Zarifoğlu'nun telefonu

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
ZARİFOĞLU'NUN TELEFONU
22891.jpg

Ya telefonu Zarifoğlu açarsa?
"Telefon numaram 1463100-18’’ Ararsan sevinirim.’’ Böyle diyor Cahit Zarifoğlu..

30 Aralık 2010 Perşembe 11:30
"Telefon numaram 1463100-18’’ Ararsan sevinirim.’’ Böyle diyor Cahit Zarifoğlu, Ali Ural’a yazdığı bir mektupta. Birden telefona sarılıp Zarifoğlu’nu arayasım geliyor bu cümleyi okuyunca.
"Telefon numaram 1463100-18’’ Ararsan sevinirim.’’ Böyle diyor Cahit Zarifoğlu, Ali Ural’a yazdığı bir mektupta. Birden telefona sarılıp Zarifoğlu’nu arayasım geliyor bu cümleyi okuyunca. Biliyorum, şu anda böyle bir numara geçerli bile değil. Biliyorum aramaya yeltensem de sonuç olmayacak. Ama acayip bir şekilde Zarifoğlu’ nu aramak geliyor içimden. Sahi, bu numarayı tuşlasam, zarif adam telefonu açsa, ne söylerdim ona?
Tut ki konuşma imkanın var!
Kendi söyleyeceklerimi içimde tutarken merak ettim ve Zarifoğlu sevenlerine sordum:
“Zarifoğlu’nu arayıp onunla konuşma imkanınız olsaydı ne söylemek isterdiniz?”
“İstanbul ve yeryüzü hüznü avutacak gibi değil”
22893.jpg
Yavuz Selim Güneş

Ooo, bunu buraya sığdıramam…
Melike Sülev Aydın
Cahit Abi, ismini duyunca ilk, Gülçocuk dergisinde kırmızı bir kalp içindeki gülümseyen fotoğrafın geliyor aklıma. Teşekkür ederim bize öğrettikleriniz için. Afganistan’da oyuncakların içine saklanan bombaları hala unutmadığım... En çok istediğim şey, size, ‘Savaşa girdi kalbim bin yara aldı beni’ diye başlayan ezgiyi okumak.
Fatih Kayabaşı
22894.jpg
Selamün aleyküm Cahit Ağabey,
Sesim titriyor bunun için kusuruma bakmayınız. Heyecanlıyım. Kalbimin ritimsizliğini hissedebildiğinizi hissediyorum. Sanırım konuşamayacağım. Yok yok! Size sesimi duyurabileceğim başka bir ânı yakalayamayacağım bir daha. Ve bunu adım gibi biliyorum.
Size küçücük bir şey diyeceğim bir de ufak bir sualim olacak. Vaktinizi fazla almayacağım. Onca kişi sizinle muhabbet etmek için sıraya girmişken onların hakkını yiyemem.
Rahmetli babama çok benziyorsunuz Cahit Ağabey. Onun da sizin gibi sakalı vardı. O da sizin gibi sert bakışlıydı, yumuşak kalpliydi. Belki de o yüzdendir kendimi size bu kadar yakın hissetmem. Hayır! Bu sadece kendimin kendime yaptığı bir kuruntu... Asıl beni size çeken, anlamakta güçlük çektiğim halde beni halden hale sokan şiirlerinizdir. Kenarından izlesem de şiirlerinizi etkilenmemek adına, her defasında içine düşmüş bulunuyorum şiirlerinizin. Bunları size söylemekte kusur mu ediyorum bilmiyorum; ama Cahit Ağabey ne yapayım? Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya.
İstekli bir şekilde cümlelerimi uzattığımın farkına varmanın isteksizliğini yüreğimde yaşıyorum.
O kadar soracağım soru arasında birazdan söyleyeceğim sualden dolayı beni maruz görün. Daha da önemli mevzular var aslında merak ettiğim. Ancak ortam pek müsait değil. Telefonumuz dünyabizim takipçileri tarafından dinleniliyor.
Evet soruyorum.
Cahit Ağabey Rabbim izin verse siz çıkıp gelseniz. Ve yeni bir şiir kitabı çıkartacak olsanız çıkacak olan şiir kitabınızın basımı için Cağaloğlu’nda kapısını çalacağınız ilk yayınevi hangisi olurdu?
22895.jpg

Cahit Ağabey, vaktimi ve sınırımı aştım. Affola… Sizi emanet edilenlerin en iyisine, Rabbime emanet ediyorum.
Rümeysa Bozkurt
Siz ne güzel bir babaymışsınız öyle!
M. Salim Kıyak
22896.jpg

Zarif ve sessiz bir zafer sığdırdınız, sizin uzun bizim kısa ömrümüze üstad, teşekkürler hayatımıza anlam katan her dizeniz için. Ara sıra mektupla da olsa “bir merhaba gönderin bana, suratıma kan gelsin.”
Zeynep Delav
Merhaba Zarif Adam.. Üstadım, hocam… Ne demeli bilmem ki, elim ayağıma dolaştı sesinizi duyunca...
Unutmadan, hemen demeliyim her şeyi,sözcükler uçuyor heyecandan.
22897.jpg
Siz yoksunuz ya hani; ama değil… Öyle değil işte… Bizim burada Zarif bir nefes vuruyor yüzümüze her daim, varlığınızdan bu yana, gittiğinizden beridir bu hep böyle. Gittiniz mi ki? Siz hep varsınız..
Bizler, yani ‘Çölde Gizli Bezginler’ devam ediyoruz her kalbimiz attığında, yüreğimizi başka bir avucun içine bırakır bırakmaz soruyoruz: “Mavi gök orda mı?”, diye.
Her şey Zarif'çe kuşatsın sizi, toprak bile…
Şimdi kapatayım; ama bir gençlik var burada unutmayın, şiirlerinizi son sigara gibi içen... Ama hiç bitirmeyen...
Selametle...
Pınar Ulaş
22898.jpg
“Cahit serazad biriydi." sözünden yola çıkarak kitaplarında üzerimize bıraktığı uçarılığı, kafa karışıklığını, nasıl olup da hem buralara ait hem de değilmiş gibi olabildiğini sorardım. Çocukları sorardım. azarda odunlarını satamadan gerisin geri dönen oduncunun hüznünü, annelerini yeni kaybetmiş çocukların hangi masalla avutulacağını, annenin bile kendisinde göremediğini onun nasıl olup da böyle ustaca kavrayabildiğini, yazmanın sancısının içine ne zaman düştüğünü... Rasim Özdenören'i deniz kenarında bırakıp sandalıyla uzaklaştığı gece vicdan azabı çekip çekmediğini... :)) Aslında hep sorardım gibi geliyor.
Hoşuna gider miydi bilmem ama farklı taraflarda olup, farklı şeyler yazsalar da ve ideolojileri örtüşmese de Oğuz Atay ile benzer tarafları bulunduğunu söylemek isterdim.
Fatma Aktaş
22899.jpg
Ah be zarif insan, güzel insan! İnsan olmayı dahi beceremeyen bu yaratılmışlara zerafeti hangi harfinden başlamalı anlatmaya?
Taha Süren
Telefonda, yüz yüze sohbet etmek istediğimi söylerdim. Ben; Cahit Zarifoğlu'nun çocukları sevmesini, onlar için yazmasını, çok dikkate değer ve şahane bulurum. Çünkü, karmaşa yoktur. Ve karmaşanın, kaosun olmadığı bir dünyayı özler ve isteriz. "Özleriz" dedim. Demek yaşadık, evet yaşadık... Belki de, çocukların dünyasını yazarken, onlara hikayeler anlatırken, Zarifoğlu onların hayatlarına dahil olmaya çalışıyordu. Bunu -görebildiğimce- onun kişiliğini düşünerek tarttığımda, Allah rızasına ve içindeki bu özleme dayandırıyorum. Hülasa, sohbet etme imkanım olsaydı, onun kendinden bahsetmesi için imkanlar oluşturur, sorular sorardım.
Ya Ben Ne Söylerdim?
Cahit abi, konuşabilecek miyim şu an bilmiyorum. İçimde onca şey birikmişken hangi birini, nasıl söyleyeceğim ben şimdi? Heyecanlanıyor insan işte. Siz anlarsınız ama beni. Aslında öyle çok merak ettim ki mektuplarınızı okuyunca, ne kadar çekinsem de sormadan edemeyeceğim. Mavera için gecenizi gündüzünüze katıp yazı, şiir gönderenlere teker teker sayfalarca mektuplar yazdığınız halde, neden Berat Hanım’a üç beş satırı razı gördünüz. Yoksa yayıncılar özel diye mi yer vermediler?
Cahit abi, bir de keşke o kadar şairi yazarı edebiyatımıza kazandırdığınız gibi size benzeyen bir dergi editörü de yetiştirseydiniz. Bunun için kızıyorum size. Kelimeye, söze sizin kadar kıymet veren; en küçük bir yetenek ışığı dahi gördüğünde peşini bırakmayan bir editör neden yetiştirmediniz ki?
Ben de bütün büyüklere küsüm Cahit abi, bunu onlara söylemek benim de içimden sık sık geçiyor. Ve biliyor musun hala “İstanbul ve yeryüzü hüznü avutacak gibi değil’’


Emine Şimşek sordu
 
Üst