Yetiş ya Abdulkadir Geylani !

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
10004003_10153161513992459_4926096751076964327_n.jpg


sohbetinde Cübbeli Ahmet Hoca, başı sıkışıanın "yetiş ya Abdulkadir Geylani" demesi gerektiğini ve böylece işlerinin daha kolay hallolacağını anlatır. Şimdi hesapta bu Abdülkadir Geylani adlı veli Allah'ın çok sevdiği biri ya, işte sen direkt Allah'tan yardım istemek yerine, araya torpil sokup Geylani'den yardım istersen, işlerin daha kolay hallolurmuş. Cübbeli'yi de sadece bir örnek ol
arak gösterdim size, bütün tasavvufi cemaat ve tarikatlerde aynı inanç vardır.

Şimdi gelelim bizim pinpon teyzelerin ışıklı enerjili kitabına, altını çizdiğim yerleri okuyun

Şşş mevzuya bak hacı, meleklerden yardım isteyince işleri daha hızlı halloluyormuş.

Ehehe, tamamen aynı inanç değil mi olum?

Bu ablalar diyor ki "ya ufacık bir şey için koskoca Allah'tan yardım istemek yerine meleklerden isteyin, böylece işleriniz daha kolay hallolur ehihihi ♥♥"

E bizim Cübbeli'nin söylediği cümleden "Abdülkadir Geylani"yi çıkar, oraya "melekler" kelimesini ekle, al karşına aynı inanç çıkacak. Allah'a aracılar ve ortaklar koyan, bildiğin müşrik inancı. Zira tasavvuf ile spiritüalizm aynı şeylerdir, sadece paketleri farklıdır. Her ne kadar bu pinpon ablalar Cübbeli cemaati için "ayy o ne öyle bee" diyecek olsalar da ve her ne kadar Cübbeli'nin cemaati de bu ablalar için "o ne öyle la, gavur gavur işler" diyecek olsalar da, aynı şeye inanırlar. İnançları tamamen şekil odaklı olduğu için, özünde aynı şeye inandıklarının farkında bile değiller………………..

Yani sonuç olarak Türkiye'de de artık iyice yayılan ve sesini duyuran bu spiritüalizm, bizim sakallı sofu tasavvufçulardan farklı bir şey söylemez. Olay sadece nabza göre şerbet meselesi. Muhafazakarlara ayrı bir dille hitap edersin, modern takılan teyzelere ayrı bir dille hitap edersin, fakat işin özünde hepsine de aynı naneyi yedirirsin. Mesele bundan ibaret.

(Resimdeki kitap) Beki İkala Erikli, Meleklerle Yaşamak, sf 16. 2012.

ALINTI
 

Zülkarneyn-23

Doçent
Katılım
7 Kas 2013
Mesajlar
556
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Allah yerine aracılardan, işportacılardan yardım dilemek de ne oluyor.

Allah, ete kemiğe büründü, Mahmut diye göründü diyen işportacıdan da ne beklenebilir ki zaten.

Şirket sözcüğü şirkten gelir ve şirketin ortakları vardır. Allah diyor ki; şirketin ortakları gibi bana da ortaklar yaratmayın yani şirk koşmayın. Bu şirk koşanlar cehennemliktir.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Ateist öğretmen çocuklara der ki: Hadin bakalım hepiniz Allah'tan şeker isteyin. Çocuklar isterler ama ortada şeker yoktur. Öğretmen ''hadi şimdi benden isteyin'' der. Çocuklar isterler. Hoca her birisine şeker dağıtır. Ardından amaçladığı mesajı verir: Demek ki Allah yok, ben varım (sümmü hâşâ)..

@Kaptan @Zülkarneyn-23 bu duruma ne diyorsunuz? Lütfen demogojik cevaplar vermeyin!
 

Zülkarneyn-23

Doçent
Katılım
7 Kas 2013
Mesajlar
556
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Ateist öğretmen çocuklara der ki: Hadin bakalım hepiniz Allah'tan şeker isteyin. Çocuklar isterler ama ortada şeker yoktur. Öğretmen ''hadi şimdi benden isteyin'' der. Çocuklar isterler. Hoca her birisine şeker dağıtır. Ardından amaçladığı mesajı verir: Demek ki Allah yok, ben varım (sümmü hâşâ)..

@Kaptan @Zülkarneyn-23 bu duruma ne diyorsunuz? Lütfen demogojik cevaplar vermeyin!

Sen de şuna cevap ver. Sabah kahvaltı yapacağım ama evde ekmek yok. O halde Allah'tan ekmek isteyeyim, bekleyeyim; kahvaltı sofrası kurana, çay demlenene kadar ekmek gelir herhalde !! Fırına gidip de fırıncıdan ekmek istemeyeyim. Sen ne dersin bu işe ?
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Ateist öğretmen çocuklara der ki: Hadin bakalım hepiniz Allah'tan şeker isteyin. Çocuklar isterler ama ortada şeker yoktur. Öğretmen ''hadi şimdi benden isteyin'' der. Çocuklar isterler. Hoca her birisine şeker dağıtır. Ardından amaçladığı mesajı verir: Demek ki Allah yok, ben varım (sümmü hâşâ)..

@Kaptan @Zülkarneyn-23 bu duruma ne diyorsunuz? Lütfen demogojik cevaplar vermeyin!
Sen de şuna cevap ver. Sabah kahvaltı yapacağım ama evde ekmek yok. O halde Allah'tan ekmek isteyeyim, bekleyeyim; kahvaltı sofrası kurana, çay demlenene kadar ekmek gelir herhalde !! Fırına gidip de fırıncıdan ekmek istemeyeyim. Sen ne dersin bu işe ?
Anlaşıldı, cevap bulamadım diyorsun yani. Neyse, sorun değil!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars

Anlaşıldı, cevap bulamadım diyorsun yani. Neyse, sorun değil!

Şuan işe gidiyoruz aracın yakıtı az kalmış yetiş ya abdulgeylani desem ? Dedim shelle yanaştık pompacıya abdulgeylani gönderdi dedim pompacı bizden 100 lük banknot istedi

Sebepler fakat bu sebepler sünnetullah çerçevesinde gerçekleşir senin öğrencilerine şeker veren öğretmenin ne kaderi biliyor nede sünnetullahı gariban öğrencilerin verdiği cevabı neden yazmadın!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Evet arkadaşlar bu konuyu es geçmeyelim

birde öğrenciler ateist öğretmene ne cevap vermiş olabilirler size göre
 

Zülkarneyn-23

Doçent
Katılım
7 Kas 2013
Mesajlar
556
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Sen de şuna cevap ver. Sabah kahvaltı yapacağım ama evde ekmek yok. O halde Allah'tan ekmek isteyeyim, bekleyeyim; kahvaltı sofrası kurana, çay demlenene kadar ekmek gelir herhalde !! Fırına gidip de fırıncıdan ekmek istemeyeyim. Sen ne dersin bu işe ?


Anlaşıldı, cevap bulamadım diyorsun yani. Neyse, sorun değil!

Sen de bana cevap veremedin. Madem öyle, ben soruma cevap vereyim. Ekmeği fırıncıdan isteriz, ilacı eczacıdan isteriz, hıyarı manavdan isteriz. Bütün bu şartları yaratan Allah. Demek ki herkesin bir mesleği var; o mesleğe göre istiyoruz veya hizmet alıyoruz.

Sahi, Geylaninin mesleği nedir ki ondan ne isteyelim ? Bu geylani mühendis midir, bahçıvan mıdır, inmidir cinmidir ?

Ben şimdi evde oturuyorum, sigaram bitmiş, evde ekmek yok. Alışveriş yapmaya da üşeniyorum. Yetiş yaaaa Geylani desem; geylani yanıma gelse; al şu 20 kağıdı bana bir kısa samsun 2 de ekmek al desem yapabilir mi bu adam ?

Bana 2 ekmek bile alamayan geylani, benim hangi sorunuma çare olacak ?????
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Sen de bana cevap veremedin. Madem öyle, ben soruma cevap vereyim. Ekmeği fırıncıdan isteriz, ilacı eczacıdan isteriz, hıyarı manavdan isteriz. Bütün bu şartları yaratan Allah. Demek ki herkesin bir mesleği var; o mesleğe göre istiyoruz veya hizmet alıyoruz.

Sahi, Geylaninin mesleği nedir ki ondan ne isteyelim ? Bu geylani mühendis midir, bahçıvan mıdır, inmidir cinmidir ?

Ben şimdi evde oturuyorum, sigaram bitmiş, evde ekmek yok. Alışveriş yapmaya da üşeniyorum. Yetiş yaaaa Geylani desem; geylani yanıma gelse; al şu 20 kağıdı bana bir kısa samsun 2 de ekmek al desem yapabilir mi bu adam ?

Bana 2 ekmek bile alamayan geylani, benim hangi sorunuma çare olacak ?????

gülen'e, fuat avni'ye, havuz partisi şakirdine inanıyorsun da Geylani hazretlerine mi inanamadın :) Hayret
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
İhvandan birisi bir gün Yetiş Ya Geylani demiş. O ara muhterem Üstaz hazretleri zuhur etmişler. "Mehmed Efendi ne zaman çağırdınızda gelmedik, bizi büyüklerin yanında neden mahçup ediyorsunuz" buyurmuşlar.
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
gülen'e, fuat avni'ye, havuz partisi şakirdine inanıyorsun da Geylani hazretlerine mi inanamadın :) Hayret


Ateist öğretmen çocuklara der ki: Hadin bakalım hepiniz Abdulgeylani hz 'lerinde şeker isteyin. Çocuklar isterler ama ortada şeker yoktur. Öğretmen ''hadi şimdi benden isteyin'' der. Çocuklar isterler. Hoca her birisine şeker dağıtır. Ardından amaçladığı mesajı verir: Demek ki

:))
 

Zülkarneyn-23

Doçent
Katılım
7 Kas 2013
Mesajlar
556
Tepkime puanı
3
Puanları
0
gülen'e, fuat avni'ye, havuz partisi şakirdine inanıyorsun da Geylani hazretlerine mi inanamadın :) Hayret

Geylani ölmüş gitmiş, artık bu dünya ile bağı kalmamış. Eğer ki geylani yetiş der isen, sana gelecek şey, cinden şeytandan başkası olmaz !!
 

adams77

Kanalizasyoncu
Katılım
14 Haz 2013
Mesajlar
25,879
Tepkime puanı
2,059
Puanları
113
Konum
Mars
Yada şöylemi yapsaydık

Ateist öğretmen çocuklara der ki: Hadin bakalım hepiniz Abdulgeylani hz 'lerinde ders notlarınız için 10 isteyin. Çocuklar isterler ama ortada 10 puan yoktur. Öğretmen ''hadi şimdi benden isteyin'' der. Çocuklar isterler. Hoca her birisine her ders için 10 puan verir. Ardından amaçladığı mesajı verir: Demek ki ....
 

Zülkarneyn-23

Doçent
Katılım
7 Kas 2013
Mesajlar
556
Tepkime puanı
3
Puanları
0
Siz şimdi seçim zamanı sandıklarda oylar sayılırken, yetiş yaaaaa geylani deyin de geylani size 400 milletvekili versin; ohhh mis gibi. Bu geylani de maşallah ne istersen yapıyor.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Büyük İslâm âlimlerinden ve evliyânın en meşhûrlarından. Künyesi Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbanî, Sultân-ı evliyâ, Kutb-i a’zam, Bâz-ül-Eşheb gibi lakâbları vardır. 470 (m. 1077) senesinde İran’ın Geylân şehrinde doğdu. Bu sebeple de Geylânî denilmiştir. 561 (m. 1166)’de 91 yaşında iken Bağdad’da vefât etti.


“İnne bi iznillahi sultân-ür-ricâl, Câe fî aşkin, teveffâ fî kemâlin.” “Şüphesiz ki, insanların sultânı “aşk” ile geldi, “kemâl” ile vefât etti” ma’nâsında söylenen beyitte; “aşk” kelimesi ile ebced hesabına göre (470) doğum târihi ve “kemâl” kelimesi ile de 91 sene olan ömrüne işâret edilmiştir. Türbesi Bağdad’dadır. Babası Ebû Sâlih bin Abdullah’dır. Abdülkâdir-i Geylânî doğduğunda, babası 60 yaşında idi. Annesi de yaşlı idi. Annesi, Fâtıma binti Ebû Abdullah Seyyidedir. Ümm-ül-hayr, Amînet-ül-hayr lakâbları vardır. Babası, Hazreti Hasen’in oğlu olan Hasen-i Mü’sennâ’nın oğlu Abdullah’ın soyundandır. Bu Abdullahın annesi, Hazreti Hüseyn’in kızı Fâtıma’dır. Hem baba tarafından, hem de ana tarafından Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) soyundan olup, hem şerîf hem seyyiddir. Annesi ve babası evliyâ idiler. Abdülkâdir-i Geylânî, fıkıh ve hadîs ilimlerinde müctehid idi. Tasavvufta ise çok yüksek bir evliyâ ve mürşid-i kâmillerin en başta gelenlerindendir.


Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri doğmadan önce, Bağdad’da bulunan âlim ve evliyâ zâtlar, onun doğacağını müjdelemişlerdir. Babası, Abdülkâdir-i Geylânî doğmadan önce, rü’yâsında Peygamber efendimizi ( aleyhisselâm ), Eshâb-ı Kirâmı ve evliyâyı gördü. Peygamber efendimiz ona; “Yâ Ebâ Sâlih! Allahü teâlâ bu gece sana çok kâmil bir erkek evlâdı ihsân etti. O benim evlâdımdan, soyumdandır. Onun derecesi ve şânı başkalarından çok üstün ve yüksek olacak” buyurarak müjdeledi. Annesi şöyle anlatmıştır: “Oğlum Abdülkâdir doğduğunda, Ramazân-ı şerîf başlamıştı. Birinci gün, imsak vaktinden güneş batıncaya kadar süt emmedi. Bu hâli, diğer günlerde de devam etti. Ramazân-ı şerîf boyunca, gündüzleri hiç süt emmedi. Anladım ki, Ramazân-ı şerîfe hürmet ediyor, oruç tutuyordu.


İkinci sene, Şa’bân ayının son günlerinde hava çok bulutlu geçmişti. İnsanlar hilâli göremedikleri için, Ramazân-ı şerîf ayının girip girmediğini tesbit edememişlerdi. Abdülkâdir’in, Ramazân-ı şerîfte süt emmediğini bilenler, bana gelip sordular. O gün, imsak vaktinden beri süt emmemişti. Bu durumu gelenlere söyledim. Anlaşıldı ki, Ramazân-ı şerîf başlamıştı.”


Seyyid Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, önce doğduğu yerde ilim öğrenmeye başladı. Daha küçük yaşta iken, Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. Daha sonra Bağdad’a gidip, zamanın meşhûr âlimlerinden ilim tahsiline devam etti.
 

ummuhan

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eyl 2007
Mesajlar
12,943
Tepkime puanı
1,042
Puanları
0
Konum
Arz
Bağdad’a tahsil için gidişini kendisi şöyle anlatmıştır: “Küçük idim, Arefe günü çift sürmek için tarlaya gittim. Bir öküzün kuyruğundan tutunup, arkasından gidiyordum. Hayvan dile geldi ve dönüp bana; “Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emrolunmadın” dedi. Korktum geri döndüm. Evimizin damına çıktım. Gözüme, hacılar gözüktü. Arafat’ta vakfeye durmuşlardı. Anneme gidip, “Beni Allahü teâlânın yolunda bulundur, izin ver, Bağdad’a gidip ilim öğreneyim. Sâlih zâtları ve evliyâyı ziyâret edeyim” dedim. Annem sebebini sordu, gördüklerimi anlattım. Ağladı, kalkıp babamdan mîrâs kalan seksen altının yarısını kardeşime ayırdı. Kalanını da bana verip, altınları elbisemin koltuğunun altına dikti. Gitmeme izin verip, her ne olursa olsun doğruluk üzere olmamı söyleyip, benden söz aldı. “Haydi Allah selâmet versin oğlum. Allahü teâlâ için senden ayrıldım. Kıyâmete kadar bir daha yüzünü göremem” dedi. Ben de, küçük bir kâfile ile Bağda’da gitmek üzere yola çıktım. Hemedan’ı geçince, altmış atlı eşkiya çıka geldi. Kâfilemizi bastılar. Kervanı soydular, içlerinden biri benim yanıma geldi. “Ey fakir! Senin hiçbir şeyin var mı?” dedi. Ben de yalan söylemek istemedim. “Kırk altınım var” dedim. “Nerededir?” dedi. “Elbisemin koltuğunun altında dikilmiştir” dedim. Alay ediyorum zannetti. Beni bırakıp gitti. Bir başkası geldi, o da sordu. Fakat, o da bırakıp gitti, ikisi birden reîslerine gidip, bu durumu söylediler. Reîsleri beni çağırttı. Bir yerde, kâfileden aldıkları malları taksim ediyorlardı. Yanına gittim. “Altının var mi?” dedi. “Kırk altınım var” dedim. Elbisemin koltuk altını sökmelerini söyledi. Söküp, altınları çıkardılar. “Neden bunu söyledin?” dediler. “Annem, ne olursa olsun doğru söylememi tembih etti. Doğruluktan ayrılmayacağıma söz verdim, ihânet edemem” dedim. Eşkiyanın reîsi, bunu duyunca ağlamaya başladı ve: “Bu kadar senedir ben, beni yaratıp, yetiştiren Rabbime verdiğim söze ihânet ediyorum” dedi. Bu pişmanlığından sonra tövbe edip, eşkiyalığı bıraktığını söyledi. Yanındakiler de, “İnsanları soymakta, yol kesmede sen bizim reîsimiz idin, şimdi tövbe etmekte de bizim reîsimiz ol” dediler.
Sonra, hepsi elimde tövbe ettiler. Kâfileden aldıkları malları sahiplerine geri verdiler. İlk defa elimde tövbe edenler, bu altmış kişidir.”
 
Üst