Ortadoğu üşüyor, Kafkasya üşüyor, Afrika üşüyor, dünya üşüyor, biz üşüyoruz! Gözlerini, yüreklerin tipilere tutulduğu bir zamana açan söz medeniyetinin çocuklarıyız. Zemheri addettiğimiz karakışın hüküm sürdüğü bu devirde, seslerin birbirleriyle çarpıştığı, söz’ün tüketilmeye çalışıldığı, renksiz kar tanelerinin durmadan kalplerimize isabet ettiği, ötekileştiricilerin toplumlarımızı bölmeli düşüncelere mahkum ettiği bir dünya düzleminin dikenli, boyu santimetrelerle ölçülemeyecek yükseltide karlarla kaplanmış patikalarındayız.
Mevsim kış, hava puslu, kar üzerindeki izler kimliksiz. Düşüncelerdeki buz tutmuş kalıntılara bir meşale yakmak, ve bunu yaparken de söz’ümüzdeki sıcaklığı buzdağlarına hohlamak, sesimizi değil; söz’ümüzü yükseltmek gayesindeyiz. Bu iddiayla kış mevsimine sahip çıkıyoruz. Çünkü biz, kışa talip olmanın ehemmiyetine inanıyoruz. Bu yüzden şömine önünde boylu boyunca uzanmış dünyanın ağzına manifestomuzu sürüyoruz: “Zemheri Edebiyat; mevsimi kış olanların dergisi”