Açık konuşma vakti

Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Açık konuşma vakti
Yazan Rahim Er
Güneydoğuda vardığın noktada yabancılaşmışsın. Geçen dönemler silaha dayalıydı. Her şeyin askerî tedbirlerle halledileceği kanaati neredeyse herkeste vardı. Başlangıçta hadise 3-5 çapulcunun işi olarak görüldü... Hamaset hakikate baskın geldi. Halbuki meselenin tarihî, sosyolojik, dinî, ideolojik ve düveli muazzama gibi birçok boyutu vardı.
Bunlar ne görülmedi. Sürekli dağ-taş bombalandı. Nesiller, top-tüfek sesleri arasında büyüdü. Kitle birimleri arasında müşterek taraflar azalırsa ihtilaflar başlar, biterse düşmanlıklar doğar. Kaç ortak nokta kaldı söyler misiniz?
Vatanın bir bölümünde manzara nâhoş. Askerin, memurun kim vazife yapıyorsa onlar işgalci gibi görülmekte. Çekişme stadlara bile sıçrayabiliyor. Buna rağmen bazıları hâlâ Baascı kafayla hareket etmekte. Neredeyse Halepçe’yi örnek gösterecekler.
Açılım fırsattı. Bugün de fırsat. Belki de son fırsat. İktidar başlatsa bile bu bir devlet projesi olmalı.
Kürtler onu diyorlardı. Biz ayrılık istemiyoruz. Biz kültürel kimliğimiz tanınsın istiyoruz. O kültürel kimlikler haylice tanındı. O kadar tanındı ki Kürtçü şahinler endişeye kapıldılar. Ellerinde koz kalmayacaktı. Bu noktada Ergenekon, hem DTP’yi hem AK Parti’yi vurmak için bir seri uygulamayı tezgâhlamış görülüyor.
Son olaylarda asıl hedef DTP değil AK Parti’dir. Şimdi ne olacak? TBMM’de DTP’lilerin istifaları kabul edilecek mi? Kabul edilirse güneydoğuda kahraman olacaklar. Kabul edilmezse yine kahraman olacaklar.
Devlet, devleti yönetenler bazı şeyleri bile bile sineye çekecektir. En iyi ilaç zaman. Bazı nesiller kaybedilmiş olacak. Her şeyin bir bedeli var. Mazideki ağır vebalin bugün ağır faturasını ödeyeceksin çare yok. Hasta kanserse ona grip muamelesi yapamazsın.
Gerçeği olanca çıplaklığıyla görmelisin.
Yoksa...
Yoksa köprüler kalmıyor.
Yarın atılacak köprü de bulamazsınız.
Oysa bütün güneydoğu, Diyarbakır da diğerleri de bu vatanın aziz parçalarıdır. İnsanları da bu milletin hasletlerine sahip güzel insanlar. Sen o insanlarla gönül köprüleri kurmadın ki, bir gün kapılarını açmadın ki, dertlerini dinlemedin ki. Günahların terörü besledi. O insanlar iki arada kaldılar. Sonunda bugün toplum -işte bu çok kötü- biz ve onlar diye öteleme eşiğine geldi. Ya açılımla akıllı politikalarla toprağın muhkemliği temin edilecek.Veya o toprağa veda. Bosna gibi, Bağdat gibi...

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Demokratik açılım ve PKKAnayasa Mahkemesi keşke DTP’yi kapatmak yerine bu partinin içinde terör örgütü PKK’yı ve örgüt liderini tek adres olarak gören, onlara yakın duran şahinleri siyaset dışına atsaydı daha iyi olurdu. Sorunların çözüm şekli olarak demokratik siyaseti seçen, çözüm yeri olarak da TBMM’yi adres olarak gösteren DTP’liler, siyasete partileri ile devam etmeli, kendisi Mecliste aklı dağda olan, TBMM’de PKK’nın tetikçiliğini yapmaktan başka bir hedefi olmayan DTP’liler de terör örgütü ile organik bağları olduğu gerekçesiyle siyasetin dışına atılmalıydı. Bu ayırımı yapabilmek mümkün müydü? Evet mümkündü. Sokaktaki sıradan bir insan bile bu ayırımı yapabilecek durumda.
Neyse olan oldu. Maalesef DTP’nin içinde sorunların terörle değil demokratik siyasetle-diyalogla TBMM zemininde çözülebileceğine inanan DTP’liler yenilgiye uğradı. PKK, İmralı ve onların DTP içindeki sadık temsilcileri galip geldi ve DTP’yi kapattırdılar.
Doğu ve Güneydoğu halkının demokratik açılıma destek vermemesi için PKK her türlü yolu deneyecek. Türkiye’nin diğer bölgelerinde halkı kışkırtmak için elinden geleni yapacak. Bir Türk-Kürt çatışmasının başlaması için gerekli tüm provokatif eylemleri yapacaklar. Şehirlerde PKK, organize ettiği 300-500 yandaşı ile izinsiz gösteriler yapmaya devam edecek. Bu göstericiler esnafın camını, penceresini indirecek, aracını yakacak, evine-barkına, malına zarar verecek. Vatandaşı karşılık vermesi için tahrik edecek. İşte İstanbul’da, Mersin’de ve Muş Bulanık’ta meydana gelen olaylar bu senaryonun bir parçası. Aklı başında hiçbir vatandaş bu oyuna gelmemeli. Tahriklere kapılmamalı. Kendisini polisin, savcının ve hâkimin yerine koymamalı. Onun camını-çerçevesini indiren, aracını yakan PKK yandaşını bulup adalete teslim etmek polisin görevi. İşlediği suçun cezasını kesmek de mahkemelerin görevi. Silahı, satırı, baltayı çekip PKK yandaşının cezasını kendimiz vermeye kalkarsak eşkıyadan ne farkımız kalır? Zaten PKK’nın amacı da toplumu bu psikolojiye itip iç çatışma çıkarmak. Ne olur duygularımızın esiri olmayalım, aklımızı kullanalım.
DTP’nin kapatılması ile ilgili olarak, “terörü kınamayı ve PKK ile aralarına açık mesafe koymayı ısrarla reddettiler” değerlendirmesini yaptı AB. Bu gelişmelerin destekledikleri demokratik açılımı tehlikeye sokacağından endişe duyuyorlar. Kürt kökenli siyasetçilerimiz AB’nin bu değerlendirmesini dikkatle okumalı ve ders çıkarmalıdırlar.
Ne mi yapmalıyız? Demokratik açılım sürecinde gaza basmalıyız. Anayasa değişikliği ile siyaseti partilerin kapatılma hukukunu AB seviyesine hemen getirmeliyiz. “Her Kürt PKK’lıdır” düşüncesine asla katılmayıp Kürt kökenli vatandaşlarımızı PKK’nın ve yandaşlarının kucağına bırakmamalıyız. PKK’nın yandaşlarını kullanarak demokratik açılımı engellemek için şehirlerde tırmandırmaya çalıştığı terör tahrikine kapılmamalı, sadece güvenlik güçlerine yardımcı olmalıyız. Terörü-şiddeti reddeden Kürt kökenli siyasetçi ve aydınları cesaretlendirmeli ve onların önünü açmalıyız.
Açılımın başarılı olması halinde biteceğine inanan PKK bu çabaların başarısız olması için elinden geleni yapmaya devam edecek.

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Vesayet rejimiBelli ki, içeride ve dışarıda birileri, demokrasiyi; insan hak ve hürriyetlerini aziz milletimize çok görüyor; insanca idareye layık görmüyor.
Millete yapılabilecek en büyük ihaneti, dışarının desteğiyle 1960 darbesiyle gerçekleştirdik. Halbuki, demokrasi tecrübemizin üzerinden henüz on yıl geçmişti. Yani demokrasimiz, emekleme devresindeydi. Bu fidan, doğar doğmaz doğrandı.
Halkın idaresini, halkın seçtiklerinin (Meclis ve Hükümet) elinden almak için, evlere şenlik bir anayasa yaptılar. Böylece, Meclis’in ve gelebilecek her türlü hükümetin yetkilerini ellerinden almış oldular. Kelimenin tam anlamıyla ‘vesayet rejimi‘ ihdas ettiler.
Artık, bundan böyle; davul, hükümetlerin ve Meclislerin boynunda, tokmak ise vesayeti ellerinde bulunduranlarda olacaktı. Nitekim öyle de oldu ve elan da olmaya devam etmektedir. Çünkü, bu anayasayı takip eden 1982 anayasası ile bu durum daha da perçinleşmiştir.
Bu kapan, milletten (demokrasiden) ümidini kesenlerin millete karşı oluşturdukları bir oyundur. Bunun temelinde de belirttiğimiz gibi, millete güvensizlik vardır. Onlara göre milletimiz, demokrasi yani, kendini idare etme açısından henüz rüştünü ispat etmiş değildir. Dolayısıyla vesayetle idare edilmelidir.
Siyaset, blok halinde, bu olumsuz tabloyla mücadele edebilirdi. Ancak, bu olumsuz tablonun baş aktörü siyaset olunca (CHP), işin zorluğu ortadadır! CHP’nin samimiyetsizliğine bakın ki; bir yandan demokrasi havarisi kesilerek 12 Eylül darbesini yapanları yargılamak için Anayasanın geçici maddesini değiştirmeye çağrı yapıyor. Diğer yandan ise, tamamen 12 Eylül ürünü olan ve tamamen anti demokratik bir görünüm arz eden Anayasasının değiştirilmesine, asla ve kat’a yanaşmamaktadır.
Neden? Çünkü vesayetle idare, onların da işine geliyor. Böylece, muhalefette iken bile iktidarlarını yürütebiliyorlar! Zira, vaktiyle demokratik olması gereken cumhuriyeti, bürokratik cumhuriyet haline getirip, millete dayatan zihniyete sahiptirler. Bunu da 1960 darbesiyle ve hemen ardından oluşturdukları anayasa ile tescillettirdiler.

 
Katılım
14 May 2008
Mesajlar
2,994
Tepkime puanı
93
Puanları
0
Şapkadan tavşan çıkarmakBiz asimetrik savaş tabirini ilk ne zaman duyduk?
Genelkurmay’da düzenlendiği iddia edilen belgelerin kamuoyuna sızmasıyla.
“Bize karşı asimetrik savaş yürütülüyor” derken kastedilen neydi?
Aslında böyle belgeler yoktur. Ama birileri silahlı kuvvetleri kamuoyu nezdinde küçük düşürmek için, hakkında şüpheler uyandırmak için, itibarını zedelemek için ya sahte belge düzenliyor ya da doğru belgeleri çarpıtıp servis ediyor.
Bu servis işi bir ara o kadar ileri gitti ki, kamuoyunda tartışılan bir konuda dara düşülünce, hemen adli müşavirin makam odasında maiyetiyle yaptığı konuşmalar servis edildi.
Adli müşavirin makam odasını dinleyip servis eden mekanizma teröristlerin telsiz konuşmalarını kaydedip servis edemez mi?
Yahut bizimkilerin dinleme ağına takılacak şekilde konuşma düzenlenemez mi?
Şunu söylemek istiyorum:
Asimetrik savaş sadece Genelkurmay’a karşı mı yürütülür?
Hükümet politikasına karşı yürütülmez mi?
Ulusal politikalara karşı yürütülmez mi?
Her konuda o kadar temkinli davranıyoruz da son olaylarda temkinimizi neden kaybettik?
Neden son şehid olaylarından sonra kamuoyunu yatıştırmak yerine, “siz açılım diyerek ortalıkta dolaşırsanız olacağı budur” demeye getiriyoruz.
Bir taraftan üzülüyor gibi yapıp öbür taraftan tezimize delil bulmuş gibi seviniyoruz.
...
Bu ülke bu problemi ne zaman çözmeye yeltense büyük olaylarla konu kamuoyunda konuşulamaz hale getirilmiş.. Bırakın emareleri, delilleri.. doğrusunu eğrisini sadece bu işaret bile ne yapılması gerektiğini gösteriyor.
En çok da DTP’lilere aklıselim tavsiyesinde bulunanları yadırgıyorum.
Siyasetçisi, genel başkanı, enteli danteli, “kapatılmanıza karşıydık. Ama bu konuda size düşen...” diyerek söze başlıyor.
Sanki bir başka ülkeden bir başka güç gelip bu partiyi kapatmış, biz de teselliye gidiyoruz.
Kapatılma öncesinde bize düşen hiçbir sorumluluk yokmuş gibi davranıyoruz.
Karar doğrudur, eğridir, zamanlaması ilginçtir kısmına takılmıyorum.. Bu karar bizim ülkemizde bizim ülkemiz kurumları tarafından, bizim anayasamıza uygun olarak alındıysa..Üzülecek ne var.. Anayasaya uygunluk yetmez deniyorsa anayasayı şartlara uydurun. Canım anayasa öyle diyor ama üyeler takdir hakkını kullanıp azıcık daha esnek davransalardı gibi bir şey mi diyoruz?
...
Sokak hareketleri de, Tokat’taki katliam da, bu olayların medyaya aksettirilme biçimi de asimetrik savaştır.
Çözüm teklifiniz ne onu söyleyin.. Taş atanları kovalamak, eski DTP’lilerden kim ne söyledi zapta geçirip soruşturma açmak, dağı taşı bombalayıp terörist kovalamak dışında bir çözüm öneriniz var mı?
Bu işi zaten 30 yıldır yapıyoruz.
Bu işler başladığında doğanlar 30 yaşında...

 
Üst