Yalnız Kuran diyenler doğru yolda mıdır?

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Bana Kuran Yeter!

bir mesele soruldugunda ' bu Kur'an'da var mı?' diyenler ya cahildir; ya da haindir.
bir mesele soruldugunda ' bu Kur'an'da var mi?' diye sorulmaz, ' bu İslam'da var mi?' diye sorulur.
zira İslam, hem Kur'an'dir, hem hadistir, hem icma-i ummettir, hem de kiyas-i fukahadir.
hak mezhebler ise dinin uygulama sahalaridir. mezheb ne soyluyorsa tamamen ayet, hadis, icma ve kiyas-i fukahadir. mezheblerden hakkinda icma olusmus dort ana yol meshurdur. hanefi, maliki, safi ve hanbeli... mezheb denilirken bunlar kastedildi.

bu hak mezheblere uymayanlar, kafalarindaki İslam sandiklari ama İslam ile alakasi olmayan sakat bir anlayisina uyarlar demektir. herbirinin kafasinda birbirine benzemez ve alakasiz her mezhebsiz kadar mezheb...

o sayisiz mezheblerin tek ortak ozelligi ise, onlarda

ya Kur'an eksiktir, ya hadis, ya icma ya da kiyas-i fukaha...

illa biri eksiktir ve eksikligi nefisleri ile doldururlar.
hep derler ya: 'ALLAH'in ayetleri yetmez mi bize?' bu haddizatinda cok dogru bir sozdur; ama o apacik ayetlerin uzerine bizim daha iyi anlamamiz icin bir mezheb tanimazin edecegi bir gram soz ile dahi aslinda o da mezhebini kurmus demektir.
bize izin verilsin ayetleri hadisleri onlarin algisi uzere degil de ' Bana uyanlarin yoluna uyun - lokman 15' ayetini onlardan daha dogru anladigini dusundugumuz daha baska tanidigimiz/dinlerine sahitlik edebilecegimiz zatlarin algisi uzere anlamaya calisalim.
buna hakkimiz var mi acaba?
yoksa mecbur muyuz Kur'an'ı ozellikle tanimadigimiz onlarin anladiginiz gibi anlamaya?
ayrica sadece kur'an diyenler, Kur'an ile kifayet etmiyorlar maalesef, anlayislarini Kur'an ayetlerini siper edinerek dayatmaya calistiklari inkar edilmez bir gercekliktir. bunun tek ve yeterli delili ise: ayetleri ifadeden hemen sonraki yaptiklari yorumlardir.
eger bir yerde yorum varsa, mezheb de var demektir.
dinini diyanetini tanimadiklarimizin yorumuna tabi olmak zorunda olmadigimizi deklare etmek isterim.

zira Allah Teala bize apacik Kur'an ayeti ile emretmistir mezheb imamlarimiza uymamiz gerektigini:

' Bana uyanlarin yoluna uyun - lokman 15'
bu dahi Kur'an'dan mezheb kabul etmeyenden farkli olarak bizim anlamamiz gerekendir.

Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, müminlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. Nisa 115
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Abim teşekkürler, Allah razı olsun..

Senin bu yazını ben alıntılamıştım.. Ancak o kadar güzel açıklıyor ki sen de tekrar tekrar yazsan, ben de tekrar tekrar alıntılasam az bile olur..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Abim teşekkürler, Allah razı olsun..

Senin bu yazını ben alıntılamıştım.. Ancak o kadar güzel açıklıyor ki sen de tekrar tekrar yazsan, ben de tekrar tekrar alıntılasam az bile olur..

kusuruma bakma aziz kardesim, malum burayi tanimiyorum henuz, eski yazilara bakmak da aklima gelmedi. tekerrur oldu ise silinmesi daha uygundur haliyle...

desteginiz ve muhabbetiniz icin kalbi tesekkurlerimi bildiririm.

selametle
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Dursun abicim, dediğim gibi, her gün görülse gine azdır..

Allah razı olsun senden..
 

EL-ALA

Asistan
Katılım
24 Eki 2006
Mesajlar
964
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Rabbim senden razı olsun.
 

DJ MESNEVI

Doçent
Katılım
17 Haz 2006
Mesajlar
1,462
Tepkime puanı
3
Puanları
0
velakin kur'anı Anlayabilecek insanlar oldugumuz tartısılır.. kuranı tam manasıyla anlayabilmek icin ask ehlinden olmak gerekir olamazsanda ask ehlinden yoldasın olması gerekir...

Kur'anı Sünnetler,Sünnetleri Mezhepler,Mezhepleri Alimler Acıklar..
 

zebih

Kıdemli Üye
Katılım
22 Ara 2006
Mesajlar
4,033
Tepkime puanı
100
Puanları
63
Konum
kayseri
Velîlerden hârikulâde yani tabiî olayalara muhalif zuhur eden kerâmet, velînin tâbi’ olduğu nebîsinin mu’cizesi olduğundan; rütbeden mu’cizenin cüz’ü olan kerâmet, mu’cizenin küçük parçası olduğu gibi, kendisinde kerâmet zuhur eden velî de, o mu’cize sahibi olan rasûlün küçük parçası mesâbesindedir. Nasıl ki ay küresi güneşten aksedip yere ziyayı veriyorsa, velî de mutâbaatı sayesinde nebîsinin mu’cizesini akseder. Bu itibarla hiçbir velî hiçbir neb’inin mertebesine ulaşamaz. Nitekim İbrahim Hakkı bunu dile getirerek şöyle dedi:

Erişmez bir velî hiçbir nebînin rütbesine hem
Ana ermez ki andan sâkıt ola emr u Nehyullah

Hiçbir veli, hiçbir nebînin mertebesine ulaşamaz.
Ondan Allah’ın emr ve yasakları düşecek bir mertebeye de ulaşamaz.

Velî ne kadar yükselirse yükselsin, şeraitten ayrılamaz. Şeraitten ayrılamadığı gibi, şeraitin emr ve yasakları da ondan kalkmaz. Kutb-u Geylânî kaddesallâhu sırrahulazîz eserlerinde; vusülden sonra müridden tekellüf kalkar demiştir. Bazı serseriler, tekellüfle teklif arasında fark etmediklerinden, bunu teklifin kalkması zannetmişlerdir. Halbuki teklifle tekellüf arasında fark çoktur. Tekellüf, zorluğa katlanarak tâat ve ibadeti icrâ etmektedir. Mesela hasta bir adam yemek ve içmekte zorlandığı gibi, vusülden önce mü’min , tâat ve ibadette gayretini son derece harcayarak tâat ve ibadeti icra edebiliyor. Vusülden sonra bu kalkar. Nasıl ki sıhhatli genç bir insan, kemikleri dolu olduğundan yemek içmek istiyorsa, vusülden sonra da kalb ve ruh son derece sıhhate kavuştuğundan, tâat ve ibadetti icra etmekte zorluğa katlanmaksızın, iştihalı, şevk ve zevkle tâat ve ibadeti icra eder. Teklif, Allah Teâlâ’nın mükelleflere hitab ettiğiemr ve yasaklardır. Bu asla sâkıt olmaz. Bunun sukûtu için şuursuzluk, yani deli olmak, baygınlık gibi şartlar lazımdır. Binaenaley akıl, büluğ olduğu müddetçe, herhangi bir sebebden dolayı teklif ortadan kalkmaz. Görülmez mi, Rasûl-u Muhterem sallallâhu Teâlâ eleyhi ve selem vefatına kadar tâat ve ibadetini icra etmiştir. İlâhî teklifler velîye nazaran bir minarenin şerefiyesi gibidir. Minarenin şerefiyesinden ayrılan, şerefini kaybettiği gibi, bir kıl kadar sünnet yani şeraitten ayrılan da velâyet şerefini kaybeder. “Ölüm Sana gelinceye kadar Rabb’ine ibadet etmekte devam et.” Mealindeki El-Hicr sûresinin 99’uncu ayet-i kerîmesinde, Peygamber salllalâhu aleyhi ve selem’e bu emr verilmiştir. İşte bazı mülhideler: “Keşif ve şuhud makamında kuldan teklif sâkıt olur.” Diyorlar. Bu ayet-i kerîme onları reddetmektedir. Bu iddiada bulunan kimse, İslâmın şerefinden ayrılmış ve Peygamber’in mutâbasından çıkmıştır.Aynı zamanda fiil-i Rasûl de onları reddetmektedir. Çünkü Peygamber sallallâhu aleyhi ve selem, vefat edecegi hastalığında, ayakta duramaz hale gelmişti. Böyle olduğu halde ashabı kiram koltuğuna girerek O’nu cemaate getirmişlerdir. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’den sonra ashâb-ı kiram da bu hal üzere devam ettiler. Binaenaleyh teklif asla kalkmaz; müstesna ki şuursuz kalınsa, yani akıl gitse..Evliyâi kiramdan hepsi vefatlarına kadar, ilâhî buyrukları yerine getirmiş ve yasaklardan sakınmışlardır.
Bizim büyük üstadlarımızdan biri hastalanmıştı. Şuuru gelip giderdi. Kendine geldiği vakitte: “Bana namazı kıldırın.” Demişti. Ağırlaştığı zaman biri yanında durur: “Seyidağa, öğle namazı zamanıdır… Seyidağa Fatiha okuyalım; Seyidağa rükûa gidelim; Seyidağa secde edelim… Böylece selama kadar… O da, telkinlere uyar; bazı zaman Fatiha okurken hastalığın şiddetinden unutur; telkincisi unuttuğu kelimeyi iki üç kere tekrarlayarak aklına getirir… Üç ay bu şekilde namaza devam etti. Öyle bir hale gelmişti ki, yemek verilmezse ne yemeyi ne içmeyi hatırlardı. Hâsılı böyle ise dahi, İlâhî teklifler kalkmaz. Nitekim Mevlânâ Celâleddîn-i Rumî diyor ki:
Ben Kur’ân’ın kölesiyim. Üstün olarak seçilen Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in yolunda bir toprağım

Peygamber salllalâhu aleyhi ve selem, mühim bir iş olduğu yahud bir üzüntü olduğu zaman, hemen namaza sarılırdı. Hatta Hazreti Ayşe vâlidemiz radıyallâhu anha demiştir ki” Bazı gecelerde Peygamber sallallâhu aleyhi ve selem secdeye gittiği vakitte, vefat edeceğini zannederdim.” Hâsılı kelam Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e ittibâ’ hiçbir zaman kalkmaz.. Tabiî ki evliyânın en büyüğü, Ebû Bekr Sıddîk radıyallâhu anh’tır.

Şeyh İSMAİL ÇETİN HOCA EFENDİ’nin “EHLİ SÜNNETİN NAZARI” Adlı eserinden alınmıştır. Allah Ondan Razı Olsun. esselam
function YeniSayfa (form, bicimler, pencereadi) {if (!pencereadi)pencereadi = 'formTarget' + (new Date().getTime());form.target = pencereadi;open ('', pencereadi, bicimler);}
 

elmnightmare

Profesör
Katılım
8 Eyl 2007
Mesajlar
1,734
Tepkime puanı
8
Puanları
0
"Yalnız Kur'an" diyenler


İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:

"Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:

- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.

İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:

- Sen Kur’anı okudun mu?

- Evet.

- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?

- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden [Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?

- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi defa tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?

- Hayır.

- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı? (Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]

Hz. İmran daha sonra buyurur ki: Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır."

Bir âyet-i kerime meali: (Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]

İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor.

Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet meali şöyledir:

(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.) [Nahl 64]

Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]

(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]

İmam-ı Şarani diyor ki:

Ma'lûmdur ki, Sünnet Kitâb üzere kaziyedir. Aksi değildir. Zira sünnet, Kur'ân-ı kerîmdeki icmallerin açıklanmasıdır. Müctehid imamlar, sünnetteki icmalleri bize açıklıyan âlimler olduğu gibi, onlara uyan âlimler de, onların sözlerindeki icmalleri bize açıklarlar ve bu kıyamete kadar böyle devam eder.Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) duydum. Buyurdu: Sünnet bize Kur'ândaki icmalleri bildirmeseydi, âlimlerden hiçbiri, fıkıhdaki sular ve abdest bahislerindeki hükümleri çıkaramaz, sabah namazının farzının iki, öğle, ikindi ve yatsının farzlarının dört, akşam namazının farzının üç olduğunu, bilemezdi. Aynı şekilde hiçbir kimse kıbleye dönüldükte yapılan düâda, iftitahda ne söyleneceğini bilemezdi. Tekbîrin nasıl olduğunu, rükû' ve sücûd tesbihlerini, ta'dili erkânı, teşehhüde oturdukta ne okunacağını bilemezdi. Aynı şekilde bayram namazlarının nasıl kılınacağını, ay ve güneş tutulması namazlarını, cenaze, yağmur duası namazları gibi daha çok şeyleri kimse bilemezdi. Bunun gibi, zekâtın nisabını, orucun ve haccın şartlarını, alış veriş, nikâh, yaralama, kadılık ve fıkhın diğer bâblarının hüküm ve esaslarını bilen olmazdı. İmrân bin Husayn'e bir kimse, bizimle yalnız Kur'ânla konuş dedikte, İmrân ona: (Sen tam ahmaksın. Kur'ân-ı kerîmde farzların rek'atlarının sayısı açık olarak var mı? Yahud bunda sesli okuyun, diğerinde sessiz deniyor mu?) buyurdu. O kimse hayır dedi. İmrân bu sözü ile onu susturdu.Yine Beyhakî Sünen'inde Müsâfir namazı bölümünde, hazreti Ömerden (radıyallahü anh) bildirir: Hazret-i Ömere yolculukta namazın kasr edilmesi, ya'nî dört rek'atlı farzları iki rek'ât olarak kılmaktan soruldu ve: «Biz, azîz kitabda korku namazını buluyoruz, fakat seferî namazı bulamıyoruz» denildi. Sorana: «Ey kardeşimin oğlu [yeğenim], Allahü teâlâ bize Muhammed aleyhisselâmı gönderdi. Biz bir şey bilmeyiz. Ancak biz, Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) yaptığını gördüğümüz şeyi yaparız. O, seferde, 4 rekatlı farzları iki kılardı. Onu teşrî' eden Resûlullahdır (sallallahü aleyhi ve sellem)» buyurdu. Bu sözü iyi düşün. Çünkü çok güzeldir.

İmam-ı Süyuti diyor ki:

"Şunu bilesiniz ki, usül ilminde maruf olan şartları taşıyan -kavlî olsun fiilî olsun- hadisler hüccetdir. Resulullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hadislerini inkar eden kimse küfre girer ve İslam dairesinden çıkar, yahudilerle, hıristiyanlarla veya Allahü teâlânın murad ettiği diğer kâfir fırkalarla beraber haşrolunur." (Miftahu'l-cenne, s.18)

Mehazlar:

1. İmam-ı Süyuti, Miftahu'l-cenne fi'l-ihticac bi's-sunne (Sünnetin İslamdaki Yeri), Rağbet Yayınları, İst. (Tercüme: Doç Dr. Enbiya Yıldırım)
2. İmam-ı Şarani, Mizan-ül Kübra (Dört Hak Mezhebin Büyük Fıkıh Kitabı), Berekat Yayınevi, İst. (Tercüme: A. Faruk Meyan).


http://muratyazici.blogspot.com/2007/06/yalnz-kuran-diyenler-mslman-deildir.html
 

EbuMahir

Asistan
Katılım
7 Ara 2006
Mesajlar
286
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Andolsun, Allah'ın Resülünde sizin için; Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır. (ahzab 21)

Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. (Bakara 151)

Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (bakara 231)
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
VedaHutbesi..

Sanırım aşağıdaki veda hutbesinden olan alinti bu sorunun cevabını karşılayacaktir..

.....
..
..
.

"Ey mü'minler!

"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi

Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.


....
..
.
 
K

kumdan_kaleler@

Guest
yanlızca kur-an elbetteki yeter amma birde amması var kur-an nı herkes anlayamadıgı için kur-an nın bir acıklayıcıya ihtiyacı vardır sünnette kur-an bigi sünnetinde bir acıklayıcıya ihtiyacı vardır kur-an ve sünnetinde acıklayıcısı ehlibeytin ta kendisidir
NASILMI bakın yüce allah yüce kitabında bize söylüyor


AHZAP SURESİ 33. AYETTE yüce allah diyorki

Allah ancak siz ehlibeytten hertürlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister
bu ayette ehlibeyti tertemiz kılan yüce allah bir baska ayette şöyle buyuruyor

hayır yıldızların yerlerine yemin ederimki ; eğer bilseniz bu şüphesiz cok büyük bir yemindir , şüphesiz o pek yüce bir kur-an dır ; saklanmış bir kitaptır ;ona temizlenenlerden başkası dokunamaz
VAKİA SURESİ 75 79. AYETLER
işşte bu demek oluyorki Allah yüce kur-an da ehlibeyti tertemiz kılıyor ve yine başka bir ayette ona temizlenenlerden başkası dokunamaz diyor
ve kur-anı anlamak için başta peygamberimiz s.a.a olmak üzere müracaat edeceyimiz yegane insanların ehlibeyt oldugunu anlatıyor

ve bu suretle bu hadis kur-an la celişmiyor ben size iki ağır emanet bırakıyorum biri Allahın kitabı diğeride ehlibeytimdir bunlara sarıldığınız sürece benden sonra asla sapmazssınız, onlardan öne gecmeyin, helak olursunuz . onlardan geridede kalmayın yine helak olursunuz, onlara bişeyler öğretmeyede kalkışmayın , zira onlar sizden daha bilgilidirler HZ MUHAMMED S.A.A


KAYNAK SAHİH TİRMİZİ CİLT 5 SAYFA 621 HADİS NO 3786
SAHİH MÜSLİM CİLT 7 SAYFA 123
aslında daha cok var ama yazma gereyi duymuyorum

 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Yalnız Kur’an’la Amel Etmek Hikâyesi !

Yalnız Kur’an’la Amel Etmek Hikâyesi !

Bazı insanları görüyoruz ki, yalnız Kur'an-ı Kerimin getirdiği İlâhî hükümleri kabul edip, dinin diğer temel kaynakları olan sünnet, icma ve kıyas'ı reddediyorlar. Maksatları ise halkın itikadını bozmak ve saptırmaktan ibarettir. Bunlar, Kur'an'ı tek mezheb kabul edip, Hz. Peygamber (sav)'in sünnetini ve İslâm'ın diğer delillerini hafife alırken işlerine gelen hadisleri kabul edip, gelmeyenleri reddederler. Şuurlu müslümanları aldatamadıkları gibi takdir de göremezler. Malumdur ki, müslümanlar Kur'an-ı Kerim'de nazil olan İlâhî hükümlere inanıp onlara uymaya mecbur oldukları gibi, hadislerle buyrulan dinî hükümleri de kabul etmeye mecburdurlar. Bunlar asırlardan beri tefsir, hadis, fıkıh ve diğer sahalarda yazılmış olan bütün ilim ve fikir ehlinin takdirini kazanan çok kıymetli eserleri hiç dikkate almazlar. Evet, Kur'an-ı Kerim'in gölgesine sığınarak yanlış yönlendirmede bulunan bir kimse, hiç olmazsa şunu bilmelidir ki, bir müslüman ne kadar bilgisiz de olsa Kur'an'ı Kerim'in Allah kelamı olduğuna katiyyen şüphe ve tereddütü olmadığı gibi sünnet-i seniyyenin de İslâm'ın ikinci bir delili ve dayanak noktası olduğunu kesin olarak bilir ve öyle de inanır. Şu halde; "İslâm dininin esası yalnız Kur'an'dır, biz yalnız onda olan hükümler ile amel ederiz, onun haram dediğine haram, helal dediğine helal deriz." diyerek sünneti dikkate almamak ona kıymet vermemek, Hz. Peygamber (sav)'in değerini ve görevini idrak etmemektir. Kur'an'ı tebliğ eden ve en başta tefsir eden O'dur. Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: "Ey İnsanlar! Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarılırsanız, hiçbir zaman dalalete düşmezsiniz. Onlar; Allah'ın kitabı ve peygamberinin sünnetidir." (İmam Malik) Ulemanın bir kısmı şöyle demiştir: "Sünnetin getirdiği her hükmün, uzak veya yakın, Kur'an’da aslı vardır. Sünnet, sonuçta Kur'an'a ulaştırır. Onun öz halinde anlattığını açıklar, anlaşılmayan konuları ise açığa kavuşturur." Bazı alimler; Kur'an ile yetinme fikrine sahip olanların sünnetten ayrılan nasipsiz kişiler olduğunu söyledikten sonra; "Bid'at ehlinden bir çoğu hadisi terk edip Allah'ın kitabını yanlış yorumlayarak hem kendileri sapıttı, hem de başkalarını sapıttırdılar." demişlerdir. Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede Hz. Peygamber (sav) hakkında şöyle buyurmuştur: "O kendiliğinden konuşmamaktadır." (Necm; 3) Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: "Resulüm size neyi verdiyse (ve emrettiyse) onu alıp yapın, neden nehyetti ise ondan da sakının." (Haşr; 7) Bazı müfessirler bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir etmişlerdir: "Peygamber size her ne verdiyse onu alın, almayın dediğini almayın, yapmayın dediğini yapmayın ve Allah'tan korkun da Allah'ın ve Peygamberin emirlerine karşı gelmekten ve birbirinizin hakkını yemekten, hıyanet eylemekten sakının..." Şu hale göre Kur'an ve sünnetten birini ihmal etmek, İslâm dinini anlamamaktan doğan bir hastalıktır ve bir dalalettir, dinin aslından sapmadır. Kaynak: Bu yazının hazırlanmasında, “Asrımız Meselelerine Fetvalar”, (Seyda Muhammed Konyevi, Reyhani Yayınları, Konya, 2003.) adlı kitaptan istifade edilmiştir.

(alintidir)
 

Alper...

MarmaranınKralı
Katılım
10 Eki 2006
Mesajlar
9,574
Tepkime puanı
452
Puanları
0
Konum
İsLamBol
Web sitesi
cennetsarayi.blogcu.com
son zamanlarda hadisleri inkar olayları arttı. ellerinden gelse kütübü sitteyi toptan kaldıracaklar ortadan.allah fırsat vermesin.hadislerle uğraşmalarının altında da var bir bit yeniği ama karamanın koyunu sonra çıkar oyunu demişler. görelim mevlam neyler neylerse güzel eyler....
 

reis

Kıdemli Üye
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
10,901
Tepkime puanı
414
Puanları
0
Konum
Karadeniz
"Yalnız Kur'an" diyenlere vermek lazım zip'li bir dosya.
Sonra da söylemek lazım.
"Hadi bu dosyayı Winzip ya da Winrar gibi programlar olmadan açın bakalım.."

:)
 

Bîdâr

Aktifleşmemiş
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
5,222
Tepkime puanı
207
Puanları
0
Sanırım aşağıdaki veda hutbesinden olan alinti bu sorunun cevabını karşılayacaktir..

.....
..
..
.

"Ey mü'minler!

"Size iki emanet burakiyorum, onlara sarilip uydukca yolunuzu hic sasirmazsiniz. O emanetler, Allah'in kitabi

Kur-ân-i Kerim ve Peygamberin (a.s.m) sünnetidir.


....
..
.

....
 

UBEYDUN

Ordinaryus
Katılım
16 Ara 2006
Mesajlar
2,548
Tepkime puanı
286
Puanları
0
Konum
göçmen
Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elçisi içinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir. Ali imran-101
 

cüneytkaya

Profesör
Katılım
21 Ağu 2007
Mesajlar
1,681
Tepkime puanı
4
Puanları
0
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:

İmam-ı Beyheki Delail kitabında şöyle rivayet eder:
Eshab-ı kiramdan İmran bin Husayn (Radıyallahü anh), şefaatle ilgili bazı hadisler nakleder. Oradakilerden biri der ki:
- Siz hadisler bildiriyorsunuz, fakat biz bunlarla ilgili Kur’anda bir şey bulamıyoruz.
İmran bin Husayn hazretleri buyurur ki:
- Sen Kur’anı okudun mu?
- Evet.

- Kur’anda sabah namazının farzının iki, akşamınkinin üç, öğle, ikindi ve yatsının farzının ise dört rekat olduğuna rastladın mı?
- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden
[Eshab-ı kiramdan] öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Peki Kur’anda kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?
- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Resulullahtan öğrenmedik mi? Hac suresinde (Eski evi [Kabe’yi] tavaf etsinler) âyetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi deva tavaf edin diye bir ifadeye rastladınız mı?
- Hayır.

- Allahü teâlânın Kur’anda şöyle buyurduğunu duymadınız mı?
(Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının.) [Haşr 7]

Hazret-i İmran daha sonra buyurur ki:
Sizin bilmediğiniz bizim Resulullahtan öğrendiğimiz daha çok şey vardır. (Mizan-ül-kübra)

Bir âyet-i kerime meali:
(Size, âyetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek aranızdan, bir resul gönderdik.) [Bekara 151]
İmam-ı Şafii hazretleri, (Bu âyetteki hikmetten maksat, Resulullahın sünnetidir. Önce Kur’an zikredilmiş, peşinden hikmet bildirilmiştir) buyuruyor.

Kur’an-ı kerim açıklamasız öğrenilseydi, Peygamber efendimize, (tebliğ et yeter) denilirdi, ayrıca (açıkla) denmezdi. Halbuki, açıklanması da emredilmiştir. İki ayet-i kerime meali şöyledir:
(Kur’anı insanlara açıklayasın diye sana indirdik.) [Nahl 44]

(Biz bu Kitabı, hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir kavme de hidayet ve rahmet olsun diye sana indirdik.)
[Nahl 64]

Bu âyet-i kerimeler, açıklamayı gerektiren âyetlerin bulunduğunu gösterdiği gibi, bunu açıklamaya Resulullah efendimizin yetkisi olduğunu da göstermektedir. Kur’an-ı kerimde her bilgi vardır. Ancak açık değildir. Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve ümmetine bildirmiştir. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bana Kur’anın misli kadar daha hüküm verildi.) [İ. Ahmed]
(Cebrail aleyhisselam, Kur’an ile beraber açıklaması olan sünneti de getirdi.) [Darimi]



dinimizislam
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
faydalı bir konu ,konu gündemdeyken güncelleyelim bu konuyuda
 

dostluk

Kıdemli Üye
Katılım
18 Haz 2007
Mesajlar
5,663
Tepkime puanı
304
Puanları
0
Yaş
50
Konum
istanbul
yazar imam celaleddin suyuti rahimehullah ehli sünnet alimi

Rasulullah (s.a.v.) kendi sözünün dinlenip ezberlenmesi ve hakkıyla aktarılmasını[3] tavsiye etmiştir. Bu da onun ancak hüccet olan şeyleri emrettiğinin delilidir. Çünkü[4] bu ya yerine getirilmesi gereken bir helaldir veya kaçınılması gereken bir haramdır veya da yerine getirilmesi gereken bir haddir veyahutta alınıp verilmesi gereken bir maldır veyahutta din ve dünya ile ilgili bir nasihattır.[5]

Beyhaki daha sonra Ebu Rafi’in rivayet ettiği hadisi zikreder[6]: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde “bunu bilmiyorum”. Biz Kur’an’databi oluruz” derken bulmayayım”[7]

Beyhaki daha sonra da el-Mikdam b. ma’dikerib hadisini zikreder:

Rasulullah (s.a.v.) Hayber günü bazı şeyleri haram kıldı. Ehli eşek eti vb. bunlardandır.[8] Allah Rasulu (s.a.v.) daha sonra şöyle buyurdular:

“Kişinin koltuğuna oturup, bir hadisimi naklederek şöyle demesi yakındır: “Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı var (c.c.. Onda helal olarak bulduğumuzu helal sayar, haram olarak bulduğumuzu da haram sayarız” Dikat edin! Rasulullah’ın (s.a.v.)haram kıldığı da Allah’ın (c.c.) haram kıldığı gibidir”[9]


[3] Risaye, 402 ve Delailu’n Nübüvve 1/23’de ibare şöyledir: “Rasulullah (s.a.v.) kendi sözünün dinlenip ezberlenmesi ve hakkıyla aktarılmasını her ferde tavsiye edince..”
[4] Çünkü diye başlayan kısım Delail’de yok.

[5] Risale, s. 403’de ibare şöyledir “..din ve dünya ile ilgili bir nasihattır. Bu da şunu gösterir. Fıkhi bilgiyi fakih olmayan da ezberleyebilir. Bu durumda onu ezberlenmiş olur. Fakih olmaz”

[6] Delail: 1/24.

[7] Ebu Davud Sünnet: 4605; İbnu Mace Mukaddime: 2; Tirmizi İlim: 10.

[8] Hadis Ebu Davud’da el-Mikdam b. Ma’dikerib’den şu lafızla rivayet edilmiştir: “Dikkat edin! Yırtıcı tırnaklı hayvan, ehli eşek ve zimminin malı haramdır...” Bkz. Delailu’n Nübüvve: 1/24.

[9] Hadisin tahrici yukarıda geçti.






Sadece Kur’an’la Amel Edilmesini Söyleyene Reddiye ve Cehaletinin Açıklaması


Beyhaki şöyle der[1]:
Rasulullah (s.a.v.) (az yukarıda geçen) bu haberiyle kendisinden sonra ortaya çıkacak bidatçileri reddetmiştir. Söylediğide daha sonra doğru olarak ortaya çıkmıştır.

Beyhaki daha sonra Şebib b. Ebu Fudale el-Mekki’den senediyle şu rivayeti nakleder:
İmran b. Husayn (r.a.) şefaatla ilgili hadisi zekreder[2] Oradikelerden bir tanesi

-Ya eba’n Nuceyd! Siz bizlere hadisler anlatıyorsunuz fakat biz bunlarla ilgili Kur’an’da bir asıl bulamıyoruz, deyince İmran kızar ve adama şöyle der:

- Sen kur’an’ı okudun mu?

- Evet.

-Peki kur’an’ın hiçbir yerinde yatsı namazının farzının dört, akşamınkinin üç, sabahınkinin iki, öğleye ikindininkinin de dört rekat olduğuna rastladın mı?

- Hayır.

- Peki bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasulullah’tan (s.a.v.) öğrenmedik mi? Peki Kur’an’da kırk koyunda bir koyun, şu kadar devede şu kadar, şu kadar paraya şu kadar dirhem zekat düştüğüne rastladın mı?

- Hayır.

- Öyleyse bunları kimden öğrendiniz? Bizden öğrenmediniz mi? Biz de Rasulullah’tan (s.a.v.) öğrenmedik mi? Keza Kur’an’da

“eski evi (Kabe’yi) tavaf etsinler” (Hac: 22/29)

ayetini okumadınız mı? Peki orada Kabe’yi yedi deva tavaf edin. makam’ın arkaında iki rekat namaz kılın diye bir ifadeye rastladınız mı? Aynı şekilde Allah Rasulünün (s.a.v.) buyurduğu şu hususlar Kur’an’da var mı?

“Zekatını verecek olanın malını zekat tahsildarının ayağına kadargetirmesi, malını bulunduğu yerden uzaklaştırması, birbirlerine kız kardeşlerini verecek kişlerin mehirsiz evlenmesi İslamda yoktur”[3]

...Peki Allah Teala’nın (c.c.) Kur’an’ında şöyle buyurduğunu duymadınız mı?

“Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa da ondan kaçının” (Haşr: 59/7)

İmran daha sonra şöyle söyler:

- sizin ilginizin olmadığı, Rasulullah’tan (s.a.v.) öğrendiğimiz daha başka şeyler de var.

Beyhaki bu rivayeti verdikten sonra şöyle der:

“Hadisin Kur’an’a arz edilmesi” hadisen gelince, sahih değildir, batıldır. Batıl olduğu, hadisin kendisinden ortaya çıkıyor.

Çünkü Kur’an’da, sünnetin Kur’an’a arz edilmesine dair bir işaret yoktur.[4]

[1] Delail: 1/25.

[2] Delail’de ibare şöyledir: “İmran’ın yanında şefaat hadisini konuşurlar”

[3] Ebu Davud Zekat: 9; Cihad: 63; Tirmizi Nikah: 30;
Nesai Nikah: 60; Delailu’n Nübüvve: 1/25-6.

[4] Delail: 1/27.
http://www.ihvanforum.org/tasavvuf/...-soyleyene-reddiye-ve-cehaletinin-acyklamasy/


Sünnetin terkedilerek sadece Kur'ân'a uyulmasını yeren hadisler vardır. Eğer sünnetin içeriği, Kitap'ta bulunsaydı, o takdirde Kitap ile amel halinde sünVet hiçbir şekilde terkedilmiş olmazdı.

Bu konuda gelen hadislerden bazıları şöyledir:

"Yakında sizden biri çıkar ve şöyle der: 'işte ALLAH'ın kitabı. Onun içerisinde bulunan helalleri helâl kabul ederiz, onda yer alan haramları da haram sayarız.' Haberiniz olsun! Kime benden bir hadis ulaşır da onu yalanlarsa, bu haliyle o ALLAH'ı, Rasûlünü ve o hadisi kendisine ulaştıranı yalanlamış olur."[1] .

Peygamber bir başka hadisinde de şöyle buyurmuştur:

"Çok geçmez sizden biri koltuğuna kurulur; kendisine benden bir hadis rivayet edildiği zaman şöyle der: 'Aramızda ve aranızda ALLAH'ın kitabı var. Onda helâl olarak bulduğumuzu helâl kabul eder, onda haram olarak bulduğumuz şeyi de haram sayarız.' Dikkat edin! ALLAH'ın Rasûlünün [aleyhissalatu] haram kıldığı da aynen ALLAH'ın haram kıldığı gibidir. [2]

Başka bir rivayet de şöyledir:

"Sakın ola sizden birinizi koltuğuna kurulmuş [18] (şöyle bir tavır sergilerken) görmeyeyim: Ona emrettiğim ya da yasakladığım şeylerden birşey gelir de şöyle der: Bilmiyorum (böyle birşey yok). Biz ALLAH'ın kitabında bulduğumuz şeye uyarız.[3] Bu hadisler, sünette, Kur'ân'da olmayan bazı şeylerin bulunduğunu gösteren bir delil olmaktadır.

buda göstermektedir ki, sünnetde Kur'ân tarafından temas edilmeyen sayılamayacak kadar çok şuy vardır

.Bunlardan bazıları şunlardır:

Kadının halası ya da teyzesi ile bir arada nikahlanmasının, ehlî eşeklerin yenilmesinin, dişli yırtıcı hayvanların yenilmesinin haram kılınması[4], diyet, esirlerin fidye karşılığı kurtarılması, müslümanın kâfir karşılığında kısas yoluyla öldürülmemesi... gibi.

Hz. Ali'nin rivayet ettiği hadiste işaret etmek istediği şeyler de bunlar[5] olmaktadır:

O şöyle demişti: "Yanımızda şunlardan başka birşey yoktur: ALLAH'ın kitabı, müslüman bir kişiye lütfedilen anlayış, bir de şu sahifede bulunanlar[6] Başka bir hadiste de şöyle gelmiştir: Hz. Ali (r.a.) bir hutbe îrad etti. Yanında, üzerinde bir sahife asılı bulunan bir kılıç Vardı. Şöyle dedi: ALLAH'a yemin ederim ki, bizim yanımızda Allah'ın kitabından, bir de şu sahifede bulunandan başka okumakta uldııftumuz başka bir yazılı metin yoktur." Sonra sahifeyi açtı. Onda (zekât ya da diyetle ilgili olarak) develerin yaşlan vardı. Yine onda şöyle deniyordu: "Medine, Ayr'dan filan yere (Sevr'e) kadar haramdır. Kim orada bir bid'at çıkarırsa ALLAH'ın, meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! ALLAH ondan, ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin[7]

Ayrıca şu ifadeler vardı:

"Bü-tün müslümanların zimmetleri birdir; bu itibarla en alt mertebede olanları, (eman vermek gibi) onların tümünü bağlayacak sorumluluklar altına girebilir. Kim bir müslümânâ hıyanet ederse ALLAH'ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun! ALLAH ondan ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin!" Sahifede şunlar d^ vardı: "Kim müntesip olduğu kimselerin izni olmadan başka bit-kavme intisap ederse ALLAH'ın, meleklerin ve bütün insanları^ laneti onun üzerine olsun! ALLAH ondan ne bir tevbe ne bir fidye kabul etmesin![8]

Hz. Peygamber e Yemen'e vali gönderdiği Muâz sında geçen konuşma da şöyle olmuştu:

— Ne ile hükmedeceksin?
— ALLAH'ın kitabıyla.

—Ya onda bulamazsan?

—Rasülullahın sünnetiyle.[9]

Daha başka bu mftnfida hadiulur de vardır. Bütün bunlar açıkca gösterrmektidir ki, sünnette Kur'ân'da olmayan şeyler de vurdır.

Bazı âlimlerin: "Kitap, -sünnet için; sünnet de Kitap için bir alan bırakmıştır" şeklindeki sözleri de bu mânâyı ifade etmektedir

[1] Mecmau'z-zevâid'de Câbir'den (r.a.) yapılan rivayete göre Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurmuştur: "Kime benden bir hadis ulaşır da onu yalanlarsa, bu haliyle o üç kişiyi yalanlamış olur: ALLAH'ı, Rasûlünü ve o hadisi kendisine ulaştıranı." Taberânî, el-Evsatta zikretmiştir. Senedinde Mahfuz b. Misver vardır. İbn Ebî Hatim onu zikretmiş; fakat hakkında ne cerh ne de ta'dîle delalet eden bir ifade kullanmamıştır.

[2] Hadisin başında: "Haberiniz olsun! Bana Kitap ve onunla birlikte onun gibisi de verilmiştir" ifadesi vardır. Sonunda ise: "Haberiniz olsun! Size ehil eşekler, yırtıcı hayvanlardan köpek dişli olanlar, aranızda muahede olanlara ait buluntu mallar da helâl değildir" ilavesi vardır, bkz. Ebû Dâvûd, Sünnet, 5 (4/200), İmâre, 33; Tirmizî, İlim, 10; Ahmed, 2/367, 4/132.

[3] Ebû Dâvûd, Sünnet, 5 (4/200).

[4] İlgili hadisler daha önce geçmişti [3/372].

[5] Yani son üç örnek.

[6] Sahifede ne olduğu sorulunca: "Diyet, esirin salıverilmesi ve kâfire karşılı müslümanm öldürülmemesi" diye karşılık vermiştir, bkz. Buhârî, İlim, 39

[7] Metinde geçen sarf, nafile; adi de fariza anlamlarına da gelmektedir, Nihâye, 3/24. (Ç)

[8] bkz. Buhârî, Fedâilu'l-Medîne, 1 (2/220) ; Cizye, 10 ; Ahmed, 1/100, 2/126.

[9] Ebu Davud akdiye,11;Tirmizi,ahkam,3;Nesai, Kudat 11, ibn Mace Menasik,38;Ahmed,1/37,5/230,236

http://www.ihvanforum.org/yslam-i-hayat/19165-sunneti-birakip-sadece-kurana-uyanlar/
 
Üst