Açıklamalı İsimler Sözlüğü

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TAİR: (Ar.) Er. - Uçan, uçucu.
TAİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tair).
TAKAT: (Ar.) Er. - Güç, kuvvet.
TAKDİR: (Ar.) Er. 1. Beğenme, değer verme. 2. Allah'ın isteği, Allah'ın yazdığı. İnsan için tesbit edilen hayat çizgisi.
TAKDİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Takdir).
TAKİ: (Ar.) Er. - Günahtan haramdan kaçınan, dinine bağlı.
TAKİYYUDDİN: (Ar.) Er. - Dinde muttaki, Allah'tan hakkıyla korkan kişi.
TAKRİN: (Ar.) Er. - Beraber bulundurma, yaklaştırma.
TAKRİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Takrin).
TAKVA: (Ar.). - Allah korkusuyla dinin yasak ettiği şeylerden çekinme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAC: (Fars.) Er. 1. Ses, seda, çığlık. 2. Meşale. 3. Kavga.
TALAŞ: (Tür.) Er. 1. Yelin kaldırdığı toz. Fırtına, kasırga. 2. Can sıkıntısı. 3. Köşe. 4. Oğuzların 24 boyundan biri.
TALAT: (Ar.) - Yüz, çehre. Yüz güzelliği. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALAY: (Tür.) Er. 1. Deniz, büyük nehir, taloy. 2. Çok fazla.
TALAYER: (Tür.) Er. - Deniz eri, denizci.
TALAYHAN: (Tür.) Er. – Denizlerin hakanı, hükümdarı.
TALAYKAN: (Tür.) Er. - Denizci kanı taşıyan.
TALAYKUT: (Tür.) Er. - Kutsal deniz.
TALAYMAN: (Tür.) Er. – Deniz adamı, denizci.
TALAZ: (Tür.) Er. - Kasırga, fırtına.
TALHA: (Ar.) Er. 1. Zamk ağacı. 2. Talha b. Ubeydullah. İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri, cennetle müjdelenmiştir.
TALİA: (Ar.) Ka. 1. Tulu eden, öncü. 2. Talih, şans, kısmet.
TALİB: (Ar.) Er. 1. Talep eden arayan, isteyen; istekli. 2. Alıcı müşteri. 3. Medrese talebesi, talebe. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TALİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Talib).
TALİH: (Ar.) Er. - Şans, talih, kader.
TALİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Talih).
TALİK: (Ar.) Er. 1. Güleryüzlü. 2. Düzgün söz söyleyen.
TALİYE: (Ar.) Ka. 1. Sonradan gelen, bir şeyin arkası sıra giden. İkinci derecede olan. 2. Kur'an okuyan.
TALU: (Tür.). 1. Seçkin, seçilmiş, güzel. 2. İki kürek kemiği arası. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TALUY: (Tür.) Er. - Deniz, okyanus, talay.
TALUT: (İbr.) Er. - Bakara suresinde İsrailoğulları hükümdarlığına Allah tarafından tayin edilen ve az bir askerle Calut'un ordularını yok eden komutan.
TAMAY: (Tür.). - Dolunay, ayın ondördü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAMER: (Tür.) Er. - Nitelikli, saygın kişi.
TAMERK: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli kimse.
TAMERKİN: (Tür.) Er. - (bkz. Tamerk).
TAMKOÇ: (Tür.) Er. - Koç gibi güçlü.
TAMKUT: (Tür.) Er. - Çok mutlu, talihli kimse.
TAN: (Tür.) 1. Güneş doğmadan önceki alacakaranlık, şafak vakti. 2. Sabah, akşam esen serin esinti. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAÇAN: (Tür.) Er. - Sabah alacakaranlık.
TANAK: (Tür.) Er. - Garip, tuhaf, şaşırtıcı.
TANALP: (Tür.) Er. - Aydın, bilge yiğit.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TANALTAN: (Tür.) Er. - Tan - altan.
TANALTAY: (Tür.) Er. - Tan - altay.
TANAY: (Tür.) - Şafak ve ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANAYDIN: (Tür.) Er. - Aydınlık şafak.
TANBAY: (Tür.) Er. - Tan - bay.
TANBEK: (Tür.) Er. - Aydın bey.
TANBERK: (Tür.) Er. - 1. Şafak çizgisi. 2. Parlayan şimşek..
TANBEY: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık kimse.
TANBOLAT: (Tür.) Er. - Tan renginde çelik.
TANCAN: (Tür.) Er. - Önü aydınlık kimse.
TANDAN: (Tür.) - Tan vaktinde doğan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANDOĞAN: (Tür.) Er. - Ağaran şafak.
TANDOĞDU: (Tür.) Er. - Tan vakti doğan kimseye verilen isim.
TANDORUK: (Tür.) Er. - Dorukların ilk ışıklarla aydınlanması.
TANEGÜL: (Tür.) Ka. - Biricik gül.
TANER: (Tür.) Er. - (bkz. Tan).
TANFER: (t.f.i.) Er. - Tan vaktinin yan aydınlığı.
TANGÜN: (Tür.) Er. - Şafakla başlayan aydınlık gün.
TANIN: (Tür.) Er. - Herkesçe adın duyulsun, ünlen.
TANIR: (Tür.) Er. - Anımsar, bilir. Bilip ayıran, seçen.
TANIRCAN: (Tür.) Er. - Cana yakın. Çabuk tanışıp yaklaşan.
TANIRER: (Tür.) Er. - (bkz. Tanır-can).
TANJU: (Tür.) Er. - Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan.
TANKAN: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık, temiz soydan gelen.
TANKOÇ: (Tür.) Er. - Tan koç.
TANKUT: (Tür.) Er. - Kutlu, uğurlu sabah.
TANÖREN: (Tür.) Er. - Şafakta çalışan.
TANPINAR: (Tür.) Er. - Tan pınar.
TANSAN: (Tür.) Er. - Tan gibi aydınlık, temiz adı olan. .
TANSEL: (Tür.) Ka. - Tan sel.
TANSELİ: (Tür.) Ka. - Tan seli.
TANSIK: (Tür.) Er. 1. İnsanın aklnının alamayacağı, şaşırtıcı, olağanüstü olayı mucize. 2. Özlem, hasret. 3. Değerli, kıymetli. 4. Tatlı, nefis.
TANSOY: (Tür.) Er. - Şafak gibi aydınlık soyu olan.
TANSU: (Tür.) - Şafağın aydınlattığı su. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANUĞUR: (Tür.) Er. - Uğurlu, mübarek sabah vakti.
TANVER: (Tür.) Er. - Şafak gibi ışık saç, aydınlat.
TANYEL: (Tür.) - Şafak vakti esen rüzgar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYELİ: (Tür.) - Tan vakti esen yel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYERİ: (Tür.) - Güneş doğmak üzereyken, ufukta hafifçe aydınlanan yer. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYILDIZ: (Tür.) - Çoban yıldızı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TANYOL: (Tür.) Er. - Şafak yolu, aydınlık yol.
TANYOLAÇ: (Tür.) Er. - Aydınlığa götüren, yol açan.
TANZER: (Tür.) - San, altın renginde tanyeri. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAPGAÇ: (Tür.) Er. - Ünlü. Aziz.
TAPIK: (Tür.) Er. 1. Saygı, hürmet. 2. İkram, hizmet.
TARA: (Fars.) - Yıldız, necim. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARAB: (Ar.) - Sevinç, şenlik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARABENGİZ: (Fars.) Ka. - Sevindirici, coşturucu.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TARAİF: (Ar.) Ka. - Az bulunur, ince şeyler.
TARAN: (Tür.) Er. 1. Geniş alan. 2. İn. 3. Kuş ya da balık kümeleri.
TARANCI: (Tür.) Er. - Rençper, çiftçi.
TARAVET: (Ar.) Ka. - Güzellik, tazelik, genç.
TARDU: (Tür.) - Armağan, hediye. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARHAN: (Tür.) 1. Oğuzlarda demirci ve zanaatçı ustaları. 2. Esnaf temsilcileri. 3. Büyük toprak sahipleri, büyük tüccarlar. 4. Han ve komutan unvanı.
TARHUN: (Ar.) - Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÂRIK: (Ar.) Er. - Sabah yıldızı, zühre, venüs, yol. Tarık b. Ziyad (Öl. Şam 720): Berberi asıllı İslam komutanı. Cebeli Tarık'ı geçip İspanya'yı fethetti. İslam egemenliğini sağlayıp Endülüs İslam Devleti'nin kurulmasını sağladı.
TARIM: (Tür.) 1. Göllere, kumluklara dökülen çay kollan. 2. Verim almak için toprak üzerinde yapılan çalışmaların tümü. 3. (Uygurca'da) kadınlara verilen bir unvan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TARIMER: (Tür.) Er. - Tarımla uğ­raşan kimse.
TARKAN: (Tür.) Er. 1. İslam'dan önce Türklerin kullandığı, vekil, vezir, bey gibi unvan. 2. Ayrıcalıklı, saygın kişi.
TARİM: (Fars.) Ka. 1. Çardak. Kubbe. 2. Gökyüzü.
TASVİR: (Ar.) Ka. 1. Betimleme. 2. Resim.
TAŞAN: (Tür.) - Coşkulu, taşkın. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞBOĞA: (Tür.) Er. - Taş gibi sert, boğa gibi güçlü kimse.
TAŞCAN: (Tür.) Er. - Taş gibi sağlam kimse.
TAŞDEMİR: (Tür.) Er. - Taş ve demir gibi güçlü, sağlıklı.
TAŞEL: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü el.
TAŞER: (Tür.) Er. - Sağlam güçlü kimse.
TAŞGAN: (Tür.) - Pınar, kaynak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKAN: (Tür.) Er. - Sağlam, güçlü soydan gelen.
TAŞKIN: (Tür.) Er. 1. Taşmış halde bulunan. Coşkun. Aşırı. 2. Akarsuların yatağa sığmayacak miktarda su taşıması sırasında meydana gelen su yayılması olayı.
TAŞKINAY: (Tür.) - (bkz. Taşkın). -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAŞKINER: (Tür.) Er. - Coşkulu, coşkun kimse.
TAŞTEKİN: (Tür.) Er. - Emin, dayanılır, sağlam kişi.
TATAR: (Tür.) 1. Bir Türk kavmi. 2. Posta sürücüsü. 3. Gül zambak gibi çiçeklerin açılmamış goncaları. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TATU: (Tür.) - Barış, sulh. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAVGAÇ: (Tür.) Er. - Çekicilik, cazibe.
TAVİL: (Ar.) Er. 1. Uzun. Çok süren. 2. Aruzda bir ölçek.
TAYBARS: (Tür.) Er. - Pars gibi güçlü tay (çocuk).
TAYBE: (Ar.) - Medine-i Münevvere. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYCAN: (Tür.) Er. - Genç ve güçlü kimse.
TAYF: (Ar.) 1. Görüntü. 2. Bileşik bir ışık demetinin bir pirizmadan geçtikten sonra ayrıldığı basit renklerden oluşmuş görüntü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYFUN: (Tür.) Er. - Büyük okyanus ve Çin Denizi'nde görülen şiddetli fırtına.
TAYFUR: (Ar.) Er. 1. Küçük bir kuş türü. 2. Tayfuriye tarikatını kuran Beyazıd Bestami Ebu Zeyd Tayfur'un adı.
TAYGAR: (Ar.) Er. - Uçan uçucu. Gaza dönüşen.
TAYGUN: (Tür.) Er. - Çocuk, torun.
TAYGUNER: (Tür.) Er. - Erkek torun
TAYI: (Ar.) Er. - Bir işi kendi isteğiyle yapan.
TAYKARA: (Tür.) Er. - Esmer, ka-rayağız çocuk.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TAYKOÇ: (Tür.) Er. - Tay - koç.
TAYKURT: (Tür.) Er. - Tay - kurt.
TAYKUT: (Tür.) Er. - Kutlu uğurlu çocuk.
TAYLAK: (Tür.) Er. 1. Yeni doğmuş at yavrusu. Biniye gelmiş iki yaşında at yavrusu. Deve yavrusu. 2. Yaramaz çocuk.
TAYLAN: (Tür.) 1. İnce, kibar, güzel, boylu boslu kimse. 2. Çok yağmur yağdığı halde işlenebilir toprak. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TAYMAN: (Tür.) Er. - Genç, taze, toy kimse.
TAYMAZ: (Tür.) Er. - Düşmeyen, kaymayan, dengeli kimse.
TAYUK: (Tür.) Er. - İnce, kibar genç.
TAYYİB: (Ar.) Er. 1. İyi, hoş, güzel ala. 2. Helal, çok temiz. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
TAYYİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tayyib).
TAZE: (Fars.) Ka. - Körpe, genç.
TAZEGÜL: (Fars.) Ka. - Yeni açan gül.
TAZİM: (Ar.) Er. - Ululama, büyük sayma. Saygı gösterme, ikram etme.
TAZİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Tazim).
TEALİ: (Ar.) Er. - Yükselme, ululanma.
TEBAR: (Fars.) Er. - Soy.
TEBER: (Fars.) Er. - Küçük balta. Dervişlerin kullandıkları uzun saplı küçük balta. Meşin kesmek için kullanılan araç.
TEBERHUN: (Fars.) Er. - Kızıl söğüt, tarhun.
TEBESSÜM: (Ar.) Ka. - Gülümseme.
TEBŞİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tebşir).
TECELLA: (Ar.) Ka. - (bkz. Tecelli).
TECELLİ: (Ar.) Er. 1. Görünme, belirme. 2. Kader, talih. 3. Allah'ın lütfuna erişme.
TECEN: (Tür.) - Mağrur, gururlu. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TECER: (Tür.) 1. Becerikli. 2. İç Anadolu'da sıradağ. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TECİK: (Tür.) Er. - Tutumlu, idareli tasarruflu.
TECİMEN: (Tür.) Er. - Ticaret adamı, tüccar. 2. Tutumlu, idareli.
TECİMER: (Tür.) Er. - Tüccar.
TECMİL: (Ar.) Er. - Süs, tezyin.
TEDÜ: (Tür.) - Bilge, zeki, anlayışlı kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEFHİM: (Ar.) Er. - Anlatma, bildirme.
TEHEMTEN: (Fars.) Er. - İri yan, boylu boslu yiğit. Eski İran kahramanı Zaloğlu Rüstem'in lakabı.
TEHİYYE: (Ar.) Ka. 1. Selam. Selam verme. 2. Hayır dua etme. 3.. Beka. 4. Mülk, malikiyyet.
TEKALP: (Tür.) Er. - Eşsiz, benzersiz yiğit.
TEKAY: (Tür.) Er. - Eşsiz ay.
TEKCAN: (Tür.) Er. - Çok değerli, eşsiz kimse.
TEKDOĞAN: (Tür.) Er. - Eşsiz, benzersiz doğmuş olan.
TEKECAN: (Tür.) Er. 1. Mert, sözünde duran. Özü sağlam kimse. 2. Çayırlarda biten bir bitki.
TEKGÜL: (Tür.) Ka. - Gül ailesi içinde benzeri olmayan güzellikte. Yalnız gül.
TEKİN: (Tür.) Er. 1. Boş, ıssız. 2. Sakin, rahat, uslu. İçinde kötülük bulunmayan. 3. Tek, eşsiz. 4. Uyanık, tetikte. 5. Şehzade, prens. 6. Uğurlu.
TEKİNALP: (Tür.) Er. - Tek ve eşsiz yiğit.
TEKİNAY: (Tür.) Er. - Biricik ve hayırlı ay.
TEKİNDAĞ: (Tür.) Er. – Uğurlu dağ.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TEKİNEL: (Tür.) Er. - Hayırlı el.
TEKİNER: (Tür.) Er. - Tek, eşsiz ve hayırlı kimse.
TEKİNSOY: (Tür.) Er. - İyi soydan gelen kimse.
TEKMİL: (Ar.) Er. - Kemale erdirme. Bitirme, bitirilme, tamamlanma, tamamlama. Tam, eksiksizce, bütün, hep.
TEKMİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tekmil).
TEKRİM: (Ar.) Er. - Ululama, saygı gösterme.
TEKRİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Tekrim).
TEKSEN: (Tür.) - Sen teksin, eşsizsin anlamında. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEKSOY: (Tür.) Er. - Eşsiz bir soydan gelen.
TELMİYE: (Ar.) Ka. 1. Parıldatma, renk renk yapma. 2. Dizeleri başka başka dillerde olan koşuk, manzume yapma.
TELVİN: (Ar.) Ka. - Renk verme, boyama.
TEMAŞA: (Ar.) Ka. 1. Hoşlanarak bakma, seyretme. 2. Gezme, gezi.
TEMCİT: (Ar.) Er. 1. Ululama, ağırlama. 2. Sabah ezanından sonra okunan, Allah'ın ululuğunu anlatan dua.
TEMDİH: (Ar.) Er. - Çok övme.
TEMDİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Tem-dih).
TEMEL: (Yun.) Er. 1. Yapılardan toprak içinde kalan ve yapıya dayanak teşkil eden duvar ve taban kısımları, koyuk. Bu kısımların yapılması için açılan çukur. 2. Asıl, esas. 3. Dayanak. 4. Belli, başlı en mühim.
TEMENNA: (Ar.) Ka. - El ile selam verme. - (bkz. Temenni).
TEMENNİ: (Ar.) Ka. - Dileme, istek, dilek.
TEMİM: (Ar.) Er. 1. Nazar boncuğu, nazarlık. 2. Beşinci Fatımî halifesi el-Aziz'in kardeşinin adı.
TEMİME: (Ar.) Ka. - Nazar boncuğu, nazarlık.
TEMİRCAN: (Tür.) Er. - Demir gibi sağlam kimse.
TEMİRHAN: (Tür.) Er. - Demir gibi sağlam güçlü hükümdar. - Timur han.
TEMİRKUT: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü ve uğurlu.
TEMİZALP: (Tür.) Er. 1. İyi ahlaklı kimse. 2. Temiz yapılı ve yiğit.
TEMİZCAN: (Tür.) Er. - İçi temiz olan kimse.
TEMİZEL: (Tür.) Er. - Dürüst kimse.
TEMİZER: (Tür.) Er. - Dürüst kimse.
TEMİZHAN: (Tür.) Er. - İyi vasıflı lider.
TEMİZKAL: (Tür.) Er. - Her zaman doğru ve dürüst kal.
TEMİZKAN: (Tür.) Er. - Temiz soydan gelen.
TEMİZÖZ: (Tür.) Er. - Özü temiz, dürüst olan.
TEMİZSAN: (Tür.) Er. - Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
TEMİZSOY: (Tür.) Er. - Temiz ve dürüst soydan gelen.
TEMRE: (Ar.) Ka. - Hurma.
TEMREN: (Tür.) Er. - Ok, kargı gibi delici silahların ucundaki sivri demir.
TEMÜR: (Tür.) Er. - Demir.
TENAY: (Tür.) Ka. - Ay gibi beyaz, parlak tenli.
TENDUBAY: (Tür.) Er. - Yiğit, cesur erkek.
TENDÜ: (Moğ.i). - Yiğit, cesur. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TENGİZ: (Tür.) Er. - Deniz.
TENGİZALP: (Tür.) Er. - Denizci yiğit.
TENNUR: (Tür.) Ka. - Teni nur gibi aydınlık, berrak olan güzel.
TENŞİT: (Ar.) Er. - Şenlendirme, keyiflendirme.
TENVİR: (Ar.) Er. - Aydınlatma, ışıklandırma.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TENZİL: (Ar.) Er. - İndirme, aşağı düşürme. Azar azar indirme (Kur'an'ın).
TENZİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tenzil).
TEOMAN: (Tür.) Er. - Hun imparatoru Mete'nin babası.
TERAKKİ: (Ar.) Er. - İlerleme, yükselme, gelişme.
TERCAN: (Tür.) 1. Genç, taze, delikanlı. 2. Kırmızı buğday. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEREN: (Fars.) Ka. - Nesteren denen gül.
TERİM: (Tür.) - Bilim ve sanat kavramlarından birini anlatan sözcük. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TERLAN: (Tür.) Er. - San renkli, büyük pençeli, kartala benzeyen bir kuş.
TESLİYE: (Ar.) Ka. - Teselli verme, avutma.
TESMİ: (Ar.) Er. - İşittirme, işittirilme, duyurma.
TESMİN: (Ar.) Er. 1. Sekizleme, sekize çıkarma. 2. Paha biçme, biçtirme.
TESNİM: (Ar.) Ka. - Cennet suyu, cennetteki ırmaklardan birinin adı.
TESRİR: (Ar.) - Sevindirme, sevindirilme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TESRİYE: (Ar.) Ka. - Sıkıntıyı, gamı, kederi yok etme.
TEŞCİ: (Ar.) Er. - Yüreklendirme.
TEŞERRU: (Ar.) - Şeriata göre davranma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEŞERRÜF: (Ar.). - Şereflenme, şeref bulma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEŞNE: (Fars.) Er. - Susamış. Çok istekli.
TEŞNEDİL: (Fars.) Ka. - Can ve gönülden istekli.
TEŞRİFE: (Ar.) Ka. - Şereflendirme, onurlandırma.
TETİKER: (Tür.) Er. - Uyanık, çevik, becerikli kimse.
TEOMAN: (Tür.) Er. - Oğuz Han'ın babası.
TEVEKKÜL: (Ar.) Er. - Her şeyi Allah'a bırakarak, yargıya boyun eğme.
TEVFİK: (Ar.) Er. 1. Uydurma, uygun düşürme. 2. Başarıya ulaştırma. 3. Allah'ın yardımına kavuşma.
TEVFİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Tevfik).
TEVHİD: (Ar.) Er. 1. Birkaç şeyi bir araya getirme. 2. Allah'ın birliğine inanma. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TEVHİDDİN: (Ar.) Er. - Dinin birliği, birleştiriciliği. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
TEVHİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tevhid).
TEVİL: (Ar.) Er. - Durum, biçim. Süs.
TEVİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Tevil).
TEYMİN: (Ar.) Er. - "Uğurlu olsun" demek.
TEYMULLAH: (Ar.) Er. - Allah'a hizmet eden, itaat eden.
TEZAL: (Tür.) Er. - Çabuk ol.
TEZALP: (Tür.) Er. - Çabuk, hızlı yiğit.
TEZAY: (Tür.) - (bkz. Tezal). - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZCAN: (Tür.) - Telaşlı, heyecanlı, beklemeye dayanamayan, sabırsız. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZEHHÜR: (Ar.) Ka. - Çiçeklenme.
TEZEL: (Tür.) - Çabuk iş gören, becerikli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TEZER: (Tür.) Er. - Çabuk hızlı, çevik kimse.
TEZEREN: (Tür.) Er. - Çabuk ulaşan, erişen.
TEZKAN: (Tür.) Er. - Kanı kaynayan, heyecanlı kimse.
TEZVEREN: (Tür.) Er. - Duyarlı, reaksiyoner.
TINAL: (Tür.) Er. - Soluk al, yaşamını sürdür.
TINAZ: (Tür.) Er. - Ot ya da saman yığını.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TIRAZ: (Ar.) 1. İpek ve sırma ile işleme. Elbiselere nakışla yapılan süs. 2. Üslup, tutulan yol. 3. Döviz. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TİBET: (Tür.) Er. - Çin'in batısında bağımsız bir bölge.
TİCAN: (Ar.) Ka. - Taçlar.
TİGİN: (Tür.) Er. - (bkz. Tekin).
TİHAME: (Ar.) - Mekke-i Mükerreme. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TİLAL: (Ar.) Er. - Tepeler.
TİLMAÇ: (Tür.) Er. - Dilmaç, çevirmen.
TİMUÇİN: (Tür.) Er. 1. Moğol imparatorluğunun kurucusu Cengiz'in asıl adı. 2. Katı, sağlam demir.
TİMUR: (Tür.) Er. 1. Demir. 2. Türk- Moğol imparatoru.
TİMURCAN: (Tür.) Er. - Demir gibi sağlam ve güçlü.
TİMURHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Timur).
TİMURKAN: (Tür.) Er. - Demir gibi güçlü soydan gelen.
TİMURÖZ: (Tür.) Er. - Özü demir gibi güçlü ve sağlam olan.
TİMURTAŞ: (Tür.) Er. 1. Demir ve taş gibi güçlü ve sert olan. 2. Mardin Artuklular'ın 2. Emiri.
TİNER: (Tür.) Er. - Sağlam, güçlü, canlı kimse.
TİNKUT: (Tür.) Er. - Özü uğurlu, kutlu, şanslı kimse.
TİTİZ: (Tür.) 1. Çok dikkatli ve özenli davranan. 2. Prensiplerine aşın düşkün. 3. Huysuz, öfkeli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOĞAN: (Tür.) Er. - Doğan, şahin.
TOĞAY: (Tür.) - Fundalık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOHUM: (Tür.) - Kendisinden bitki üreyen tane. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOKAL: (Tür.) Er. - Erişkin, olgun.
TOKALAN: (Tür.) Er. - Olgunlaşmış, erginleşmiş.
TOKALP: (Tür.) Er. 1. Doymuş aç olmayan kimse. 2. Kalın ve gür sese sahip. 3. Kibirli.
TOKCAN: (Tür.) Er. - Gönlü tok olan. -
TOKDEMİR: (Tür.) Er. – Sağlam demir.
TOKER: (Tür.) Er. - Tok er.
TOKGÖZ: (Tür.) Er. - Aç gözlü olmayan.
TOKHAN: (Tür.) Er. - Tok han.
TOKKAN: (Tür.) Er. - Cömert soylu.
TOKÖZ: (Tür.) Er. - Cömert ve kerem sahibi.
TOKTAHAN: (Tür.) Er. - Yerleşik yaşayan han.
TOKTAMIŞ: (Tür.) Er. - Bir yere yerleşmiş, oturmuş (kimse). Dinmiş, sakinleşmiş.
TOKTAŞ: (Tür.) Er. - Tok taş.
TOKTİMUR: (Tür.) Er. - Tok timur.
TOKTUĞ: (Tür.) Er. - Tok tuğ.
TOKUR: (Tür.) Er. - Eski Türk erkek adlarından.
TOKUŞ: (Tür.) Er. - Savaş.
TOKUŞHAN: (Tür.) Er. - Savaşçı lider, hakan.
TOKUZ: (Tür.) Er. 1. Dokuz. 2. Kalın ve sık dokunmuş kumaş.
TOKUZER: (Tür.) Er. - Dokuz er. Dayanışmacı, tutkun yiğit.
TOKUZTUĞ: (Tür.) Er. – Dokuz tuğ.
TOKYAY: (Tür.) Er. - Tok yay.
TOKYÜREK: (Tür.) Er. - Yürekli, cesur.
TOKYÜZ: (Tür.) Er. - Tok yüz.
TOLA: (Tür.) 1. Dolu, boş olmayan. 2. Keyif, neşe. 3. Güçlü korkusuz. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TOLAY: (Tür.) - Topluluk, cemiyet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOLGA: (Tür.) Er. - Demir harp başlığı. Savaşçıların başlarına giydikleri demir başlık. Miğfer.
TOLGAHAN: (Tür.) Er. - Güçlü ve çevreli lider, han.
TOLGAN: (Tür.) Er. - Dolanma, dolaşma.
TOLGAY: (Tür.) Er. - Çevre, dolay.
TOLGUNAY: (Tür.) Er. - Dolunay.
TOLUN: (Tür.) Er. - Dolun, bedir, ayın ondördü.
TOLUNAY: (Tür.) - Ayın ondördü, mehtap, dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOLUNBAY: (Tür.) Er. - Birikimli, kişiliği gelişmiş.
TOMRİS: (Yun.) Ka. 1. Tarihte, Pers kralı II. Keyhüsrev'le savaşmış olan Massagetlerin ünlü kraliçesi. 2. Demir.
TOMURCUK: (Tür.) Ka. - Bitkinin üzerinde bulunan, çiçek ya da yaprak verecek olan filiz.
TONGAL: (Tür.) Er. 1. Zengin kimse. 2. Yaşlı erkek.
TONGAR: (Tür.) Er. 1. Büyük, güçlü. 2. Yaşlı.
TONGUÇ: (Tür.) Er. 1. En büyük çocuk. 2. Bir tür kuş, baykuş.
TOPAY: (Tür.) - Dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOPÇAM: (Tür.) Er. - Top çam.
TOPÇAY: (Tür.) - Topçay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOPDEMİR: (Tür.) Er. - Top demir.
TOPEL: (Tür.) Er. - Top el.
TOPER: (Tür.) Er. - Top er.
TOPRAK: (Tür.) 1. Yerkabuğunun canlılara yaşama ortamı sağlayan yüzey bölümü. 2. Ülke, memleket. 3. İşlenmiş arazi. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TOPUZ: (Tür.) Er. 1. Bir ucu top gibi olan silah. 2. Kısa boylu kimse. 3. Balyoz.
TOR: (Tür.) Er. 1. Toy, deneyimsiz. 2. Ürkek, çekingen, utangaç. 3. Mağrur, gururlu. 4. Fidan. 5. Toksöz. 6. Balık ağı.
TORALP: (Tür.) Er. - Gururlu, yiğit.
TORAMAN: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli.
TORAN: (Tür.) Er. 1. Güçlü, kuvvetli, iri yan kimse. 2. Yiğit, kahraman.
TORCAN: (Tür.) Er. - Çekingen, utangaç.
TORGAY: (Tür.) Er. - Serçe, tarla kuşu.
TORHAN: (Tür.) Er. - Gururlu hükümdar.
TORKAL: (Tür.) Er. - Hep utangaç ve çekingen ol.
TORKAN: (Tür.) Er. - Gururlu ve tok sözlü soydan gelen.
TORLAK: (Tür.) Er. 1. Güzel, genç, yakışıklı. 2. İyi gelişmiş ağaç fidanı.
TORUMTAY: (Tür.) Er. - Yırtıcı bir kuş türü.
TOTUK: (Tür.) Er. - Eski Türkler'de askeri vali.
TOYBOĞA: (Tür.) Er. - Genç boğa.
TOYCAN: (Tür.) Er. - Çok genç ve tecrübesiz.
TOYDEMİR: (Tür.) Er. - Toy - demir.
TOYDENİZ: (Tür.) Er. - Toy - deniz.
TOYGAR: (Tür.) Er. - Tarla kuşu, turgay.
TOYGUN: (Tür.) Er. 1. Genç, delikanlı. 2. Çakırdoğan.
TOYKA: (Tür.) Er. - Büyük, kalın sopa.
TOZAN: (Tür.) Er. 1. İnce toz tanesi. 2. Tozu çok olan yer. 3. Kar fırtınası.
TOZUN: (Tür.) Er. - Soylu, asil.
TÖKEL: (Tür.) Er. - Çok.
TÖRE: (Tür.) 1. Eğitim, görgü, gelenek. 2. Soyluluk, asalet. 3. Eksiksiz, mükemmel. 4. Geline verilen armağan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TÖREGÜN: (Tür.) Er. - Geleneksel, geleneğe uygun, gündemde.
TÖREHAN: (Tür.) Er. - Görgülü er.
TÖREL: (Tür.) Er. - Töreye uygun olan, töre ile ilgili.
TORUM: (Tür.) - Yaratılış. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÖZ: (Tür.) - Kök, asıl, cevher. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÖZÜM: (Tür.) - Sabırlı, alçak gönüllü. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TRAJE: (Fars.) Ka. - Gökkuşağı.
TUBA: (Ar.) Ka. 1. Kökü yukarıda, dallan aşağıda cennet ağacı. 2. En güzel, en iyi, hoş. 3. Baht, mutluluk, müjde. 4. Efdal olan. Kur'an'da Ra'd suresi 29. ayette zikredilmiştir.
TUFAN: (Ar.) Er. 1. Hz. Nuh zamanında Allah'ın kötülüğe sapmış insanları cezalandırmak için gönderdiği bütün dünyayı su ile kaplayan yağmur. 2. Şiddetli yağmur ve sel.
TUFEYL: (Ar.) Er. - Asalak, parazit. - Sığıntı. İsim olarak kullanılmaz.
TUGAY: (Tür.) Er. - İki alaydan oluşan askeri birlik, liva.
TUĞ: (Tür.) Er. - Eskiden paşalara verilen at kılından yapılmış sorguç.
TUĞAL: (Tür.) Er. - Sancaktar. Tuğ taşıyan.
TUĞALP: (Tür.) Er. - Milli lider.
TUĞALTAN: (Tür.) Er. - Tuğ - altan.
TUĞALTAY: (Tür.) Er. - Altay'a özgü, Altay simgesi.
TUĞBAY: (Tür.) Er. - Eskiden tugay komutanlığı yapan albay.
TUĞCU: (Tür.) Er. - At kılından yapılmış tuğlaları taşıyan kimse.
TUĞKAN: (Tür.) Er. - Tuğ kan.
TUĞKUN: (Tür.) Er. - İzinsiz yanına varılmayan varlıklı, saygın.
TUĞLU: (Tür.) Er. 1. Bayraklı, sancaklı. 2. Şımarık.
TUĞRA: (Tür.) Er. - Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları özel biçimi olan simge. Mühür.
TUĞRUL: (Tür.) Er. 1. Ak doğan, çakırdoğan, yırtıcı kuşlardan bir kuş (Bin kez öldürür, bir tanesini yer). 2. Selçuklu Devleti'nin kurucusu, Tuğrul Bey.
TUĞSAN: (Tür.) Er. - Tuğ san.
TUĞSAV: (Tür.) Er. - Tuğ sav.
TUĞSAVAN: (Tür.) Er. - Tuğ savan.
TUĞSAVAŞ: (Tür.) Er. - Tuğ savaş.
TUĞSEL: (Tür.) Er. - Tuğ sel.
TUĞSER: (Tür.) Er. - Baştuğ.
TUĞTAŞI: (Tür.) Er. - Tuğ taş.
TUĞTEKİN: (Tür.) Er. - 1. Biricik, uğurlu tuğ. 2. Büyük Selçuklu'ya bağlı Börüler Hanedanı'nın kurucusu.
TUĞYAN: (Ar.) 1. Coşma, taşma. İsyan. 2. Kur'an'da, Allah'a asi olanların yaptıkları eylemin adı. Tuğyancıların vasfedilişi de tağut kelimesiyledir. İsim olarak kullanmak uygun değildir.
TUHFE: (Ar.) - Armağan, hediye. Hoşa giden, güzel şey. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TULÜ: (Ar.) - Doğma, doğuş. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TULÜN: (Tür.) Er. - Dolun.
TUNA: (Tür.) 1. Çok bol. 2. Yavru. 3. Görkemli, gösterişli. 4. Karaor-manlardan doğan, Karadeniz'e dökülen, Avrupa'nın Volga'dan sonra en uzun ırmağı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TUNCA: (Tür.) - Balkan Yarımada-sı'nda Meriç ırmağının kolu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TUNCAL: (Tür.) Er. - Al renginde tunç.
TUNCALP: (Tür.) Er. - Tunç gibi güçlü, kuvvetli yiğit.
TUNCAY: (Tür.) - Tunç renginde ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TUNCEL: (Tür.) Er. - Tunç gibi güçlü el.
TUNCER: (Tür.) Er. - Tunç gibi güçlü kimse.
TUNÇ: (Tür.) Er. - Bakır, çinko, kalay karışımı.
TUNÇAL: (Tür.) Er. - Tunç al.
TUNÇALP: (Tür.) Er. - Güçlü yiğit.
TUNÇARAL: (Tür.) Er. - Tunç aral.
TUNÇASLAN: (Tür.) Er. - Tunçaslan.
TUNCAY: (Tür.) Er. - Tunç ay.
TUNÇBAY: (Tür.) Er. - Tunç bay.
TUNÇBİLEK: (Tür.) Er. - Tunç bilek.
TUNÇBOĞA: (Tür.) Er. - Tunç gibi sağlam, boğa kadar güçlü.
TUNÇBÖRÜ: (Tür.) Er. - Tunç gibi sağlam, kurt kadar güçlü.
TUNÇÇAĞ: (Tür.) Er. - Tunç dönemi.
TUNÇDAĞ: (Tür.) Er. - Tunçtan oluşan, dağ gibi güçlü.
TUNÇEL: (Tür.) Er. - Tunç gibi güçlü el.
TUNÇER: (Tür.) Er. - Tunç gibi güçlü kimse.
TUNÇHAN: (Tür.) Er. - Tunç han.
TUNÇKAN: (Tür.) Er. - Güçlü soydan gelen. Tunç kanından.
TUNÇKAYA: (Tür.) Er. - Tunç kaya.
TUNÇKILIÇ: (Tür.) Er. - Tunç kılıç.
TUNÇKOL: (Tür.) Er. - Güçlü kuvvetli kimse.
TUNÇKURT: (Tür.) Er. - Tunç kurt.
TUNÇÖVEN: (Tür.) Er. - Tunç öven.
TUNÇSOY: (Tür.) Er. - Kökü güçlü soydan gelen kimse.
TUNÇTÜRK: (Tür.) Er. - Sağlam ve güçlü Türk.
TUR: (Ar.) Er. 1. Dağ. 2. Delikanlı genç. 3. Gelir, kazanç, verim. 4. Devir, dolaşma.
TURA: (Tür.) Er. 1. Tuğra. 2. Kalkan, siper. Turahan: Osmanlı komutanlarından.
TURAÇ: (Tür.) - Keklik cinsinden eti yenir bir av kuşu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TURALP: (Tür.) Er. - Genç, delikanlı yiğit.
TURAN: (Tür.) Er. - Eski İranlılara göre Türk ülkesi. Bütün Türkler'in ve Turan kavimlerinin birleşmesiyle meydana gelecek devlet.
TURATEKİN: (Tür.) Er. - Emin, zararsız ve koruyucu yiğit.
TURAY: (Tür.) Er. - Tur ay.
TURBAY: (Tür.) Er. - Tur bay.
TURCAN: (Tür.) Er. - Genç, delikanlı.
TURFA: (Tür.) Ka. - Az bulunur, nadir.
TURGAY: (Tür.) Er. - Boz renkli, küçük ötücü, tarlalarda yuva yapan bir tür serçe, torgay.
TURGUT: (Tür.) Er. 1. Konut, oturulacak yer. 2. Ünlü Türk denizcisi Turgut Reis'in adı.
TURHAN: (Tür.) Er. Soylu ve seçkin kimse. Eski Türklerde vergi ödemeyen, hükümdar huzuruna izinsiz girebilen, saygın kimse. Turahan.
TÜRKAN: (Tür.) Er. - Koruyucu, muhafız.
TURRE: (Ar.) Ka. - Alın saçı, kıvırcık, saç lülesi.
TUTİ: (Fars.) Ka. l. Papağan türünden bir kuş. 2. Konuşmayı seven, konuşkan.
TUTKU: (Tür.) - Güçlü istek ve coşku. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TUTKUN: (Tür.) 1. Bir şey ya da birine düşkün bağlı. 2. Bol, verimli. 3. Esir, tutsak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TUTUN: (Tür.) Er. - Ev, aile.
TUTUŞ: (Tür.) Er. - Çekişme, tartışma. Savaş, mücadele.
TUYAN: (Tür.) Er. 1. Semiz, şişman. 2. Zengin. 3. Kibirli, gururlu.
TUYGUN: (Tür.) Er. 1. Genç, güçlü. 2. Çılgın, şımarık. 3. Duygulu, hassas.
TUYUĞ: (Tür.) - Şiir, şarkı, türkü. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TUZ: (Tür.) Er. - Güzellik, şirinlik.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
TUZER: (Tür.) Er. - Şirin delikanlı.
TÜBLEK: (Tür.) - Soylu, asil. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜKEL: (Tür.) Er. - Tam, bütün, mükemmel.
TÜKELALP: (Tür.) Er. – Kusursuz yiğit.
TÜKELAY: (Tür.) - Dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜLAY: (Tür.) Ka. - İncelikle, düşle ilgili.
TÜLEK: (Tür.) Er. 1. Kurnaz, açıkgöz, düzenci. 2. Efe. 3. Çok genç, delikanlı. 4. Zengin. 5. Saygın kimse. 6. Sakin, gururlu.
TÜLİN: (Tür.) Ka. 1. Ayın çevresinde oluşan dairesel hale. 2. Ayna.
TÜLÜN: (Tür.) Ka. - Ay ağıl, hale. (bkz. Tülin).
TÜMAY: (Tür.) - Dolunay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜMBAY: (Tür.) Er. - Tüm bay.
TÜMCAN: (Tür.) Er. - Tüm - can.
TÜMEL: (Tür.) Er. - Temel.
TÜMEN: (Tür.) Er. 1. On bin. 2. Pek çok. 3. Yığın, küme, sürü.
TÜMENBAY: (Tür.) Er. - Tümen komutanı onbin kişilik grubun lideri.
TÜMER: (Tür.) Er. - Tam erkek, yiğit.
TÜMERDEM: (Tür.) Er. - Çok erdemli.
TÜMERK: (Tür.) Er. - Güçlü, kuvvetli.
TÜMERKAN: (Tür.) Er. - Yiğit kandan gelen.
TÜMERKİN: (Tür.) Er. - Olgun.
TÜMKAN: (Tür.) Er. - Kanlı, canlı, sağlıklı.
TÜMKURT: (Tür.) Er. - Tüm - kurt.
TÜMKUT: (Tür.) Er. - Çok talihli, kutlu.
TÜN: (Tür.) - Gece. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜNAK: (Tür.) - Işıklı, mehtaplı gece. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜNAL: (Tür.) - Tün - al. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜNAY: (Tür.) - Tün - ay. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜNER: (Tür.) Er. - Tün - er.
TÜNEY: (Tür.) Er. - Öğle güneşi alan yer. Güneş battıktan sonraki zaman. Güneşli yer.
TÜRABI: (Ar.) Er. - Toprakla ilgili. Topraktan.
TÜRE: (Tür.) 1. Görenek, gelenek, töre. 2. Subay, komutan. 3. Hak ve hukuka uygunluk, adalet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜREGÜN: (Tür.) Er. - Türe - gün.
TÜREHAN: (Tür.) Er. - Türe - han.
TÜREK: (Tür.) Er. - Tepelerin ortasındaki çıkıntı.
TÜREL: (Tür.) Er. - Hukuksal, hukukla ilgili.
TÜRELİ: (Tür.) - Güzel. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜREMEN: (Tür.) Er. - Yasa adamı, hukukçu.
TÜREV: (Tür.) - Oluşan, ortaya çıkan, türeyen. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜRKÂN: (Tür.) Ka. - Saltanat ve idarede yönetime etki eden prenses.
TÜRKAY: (Tür.) Er. - Ay gibi parlak, aydınlık Türk.
TÜRKCAN: (Tür.) Er. - Sevilen Türk.
TÜRKDOĞAN: (Tür.) Er. - Türk soyuna mensup.
TÜRKER: (Tür.) Er. - Türk er.
TÜRKEŞ: (Tür.) Er. - Oğuz yazıtlarında adı geçen bir kahramanın adı.
TÜRKMEN: (Tür.) Er. 1. Oğuzların bir kolu. Bu koldan olan. 2. Tam göçebe olmayan fakat mevsiminde yaylaya veya yazıya çıkan.
TÜRKOĞLU: (Tür.) Er. - Türk oğlu.
TÜRKOL: (Tür.) Er. - Türk ol.
TÜRKÖZ: (Tür.) Er. - Özü, aslı Türk olan.
TÜRKSAN: (Tür.) Er. - Adı duyulmuş, Türk gibi ünlü.
TÜRKŞEN: (Tür.) Er. - Şen ve mutlu Türk anlamında.
TÜRKYILMAZ: (Tür.) Er. - Direnişçi, sebat eden.
TÜRÜNK: (Tür.) - Çalışan, etkin. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜVÂN: (Fars.) Er. - Güç, kuvvet.
TÜVANA: (Fars.) Ka. - Güçlü.
TÜVANGER: (Fars.) Er. - Zengin, mülk sahibi, varsıl.
TÜZEL: (Tür.) - Adalet, hukuk. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜZEMAN: (Tür.) Er. - Adaletli kimse. Yasa adamı, hukukçu.
TÜZENUR: (Tür.) Ka. - Tüze nur.
TÜZMEN: (Tür.) Er. - Doğru, adil, güvenilir kimse.
TUZUN: (Tür.) - Yumuşak huylu, sakin kimse, soylu, asil.- Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
TÜZÜNALP: (Tür.) Er. - Yumuşak başlı, sakin, asil yiğit.
TÜZÜNER: (Tür.) Er. - Tuzun er.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
-Ş Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

ŞABAN: (Ar.) Er. 1. Aralık, fasıla. 2. Hicri, Kameri ayların sekizincisi, üç ayların ikinci ayı.
ŞABEDDİN: (Ar.) Er. - Din topluluğu, cemaati. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂDÂB: (Fars.) Er. - Suya kanmış, sulu, taze.
ŞÂDÂN: (Fars.) Ka. - Keyifli, neşeli, sevinçli.
ŞADİ: (Fars.) Er. - Sevinç, mutluluk.
ŞADİYE: (Ar.) Ka. 1. Memnunluk, sevinç, gönül ferahlığı. 2. Güzel sesle şarkı okuyan, şiir söyleyen.
ŞADKÂM: (Fars.) Ka. - Çok sevinçli.
ŞÂDNÂK: (Fars.) Ka. - Gönlü memnun.
ŞADUMAN: (Ar.) Ka. - Sevinçli, neşeli, memnun.
ŞAFAK: (Ar.) - Güneş doğmadan az önce ufukta beliren aydınlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAFAKGÜN: (a.t.i) Er. - Şafak renkli, kızıl.
ŞAFAKNUR: (Ar.) Ka. - Şafak aydınlığı.
ŞAFİ: (Ar.) Er. 1. Suçlunun bağışlanması için araya girip yalvaran kimse. 2. İyileştiren, şifa veren. 3. İnandırıcı, inandıran.
SAFİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şafi).
ŞAH: (Fars.) Er. 1. Hükümdar. - Birleşik isimlerde 1. ve 2. isim olarak da kullanılır: Şahbanu - Selimşah gibi.
ŞAHABEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin yıldızı. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin tanıklığı. Dinin belirtisi, işareti. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞAHADET: (Ar.). 1. Şahitlik etme, şahitlik, tanıklık, Kelime-i şehadet. 2. Açık, belirti. 3. Şehit olma, şehidlik. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHAMET: (Ar.) Er. - Şişmanlık, topluluk.
ŞÂHÂN: (Fars.) Er. 1. Şahlar. 2. Oldukça büyük boylu, yırtıcı bir kuş. (bkz. Şahin).
ŞAHANDE: (Fars.) Ka. - Mutlu, memnun.
ŞAHANE: (Fars.) Ka. - Hükümdarlara yakışacak kadar güzel, eksiksiz olan.
ŞAHAP: (Ar.) Er. 1. Alev, ateş parçası. 2. Kayan yıldız, akan yıldız. 3. Cesur yürekli kimse.
ŞAHAT: (f.t.i.) Er. - Güçlü, güzel cins at, atların şahı.
ŞAHBANU: (Fars.) Ka. - Hükümdar eşi, şah hanımı.
ŞAHBAZ: (Fars.) Er. 1. Beyaz ve iri doğan. 2. Yakışıklı. Yiğit, serdengeçti. 3. Kabadayı. 4. Cömert. 5. Büyük, gösterişli, güzel mükemmel.
ŞAHBENDER: (Fars.) Ka. - Konsolos.
ŞAHBEY: (f.t.i.) Er. - Üstün nitelikli, saygın, yüce.
ŞAHDANE: (Fars.) Ka. - İri inci tanesi.
ŞAHDAR: (Fars.) Er. - Dallı, budaklı ağaç.
ŞAHESER: (Fars.) Ka. - Değerli, üstün nitelikli. Kalıcı, değerli, üstün yapıt.
ŞAHHANIM: (Fars.) Ka. - Hanım sultan. - Şah ve hanım kelimelerinden birleşik isim.
ŞAHİ: (Fars.) Er. - Şah'a hükümdara mensup, şah ile ilgili. Şahlık hüküm­darlık.
ŞAHİD: (Ar.) Er. 1. Bir yerde bulunan, bir şeyi gören ve gördüğü ve bildiği şeyler konusunda bilgi veren kimse, tanık. 2. Bir akdin yapılması sırasında taraflardan birinin yanında hazır bulunan. 3. Doğrulayan, isbat eden. 4. Hz. Muhammed'in sıfatlarından.
ŞAHİDÜDDİN: (Fars.) Er. - İslam'ı seçmiş olan ve İslam'ın hak din olduğuna şahidlik eden.
ŞAHIGÜL: (Fars.) Ka. - Gül dalı.
ŞAHİKA: (Ar.) Ka. - Zirve, doruk, dağ tepesi.
ŞAHİN: (f.t.i.) Er. - Büyük boylu, kanca gagalı, yırtıcı bir kuş.
ŞAHİNALP: (f.t.i.) Er. - Şahin gibi güçlü yiğit, cesur.
ŞAHİNER: (f.t.i.) Er. - Şahin gibi güçlü, yiğit er.
ŞAHİNHAN: (f.t.i.) Er. - Güçlü, yiğit kimse.
ŞAHİNKAN: (f.t.i.) Er. - Yiğit soydan gelen, güçlü, kahraman.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
ŞAHİNTER: (Fars.) Er. - Çok yiğit, kahraman, şahin gibi.
ŞAHİSTAN: (Fars.) Er. - Şah ülkesi.
ŞAHKAR: (Fars.). - Baş eser, en güzel eser. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHMELEK: (f.a.i.) Ka. - Melekler kadar güzel, güzellikte lider.
ŞAHNAZ: (Fars.) Ka. - Çok nazlı.
ŞAHNİSA: (f.a.i.) Ka. 1. Hükümdar kadın, hükümdar karısı. 2. Kadınların şahı, üstün nitelikli, değerli kadın.
ŞAHNUR: (a.f.i.) Ka. 1. Kaynak, ışık kaynağı. 2. Münevver.
ŞAHRAH: (Fars.) Er. 1. Büyük işlek yol, ana yol, cadde. 2. Şaşırılması mümkün olmayan doğru ve açık yol.
ŞAHRUH: (f.a.i.) Er. - Yüce ruhlu, görkemli, üstün kişilikli kimse.
ŞAHSAR: (Fars.). - Dallık, ağaçlık, koruluk. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAHSINUR: (Ar.) Ka. - Nurlu kişi, aydınlık kimse.
ŞAHSUVAR: (Fars.) Er. - İyi ata binen yiğit kimse.
ŞAHVAR: (Fars.) Er. 1. Şaha, hükümdara yakışacak surette. 2. İri ve iyi cins inci.
ŞAHVELET: (f.a.i.) Er. - Hükümdar çocuğu.
ŞAHZAT: (f.a.i.) Er. - Saygıdeğer kimse. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞÂHZÂDE: (Fars.) Er. - Şehzade, şah oğlu, hükümdar çocuğu.
ŞAİK: (Ar.) Er. - İstekli, hevesli.
SAİKA: (Ar.) Ka. - İstekli, hevesli, şevkli.
ŞAİR: (Ar.) Er. - Şiir yazan kimse, ozan.
ŞAİRE: (Ar.) Ka. - Kadın şair, daha çok unvan olarak kullanılır.
ŞAKAR: (Tür.) - Yiğit, cesur. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAKAYIK: (Ar.) Ka. - Bahçelerde yetiştirilen, pembe, kırmızı alaca çiçekler açan, çok yıllık süs bitkisi.
ŞAKİR: (Ar.) Er. - Şükreden, durumundan memnun olan. Allah'a şükreden. Kur'an'da çok sık geçen kelimelerden biridir.
ŞAKİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şakir).
ŞAKRAK: (Ar.) Er. - San asma nevinden bülbül gibi öten bir kuş.
ŞAMİH: (Ar.) Er. - Yüksek, görkemli.
ŞAMİHA: (Ar.) Ka. 1. Yüksek, gösterişli. 2. Kibirli.
ŞAMİL: (Ar.) Er. - Şümulü bulunan, içine alan, kaplayan, havi. Ünlü Kafkas Türk liderlerinden Dağıstan aslanı Şeyh Şamil.
ŞAMİLE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şamil).
ŞANAL: (Tür.) - Ünün yayılsın, tanınmış şanlı bir insan ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANALP: (Tür.) Er. - Ünlü, şanlı, tanınmış kimse.
ŞANER: (Tür.) Er. - Ünlü kimse.
ŞANLI: (Tür.) 1. Ün, şöhret. 2. Hal durum. 3. Debdebe, gösteriş, haşmet. 4. Yüksek makam rütbe. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞANLIBAY: (Tür.) Er. - Tanınmış, ünlü kimse.
ŞANVERİ: (Fars.) Ka. 1. İri ve iyi cins inci. 2. Hükümdara yakışan, hükümdara uygun.
ŞAPÛR: (Fars.) Er. - İran hükümdarlarından üç şahsın adıdır.
ŞARANİ: (Ar.) Er. - Gür ve uzun saçlı kimse. İslam tarihinde bu isimde birçok meşhur vardır.
ŞARBAY: (Tür.) Er. - Kentli, şehirli kimse.
ŞARIK: (Ar.) Er. - Doğup parlayan, parlak.
ŞÂTİ: (Ar.) Er. - Kıyı, kenar.
ŞATIR: (Ar.) Er. 1. Neşeli, şen. 2. Büyük bir kimsenin atı yanında gitmekle vazifeli ağa.
ŞAYAN: (Fars.) Ka. - Uygun, yakışır, münasip, layık.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
ŞÂYESTE: (Fars.) Ka. - Layık uygun, münasip.
ŞÂYGÂN: (Fars.) Ka. 1. Layık, yakışır, münasip, yansır. 2. Ucuz, bol, çok.
ŞAYLAN: (Tür.). 1. Çok övünen, gururlu kimse. 2. Sevinçli, neşeli. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞAZİ: (Fars.) Er. - (bkz. Şadi).
ŞAZİMET: (Ar.) Ka. - Kimseye benzemeyen, farklı, tek, eşsiz.
ŞAZİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şadiye).
ŞEBAB: (Ar.) Er. - Gençlik, tazelik. -Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
ŞEBEFRUZ: (Fars.) - Geceyi aydınlatan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEBİB: (Ar.) Er. - Gençlik, tazelik.
ŞEBHAN: (Fars.) Er. - Gece öten bir cins bülbül.
ŞEBNEM: (Fars.) Ka. - Havada buhar durumundayken gecenin serinliğiyle yerde ya da bitkilerin üzerinde toplanan su damlacıkları, çiğ.
ŞEBNUR: (a.f.i.) Ka. - Gecenin nuru, gecenin ışığı, aydınlığı.
ŞEBYELDA: (Fars.) Ka. - Yılın en uzun gecesi (22 Aralık).
ŞECAAT: (Ar.) Er. - Yiğitlik, cesurluk, korkusuzluk, kalb metinliği.
ŞECAADDİN: (a.b.i.) Er. - Dinin kahramanı, dinin yiğidi.
ŞECİ: (Ar.) Er. - Cesur, yürekli, yiğit.
ŞECİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Şeci).
ŞEFAADDİN: (Ar.) Er. - Dinin, Allah ile kul arasınadaki aracılığı, dinin şefaati. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEFAAT: (Ar.) - Birinin suçunun bağışlanması ya da dileğinin yerine getirilmesi için o kimseyle başkası arasında yapılan aracılık, dua. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEFAATİ: (Ar.) Er. - Şefaatle ilgili.
ŞEFAKAT: (Ar.) Ka. - Şefkat, acıyarak ve esirgeyerek sevme.
ŞEFİ: (Ar.) Er. - Şefaat eden. (bkz. Şafi).
ŞEFİK: (Ar.) Er. - Şefkatli, acıması olan, esirgeyici.
ŞEFİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Şefik).
ŞEFKAT: (Ar.). - Sevecenlik, acıma ve sevgi duygusu. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHADET: (Ar.). - (bkz. Şahadet).
ŞEHALEM: (f.a.i.) Er. - Evrenin hükümdarı.
ŞEHAMET: (Ar.) Er. - Zeka ve akılla birlikte olan yiğitlik, cesaret.
ŞEHBA: (Ar.) Er. 1. Kır, akçıl. 2. Haleb şehri.
ŞEHBAL: (Fars.) Ka. - Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHİD: (Ar.). 1. Allah yolunda canını feda eden müslüman, İslam uğruna ölen müslüman, şehadet mertebesine erişen kimse. 2. Fikri, inancı, ülkesi uğruna ölenler için de teşmilen kullanılmaktadır. Vatan şehidi. 3. Erkek ve kadın adı olarak kullanılır. Ayrıca isimlerde ek yapılabilir. Şehidcan, Şehidnur, Şehidhan. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞEHİM: (Ar.)Er. - Akıllı ve kurnaz yiğit.
ŞEHİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Şehim).
ŞEHİNŞAH: (Fars.) Er. 1. Şahların şahı, en büyük hükümdar. 1. Daha çok unvan olarak verilir.
ŞEHLÂ: (Ar.) Ka. 1. Koyu mavi ela göz. 2. Hafif, tatlı şaşı.
ŞEHLEVENT: (Fars.) Er. - Leventlerin şahı, boylu poslu, canlı, yakışıklı.
ŞEHMUZ: (Fars.) Er. - Şah, hükümdar soyundan gelen.
ŞEHNAZ: (Fars.) Ka. 1. Türk musikisinde mürekkep bir makam ve perde. 2. Çok nazlı.
ŞEHPER: (Fars.) Ka. - Kuş kanadının en uzun tüyü.
ŞEHRAR: (Fars.). - Şehri süsleyen, şehre süs veren. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRAZAT: (Fars.) Ka. - Kendi kendine yaşayan, özgür.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
ŞEHRİ: (Fars.). 1. Şehirli. 2. Nazik, terbiyeli. 3. Aya ait, aylık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRİBAN: (Fars.) Er. - Şehrin büyüğü, ileri geleni.
ŞEHRİNAZ: (Fars.) Ka. - Türk müziğinin en eski makamlarından.
ŞEHRİYAR: (Fars.). - Padişah, hükümdar. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEHRUD: (Fars.) Er. - Büyük çay, nehir.
ŞEHZAT: (Fars.) Er. - (bkz. Şahzat).
ŞEKİB: (Fars.) Er. - Sabır, tahammüllü, dayanıklı. - Türk dil kuralına göre "b/p" olarak kullanılır.
ŞEKİBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şekib).
SEKİME: (Ar.) Ka. - Dayanıklılık, dayanma, karşı koyma.
ŞEKÛR: (Ar.) Er. - Şükreden, şükredici. Allah'ın isimlerinden, (bkz. Abdüşşekûr).
ŞEKÛRE: (Ar.) Ka. - Çok şükreden, şükredici, değer bilen.
ŞELALE: (Ar.) Ka. - Büyük bir akarsuyun yüksekten düşmesiyle meydana gelen büyük çağlayan, çavlan.
ŞEMAİL: (Ar.) Er. 1. Huylar, davranışlar, alışkılar. 2. Bir kimsenin dış görünüşünün özellikleri.
ŞEMDİN: (Ar.) Er. - Dinin mumu, dinin aydınlığı.
ŞEMİ: (Ar.) Er. 1. Mumla, ışıkla ilgili, ışıklı. 2. Mum yapan ya da satan kimse.
ŞEMİM: (Ar.) Er. - Güzel kokan, güzel kokulu, güzel koku.
ŞEMİME: (Ar.) Ka. - Güzel kokulu şey.
ŞEMİNUR: (Ar.) Ka. - Mum ışığı, mum aydınlığı.
ŞEMS: (Ar.) Er. - Güneş.
ŞEMSEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin güneşi, dinin insanlara verdiği aydınlık. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır (Şemsettin).
ŞEMSİ: (Ar.) Er. - Güneşe ait, güneşle ilgili.
ŞEMSİFER: (a.f.i.) Güneşin aydınlığı, parlaklığı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEMSİNİSA: (f.a.i.) Ka. - Kadınların güneşi. Güneş gibi kadın.
ŞEMSİNUR: (Ar.) Ka. - Güneşin ışığı, nuru.
ŞEMSPARE: (a.f.i.)- - Güneş parçası. Çok parlak. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEN: (Fars.) Ka. - Neşeli, sevinçli. -Daha çok iki isimlerde kullanılır. Şener, Şenol.
ŞENAL: (f.t.i.) Er. - (bkz. Şen).
ŞENALP: (f.t.i.) Er. - Neşeli, canlı yiğit.
ŞENALTAN: (f.t.i.) Er. - (bkz. Altan).
ŞENBAY: (f.t.i.) Er. - Neşeli, sevinçli, mutlu, varlıklı kimse.
ŞENCAN: (f.t.i) - Canlı, neşeli, hareketli yapısı olan kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDOĞAN: (f.t.i.) - Sevinçli, neşeli ol. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENDUR: (f.t.i.) Er. - Neşeli, sevinçli olması devam etti, sürdü.
ŞENEL: (f.t.i.) Er. - Şen ve mutlu ev. Bölge, il.
ŞENER: (f.t.i.) - Mutlu, neşeli kimse. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENGİL: (f.t.i.) Er. - İyi yürekli, hoş sohbet kimse.
ŞENGÜL: (f.t.i.) Ka. - Gülün en güzel hali.
ŞENGÜN: (f.t.i.) Ka. - Sevinçli, ferah gün.
ŞENAY: (f.t.i.) Ka. - Ayın parlaklığı, güzelliği.
ŞENİZ: (Fars.). - Sevinçli, mutlu iz, hatıra. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENKAL: (f.t.i.). - Her zaman neşeli kal. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENNUR: (f.a.i.) - Neşeli ve nurlu insan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞENOL: (f.t.i.) Ka. - Şen ve mutlu ol. - (bkz. Şenel).
ŞENSAL: (f.t.i.) Er. - Neşeni çevrene yay, herkes neşelensin.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
ŞENSOY: (f.t.i.) Er. - Neşeli soydan gelen kimse.
ŞENTÜRK: (f.t.i.) Er. - Neşeli, canlı, mutlu türk.
ŞENYAŞAR: (f.t.i.) Er. - Yaşamı, neşeli mutlu geçen kimse.
ŞENYURT: (f.t.i.) Er. - Neşeli, mutlu insanların yurdu; ülkesinde yaşayan.
ŞERAFEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin şereflisi, büyüğü. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılır.
ŞERAFET: (Ar.) Er. - Şerefli olma hali. Soydanlık, asalet. Hz. Muhammed (s.a.s)'in soyundan olma.
ŞERARE: (Ar.) Ka. - Kıvılcım.
ŞEREF: (Ar.) Er. 1. Yücelik, ululuk, izzet, seçkinlik. İyi ahlak ve faziletler sonucu meydana gelen manevi yücelik. 2. İyi ün. İftihar edilecek şey.
ŞEREFHAN: (a.t.i.) Er. - Büyük, yüce hükümdar.
ŞEREFNAZ: (a.f.i.) Ka. - Çok nazlı.
ŞEREN: (Tür.) Er. - Tezcanlı, çevik.
ŞERİF: (Ar.) Er. - Şerefli, kutsal. Soylu temiz.
ŞERİFE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şerif).
ŞERMENDE: (Fars.) Ka. - Utangaç, çok utanan, mahcup.
ŞERMİN: (Fars.) Ka. - Utangaç, mahcup.
ŞETARET: (Ar.) Ka. - Neşe, sevinç, şenlik.
ŞEVKET: (Ar.) Er. - Azamet, büyüklük, ululuk, debdebe, haşmet.
ŞEVKİ: (Ar.) Er. - Şevkle ilgili, şevke ait, neşeli.
ŞEVKİDİL: (a.f.i..) Ka. - Gönül neşesi, gönül sevinci.
ŞEVKİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şevki).
ŞEVVAL: (Ar.). - Hicri takvime göre yılın 10. ayı, ilk üç günü şeker bayramıdır. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞEYBAN: (Ar.) Er. - Saçlarına ak düşmüş yaşlı kimse. Moğol hükümdarlarından birisi.
ŞEYBE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şeyban).
ŞEYDA: (Fars.) Ka. - Aşk çılgını, çok tutkun, aşık.
ŞEYDAGÜL: (Fars.) Ka. - (bkz. Şeyda).
ŞEYDANUR: (f.a.i.) Ka. - (bkz. Şeyda).
ŞEYH: (Ar.) Er. 1. Yaşlı adam, ihtiyar. 2. Kabile ve aşiret reisi. 3. Bir sahada üst seviyeye gelmiş, otorite. 4. Tekke ve zaviye reisi.
ŞEYMA: (Ar.) 1. Bedeninde ben veya benzer bir izi olanlar. 2. Hz. Peygamber'in süt kardeşi.
ŞEZA: (Ar.) Ka. - Kokulu şeylerin kokusu.
ŞEZERÂT: (Ar.) Ka. - İşlenmeden maddenin içinde toplanan altın parçaları. Süs olarak kullanılan inci ve altın taneleri.
ŞEZRE: (Ar.) Er. - İşlenmemiş ham altın. Süs için asılan inci ve altın.
ŞİDE: (Fars.) Er. - Parlak, ışıklı, güneş.
ŞİFA: (Ar.) Ka. - İyi olma, kurtulma.
ŞİHAB: (Ar.) Er. 1. Kıvılcım. Akan yıldız. 2. Cesur, yürekli.
ŞİHBAN: (Ar.) Ka. 1. Kıvılcımlar. 2. Akan yıldızlar.
ŞİHABEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin parlak yıldızı.
ŞİMŞEK: (Tür.) Er. 1. Yağmurlu havada, buluttan buluta ya da yere elektrik boşalırken oluşan, geçici ve şiddetli elektrik akımı. 2. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse.
ŞİMŞEKER: (Tür.) Er. - Çok hareketli, canlı, hızlı kimse.
ŞİMŞEKHAN: (Tür.) Er. - (bkz. Şimşekkan).
ŞİMŞEKKAN: (Tür.) Er. - Hareketli, canlı soydan gelme.
ŞİNAS: (Fars.) Er. - Anlayan, tanıyan, bilen.
ŞİNASİ: (Fars.) Er. 1. Tanımaya, anlamaya özgü, tanımak, bilmekle ilgili. 2. Tanzimat döneminin ünlü şairi ve gazetecisi.
ŞİNAVER: (Fars.) Er. - Suda yüzen, yüzücü.
ŞİNİD: (Fars.) Er. - İşitme, semi.
ŞİRAZ: (Fars.) Er. - Türk müziğinde eski bir makam.
ŞİRAZE: (Fars.) Ka. 1. Kitap ciltlerinin iki ucunda bulunan ve yaprakları muntazam tutan, ibrişimden örülmüş ince şerit. 2. Pehlivan kispetinin parçası. 3. Esas, düzen, nizam.
ŞİRİN: (Fars.) Ka. - Sevimli, cana yakın.
ŞİRVAN: (Fars.) Er. 1. İran'da bir kent adı. 2. Aslan barınağı.
ŞİRZAT: (a.f.i.) Er. - Aslan gibi güçlü, kişilikli kimse.
ŞİVE: (Fars.) Ka. - Naz, eda.
ŞİVEKAR: (Fars.) Ka. - Nazlı, edalı, işveli.
ŞÖHRET: (Ar.) Ka. - Şöhretli, ünlü, şöhreti ağızlarda dolaşan.
ŞÖLEN: (Tür.). - En üst idareci tarafından bütün halka verilen, dini ve içtimai fonksiyonları olan yemek, ziyafet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞÜLE: (Ar.) Ka. - Alev, yalım. Alevli ateş.
ŞÜCA: (Ar.) Er. 1. Cesaretli, cesur, yiğit. 2. Aslan ve yengeç arasında yıldız kümesi.
ŞÜCEYNE: (Ar.) Ka. - Ağaçcık, nihal.
ŞÜKRAN: (Ar.). - İyilik bilme, gönül borcu, minnettarlık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
ŞÜKRİYE: (Ar.) Ka. - İyilik bilme, minnettarlıkla ilgili, iyilik bilen.
ŞÜKRÜ: (Ar.) Er. - Şükretme, minnettarlıkla ilgili.
ŞÜKUFE: (Fars.) Ka. - Çiçek. Süslemede çiçek motiflerine dayanan bir tarz.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
-S Harfi ile başlayan isimler sözlüğü -

SAAD: (Ar.) Er. - Mutluluk, kutluluk.
SAADEDDİN: (Ar.) Er. - Dinin uğurlu ve kutlu kişisi. - Türk dil kuralı açısından "d/l" olarak kullanılır.
SAADET: (Ar.) Ka. - Mutluluk, kutluluk, bahtiyarlık.
SABA: (Ar.) Er. - Gündoğusundan esen hafif rüzgar. Türk müziğinin en eski makamlarından.
SABAH: (Ar.) - Gündüzün ilk saatleri, günün başlangıcı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SABAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinin güzelliği. - Türk dil kuralı açısından "d/t" olarak kullanılır.
SABÂHAT: (Ar.) Ka. - Güzellik, letafet.
SABAHNUR: (Ar.) Ka. - Sabah ışığı, aydınlığı.
SABBAR: (Ar.). 1. Çok sabırlı. 2. Atlas çiçeği. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SABİ: (Ar.) Er.-Yedinci.
SABİA: (Ar.) Ka. - (bkz. Sabi).
SABİH: (Ar.) Er. - Güzel, şirin.
SABİHA: (Ar.) Ka. - Güzel, latif, şirin.
SABİHAT: (Ar.) Ka. 1. Gemiler. 2. Yıldızlar. 3 İmanlıların ruhları.
SABİR: (Ar.) Er. 1. Sabreden, tahammül eden, Katlanan sabırlı. 2. Acele etmeyen.
SÂBİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sabır).
SABİT: (Ar.) Er. 1. Değişmeyen, kımıldamayan. 2. Kanıtlanmış, anlaşılmış.
SABİTE: (Ar.) Ka. 1. Hareket etmeyen yıldız, gezegen olmayan yıldız. 2. Matematik formülünde değeri değişmeyen miktar.
SABİYE: (Ar.) Ka. - Küçük kız çocuğu, küçük kız.
SABRİ: (Ar.) Er. - Sabırla ilgili, sabra ilişkin.
SABRİNNİSA: (Ar.) Ka. - Kadınların sabırlısı.
SABRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sabri).
SACİD: (Ar.) Er. - Secde eden, alnını yere koyan.
SACİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sacid).
SAÇI: (Tür.) Ka. - Düğün armağanı. Gelinin başına saçılan şeker, arpa, para gibi şeyler.
SA'D: (Ar.) Er. - Kutlu, uğurlu. İyilik, kuvvetlilik. Ashab isimlerinden, Sa'd b. Ebi Vakkas. Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenmiş olanlar) dandır.
SADA: (Ar.) Ka. - Ses, yankı.
SADAK: (Tür.) Er. 1. Ok koymaya yarayan meşin torba. 2. Sabah yeli.
SADAKAT: (Ar.) Dostluk, içten bağlılık, doğruluk, vefalılık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SADBERK: (Fars.) Ka. 1. Yüz yapraklı, katmerli. 2. Katmerli bir gül türü.
SADEDDİN: (Ar.) Er. - (bkz. Saadeddin).
SADEDİL: (a.f.i.) Ka. 1. Temiz yürekli. 2. Saf, bön.
SADEGÜL: (a.f.i.) Ka. - Bir gül kadar sade, temiz ve güzel.
SÂDERU: (a.f.i.) Er. - Genç delikanlı.
SADEYN: (Ar.). 1. "İki uğurlular". 2. Venüs (Zühre) ile Jüpiter (Müşteri) gezegenleri. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂDIK: (Ar.) Er. - Doğru gerçek hakiki, yalan olmayan, sahte olmayan. Sadakatli, samimi, bağlı.
SÂDIKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Sadık).
SÂDIR: (Ar.) Er. - Hayrette kalan, şaşıran.
SADIRAY: (Ar.) Er. - (bkz. Sadır).
SADİ: (Ar.) Er. - Mutlulukla, uğurla ilgili, uğurlu.
SADİS: (Ar.) Er. - Altıncı.
SADİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sadi).
SADREDDİN: (Ar.) Er. - Dinin önderi, başı, ileri kişisi.
SADRİ: (Ar.) Er. 1. Göğüsle ilgili, göğse ait. 2. Anneye nisbetle çocuk.
SADRİYE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sadri).
SADULLAH: (Ar.) Er. - Tanrının kullu, talihli kıldığı kimse.
SADUN: (Ar.) Er. - Mübarek, kutlu, uğurlu.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
SAFA: (Ar.) Er. 1. Üzüntü ve kederden uzak olma, endişesizlik, rahat huzur, iç ferahlığı. 2. Eğlence. 3. Saflık, berraklık.
SAFBESTE: (a.f.i.) Er. - Saf bağlanmış, sıra sıra dizilmiş.
SAFDER: (Ar.) Er. - Düşman saflarını yaran, yiğit.
SAFER: (Ar.) Er. l. Hicri takvimde ikinci ay, sefer. 2. Temiz yürekli, dürüst kimse.
SAFEVİ: (Ar.) Er. - Safı adındaki kimsenin soyundan olan, Fars hükümdarı Şah İsmail'in soyu.
SAFFET: (Ar.) Er. - Saflık, temizlik, arılık, (bkz. Safvet).
SAFİ: (Ar) Er. 1. Katışıksız, katıksız, halis, temiz. 2. Yalnız, sadece, sırf. 3. Kesintilerden sonra kalan kısım, net.
SAFİGÜL: (a.f.i.) Ka. - Gül gibi, katıksız, saf, duru, temiz.
SAFİH: (Ar.) Er. 1. Gökyüzü. 2. Yassı ve düz halde bulunan şey.
SAFİHA: (Ar.) Ka. - Yassı düz ve geniş yüz, levha. Levha halinde bulunan maden, saç.
SAFİNAZ: (Fars.) Ka. - Çok nazlı, çok naz eden.
SAFİNUR: (Ar.) Ka. - Çok nurlu, çok aydınlık, temiz kimse.
SAFİR: (İbr.) - Mavi renkli, değerli bir süs taşı, göktaşı. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SAFİRE: (Ar.) Ka. 1. İnce güzel ses. 2. Islık.
SAFİYE: (Ar.) Ka. - Katışıksız, katıksız, halis, temiz. Saflık, halislik.
SAFİYET: (Ar.) Ka. - Saflık, temizlik, masumluk.
SAFİYULLAH: (Ar.) Er. 1. Temiz yürekli. 2. Hz. Âdem'in lakabı.
SAFİYÜDDİN: (Ar.) Er. - Dini temiz, dini pak.
SAFVET: (Ar.) Er. - Saflık, temizlik, paklık, arılık, halislik.
SAFVETULLAH: (Ar.) Er. - Hz. Muhammed (s.a.s)'in isimlerinden.
SAFZEN: (a.f.i.) Er. - (bkz, Safder).
SAĞAN: (Tür.) Er. - Hızlı uçan, uzun dar kanatlı küçük kuş.
SAĞANALP: (Tür.) Er. - (bkz. Sağan).
SAĞBİLGE: (Tür.) Er. - Hekim, doktor.
SAĞCAN: (Tür.) Er. - Sağlıklı kimse.
SAĞINÇ: (Tür.) Er. - Emel, istek, amaç, düşünce.
SAĞIT: (Tür.) Er. - Silah.
SAĞLAM: (Tür.) Er. 1. Hasta veya sakat olmayan. Kolayca hasara uğramayan, bozulmayan, dayanıklı. 2. Doğru, gerçek, sahih. 3. Güvenilir, emin. 4. Mutlaka, muhakkak, herhalde.
SAĞLAMER: (Tür.) Er. - (bkz. Sağlam).
SAĞMAN: (Tür.) Er. - Sağlıklı kim­se. Eksiksiz, kusursuz, güvenilir kim­se.
SAĞUN: (Tür.) Er. - Saygın, kutsal.
SAHABE: (Ar.) Er. 1. Sahipler, sahip çıkanlar, tutanlar. 2. Asr-ı saadet döneminde yaşamış ve Hz. Muhammed'i görmüş mü'min kimse.
SAHABET: (Ar.) Ka. - Sahip çıkma. Koruma, arka olma, yardım etme.
SAHAVET: (Ar.) Er. - El açıklığı, cömertlik.
SAHBA: (Ar.) Ka. 1. Al, kızıl. 2. Şarap, kırmızı şarap.
SAHİBE: (Ar.) Ka. 1. Sahip. Koruyan, gözeten. 2. Bir iş yapmış olan. 3. Herhangi bir niteliği olan.
SAHİBKIRAN: (f.a.i.) Er. 1. Her zaman basan, üstünlük kazanan hükümdar. 2. Ünlü bir çeşit lale.
SAHİL: (Ar.) Ka. - Deniz, nehir, göl kıyısı.
ŞAHİN: (Ar.) Er. 1. Kadın. 2. Sık. Katı, pek.
ŞAHİNE: (Ar.) Ka. - (bkz. Şahin).
SAHİR: (Ar.) Er. - Gece uyumayan, uykusuz.
SAHİRE: (Ar.) Ka. 1. Geceleri uyumayan, uykusuz. 2. Büyücü, büyüleyici güzel.
SAHRA: (Ar.) Ka. - Kır, ova, çöl.
SAHRE: (Ar.) Er. - Kaya. Kütle.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
SAHRETULLAH: (Ar.) Er. - Beytü'l-Makdis'de Beni İsrail peygamberlerinin ibadet ettikleri meşhur kaya. Hz. Peygamber (s.a.s) Miraç gecesinde semaya buradan çıkmıştır.
SAHUR: (Ar.) Er. 1. Gece uyanıklığı, uykusuzluk. 2. Ay ağılı, hale. Dünya'nın Ay'a düşen, Ay tutulmasını meydana getiren gölgesi.
SAİB: (Ar.) Er. - Hedefe doğru ulaşan. İsabetli olan, doğru olan, hata etmeyen. - Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
SAİD: (Ar.) Er. - Mübarek, kutlu, uğurlu. Mübarek, mesut. Sevap kazanmış, Allah katında makbul tutulmuş. Sahabe isimlerinden
SAİDE: (Ar.) Ka. - (bkz. Said).
SAİK: (Ar.) Er. - Sevk eden, götüren. Süren sürücü.
SAİKA: (Ar.) Ka. - (bkz. Saik).
SÂİM: (Ar.) Er. - Oruç tutan kimse, oruçlu.
SÂİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Saim).
SAİR: (Ar.) Er. - Seyreden, hareket eden, yürüyen.
SAİRE: (Ar.) Ka. - (bkz. Sair).
SÂKIB: (Ar.) Er. 1. Delen, delik açan. 2. Çok parlak. - Türk dil kuralı açısından "b/p" olarak kullanılır.
SAKIBA: (Ar.) Ka. 1. Parlak, ışıklı. 2. Delen, delik açan.
SAKİ: (Ar.) Er. - Su veren, su dağıtan. Kadehle içki sunan.
SAKİN: (Ar.) Er. 1. Hareketsiz olan, oynamayan. 2. Uslu kendi halinde yavaş. 3. Bir yerde yerleşen, oturan.
SAKİNE: (Ar.) Ka. 1. Hareketsiz, kımıltısız, durgun. Sessiz. 2. Heyecanı veya kızgınlığı olmayan.
SAKMAN: (Tür.) Er. 1. Uyanık, akıllı kimse. 2. Sessiz sakin kimse.
SALABET: (Ar.) 1. Peklik, katılık, sağlamlık. 2. Manevi kuvvet, dayanma. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SALAH: (Ar.) Er. 1. Düzelme, iyileşme, iyilik. 2. Barış. 3. Dine olan bağlılık.
SALAHADDİN: (Ar.) Er. - Dinine bağlı kimse. - Türk dil kuralına göre "d/t" olarak kullanılmakladır.
SALAR: (Fars.) Er. - Baş, kumandan, başbuğ, önder.
SALÂT: (Ar.) Er. - Namaz.
SALCAN: (Tür.) Er. - (bkz. Salar).
SALDAM: (Tür.) Er. - Ciddilik, ağırbaşlılık.
SALİH: (Ar.) Er. 1. Yarar, yakışır, elverişli, uygun. Salahiyeti bulunan, yetkili. 2. Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi, muttaki.
SÂLİHA: (Ar.) Ka. - Dinin emir ve yasaklarına uyan, iyi ahlak sahibi (kadın). - (bkz. Salih).
SALIK: (Tür.) Er. - Haber, bilgi. Haberci.
SALIKBEY: (Tür.) Er. - (bkz. Salık).
SALİM: (Ar.) 1. Hasta veya sakat olmayan, sağlam. 2. Ayıpsız, kusursuz, noksansız. 3. Korkusuz, endişesiz, emin. 4. Aruzda cüzlerinden hiçbiri zihafa uğramayan vezin.
SALİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Salim).
SALİSE: (Ar.) Ka. 1. Üçüncü. 2. Saniyenin altmışta biri. 3. Binbaşılık derecesinde mülki rütbe.
SALKIM: (Tür.) Ka. - Üzüm gibi birçoğu bir sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. Üzerinde kısa saplı dallar bulunan çiçek. Akasya.
SALMAN: (Tür.) Er. - Başıboş, serbest, özgür.
SALTAR: (Tür.) 1. Tek, yalnız. 2. Yalnız başına giden. 3. Temiz, saf. -Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SALTI: (Tür.) Er. - Gezgin, yolculuk eden.
 

Enes

İhvan Forum Üye
Katılım
6 Haz 2006
Mesajlar
14,127
Tepkime puanı
1,243
Puanları
113
Konum
bâbil...
SALTIK: (Tür.) Er. 1. Kendi başına var olan, bağımsız, koşulsuz, mutlak. 2. Salıverilmiş, bırakılmış, azat edilmiş, özgür.
SALTUK: (Tür.) Er. - Erzurum ve yöresinde Selçuklular devrinde Saltuklular beyliğini kuran Türk beyi Emir Saltuk (1072).
SALTUKALP: (Tür.) Er. -(bkz. Saltık).
SALUR: (Tür.) Er. 1. Kılıç. 2. Oğuzların Üçok boyuna bağlı bir Türk kabilesi.
SALVECÂR: (Ar.) Er. - Çevgan, cirit oynanılan eğri sopa.
SAMAHAT: (Ar.) Ka. - Cömertlik, el açıklığı, iyilikseverlik, (bkz. Semahat).
SAMAN: (Fars.) Er. 1. Zenginlik. Rahat, dinç. 2. Düzen.
SAMED: (Ar.) Er. - Ezeli, ebedi ve yüce olan ve hiç kimseye veya şeye ihtiyacı olmayan, mutlak malik olan yüce Allah. - Allah'ın isimlerindendir. "abd" takısı almadan kullanılmaz. Abdüssamed.
SAMİ: (Ar.) Er. 1. İşiten, duyan dinleyen. Dinleyici. 2. Yüksek, yüce.
SÂMİA: (Ar.) Ka. - İşitme duygusu, hissi.
SAMİH: (Ar.) Er. - Cömert, eli açık.
SAMİHA: (Ar.) Er. - (bkz. Samih).
SAMİM: (Ar.) Er. - Bir şeyin merkezi, içi, asli kısmı.
SAMİME: (Ar.) Ka. - (bkz. Samim).
SAMİN: (Ar.) Er. - Sekizinci.
SAMİR: (Ar.) Er. - (bkz. Samire).
SAMİRE: (Ar.) Ka. - Meyveli, meyva veren.
SAMİYE: (Ar.) Ka. - Yüksek, yüce.
SANAÇ: (Tür.) - Dağarcık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SÂNAHÂT: (Ar.) - Çok düşünmeden fikre doğan, akla gelen şeyler. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANAK: (Tür.) Er. 1. Kısa zaman, az süre. 2. Fikirsiz, düşüncesiz.
SANAL: (Tür.) Adın duyulsun, ün kazan. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANALP: (Tür.) Er. - (bkz. Sanal).
SANAT: (Ar.) - Sanat, ustalık, hüner, marifet. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANAY: (Tür.) - Ay san. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
SANBAY: (Tür.) Er. - Ünlü kimse.
SANBERK: (Tür.) Er. - Gücüyle tanınmış, ün yapmış.
SANCAKTAR: (Tür.) Er. - Sancak taşıyan kimse. Sancak taşıma görevlisi.
SANCAR: (Tür.) Er. 1. Kısa kama. 2. Saplar, batırır, yener. 3. Selçuklu sultanlarından birisinin adı.
SANEM: (Ar.) 1. Put. 2. Çok güzel kadın. - İsim olarak kullanılmaz.
SANER: (Tür.) Er. - Ünlü, tanınmış kimse.
SANEVBER: (Ar.) Ka. 1. Çam fıstığı. Çam fıstığı kozalağı. 2. Sevgilinin boyu-posu.
SÂNEVİ: (Ar.) Er. - İkinci.
SANİ: (Ar.) Er. 1. İkinci. 2. Yapan, işleyen, meydana getiren. 3. Yaratan. Allah'ın isimlerinden. Saniullah veya Abdüssani şeklinde isim olur.
SANİA: (Ar.) Ka. - Düzme, uydurma iş, tuzak, hile.
SANİH: (Ar.) Er. - Zihin ve düşüncede oluşup çıkan, fikre doğan.
SANİHA: (Ar.) Ka. - (bkz. Sanih).
SANİYE: (Ar.) Ka. 1. Bir dakikanın veya derecenin altmışta biri. 2. İkinci derecede mülki rütbe.
SANNUR: (Tür.) Ka. - Nurlu, ışıklı, güzel.
SANVER: (Tür.) Er. - (bkz. Sanal).
SARA: (İbr.) Ka. 1. Prenses. 2. (Fars.) Hz. İbrahim'in hanımı. 3. Halis, katkısız, temiz.
SARAÇ: (Ar.) Er. 1. Koşum, eğer takımlarıyla benzeri şeyler yapan veya satan kimse. Meşin üzerine süsleme yapan kimse. 2. Sirac kelimesinin değişikliğe uğramış şekli. Kandil.
SARAHAT: (Ar.) - Açıklık, ibarede açıklık. - Erkek ve kadın adı olarak kullanılır.
 
Üst