"Zeki, eğitimli, güzel, sevecen,....

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
"Zeki, eğitimli, güzel, sevecen, zengin dindar kadın" aranıyor...I-
Deniz otobüsüne yetişmek üzere koşarken; durakta yolcu bekleyen taksinin radyosundan duydum haberi. Beşiktaş-Bursaspor maçı esnasında çıkan olaylarda Melda Mesut adlı bir genç kızın yüzünde, holiganlardan birinin attığı bira şişesi parçalanmış.
Yüzündeki dikişlerden bahisle "Zaten evlenememiştim artık bu kadar dikişten sonra hangi erkek evlenir benimle diyordu Melda.
Zihnimde Melda'nın cümlelerini tutmaya çalışıyordum. İnternete bakardım diye rahatlatamıyordum kendimi. Çünkü o cümlenin benim içimde bıraktığı hasarı yazacaktım. Bu hasarın cümlelerini allame Google bilmezdi ki! (Onun cümleleri birkaç şoförün pis pis sırıtan suratından düşüp bana ulaşıyordu çünkü.)
Melda Mesut'un cümlelerinin peşinde iken üç genç kız ile karşılaştım. İkisinin annesi arkadaşım. Laf lafı açtı. Sağdan soldan. Bu arada ben biraz önce taksinin radyosundan duyduğum haberin notunu almaya çalışıyorum. İlgilerini çekti. En çok da artık hangi erkek benimle evlenir cümlesine takıldılar. Laf lafı açtı, nasıl olduysa konu İhl sözlükteki "eğitimli, güzel, zeki, sevecen, zengin, dindar kadın" başlığına geldi. Kızlar pek kötümserdi. Sanki olmayan bir şey istenmesine karşı öfke doluydular.
Önce bir yoklama çektim. Sizin arkadaşlarınız arasında böyle kişiler yok mu dedim. Dudak büktüler. Bu kadar özellik nasıl bir kişide toplansın dercesine. Benim bütün arkadaşlarımda bu özeliklerin tamamı var dedim. Nasıl yani dediler. Bu kadar şaşırmayın dedim. Birçoğunu siz de tanıyorsunuz. Kim dediler heyecanla. A teyzeniz mesela dedim. A.Teyze evet güzel ve eğitimli ama sevecen olduğunu düşünmüyoruz dediler. Niye dedim. A. o kadar sevecendir ki sümüklü sokak çocukları onunla bayramlaşmaya kalktığında, çantasından mendilini çıkartıp "önce kişisel temizliğimizi yapalım sonra bayramlaşalım" diyerek çocukların burnunu siler. Hamarat mı diye sormayacaksınız herhalde dedim. Hayır, hayır dediler onun ne kadar hamarat olduğunu biliyoruz. Bir keresinde bizi kermeste çalıştırmıştı biz oturduğumuz yerde uyumuştuk ama o yarım saat bile uyumadan bütün düzeneği kurmuştu gece gündüz.
Zengin değil ki dediler. Niye ki dedim üç aylık nafakası olan herkes zengindir. Tüketim toplumunun kodlarını niye bu kadar gönüllü kabulleniyorsunuz.
Başka yok ki dediler. Yormayın beni kızlar dedim. Size ne söylüyorum benim bütün arkadaşlarım bütün bu özelliklere sahip.
Mesela dediler K. teyze hiç de güzel değil. Size öyle geliyor dedim. K. teyzenizi gözünüzün önüne bir getirin. Konuşmaya başlayınca kendinizi unutmuyor musunuz? Onun gelmesi beklenirken gelmediği meclislerin, nasıl suyu çekilmiş bir değirmen gibi verimsiz olduğunu düşünün hele. Evet, ama dedi olağanüstü güzel gözlere sahip olan, K. teyze için güzel denmez çekici denir. Tamam, kabul dedim. Son tahlilde hangisi daha önemlidir. Çekicilik elbette diye bağırdı üçü birden. Yavaş olun kızlar dedim. Deniz otobüsündeyiz unuttunuz mu?
E şimdi sen dediler S teyze için oturur destan yazarsın. Elbette o bizim hayatımızın sevinci. Dünyamızın sevinci dedim. Tamam, tamam kabul dediler.
Sırayla bütün ortak tanıdıklarımızı çağırdılar Deniz Otobüsüne. Sonunda ama sen dediler bütün tanımları değiştirdin. Hayır dedim, siz size dayatılan tanımları fazla sorgusuz sualsiz kabulleniyorsunuz.
Güzellik önce muhatabını güzel görmekle başlar. Sizin kuşağınızda eksik olan bu. Siz birbirinizi güzel bulmuyorsunuz ki! Siz birbirinizi medyatik güzellerle hizalaya hizalaya derecelendiriyorsunuz.
" Seninle konuşmak ne kadar güzel. Keşke her zaman karşılaşsak" dedi kızlar.
Tam ağzımı açacakken başını omuzlarının üzerinde servilerle yarışa yarışa taşıyan dedi ki, "Yok kızlar hocamız, (diğerleri teyze ve abla diyor o hoca diyor) bu iltifatı hayatta kabul etmez. Der ki bizim kuşağımızın özelliği bu."
Üçü birden güldü. Ben de güldüm.
III
Güzellik nedir? Dindarlık, hamaratlık nedir?
Bizim kuşak sahiden Allah rızasını kazanmak için yaşadı. (Kadınlardan bahsediyorum.)
Yeni Müslüman olmuş biri var, biraz desteğe ihtiyacı var diye bir haber geldiğinde; sabahlardan akşama, akşamlarda sabahlara gayret ile çalışırdık.
Sokaktaki başörtülü sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Gördüğümüz her başörtülü çok kıymetli idi.
Edebiyat Fakültesinin karşısındaki meclise giderdik. Küçücük bir su bidonuna takılmış musluk yardımıyla abdest alırdık. Erken giden sobayı yakardı. Mescit buz gibi olurdu. Üşümezdik yine de. Elerimizin soğukluğunu parmaklarımız metale değdiğinde hissederdik. Çünkü biz birbirimizin gönlündeki sevgi ile ısınırdık. Aramızda katı olanlar vardı. Emri bil marufu biraz öfke ile biraz tepki ile çokça yargı ile dile getiren. Ama kızmazdık ve küsmezdik. Onca sertliğine rağmen bize "hatırlatıyor" diye saygı duyardık.
Biz hala "BİZ" iz. Kimimiz çok zengin oldu. Kimimiz zengin iken çok fakir. Evladı üzerinden ölüm acısı tadanlar da oldu, anasını babasını erken ölümlerin uykusuna yatıranlar da.
Ama tuhaf bir şeklide birbirimizi hep hamarat olarak gördük. Birbirimizin emeğine daima gıpta ile baktık. Hep akıllı, hep zeki idik birbirimizin endam aynalarında.
Ölümcül hastalıkların haberini aldığımızda dualarımıza dua ekledik.
Biz birbirimizi takdir ettiğimiz için, daima hayra davet ettiğimiz için, esen rüzgârlardan eğilmedik.
İktidar mı? Dün de iktidarın içinde değildik. Bu gün de.
Bir Tanpınar mısrası gibi kaldı iktidarla aramızdaki mesafe: "Ne içindeyim zamanın/ ne büsbütün dışında/yekpare geniş bir anın/parçalanmış akışında."

Fatma K. Barbarosoğlu
 

mü'HÜR

Ordinaryus
Katılım
19 Eki 2010
Mesajlar
2,563
Tepkime puanı
422
Puanları
0
Yaş
37
Her kategori nasıl baktığımıza bağlı (güzel bakan güzel görür) boşuna değil bu söz!

Rabbim Razı Olsun inşaAllah, teşekkür ederiz...
 
Üst