YEDI FAKIH SAHABE
Bismillahirrahmanirrahim
MESHUR SAHABI HUKUKCULAR
Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Abdurrahman bin Avf, Abdullah bin Mes´ud, Muaz bin Cebel, Huzeyfe bin el-Yeman, Ukbe bin Amir, Amr bin el-As, Zeyd bin Sabit, Ebu Derda, Ebu Musa el-Es´ari, Selman-i Farisi, Ammar bin Yasir ve Ubey bin Kab gibi Ashab-i kiramin ileri gelen hukukculari, Hazret-i Peygamber, ashabinin ictihadlarini redd etmezdi, cünkü bunlarin hepsi bizzat kendi ögrettiklerine dayanmaktaydi.
Bununla beraber bunlarin hükümlerini murakabe ederdi. Zaten bu ictihadlar eger yanlis ise, vahy ile düzeltilirdi. Vahy gelmese bile Hazret-i Peygamber´e arz edilmekteydi.
Ashab-i kiramin, Hazret-i Peygamber´in irtihalinden sonraki devirde en cok fetva veren yedi tanesi, Hazret-i Ömer, Ali, Abdullah bin Mes´ud, Hazret-i Aise, Zeyd bin Sabit, Ibn Abbas, Ibn Ömer´dir. Bunlara fukaha-i seb´a-yi sahabe (sahabe-i kiramin yedi fakihi) denir. (Islam Hukuku Tarihi Sf.45/Prof.Dr. Ekrem Bugra Ekinci)
Arabca´yi iyi bilmeleri Hz.Peygamber´le beraberlikleri sayesinde Allah ve Resülü´nün maksadini cok iyi anlamalari sebebiyle sahabe neslinden müctehid fakihlerin sayisi bir hayli coktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen müctehidler sahabe sayisi yüz otuz kadardir. Bunlardan yedi tanesinin fetvalari birer kitab olacak kadar coktur. Bunlara el-Fukahau´s-Seb´a denir ki bu yedi fakih sunlardir: Ömer b. el Hattab (ö.23/644), Ali b. Ebi Talib (ö.40/), Hz. Aise (ö.60/), Zeyd b. Sabit (ö.45/), Abdullah b. Mes´ud (ö.32/652), Abdullah b. Abbas (ö.68/687), Abdullah B. Ömer (ö.73/692).(Samil Islam Ansiklopedisi Ct.2.Sf.139/Heyet)
HZ. ÖMER
Ebu Hafs Ömer el-Faruk el-Adevi el-Kuresi, Ashab-i Kiram´in güzidesi Hulefa-yi Islam´in ikincisidir. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz´in viladetlerinden on üc sene sonra Mekke-i Mükerreme´de dünyaya gelmistir.
Fil senesinden on üc sene sonra dünyaya gelmis, hicretin (23) üncü senesinde Mugire b. Sube´nin kölesi olan mecusi Ebu Lülü tarafindan Medine- Mükerreme´de sehid edilmistir. (Büyük Tefsir Tarihi Ct.1.Sf.207/Ömer Nasuhi Bilmen)
Ilmi
Hz. Ömer´in fikih ilminden ayri bir yeri vardir. O, her yönüyle devleti teskilatlandirmaya calisirken diger taraftan bu teskilatlanmanin alt yapisi olan ilmi gelismeyi saglayabilmek icin gayret sarfediyordu. Fikih usulunun olusumu Hz. Ömer´in ictihadlarinin Islam hukuku acisindan cok büyük bir önemi vardir ve Rasulullah (s.a.v)´in hadislerinden baska hic bir sey onun bu ictihadlarinin üzerinde degildir (Muhammed Revvas Kal´aci, Mevsuatu Fikih Ömer b. el-Hattab, 1981, 8; Bu kitabta Hz. Ömer´in Fikhi ictihadlari bir araya toplanarak ansiklopedik bir tarzda tasnif edilmistir). (Samil Islam Ansiklopedisi Ct.5.Sf.176/Heyet)
Hazreti Ömer´in fakaheti ise harikuladedir. O büyük bir müctehid idi, kendisinden bircok fetvalar nakledilmistir. Ibni Abbas gibi nice kudretli alimler, Hazreti Faruk´un birer ciragi mesabesindedirler. Kitabullah ile Sünneti nebeviyye ile veya ashabi kiramin icmaile sabit olmayan hadiseler hakkinda ictihad eder, kiyas tarikine gider, hikmet ve maslahati nazara alir, ashabi güzinin fukahasile müdavelei efkarda bulunurdu. Ictihadlarindan, hükümlerinde büyük isabetler görülmektedir. Fikihin esaslarini vaz ve beyan hususunda pek mühim hizmetleri sabk edilmistir. (Hukuki Islamiyye ve Istilahati Fikhiyye Kamusu Ct.1.Sf.442/Ömer Nasuhi Bilmen)
Bu hususta en ileri gelen rüfekaasi Hazret-i Ali ile Abdullah b. Mes´ud, Ubey b. Ka´b, Zeyd b. Sabit, Ebu Muse´l-Es´ari Hazaratidir. Bu alti zat, Ashab-i Kiram´in en büyük alimleri ve ictihada muktedir en güzide fakihler idi. (Tefsir Tarihi Ct.1.Sf.211/Ömer Nasuhi Bilmen)
Hz. Ömer´e ve onun fikih´taki etkisine iliskin ek bir söz :
Bu konuda okucuyu biraz daha aydinlatmak icin özel olarak Hz. Ömer (R.A.) dan ve onun fikih´taki anlayis ve etkisinden biraz söz etmegi gerekli buluyoruz. Hz.Ömer (R.A.) in ne kadar keskin kavrayisli bir kimse oldugunu ve fikih´in bir cok meselelerinde ne kadar isabetli görüslerde bulundugunu yukarda gördük. Burada da, fikih´ta ve diger alanlarda kendisinden rivayet olunup da yukarda gecmiyen bazi hususlari anlatmaga calisacagiz.
Hz. Ömer´in Fikih Bilgisi ve Fikih´a etkisi:
Hz. Ömer (R.A.) in devlet yönetiminde, siyasette, Islam devletini saglam ve sarsilmaz temeller üzerine kurmakta ve fertler arasinda adalet ve esitlik icra etmekte üstün dehasindan, konumuz olmadigi icin bahsetmiyecegiz. Onun bu yüksek vasiflari arasinda sadece esitlik ve adalet anlayisini dile getiren su sözünü yazmakla yetinecegiz. Misir valisi Amr b. As´in oglu, bir misir´liyi tokatlamis ve Misir´linin sikayeti üzerine Hz. Ömer (R.A.) onu cezalandirirken söyle demistir: <Herkes anasindan hür olarak dogmusken(bilmem) siz ne zaman onlari kölelestirdiniz?> Hz. Ömer (R.A.) in bu sözü tarihte büyük bir yer almis ve insanlar arasinda bir ata sözü halinde kullanilagelmistir. Evet; biz burada Hz. Ömer (R.A.) in bu yüceligini bir kenara itip sadece ve özet olarak onun fikh´indan, fikih anlayisindan ve sira ile kitab, sünnet ve ictihad temelleri üzerine fikh´i kurma yolundaki hizmetinden bahsedecegiz.
Hz. Ömer´in Fikih´taki yolu:
Hz. Ebubekir (R.A.) kendisine sorulan seyleri veyahut getirilen davalari Kur´an-i Kerim´e bakip ona göre hükme baglardi, Kur´an-i Kerim´de konuya iliskin bir hüküm bulamayinca da, önce kendisinin, kendisi isitmemis ise, Ashab-i Kiram´in Hz. Peygamber (S.A.) den isittikleri hadislere göre hükmeder ve: <Allah´a sükürler olsun ki ümmet icinde Resulullah´in ilmini belliyenler vardir> derdi. Resulullah (S.A.) in hadislerinde de hüküm bulamadigi ve dolayisi ile tereddüt icinde kaldigi zaman da bilgili kimseleri toplayip onlara danisir ve üzerinde birlestikleri görüse göre hüküm ederdi.
Hz. Ömer (R.A.) de halife olup müslümanlarin basina gectikten sonra, ayni yolu izlemistir. Ancak o, Kur´an ve hadiste hükmünü bulamadigi meselelerde, önce Hz.Ebubekir (R.A.) in bir hükmü olup olmadigini arastirir ve onun da bir hükmü olmadigini ögrendikten sonra, Ashabtan bilgi ve görüs sahiplerini toplayip görüslerini sormak zorunlugunu duyardi.
Bu o demek degildir ki, Hz.Ebubekir (R.A.) ile Hz. Ömer (R.A.) Kur´an ve Hadislerde hükmünü bulamadiklari meselelerde ictihad etmiyorlardi. Her ikisi de, hele Hz. Ömer (R.A.) ki Hz. Peygamber (S.A.) zamaninda ilahi vahyin görüslerine uygun olarak indigi tarihen sabittir – ictihad eder ve gerektiginde kiyas kullanirlardi.
Ancak su var ki, Hz. Ömer (R.A.) ; nass´in, kendi görüslerine dayanan ictihadlarinda yanilip Allah´in gercek hükmünü bulamamalarindan endise ederdi. Bunun icindir ki, Süreyh b. Haris el-Kindi´yi Kufe Kadiligina gönderirken ona söyle bir talimat yazmisti: < Eger hükmü, Allah´in kitabinda bulunan bir sey sana gelirse, ona göre hükmet ve kimsenin sözüne kapilma, sayet ne Allah´in kitabinda, ne de Peygamberin sünnetinde hükmü bulunmadigi gibi senden öncekilerden de hic kimsenin, hakkinda bir sey söylemedigi bir dava gelirse, o zaman iki seyden hangisini istersen onu sec: kendi görüsüne dayanarak ictihad etmek istersen ictihad et, ictihaddan geri durmak istersen geri dur. Bana kalirsa, geri durman senin icin daha iyidir.>
Hz. Ömer (R.A.) in ser´i hükümleri ögrenme metodunu asagidaki siraya göre özetliyebiliriz:
1-Hz. Ömer (R.A.) önce Allah´in Kitabina bas vurup onda bulabildikleri ile hükmederdi.
2-Allah´in kitabinda bulamadigi hükümlerde sihhatli saydigi hadislere dayanirdi.
3-Kur´an ve Hadiste mesele veya olayin hükmünü bulamayinca, Ashab´tan bilgi ve görüs sahibi kimselere danisirarak bunlarin üzerinde birlestikleri görüslere siginirdi.
4-Bundan da bir sonuc elde edemeyince o zaman kendi görüsü ile ictihad edip dogruluguna kanaat getirdigi kendi görüsünü – her zaman ve her yerde uyulmasi gerekli olan Allah´in bir hükmü olarak degil de, kendi görüsü olarak - uygulardi.
Bunun icindir ki, tarihte onun su olayina rastliyoruz: Bir gün katiblerinden onun bir ictihad kararina <Bu Allah´in ve Ömer ´in uygun gördükleri bir hükümdür> diye yazmisti. Karari imzalamak icin okuyan Hz. Ömer (R.A.) : <Bu ne kötü bir deyistir! Bu, Ömer´in uygun gördügü bir hükümdür. Eger dogru ise Allah´tandir, yanlis ise Ömer´dendir. Kanun, Allah´in ve Resulullahin koyduklari hükümlerdir. Sunun bunun yanlis olabilen görüslerini Allah´in hükmüdür diye ümmete kanun yapmayin> deyip katibi kinamistir.
Hz. Ömer (R.A.) bu hususta Hz. Ebubekir (R.A.) in yolunu izlemistir. Cünkü Hz. Ebubekir (R.A.) de her hangi bir meselede ictihad etmek zorunda kalinca, ictihad edip dogruluguna kanaat getirdigi görüs hakkinda: <Bu benim görüsümdür. Dogru ise Allah´tan, yanlis ise bendendir ve ondan dolayi Allah´tan af dilerim> diyordu.
Hz. Ömer´den sonra, onun fikih´taki etkisi:
Fikh´in dayanmasi gereken saglam temelleri ögretmek, kaza ve muhakeme usullarini koymak, sonradan yanlislikla bati hukukcularina mal edilen bazi hukuk nazariyelerini kurmak gibi, burada siralamiyacagiz bir cok hususlarda Hz. Ömer (R.A.) in fikh´in kurulusunda büyük bir hizmet payi vardir.
Birinci olarak – Her ne kadar tarih, Imam Ebu Hanife´yi kiyas fikh´i ekolünün kurucusu diye taniyorsa da, hadisin sihhatina pek güvenemeyip ictihad egiliminde bulundugu icin biz Hz. Ömer (R.A.) i bu ekolün kurucusu olarak görüyoruz. Bu görüsümüzü, fikih mezheblerinin dogdugu cagi konu yapan kitabimizin son bölümünde acikliyacagiz, ve Allah izin verirse, dayandigimiz delilleri de orada görecegiz.
Ikinci olarak – Ebu Musa el-Es´ari Hz. Ömer (R.A.) in tayin ettigi kadilardan biridir. Bu zat görevi basinda iken, Hz. Ömer (R.A.) kendisine bir talimatname göndermistir, bu talimatname, sonraki bütün Islam kadilarinca düstur edinilmis ve muhtevasina uyulmustur. Bu talimatname, icindeki durusma kurallari ile, kaza ve muhakeme usulleri ile ve bizzat hakimin kendisinde uygulamasi gereken tavsiyeleri ile her devrin kaza organlari tarafindan takdir edilmistir.
Hz. Ömer (R.A.) iste bu talimatiyla ve kendisine bas vurulan mahkemelik olay ve anlasmazliklari cözerken koydugu düzen ve kurallarla kaza ve murafaa temellerini atmistir.
Ücüncü olarak – Malumdur ki mülk sahibi kendi mülkünde diledigi gibi ve istedigi sekilde tasarruf edebilir. Islam fikh´i da süphesiz mülk sahibinin bu yetkisini korumakta ve onun bu yetkisine baskasinin müdahalesini caiz görmemektedir. Bununla beraber mülk sahibi bu yetkisini kullanirken baskalarini zarara sokmamalidir. Eger mülk sahibinin bu yetkisini kullanmasindan baskasi zarar görüyor ve bu zarar onu yetkisinden men etmek zararindan daha büyük oluyorsa o zaman. Peygamber (S.A.) Efendimizin: <Hic kimsenin kimseyi mutazarrir etme yetkisi yoktur> düsturu uyarinca, zararin kücügü ihtiyar edilerek mülk sahibi yetkisini kullanmaktan menedilir. Iste fikh´in bu kurali ile yetkiler kisitlanmis ve ancak bir sinira kadar yetkileri kullanmaga cevaz verilmistir ki, bunda her yetki sahibinin, hem de hasminin maslahat ve kazanclari gözönünde bulundurulmustur.
Hz. Ömer (R.A.) a ve onun fikh´a etkisini arastirmaga iliskin bu ek sözümüz, Hz. Ömer (R.A.) in fikih örgüsünün örülmesinde ne büyük bir hizmet payi bulundugunu ve fikh´i ne kadar saglam ve zinde temeller üzerine kurarak birinci sinif hukukcular arasinda yer aldigini göstermege kafidir. (Fikh-i Islam Tarihi Sf.139-155/Prof.Dr.M.Yusuf Musa)
Bismillahirrahmanirrahim
MESHUR SAHABI HUKUKCULAR
Hz. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali, Abdurrahman bin Avf, Abdullah bin Mes´ud, Muaz bin Cebel, Huzeyfe bin el-Yeman, Ukbe bin Amir, Amr bin el-As, Zeyd bin Sabit, Ebu Derda, Ebu Musa el-Es´ari, Selman-i Farisi, Ammar bin Yasir ve Ubey bin Kab gibi Ashab-i kiramin ileri gelen hukukculari, Hazret-i Peygamber, ashabinin ictihadlarini redd etmezdi, cünkü bunlarin hepsi bizzat kendi ögrettiklerine dayanmaktaydi.
Bununla beraber bunlarin hükümlerini murakabe ederdi. Zaten bu ictihadlar eger yanlis ise, vahy ile düzeltilirdi. Vahy gelmese bile Hazret-i Peygamber´e arz edilmekteydi.
Ashab-i kiramin, Hazret-i Peygamber´in irtihalinden sonraki devirde en cok fetva veren yedi tanesi, Hazret-i Ömer, Ali, Abdullah bin Mes´ud, Hazret-i Aise, Zeyd bin Sabit, Ibn Abbas, Ibn Ömer´dir. Bunlara fukaha-i seb´a-yi sahabe (sahabe-i kiramin yedi fakihi) denir. (Islam Hukuku Tarihi Sf.45/Prof.Dr. Ekrem Bugra Ekinci)
Arabca´yi iyi bilmeleri Hz.Peygamber´le beraberlikleri sayesinde Allah ve Resülü´nün maksadini cok iyi anlamalari sebebiyle sahabe neslinden müctehid fakihlerin sayisi bir hayli coktur. Ancak kendilerinden hüküm ve fetva nakledilen müctehidler sahabe sayisi yüz otuz kadardir. Bunlardan yedi tanesinin fetvalari birer kitab olacak kadar coktur. Bunlara el-Fukahau´s-Seb´a denir ki bu yedi fakih sunlardir: Ömer b. el Hattab (ö.23/644), Ali b. Ebi Talib (ö.40/), Hz. Aise (ö.60/), Zeyd b. Sabit (ö.45/), Abdullah b. Mes´ud (ö.32/652), Abdullah b. Abbas (ö.68/687), Abdullah B. Ömer (ö.73/692).(Samil Islam Ansiklopedisi Ct.2.Sf.139/Heyet)
HZ. ÖMER
Ebu Hafs Ömer el-Faruk el-Adevi el-Kuresi, Ashab-i Kiram´in güzidesi Hulefa-yi Islam´in ikincisidir. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz´in viladetlerinden on üc sene sonra Mekke-i Mükerreme´de dünyaya gelmistir.
Fil senesinden on üc sene sonra dünyaya gelmis, hicretin (23) üncü senesinde Mugire b. Sube´nin kölesi olan mecusi Ebu Lülü tarafindan Medine- Mükerreme´de sehid edilmistir. (Büyük Tefsir Tarihi Ct.1.Sf.207/Ömer Nasuhi Bilmen)
Ilmi
Hz. Ömer´in fikih ilminden ayri bir yeri vardir. O, her yönüyle devleti teskilatlandirmaya calisirken diger taraftan bu teskilatlanmanin alt yapisi olan ilmi gelismeyi saglayabilmek icin gayret sarfediyordu. Fikih usulunun olusumu Hz. Ömer´in ictihadlarinin Islam hukuku acisindan cok büyük bir önemi vardir ve Rasulullah (s.a.v)´in hadislerinden baska hic bir sey onun bu ictihadlarinin üzerinde degildir (Muhammed Revvas Kal´aci, Mevsuatu Fikih Ömer b. el-Hattab, 1981, 8; Bu kitabta Hz. Ömer´in Fikhi ictihadlari bir araya toplanarak ansiklopedik bir tarzda tasnif edilmistir). (Samil Islam Ansiklopedisi Ct.5.Sf.176/Heyet)
Hazreti Ömer´in fakaheti ise harikuladedir. O büyük bir müctehid idi, kendisinden bircok fetvalar nakledilmistir. Ibni Abbas gibi nice kudretli alimler, Hazreti Faruk´un birer ciragi mesabesindedirler. Kitabullah ile Sünneti nebeviyye ile veya ashabi kiramin icmaile sabit olmayan hadiseler hakkinda ictihad eder, kiyas tarikine gider, hikmet ve maslahati nazara alir, ashabi güzinin fukahasile müdavelei efkarda bulunurdu. Ictihadlarindan, hükümlerinde büyük isabetler görülmektedir. Fikihin esaslarini vaz ve beyan hususunda pek mühim hizmetleri sabk edilmistir. (Hukuki Islamiyye ve Istilahati Fikhiyye Kamusu Ct.1.Sf.442/Ömer Nasuhi Bilmen)
Bu hususta en ileri gelen rüfekaasi Hazret-i Ali ile Abdullah b. Mes´ud, Ubey b. Ka´b, Zeyd b. Sabit, Ebu Muse´l-Es´ari Hazaratidir. Bu alti zat, Ashab-i Kiram´in en büyük alimleri ve ictihada muktedir en güzide fakihler idi. (Tefsir Tarihi Ct.1.Sf.211/Ömer Nasuhi Bilmen)
Hz. Ömer´e ve onun fikih´taki etkisine iliskin ek bir söz :
Bu konuda okucuyu biraz daha aydinlatmak icin özel olarak Hz. Ömer (R.A.) dan ve onun fikih´taki anlayis ve etkisinden biraz söz etmegi gerekli buluyoruz. Hz.Ömer (R.A.) in ne kadar keskin kavrayisli bir kimse oldugunu ve fikih´in bir cok meselelerinde ne kadar isabetli görüslerde bulundugunu yukarda gördük. Burada da, fikih´ta ve diger alanlarda kendisinden rivayet olunup da yukarda gecmiyen bazi hususlari anlatmaga calisacagiz.
Hz. Ömer´in Fikih Bilgisi ve Fikih´a etkisi:
Hz. Ömer (R.A.) in devlet yönetiminde, siyasette, Islam devletini saglam ve sarsilmaz temeller üzerine kurmakta ve fertler arasinda adalet ve esitlik icra etmekte üstün dehasindan, konumuz olmadigi icin bahsetmiyecegiz. Onun bu yüksek vasiflari arasinda sadece esitlik ve adalet anlayisini dile getiren su sözünü yazmakla yetinecegiz. Misir valisi Amr b. As´in oglu, bir misir´liyi tokatlamis ve Misir´linin sikayeti üzerine Hz. Ömer (R.A.) onu cezalandirirken söyle demistir: <Herkes anasindan hür olarak dogmusken(bilmem) siz ne zaman onlari kölelestirdiniz?> Hz. Ömer (R.A.) in bu sözü tarihte büyük bir yer almis ve insanlar arasinda bir ata sözü halinde kullanilagelmistir. Evet; biz burada Hz. Ömer (R.A.) in bu yüceligini bir kenara itip sadece ve özet olarak onun fikh´indan, fikih anlayisindan ve sira ile kitab, sünnet ve ictihad temelleri üzerine fikh´i kurma yolundaki hizmetinden bahsedecegiz.
Hz. Ömer´in Fikih´taki yolu:
Hz. Ebubekir (R.A.) kendisine sorulan seyleri veyahut getirilen davalari Kur´an-i Kerim´e bakip ona göre hükme baglardi, Kur´an-i Kerim´de konuya iliskin bir hüküm bulamayinca da, önce kendisinin, kendisi isitmemis ise, Ashab-i Kiram´in Hz. Peygamber (S.A.) den isittikleri hadislere göre hükmeder ve: <Allah´a sükürler olsun ki ümmet icinde Resulullah´in ilmini belliyenler vardir> derdi. Resulullah (S.A.) in hadislerinde de hüküm bulamadigi ve dolayisi ile tereddüt icinde kaldigi zaman da bilgili kimseleri toplayip onlara danisir ve üzerinde birlestikleri görüse göre hüküm ederdi.
Hz. Ömer (R.A.) de halife olup müslümanlarin basina gectikten sonra, ayni yolu izlemistir. Ancak o, Kur´an ve hadiste hükmünü bulamadigi meselelerde, önce Hz.Ebubekir (R.A.) in bir hükmü olup olmadigini arastirir ve onun da bir hükmü olmadigini ögrendikten sonra, Ashabtan bilgi ve görüs sahiplerini toplayip görüslerini sormak zorunlugunu duyardi.
Bu o demek degildir ki, Hz.Ebubekir (R.A.) ile Hz. Ömer (R.A.) Kur´an ve Hadislerde hükmünü bulamadiklari meselelerde ictihad etmiyorlardi. Her ikisi de, hele Hz. Ömer (R.A.) ki Hz. Peygamber (S.A.) zamaninda ilahi vahyin görüslerine uygun olarak indigi tarihen sabittir – ictihad eder ve gerektiginde kiyas kullanirlardi.
Ancak su var ki, Hz. Ömer (R.A.) ; nass´in, kendi görüslerine dayanan ictihadlarinda yanilip Allah´in gercek hükmünü bulamamalarindan endise ederdi. Bunun icindir ki, Süreyh b. Haris el-Kindi´yi Kufe Kadiligina gönderirken ona söyle bir talimat yazmisti: < Eger hükmü, Allah´in kitabinda bulunan bir sey sana gelirse, ona göre hükmet ve kimsenin sözüne kapilma, sayet ne Allah´in kitabinda, ne de Peygamberin sünnetinde hükmü bulunmadigi gibi senden öncekilerden de hic kimsenin, hakkinda bir sey söylemedigi bir dava gelirse, o zaman iki seyden hangisini istersen onu sec: kendi görüsüne dayanarak ictihad etmek istersen ictihad et, ictihaddan geri durmak istersen geri dur. Bana kalirsa, geri durman senin icin daha iyidir.>
Hz. Ömer (R.A.) in ser´i hükümleri ögrenme metodunu asagidaki siraya göre özetliyebiliriz:
1-Hz. Ömer (R.A.) önce Allah´in Kitabina bas vurup onda bulabildikleri ile hükmederdi.
2-Allah´in kitabinda bulamadigi hükümlerde sihhatli saydigi hadislere dayanirdi.
3-Kur´an ve Hadiste mesele veya olayin hükmünü bulamayinca, Ashab´tan bilgi ve görüs sahibi kimselere danisirarak bunlarin üzerinde birlestikleri görüslere siginirdi.
4-Bundan da bir sonuc elde edemeyince o zaman kendi görüsü ile ictihad edip dogruluguna kanaat getirdigi kendi görüsünü – her zaman ve her yerde uyulmasi gerekli olan Allah´in bir hükmü olarak degil de, kendi görüsü olarak - uygulardi.
Bunun icindir ki, tarihte onun su olayina rastliyoruz: Bir gün katiblerinden onun bir ictihad kararina <Bu Allah´in ve Ömer ´in uygun gördükleri bir hükümdür> diye yazmisti. Karari imzalamak icin okuyan Hz. Ömer (R.A.) : <Bu ne kötü bir deyistir! Bu, Ömer´in uygun gördügü bir hükümdür. Eger dogru ise Allah´tandir, yanlis ise Ömer´dendir. Kanun, Allah´in ve Resulullahin koyduklari hükümlerdir. Sunun bunun yanlis olabilen görüslerini Allah´in hükmüdür diye ümmete kanun yapmayin> deyip katibi kinamistir.
Hz. Ömer (R.A.) bu hususta Hz. Ebubekir (R.A.) in yolunu izlemistir. Cünkü Hz. Ebubekir (R.A.) de her hangi bir meselede ictihad etmek zorunda kalinca, ictihad edip dogruluguna kanaat getirdigi görüs hakkinda: <Bu benim görüsümdür. Dogru ise Allah´tan, yanlis ise bendendir ve ondan dolayi Allah´tan af dilerim> diyordu.
Hz. Ömer´den sonra, onun fikih´taki etkisi:
Fikh´in dayanmasi gereken saglam temelleri ögretmek, kaza ve muhakeme usullarini koymak, sonradan yanlislikla bati hukukcularina mal edilen bazi hukuk nazariyelerini kurmak gibi, burada siralamiyacagiz bir cok hususlarda Hz. Ömer (R.A.) in fikh´in kurulusunda büyük bir hizmet payi vardir.
Birinci olarak – Her ne kadar tarih, Imam Ebu Hanife´yi kiyas fikh´i ekolünün kurucusu diye taniyorsa da, hadisin sihhatina pek güvenemeyip ictihad egiliminde bulundugu icin biz Hz. Ömer (R.A.) i bu ekolün kurucusu olarak görüyoruz. Bu görüsümüzü, fikih mezheblerinin dogdugu cagi konu yapan kitabimizin son bölümünde acikliyacagiz, ve Allah izin verirse, dayandigimiz delilleri de orada görecegiz.
Ikinci olarak – Ebu Musa el-Es´ari Hz. Ömer (R.A.) in tayin ettigi kadilardan biridir. Bu zat görevi basinda iken, Hz. Ömer (R.A.) kendisine bir talimatname göndermistir, bu talimatname, sonraki bütün Islam kadilarinca düstur edinilmis ve muhtevasina uyulmustur. Bu talimatname, icindeki durusma kurallari ile, kaza ve muhakeme usulleri ile ve bizzat hakimin kendisinde uygulamasi gereken tavsiyeleri ile her devrin kaza organlari tarafindan takdir edilmistir.
Hz. Ömer (R.A.) iste bu talimatiyla ve kendisine bas vurulan mahkemelik olay ve anlasmazliklari cözerken koydugu düzen ve kurallarla kaza ve murafaa temellerini atmistir.
Ücüncü olarak – Malumdur ki mülk sahibi kendi mülkünde diledigi gibi ve istedigi sekilde tasarruf edebilir. Islam fikh´i da süphesiz mülk sahibinin bu yetkisini korumakta ve onun bu yetkisine baskasinin müdahalesini caiz görmemektedir. Bununla beraber mülk sahibi bu yetkisini kullanirken baskalarini zarara sokmamalidir. Eger mülk sahibinin bu yetkisini kullanmasindan baskasi zarar görüyor ve bu zarar onu yetkisinden men etmek zararindan daha büyük oluyorsa o zaman. Peygamber (S.A.) Efendimizin: <Hic kimsenin kimseyi mutazarrir etme yetkisi yoktur> düsturu uyarinca, zararin kücügü ihtiyar edilerek mülk sahibi yetkisini kullanmaktan menedilir. Iste fikh´in bu kurali ile yetkiler kisitlanmis ve ancak bir sinira kadar yetkileri kullanmaga cevaz verilmistir ki, bunda her yetki sahibinin, hem de hasminin maslahat ve kazanclari gözönünde bulundurulmustur.
Hz. Ömer (R.A.) a ve onun fikh´a etkisini arastirmaga iliskin bu ek sözümüz, Hz. Ömer (R.A.) in fikih örgüsünün örülmesinde ne büyük bir hizmet payi bulundugunu ve fikh´i ne kadar saglam ve zinde temeller üzerine kurarak birinci sinif hukukcular arasinda yer aldigini göstermege kafidir. (Fikh-i Islam Tarihi Sf.139-155/Prof.Dr.M.Yusuf Musa)