Yaşar Kemal Üzerine ...

Ahter

Kıdemli Üye
Katılım
1 Eki 2009
Mesajlar
5,252
Tepkime puanı
186
Puanları
0
Konum
antalya
Yaşar Ne yaşar Ne yaşamaz /Yalçın Küçük




Fransızlar, İngiltere ile ilişkilerine göre, Jan Dark tarihini hep değiştirirler; Yaşar Kemal’in ise bir tarihi yoktur, pusulası güce göredir, hep başkadır. Özeti şudur, Adana’dan Kayseri’ye gelmişti, herhalde askerdi, Albay Doktor Balkan solcu idi, sevdi, kolladı ve İstanbul’da Mehmet Ali Aybar’ın yanına yolladı. Ellili yıllardayız, köy romanı yükseliyor; Yaşar, Modalı kızların arasına düşüyor , Moda’nın kızları çok güzel idiler; en az güzel olanını, Tilda’yı seçiyor. Tilda, Yahudi’dir, güçlüdür, geniş imkanlar vaat ediyor; Yaşar Kemal vaade koşan adamdır.



Arzuhalcilikten İnce Memed’e
Tilda, Yaşar’ı Paris Yahudi çevresi ile tanıştırdı, bir eşten daha çok menecerdi; Türkiye’nin sola gebe ve popülizmin moda olduğu yıllarda, işte bu tarihte “İnce Memed” patladı. Cumhuriyet’te tefrika edilmişti, gazetelerin roman tefrika ettikleri dönemdeyiz. Yaşar, Tilda’dan sonra, Babanlar’ın kızı ile ikinci evliliğini yaptı; Musul’dan büyük bir Kürt aşireti olup, İbrani olmaları ihtimali kuvvetlidir.

Yoksul çocuğu, o zamanki adıyla, “Kör Kemal” ve “Göğçeli”; Kadirli Mahkemesi önünde arzuhalcilik yapmaktadır. Yazı ile ilişkisi böyle başlıyor, her arzuhali bir de ayağa kalkıp okuduğu rivayet edilmektedir. Evlenmek için, güzelden çok, zengin ve güç sahibi aile kızlarını seçmektedir. Feodal bir usûl olduğunu biliyoruz.


Yüksek ailelerin çocukları arasında
Albay Doktor Balkan’ın kızı Ayperi, her taraftan Osmanlı paşa ailelerinden Gülçin, İlhan Selçuk, Öztürk Serengil ve Gülçin’in kardeşi Muhlis ile evlenen pek güzel Mevhibe, tabii Tilda, ellili yıllarda Moda’nın en güzel ve modern kızlarıdır. Altmışlı yıllarda Gülçin Çaylıgil Türkiye İşçi Partili, Ayperi Akalın ve kardeşi Paris’te yaşayan Aydemir Balkan, Yön’de yazar oldular. Gülçin, Doğan Avcıoğlu’nun yakın arkadaşı, sadrazam ailesinden Şadan ile evlidir. Hamdullah Suphi ailesinden Erdem Buri, Reşide, ilk pop şarkıcı Tülay German da buradadır. Yaşar’ı yetiştiren bu çevredir, diyebiliriz. Yaşar, emekçi düşkünlüklerini, yüksek aile çocuklarında olan bu popülist heveslerini tatmin ediyor; bana “sırım gibi, çok yakışıklı” olarak anlatıyorlardı. Eksik bir göz, viril çekiciliğini artırıyor, ilavedir.
Ağalara düşkünlük
Ama her şeye rağmen Attila İlhan’ın tespiti gerçeğe yakın duruyor; Attila, Yaşar Kemal’in ağalara düşkünlüğüne parmak basıyordu. Devamlı öven bir yanı var; Ataç ise, kızının yazdığı anılarda, Kemal’den “ağam” Kemal olarak söz etmektedir. Herkese “ağam” yollu hitap ediyor, kapı açmaktadır.


Okumayan yazar


Peki, “yazar” mı, herhalde “naif” diyebiliriz, “basit”, hiç yontulmamış, “sanatsız”, kültive olmayan, naivite’nin belli başlı çizgileri bunlardır. Bu, Ataç’ın, Yaşar için “okur-yazar değil, sadece yazar” tarifinin daha açılmış şeklidir. Öyleyse, “yazar” demek zordur. Demiyorum.
İnce Memed çok iyi dinlenmiş bir hikayedir, “kurgu” var, ancak Yaşar Kemal’in başka hiçbir yazısına “roman” diyemiyoruz; çünkü “kurgu” bilmiyor ve kuramıyor. Belki “Çakırcalı Efe” roman olmamakla birlikte, güzel ve benim sevdiğim bir hikayedir. Teneke, yakındır ve hassaten son yirmi yılda, yazdıkları depoda kalmıştır. “Büyük Yazar” işte budur.
Edebi hatalar



Yabancı dilde, özellikle Fransızca çevirileri okunabilir; çünkü yeniden yazılıyor. Türkçelerinde güneş bir günde birkaç kez doğuyor veya Çukur’un yağmuru sel olurken, bey atına binince, her yer toz dumana karışıyor, işte böyle yazıyor. Naif’tir; bu sözcüğü daha çok naif ressamlar için kullanıyoruz, ama burada uygun düşüyor. Başkasını kullanmıyorum.
Yükselen dalganın yandaşı


Aşırı ürkektir, bu nedenle yalnızca, yükselen hareketlerde yer almaktadır. Türkiye İşçi Partisi’nde bulundu, renk katıyordu, sonra, Mehmet Ali Aybar’ın tarafındayım, dedi ve her tarafı bıraktı. Şimdi Barzanici’dir; çünkü en güçlü ve imkanlı Barzani’yi görmektedir.
***
Cumhuriyet karşıtları içindedir. Türkiye’de hükümette bir akepe bulunduğundan habersizdir, aşırı islamizme hiçbir itirazı duyulmamıştır. Silivri’de bir esir kampı olduğunu henüz bilmiyor ve Musul’da bir Judeo-Kürt devleti kurulmasını savunuyor. Açıktır.
Tarihleri tükenenler


Yeni öğrendik, Karabulut Kemal ile bir araya gelmişler, bana göre, çok isabetlidir. İkisinin de mahsulü yoktur, birbirlerini bulmuşlar ve Cumhuriyetçi, sol-kemalist aydınların dışındadırlar. Buluşmaları ne yazar ne yaşar; buluştukları gün, sondurlar. Bununla şunu söylemek istiyorum, “bir Kemal, artı Kemal, eşittir sıfır”. Tarihleri dolmuş, ekliyorum.



 
Üst