Kaptan
Mecra Yazarı
"Yapmadıklarımızı Söyleyip Durmak"
Bir ara moda olmuştu, bir hoca çıkar Allah ne verdiyse saydıktan sonra edeple terbiye ile bitirirdi. Kimse de sormazdı haliyle; el-insaf hoca, sen bu kadar sayarken hiç mi aklına edep, terbiye gelmedi diye... Bir zamanlar dediysem lafın gelişi, hala da varlar...
Kabul edelim ki, dinî düşünce hayatımızı tutarsızlıklar yönlendiriyor. Hem de öyle tutarsızlıklar ki, bir kimesne de sormuyor, "yahu ne oluyoruz" diye...
Mesela, "Ben değil, Allah böyle diyor" deyip, ayet meali verenler! Halbuki biliyorlar kendilerinin o ayetlere o manaları verdiğini ve dahi Allah'ın Türkçe konuşmadığını... Hocam burada kasıt... Yav he!
Mesela, "Kur'ân anlaşılır" deyip ciltler dolusu tefsir yazmaya girişmek. Bismillah! 600 sayfalık kitap için 6000 sayfalık metin hazırlamak... Haliyle yine kimse demiyor, "hani anlaşılırdı, ne iş" diye...
Mesela, "Kur'ân ahkamının tarihsel" olduğunu söyleyip, iş yerine neyi nasıl koyalıma gelince türkü çağırmaya başlayanlar! Yine burada da kimse çıkıp kimin aklını, kimin coğrafyasını ve dahi kimin zamanını koyacağız demiyor, diyenler de bir şekilde dediklerine pişman ediliyor zaten.
Mesela, "usûlsüz olmaz" deyip meslektaşlarına ayar çektikten sonra kelamî tartışmaları televizyonlarda konuşanlar. Yine kimse demiyor, hoca bu konuştukların hangi usulü öğrendiler de anlatıyorsun diye...
Mesela "Peygamber de hata yapmıştır" deyip, kendi hatalarını hatırlatanları dövmeye kalkanlar...
Mesela, "Kur'ân'da gramer hatası vardır" deyip, kendi kitabında virgüle dokundurtmayanlar...
Mesela, sabah akşam ilahiyatçılara saldırıp iş karışınca aha bu hocalar diyenler...
Mesela, din çözüm üretir deyip dini sorunlar yumağı haline getirenler...
Mesela... Mesela...
Sonrada diyoruz ki, neden bu hale geldik, neden milletin kafasını karıştırdık, neden insanlar dinden uzaklaşıyor...
İnsanlara din olarak ne götürdük ki ne bekliyoruz?
Peki çözüm?
Dilimde tüy de bitse...
Ahlak, tevhid ve ibadet!
Dördüncüsü israf!
Bir ara moda olmuştu, bir hoca çıkar Allah ne verdiyse saydıktan sonra edeple terbiye ile bitirirdi. Kimse de sormazdı haliyle; el-insaf hoca, sen bu kadar sayarken hiç mi aklına edep, terbiye gelmedi diye... Bir zamanlar dediysem lafın gelişi, hala da varlar...
Kabul edelim ki, dinî düşünce hayatımızı tutarsızlıklar yönlendiriyor. Hem de öyle tutarsızlıklar ki, bir kimesne de sormuyor, "yahu ne oluyoruz" diye...
Mesela, "Ben değil, Allah böyle diyor" deyip, ayet meali verenler! Halbuki biliyorlar kendilerinin o ayetlere o manaları verdiğini ve dahi Allah'ın Türkçe konuşmadığını... Hocam burada kasıt... Yav he!
Mesela, "Kur'ân anlaşılır" deyip ciltler dolusu tefsir yazmaya girişmek. Bismillah! 600 sayfalık kitap için 6000 sayfalık metin hazırlamak... Haliyle yine kimse demiyor, "hani anlaşılırdı, ne iş" diye...
Mesela, "Kur'ân ahkamının tarihsel" olduğunu söyleyip, iş yerine neyi nasıl koyalıma gelince türkü çağırmaya başlayanlar! Yine burada da kimse çıkıp kimin aklını, kimin coğrafyasını ve dahi kimin zamanını koyacağız demiyor, diyenler de bir şekilde dediklerine pişman ediliyor zaten.
Mesela, "usûlsüz olmaz" deyip meslektaşlarına ayar çektikten sonra kelamî tartışmaları televizyonlarda konuşanlar. Yine kimse demiyor, hoca bu konuştukların hangi usulü öğrendiler de anlatıyorsun diye...
Mesela "Peygamber de hata yapmıştır" deyip, kendi hatalarını hatırlatanları dövmeye kalkanlar...
Mesela, "Kur'ân'da gramer hatası vardır" deyip, kendi kitabında virgüle dokundurtmayanlar...
Mesela, sabah akşam ilahiyatçılara saldırıp iş karışınca aha bu hocalar diyenler...
Mesela, din çözüm üretir deyip dini sorunlar yumağı haline getirenler...
Mesela... Mesela...
Sonrada diyoruz ki, neden bu hale geldik, neden milletin kafasını karıştırdık, neden insanlar dinden uzaklaşıyor...
İnsanlara din olarak ne götürdük ki ne bekliyoruz?
Peki çözüm?
Dilimde tüy de bitse...
Ahlak, tevhid ve ibadet!
Dördüncüsü israf!