Zâlime yardım eden...

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Zâlime yardım eden...
03.05.2010

Dünyâya milyarlarca insan gelmiş, bir müddet yaşadıktan sonra, ölüp gitmişlerdir. Bunların bazıları zengin, bazıları fakîr, kimi güzel, kimi çirkin, kimi zâlim ve kimi de mazlûm idi. Ama bu kimseler, içinde bulundukları hâlleri ile beraber unutuldular ve sanki hiç yaşamamış gibi oldular. Bunların içinde inanan da, inanmayan da vardı. İnanan ve Allahü teâlânın emrettiği şekilde yaşayıp ölenler, tekrar dirilmek olmasaydı bile, onlar için bir sıkıntı olmazdı. Ancak inkâr edip, imânsız olarak ölenleri, âhirette sonsuz azâb beklemektedir. Şu anda hayatta olanlar için de, bu iki hâlden birisi olacaktır. Onun için insanın iyi düşünmesi ve kararını doğru vermesi lâzımdır. Zâlime yardım ve teşvîk etmek de, zulmün tâ kendisidir. Ayrıca zâlime yardım eden, onun zulmüne uğramadan ölmez. Nitekim hadis-i şerifte; (Bir zâlime yardım edene, Allahü teâlâ o zâlimi musallat eder) buyurulmuştur.

İnkâr edenler, ibâdet yapmadıkları, günâh işledikleri için, dünyâda azâb çekmezler. Hatta çalıştıkları zaman her türlü dünyâ ni’metine de kavuşurlar. Yalnız, zâlim olanlar, mahlûklara eziyet verenler, dünyâda da cezâlarını çeker. Âl-i İmrân sûresinin 57. ve 140. âyetlerinde meâlen; (Allahü teâlâ, zâlimleri sevmez) buyurulmuştur. Hadîs-i şerîfte; (Zâlimin çok yaşamasına duâ etmek, Allahü teâlâya isyân olunmasını istemektir) buyurulmaktadır.

Süfyân-ı Sevrî hazretlerine;
- Çölde bir zâlim susuzluktan helâk oluyor. Ona su verelim mi? diye sual edilince;
- Hayır vermeyin cevabını vermiştir.

Zâlim, huysuz kimselerin, yakınlarına zulmettikleri için, etraflarında kimse kalmaz. Böyle olanları kimse sevmez ve yanında kalmak istemez. Sa’dî-i Şîrâzî hazretleri Gülistan adlı eserinde şöyle ibretli bir hâdise nakleder:

“Vaktiyle bir hükümdar, halkına çok ezâ ve cefâ eder, halkın mallarını gasbederdi. Hükümdarın zulmü o kadar ileri gider ki, halk o beldeden akın akın kaçmaya başlar. Halkın azalmasıyla, hazîne boşalır, devletin gücü zayıflar. Düşmanlar sağdan soldan saldırmaya başlar. Bir gün hükümdarın meclisinde Şehnâme kitabı okunur. Okunan bahis, Dahhak’ın saltanattan indirilmesi ve Feridun’un hükümdar olması hakkındadır. Vezîr, hükümdara;

- Feridun’un hazinesi, malı, mülkü, hizmetçileri ve adamları yok iken nasıl oldu da hükümdar olur diye sorar. Hükümdar;

- İşitmişsindir, birtakım halk onu büyük bir istekle destekler, onu kuvvetlendirirler. Böylece hükümdar olur der. Bunun üzerine vezîr;

- Mademki halkın toplanmasına hükümdar sebeb oluyor, siz niye halkınızı eziyor, perişân ediyorsunuz? Yoksa hükümdar olmak istemiyor musunuz diye sorar. Bunun üzerine hükümdar, vezirine;

- Dağılan asker ve halkın toplanması için ne yapmalıdır? diye sorunca, vezir;

- Hükümdar, âdil ve merhametli olmalıdır. Hükümdar âdil ve merhametli olursa, halk onun etrafında toplanır ve rahat yaşar cevabını verir.

Vezîrin bu sözleri hükümdarın hoşuna gitmez ve onu hapse attırır. Çok geçmeden hükümdarın amcasının çocukları saltanat dâvâsına düşer ve etraflarına bir ordu toplayarak hükümdarı tahttan indirmeye kalkarlar. Hükümdarın zulmünden bezen halk da, onlara yardım eder ve böylece hükümdar, tahtını kaybeder. Saltanat da, amcasının çocuklarının eline geçer.”

Zünnûn-i Mısrî hazretlerini hapse atmışlar ve günlerce aç kalmıştı. Bir kadıncağız, iplik parası ile hâzırladığı yemekten gönderir fakat o yemeği de yemez. O kadıncağız işitince, üzülür ve;
- Helâl para ile yaptığımı bildiğin hâlde niçin yemedin diye haber gönderir. Zünnûn-i Mısrî hazretleri;

- Evet yemek helâl idi. Fakat, zâlimin tabağı içinde getirdiler buyurur.

Netice olarak, değil insanlara, Allahü teâlânın yarattığı hiçbir canlıya, zulüm, işkence yapmamalı ve yapanlara da yardımcı olmamalıdır. Zira yardım edenler de, zulme ortak olmaktadır. Zulme yardım değil, gücü yettiği nisbette mâni olmalıdır. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi:
(Zulme mâni olarak, zâlime de mazlûma da yardım ediniz!)
osman ünlü makale
 
Üst