Zekâtın Mahiyeti

beyazgül

Üye
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
64
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Konum
gurbet
Zekât lûgat deyiminde temizlik, bereket, çoğalma, güzel övgü manalarını taşır. Din
deyiminde ise; "Bir malın belli bir miktarını, belli bir zaman sonra hak sahibi olan
bir kısım müslümanlara Yüce Allah'ın rızası için tamamen temlik etmek (mülkiyetinegeçirmek)tir."

Zekât, kulların kulluk görevindeki sadakatlerine delâlet eder. Bu yöndendir ki,
zekâta "sadaka"da denmiştir. Bununla beraber "sadaka" sözü, zekâttan daha
kapsamlı mana taşır. Vacibleri de, nafileleri de içine alır.

Zekât vermeye, "Tezkiye", zekât verene de "Müzekkî" denilir. şahidler hakkında
yapılan övgüye de "Tezkiye" dendiği bilinmektedir.

Zekât vermek farzdır. Peygamberimizin hicretlerinin ikinci yılında, oruçtan önce farz
kılınmıştır. islâm'ın şartlarından birini teşkil etmektedir. Belli miktarda bulunan nakid
paraların ve ticaret mallarının üzerinden bir yıl geçince, zekâtlarını geciktirmeden
hemen vermek gerekir. çünkü bu zekât mallarına yoksulların hakkı geçmiş oluyor.
Artık bu hakkı özürsüz olarak geciktirmek caiz olmaz.

Diğer bir görüşe göre, zekâtın verilmesi geciktirmeli olarak farzdır. Sene sonunda
hemen verilmesi gerekmez. Zekât borcu olan kimse, bunu hayatta bulunduğu
sürece ödeyebilir. ödeyemeden ölürse, o zaman günahkâr olur. Fakat doğru olan
birinci görüştür.

Zekâtın aşikâre verilmesi daha faziletlidir. çünkü bu şekilde verilmesi, başkalarına
bir örnek olur ve teşvîk yerine geçer. Kendisi hakkında, zekât vermiyor diye, kötü
bir zannı da kaldırmış olur. Zekât bir farz olduğu için, bunun yerine getirilmesinde
gösteriş olmaz. Nafile olarak verilen sadakalarda ise, durum böyle değildir. Bunların
gizli verilmesi ve gösteriş yapılmasına engel olunması daha faziletlidir.
 
Üst