Zekât, sosyal dayanışmadır...

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Zekât insanın temizlenmesine ve yücelmesine vesile olduğu gibi, malın temizlenmesine de sebep olur. Çünkü malda başkasının hakkının kalması onu kirletmekte ve o mal ancak o hakkın çıkmasıyla temizlenmektedir. Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Malının zekâtını verdiğinde onun şerrini senden gidermiş olursun.” Bir başka hadîs-i şerîfte “Zekât bir mala karışırsa mutlaka onu helâk eder” buyurulmaktadır. Malının zekâtını vermeyenler üzerinde fakirin hakları kalmakta, bu da hem o malı kirletmekte, hem de Allahü teâlânın gadabının o mal üzerine çekilmesine sebep olmaktadır.
Bazı büyük felâketlerin temelinde, fakire hakkını vermeyen zenginlerin bu davranışlarının yattığını bilmek gerekir. Yine hadîs-i şerîfte “Bir kavim zekâtı vermezse gökyüzünden yağmurun yağmasını önlemiş olur. Hayvanlar olmasa yağmur yağmaz” buyurulmaktadır.
“Zekât malı temizler ve onun artıp gelişmesine sebep olur” dendiğinde şüphesiz bununla kastedilen helâl maldır. Yoksa çeşitli şekillerde haram yoldan kazanılan malı zekât temizleyip artırmaz.
Zekâtın, zekât veren için olduğu kadar, zekât alan için de birçok faydası vardır. Bir sene zekât verenlerden bir kısmı bazan daha sonraki senelerde başlarına bir felâket gelmesi veya memleketlerinden ayrı bulunmaları gibi bir sebeple zekât almak zorunda kalmaktadır. Bu yönüyle zekât bir sosyal sigortadır. Bir sene zekât fonuna yardım eden kimse ertesi sene ihtiyacı varsa bu fondan yararlanabilmektedir.
Diğer taraftan öyle kimseler vardır ki onlar hayatlarında hiç zekât vermemişlerdir. Bilâkis fakirlikleri ve ihtiyaçları sebebiyle zekâta hak kazanmakta, devamlı zekât almaktadırlar. Bu yönüyle de zekât bir sosyal dayanışmadır. İhtiyaç sahiplerine daha önce zekât verip vermediklerine bakılmaksızın yardım edilmektedir.
Zekâtta sigorta düzeninde olduğu gibi ödediği primle orantılı bir ödeme değil, ihtiyaca göre bir ödeme yapılmaktadır. Böylece İslâm; çeşitli sebeplerden dolayı zekât almaya hak kazanan kimselere primlerine göre değil, kısmadan ve israfa kaçmadan ihtiyaçlarına göre ödeme yapan gerçek bir sosyal dayanışma ve güvenlik düzeni kuran ilk sistem olmaktadır.

Hikmetler
Mehmet Oruç
 

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Sevgi ve kardeşlik bağları

Zekât kin ve kıskançlığı önler. Zekât, alan kimseleri kıskançlık ve kin ateşinden korur. Çünkü fakir kimse ihtiyaçlar onun belini bükmüş, dertler onu yorarken zengin kimselerin, kendi dert ve sıkıntılarıyla hiç meşgul olmadıklarını, onun durumuna aldırış etmeden yaşayışlarına devam ettiklerini görünce onlara karşı kin ve kıskançlık duyguları besleyebilir.
Peygamber efendimiz “Ey Allahü teâlânın kulları kardeş olunuz” buyurmaktadır. Kardeşlerden biri açlıktan kıvranır, diğeri tokluktan rahatsızlık çeker de yine de kardeşine yardım etmezse aralarında bir kardeşlik bağının kurulması düşünülemez. Böyle bir bağın kurulabilmesi kardeşlerin birbirlerinin dertleriyle meşgul olmalarıyla mümkündür.
Kıskançlık kişinin dinî duygularına da zarar verir. Bu hastalığa yakalanan kimse, Allahü teâlânın takdir ettiği rızkın taksimi hakkında da yanlış düşüncelere sahip olur. Kur’an-ı kerîmde Allahü teâlâ Yahudileri vasıflarıyla şöyle anlatır: “Onlar yoksa Allahü teâlânın fazl u kereminden insanlara verdiği (rızka) hased mi ediyorlar.”
İşte böyle ruhî ve sosyal bir hastalığı dinimiz, sadece vaaz ve nasihatle tedaviyi yeterli görmemiştir. Çünkü açlık, sıkıntı, hastalık ve fakirliğin doğurduğu çeşitli dertler insana kin ve kıskançlığı telkin ederken, bunların kötü ve tehlikeli bir hastalık olduğunu ve bunlardan ruhu kurtarmak gerektiğini telkin eden vaaz ve nasihatin bir tesiri olamaz.
Bu yüzden İslâmiyet zekâtı emretmiş, fakirin, yolda kalmışın, kölenin, borçlunun yardımına koşma vazifesini zenginlere yükleyerek onların kin ve kıskançlık girdabına kapılmamalarını sağlamak istemiştir.
İşte bu amelî yardımdan sonradır ki ancak, kişiyi kin ve kıskançlıktan kurtulmaya çağıran vaaz ve nasihatlerin bir faydası olabilir. Ancak bu yardımdan sonradır ki kişiler birbirlerine sevgi ve kardeşlik bağlarıyla bağlanabilir. Ve ancak bundan sonradır ki insan, imanda kemale ermek için bir merhale daha katetmiş olur. Efendimiz, “Hiç biriniz kendisi için sevdiğini, istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçek mü’min olamaz” buyurmuştur.



 
Üst