Yalancının Mumu Nasıl Söndürülür?

cicek demeti

Sükut
Katılım
7 Ocak 2011
Mesajlar
11,683
Tepkime puanı
3,778
Puanları
0
Yalancının Mumu Nasıl Söndürülür?


Yalan söyleme konusunda uyanık olmak ticaretten eğitime, siyasetten sosyal hayata, hatta aile içi iletişime kadar yaşamın her alanında gerekli. Aksi durumda hem birey olarak zarar görebiliriz hem de toplumsal bozulmaya göz yummuş oluruz. Karşımızdaki kişinin yalan söylediğini nasıl anlarız ve yalan söyleyen insana karşı nasıl davranmalıyız acaba?


33647_161648720532390_100000617894378_338354_6942641_n.jpg


Görüşme esnasında anlattıklarının annesinin anlattıklarından farklı olduğunu anladığımda beden diline biraz daha dikkat kesildim. Göz temasından mümkün olduğunca kaçınıyordu. Göz hareketleri olması gerektiğinden farklı olarak çoğunlukla sağ üste bakıyordu. Soru sorduğumda ellerini yüzünün herhangi bir bölümüne götürüyor bazen de boynuna dokunuyordu. Konuşma esnasında kimi zaman dik oturmakla beraber çoğu zaman öne ya da yana eğik oturmayı tercih ediyordu. El, kol hareketleriyle anlatımı eşgüdümlü değildi. Zaman zaman konu ilgisiz alanlara kaydığında doğallaşıyor ve anlatımı hızlanıyordu. Tablo açıktı, karşımdaki genç bazı gerçekleri saklıyordu ve bu durum sorunun doğru anlaşılabilmesi için ailesiyle kapsamlı bir konuşmayı zorunlu kılıyordu.
Görüşmemin neticesinde bu gencin internet bağımlısı olduğunu, zamanının büyük çoğunluğunu sanal sohbetlerde geçirdiğini öğrendim. Ailesine, o farkında olmadan girdiği siteleri ve yazışmalarını takip edebilecekleri bir programı bilgisayarına yüklemelerini önerdim. Bir hafta sonraki görüşmemizde getirdikleri veriler dehşet vericiydi. Oluşturduğu profillerde nerdeyse her bilgi gerçek dışıydı. Anladık ki küçük yaşlardan itibaren başlayan yalan söyleme alışkanlığı sanal âlemin de etkisiyle hayatının her alanına bulaşmıştı.
Günümüzde İnternet yalan hastalığının bu denli yaygınlaşmasında başat rol oynamaktadır. Özellikle aileden yeterince karakter eğitimi alamamış, dürüstlük erdemi yerleşik hale gelememiş insanların bu kişilik zafiyeti özellikle sanal âlemde dışa vurmaktadır. Bugün toplumumuzda nerdeyse şöyle bir yargı uç vermiştir; sanal âlemde her türlü yalan mubah, zira orada hiçbir şey gerçek değil. Bu son derece çarpık ve tehlikeli bir düşüncedir; çünkü davranışlar zamanla alışkanlığa, alışkanlıklar da kişiliğe dönüşmektedir. Sanal âlemde başlayan ya da gelişen yalan söyleme davranışı zamanla gerçek hayata taşmakta, hem kişinin karakterini hem de toplumsal yapıyı çürütmektedir.
Toplumumuzda yalanın yaygınlaşmasında medyanın da çok önemli bir rolü var. Özellikle dizi ve reklamlarda parıltılı bir hayatın reklamı yapılmakta kişinin arzu ve istekleri kamçılanmakta, adeta mutluluk bunların tatmin edilmesi koşuluna bağlanmaktadır. Bu durum “Göz görmeyince gönül katlanır” prensibini alt üst etmekte ve insanlar bu kışkırtılmış arzularını tatmin için yalan dâhil her türlü gayr-i ahlaki yola başvurabilmektedir. Nitekim gözlemler daha fazla televizyon izleyen çocukların akranlarına kıyasla daha talepkâr ve tüketici olduklarını ortaya koymaktadır.

Niçin yalan söylenir?
İnsan hangi durumlarda yalan söyler? Eğer kişide patolojik yalancılık, yani her hangi bir sebep olmaksızın yalan söyleme bozukluğu (mitomani) yoksa genellikle zorunluluk durumunda yalana başvurulmaktadır. Bu da ya zor bir durumdan sıyrılma, acıdan kaçma, kayıpları engelleme gibi kaçınma tepkisi olarak ortaya çıkar ya da bir kazanım elde etme, ödüle ulaşma gibi yakınlaşma davranışı olarak ortaya çıkar.
Her iki durumda da kişiyi yalana yönelten bazı sebepler vardır. Bunlardan birincisi kişinin aceleciliği, diğer bir deyişle sabırsızlığıdır... Diğer bir tanesi ise kışkırtılmış talepler, yani aç gözlülüktür. Yine sonuç odaklı kişilerin süreç odaklı kişilere kıyasla yalana başvurma olasılığı daha yüksektir. Özellikle de başarının yüceltildiği, çocukların küçük yaştan itibaren başarı odaklı yoğun bir rekabete sokulduğu günümüzde “Başarıya giden yolda her şey mubahtır” görüşü farkında olmadan insanlarımızın bilinçaltına yerleşmektedir. Dilimize “Hatice‘ye değil neticeye bak” deyimiyle yerleşmiş olan bu çarpık yaklaşım neticeye ulaşma sürecinde insanların duygularının göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Aldatma, kaçak işçi çalıştırma, vergi kaçırma, rüşvet, dolandırıcılık, ayıplı mal satma vb. gibi temelinde yalan olan birçok gayr-i ahlaki davranış toplumda yaygınlaşmaktadır.
Hâlbuki bizim öz kültürümüzde sonuçtan daha önemli olan süreçtir. Kişi belki çabalarının neticesinde zenginliğe ulaşır ancak servetini elde etme sürecinde harama-helale dikkat etmemişse bu servetin bir hükmü yoktur. Yanlış yoldan elde ettikleri Hak katında da kul katında da hükümsüzdür.

“Yalan söyleme anlarım!”
Yalanın toplumumuzda bu kadar yaygınlaşmış olması yalana karşı uyanık ve duyarlı olma zorunluluğunu beraberinde getirmektedir. Yazımın başındaki örnekte de görüldüğü gibi bir psikolog olarak mesleğimi icra edebilmem için yalan ile doğruyu birbirinden ayırt edebilmem gerekiyor. Yalan konusunda uyanık olmak ticaretten eğitime, siyasetten sosyal hayata, hatta aile içi iletişime kadar yaşamın her alanında gerekli. Aksi durumda hem birey olarak zarar görebiliriz hem de toplumsal bozulmaya göz yummuş oluruz.
Peki, karşımızdaki kişinin yalan söylediğini nasıl anlarız?
Bu konuda her ne kadar beden diline odaklanmamız gerektiği tavsiye edilmekteyse de beden dilinin kullanımı kültürden kültüre hatta kişiden kişiye değişebilmektedir. Bütün bu değişmezler içerisinde en güvenilir olanı göz hareketleridir. Atalarımız boşuna “Gözler yalan söylemez” dememişler.
Gözlerimiz beynimizdeki düşünce ve duygu akışına duyarlıdır. Diğer bir deyişle gözler beynimizdeki düşünce akışını adeta alt yazı takip edercesine izler. Göz hareketlerine odaklı olarak kişinin düşünce ve duygu akışını takip etmek ve buna göre görüşme stratejisi izlemek, gerek psikoterapi gerekse de NLP‘de üzerinde ağırlıklı olarak durulan konulardır.
Göz hareketlerinin bu özelliği hangi kültüre ait olursa olsun bütün insanlarda standarttır. O halde görüşme esnasında göz hareketlerindeki sıra dışı sapmaları tespit ederek kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlamamız mümkündür.
Kişi geçmişe ait bir bilgiyi hafızada ararken göz ağırlıklı olarak sol tarafa bakar. Eğer bilgi görüntü içerikli ise sol üst, ses içerikli ise sol kulak hizasına bakar. Eğer karşımızdaki kişiye “Dün akşam nerdeydin?” diye sorduğumuzda gözleri sol tarafa hareket etmişse o kişi hafızasında dün akşama ait bilgileri araştırıyordur ve size doğru söyleyecek demektir.
Kurgulama esnasında ise gözler sağa bakar. Eğer oluşturulan bilgi görüntü içerikli ise göz sağ üste doğru hareketlidir. Ses verileri içeriyorsa sağ kulak hizasına doğrudur. Bu bilgilerden hareketle karşımızdaki kişiye “Dün akşam neredeydin?” diye sorduğumuzda eğer gözleri sağa doğru hareketlenmiş ise kurgulama yapıyor demektir, yani yalan söylüyor demektir.
Burada önemli olan, soru karşısında göz hareketinin öncelikle hangi yöne doğru olduğudur. Kişi görüşme esnasında ağırlıklı olarak sağ tarafa bakıyor ise bu onun kurgulama yaptığının göstergesidir. Tabi dikkat edilmesi gereken husus, kurgulamanın her zaman yalan söylemek anlamına gelmediğidir. Zira o esnada ne söyleyeceğini ya da başka bir şeyi kurguluyor olabilir. Bunu anlamanın yolu onu sıkıştıracak ani sorular sormak ve bu esnada göz hareketlerini izlemektir, gözler hemen sağ tarafa bakıyor ise yalan söylüyor olma ihtimali yüksektir.

Yalan söyleyene nasıl davranmalı?
Kişinin yalan söyleyip söylemediğini anlayabilmek kadar, yalan söylüyor ise yaklaşımımızın nasıl olması gerektiği de önemli bir husustur. Zira bu kişi kendisinden uzaklaşamayacağımız bir yakınımız ya da kendisiyle aynı ortamı paylaşmak zorunda olduğumuz birisi olabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken iki husus vardır. Birincisi ortaya konulacak tepkinin kişiye zarar vermeyecek şekilde verilmesi, ikincisi ise ilişkileri zedelemeden ikaz etmektir. Bu aşamada karşımızdakinin kişiliğine yönelik suçlama yerine davranışı hedef alan geribildirimler daha faydalı olur. Çünkü kişiliğe yönelik suçlamalar kişi hatasını biliyorsa bile kendini savunma refleksini harekete geçirir ve kişinin suçlamayı kabul etmediği gibi tepkiselleşmesine neden olabilir.
Hâlbuki davranış kişiden sadır olmakla beraber kişiliğin değişmez bir parçası değildir, dolayısıyla davranışa verilen geribildirimler hele de yapıcı ise savunma refleksine yol açmaz ve davranış değişikliğinin sağlanmasında daha faydalıdır. Örneğin geç kaldığı için yalan söyleyen çalışanımıza “Sen ne kadar yalancısın!” demek yerine “Bu durumda yalan söylemek yerine doğruyu tercih etseydin sana karşı daha anlayışlı olabilirdim!” demek daha sonuca yönelik olacaktır.
Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere kişiye geribildirim verirken faydalı olan davranış biçiminin ne olduğunu ve bunun pratik kazanımlarının da neler olacağını belirtmek ikazımızın etkisini güçlendirecektir.
Şunu unutmamalıyız bir insanın karakterini değiştirmek zordur, hatta neredeyse imkânsızdır; ancak o kişinin bir durum karşısında davranış biçimini değiştirmek mümkündür. Dolayısıyla yalan söyleyen birisiyle karşı karşıyaysak onun kişiliğini değiştirmeyi hedeflemek akılcı bir yaklaşım olmaz. Çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Bununla birlikte yukarıda belirttiğimiz gibi davranışa yönelik yapıcı ikazlar ve alınacak tedbirler aracılığıyla kişinin yalan söylemesi azaltılabilir, hatta engellenebilir. Tabi kişinin ilişkilerini yalan olmaksızın da sağlıklı bir şekilde yürütebiliyor olduğunu görmesi yalana bakış açısını değiştirmesinde dolayısıyla kişiliğini düzeltmesi sürecinde ona katkı sağlayacaktır.
Beş adımda yalanı anlamanın yolu
1- Göz hareketlerine odaklanın. Unutmayın, beden ve dil yalan söylese de gözler yalan söylemez.
2- Kişi sorular karşısında sol tarafa bakıyor ise doğru söyleme ihtimali yüksektir. Gözlerin sol tarafa bakması hafızanın tarandığını gösterir.
3- Eğer sorular karşısında gözler sağ tarafa bakıyor ise kişi kurgulama yapıyor demektir. Kurgulama her zaman yalana işaret etmese de dikkatli olmakta fayda var.
4- Görüşme esnasında özellikle kişiyi sıkıştırarak ani sorular sorup göz hareketlerine bakın, göz sağa bakıyor ise yalan ihtimali yüksektir.
5- Gözün bu şüphelendirici hareketlerine, el kol hareketleriyle söylediği sözler arasında zamanlama hatası, yüzünde beliren ifadenin ağız bölgesiyle sınırlı kalması, elleri sımsıkı kapama ya da avuçları aşağı döndürme, anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi verme ve konu değiştirildiğinde rahatlama gibi belirtiler eşlik ediyorsa dikkatli olmakta fayda vardır.

Fatih Reşit Civelekoğlu

.
 
Üst