Zehre

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Hey gözünü sevdiğim Konyam,

De bakim biye, Zehremi gördüy mü? Kaç asır oldu bilmiyem ben Zehremi arayalı. Bakhmadıgım bucah, galdırmadıgım daş kalmadı. Ama yok, yok işte.

Merak ediyem ki ay bir gün benım de üstıme başka dogacakh mı? Güneş bi başka ışıldatacakh mı gözlerimı? İçim bele gıpır gıpır olacakh mı sacdaki ekhmah kimin? Şu gözlerim gapanmadan bu dünyaya, görecah mı seni Zehrem?

Bilmiyem. Vallah pek bi yorduy beni. Ben seni ne vakıt buldum da hangi arada kaybettim Zehrem? Şairin dedıgı kimin işte; seni aramakhtan vaz geçtim de, bulmaktan vaz geçemedim be Zehre!

Dolapta duran ak tülden kefen biçtim siye. Ne edim? Dura dura sararmış eyice. Dedim bu tül Zehreme yaraşır. Seniy için alınmamış mı idi zaten? Madem ki gelmiysan, madem melhem sürmiysan yüregımın taaaaa içindeki şirlere, biye başka yol bırakmiysan Zehrem.

Ben seni dünya gözüyle heç görmemişsemse de göynümün gözü ile görmüş idim. Biliydim gözlerinın nasıl ışıl ışıl, kalbinin nasıl pırıl pırıl oldugını. Lakin bunca bekletecağını beni, bunca üzecagını bilmiydim. Vışşşşş, ömrümün dadı duzı senmişsen meger! Hani nerde şimdi içimdeki o garip gıprantı? Ne zaman gelecah acep deyi beklemelerim nerde?

Göriy misan nasıl kızdırdıy beni? Nasıl yağtiy kül ettiy özümı? Ah benim sürme gözlüm, limon kokulum; şimdi siye belesine çıkışiyem ya, sonra daha da bir gıziyam kendime! Bi örgenemedim bazen susmah lazım geldigını!!! Dilim gonuşmiy lakin göynüm fışkıranda. Sebep mi ariysan? Sebep; sebep sensen be Zehrem...

Ey insanlar, dinleyin beni! Zehremi bulursayız bir gün, ona deyin, deyin ki... Susun, bilmesin hiç bir şeyi, demeyin. Kırgınam ben ona. Bunca vakıt nerdeydiy Zehrem? Nerdeydiy?

Ey ahâli, duydıkh duymadıkh demeyin!

Zehremi kaybettim, hükümsüzdür...

Urfa Tutkunu
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Yalnızlık içimde frengili bir bilmece.Konuşsam ûs(lar)a firari militan olarak düşeceğim.Ve son(raki)baharların güne bakmayan yüzlerine atılacak dibace olacak,anlaşılmaz lehçem de saklı kalan bilinmez kelimelerim.Bu yüzden bana konuş deme.Konuşsam kırılgan bir ağıt dökülecek dilimdem,konuşsam seni söyleyip yine en çok kendimi kanatacağım.

Oy Zehre.Ben yine cennete râm olmaya çalışırken,ellerine kibrit kutusu habsetmiş;şeytanlarca cehennem sürülüyor yüzümün en sana bakan yanına.Cemresi filistine düşmüş bir ilkbahar gibi istila ediliyor düşlerim.Bakma yüzüme!Yüzüm,erken doğan ceninlerin yüzü kadar kan karası bir acıya muttasıl.Dokunsan,ölüme denk düşecek ağlamalarım.

Ah Zehre.Düşlerim tutsak zamanların en münkesir sayhasına,prangalı masallarca tecrid edilmiş.Yine sert akabelerde sadr olan çocukları üşütüyor bu deli rüzgâr.Beni sorma,payiz bir yazgının zemheresin de doğduğumdan beri üşümedim şehrin işlek meydanların da.Görmüyormusun,sol yanımda bir deli ayaz,dokunsam sana;kış olacak gözlerin de çağlayan bahar,dokunsan bana;yanacak içimde binlerce yıldır yanmayan cehennem.Bir nefeste benim için al zehre.Yoksa nefessiz kalacak içimdeki çocuğun delişmen sevişmeleri.

Gökyüzü içimin kuytuları kadar zulmetefza,yağmuru bekliyorum yeryüzüne sakladığım günahları etrafa saçmak için.Korkma sakın düşmeyecek ellerinden,kayıp bir vadiden topladığın papatyalar.

Zehre,gecenin bağrın da saklambaç oynamayı bilirmisin?Ben hep geceyim;sadece gece anlıyor içimde olup bitenin halinden.Kapkara bir zilletim ben gecenin en galiz makamında.

Yanmış bir kağıdın tutuşmayan köşesinden başlıyorum
yine sabahın getirdiği,bilinmez günlere.Oysa sen güneştin ve ben bakamıyordum sana.Gökyüzü sana boyanmış,gökkuşağı seni saklıyor her renginde.Yani sana boyanmış gök-kubbenin her halesi.Söylesene;Zehre!Hangi renk sana çıkar,hangi bulut gözbebeklerinden su taşır kurak iklimlere,hangi mevsim seni bekler,cemresiz iklimlerin
coğrafyasında.

Doğma bu mevsim,Zehre.

Ben aydım,ve gece kadardım,kendimden yana,gece kadar,karanlık zûl.

Kaçıyorum güneşe uzanan saatlerin yelkovanından.Ömrüm bir saniye,yaşarsam lahzada kayıp düşeceksin ellerimden.Olmuyor imkan/sızım/ varmıyor yorgun meleklerin yaşamından çaldığım,mütenahi zamanlar,yetmiyor seni dillendirmeye kalemin şekillendirdiği kelimeler.

Ah Zehre.Münzevilik iddiasıyla soyunmuyorum artık,yenilgiye uğrayacağım savaş meydanlarına.Severek girip,söverek çıktığım savaşlar nedamet eker oldu dudaklarımın,en militan yanına.Söylesene hangi barış fermanı sunacak gözlerini yaslı bir gece nöbetinin çıkmazına?Hangi mermiye kurban olacak mücrim bedenim?Hangi tüfeğin namlusuna sürdün müferreh kokunu?Yine bilinmezlerle hükmediyorsun hüznümün en mavi tonuna.Bense bir bilinmeze
sürükleniyorum.

Bitiyorum.Sözün varsa susma,hükümsüzüm.
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Hayalın pusuda olan bir şeytan daha tehlikeli
Suretin her dem günaha adıyor beni
Sorgusuz giyerim ateşten gömlekleri
Oysa katli kati bir kurban değildim
İçimde kırık kaburga acıları var
Her an ölüme doğuyor gibiyim
Rüzgardan bir uçurumdan düşüyorum
Ve uyanamıyorum sabah uykularından
Bu kırılgan düş bu kesif uyku
Korkutuyor beni sensizlik
Cehennem ateşi kadar


Kefenimi ellerinle giydir zehre
Mezarıma kan çiçekleri ek
Fatiha savur mezar taşıma
Arta kalanlarım senin yalnız senin olsun

Bana ufukta zangırdayan
Üveyik senfonisi kadar yakın ol
Şehrime düşen ilk kar kadar beyaz
Gelinlik kızların duvağından
Toprağa devşirilen karanfil kadar kızıl
Ve senli şiirler telif ederken kalemim
Alnımdan secdeye damlayan ter kadar duru

Ben hep seni düşlüyorum zehre
Kimseler bilmez
Aşkın sağır ve dilsiz çocuklarına
Senin suretini ezberlettiğimi
Kimseler bilmez tutulmadığı halde
Çizilen gökkuşağının
Rengini senden çaldığını

Zehre
Bozkırlarda salınırken suretin
İkindi güneşinin kararttığı gölgen
Olmak istiyorum
Kendim olmaktan hoşnut değilim nedense
Ol dese Rabbim ben sen olsam
Katsam ömrüne gözlerimde
Ömür diye salınan incifer kolyeyi

Eceli gelen şairler sevgiliye dayarmış sırtlarını
Sen bilmezsin ölüm dahi güzel olur
Ensemin aynasın da senliyken kıyamlarım
Sen bilmezsin ateşin ibrahime gül oldğu gibi
Gülistan olur senliyken yanmalarım
Sen bilmezsin gecenin en metruk makamında
Senliyken Muhammedi olur gökyüzüm

Senli başlayan kelimeler alnımın kümpetine
İnen bir gürz olur
Bir düşten uyanır düşerim araftan
Gözlerimde fer söner
Başımda duman
Aklımda hayalın kalır
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Gözlerime bak dedim
Şimdi bir akbaba yolacak bakışlarımı
Kara bir şimşek çakacak
Huzura erdirecek kızdırılmış yaralarımı

Biliyorum
Yasaklanacak
Tutsam ellerini
Anlaşmak gerek
Göğün gözleri
Çekmiyor ki perdelerini

Hüzün diye yazıyorlar seni
Dört bir köşesine ruhumun
Bir dostu taşır gibi sancı çekiyor ellerim

Her kelime tahrif ediyor hakikati
Hayatın hicretini taşıyorsun yolunda
Lakin onlar seni tanımıyorlar

Biliyorsun
Her muhacir yorulmuyor karşında
Tökezliyor
Korkuyor
Umudu yok yolunda
Yolun sonu var bitiyor
Ya senin ki zehre

Bülbülün derdi sarıyor gülle bir sürgünü
El ayak buz kesmiş
Yürek bilmez cehennemi
Üşüyorum Yâr kapama gözlerini

Seninle rüyalara dalmıyorum artık
Bilesin yorulmaz kuşlar kanat çırpmaktan
Seni mermi gibi namluma sürmüşsem
Bende yorulmuyorum her seheri vurmaktan

Ah zehre

Unutup gitmişim ezberimdeki bütün şiirleri
Bana yazmanı hiç beklemedim
Kötüye işaret bu
Üstelik yalnızlığa da sığınmıyorum

Bulutlara bakıyorum uzun uzun
Lakin sana dair hiçbir düş kuramıyorum
Teslim olmakta nerden çıktı
Ben
Yağmuru
Suyu
Birde seni seviyorum

Zamanı tutuyorum bir başıma
Yâr diye çeksem perdeyi
Her seferinde sana vuruluyorum

Zehre
Hangi mayısta taşıdın gökyüzüne güllerin rengini
Kırlangıç ölülerini görüyor musun kentin üstünde

Ve hayat öylece akıp durdu işte
Saçların dumanlı bir geçit sanki

Sen dostumdun benim öyle hissetmiştim seni
Bulutlara ve rüzgâra fısıldamıştım bildiklerimi
Her akşam bir mektubu göndermiştim içine

Kayıp bir adresten geliyor sesin
Gözlerini kapat
Çağırma beni
 

Âwdil

Mim Lâmelif Vâv
Katılım
26 Eki 2006
Mesajlar
1,397
Tepkime puanı
312
Puanları
0
Konum
Endülüs
Her yanım ateş
Her yanım cehennem
Düşen kıvılcımın yaktığı yer kadar hayat
Ve sensizlik
Kırık bir ezgi şimdi
Ardım sıra göç eden üveyiklerin dilinde
 
Üst