Olay şu ki: Avrupa'yı eleştirirken ''Adamlar dinini yaşıyor'' diyoruz. Oysa dinleri o mudur? Elbette değil. Avrupaya bakarken insanı merkeze alan bir dünya görüşüyle kalkındıklarını görmüyoruz. Sonra da herifler ''bu bizim dinimizle oldu'' diye insanları avlıyorlar, hristiyanlaştırıyorlar. Yehova şahitleri buna misaldir. Oysa inişte yükselişte tamamen zalimin karşısında olmak ve mazlum yanında olmak ekseninde gelişen bir durumdur. İslam dini bize bu düsturu emrettiği için bizim de yüksek bir medeniyetimiz olmuştur. Biz, dinden ayrıldığımız için değil, dinin bu emrinden ayrıldığımız için zelil haldeyiz. Bu nokta çok iyi anlaşılmalı, yoksa bütün bir davayı ıskalar geçeriz. Dinimizin bu kısmında (insanı merkeze alan evrensel dünya görüşü) öyle bir sır vardır ki; bu sırrı ineğe tapanlar uygulasa Allah onlara dünyada üstünlük verir. Bu düstur bireysel olması gerektiği gibi cemiyet olarak evrensel davasıda güdülmelidir. İslamın yayılmacı politikası tek Allah inancından ziyade dünya mazlumlarına kol kanat germektir. Bu kol kanat germe işi için güçlü olmanın yollarını aramak zorundadır islam cemiyeti. Sahip olacağı Atom bombası, teknoloji ve ekonomik gücünün hedefi, merkezinde insan bulunan bir adalet anlayışının garantörü olma adına olmalıdır. İslam, güdük sınırları içinde kendi hegemonyasını kurarak diğer milletlere karşı bu hegemonyasını koruma dini değildir. Müslümanlar olarak bizim evrensel bir davamız vardır. Bu davanın tâcı ise halis muhlis bir tevhid akidesi ile şereflenmiştir. Eğer siz, bütün insanları Allah'a kul etme peşinde koşar, ve bu boyun eğme işi için her türlü baskıyı mübah görürseniz kraldan daha kral olmuş olursunuz. Zira Allah dileseydi herkesi müslüman yapardı. O'nun buna elbet gücü yeter lakin O'nun bizden istediği bu değildir. O bizden mazlumlara kol kanat germemizi istemekte, bu yolda samimiyetimizi imtihan etmektedir. Tevhid mi, dinin yayılması mı? O zaten kendiliğinden olacaktır. Zira mazlumların yanında olan bir evrensel dünya görüşü diğer din mensuplarını kendisine özendirecektir. İnsanlar bu dinin mensuplarının bu mukaddes duruşuna her halükarda ihtiyaç duyacak, bizim kanadımızın altında huzur bulacaktır. Batı dünyası, bizim kaybettiğimiz bu güneşi bulduğu için herkes oralara koşuyor, zulüm gören her unsur dava dosyasını alıp onların mahkemesine sığınıyor. Yahu bütün bunları nasıl görmüyoruz? Nasıl üstünkörü, kuru kuruya, bağnaz davaların peşinde koşuyoruz anlamıyorum.
Bana öyle geliyor ki biz daha neye inandığımızın fakrında değiliz. Muazzam bir gaflet içinde zamanımız geçiyor..
Tarihe bakın; farklı farklı kültürlerin, başka başka din mensuplarının, ve hatta ateist filozofların dahi bir arada yaşadığı ülke neresiydi? Bunların birbirlerine kılıç çekmelerine müsade etmeyen, ama tartışmalarına ortam hazırlayan ülke neresiydi? ..ve şimdi neresi?
Biz, Hallaç'ların, Nesimî'lerin derisini yüzdüğümüz için değil; İmam-ı Azam ile ateist filozofların serbest ortamlarda tartışabilecekleri iklimi kurduğumuz için büyük olduk, bunu unutmayın! Lakin ne yazık ki istisna olan bağnaz el sonunda hegemonyasını kurup bizi zehirlemeyi başarmış, bu iklimi hazana çevirmiştir. Güneşimizin batışı ne ibadette ki noksanlığımız, ne de amelde ki eksikliğimizdir. Batışımızın sebebi tamamen tahammülsüzlüğe kayıp işlediğimiz zulümleri İslamla izah etmemiz olmuştur. Sonunda bu güneşi batırmasına batırdık, aferim. Elde kalan ise bizi batıran izahlardan başka bir şey olmamıştır. Şimdinin İslam aydınları ve âlimleri ise çareyi bu zehirli izahlarda aramaları içler acısıdır.
Bugün batı dünyası ile yarışılacaksa ''onlar niye teknolojik icatlar yapabiliyor da biz yapamıyoruz'' tarzında olmamalı. Onlarda gördüğümüz bütün bu düzen ve bereket teferruattır. Bir ana gayenin elde edilmiş bereketidir. Yarışılacaksa en üst çıtada yarışılmalıdır. Din, dil, ırk ayrımı gözetmeden bütün bir insanlık davasını kendine hedef edinmiş nesiller yetişmeli. Hz. Peygamberin karikatürlerine öfkelendiğinden fazla zalimlerin mazlum insanlara yaptıkları zulme öfkelenmelidir. Sokakta yürürken bile bu tavırda olmalıdır. Eğer böyle bir nesil yetişirse yukarıda ''teferruat'' dediğim diğer bütün bereketler ilahi kudret tarafından üstümüze yağacaktır emin olun. Unutmayın, ilham kapılarını açan Allah'tır. Siz mazlumlara sahip çıkarsanız milyonların üzerine bu ilham kapıları açılır. Birileri bir yerlerden harekete geçer. Mühendisler, mimarlar yetişir. Orjinal fikirlerle gelirler, yaparlar. Bu işin sırrı budur. Eğer bu olmazsa istediğiniz yerden işi ele alın çıkış yol bulamazsınız. Sonra da kemalistler gibi kendi kendinize ''hay anasını sa..yım, biz de okutuyoruz lan niye tek adam çıkmıyor?'' diye şaşar kalırsınız. İlham kapılarını açan Allah'tır.