Zarif haykırışları Atasoy Müftüoğlu anlatıyor

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0
BU İŞ BÖYLE OLUR!
21367.jpg

Atasoy Müftüoğlu anlatıyor!
Zarif Haykırışların en güzeli belki de Atasoy Mütfüoğlu'nun bürosunda gerçekleşeni idi bu ay..

11 Kasım 2010 Perşembe 17:26
Zarif Haykırışlar kasım ayında 15 şehirde birden gerçekleştirildi. Bunlar içerisinde bir şehir vardı ki, belki de en göze çarpan etkinlik oradaydı: Eskişehir.
Eskişehir’de etkinlik bu ay Atasoy Müftüoğlu’nun ofisinde gerçekleştirildi. Atasoy Müftüoğlu gençlere Cahit Zarifoğlu ile ilgili hatıralarını anlattı, gençler de ellerindeki kitaplardan Zarifoğlu’nun şiirlerini okudular.
21368.jpg
Atasoy Müftüoğlu, Cahit Zarifoğlu ile nasıl tanıştı?
Anılarını anlatmaya başlarken ilk olarak Cahit Zarifoğlu ile nasıl tanıştığını anlatıyor Atasoy Müftüoğlu: “70’li yılların başlarıydı. Sezai Karakoç’un ofisinde oturuyordum. O zamanlar Karakoç’un bir kendisi, bir de efsanesi vardı tabi. Efsane olan Sezai Karakoç’tan herkes çekinir, bu yüzden onun yanındayken de saygıda kusur etmezlerdi.”
“Derken kapıdan bir genç girdi. Görünüşüne bakılırsa havalı birisiydi. Çok rahat hareketlerle yerine oturdu. Hatta yanlış hatırlamıyorsam ağzında sakız vardı. Herkes Sezai Karakoç’un yanında saygıda kusur etmemek için uğraşırken, o bacak bacak üzerine atıp oturuyordu. İçimden ne kadar terbiyesiz olduğunu düşündüm. Sonraları öğrendim ki o genç, Cahit Bey’miş.”
Bu tavrı ve daha sonra edindiği izlenimler üzerine de şunları söylüyor: “Kendisi o zamanki dindar insanlar içinde hiç olmayan bir kişiliğe sahipti. Bir kere rahattı. Yeni fikirlere ve yaşam tarzlarına da gayet açıktı.”
Aynı zamanda yine Sezai Karakoç’un ofisinde geçen bir muhabbeti bizlerle paylaşıyor: “Bu sırada Cahit Zarifoğlu Kıbrıs’ta devam ettiği askerliğinden izine gelmişti. Sezai Karakoç’la konuşurlarken Sezai Bey Cahit Bey’e bir soru yöneltti: “Oralarda bizi biliyorlar mı?” Cahit Bey cevap verdi: “Orada Allah’ı bile bilmeyen insanlar var, sizi nereden tanısınlar?””
21369.jpg
Mavera Dergisi birlikteliği
Atasoy Müftüoğlu ile Cahit Zarifoğlu’nun asıl birliktelikleri ise Mavera Dergisi’ne dayanıyor. Bununla ilgili de bazı hatıralarını anlatıyor bize: “Mavera dergisi bu camia içinde bir ilkti. İslami çevrede yine dergiler çıkıyordu fakat bunlar genellikle “İslam Mecmuası” şeklinde oluyordu ve dini konulara yer veriyorlardı. Müslümanların sanata bakışını gösteren bir dergi yoktu o zamana kadar. Mavera dergisinin yayınlanmaya başlamasıyla birlikte, dergi ofisi de Ankara’da bir nevi İslam irtibat bürosuna dönüşmüştü. Daha sonraları bu dergiyi oluşturan kişiler, kendi kitaplarını basmak için bir de yayınevi kurdular; Akabe Yayınevi. Benim ilk kitabım da buradan çıktı hatta.”
“Mavera dergisinin Ankara’daki ofisine ziyarete giderdik bazen. Cahit Zarifoğlu’nun büyük kızı Betül ile yaşıt bir çocuğum var, onu da beraberimde götürürdüm. Dergi ofisinde ikisi de uyurlardı. Derginin ofisi bir evi andırıyordu. Küçük bir de mutfağı vardı aynı zamanda ve orada yemek yapılırdı. Cahit Zarifoğlu gibi Maraş’lı olan Rasim Özdenören ve Erdem Beyazıt da dergi kadrosundaydı ve onlar da çok güzel yemekler yaparlardı.”
Güncel konulardaki fikirleri
Atasoy Müftüoğlu, o zamanki güncel olaylarla ilgili anılarını anlatmayı da ihmal etmedi tabi: “Dergi ekibi arasında dört konuda görüş ayrılığı vardı; İran’a nasıl bakacağız (İran devrimi yeni gerçekleşmişti çünkü), Turgut Özal’a nasıl bakacağız, Sanata nasıl bakacağız ve tasavvufa nasıl bakacağız.”
“Daha sonra bu ekiptekiler bazı tasavvufi ve siyasi gruplara da dâhil oldular. Yine bir toplantımızda Turgut Özal’ın gerçekten şeriat yanlısı olup olmadığını tartışıyorduk. Bu konuda kendisi için “pragmatist” tanımını kullandım. Tabi bu tanım “münafık” şeklinde de algılandı.”
“Afganistan’ın işgali de gündemimizde büyük yer kaplıyordu. Buna hepimiz çok fazla önem veriyorduk. Hatta bir defa Cahit’in Tofaş marka arabasıyla Afganistan’a gittik. Bir yerden sonra araba kullanmamız güvenliğimiz açısından tehdit oluşturuyordu. Bu yüzden arabadan inip 12 saat boyunca yürüdük. Sonunda ahır gibi bir yerde konakladık…”
Atasoy Müftüoğlu güzel anılarını bizlerle paylaştıktan sonra şiir okuma kısmına geçildi. Daralan Vakitler isimli şiir okunduktan sonra da Atasoy Müftüoğlu şunları ekledi: “Bu şiir aslında Cahit Bey’in şiir tarzına uygun değildir. Onun şiirleri daha soyut ve biraz da anlaşılmazdı. Ama böyle bir üzüntü ve hırs, şiirine de farklı bir şekilde yansıyor ve somut bir tepki olarak kendisini gösteriyor.”
Elbette ki daha birçok şeyler anlattı Atasoy Müftüoğlu bize. Zarif bir insan hakkındaki anıları böyle değerli bir insandan dinlemenin lezzeti ise bambaşkaydı. Bize de dilimizin döndüğünce bunlardan bahsetmek düştü. Anlatımda kusur varsa bendenizden kaynaklanır, affola… Dileğim, böyle güzel muhabbetleri herkesin tatmasıdır. Tavsiyem ise, yolu Eskişehir’e düşen herkesin Atasoy Müftüoğlu’na bir uğraması…



İsmail Kaplan
 
Üst