100 bin domuzu kime yedirdiler? !!!

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan

Gaziosmanpaşa Hacımaşlı köyü domuz çiftliğinin suları ve katı atıkları 300 metre mesafedeki Sazlıdere Barajı’na akıyor. Baraj on milyon kişinin su ihtiyacını karşılıyor. Çiftlikte 5 bin domuz var. Türkiye’deki domuz çiftliklerinde yıllık 3 milyon ton civarında et üretiliyor. Bu rakam neredeyse kırmızı et üretiminin yarısı. Üretilen domuzlar otellere, yemek fabrikalarına ve marketlere “kıyma” şeklinde satılıyor.

Salam, sosis de piyasaya sürme yöntemlerinin en sık kullanılanı.Hıfzısıhha laboratuarlarında test edilen gıda ürünlerinin yüzde 56’sının “uygun olmadığı” belirlendi. Kanunlara göre denetim yapmak zorunda olan Tarım Bakanlığı’nın İstanbul Avrupa yakasında sadece 14 elemanı var. Yaklaşık bir milyon kişiye bir görevli düşüyor.

Dergimizin 230. sayısında “Dikkat! Domuz yediriyorlar” başlığıyla bir kapak dosyası hazırlamış ve sanılandan kat be kat fazla miktarda domuz etinin değişik yollardan piyasaya sürüldüğünü, herhangi bir denetim yapılmadığını, insanların bilmeden domuz eti yediklerini, laboratuvar kayıtları ve ithal edilen domuz yağlarının gümrük belgeleri ile birlikte ortaya koyarak yetkilileri göreve davet etmiştik. Haftalarca süren takip sonunda varlığı inkar edilen çiftliklerin ve buralarda kaçak kesilen etlerin halka satışının belgelendiği haberin doğurduğu infial ile, ilgili kurumlar denetimleri sıklaştırmış ve “domuza geçit yok” açıklamasını yapmışlardı. Ancak aradan geçen zaman içerisinde çok şeyin değişmediği, hatta daha büyük miktarlarda domuz etinin piyasaya sürüldüğü ortaya çıktı. Öyle ki haberimizde kapı numarasına kadar verdiğimiz çiftlikleri gazeteciler buluyordu ama Tarım İl Müdürlüğü, Sağlık İl Müdürlüğü, Zabıta, Belediye ve diğer ilgili kurumlar bulamıyordu!
Ölü fareden bulaşan hastalık
STV’nin, İstanbul’un içme suyuna karışan domuz atıklarını görüntülemesi ve ardından da İzmir’de patlak veren “domuzlu çiğköfte” hadisesi konuyu tekrar gündemimize soktu. Yaklaşık bir ay önce Nusret Usta’dan çiğköfte alarak yiyen çok sayıda kişi, 2 ya da 3 hafta sonra rahatsızlanarak hastanelere başvurdu. Türkiye böylece literatürden neredeyse kalkmış olan bir hastalıkla karşılaşmış oldu. Şiddetli karın ağrısı, kabakulak hastalığına benzer şekilde kulak altlarının şişmesi, eklem yerlerinde ağrılar ve aşırı halsizlik şeklinde ortaya çıkan rahatsızlık için hastanelere başvuran vatandaşlara öncelikle kabakulak, romatizma, grip, hatta kanser teşhisi konuldu. Teşhise göre tedavi gören vatandaşların rahatsızlıklarının devam etmesi sonucu son olarak bazı hastalar Dokuz Eylül Üniversitesi Romatoloji Servisi’ne başvurdu. Burada yapılan tetkiklerde de bir sonuç alınamadı. Bu sırada hastaların kendi aralarında haberleşmesi ile belli bir tarihte adı geçen çiğköfteciden çiğköfte yiyenlerin aynı belirtilerle rahatsızlandığı öğrenildi. Bunun üzerine birkaç hastanın kan örnekleri İtalya’da bulunan Trişin Merkezi’ne gönderildi. Bu merkezin yaptığı tetkikler sonucu hastaların kanında genelde yabani domuzların etinden geçen trişin (trichinella spiralis) parazitinin bulunduğu ortaya çıktı. Konu hakkında bilgisine danıştığımız Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise hastalığın kaynağı ile ilgili olarak “Domuz her şeyi yiyebilen bir hayvan. Bu virüs ölü farelerden bulaşır. Domuz, ölü fare yemiş. O domuzun etinden yiyenler de bu hastalığa yakalandılar” dedi.
Neden domuz?
Peki ama dinen yasak olmasına, Türk yemek kültürüne aykırı bulunmasına rağmen neden domuz cazip bir konu? Çünkü domuz yetiştiriciliği kârlı bir iş. Domuz üretken bir hayvan. Cinslerine ve yaşına göre yılda bir, iki, bazen de üç kez ve her batında 15—20’ye kadar varan yavru dünyaya getirebiliyor. Bir domuz yılda iki kez doğum yapsa, her batından 10 yavru yaşasa, 20 sene yaşayan bir domuzun 400 yavrusu oluyor. Ve dahası yeni doğmuş bir domuz 4—5 ayda 100 kiloya kadar çıkabiliyor. Normal şartlarda evcil bir domuzun yüzde 30’u yağ olarak ayrılabilmekte iken bu rakam bazen yüzde 50’yi bulabiliyor. Yani 150 kg’lık bir domuzdan 75 kiloluk yağ elde edilebiliyor. Bu da dana ya da koyuna göre tercih edilmesinde önemli bir etken. Beslenmesi kolay, cam dışında her şeyi —leş dahil— yiyebiliyor. Durum böyle olunca birileri mutlaka bu sektöre girecekti ve girdi de. Tespitlerimize göre şu anda İstanbul, Bursa, İzmir, Denizli, Aydın, Mersin ve Adana başta olmak üzere Türkiye genelinde 20 civarında domuz çiftliği halen faaliyette. İstanbul’da ise Tarım İl Müdürlüğü kayıtlarına göre sadece iki çiftlik var. Onlar da sadece resmi başvuru yaptıkları için biliniyor. Yoksa kimse ‘acaba kaç tane domuz çiftliği var?” diye bir araştırmaya girmiyor. Bunlardan birisi Maslak Besicilik Üretim Pazarlama A.Ş. adına Ayazağa Cad. Hacıdere Sok. No. 26’da üretim yapıyor. Herhangi bir üretim ve kesim ruhsatı yok. Sahibi Haralambi Çerkezo. Ayazağa’daki imalathanenin herhangi bir tabelası yok, dışarıdan bakıldığında da ne iş yaptığı belli olmayan bir yer.
Yılda 100 bin domuz piyasaya sürülmüş
Domuzla ilgili tartışmaları alevlendiren çiftlik Gaziosmanpaşa Hacımaşlı köyünde. Fomar Gıda Üretim Pazarlama A.Ş adına üretim yapan bu çiftlik Ermeni asıllı Fotino Gradyelin’e ait. 1990 yılında “on domuz beslemek için” ruhsat almış ancak çiftlikte 5 bin domuz bulunuyor. İstanbul Sağlık İl Müdür Yardımcısı Dr. M. Zeki Kaplan “Bu çiftliğin herhangi bir denetimi yapılmıyor. Üretim yapması, kesim yapması, bunları pazarlaması yasak. Ama burada 14 yıldır, yılda ortalama 100 bin domuz üretilmiş ve bu domuzların nerede, kime, nasıl satıldıkları hakkında maalesef bilgimiz yok. Görmezden gelinmiş” şeklinde konuyla ilgili çarpıcı bir açıklama yapıyor. Çiftliğin iki kez kapatıldığını söyleyen Kaplan, Türkiye’de sağlık konusunda denetim sorunu yaşandığına dikkati çekerek “Bu çiftlik ile ilgili İSKİ, Gaziosmanpaşa Belediyesi, Tarım İl Müdürlüğü, Sağlık İl Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi görevli. Ama hiç birinin tek başına kapatma yetkisi yok. Etiket kanununa muhalefetten işlem yapılabilir. Onun da cezası 1.5 milyon lira” diyerek tirajik durumu özetliyor.
Çiftlik burada, sorumlular kayıp!
Türkiye’nin değişik yerlerindeki çiftlikler şu anda mercek altında. Ancak Hacımaşlı köyündeki Fomar Çiftliği örneğinde olduğu gibi gıda kontrolü konusunda tam bir karmaşa yaşanıyor. Çünkü bir çiftliğin açılması ve denetlenmesi hususunda birden çok kurum sorumlu. Skandal ortaya çıktığı zaman ise herkes başka kurumu sorumlu tutuyor. “Mutlak Koruma Alanı” içerisinde yer alan çiftliği denetlemekten sorumlu kurumlardan olan İSKİ’nin Havza Koruma Şube Müdürü Ali Çolak, çiftlikte kesilen hayvanların kanlarının ve atıklarının doğrudan Domuz Deresi aracılığı ile Sazlıdere Barajı’na karıştığını söyleyerek “Mutlaka kapatılmalı” diyor. Çolak, kurum olarak kapatma yetkilerinin olmadığını, ilgili kurumları defalarca uyardıklarını söylüyor. Çiftliğin bulunduğu bölgeden sorumlu Gaziosmanpaşa Belediyesi yetkilileri ise “Bizim haberimiz yok” diyor. Belediye konu ile ilgili başvurularımıza “Bizde herhangi bir talep yok. Kayıtlarımızda böyle bir çiftlik gözükmüyor” şeklinde cevap veriyor. Oysa çiftlik sahipleri 1990 yılında aldıklarını iddia ettikleri bir izni gösteriyorlar. İmalathane ve kesimhanelerden sorumlu olan Tarım Bakanlığı’nın yetkilileri ise “Bizim kayıtlarımıza göre İstanbul’da domuz kesimhanesi yok” diyorlar. Tarım İl Müdürü Ahmet Kavak “İstanbul’da ruhsatlı domuz kesim imalathanesi yok, hiçbir kurumun da domuz kesme yetkisi yok” diyor. Ruhsat yok ancak fiilen kesimler devam ediyor. Ruhsatsız yerleri denetleyecek ekipler de yok. 1995 yılından bu yana gıda denetimleri yerel yönetimlerden alınarak Sağlık Bakanlığı’na devredildi. Kesimhane denetleme yetkisi ise Tarım Bakanlığı’nda. Fakat 10 milyon insanın yaşadığı İstanbul’un Avrupa Yakası’nda ilgili bakanlığın sadece 14 elemanı var. Yani her görevliye yaklaşık 1 milyon kişi düşüyor. İmalathaneleri çevre açısından denetlemekle yükümlü Çevre Sağlık İl Müdürlüğü Gıda ve Çevre Kontrol Şubesi Müdürü İrfan Yılmaz ise bürokrasiden şikayetçi. Hiçbir kurumun tek başına kapatma yetkisi yok diyen Yılmaz, “Etler, lisansı olmayan mezbahalarda kesiliyor ve kayıt dışı olarak satılıyor. İtiraf etmek gerekirse nerede ne kadar satıldığını bilmiyoruz. Etler başka etlerle karıştırılıp piyasaya sürülüyor ve maalesef bizim bu aşamada bu etlerin ne eti olduğunu tespit etme şansımız yok” diye konuşuyor. Fomar Çiftliği ile ilgili tüm kurumlar sorumluluğu başka kurumların üzerine atıyor fakat ortada çok çarpıcı gerçekler var. Sadece bu çiftlikte 5 bin domuz var. Her domuz yılda iki kez doğurabiliyor. Doğan her domuz bir yılda doğurma çağına geliyor ve yılda iki kez ve her batında 15—20 tane doğurabiliyor. Her domuz da ortalama 80—100 kiloya ulaştığı zaman kesiliyor. Kaba bir hesapla sadece bu çiftlikten yılda yaklaşık 1 milyon ton et çıkıyor. Bu etlerin hangi kanalla, nerelere satıldığı meçhul. Diğer çiftlikler de göz önüne alındığında Türkiye’de yaklaşık 3 milyon ton domuz etinin piyasaya değişik yollarla sürüldüğü ortaya çıkıyor. Türkiye’deki toplam kırmızı et tüketiminin de 6 milyon ton olduğu göz önüne alınırsa tablonun vahameti daha da netleşiyor. Kilosu 1 ile 3.5 milyon lira arasında satılan bu domuz etlerinin ağırlıklı olarak kıyma, sucuk, salam ve sosis olarak satıldığı dile getiriliyor. Çiftlik çalışanlarından İsmail Türk’ün verdiği bilgiye göre kesilen etler toplu olarak büyük otellere, yemek fabrikalarına kıyma ve sosis gibi ürünler olarak satılıyor.
Bu ve benzeri çiftliklerden resmi olarak iki firma domuz satın alıyor: Çerkezo ve Şütte. Çerkezo, aldıkları domuzları Çerkezo Salam Sosisleri olarak piyasaya sürerken, Ayazağa’daki Şütte firması da salam, sosis ve jambonlarını markasıyla satıyor. Ancak bilinen bu firmalar ürünleri çeşitli zamanlarda farklı isimlerde piyasaya sürüyor. Daha önce Şütte olarak piyasaya sürülen domuz mamulleri son dönemde Piggy adıyla satılıyor. Bu firmalar özellikle büyük alışveriş merkezlerinde ayrı bir stand açıyorlar. Ancak küçük şarküterilerde karışık olarak duruyor ve birçok tüketici farkına varmadan domuz ürünlerini satın alabiliyor. Domuz hammaddeli salam ve sosislerin kesiminin yapılıp piyasa sürüldüğü bir başka yer de Dolapdere’deki İdeal Salam Sosis imalathanesi. Katmerli Sokak 8 numaradaki imalathanede domuz kesimi yapılıyor ve reyonlarda dana eti olarak satışa sunuluyor.
Test sonuçları: yüzde 60’ı “standart dışı”
Domuzların kesimi ve satışı kayıt dışı yapıldığı için ne kadar etin piyasaya sürüldüğünü, dolayısıyla hangi mamulde nelerin olduğunu bilemiyoruz. Bu noktada piyasaya sürülmüş etlerin denetimi önem arz ediyor. Fakat denetim konusunda olduğu gibi testler konusunda da skandallar var. Piyasaya sürülen mamullerin rutin kontrollerini Tarım Bakanlığı, Sağlık İl Müdürlüğü ve Hıfzısıhha laboratuarı yapmakla sorumlu. Tarım Bakanlığı ve Sağlık İl Müdürlüğü’nün elemanları ve teknik imkanları yeterli değil. Belediyeye ait Hıfzısıhha ise daha donanımlı ama o laboratuar da üç yıldır tadilatta olduğu için yüzde on kapasiteyle çalışıyor. Halk sağlığı gibi bir konuda neden ‘ödenek yokluğu’ bahanesi üretilir sorusunun cevabı da domuz çiftliğinde kimin sorumlu olduğu sorusu gibi ortada kalıyor. Hıfzısıhha Müdürü Muhsin Öztürk Türkiye’de denetimlerin 1995 yılından bu yana tam bir karmaşa şeklinde olduğunu söyleyerek “Denetimde yetki ve sorumluluk karmaşası yaşanıyor. Sinekler bile aslında söz konusu çiftliğin kapatılması için yeterli ancak hiçbir kurum elini taşın altına sokmuyor. Bizim testlerimizde numunelerin yüzde 60’ı bozuk çıktı. Türkiye’deki gıda ithalatının yüzde 83’ü İstanbul’da yapılıyor. Ama biz kanunen sadece gelen numuneleri test edebiliyoruz” diyor. Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü yetkilileri ise test edilen kıyma ve etlerde sığır etine at ve domuz eti karıştırıldığını, sucuk numunelerindeyse sığır eti yanında domuz eti de bulunduğunu açıkladı.
Sonuç: Domuz konusunda herkes topu başkasına atıyor. Bu noktada tüketicinin yapması gereken şeyi Çevre Sağlık İl Müdürlüğü Gıda ve Çevre Kontrol Şubesi Müdürü İrfan Yılmaz özetliyor; “Açıktan et ürünü almasınlar, bilmedikleri markaları tercih etmesinler ve mutlaka pişirerek yesinler. Mesela kilosu bir milyona et, salam, sosis almasınlar. Piyasadaki etleri denetlemek mümkün olmuyor.” Kısacası ne yediğinize dikkat edin.


İSTANBUL VETERİNER HEKİMLER ODASI BAŞKANI PROF.DR. TAHSİN YEŞİLDERE
KESİLEN ETLERİN YÜZDE 70’İ İMHA EDİLMELİ
Türkiye’de tam bir gıda terörü yaşanıyor. En büyük sorun da devletin sorumsuzluğundan kaynaklanıyor. Denetim mekanizması hiç işlemiyor. Rant için insanımızın sağlığı feda ediliyor. 7–8 yıldır denetim yapılmıyor. Yasalar yetkinin kimde olduğu konusunda netlik taşımıyor. Denetim yerel yönetimlerden alınıp Sağlık Bakanlığı’na verildi. Bakanlığın yeterli personeli yok, olanlar da eğitimli değil. Halk sağlığı bölümleri hayvan hastalığı konularında bilgi sahibi değil. Çiftliklerden son tüketiciye kadar her aşamada veteriner hekimlerin denetimi şart. Oysa İstanbul’daki et kesiminin yüzde 60’ı kontrolsüz. Ruhsatlı mezbaha oranı sadece yüzde 30. Yani kesilen etlerin yüzde 70’i imha edilmeli. Türkiye’de semt pazarları ile ilgili herhangi bir denetim yok. Denetimlerimiz sonunda içinde hiç et çıkmayan sucuklara bile rastlıyoruz ki bunların arasında çöpe atılması gereken parçalar bile var.


Aksiyon
 

DaLokay

уüяєкℓєя∂є
Katılım
13 Tem 2006
Mesajlar
6,392
Tepkime puanı
89
Puanları
0
Konum
Göçebe
Web sitesi
www.youtube.com
Anlamak zor.

Neden şimdiye kadar denetim yerine sömürmeyi tercih etmiş bu bozuk ahlâklı insanlar!..

Bilerek yada bilmeyerek çok büyük günahlara ve veballere vesile olunuyor.

Bu mevzu ne zaman halledilir o da halen meçhul!...

mesela benim şu seçimlerde bayraklar , broşürler , basılıp milyonlarca paranın resmen çöpe atılmasına anlam veremiyorum. Saçmalık ki ne saçmalık.

Milletin paraları Yıllardır çöplere akıyor. Ve eminim bunun gibi o kadar çok boş şey var ki !


Tabi birde kime anlatıyorsun derdini o da var!..
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
DaLokay;542071 [B' Alıntı:
mesela benim şu seçimlerde bayraklar , broşürler , basılıp milyonlarca paranın resmen çöpe atılmasına anlam veremiyorum. Saçmalık ki ne saçmalık. [/B]

Milletin paraları Yıllardır çöplere akıyor. Ve eminim bunun gibi o kadar çok boş şey var ki !

bu satırlara karşın soru sormak isterim herkeze..

kimler geri dönüşüme dikkat ediyor,ambalaj sanayii o kadar ilerlediki herşein ambalajı var ,bunlarda israf , birileri bu işte para kazanacak diye gereksiz israflara düşüyoruz,hadi düşüyoruz diyelim ,bunları geri dönüşüme kazandırıyormuyuz ?

domuz olayında ise ,gerçekten çok acı ,kime güveneceğimizi bilmiyoruz artık,en iyisi kendin al kestir hayvanını diyeceğim velakin hayvanlardada hile yapılıyor,hormonlu ,hastalıklı hayvanlar yurt dışından getirilip türkiyede bizlere yediriliyor,neresinden baksan feci !
 

Meryem

Komplike
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
15,309
Tepkime puanı
759
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
talib abim bir forumda dışarıda yemek yemekle ilgili birşey söylemişti, o günden beridir ne dönercilere ne fast foodculara ne de lokanta-restorantlara adım atmadım elh... Kendisi anlatsa daha güzel olur. Yediğimiz yiyeceklerin kalbimize sirayeti konusu... Yani bırakın domuz etininin maddi zararlarını onları kesip pişirip satanların içlerinde ehl-i sünnet dışı bir adam olur itikadı inancı bize geçer, bütün gıdalar için bu geçerli... Yani dışarıda yemenin her türlüsü zararlı aslında. Adam gibi tertemiz hem sağlığını hem imanını korumak istiyorsan dışarıda bilmediğin yerde yemeyeceksin... Yoksa baştan kabul etmiş oluyorsun domuz etini de eşşek sütünü de...
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
talib abim bir forumda dışarıda yemek yemekle ilgili birşey söylemişti, o günden beridir ne dönercilere ne fast foodculara ne de lokanta-restorantlara adım atmadım elh... Kendisi anlatsa daha güzel olur. Yediğimiz yiyeceklerin kalbimize sirayeti konusu... Yani bırakın domuz etininin maddi zararlarını onları kesip pişirip satanların içlerinde ehl-i sünnet dışı bir adam olur itikadı inancı bize geçer, bütün gıdalar için bu geçerli... Yani dışarıda yemenin her türlüsü zararlı aslında. Adam gibi tertemiz hem sağlığını hem imanını korumak istiyorsan dışarıda bilmediğin yerde yemeyeceksin... Yoksa baştan kabul etmiş oluyorsun domuz etini de eşşek sütünü de...

DI$arida yemek yemek gerekiyorsa eger
kiyma ile yapilanlardan uzak durmak gerek
onlara cok fazla ek ürünler katabiliyorlar
belli ürünler haricinde kesinlikle almamak gerek
ve belli güvenilir yerlerden ali§veri§ yapmak
kücük kasap dükkanlari tercih edilmeli marketler yerine
daha güvenilir herhalde
 

rıdvanuyan

Doçent
Katılım
18 Ocak 2008
Mesajlar
736
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Haram helal ver Allah-ım garip kulun yer Allah-ım diyenler için sözümüz yok Fakat bizler alış veriş yaparken ve yemek ihtiyacımızı dışarıda gidermek icap ederse mercimek çorbasına talim edeceğiz galiba bu gidişle.
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
--------------------------------------------------------------------------------

AB mevzuatına uydurulmuş Türk Gıda Kodeksi yayınlandı. Gıda Kodeksi’yle ilgili dün yayınlanan tebliğlere göre, AB’ye uyum çerçevesinde, at da kasaplık hayvanlar listesine girdi.

Kırmızı et tebliğinde, kasaplık büyükbaş hayvanlar "sığır, manda ve deve", kasaplık küçükbaş hayvanlar "koyun ve keçi", diğer kasaplık hayvanlar da "domuz, yaban domuzu, at ve tavşan" olarak sayıldı.

kaynak : haberturk.com
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
İZMİRSaadet Partisi İzmir İl Gençlik Kolları , hükümetin mevzuatla domuz eti satışını serbest bırakmasını ilginç bir gösteriyle protesto etti. `Ak Kasap ` adındaki temsili bir kasap, tezgahında sergilediği domuz etini vatandaşlara satmaya kalkınca büyük tepki topladı. AB `ye uyum çerçevesinde hazırlanan gıda mevzuatında domuz ve at etinin kasaplık hayvanlar olarak serbest bırakılması, SP İzmir İl Gençlik Kolları tarafından protesto edildi. Eylemde `Ak Kasap ` adını taşıyan kasabı temsil eden SP `li bir genç, tezgahında dana ve kuzu etinin yanı sıra domuz etini de satışa sundu. Vatandaşı temsil eden gençler ise, domuz etinin satışa sunulmasına tepki gösterdi. `Domuz eti istemiyoruz. Burası Müslüman bir ülke. Milletimizin boğazından haram lokma geçirmeye hükümetin hakkı yok` diyen vatandaşlar, domuz etinin serbest bırakılmasının kabul edilemez olduğunu söyledi. Gösterinin ardından açıklama yapan SP İl Gençlik Kolları Başkanı Cenk Kılıç , `Elimde gördüğünüz Resmi Gazete nüshasında belirtildiği üzere AKP hükümeti domuz ve at etini kasaplık hayvan içerisine ilave etti. Bundan sonra hiçbirimiz gönül rahatlığıyla et alamayız . Dana ve koyunların kesildiği mezbahada domuzlar kesilecek. Aynı aletler kullanılacak. Etleri, yağları, kanları karışacak. Zaten kemiksiz dana eti ile kemiksiz domuz etini ayırmamız mümkün değildir. Kaçak at ve kaçak domuz kesimi bile önlenemezken, AKP hükümeti buna resmen izin veriyor` diye konuştu. (iha )
 

Azimli

Ordinaryus
Katılım
6 Nis 2008
Mesajlar
2,408
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Konum
bursa
Domuz eti satışı serbest bırakıldığı zaman karşı çıkmıştık ve bazı vatandaşlar serbest olursa olsun biz almayız olur biter demişlerdi.
ama şimdi bakıyoruz ülkemizde domuz etiyle dana eti eşit miktarda tüketiliyor ve araştırmalara göre hiç ihracat yapılmamış!!
yani kesilen domuzların hepsi bu ülke sınırları içerisinde tüketiliyor.
ülkemizde yaşayan gayrı müslim sayısı çok arttı bizmi duymadık!1
yoksa birileri dana eti diye bizemi yediriyor?
sahi siz yemediğinizden eminmisiniz?
 

aHuZaR

Can kayıp can firarda
Katılım
27 Kas 2006
Mesajlar
6,438
Tepkime puanı
23
Puanları
0
Konum
Gönülistan
Domuz eti satışı serbest bırakıldığı zaman karşı çıkmıştık ve bazı vatandaşlar serbest olursa olsun biz almayız olur biter demişlerdi.

bunun farkina bile varamayacaklarini bilmeyecek kadar safmi bu insanlar?
yoksa politika sevdasi görlerinimi kör etti?

Dana kiymasi ile domuzu kari§tirsa nerden bilecekler?
zaten bu vurdumduymazlik ve bilmi§lik degilmi bu hale getiren
CHP yapsaydi bu serbesligi eger
gavur ZINDIK imansiz ilan edilirdi
ama tis yok ma§allah beylerde
akp yapmissa bildigi vardir canimmm...
 
Üst