Ahmet Laçin Şiirleri

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
DÖKÜLÜN



Dökülün Fırat’tan Dicle’den dökülün,
Dökülün Nil’den akmak için dökülün,
Dökülün Siyonizm’i yakmak için dökülün,
Dökülün tağutları yıkmak için dökülün.
Eyy ağalar eyy bacılar!
Mahal vermeyin leheplere, cehillere, cahillere
Dökülün beyinlere, zihinlere, fikirlere
Dökülün zalimlerin çürümüş yüreğine
Dökülün alev alev kralların kadehine.

Duvarlar bizimdir, meydanlar bizim, dağlar bizim
Karalayın mürekkeple kayaları taşları
Paralayın arsızları ve hayâsız başları
Dökülün hücrelere mazlumların kanı için
Dökülün zindanlara ilimleri infak için
Dökülün kuyularda karanlığın zifirine
Dökülün alçakların, barbarların küfrüne.

Tunus bizimdir, Libya bizim, Mısır ve Yemen bizim
Fas bizimdir, Bahreyn bizim, Cezayir ve Ürdün bizim
Kudüs bizimdir, Halep bizim, Şam ve İdlip bizim
Devrim bizimdir, direniş bizim, bastığımız arz bizim
Dökülün diktaların seslerini kısmak için
Dökülün küfürleri darağacına asmak için
Dökülün gözlerine İbrahim’in yaşı için
Dökülün kurban diye İsmail’in başı için
Dökülün cümlelere Muhammed’in dişi için
Devirin taşları, putları, betonları
Devirin çimentonun altında yatanları
Devirin yağlı ilmeğin ucundan tutanları
Devirin kana kana haramları yutanları.

Kitaplar bizimdir, kalemler bizim
Meydanları donatın secdelere dökülün
Dökülün Allah için ayet ayet dökülün
Dökülün kalemlerin kelamına dökülün
Dökülün sayfaların tozlarına dökülün.
----------
Ahmet Laçin / Haksöz-Haber
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Mevsimsiz Yeşerenlerin Öyküsü


Görüyor musun kardeş mevsimsiz yeşerenleri?
Yazın çorak toprağından, kışın ak örtüsünden çıkıyorlar
Şehadetin tohumuyla filizlenen şehitlerdir onlar
Uhud’dan toprağa bin selam çakıyorlar.
İşte onlar zaman bilmeyen özgürlüğün suvvarları,
Ve engel değildir onlara küfrün isyan duvarları
Toprağın damarlarından süzülürler dünyaya
Bazen tel örgülerin dikenine akarlar
Bazen de namlunun ucuna…
Özgürlüğün sağanağına karıştılar mı!
Yağarlar Ebrehe’nin kan kokan tacına.

Duyuyor musun kardeş tevhid ordusunun ayak seslerini?
Geliyorlar işte
Şam’ın sahabe mezarlığından
Kahire’nin zindanlarından
Diyarbekir’in Şeyh Sait meydanından geliyorlar…

Asacaklar İslam sancağını
Halep’in kalesine
Mısır’ın piramidine
Aksa’nın kubbesine asacaklar…
Ve dalgalandıracak onu;
Uhud’un rüzgârı,
Bedir’in bahozu
Hayber’in fırtınası dalgalandıracak…

Görüyor musun kardeş mevsimsiz yeşerenleri?
Bazen Muhammed’in kolunda
Bazen Ahmed’in bacağında yetişirler.
Bazen minik bir bebeğin cansız bedeninde
Bazen bir babanın hawarlı kucağında yetişirler.
Ve haykırmayı bir annenin gözyaşında öğrenirler
Savaşmayı ise varil yağmurunun şiddetinde,
Yaşamayı tükenmişliğin girdabında severler,
Ölmeyi ise meydanların direnişinde…

Gördün mü kardeş zamansız gelenleri?
Şeyh Şerif’in bağımsızlığıdır gelen
Zeynep Gazali’nin direnişidir…
Bazen zindanların karanlığından gelirler
Bazen açlığın ölüm kokan gecelerinden…
Katır sırtındaki ağıtlarıdır Mezopotamya’dan duyulan,
En iyisi mi kardeş sen uçakların bombasını selam say!!
Çünkü onlar ya cennet kokarlar ya da kaçak çay…

İşte mevsimsiz yeşerenlerin öyküsüdür bu.
Kursaklarında pişirilen balçığın izi vardır
Heybelerinde aslan kemiğinden sapan
Kalplerinde Allah’ın sözü vardır
Göğüslerinde Golyat’ı deviren iman…

Ahmet Laçin / Haksöz-Haber
 
Üst