Deccalın yalancı cenneti olacak. Haramı dahi güzel gösterecek insanlara.. Ne güzel diyecek deccalın hocaları...
Ne oldu yeni dünyanıza. Müslümanca bir eleştiriye hemen odun dedin. Sizin derdiniz din diyanet değil, sadece cemaat ve pensilvanyalı işte aslında bu kadarlıksınız
Önce kemalizmin zehirli tesirlerinden kurtul, ama sağlıklı kurtul.
Zavallı talip,
beni cemaatçi mi sandın ...?????
Ben Atatürkçü ve milliyetçiyim....
Yukarıdaki müzik TÜRKÇEYİ ÖVDÜĞÜ İÇİN HOŞUMA GİTTİ...
Eleştirin hiç te Müslümanca değil... Bu müziğin din ile ilgisi yok...
annadın mı...??? ODUUNNNN...!!
Aranızda fark görmüyorum ki! Hakaret ise aynı kirli ağız, ihanet ise aynı yerden yönetilen iki grup... Zaten şu an beraber hareket ediyorlar.
Sizin gurup hani yolsuzluk hırsızlık yapan 4 bakanı istifa ettirip sonra bir şey yokmuş gibi mecliste elleri kaldırıp aklayan,
4 bakanıN çocukları,banka müdürü ve Bilaloğlanı AKLAYAN GURUP MU...???
yosuzluğun rüşvetin islamda HARAM OLDUĞUNU BİLMEYEN GURUP MU::??
yOLSUZLUKLARINIZ ,RÜŞVETLERİNİZ SİZLERE HAYIRLI OLSUN...!!!
Bana senli benli konuşabilirsin.. Nizli nüzlü ne öyle.Eleştirinizi ÇOK yersiz buldum...
Öncelikle dinlediğiniz müzik ilkokul çocukları için yazılmış ve bestelenmiş bir şarkı..
Burada basit duygusuz ruhsuz bir parça demişsiniz..
Bir ilkokul şarkısından dediklerinizi beklemek YANLIŞTIR...
İkinci yanlışınız ise şarkıyı söyleyen çocukların Türk çocukları olduklarını zannetmeniz.
Bu ÇOK BÜYÜK BİR YANLIŞ, çünkü şarkıyı söyleyen çocuklar yurt dışında açılan Türk okullarında okuyup Türkçe öğrenen yabancı çocuklardır..
Demişsiniz ,ben bunu da çok yanlış bulurum.
Türkiye bu gün diğer islam ülkeleri içerisinde en gelişmiş ülke durumundaysa bunu ATATÜRK VE ONUN İNKİLAPLARINA BORÇLUDUR..
Lütfen 40 ÜLKE YENİ BİR DÜNYA KLİBİNDE BULUŞTU
başlıklı müziği de bir dinleyiniz...
Bana senli benli konuşabilirsin.. Nizli nüzlü ne öyle.
Müziği severim lakin şöyle Yaprak Sayan tarzı, geleneği ve sesi yaşatan müzikleri severim. Bu çocuklar madem Türkçe öğreniyor o halde ala turka ile birlikte Türkçe öğrensinler.. Dille birlikte kültürü de vermek gerekiyor.. Biz çingene değiliz, öyle cazlı cuzlu elektrokalvyeden çıkma ucuz yapmacık işler falan ne öyle? Şarkının kolay olması için ucuz olması gerekmiyor..
Atatürk mevzusuna gelince.. Bana göre Atatürk, Osmanlının yok oluş döneminde çare adına oluşmuş doğal bir tepkidir. Sence her tepki sağlıklı mıdır? Sırf tepki olması onu doğru kılar mı? Örneğin bir zengini villasından indirsen, neyi var neyi yok elinden alırsan, üstünü başını yırtarsan, bir odaya tıkayıp üstüne üstüne gelirsen ne olur? Delirir, cinnet geçirir ve önce kendisini jiletlemeye başladığı gibi sağı solu kırmaya başlar.. Peki, bu cinnet hali, sağlıklı bir tepki midir? Değil elbet.. Ama lazımdı.. Gerekliydi.. Bunun da farkındayım.. Çünkü bu eşik aşılmadan arkası gelemezdi.. Atatürk'ü bile aşmamız gerekiyor.. O yapacağı deliliği yaptı.. Delilikte ısrar etmenin bir anlamı yok.. Bundan sonrasına bakmak gerekiyor diye düşünüyorum..
Bu verdiğim ''her şeyi alınan zengin'' örneğinde ki zengin, Osmanlı İmparatorluğu'dur. Atatürk ise bu zenginin ergen çocuğudur. Her olan bitenden babasını sorumlu tutması anlaşılır bir durum.. Zira babasının mal varlığından kopartılan her parça, onun da canını sıkıyor. Canı sıkılanlardan korkmuyorum. Beni asıl korkutanlar canı hiç sıkılmayanlar. İyiki de canı sıkılan birisi çıkmış..
Evet, iyiki de Hızır, bindiği geminin tabanını delmiş.. Bunu sonradan anlıyoruz. Bazen doğruların ortaya çıkması için yanlış eşiklerden atlamak gerekiyor. Kur'an'da bu gibi tarihi süreçler Hızır ile Musa'nın diyaloklarında geçer.. Velhasılı Atatürk'e hakaret etmek veya onu yüceltmek bizi bir yere götürmez. Her şeyi Allah'tan bilmek gerek.. Kral, gemileri topladı, bizim gemiyi lüzumsuz görüp bıraktı.. Lozan, işte o deliktir.. Şimdi o geminin deliğini tamir ediyoruz ve inan denizlere açılacağız, eskiden olduğu gibi..
Her şeyi Allah'tan bilmek gerek
Çok yerinde tespitlerin olduğu muhakkak..Evet bu yazınızı nisbeten daha olumlu buluyorum...
Ancak hatalarınız ne yazık ki halen mevcut..
Osmanlının çökme nedeni ne idi.?? ÜRETİMSİZLİK, MÜSBET İLİMLER VE
TEKNOLOJİDE GERİ KALMA..
Osmanlıda üretim yoktu neden?? Çünkü üretime ihtiyaç yoktu.
Osmanlı her 3-4 yılda bir sefere çıkar avrupayı talan eder ,şehirlerinde küçük çocuklara kadar ne varsa yağma yapar ,hazineyi de doldururdu.
Sizin 1920 lerde Ankarada ilk meclisin açılışı sıralarında çekilmiş filmleri
izlemenizi isterdim koca şehirdeki ve insanlardaki SEFALETİ....
Ankarada ilk meclis toplanacak, hazırlıklar yapılıyor. Meclis binası,
koltuklar,sandalyeler hazırlanıyor, sonra akıllarına geliyor mecliste zabıtları kim tutacak, kimler zabıt katipliği yapacak, arıyorlar Ankarada zabıt katipliği yapacak derecede okuma yazma bilen kimde yok. İçlerinden biri ben biliyorum NALLIHAN da bir ağa var iki oğlunu istanbula okula göndermişti onlar yapabilir diyor.
Ve Nallıhana bir yaylı araba gönderiliyor ve o ağanın iki oğlu meclis
zabıt katipliği yapmaları için Ankaraya getiriliyor..
Demişsiniz de eksiği var...ALLAH ÇALIŞANA VERİR...
Bu nedenle hıristiyanlara verdi Müslümanlara vermedi..
Ancak cumhuriyetten sona yeni yönetim ülkede EĞİTİME,OKULLAŞMAYA,
ÜNİVERSİTELERE ÖNEM VERDİ..
Bu gün Türkiye 195 üniversitesi ile topunu, tüfeğini ,tankını, helikopterini
yapabilen bir ülke olarak diğer geri kalmış Müslüman ülkelerin önüne geçmiştir..
Çok yerinde tespitlerin olduğu muhakkak..
Allah'ın ademoğluna vermesi hikmet üzerindendir.. Hikmet üreteceksin, ortada duran maddeyi bu hikmetle işleyecek, ortaya işe yarar yeni nitelikler koyacaksın.. İşte şu basit denklemi unuttuk.. Kim unuttu? Genel halka (avam) ben kabahat bulmuyorum. Okumuşlara, önderlere, ulemaya kabahat buluyorum.. Kanuni döneminde medreselerden felsefe kaldırılmasaydı bugün dünya başka olurdu.. Evet, Avrupa hikmet üretti ve bunu çok iyi değerlendirdi..
Beni bilen bilir. Her zaman ve her fırsatta bunu dile getiriyorum. Allah'ın ademoğluna vermesi hikmetledir. Hikmet ise akledenlere verilir.. Akıl anahtar, hakikat ise hazinenin içinde sır.. Bu anahtar doğuştan herkesin boynunda var. Kim bu anahtarı işletirse hakikat hazinesinden hikmetlere ulaşır.. Bu kadar basit...
Allah'ın vermesi hikmetledir, çıkarımım ademoğlu içindir. Hayvanlara verdiği şekilde genele verme şeklide var. O başka.. Doğada ki her hayvanı rızıklandırdığı gibi nefis hayvanını da rızıklandırıyor... Hayvanın rızık alması başka, ademoğlunun fazladan özel olarak rızık alması başka. İşte o özel rızık akıletmekle direk ilintilidir ve hikmet üzerinden gelir.. E bizi hayvandan ayıran özellik nedir ki? Akıl değil midir? Bu aklı nasıl kullanacağımızdan sorumluyuz.. Hesap bu boynumuza takılan anahtardandır.. Bu anahtarın çok işlevi vardır. Allah'ı bulmakla sınırlandıramazsın.. Hazineden istifade etmesi gerek.. Eğer istifade etmezse, istifade edenlerin ona galip gelmesine hiç gücenmesin.. Kabahat hazinenin sahibinde değildir, bilakis boynuna asılan anahtarı kullanamayacak kadar ahmak olanındır.. Bu ahmaklık o derece ileri ki gözünün önünde anahtarı kullananları görüyor da gene kullanmıyor.. Çünkü bu anahtarı kullananlar, o kullanmasın diye hazineden çıkardıklarından ona biraz biraz veriyorlar. Böylece kendilerine mahkum ediyorlar.. Müthiş bir mekanizma dönüyor ve şu ''akletmeyenlerin başına pislik yağdırırız'' ayeti yok mu? Püffffff, işliyor da işliyor baba..
Sorumluluğumuz var.. Akletmekle yükümlüyüz.. Bir kenara çekilip ''karnım doyuyor, nereden geldiği umurumda değil, Allah veriyor işte'' diye kolaycılık yapmaya hakkımız yok.. Allah veriyor evet, hayvana da veriyor. Sen hayvan mısın ki sorgulamazsın? Buna razı mısın ey müslüman?
Ey müslüman! Tüketici olmaktan rahatsız ol ve aç kalma pahasına da olsa üretmeye geç...
Ey müslüman! Tüketici olmaktan rahatsız ol ve aç kalma pahasına da olsa üretmeye geç...