- Katılım
- 30 Eyl 2013
- Mesajlar
- 6,183
- Tepkime puanı
- 473
- Puanları
- 83
Şimdiye kadar yapılan ciddi bir meal ve tefsir hatasına vurgu yapacağım biiznillah. Hatırlarsanız burada sık sık ŞERİAT ve DİN kavramlarının birbirine karıştırıldığını Dinin İslam, şeriatin ise Muhammed-i olduğuna hep vurgu yaptım. Bu yanlış algıların oluşumunda, kavram kargaşasında malesef âlimlerimizin ciddi vebali vardır. Türkçeye çevrilen Kur'an'ların tümünde zikir kelimesinin geçtiği ayetlere ''Kur'an'' anlamı verilmiş. Bu çok yanlış. İşte başta DİN ve ŞERİAT ayrımına onun için çok ağırlık veriyorum çünkü bu ayrımı kafanızda tutmazsanız ne Kur'an'ı anlarsınız ne de İslam davasını.
İslamın ta Hz. Adem'den Hz. Peygamberimize kadar davası hep tevhid olmuştur, şeriat olmamıştır. Bu o kadar normal bir şeydir ki İslamın ilk dönemlerinde bunu herkes biliyor. Muhtemelen onun için bu NORMAL olan algıyı özel olarak vurgulama ihtiyacı duymamışlar. Lakin ahirzamanda hortlayacak olan hariciliğin kucağında biz bu mânâyı yitirdik. Şimdi ise gene Kur'an'dan bu mânâyı (doğru kavramı) cımbızla ayıklamak zorundayız. Kur'an'ın lügati gene Kur'an.
Kur'an'da zikir kelimesinin geçtiği tüm ayetleri incelemenizi tavsiye ediyorum. ''sana biz zikri verdik/zikri biz koruyacağız'' gibi ayetlerde geçen zikre istisnasız ''Kur'an'' anlamı verilmiş. İsa'ya da zikir verdik, dendiği yerde ise ''kitap/incil'' anlamı verilmiş. Peki ya ''Hz. Salih'e de zikir indirdik'' denilen ayetlere ne diyeceksiniz? Salih peygamber bildiğimiz kadarıyla nebidir ve resul değildir. Yani kitap veya suhuf verilen bir peygamber değildir.
Arkadaşlar öyleyse nedir bu ZİKİR? Gayet açık ve net olarak ortada değil mi bu? Kur'an'da Allah'ın ZİKİR'den kastettiği mânâ unutulan tevhidin, unutulan muvahhid itikadın hatırlatılmasıdır, ögütlenmesidir. Peygamberlerin hepisi istisnasız zikri hatırlatmak için gönderilmiştir. Zikir, hem nebilerin, hem resullerin ana misyonudur. Dolayısıyla SANA ZİKRİ VERDİK demek SANA TEVHİDİ HATIRLATMA İŞİNİ VERDİK demektir. KALBİNE TEVHİDİ VERDİK demektir.
Zikir verilen birisi gelmeyecek artık çünkü o zikir artık kıyamete kadar korunacaktır. Burada kastedilen tevhid akidesinin korunacak olmasıdır.
Ana dava hep aynı: LA İLAHE İLLALLAH. Din de bu İslam da bu. Ötesinde kasılıp kalmayın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
İslamın ta Hz. Adem'den Hz. Peygamberimize kadar davası hep tevhid olmuştur, şeriat olmamıştır. Bu o kadar normal bir şeydir ki İslamın ilk dönemlerinde bunu herkes biliyor. Muhtemelen onun için bu NORMAL olan algıyı özel olarak vurgulama ihtiyacı duymamışlar. Lakin ahirzamanda hortlayacak olan hariciliğin kucağında biz bu mânâyı yitirdik. Şimdi ise gene Kur'an'dan bu mânâyı (doğru kavramı) cımbızla ayıklamak zorundayız. Kur'an'ın lügati gene Kur'an.
Kur'an'da zikir kelimesinin geçtiği tüm ayetleri incelemenizi tavsiye ediyorum. ''sana biz zikri verdik/zikri biz koruyacağız'' gibi ayetlerde geçen zikre istisnasız ''Kur'an'' anlamı verilmiş. İsa'ya da zikir verdik, dendiği yerde ise ''kitap/incil'' anlamı verilmiş. Peki ya ''Hz. Salih'e de zikir indirdik'' denilen ayetlere ne diyeceksiniz? Salih peygamber bildiğimiz kadarıyla nebidir ve resul değildir. Yani kitap veya suhuf verilen bir peygamber değildir.
Arkadaşlar öyleyse nedir bu ZİKİR? Gayet açık ve net olarak ortada değil mi bu? Kur'an'da Allah'ın ZİKİR'den kastettiği mânâ unutulan tevhidin, unutulan muvahhid itikadın hatırlatılmasıdır, ögütlenmesidir. Peygamberlerin hepisi istisnasız zikri hatırlatmak için gönderilmiştir. Zikir, hem nebilerin, hem resullerin ana misyonudur. Dolayısıyla SANA ZİKRİ VERDİK demek SANA TEVHİDİ HATIRLATMA İŞİNİ VERDİK demektir. KALBİNE TEVHİDİ VERDİK demektir.
Zikir verilen birisi gelmeyecek artık çünkü o zikir artık kıyamete kadar korunacaktır. Burada kastedilen tevhid akidesinin korunacak olmasıdır.
Ana dava hep aynı: LA İLAHE İLLALLAH. Din de bu İslam da bu. Ötesinde kasılıp kalmayın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.