Yeni Dünya Dergisi

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Yeni Dünya’da yol düşünceleri

Yeni Dünya Dergisi Temmuz sayısında yolun, yolcunun ve yolculuğun doğasını dosyalıyor…
Yeni Dünya Dergisi gönül dünyamızın kapısını bu sayıda yollara yöneltmiş. Kapak dosyası olarak gideceği yolu bilen ‘’yolcu’’ yu konu alan dergide Hakka varan yolcunun izlediği yoldan, yoldaki halinden, ilk yolcu Hz Adem (as) ve Efendiler Efendisi Hz Muhammed (sav) yol hallerinden ve yol hazırlıklarından zengin içerik ve örneklerle bahsedilmiş.

Rasim Özdenören Yolculuk Yöneliştir yazısıyla bizleri ilk dünya yolcusu Hz Adem’in yolculuğuna götürüyor..
İnsan durduğu yerde bile, içindeki sonu gelmez yolların yolcusudur..satırlarıyla Vehbi Vakkasoğlu yolculuğu sadece bedene aitliğinden çıkarıp asli yolculuktan bahsederek yol merhalelerini açıklıyor.

Dünya hayatı bakımından verimli tatillerimizi; ahiret hayatı bakımından pozitif yönde etkilemenin yollarını etkin bir şekilde Prof.Dr Süleyman Uludağ imzasıyla öğreniyoruz.

Yolcu konulu bu sayımızda elbetteki Seyyah Sufi Evliya Çelebinin yolculuklarından ve manasından bahsederek Mustafa Özçelik kaleme alıyor.

En güzel yolcu Hz Muhammed (sav) in seyahat adabından ve yol dualarından Prof.Dr Mehmet Emin Ay tatil yolcularına güzel ve hayırlı bir yolculuk için gerekli yolları ekliyor kapak dosyasına.

Gündem de Mustafa Özcan Ortadoğu’daki değişimlerden ve Türk nefretinin nasıl sevgiye dönüştüğünden bahsediyor. Ulusalcıların Amerikan ve İsrail merkezli küreselleşmeyi uzaklaştırabilmek için islami değerlere yaslanmaları gerekliliğini vurguluyor.

Yanıdibimizde ağır bir imtihandan geçen Suriye halkı gündemde Adem Özköse ile yapılan özel röportaj ile konu oluyor. Suriye halkına kendi devletinin yaptığı eziyet ve işkenceleri yıllardır Suriye de yaşayan Adem Özköse derin boyutlarıyla dile getiriyor.

Ansiklopedik bilgi değerinde ülkemizdeki ezanın yolculuğunu Muharrem Coşkun’un Türkçe ezan ve dine müdahalenin öyküsü araştırma yazısında açıklığa kavuşuyor. Kürtçe ezan okunmasından sonra akıllara gelen ‘’Türkçe Ezan ‘’ okunan yıllara dair bütün soru işaretlerine gerçek bilgi eşliğinde Coşkun ışık tutuyor.
Özel röportajlarla zengin içeriğine daha da renk kazandıran dergimiz Dr Ebubekir Sifil Hocayla kitaplar, kaynaklar ve metodlara dair bir söyleşi sunuyor bizlere.Oyuncak Tamirhanesi kitabı Yazarı Metin Karabaşoğlu ile kitabın merkezinde iç meselelerin konuşulduğu keyifli ve öğretici bir röportaj yer alıyor. Ruhun İmkanları deşifre edilmeli diyen Yazar Mehmet Ali Bulut ile ruhun deşifresini “Ruhun Deşifresi” kitabı çerçevesinde çözüyoruz.

Kalemdar ile yine gönül tellerimizi titretiyor ve manevi yolculuğumuza satır aralarında çıkıp gönül meclislerine ulaşıyoruz. Mutlak seferi Allah’a (cc) varıncaya kadar hiçbir menzilde eğilmeyen mürid olmak duasıyla sayfaları gönüllerimize işliyoruz.

Yolcunun hali, yolun yolcuya verdikleri ve yolcuya dair her düğümün bir bir açıldığı bu sayıda yol üzerinde olan biz yolcular için alınacak çok değerli öğüt ve bilgileri derinlemesine bu sayıda bulmak mümkün. Yolun her basamağında sağlam bir adım atıp varacağınız hedefe eğilmeden bükülmeden varmak için Yeni Dünya’nın bu sayısında bize güzel bir rehber oluşturuyor.


Elif Zeynep Çiftçi
HaberKültür.Net

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Anadolunun gerçek Fatihiydi

Yeni Dünya Dergisi’nden Ebul Hasan Harakani Hazretlerine özel sayı…

Editöre aitsatırlarda şöyle tanıtıyor ağustos sayısı kendisini:
Orucuna hazırız Rabbim/Sıcağına razıyız
Varsın günler uzun olsun/Mevsimler yaza dursun
Biz seni ağustosta da severiz/Yansak da yakılsak da yine Hû deriz
Aşkınla içimiz ırmak,/Sevginle içimiz deniz
Güneşinle yanar/Zikrinle serinleriz
Bir de rabbim/Fakiriz burda kimsesiz
Hiçbir şeyin tadı yok sensiz/Katında iftar isteriz..
Mevsimlerin en güzeli, içinde Ramazan ayının bulunduğu mevsimdir. Ne incelir ruhlar bu vakitlerde. Akışır hayatın hayırlar doğuran yüzüne doğru. Arınırız, bir kez daha aslımızdan yana oluruz yekpare tutulan sözlerin safında. Daha çok hayır yükleniriz, hafifleriz geçersiz ve gereksiz tutkulardan yana.
Ağustosun orucu tutacağından yakınıyordu dostlar Ramazana az kala. Sıcaktı gökyüzü bu aralar; tutkularımız kadar olmasa da. Zor vakitlerde belli olur direnişlerin hası demiş büyükler. Daha bir kenetlenir eller birbirine güçleştikçe mücadele; böyle söylüyor mücadeleye adanmış hayat sahipleri. Güzel ramazanımızın on bir ayın yorgunluğunu gönlümüzden almak üzere yaklaştığı günlerde bizler de büyük mücadele erlerinden birine ayırdık Ağustos sayımızı. Yüce Allah’ın dergâhında ruh taşımaya layık olan herkes, elbette Ebul Hasan’ın sofrasında ekmek yemeye de layıktır.” diyen Anadolu’nun gizli fatihlerinden Ebul Hasan Harakani Hazreterine. Sultan Alparslan’ın Kars’ı fethinden 31 yıl evvel ve Hoca Ahmed Yesevi Hazretlerinden yaklaşık bir asır önce Anadolu’ya gelerek Anadolu’nun manevi futuhatının ilk tohumlarını atan büyük mana erine... Konunun uzmanlarına açtık gönlümüzü ve dergimizin sayfalarını. Sadık Yalsızuçanlar ile Harakani Hazretlerinin ruhani etkisine dair özel tecrübelerini ve Yavuz Uzgur Hocaefendi ile ise manevi tesviye alanındaki büyük imar faaliyetlerini konuştuk.
Kültür sanat dünyasının ünlü isimlerine günlük hayatımızda uyguladığımız Peygamber Efendimizin sünnetlerinden birini ve hayatlarına yön veren bir hadis-i şerifi sorduğumuz soruşturmamızda samimi ve duyarlı cevaplara şahit olduk.
Bir nice uğurlu dostu, himmet ehlini umreye uğurlamaya hazırlandığımız kutlu günlerin arefesinde dualarımızı elçi kılarak Hakk safında tek yürek olmak için niyaza durduk. Allahımızın, Rasulullahımızın ve Allah dostlarının anıldığı meclislere rahmet ineceği müjdesini gönlümüzde diri tutarak biz de “Keşke bütün yaratılmışların yerine ben ölseydim de, onlar ölümü tatmasaydı; bütün yaratılmışların cezasını bana çektirseler de, onlar cehenneme gitmeseler!” diyen diğergamlar şahı hürmetine bu kutlu vakitte kurtuluşa erenler menzilinde yer almayı yüce Rabbimizden diliyoruz. Her sayımızda özlü kelamları yer alan himmet sahiplerinin muhabbet halkasına dahil olmak isteyen yeni yüreklerin haberini alıyoruz. Diliyoruz ki bu çok özel sayımız da nice gönle umut ışığı götürür, nice yangını söndürür, nice mürde kalbi diriltir.
Sıcak günler oruçlarının tadı damağımızda güzel bir ramazan dileğiyle…

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Yeni Dünya Dosta Gider

Yeni Dünya Dergisinde Anadolu’nun ruhu konuşuluyor…
Her günü bayram olan zamanın Allah’a en yakın zirvelerinden Ramazan Ayı feyz ve bereketiyle Yeni Dünya Dergisinde..
Alemdar’ın yürek mürekkebinden orucun ihlası dökülüyor gönüllerimize nefis mertebelerinden geçerek...
Kapak dosyasında bu ay dergi, Müslüman Türklere Anadolu’nun kapılarının açılmasında büyük etkisi olan, Anadolu’yu vatan yapan Sultan Harakanlı Ebul-Hasan (k.s) konu alıyor.
Yavuz Gencer, pek çok alim ve edip zatın överek manevi yüksekliğini şiirlerle anlattığı Ebul Hasan El Harakani Hazretlerini derin manevi boyutuyla kaleme alıyor.
Anadolu’ya ruh veren sultan Harakani Hazretlerinin türbesinde yıllarca boyun bükerek saf tutmuş, bugün de can u gönülden hizmetlerine devam eden Yavuz Uygur Hoca anlatıyor. Dr.M.Nur Mertkanlı devam ediyor kelimelerin söylemekle yetmediği Harakani Hazretlerinin medhine; dostlarından ve mürşidlerinden bahsederek Yeni Dünya okurları için. Cam ve Elmas kitabında Harakani Hazretlerine yer veren Sadık Yalsızuçanlar; Elif Zeynep Çiftçi’ye verdiği röportajında Harakani Hazretlerinin manevi sırlarına, tarihteki önemli duruşunu dile getirmiş..
Dr. Mehmet Sürmeli Hoca Adnan Çelik’e verdiği özel röportajda Ramazanın amel defterini ümmetin ve sahabenin orucunu not düşüyor.
Her ay okuyucuların heyecanla beklediği Yeni Dünyanın özel ve güzel sayfası Sami Ramazanoğlu Hazretleri tefsirinde “İftar müminin bayramıdır” derken, Kalemdar da , “Şehadet getireni ateş yakmaz” müjdesiyle devam ederek manevi dünyamızı ferahlatıyor.
Soruşturma dosyasında Diyanet İşleri Başkanlığının bu yılki Ramazan ayı için belirlediği komşuluk teması yer alıyor. Nuriye Kayar’ın hazırladığı dosyaya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyeleri farklı bakış açıları sunuyor.
Ünlü isimlere günlük hayatlarında uyguladıkları Hadis-i Şerifler sorulmuş. Yavuz Bülent Bakiler ‘’Haline şükretmeyen mesud olamaz’’ Hadis-i şerifine değinirken Gökhan Kırdar Peygamberimizin ilme verdiği önemden bahsetmiş.
Her ay gibi yine bu ayda kaliteli özgün dosya ve yazılarıyla Yeni Dünya Dergisi okurları için profesyonel dergiciliğe imza atıyor..

Elif Zeynep Çiftçi
HaberKültür.Net

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
28526.jpg


ALLAH NERDE ARANMAZ?
28525.jpg

Boşanmanın nedeni evlenme sebebi!
Yeni Dünya dergisi önemli bir tesbiti dile getiriyor: Boşanma nedeni evlenme sebebinize bakar.


Ramazan-ı şerif her bakımdan bizlere bir imtihandı. Evrensel kardeşlik ilkelerimize ve hukukumuza bir kez daha bütün dünya şahit oldu. Devlet ve millet olarak, mazlumun, mağdurun yanında yer alma, şefkat ve merhamet duygularımızı ilahî armağanlarla yoğurma gayretimiz, Afrika için bir umut oldu.
Adeta bir gönül ve yardım seferberliği içinde bu sınavı yüzümüzün akıyla başardık.
Elbette bize düşen bu idi. Fakat meselenin başka yönleri daha da acıklıdır. Afrika’da görülen mazlum yüzün arkasında dünya sömürge güçlerinin çıkarları, kaygıları, hesapları ve korkunç planları yer almaktadır.
Yeni Dünya dergisine söyleşi veren Prof. Dr. Ahmet Kavas’ın şu sözleri güç dengelerine ve küresel hesaplara açıklık getirmektedir: “Afrika’daki kıtlığa, fakirliğe, yoksulluğa rağmen Çin’in Afrika’dan yıllık elde ettiği gelir, 150-200 milyar doları buluyor. Somali’deki açlığı önlemek, Çin, Amerika veya Avrupa ülkelerinden herhangi birisi için aslında birkaç haftalık özel bir gayretle mümkün olabilir. Neden olmuyor? Çünkü olmaması gerekiyor. Afrikalılar eğer uyanacak olurlarsa, Afrika’nın geleceği için kıtada Çin’den daha büyük hamleler yapabilecek atılımlar gerçekleşmesi mümkündü.”
Afrika konusunda bir strateji gözüyle yapılan bu söyleşinin yanında Gönüllü Doktorlar ekibinden Op. Dr. Fahrettin Er’le yapılan söyleşi meselenin insanî ve vicdanî yönünü bir kez daha derinleştirmektedir.
"Boşanmanın nedenini evlenmenin nedeni belirliyor"
Yeni Dünya’nın bu eylül sayısında üzerinde durulan diğer konu ise; evlilikler. Bugün bir saadet, huzur ve güven yuvası olmaktan ziyade ciddi bir imtihana dönüşen evlilik müessesesi yazı ve söyleşilerle incelenmektedir.
Derginin ilk sayısından beri düzenli olarak yazan kıymetli yazar Rasim Özdenören’in bu sayıdaki başlığı; Boşanmanın nedenini evlenmenin nedeni belirliyor. Modern yaşantının aile kurumundaki yansıması ve ortaya çıkan olumsuz tabloya karşı Özdenören, Asr-ı saadetin de cehalet karanlığının ortasından fışkırdağını hatırlatarak umudu desteklemesi çaresiz olmadığımızı işaret ediyor.
Aile ve psikiyatri konusunda kıymetli bir isim olan Prof. Dr. Kemal Sayar, dergiye önemli bir söyleşi vermiş. Sayar’ın dikkat çektiği farklı bir nokta var: “Batı kültürünün etkisiyle yoğrulmuş modern psikoterapi, kişiyi ayrı ve özerk bir birey olarak ele almaktadır. Kişiyi duygularını, isteklerini ve ihtiyaçlarını daha fazla açıklamak, ona her şeyi kontrolü altında tutabileceği hissiyatını vermek eğilimindedir. Bu Amerikan bireyciliğinin bir sonucudur. Günümüzde ülkemizde de uygulanan terapi yöntemleri, bu Batılı kültürün bir ürünü olduğundan ve kültürel bir analiz yapma gereği hissedilmeden uygulandığından bazı olumsuz sonuçlar da doğurmaktadır.”

Derginin yazarlarından Hüseyin Akın, “Evlilik aşırı tutkuyu muhabbetle dengeleme sanatıdır” başlıklı yazısında evliliğin yürütülmesindeki temel unsura dikkat çekmekte, denge kavramına vurgu yapmaktadır. Evlilik konusunda, Sema Maraşlı ile yapılan söyleşinin yanında, Aliye Satılmışoğlu, İkbal Bulut, Elif Türker yazılarıyla katkıda bulunuyor.
Prof. Dr. Faruk Beşer’le yapılan söyleşi ise, meselenin insani ve İslâmi yanını ortaya koymakta, bu konudaki temel esasları beyan etmektedir. İdeal bir aile için en önemli faktörler nelerdir sorusuna Beşer -unutulmaya yüz tutan- şu ilkelerimizi hatırlatarak cevap vermektedir: “İdeal bir aile için en önemli özellikler, evliliğin bir kutsî tarafının olduğunu bilmek, evliliğin Allah tarafından olduğunu bilmek, Allah’ın adıyla bu işe başlamak, bir insanın öbürüne ancak Allah’ın çizdiği çerçeve dâhilinde helal olabileceğini bilmek ve işe öyle başlamaktır. Ve bu evlilik kurumunun temeline hiçbir çürük tuğla koymamak gerekir. Yani nikâh öncesi ten teması dâhil hiçbir çürük tuğla koymamak. Ve evlendikten sonra da yine bu sorumlulukları bilerek hareket edilmelidir. Bunlar olduğu sürece evlilik sağlam olur.”
“Allah ansiklopedi maddelerinde aranmaz” başlıklı Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç imzalı yazı, tasavvuf, sufi ve irfan boyutunu el alıyor. Dr. Mehmet Sürmeli ile yapılan söyleşi ise, son dönemlerde çok sık yayınlanan mealler üzerine. Sürmeli, “Herkes meal yazamaz” diyor.
“Gönül dünyanıza açılan kapı” şiarıyla yayınlanan Yeni Dünya dergisi aktüelden irfanî meselelere kadar derinlikli ve geniş yazılarıyla okunmayı bekliyor.
Yeni Dünya, Tel: 0 212 635 83 96

Özlem Torun haber verdi
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45


Tasavvuf Denge Kurma Sanatıdır


Yeni Dünya Dergisi’nden tasavvufun inceliklerine dair özel sayı…
Aylık yayınlanan Yeni Dünya dergisi Ekim sayısında ülkemizin önemli bir irfanî meselesini dosya konusu yaparak gündeme taşıyor. “Tasavvuf Bize Ne Söyler?” başlığıyla çıkan dergi, bu sorunun cevabını konunun hâkimi önemli akademisyenlerin yazı ve görüşleriyle arıyor.
Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’tan Prof. Dr. Kadir Özköse’ye, Prof. Turan Koç’tan Doçent Doktor Necdet Tosun’a Yardımcı Doçent Doktor Mustafa Tatçı’dan tasavvuf araştırmacısı Dilaver Selviye, M. Nur Mertkanlı’dan son dönemin kıymetli psikiyatristlerinden Dr. Mustafa Merter’e sahasının uzmanı isimler “Tasavvuf bize ne söyler?" sorusunun cevabını veriyor.
“Tasavvuf Denge Kurma Sanatıdır” başlıklı yazısında Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, insanın irfanî tarafına vurgu yapıyor. Müslümanlığın sosyolojik olarak fazlaca bir anlam ifade etmediğine değinen Kılıç, metafizik boyutun, âriflerin temsil ettiği irfanî boyutun esas ölçü olması gerektiğini vurguluyor.
“Bu âlemde iyiye iyi, kötüye kötü demek zorundayız” diyen Prof. Kılıç, kötüye kötü denilmeyince onun tasallutu altına girmenin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor.
“Bir yol eğer sürekliliğini sağlayabiliyorsa kurulduğu günden bu yana devam edebiliyor, gidebiliyorsa ve içinde hâlâ enerjisi varsa, o yol, o madde -mânâ, ruh-beden dengesini kurabilmiş demektir. Terazinin kefesinde bir taraftan bir tarafa kayma olduğunda ki bunlar çok görülen olaylar; denge bozuluyor” diyen Kılıç, dengenin tasavvufun irfan boyutunda, çizgisinde kurulabildiğini söylüyor.
Prof. Dr. Kadir Özköse ise, tasavvufun toplumu eğiten yanı üzerinde duruyor. “Tasavvuf eğitimi kalplerin üzerinde isi, pası ve tozu giderme, gönülleri cilalama çabasıdır. İnsanın kalbi salim ve düzgün olursa tüm vücudu sıhhatli olur. Kalbi duyarlı olursa sonsuzluk deneyimi sağlanmış olur” diyen Özköse, bireyin kalbinin temizliğinin toplumun temiz olmasına, temiz kalmasına temel teşkil ettiğini dile getiriyor.
Bugün toplumun eğitilmesine kuşkusuz her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Tasavvuf, modern insanın küfür, şirk, haram, günah ve kötülük sahalarından uzaklaşıp iman, ibadet, ahlậk, erdem, edep ve güzellik muştusuna bürünmesine zemin hazırlar. Tatminsizlik, doyumsuzluk, açgözlülük ve bencillik gibi modern toplumların temel hastalıkları karşısında diğergâm, fedakâr ve erdemli yaşam sürmeyi öngörür. Bu yaşama biçimine kavuşan bireyler ve toplum, huzur ve saadet ülkesinin insanı olurlar.
Kendisiyle yapılan söyleşide, tasavvufun yaşayan bir hakikat olduğuna vurgu yapan Yardımcı Doçent Doktor Mustafa Tatçı, hatta bu bilgiyi elde etmenin gerekliliğinin Kur’ân- Kerim’in Kehf sûresinde Musa-Hızır bahsinde ifade edildiğini belirtiyor.
Marmara İlahiyat Tasavvuf Anabilim Dalı Hocalarından Doçent Doktor Necdet Tosun ise, çağın, insanı boğan olumsuz şartlarına vurgu yaparak, tasavvufun sunduğu kardeşlik ve rahmet iklimini öne çıkarıyor. “Milyonlarca insanın yaşadığı büyük şehirlerde insanlar apartmanda alt kattaki komşusunu tanımaz hâle gelmiştir. Bu bireyselleşmeye karşı tasavvuf içtimâîleşmeyi, sosyalleşmeyi teşvik etmekte, kendi kurumları olan tarîkatlar vasıtasıyla bunu temin etmeye çalışmaktadır. Bu anlamda tarîkatlar, büyük şehirlerin yalnızlaşan insanları için bir can simidi gibidir” diyen Tosun, insanın unuttuğu sevgiye ancak tasavvuf sayesinde kavuşabileceğini vurguluyor.
“Dergâh, tekke, hângâh ya da âsitâne olarak adlandırılan ilim ve irfan ocakları, geleneksel olarak bizi ve kâinatımızı kuran çok önemli eğitim kurumu olarak faaliyette bulunmuşlardır. Diyanetimizde, yani dini hayata geçirişimizde bu ocaklar çok önemli işlev görmüştür” diyen Prof. Dr. Turan Koç, tasavvufun içtimaî ve sosyal tarafına, irfan ocağı olmasına, hayata yansıyış biçimine tarihten uygulamalarla işaret ediyor.
Dosyanın ilk yazısı olan makalede “Tasavvuf bize ne söyler? sorusunu soran M. Nur Mertkanlı, “Tasavvuf dinin tadını çıkarmaktır” şeklinde verdiği cevapla tatlı bir gerçeğe vurgu yapıyor.
“Tasavvuf bütünüyle edeptir” diyen Dilaver Selvi de, modern insanın açmazlarının çaresinin tasavvufta olduğuna işaret ediyor.
“Sûfîler Allah’ın Kelimeleridir” başlıklı yazısında, Yavuz Gencer, Babil ile Mekke arasında bitmeyen savaşı hatırlatıyor.
Tasavvuf konusunda son derece doyurucu yazı ve söyleşilerin yer aldığı Yeni Dünya’nın Ekim sayısı, bu konuda sorusu ve ilgisi olan herkese hitap eden bir dosyayla okuru selamlıyor.
Yeni Dünya dergisi irtibat telefonu, 0212 635 83 96


 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Yeni Dünya'dan İmam-Hatipler dosyası


Yeni Dünya dergisi Kasım sayısında milletimizin ve eğitim tarihimizin müstesna kurumlarından olan İmam-Hatipleri hacimli bir dosya ile ele alıyor.



Haber Merkezi / TIMETURK

Doyurucu ve kapsamlı bir dosya çalışmasının ortaya çıktığını daha ilk anda görüyoruz. “İmam-Hatipler Nasıl Kuruldu?” başlıklı yazıda Uludağ İlahiyat Fakültesinden Mustafa Öcal, aslında pek işlenmeyen bir döneme, Tevhid-i Tedrisat sürecinden ilk İmam-Hatip Lisesinin açıldığı döneme ışık tutuyor.

Öcal’ın verdiği bilgileri, dönemdeki diğer dinî ve siyasî uygulamalarla birlikte düşündüğümüzde bugün ne kadar güzel günler yaşadığımıza bir kez daha şükrediyoruz. İmam-Hatiplerin ve milletimizin çok şey borçlu olduğu merhum Celalettin Ökten Hoca ise, Salih Eren’in yazısında anlatılıyor.

Celal Hoca öncü ve önder olarak bu okulların kuruculuğunu üstlenmiştir. İslâm Hukuku profesörü Hayrettin Karaman ise yazısında, “Bu nesil medeniyet davasına sahip çıkmıştır” diyor. Meseleye bilhassa Tanzimat’tan beri ülkemizde yürütülen Batıcılık medeniyeti çerçevesinde yaklaşan Karaman, bu sinsi oyunun iç yüzünü işledikten sonra, İmam-Hatiplerin ve böylece milletimizin İslâm medeniyeti ve davasına olan imanını, inancını, katkısını dile getiriyor.

MODERN MEDRESELER

Sakarya İlahiyattan Profesör Recep Kaymakcan ise meseleyi daha geniş açıdan ele alarak, İmam-Hatipleri “modernize olmuş medreseler” olarak niteliyor. Kaymakcan, “Bu okullar İslâm tarihindeki devlet gözetim ve desteğinde Selçuklular döneminde başlayan medrese geleneğinin bir devamıdır. Bu devamlılıkla birlikte İmam Hatipler eğitimde modernleşme ile birlikte günün koşullarına göre kendini yenilemiş bir eğitim kurumudur. Osmanlı son dönemlerindeki eğitimde modernleşmeye paralel olarak medrese İslâmî ilimlerle birlikte sosyal ve fen bilimlerini okul müfredatının içine katmıştır” diyor.

Bu kapsamda İsmail Lütfi Çakan, Halis Ayhan, Mustafa Fayda, Nedim Urhan, Emin Işık gibi İlahiyat ve İmam-Hatip camiasının çok kıymetli isimlerinin yazı ve söyleşileri dosyaya ayrı bir zenginlik katıyor.

Yeni Dünya, İmam-Hatipler dosyası ile arşivlik bir sayıya daha imza atıyor.

YENİ ORTADOĞU

Yunus Emre Altuntaş Ortadoğu ekseninde coğrafyamızda son yaşanan gelişmeleri siyaset bağı açısından ele alıyor. Kapsamlı ve derinlikli analizlerinde Altuntaş, Türkiye’nin bu başarısının altında, Ahmet Davutoğlu’nun ve temeli 1996’da atılan D-8 girişiminin olduğunu vurguluyor.

ALLAH İLE KUL ARASINDAKİ ARACILAR

Dergide düzenli olarak yer alan Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç’ın yazısının başlığı, “Toplumsal Barış İçimizdeki İyilere Bağlıdır.” İyilik kavramını tasavvuf merkezli olarak değerlendiren Kılıç;

“Tasavvuf her şeyden evvel bizim, Allah’ın kendi ruhundan üflemek sûretiyle en mükerrem surette yarattığı varlık olarak kendimize bakmamızı birinci şart olarak koşuyor. Yani biz o kimseleriz ki Allah bizi kendisine muhatap kıldı. Karşısına alıp bizimle diyalog kurdu, bizimle konuştu” diyor. Ülkemizde çok sık gündeme getirilen Allah ile kul arasındaki aracılık meselesine ise şöyle yaklaşıyor: “Allah’la kul arasında aracı olur mu?, noktasında hassas durmamız gerekmektedir. Evet olur. Ve olmalıdır da. Allah’la kul arasında perde olmamalıdır esas. Bütün putlar Allah’la kul arasında perdedirler. Ama put ile perde ile aracıyı birbirine karıştırmamamız gerekmektedir. Allah’la kul arasında aracı niye olmasın?”

Derginin Kasım sayısında, Hamdi Boydak, Sırrın Sırları; Vehbi Vakkasoğlu, Aile Çatırdıyor Umrumuzda mı?; Rabia Brodbeck, Hacca Gidemeyenler İçin; Veysel Dalsaldı, Tasavvuf Müziği İnsana Rabbini Hatırlatır; Nidayi Sevim, Yeniden Türk-Kürt Kardeşliği İçin İdris-i Bitlisîlere İhtiyacımız Var; Hüseyin Akın, Evet, Futbol Bir Ayak Oyunudur; Zeki Bulduk, Kitaplıklar Hıra’ya Benzer başlıklı yazılarıyla yer alıyor.

Yenid%C3%BCnya.jpg
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Cami hayatın merkezidir

Aralık sayısında “camiler”e yer veren Yeni Dünya dergisi, “Cami hayatın merkezidir” çevresinde kapsamlı bir dosyada okuruyla buluşuyor.

Cami ve hayat çevresinde şekillenen dosyada, ilahiyat camiasının önemli isimleri yazıları veya söyleşileriyle yer alıyor. Yakup Çiçek, Fahri Kayadibi, Mehmet Emin Ay, Hüseyin Akın, Hayati Hökelekli, Yıldız Ramazanoğlu, Ziya Kazıcı ve Ahmet Turan Alkan hayatın merkezi olan camiler etrafında görüş ve düşüncelerini dile getiriyor. “Allah’ın evi kabul edilen camiler, bulunduğu yerin halkının Müslüman olduğunu gösterir” diyen Yakup Çiçek, caminin toplum hayatımızdaki merkezî vasfını dinî ve toplumsal açıdan netleştiriyor.
SAVAŞ CAMİDEN İLAN EDİLİRDİ
Marmara İlahiyat Tefsir Anabilim Dalı Profesörlerinden Çiçek’in Hazret-i Peygamberden bugüne caminin kullanım gayesini anlattığı yazısı aynı zamanda camiler için bir din ve kültür tarihi araştırması niteliğinde. Yakup Çiçek’in yazısında caminin çok farklı yönü de dikkatlere sunuluyor. İşte o paragraf: “Hz. Peygamber savaş kararlarını genellikle camide verir ve bunu minberden ilan ederdi; açılan deftere gönüllülerin adlarını yazdırmalarını isterdi. Camiler, sefer esnasında ordunun maneviyatının zinde tutulduğu, gereken talimatın ve taktiğin verildiği mekânlar olmuştur. Hz. Peygamber askerî seferler sırasında geçtiği bölgelerde ve savaş alanlarının uygun yerlerinde camiler edinmiştir. Camilerin askerî fonksiyonları Hz. Peygamber'den sonra da devam etmiştir.”
PSİKİYATRİ MERKEZİ OLARAK CAMİLER
İstanbul İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Profesörü Fahri Kayadibi “Caminin İşlevi Nedir?” başlıklı yazısında kapsamlı bir biçimde caminin işlevini ve misyonunu anlatıyor. Her anlamda ruh dinginliğinin merkezi olan camilerin misyonuna yeni bir yorum getiriyor: “Cami, Müslümanın dinî hayatının potansiyel yenileyicisidir. İş hayatının ve çeşitli dünya meşgalelerinin sıkıntılarını caminin manevî havası içinde yenerek yenilenmiş olarak tekrar işlerinin başına yeni bir heyecanla döner. Stres, yorgunluk ve ümitsizlik gibi ruh dünyasını perişan eden olumsuzlukları üzerinden atar.”
İSLÂM ŞEHİRLERİ CAMİLERLE ŞEHİRDİR
Cami merkezli dosyada çok önemli bir söyleşi Bursa İl Müftülüğü görevini yürüten Profesör Mehmet Emin Ay ile yapılmış. “Mekke, Medine, Kudüs, Buhara, Semerkand, Bağdat, Kahire, Endülüs gibi şehirler, aynı zamanda mescid ve camileriyle de ünlüydüler. Yüzlerce öğrencinin eğitim gördüğü yüzlerce cami, her şeyden önce bir ibadet mekânı olarak mü’min-cami birlikteliğine en güzel örnekti aynı zamanda… Fakat sonradan İslâm dünyasında baş gösteren siyasi çalkantılar ve üzücü olaylardan camiler de nasibini almış, böylesine manevi yönü her şeyden önce gelmesi gereken mekânlar, maalesef siyasi emellere alet edilmişlerdir” diyen Mehmet Emin Ay, bugün neredeyse yaşam alanına dönüşen ama camisiz kalan çoraklığa karşı mukaddes şehirlerimizin ruhumuza katışan manevî havasının sebebini izah ediyor.
Bugün apayrı bir zulme maruz bırakılan İslâm şehirlerinin hem içeriden hem de dışarıdan müdahalelerle adeta tarihî mirası ve misyonu kalbimizden silinmeye çalışılıyor.
Hayatın ve dinin merkezinde caminin yer aldığı mü’mince hayatın bütün güzellikleri Yeni Dünya dergisinin Aralık sayısında….

İrtibat telefonu: 0212 635 83 96

Hasan Hafif
HaberKültür.Net

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Kış mü’minin baharıdır
--------------------------------------------------------------------------------


Yeni Dünya dergisi kış aylarını ısıtacak sıcak dosya ve yazıları ile dolu dolu Ocak sayısı ile okuruyla buluşuyor.


Ocak sayısında “Kış mü’minin baharıdır” başlığıyla çıkan Yeni Dünya, her mevsimi, her anı mü’min hassasiyetiyle yaşamak için derinlikli çalışmalara imza atıyor.

Dosya çerçevesinde, Salih Eren özellikle Hadis-i Şerifler çerçevesinde diri bir kış hayatının kapılarını aralıyor. YTÜ Sosyoloji bölümünden Prof. Dr. Bedri Gencer ile yapılan söyleşi ise bilhassa Osmanlı ilim kültür geleneğinden bugüne yansıyan din ve ilim hayatımıza ışık tutuyor. Yıldız Teknik Üniversitesinde Sosyoloji Bölüm Başkanlığı görevini de yürüten Prof. Dr. Gencer, geleneksel hayat ile modern hayat arasındaki zıtlıları da bu vesile ile adeta özetliyor ve netleştiriyor. “Geleneksel Türk toplumu, okur-yazar olmayan ancak bilinçli bir toplumdu, buna karşılık modern toplum, okur-yazar ancak cahil bir toplum haline gelmiştir maalesef” diyen Gencer, okumuşluk ve cehalet kavramlarına yeni ve sahih bir bakış getiriyor. Bugün kimi çevrelerce adeta hafifsenir bir eda ile dile getirilen birtakım dini yaşayış ve telakkilerin nasıl bir toplumsal şuur ve ruh birlikteliği oluşturduğunu Gencer şöyle ifade ediyor: “Osmanlı-Türk toplumunda toplu mevlid ve ilahîlerin okunduğu toplantıların yarattığı kolektif halet-i ruhiyeyi, sohbetten muhabbete intikalin güzel bir örneği olarak gösterebiliriz.”

PROF. DR. CEVAT AKŞİT İLE EHL-İ SÜNNET SOHBETİ

Dergi her sayı ülkemizin önde gelen ilim ve fikir adamlarıyla söyleşi yapmaya, dosya kapsamında veya müstakil olarak onların düşüncelerini yansıtmaya devam ediyor.

Bu sayıda Prof. Dr. Cevat Akşit Hocaefendi ile bir söyleşi gerçekleştiren Yeni Dünya, Karahanlı, Selçuklu ve Osmanlı geleneğinden intikal eden ilim ve din hayatımızı söyleşide etraflıca ele alıyor. “Dualı bir milletiz, çürük adam tutunamıyor” diyen Akşit Hocaefendi, bunun sırrını da izah ediyor. “Biz Müslüman olunca İslâm’ın prensiplerine çok bağlanmışız. Peygamberimizin sözleri bizim için, kanun, prensip. Peygamberimiz: “Kış mü’minin baharıdır” diyor. Neden, gecesi uzundur, hem uykusunu hem alır, hem ailesiyle ilişkilerine rahat zaman ayırır, hem de gece uykusunu aldığı için rahatça kalkar teheccüd namazı kılar. Gündüz kısa olduğu için oruç tutar” diyen Hocaefendi, milletimizin İslâm ile olan bağını ve dinî hayatımızın kışta tezahür eden yaşama biçimini açıklıyor.



Dosya kapsamında Nureddin Yıldız ve Mahmut Toptaş da görüşlerini dile getiriyor. Dünün sağlam din hayatının var olduğunu ancak bizlerin bugün de aynı sağlamlıkta ve değerde bir din hayatı kurmamız gerektiğini vurgulayan Yıldız, “Biz neden bir Buhari halkası kuramıyoruz?” diye soruyor.

YAHYALILI HACI HASAN EFENDİ

Ocak ayı, Yahyalılı Hacı Hasan Efendinin vefat ayıdır. Bu vesileyle Yeni Dünya bu ayda ayrı bir titizlik içinde olur. Bir Allah dostunu, mürşid-i kâmili anmanın heyecanı dergiye ayrı bir hareketlilik katar. Bu sayıda da Yahyalılı Hacı Hasan Efendi çok kıymetli yazı, hatıra ve değerlendirmelerle anılıyor. Hamit Bulut, hatıralardan yola çıkarak bir Allah dostunun portresinin çerçevesini ortaya koyuyor.

ALLAH’IN RIZA VE GAZABI NEREDEDİR, BİLİNMEZ

Hamit Bulut, hep titiz ve dikkatli olmanın işareti olarak şu hatırayı anlatıyor: “Sofrada iken bize şu temsil-i misal ile ders, öğüt verdiler: “Ben sizin haberiniz olmadan yüz bardağa bal şerbeti doldurursam, içinden birine zehir katsam ve bu durumu size söyleyerek ellisini bir yana bırakıp şu elliden birer tane alın ve için desem (diye kardeşimle bana söyledi) içer misiniz! dedi. “Yok, belki de de o zehirli bardak o ellinin içindedir de bize tesadüf eder, biz de helak oluruz” dedik. “Pekiyi, 75’ini ayırın 25’den birini alıp için desem” dedi aynı cevabı verdik. Sonunda, doksan dokuzunu ayırsam, şu birini için desem, dedi, biz, “O bir belki de zehirli olmuş olur da tesadüfen içeriz, helak oluruz” dedik. O zaman dedi ki: “İşte böyle, Allah’ın rıza ve gazabının nerede olduğu bilinmez. Çok titiz davranmalı. Yani Allah’ın emirlerinin hepsi yapılmalı yasaklarının hepsinden kaçınmalıdır. Birini yapmazsın rızası orda olur da kaybedersin. Gazabı da öyledir. Belki ilk yaptığın, belki de son yaptığında helak olursun. Bunun için dikkatli olmalıdır.”

KUTUZ HOCA İÇİN ÇOK ÖZEL SÖYLEŞİ

Geçen ay rahmet-i rahmana kavuşan Kutuz Hoca, ölümünün hemen ardından Prof. Dr. Mustafa Kara ile yapılan özel bir söyleşi ile gündeme geliyor. Söyleşi sayfalarında, Kutuz Hocaya dair çok özel fotoğraflara da yer veriliyor. Prof. Dr. Mustafa Kara, Kutuz Hocanın Kur’ân sevgisine dair şu hatırayı anlatıyor: “Mahallede sadece bir kişide radyo vardı. Cuma, sabahları erken bir saatte radyoda Kur’ân okunuyor. Babam her Cuma sabahı bütün talebeleri alıyor radyosu olan Mustafa Amcanın küçücük dükkânına götürüyor ve Kur’ân’ı birlikte dinliyorduk. İşte bu esnada Kutuz Hocanın gözyaşlarının sakallarını ıslattığını görüyorduk.”

Yakın tarihin din, devlet ve millet ilişkilerinin çok önemli bir tanığı ve Kur’ân aşığı olarak Kutuz Hoca, milletin imanı ve temsilcisi olarak ahirete göçtü. Ondan geriye her hatıra bizleri anlatmaya devam edecek.

Her ay, okunan ve sevilen dolu dolu sayılara imza atan Yeni Dünya dergisi, ilimi fikir ve iman hayatımızı diri tutmaya devam ediyor.


Yeni Dünya dergisi irtibat telefonu: 0 212 635 83 96


Salih Eren
HaberKültür.Net
 

girdap

Ordinaryus
Katılım
8 Şub 2007
Mesajlar
2,541
Tepkime puanı
252
Puanları
0
Yeni Dünya dergisinin bu sayısı çok ilgimi çekmesine rağmen maalesef hiç bir yerde bulamadım.. Hiç bir yerde yok; ne kitapçılarda, ne Nt'de veya ne dergi bayilerinde..
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
“Kış Mü’minin Baharıdır”

• Dindarların Adaleti Ataerkil midir?
(Rasim ÖZDENÖREN)
• ‘Kış Mü’minin Baharıdır’
(Salih EREN)
• “KIŞ MEVSİMİNİ İLİM, SOHBET VE ZİKİRLE DEĞERLENDİRMELİYİZ”
(Prof. Dr. Bedri SENCER)
• Kış, Bahar ve Peygamber
(Zehra KORKMAZ)
• “DUALI BİR MİLLETİZ, ÇÜRÜK ADAM TUTUNAMIYOR“
(Prof. Dr. Cevat AKŞİT)
• Biz Neden Bir Buharî Halkası Kuramıyoruz?
(Nurettin YILDIZ)
• Çare Cami Derslerindedir
(Mahmut TOPBAŞ)
• Mürşid ile Beraber Olmanın Adabı
(Hamdi BOYDAK)
• Oldu Kalemdar Serçeşme-i Hakîkat Bizlere
(Hamit BULUT)
• “Efendimin Sözü Başka”
(M. Nur MERTKANLI)
• ZİYARET ÂDÂBI
(Kalemdar .)
• Yahyalılı Hacı Hasan Efendinin Sohbetleri
(Osman ÖZTÜRK)
• Bir Gönül Sultanının Şiirleri
(Mustafa ÖZÇELİK)
• HÛD ALEYHİSSELAM VE KAVMİ
(Mahmud Sami RAMAZANOĞLU(k.s.))
• TEFRİKA ÇIKARAN BİZDEN DEĞİLDİR
(Kalemdar .)
• ‘Sadıklarla Beraber Olun’
(Alemdar .)
• Kimdir Hak Dostu?
(Vehbi VAKKASOĞLU)
• Safer Ayında Okunacak Dualar
(Yenidünya Editör)
• Âriflerimiz ve Milletin İrfanı
(Kamil YEŞİL)
• İnsanın İki Büyük Ayrılığı: Tasavvuf ve Psikoterapi
(Prof. Dr. Erol GÖKA)
• Kur’ân Ehline Müjdeler Var
(Prof. Dr. Ali AKPINAR)
• İnsan İnsanın Yurdudur
(Prof. Dr. Kemal SAYAR)
• SON SÖZÜ “YÂ HAY” OLDU
(Yunus Emre ALTUNTAŞ)
• Ahmet Akgündüz
(Yenidünya Editör)
• Yediklerimiz canımıza mal oluyor
(Yasin HATİPOĞLU)
• En güzel mevsim: Edebiyat Mevsimi
(Yenidünya Editör)
• Dergi fuarında öncü dergiler konuşuldu
(Yenidünya Editör)
• Özcan Ünlü
(Yenidünya Editör)
• Seyr FM’in sevilen sesi Ömer Çelik’le radyoculuğu konuştuk
(Yenidünya Editör)
• Yahyalı Hacı Hasan Efendi anılıyor
(Yenidünya Editör)
• Kadir Tanır ahirete uğurlandı
(Yenidünya Editör)
• Mahmut Çetin’den yeni kitap
(Yenidünya Editör)
• Aile okulu Seyr FM’de
(Yenidünya Editör)
• Mustafa Köneçoğlu
(Yenidünya Editör)
 

serkan..

Profesör
Katılım
5 Eyl 2009
Mesajlar
1,305
Tepkime puanı
169
Puanları
0
sessizlik abi bişey sorucam yanlış anlama

çok okuyorsun anladığım kadarı ile

seçiçi olmaya özen gösterdiğini düşünerek yinede sormadan edemiyeceğim

nasıl cesaret ediyorsun

okumak mahreme kalbe yüreğe bir şeylerin birilerin girmesine müsade etmektir aynı zamanda

sağlam bi elek lazım ayırt edici olmak adına
ki daneleri kalır yinede

takılayım dedim bakma kusura:glm
 

türkü

Kıdemli Üye
Katılım
18 Tem 2007
Mesajlar
4,973
Tepkime puanı
975
Puanları
0
dogru bişey söyleyeyim derken insan nasıl yanlışa düşer mesel olmuş :p
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Yazık Oldu Medreselere

Yeni Dünya Dergisi Şubat sayısında medreselerin İslam coğrafyası içerisindeki ihya hareketlerindeki esaslı rolünü sayfaları arasına taşıdı...




Yeni Dünya’dan kapsamlı medrese dosyası...

Medreseler Diyanet İşleri Başkanlığının tarihî ve yerinde adımıyla yeniden gündemimize girdi. Bu aktüel mesele basında sadece birkaç yazı ile geçiştirildi. Medrese meselesinin önemi ve hali hazırdaki işlevi, bunun yanından tarihî misyonu ve diğer İslâm coğrafyalarındaki meseleleri yeteri derece ne yazık ki kendine gündemde yer bulamadı.

Yeni Dünya dergisi çok başarılı bir dosyaya daha imza atarak, medreseler meselesini hem ilim dünyasının hem de medrese geleneğinin önemli isimleriyle Şubat sayısında kapağa taşımış.

MEDRESE, EHL-İ SÜNNET İNANCIDIR

Medreseler Müslümanlar için bir nostalji meselesi değil, İslâmî ilimlerin nesilden nesile, nakilden nakile, aynı titizlik, hassasiyet ve tazelikle intikali meselesidir.

Modern zamanlarda medreselerin maalesef belirli ideolojiler tarafından son derece ağır biçimde eleştirilmesinin, yıpratılmasının, taarruza uğratılmasının altında yatan temel sebeplerden birisi bu müesseselerinin –her ne kadar zaman zaman ıslaha ihtiyaç duyulsalar da- Nizamü’l-Mülk’ten beri İslâmî ilimleri Ehl-i Sünnet inancıyla devlet yönetiminden toplumsal düzene kadar yayacak şekilde muhafaza etmeleri, korumaları, yaşatmalarıdır. Medrese İslâm kültür ve zihniyetidir. Medresenin yerine ikame dilen kurumlar ise, İslâm kültür ve zihniyetinden olabildiğince arındırılmış kurumlardır.

İSLÂM AKÂİD VE MUAMELÂTI

Selçuklu’dan Osmanlı’ya uzanan çizgide Saadet Asrı’nın izlerini süren her yapılanma, ümmet hilalinin hakikat ufkunda yükselmesine katkıda bulunmuş ve batılın hukuk ve adalet tanımayan Haçlıların illetli bünyesine karşı sağlam bir direnç unsuru olagelmiştir. Bu minvalde her ne kadar zahiri bir tekke-medrese çatışmasının varlığından söz edilse de medreseler, İslâm akâid ve muamelâtının hayata geçirilmesinde vazgeçilmez merkez üssü vazifelerini sürdürmüşler ve halen de sürdürmektedirler.

YÜZYILLARDIR YAŞAYAN MEDRESELER

Yeni Dünya dergisi de Şubat sayısında medreselerin İslam coğrafyası içerisindeki ihya hareketlerindeki esaslı rolünü sayfaları arasına taşıyor. Dosya, beklenenin de ötesinde bir derinlik gösteriyor. Medreselerde, Nizamiye medreselerinden beri devam eden İslâmî ilimleri öğrenme geleneğinin yüzyılların klâsik ama kalıcı metodlarıyla ülkemizde bir anlamda bütün İslâm dünyasını temsilen yaşatıldığını iftiharla görüyoruz.

KİMLER VAR?

Dosya kapsamında usta kalem Rasim Özdenören, “Yazık Oldu Medreselere” başlıklı yazısıyla yer alırken; Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci, Prof. Dr. Cahit Baltacı, İlimevi Akademisi yöneticisi Muhammed Yazıcı, Doç. Dr. Abdulhamit Birışık, Prof. Dr. Mehmet Yalar, Maşuk Yamaç, Müfit Yüksel dosya kapsamında söyleşi yapılan isimler. Özellikle İlahiyat ve Medreseli kıyaslamasının da satır aralarında dikkat çekici biçimde gündeme geldiği bu dosya, hepimiz için zihin ve hafıza tazeleyici bir özellik taşıyor.

BU TOPRAKLAR MEDRESE İLE İSLÂM KALDI

Müfit Yüksel; “Selçuklu veziri Nizamü’l-Mülk’ün açtığı Nizamiye medreseleri geleneğini ve oradaki usûlü bugün de sürdürebilen son bakıyyeler bu medreselerdir. Böyle, çok güçlü bir gelenek var” derken, Prof. Dr. Cahit Baltacı ilim disiplinin medrese ile oluştuğunu vurguladıktan sonra son derece köklü bir gerçeğe dikkat çekiyor: “Bu topraklarda İslâm’ın var olmasının en temel sebeplerinden biri medreselerin varlığı ve çoğalmasıdır.” Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci ise, medresenin hayatın içindeki rolüne dikkat çekiyor ve: “Medrese zihniyeti, geleneğe sahip çıkmak, kaidelere uymak, cemiyet nizamını desteklemek üzerine kurulmuştur. Gerektiğinde siyaseti, hukuk ve maarifi yönlendirir. Dinî hayatı canlandırır. Medrese, halkın numunesidir” diyor.

BU AYDA NELER OLDU, OLUYOR?

Yeni Dünya dergisi hem oluşturduğu dosya ve gündem ile okurun ilgisini çekerken hem de yayınlandığı ay içindeki önemli günleri unutmuyor. Bu çerçevede Mevlid kandilini idrak ettiğimiz günleri, iki yazı ile hatırlıyor. Prof. Dr. Mahmut Kaya “O’nu (sav) Anarken” başlıklı yazısında Peygamber Efendimizi ve Sünnetini anlatırken, Mustafa Özçelik de “Vesiletü’n-Necat yahut Mevlid” başlık yazısında, son derece kapsamlı biçimde Mevlid’in edebiyatımızdaki, dinî ve sosyal hayatımızdaki yerini ve önemini dikkatlere sunuyor.

Şubat ayı aynı zamanda Sultanü’l-Ârifin Mahmud Sami Ramazanoğlu Hazretlerinin ahirete irtihalinin yıldönümüdür. M. Nur Metkanlı, “İrşad Burcunda Bir Bedr-i Hafâ” başlıklı yazısında Sami Efendiyi yâd ediyor.

Yeni Dünya, dosya konularıyla hepimizin asıl gündemini hatırlatan yazılarıyla kalıcı sayılara imza atmaya devam ediyor.

Yeni Dünya dergisi irtibat telefonu, 0 212 635 83 96





Zahit Yakın

HaberKültür.Net
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45



http://www.haberkultur.net/haberoku-4465-_Derman_Arardim_Dergime.html


Derman Arardım Dergime

Dergim Bana Derman İmiş Yeni Dünya Dergisi’nin mart sayısını masanın üstünde olanca güzelliğiyle görünce uzun yürüyüşümüz boyunca yaşadığımız anılar canlandı gözümde. “Her dem yeni doğarız bizden kim usanası” sözünün ışıltısında çıkardığımız sayıların heyecanlarını hatırladım birden. Uzun geceler, bekleyişler, yorgunluklar ve bitimsiz mutluluklar…
Türkiye gibi dergilerin daha ilk sayılarından sonra veda ettiği birülkede tam on dokuz yıldır hiç eksilmeyen heyecan ve coşkuyla yayınını sürdüren bir derginin yayın üssünde bulunmanın mutluluğunu yaşadık/yaşıyoruz.

07_Mart_2012_14_54_02_8707849383.jpg


221 sayıdır muhabbetle gönüllere giren, gönüller yapan “Ben gelmedim dava için/ Benim işim sevi için/ Dostun evi gönüllerdir/ Gönüller yapmaya geldim” diyen Yeni Dünya başlangıcından bugüne taşımış olduğu temel misyonun ana damarından milim sapmadan merkeze aldığı değerlere uygun hizmetini sürdürüyor.
Alışılmış olan odur ki uzun yıllar süren çalışmalar, yorgunluklar heyecansızlıklar bezginlikler oluştursun. Oysa Yeni Dünya dergisinde her sayıyı hazırlarken sanki ilk sayıyı hazırlıyormuş gibi olağanüstü bir gayret ve coşkuyu görmek mümkün… İşte bu coşku sayesindedir ki dergi toplum nezdinde müthiş bir hüsn-ü kabul görmekte, gün geçtikçe çoğalan yeni dostlarla buluşup tanışmaktadır…

07_Mart_2012_14_54_38_6672937274.jpg


Bizler geride bıraktığımız yüzlerce sayıya baktığımızda henüz çıkarmak istediğimiz ideallerimizi büyüten, hayallerimizi renklendiren sayıları daha çıkarmadığımızı açık yüreklilikle söyleyebiliriz… Daha yapacak çok işimiz çıkarılmayı bekleyen çok özel sayılarımız var. Modern zamanların karmaşasında aydınlık ve sahih bir yolun öncüsünün her zaman buyurdukları gibi söylemek gerekirse “Daha iyi olacak İnşallah’’
Tarih boyunca ruh öncülerinin duasını alan her hareket başarılı olmuş ve zirveye ulaşmıştır. Yeni Dünyamız, bundan tam on dokuz yıl önce yayın hayatına samimi bir duayla, niyeti halis bir selamla başlamıştı. İşte o dualar ve değerli okurlarımızın muhabbetiyle bugünlere geldik ve yarınlara daha umutlu bakabilmekteyiz…
Yeni Dünya dergisi bugünlere zihinlerdeki kör noktaları yıka yıka, engelleri aşa aşa geldi.
Zaman zaman şartlar bizi tünellerden geçmeye, ümidimizi yıkmaya zorlasa da biz hiçbir tünelin ebedi olmadığının, sonunda mutlaka bir aydınlık bulunduğunun bilinciyle gayretimizi tazeleyip ümidimizi diri tuttuk Yeni Dünya dergisi aydınlık bir gelecek va’dediyor. Bu topraklardaki berekete işaret ederek zor meselelerden çıkış yolunu ustaca gösteriyor.

07_Mart_2012_14_55_09_269128681.jpg


Tasavvuf İhtiyaçtır!
Mart sayısında Modern İnsanın bütün açmazlarına çağlar aşan çözümler sunan bir hayat modeli olan Tasavvufu kapağa taşıdı Yeni Dünya.
Tasavvuf, günümüz insanının kafasını en karıştıran ve aynı zamanda en çok da huzur bulduğu göreceli bir alan durumunda. Yaratılış gayesinin gerçek Rabbiyle tanışmak, barışmak kaynaşmak olduğunu unuttuğundan beri, insanın, kendi nefsini tanımak konusunda da arayışları kesintiye uğramış durumda. Yedi katlı bir saray olduğunu ve ebediliğin hür maviliğinin o doyumsuz ufkunu ancak teras katından aralıksız seyredebileceğimizi unuttu insan. Bu unutuş, düşünceleriyle eylemlerinin bağını kopardı.


07_Mart_2012_14_56_58_7652093768.jpg


Halbuki tasavvuf bize ‘Ey insan! Rabbini senden uzak tasavvur etme; sen nereye dönsen O, o yöndedir… O sana şah damarından daha yakındır… O seni ilmiyle ve kudretiyle kuşatmıştır… Sana dair her şeyi yegane bilen gören işiten O’dur…’ diyordu. Tasavvufa yüz çevirdiğimden beri, aslıma da yüzümüzü döndük. Bana benden yakın o sıcacık, o çok şefkatli merhametli, cömert, bir o kadar da kudretli, her şeye gücü yeten Allah inancım sekteye uğradı.
Bu sebeple Yeni Dünya Dergisi, köklerinden beslenmeye hasret insana tasavvufun o şifalı nefesini hatırlatabilmek için bir kere daha ‘Tasavvuf Modern İnsana Ne Söyler’ diyerek konuyu gündeme taşıdı Mart sayısında.
Kendimize dair, sorularımıza, açmazlarımıza, açılımlarımıza geniş bir çerçeveden, akıllı ve gönüllü uzmanların mertebesinden yaklaştı. Yine umut, yine aydınlık, yine heyecan dolu sayfalar sürdü önümüze.
Bizim için Yeni Dünya Dergisi, derdine derman arayanların muhkem kalelerinden biri. Bu keyifli yolculuğumuzda daha fazla yürek ile birlikte olmak en büyük dileğimiz… Bu sebeple değerli okurlarımıza bütün muhabbetimizle dostluğumuzla ‘gelin tanış olalım’ diyoruz…

Mahmut Bıyıklı
Milat





 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Yaratılmışların sultanı için

Ey Gönüller Derdinin Dermanı Sen Ey Yaradılmışların Sultanı Sen

Nisan, kutlu doğumun vakti olduğu için güzeldir, bahardır. Bahar, kâinatın kutlu doğum günleridir. Rebiu’l-evvel, kâinatın baharıdır, çünkü kâinatın Efendisi bu ayda bu dünyayı şereflendirmiştir.
İslâm dünyası, başta ülkemiz olarak bu mevsimi en güzel şekilde geçirir. “Rahmeten li’l-âlemîn’dir Mustafa/ Hem şefîu’l-müznibîndir Mustafa” diyen Süleyman Çelebi, yaratılmışların sultanı Efendimizi içten bir dua ve sevgiyle anlatır. 1409’dan beri Mevlid, bizim dünyamızda Efendimizi anmanın en müstesna ve içtimaî merasimi, nişanı olmuştur.

Yeni Dünya dergisi, Nisan sayısında işte bütün bu güzellikleri en şekilde bir araya getirip, gönüller sultanına takdim etmenin heyecanını yaşıyor. Müstesna günlere özel olarak Yeni Dünya. Sadece iki konuda yazı, söyleşi var dergide: Efendimiz ve Mevlid. Mevlid, Süleyman Çelebi Hazretlerinden sonra gönül enginliğimizle Efendimizi doya doya, duya duya anlatacağımız, yaşayacağımız bir çağlayan oldu bize.

Ümmetin olduğumuz devlet yeter/ Hizmetin kıldığımız izzet yeter
Yeni Dünya’nın bu sayısı, Efendimizi anlamanın ve anlatmanın iştiyakını yaşıyor. Usta kalem Rasim Özdenören, kâinatın Efendisinin belagat mucizesine işaret ediyor, sözlerindeki ölçüden hareketle kurulan adalet, gönül ve fikir dünyasına açıklık getiriyor. Doç. Dr. Muhittin Akgül, Peygamber Efendimizin “ümmîlik” yönünü kaleme alıyor. Müsteşriklerin asılsız ve birtakım sapkınlıklarla malul iddialarına da cevap verdikten sonra, Efendimizin “ümmî” olmasındaki hikmetleri anlatıyor. Prof. Dr. Kadir Özköse, tasavvuf boyutundan Efendimizi anlatıyor. “Tasavvuf Ehlinin Peygamber Aşkı Başkadır” başlıklı yazısında Özköse, tasavvuf ehlinin aşkının derinliğine vurgu yapıyor. Doç. Dr. Casim Avcı ise, yazısında Efendimizin peygamberlik öncesi hayatının ana çizgilerini ortaya koyuyor ve adeta 40 yıllık bu hayatın her safhasının peygamberliğe hazırlık olarak İlahî bir şekilde düzenlendiğini vurguluyor.
Doç. Dr. Abdullah Karahan ise, peygamber sevgisinin çok farklı bir yönünü ortaya koyuyor ve şemâil ve hilye geleneği üzerinde duruyor. “Asr-ı Saadet hayatının merkezinde yer alan Allah Elçisi (sav) vefat edince, sevenleri hem ayrılığın acısını dindirmek hem de O’na (sav) duydukları derin özlemlerini giderebilmek için O’ndan (sav) ve O’nunla (sav yaşadıkları anılardan bahsetmekten kendilerini alamamışlardır.” Karahan, bugün de Efendimizin tek model ve örnek olarak hayatımızda yer alması gerektiğini vurguluyor.
Prof. Dr. Mustafa Ağırman ise, çok farklı bir düşünme ve yaşama biçimi olarak Sünnet kavramına yeni bir yorum getiriyor. Sadece kılık, kıyafetle, yeme-içme ile Sünnet kavramının hakkının verilemeyeceğini belirten Ağırman, asıl sünnetin tasavvuf ve tasavvufu yaşamak olduğunu vurguluyor. Prof. Dr. Ali Akpınar, Efendimizin Kur’ân-ı Kerim anlayışını izah ediyor. Prof. Dr. Ziya Kazıcı ise, Efendimizin aile hayatını kaleme aldığı yazısında, Efendimizin ailesini hiç ihmal etmediğini vurguluyor.


Allah adın zikr idelim evvela/ Vacib oldur cümle işte her kula
Süleyman Çelebi, Mevlid’i ile gönüllerimizde taht kurmuş, edebiyatımızın ve kültürümüzün en muhterem ve müstesna şahsiyetlerindendir. Nice nice âlimlere, sultanlara, emirlere, savaşçılara nasip olmayan hayırlı ve uzun ömür, ona nasip olmuş, adı kıyamete kadar yaşama imkânı bulmuştur. Süleyman Çelebi, kıyamete kadar yaşama iksirini Efendimizden ve şiirden almıştır. Bugün zihinlerimiz ve gönüllerin aşk-ı peygamberî ile huzur buluyorsa bunda Süleyman Çelebi’nin gönül coğrafyamıza ektiği sözleri sebebiyledir.
Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Yeni Dünya dergisinin Nisan sayısındaki yazısında, Mevlid metninin baştanbaşa bir tasavvuf metni olduğunu ve bundan başkasının olamayacağını izah ve işaret ediyor. Doç. Dr. Salih Karacabey, Mevlid’in Hazret-i Peygamberin ahlâkını anlattığını dile getiriyor. Prof. Dr. Bilal Kemikli, dergiye verdiği söyleşide, “Mevlid, hayatı ve kâinatı Efendimizle yaşamaktır” diyor. Mustafa Özçelik, edebiyatımızda mevlid yazma geleneğinin detaylarını ortaya koyuyor. Prof. Dr. Mehmet Akkuş, çok farklı bir mevlid merasimini, gemide yapılan bir mevlidi gün yüzüne çıkarıyor. Prof. Dr. Hayati Hökelekli yaptığı ilmî araştırmayı yorumlayarak, halkımızın mevlid sevgisini izah ediyor. Prof. Dr. Ahmet Özel, İslâm dünyasındaki mevlid, kutlu doğum geleneğine işaret ettiği söyleşide, İslâm dünyasının farklı zaman ve bölgelerinde yaşanılan kutlu doğum etkinliklerini anlatıyor.

Yeni Dünya çok özel bir müstesna bir sayı hazırlayarak, ümmeti adına Efendimize layık olmaya çalışmış. Biz de bu duaya, niyaza katkıda bulunabiliriz.

Yeni Dünya dergisi: 0212 635 83 96

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45

Yeni Dünya din eğitimini işliyor

Din Eğitimine Sağlıklı Bakış

Yeni Dünya dergisi Haziran sayısında “din eğitimi” meselesine geniş bir açıdan bakarak doyurucu bir dosyada okuruyla buluşuyor.
On dokuzuncu yılını yaşayan Yeni Dünya dergisi Haziran sayısında aktüel bir meseleyi irfanî ve ilmî zenginlikle dosya konusu yaparak ufuk açan bir dergi sunuyor okurlarına.
“Din Eğitimi İhmale Gelmez” başlığıyla çıkan Yeni Dünya, bu alanda bilhassa İlahiyat fakültelerinin Din Eğitimi Anabilim Dalı uzmanlarının yazılarıyla konuyu zengin ve derin bir şekilde işliyor.
DİN EĞİTİMİNE UZMAN YAKLAŞIMI
Usta kalem Rasim Özdenören, dergideki yazılarına devam ediyor. “Eğitimin Anlamı Bağlamında Din Eğitimi” başlıklı yazısında Özdenören; “İslâm dünyasında din gündelik hayatın içinde yaşanan bir gerçeklik olduğu için, dinin dışında kalan bir hayat alanını tanımı gereği tasavvur etmek söz konusu değildir.” diyor. Dinin hayatımızın bütün alanıyla ilgili olduğu gerçeğini göz ardı ederek kurulan her cümlenin eksik olduğunu biliyoruz. Özdenören, hayatın her alanında olduğu gibi din eğitimi alanında da temel esası daha baştan ifade ve işaret ediyor. Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şuayip Özdemir, çocuğun din eğitiminde ailenin rolünü ele aldığı yazısında; “Çocuğun şahsiyetinin şekillenmesinde, ona etkide bulunan faktörlerin başında aile gelmektedir. Aile üyelerinin çocukla kurduğu ilişki, çocuğun sosyal gelişiminde ve çevresiyle ilişkilerinde belirleyici bir rol oynar.” diyerek şahsiyet-eğitim-aile bağlamında din eğitiminde ailenin rolünü ve önemini işaret ediyor. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. M. Akif Kılavuz ise, ergenlik döneminde din eğitiminin önemini vurguluyor. “Özellikle din gelişimi itibariyle çocuk, yaklaşık 10-12 yaşlarında dinî düşünce evresine ulaşmakta, zihinsel yönden dini anlamaya ve ona yakın ilgi göstermeye başlamaktadır.” diyen Kılavuz, bu dönemin önemine işaret ediyor. Hüseyin Akın, “Din eğitimi devletin bir sadakası olmamalıdır.” dediği yazısında, din ve ahlâkın yaşanılarak öğrenildiği, bunun da yerinin okul değil aile ve toplum olduğu gerçeğine vurgu yapıyor. Belkıs İbrahimhakkıoğlu ise, “Faziletli Nesiller Nasıl Yetiştirilir?” sorusuna cevap arıyor ve “Millî Eğitimimiz faziletli insan yetiştirmeyi hedefliyorsa programının temeline felsefe olarak yaratılış hikmetiyle insanı yerleştirmelidir.” diyor.​
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Mustafa Öcal ise, din eğitiminin pratiğini sunuyor. Çocuklara ve gençlere İslâm’ı anlatmada “İslâm Bahçesi” benzetmesini kullanan yazar, bir uygulama örneği ile İslâm’ın ilkelerini ve davranışlarını gençlere aktarmanın yolunu ve yöntemini gösteriyor.
MUHYİDDİN ŞEKÛR YENİ DÜNYA’DA
Ünlü sufî ve yazar Muhyiddin Şekûr, efsane eseri “Su Üstüne Yazı Yazmak”tan sonra şimdi de “Gölgeler Koridoru” ile yıllar sonra okurunun karşısına çıktı. Bir süre ülkemizde bulunan yazar ile Yeni Dünya dergisi çok özel ve önemli bir söyleşi gerçekleştirmiş. Yeni Dünya dergisi Genel Yayın Yönetmeni Mahmut Bıyıklı’nın gerçekleştirdiği söyleşi, tasavvuf, gönül, hayat ve Allah’a giden yol merkezinde irfanî bir derinlik taşıyor. “Oturup Şeyhü’l-Ekber Muhyiddin ibn-i Arabî Hazretleri veya Bayezid-i Bistami Hazretleri nasıl anlatmış, ben de onlar gibi anlatayım veya o üslubu kullanayım, bu tür bir şeyi gözetmiyorum. Deneyimlerimi en güzel, en dürüst şekilde nasıl aktarırım, onun arayışındayım, bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum.” diyen Şekûr, içten anlatımıyla hem kitaplarında hem de söyleşide doğallığı ve derinliği birlikte sunuyor. Tanıdığınız tasavvuf büyüklerinin, şeyhlerinin özellikleri nelerdi, sorusuna Şekûr; “Hepsinin kalbî özellikleri, kalp kalitesi çok kuvvetliydi. Hepsi de sevecendi ve sevebilme kapasitesi çok yüksek insanlardı. Hepsi çok merhametliydi. Birlikte olduğunuz zaman sizinle olduğunu hissettiğiniz insanlardı. Sizinleyken etrafa bakan, kafası başka yerde olan insanlar değillerdi. Orada sizinle birlikte olduğunu hissettiğiniz insanlardı.” şeklinde cevap veriyor.
Ülkemizde bir süre bulunan Şekûr’ın bir başka gözlemi ise şöyle: “Türkiye’de hâlâ aktif cemaatler var, hâlâ çok harika tasavvuf şeyhleri yaşıyor ve bu iç yolculuk macerasını dirayetle yönlendiriyor. Bunun farkında olmayan büyük bir kesimin varlığının söz konusu olduğu fikrine katılıyorum.”
DOLU DOLU BİR DERGİ
Yeni Dünya dergisi yer verdiği yazılarla okura dolu dolu bir sayı sunuyor. Haziran sayısının diğer yazar ve yazı başlıkları ise şöyle; Prof. Dr. Ali Akpınar, Kur’ân’ın İnsanın Söz ve Davranış Dünyasını İnşa ve İhya Etmesi; Ömer Döngeloğlu, Hazret-i Ebubekir’in Efendimize Duyduğu Sevgi; Alemdar, Hanesi Dergâh Olan Gönül Mimarı; Hamdi Boydak, İlme ve Âlime Değer Veren Aşk Ocağı; Servet Yalçın, Sünnet ve Bid’at; Mustafa Özcan, İslâm’ın Sol Yorumu Mümkün mü?; Prof. Dr. Kadir Özköse, Anadolu’da İslâm’ın Yayılmasında Tekkelerin Katkısı; M. Zübeyir Koçulu, Kudüs’ün Son Osmanlısı: Abdülaziz Buhari; Prof. Dr. Celal Kırca, Kötülüğün İyiliğe, Şiddetin Rahmete Galip Gelmesine İzin Verilemez; Dr. Necdet Yılmaz, Bir İman ve Aksiyon İnsanı: M. Es’ad Coşan Hocaefendi…
Gönül dünyamıza yeni bir pencere açan Yeni Dünya dergisi aktüel meselelere irfanî ve insanî boyuttan bakarak okunmayı hak ediyor.
Yeni Dünya irtibat telefonu: 0212 635 83 95

Zahit Yakın
HaberKültür.Net

 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
10_Temmuz_2012_17_15_29_8027002215.jpg


Modern İnsanın Şehirle İmtihanı


Yeni Dünya Dergisi Temmuz sayısında yine dop dolu.

Yeni Dünya Dergisinin Temmuz Sayısında:
Rasim Özdenören, “Kent İnşa Etmek İnsanın Varlık Yapısından Kaynaklanır” başlıklı yazısında, bir yandan insanın fıtratında var olan kent, şehir inşa etmek eğilimine değinirken diğer yandan da tasavvufun kentle olan ilişkisine işaret ediyor. Prof. Dr. Bedri Gencer ise, “İnsanı Yabancılaştıran Kent” başlıklı yazısında mekân kavramına vurgu yapıyor. Mekân-insan ilişkisinin ele alındığı yazı, aslında insan ilişkilerinde mekânın ne derece önemli ve etkili olduğunu vurguluyor. Kendisi ile yaptığımız söyleşide mimar Korhan Gümüş, “Bu modern şehirlerin insanî olmadığını düşünüyorum.” diyor ve modern şehirleri eleştiriyor. Mimar ve Mühendisler Grubu Başkanı Avni Çebi’nin yazısı ise, “Yeni Kentlerle Hafızamız Siliniyor” başlığını taşıyor. Çebi aslında silinen, yok edilen her mekânın hafızamızı da sildiğine, yok ettiğine işaret ediyor.

Mimar Yavuz Sarı ise, Turgut Cansever’e kulak vermedikçe kentlerin insan fıtratından uzaklaşacağını söylüyor. Sümeyye Eroğlu; “Bir Cennet Tasavvuru: Osmanlı Şehri” başlığıyla Osmanlı şehrinin özelliklerini anlatıyor ve bunun bugün de mimarîde örnek alınması gerektiğini dile getiriyor. Muhsin İlyas Subaşı, “Sinan Aynı Zamanda Bir Şehir Mimarıdır” diyerek dünya mimarlık sanatının dehası Mimar Sinan’ı yeniden hatırlatıyor. Mustafa Karakoç, “Kentsel Dönüşümde Bursa Örneği” başlıklı yazısında bir tecrübeye işaret ediyor. Bursa’nın hal-i pür-melalini gözler önüne seriyor, ibret için. Prof. Dr. Ali Akpınar, “Kur’ân’ın Aileyi İnşa ve İhya Etmesi” başlıklı yazısında Kur’ân merkezli olarak hayata yön vermeye devam ediyor. Ömer Döngeloğlu, merhamet peygamberinin affettiklerini anlatarak Efendimizin hayatından nice ibretlik sahneleri bugüne taşıyor.
Kürtaj konusunda kendisine sorduğumuz Dr. Şerafettin Kalay, bu meseleyi ilmî ve fıkhî açıdan değerlendiriyor. Hamdi Boydak, gönüller sultanı Yahyalılı Hacı Hasan Efendiyi (ks) anlatıyor, “Manevî Sofralarından Doyamadan Kalkılırdı” diyor. Prof. Dr. Hamdi Döndüren’le bu sayıda tasavvuf merkezli olarak önemli bir söyleşiye imza atıyoruz. Tasavvuf kültürü, hayatı ve yaşanması üzerine derin görgü ve bilgi sahibi olan Prof. Dr. Döndüren sorularımıza içtenlikle cevap veriyor, tasavvufun bugün yaşanan hayata katkısını anlatıyor. Mustafa Özçelik, “Elham Okuyan Kırlangıçlar” yazısında edebiyat tadında bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Prof. Dr. Alim Yıldız, “Tekke Şiirinin Öncülerinden Eşrefoğlu Rûmî”yi anlattığı yazısında bu şiiri ve kültürü bütün derinliğiyle günümüz okuruna sunuyor. Servet Yalçın, “Tesettürde Ölçü Ne Olmalı?” sorusuna cevap arıyor ve tesettürün ölçüsünü hatırlatıyor.
Zahit Yakın

HaberKültür.Net

 
Üst