâşâ Asla böyle bir şey söz konusu değildir. Bu sorunuzu kader mevzuunu açarak cevaplamamamız gerekir. Kader mevzuu çoğumuza karışık gelir. Asında olayın aslı şudur. Kâinatın sahibi Varlık âlemini yaratman nice yıllar önce yaratacağı insanları yeryüzüne gönderdiğinde bu insanların neler yapacağını nasıl bir davranış ve tutum içinde olduklarını bilmiş bu bilgiler lehvi Mahvuza kaydedilmiş. Dünya kurulup insanlar vaki saati geldiğinde yeryüzüne indirilince Levhi Mahfuzdaki kayıtlı bilgiler doğrultusunda hareket etmemeye başlamaktadırlar işte buna kader diyoruz. Bu duruma göre Allahın kullarına müdahalesi söz konusu değil Burada şu hataya düşmemek gerekir kullar hiçbir zaman fillerinin yaratıcısı değillerdir buna peygamberlerde dâhil hiç kimsede güç kuvvet yoktur. Hayrı da şerri de yaratan Alahtır İnsan irade eder Allah yaratır. Hayra veya şerre yönelmesi insanın iradesi doğrultusunda olduğundan insan kendi tercihinin bedelini cennet girmek veya cehennem atılmakla öder Tabii ki Allah Kulunun şerre yönelmesine razı olmaz görüldüğü gibi burada Allahı adaletsizlikle suçlamaya asla hakkımız yoktur. İşte ehlisünnet inancında buna cüzi irade denir. Elbette insanın seçemediği Rabbimizin dilemesiyle olan şeylerde vardır. Mesela insanın dağacağı yeri, annesini, babasını vb. Rabbimiz belirler. Bunlar iradeyi etkileyecek unsurlar değildir. Bir kişi kâfir olacaksa dünyanın en dindar ülkesinde doğsa ve hatta en dindar anne babadan dünyaya gelse bile o bu ortamda yine küfrü girer. Bu konuda örnek verecek olursak Mesala Lut Alayhiselamın hanımı. Kocasına iman etmedi. Nuh Alayhisalamın oğlu Peygamber babasına iman etmedi oysaki o ulu lazam peygamberin elinde yetişti bunun tersini düşünü Asiye anamız firavunun sarayında yaşadı firavuna değil. Musanın rabbine Kâinatın gerçek sahibine inandı

Dostlar kısacası demek istediğimiz şudur. Eğer kişi aklıyla iradesiyle islamı tercih etmişse Allah azimüşşan onun önüne hidayet nurunu koyar o kişi ileriyi aydınlık görür. Eğer kişi küfrü yani islamdan başka bir dini tercih ederse onu aklıyla baş başa bırakır. Hidayet nuruna ulaşamayınca da küfür bataklığında dolaşır durur. Tabi ki imtihanı kaybetmiş olur.

Konunun daha iyi anlaşılması için bir meseleyi daha anlatarak bu mevzuuyu bitirelim. Allahı azimmüşan ruhları yaratıp bir araya topladı ve Ben sizin Rabbiniz değimliyim diye sordu. Bu sesi duyanlar bir kısmı hemen secdeye vardı arkanından bir gurup daha secdeye vardı. Onun arkasından bir gurup daha. Bir kısmı en son secdeye vardı buna karşılık bir kısmı secdeye vardı geri doğruldu. Bir kısmı ise hiç secdeye varmadı. Bu arada hepsi de bela evet sen bizim rabbimizsin dediler.

Burada İlahi sedayı duyup ilk secdeye varanlar Peygamberler oldu ikinci gurup Veliyullah oldu üçüncü gurup ise müminler oldu Secdeye varan en son gurup Kâfir iken Müslüman olanlar. Secdeden geri kalkanlar Müslüman iken kâfir olanlar. Hiç secdeye varmayanlar ise kafirler topluluğu oldu.

Aziz dostlar son olarak diyorum ki işte bizim inanç yönünden ne olacağımız bu vakitte belli oldu. Orda ruhlar birbirini tanıdı. Kaynaştı yeryüzünde ilk defa gördüğümüz aşinalık oradan gelmektedir. Bazen birini görsek deriz ya;” Ben seni bir yerlerde görmüş gibiyim.” Hayır, doğrusu dünyada bir yerde görmedin ruhlar âlemindeki görüşmenden dolayı o kişiye yakınlık duydun tabii ki dünyaya gelince o âlemde olanları unuttuğun için orada verdiğin sözü de hatırlamıyorsun tanışıp görüştüğün kişileri de. Oysak ki Allahu azimüşan kitabı keriminde bunun böyle olduğunu haber veriyor. Dostlar bütün ruhlar Rabbimize Bela evet sen bizim rabbimizsin dedikten sonra Âlemlerin Rabbi bütün ruhları bir yerde topladı İmtihan için sırası geleni yeryüzüne göndermekte böylece dünya hayatı başlamaktadır.

Soru Mademki her şey orada belli oldu insanın yeryüzüne gönderilmesine ne gerek var?

Elbette bu gerekli eğer insanlar oradan cennete veya cehenneme sevk edilseydi cehennemliklerin itiraz hakkı doğardı cennetliklerde daha iyi bir dereceye ulaşabilirdik yaşasaydık diyebilirdi(5) bunu önlemek ve kendilerini kendilerine şahit tutmak için rabbimiz mesul tuttuklarını yeryüzüne göndererek sınamaktır. Nitekim Kâfirler Rabbimiz bizi dünyaya geri gönder Rızana uygun yaşayalım diye talepte bulunacaklar. Rabbimiz buna karşılık size peygamberler gelmedi mi? kitap gelmedi mi? uyarıcı âlimler yok muydu? Neden kulak vermediniz diye azarlayacak ve yine diyeceki siz bir değil birçok defa dünyaya göndersem yine inançlızlıkdta direnirsiniz verdiğiniz sözü unutursunuz buyuracak. Allahu Azimüşan bizler bu hallere düşürmesin Doğru istikametten ayırmasın. Aklımızı doğru ve faydalı işlerde kullanmayı nasibi müyesser eylesin Âmin. M. Rıza Özcan


--------------------------------------------------------------------------------------------------------





1- Kuranda Belirtildiği üzere Allah azimüşşan insanı yaratmayı dilediğinde ve melekler bundan haberdar olunca:”Ey Rabbimiz yeryüzünde kan dökecek, can yakacak varlık mı yaratacaksın? ( biz sana en güzel şekilde ibadet ediciler değimliyiz?) dediler bunun üzerine Rabbimiz Âdem Aleyhi selamı yarattı ve ona eşyanın isimlerini öğretti. Önce Meleklere:” Bunların isimlerini söyleyin bakalım buyurdu.” melekler cevap veremediler. Bu kez Allahu taala Âdem Atamıza:” Ey âdem sen söyle.” buyurdu bu emir üzerine âdem babamız bütün eşyaların ismini bir, bir saydı. Melekler Allaha asi geldiklerini düşünerek korkuyla secdeye vardılar tövbe ettiler; “ Rabbimiz biz bilmeyiz sen bilirsin dediler.” Yüce rabbimiz:” Elbette sizin bilmediğinizi ben bilirim.” buyurdu. ( Bakara suresi 30-33 ayetler) Bu ayeter başka manalar da taşımakla birlikte Rabbimizin ilme verdiği değer ne güzel anlaşılıyor. İşte bunun içindir ki Yüceller yücesi Mevla’mız Kuranın ilk emrinde: “Yaratanın adıyla OKU” buyurmuyor mu? Bu konuda derin, derin düşünmemiz gerektiği kanaatindeyim.
.

2- Rabbimizin insana verdiği nimetler konusunda Bizim tespit ettiklerimiz bu nimetlerin tamamı olmayıp en önemli olanlardan bazılarıdır. Mesala insana meleki hassalar verilmişse meleklerde bulunan birçok özellik insana verilmiş artılardır.Yine İnsana nefis verilmesi nedeniyle hayvanı sıfatlarda verilmiştir. Ayrıca hırs tamah kin nefret veya güzel hasretlerden de söz edecek olursak sadakat, doğruluk, adalet vb birçok özellikler verilmiştir. Bununla birlikte İnsan esfele sefiline düşme tehlikesine veya en uç noktaya yükselme şansına sahiptir. Bunun için Rabbimiz:” Biz İnsanı en güzel şekilde yarattık.” demiştir. Ve yine demiştir ki:” Onlar (kâfirler ve nefsinin kölesi olanlar.) Hayvanlar gibidir hatta daha da aşağıdırlar.”evet hayvanda bir özellik vardır. İnsanda birçok özellik vardır. Bun kötüye kullanması felaketten de ötedir. Allah cümlemizi böyle olmaktan muhafaza eylesin.

3-Bu aciz inanlara; her olaya İslami çerçeveden bakmayı tavsiye ediyorum. Şunu da hatırlatayım bu tavsiye benim şahsi görüşüm değil kâinatın sahibinin emridir.

4- Bu konuda İslam ülkeleri büyük çaba içinde olsalar ne güzel olurdu. IQ sü yüksek olan çocukları tespit edip özel eğitime tabi tutarak İslama, Bilime, İnsanlığa hizmet için yetiştirseler bundan hem ülkeler hem insanlık kârlı çıkardı. Avrupa bunu yapıyor sanırım. İslam ülkeleri de bir an önce harekete geçmeli, bu konunda gereğini yapmalıdır. Hatta bu konuda talep olursa iş adamlarımızın maddi desteği seve, seve sağlayacakları inancındayım.

5- Nitekim İnsan Münker ve Nekir’in ve diğer bazı meleklerin şahitline rağmen. Hatta Amel Defterinde bütün yaptıklarının yazılı olduğunu görmesine rağmen yine de inkâr edecek, Rabbimizin Kuranda buyurduğu gibi inkârcı kişinin azaları yaptıklarını haber verecektir. Bu durumda günahkârın günahlarını inkâr edecek durumu kalmayacaktır.
 
Üst