Beyza
Üye
- Katılım
- 8 Tem 2006
- Mesajlar
- 180
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
"Bir Gönül Sultanı..."
Hayat hikayeleri, bir diğer ifadeyle biyografiler, insan eğitimi açısından önemli kaynaklardan biridir. Çünkü her biri ayrı bir dünya olan insanoğlunun başından geçen olaylar, ibret almasını bilenler için değerli tecrübe kaynaklarıdır. Hele bu hayat hikayeleri vahyin gözetimindeki peygamberlerin ve kendilerini her an Allah’ın murakabesinde hissedebilen, ihsan mertebesinin burçlarında gezinen Allah dostlarının yaşadıklarını ihtiva ediyorsa o zaman çok daha değerlidirler.
Yazımızın ilerleyen bölümlerinde, fani dünya hayatını salih amellerle, faydalı işlerle ve güzel davranışlarla tamamlayıp beka alemine göçen bir mürşid-i kamil’den, Allah’ın sevgili dostlarından biri olduğunu bütün özellikleriyle yansıtan Yahyalı’lı merhum Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin irşad faaliyetlerini yürütürken gösterdiği nezaket ve incelik örneklerinden bahsetmeye çalışacağız. Daha sözün başında tespit ve ifade etmeliyiz ki, böylesi sevgili kulların, bir elmas gibi hangi yönden bakılırsa farklı renk ve güzellikte ışıltılarla parladıkları bir gerçektir. Bu sebeple, anlatacaklarımızın sadece bir tek bakış açısından görülebilenler olduğunu peşinen ifade etmeliyiz.
Merhum Hacı Hasan Efendi Hz.leri 72 yıllık hayatının tamamını insanların manevi eğitimlerine adamış ve bu uğurda adeta fedây-ı can etmişti. Mütevazı evlerinin kapısı, yılın her günü ziyaretçilerine ve sevenlerine açıktı. Çeşitli hastalıklarına rağmen aldığı manevi vazifeyi hakkıyla yerine getirebilmek için nefesinin en son soluğuna dek bu hizmet sevdasını hakkıyla yaşamıştı. Şöyle dua ederdi zaman zaman:
“Yâ Rabbi! Eğer bana ömür verip yaşatacaksan, beni kardeşlerim için yaşat, ihvanıma hizmet edeyim. Yoksa hemen canımı al ki, sana kavuşayım. Yoksa Sen’den dünyanın hiçbir metaını istemiyorum Yâ Rabbi!..”
Değerli okuyucular,
Tasavvuf tarihini inceleyen araştırmacılar, tasavvuf erbabının üzerinde ittifak ettikleri mürşid-i kamil’in özellikleri konusunda şunları zikrederler.
Mürşid-i Kâmil, güzel ahlak sahibidir. Makam ve mevki hırsından uzaktır. Müridlerini miskinliğe ve tenbelliğe sevk etmez. Her türlü elem ve kederi teselli etmek için her ân hazırdır. Her haliyle itidali, ölçülü olmayı tercih ve tavsiye eder. Faydasız ve boş şeylerle vakit geçirmez, bütün zamanını insanların güzel ahlak sahibi olmalarını temin etmeye sarf eder. Yüzü nurani, sözü rabbanidir. Sohbeti, dinleyenleri adeta büyüler. Bulunduğu mahalde aşk, tevhid, sevgi ve kardeşlik hüküm sürer. Şüpheli olan şeylere yaklaşmadığı gibi, takvanın gerektirdiği bütün özelliklere sahiptir. Düşmanlık, kin, garaz vs. kötü huylardan temizlenmiştir. Zarif ve latiftir. İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmaz.
İşte bu tarifteki özelliklerin işaret ettiği üzere, Hacı Hasan Efendi Hz.leri de etrafındaki herkese Allah için sevme-sevilme, O’nun yolunda gayret ve çaba sarf etme ve İslam’ın güzellikleriyle süslenmiş bir hayat yaşama arzusu zerk ederdi. Bir bakıma, şahsında irşad vazifesini bihakkın yerine getirebilmenin en müstesna örneğini verirken, manevi evlatlarından ve Hak yolunun yolcularından da bu konuda teslimiyet beklerdi. Şu anlamlı uyarısına kulak verelim:
“Yabani ağaçlar nasıl aşılanmadan güzel meyve vermezlerse, insanlar da bir terbiyecinin, bir mürşidin eline düşmeden olgunlaşamazlar.”
Ayrıca, insanın safiyet kazanabilmesi için üzümü örnek verir, çekirdekli üzümün pekmez haline gelebilmesi için birçok merhaleye sabretmesi gerektiğine dikkat çekerdi.
Merhum Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin sohbetlerini tahlil ettiğimizde, üzerinde en çok durduğu konulardan birinin kalb tasfiyesi olduğunu görmekteyiz. “O gün mal da evlatlar da fayda vermez. Fayda verecek olan sadece kalb-i selim’dir” ayetine konu olan kalb-i selim’i, “günah işleme arzusundan ve kötü huylardan arınmış, Allah’ı zikirle hayat bulmuş bir kalb” olarak niteler, böylesi bir kalbe sahip olmanın yollarını ise şu kayıtlara bağlardı:
1. Salih kimselerle birlikte oturup kalkmak.
2. Seher vakitlerinde Allah Teala’ya tevbe ve istiğfar ile yakarmak.
3. Namazları gereği gibi kılmak.
4. Az yemek-az içmek ve mideyi fazla doldurmamak
5. Kur’an okumaya devam etmek.
Tasavvufta en önemli konulardan biri olan “Duyguların Eğitimi” hususunda önemli yeri olan, Kur’an kıraati, şiir, musıki ve güzel sanatlarla meşguliyet konularında dikkat çekici hususiyetlere sahip olan Hacı Hasan Efendi Hz.Ieri, evlatlarının manevi eğitimleri hususunda bu unsurlardan istifade etmiştir. Kendisi de bir müddet hat sanatıyla meşgul olmuş, şiirler yazmış, sohbetlerinde bunları aşkla okumuş ve huzurunda okunan ilahilere bizzat eşlik ederek, dinin duygu boyutuna gereken değeri vermiştir.
Kalb eğitimini konu alan ve kendilerinin de zaman zaman okuduğu bir beyti buraya aktarmak istiyorum.
Sür çıkar ağyarı dilden tâ tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya, hâne ma’mur olmadan
Tasavvufî Eğitimde önemli bir yer tutan “Muhataba Göre Eğitim” özelliğini Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin irşad anlayışında da gözlemek mümkündür. Özellikle O’nun, kendisini ziyarete gelenlerin halet-i ruhiyelerini çok iyi bir şekilde tahlil ederek, bu doğrultuda sohbet etmesi dikkati çeken bir husustur. “İnsanlara bulundukları duruma göre muamele ediniz” ve “İnsanlara anlayabilecekleri ölçüde konuşunuz” hadislerini kendisine rehber edinen Hacı Hasan Efendi Hz.leri, misafirlerinden alim olanlara, ilimlerinden dolayı ilgi ve alaka gösterirdi. Hayır hasenat sahibi varlıklı insanlara, hem gıyabında dua eder, hem de ölçülü bir şekilde iltifat ederek teşviklerde bulunurdu. Aşk ve muhabbetten başka varlığı bulunmayanlara ise, malını, vaktini, emeğini kısacası her şeyini feda ederdi. Onun ilme hürmeti, zengin insanlar karşısındaki vakur, fakat onların ihtiyacı olan manevi destek sağlayan hali ve diğer tüm sevenlerine karşı bir muhabbet ırmağı halini alan ilgi ve alakası, kısa zamanda insanların topluca O’na karşı hürmet ve muhabbetine vesile olmuştu.
Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin, muhataba göre eğitim metoduna verdiği ehemmiyetin örneğini askere gidecek olan evlatlarına karşı tutumunda görmek mümkündür. Şöyle ki, askerlik şartlarında günlük evrad ve ezkar yapılması, evlatları için bir sıkıntı meydana getirmesin düşüncesiyle Hacı Hasan Efendi Hz.leri, askerlik döneminde evlatlarının dersini belirgin bir şekilde azaltarak hem ona kolaylık sağlar, hem de dersi tamamen terk etme gibi büyük bir eksikliğin önüne geçmiş olurdu. “Amellerin en makbulü az da olsa devamlı olanıdır” hadisini, Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin bu davranışıyla birlikte ele aldığımızda, O’nun “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” hadisinin canlı bir örneği olduğu tüllenirdi gözlerimizde...
Hanımların manevi eğitimlerinde de aynı yolu takib eden Hacı Hasan Efendi Hz.leri, günlük ev meşguliyetleri, çocukların bakımı gibi önemli mesuliyetleri bulunan hanımların derslerini tayinde de son derece hassasiyet gösterirdi. Onlara, sayı olarak daha az miktarda zikir ve evrad telkin ettiği müşahede edilmiştir. Bu davranışıyla Hacı Hasan Efendi Hz.leri, insanlara tatbiki mümkün olan telkinlerde bulunmakta ve evlatlarını bulundukları şartlar içinde yetiştirmekteydi.
Allah dostlarından nice farklı yansımaların olduğundan bahsetmiştik hatırlarsanız. Onların sadece dışa güzelliğine bile hayran kalmamak ne mümkün! Biz sadece bir yönlerine, irşad ederken gösterdikleri inceliklere temas etmeye çalıştık Sözlerimi, sık sık okudukları,
Bu gülistan bahçesinde gerçi yüz bin gül biter
Bu gülistandan haber vermeye bir tek gül yeter.
Beytiyle tamamlarken bir gönül dostunun şu tespitini de siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum:
“Sanma ki, Ehl-i dil olanlar gitti, aşk şehri sahipsiz kaldı. Şems-i Tebrizî gibi mürşidler her zaman vardır. Ama Mevlana gibi müridi bulmak mes’ele!”
Sağlıcakla kalınız efendim
Yazımızın ilerleyen bölümlerinde, fani dünya hayatını salih amellerle, faydalı işlerle ve güzel davranışlarla tamamlayıp beka alemine göçen bir mürşid-i kamil’den, Allah’ın sevgili dostlarından biri olduğunu bütün özellikleriyle yansıtan Yahyalı’lı merhum Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin irşad faaliyetlerini yürütürken gösterdiği nezaket ve incelik örneklerinden bahsetmeye çalışacağız. Daha sözün başında tespit ve ifade etmeliyiz ki, böylesi sevgili kulların, bir elmas gibi hangi yönden bakılırsa farklı renk ve güzellikte ışıltılarla parladıkları bir gerçektir. Bu sebeple, anlatacaklarımızın sadece bir tek bakış açısından görülebilenler olduğunu peşinen ifade etmeliyiz.
Merhum Hacı Hasan Efendi Hz.leri 72 yıllık hayatının tamamını insanların manevi eğitimlerine adamış ve bu uğurda adeta fedây-ı can etmişti. Mütevazı evlerinin kapısı, yılın her günü ziyaretçilerine ve sevenlerine açıktı. Çeşitli hastalıklarına rağmen aldığı manevi vazifeyi hakkıyla yerine getirebilmek için nefesinin en son soluğuna dek bu hizmet sevdasını hakkıyla yaşamıştı. Şöyle dua ederdi zaman zaman:
“Yâ Rabbi! Eğer bana ömür verip yaşatacaksan, beni kardeşlerim için yaşat, ihvanıma hizmet edeyim. Yoksa hemen canımı al ki, sana kavuşayım. Yoksa Sen’den dünyanın hiçbir metaını istemiyorum Yâ Rabbi!..”
Değerli okuyucular,
Tasavvuf tarihini inceleyen araştırmacılar, tasavvuf erbabının üzerinde ittifak ettikleri mürşid-i kamil’in özellikleri konusunda şunları zikrederler.
Mürşid-i Kâmil, güzel ahlak sahibidir. Makam ve mevki hırsından uzaktır. Müridlerini miskinliğe ve tenbelliğe sevk etmez. Her türlü elem ve kederi teselli etmek için her ân hazırdır. Her haliyle itidali, ölçülü olmayı tercih ve tavsiye eder. Faydasız ve boş şeylerle vakit geçirmez, bütün zamanını insanların güzel ahlak sahibi olmalarını temin etmeye sarf eder. Yüzü nurani, sözü rabbanidir. Sohbeti, dinleyenleri adeta büyüler. Bulunduğu mahalde aşk, tevhid, sevgi ve kardeşlik hüküm sürer. Şüpheli olan şeylere yaklaşmadığı gibi, takvanın gerektirdiği bütün özelliklere sahiptir. Düşmanlık, kin, garaz vs. kötü huylardan temizlenmiştir. Zarif ve latiftir. İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmaz.
İşte bu tarifteki özelliklerin işaret ettiği üzere, Hacı Hasan Efendi Hz.leri de etrafındaki herkese Allah için sevme-sevilme, O’nun yolunda gayret ve çaba sarf etme ve İslam’ın güzellikleriyle süslenmiş bir hayat yaşama arzusu zerk ederdi. Bir bakıma, şahsında irşad vazifesini bihakkın yerine getirebilmenin en müstesna örneğini verirken, manevi evlatlarından ve Hak yolunun yolcularından da bu konuda teslimiyet beklerdi. Şu anlamlı uyarısına kulak verelim:
“Yabani ağaçlar nasıl aşılanmadan güzel meyve vermezlerse, insanlar da bir terbiyecinin, bir mürşidin eline düşmeden olgunlaşamazlar.”
Ayrıca, insanın safiyet kazanabilmesi için üzümü örnek verir, çekirdekli üzümün pekmez haline gelebilmesi için birçok merhaleye sabretmesi gerektiğine dikkat çekerdi.
Merhum Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin sohbetlerini tahlil ettiğimizde, üzerinde en çok durduğu konulardan birinin kalb tasfiyesi olduğunu görmekteyiz. “O gün mal da evlatlar da fayda vermez. Fayda verecek olan sadece kalb-i selim’dir” ayetine konu olan kalb-i selim’i, “günah işleme arzusundan ve kötü huylardan arınmış, Allah’ı zikirle hayat bulmuş bir kalb” olarak niteler, böylesi bir kalbe sahip olmanın yollarını ise şu kayıtlara bağlardı:
1. Salih kimselerle birlikte oturup kalkmak.
2. Seher vakitlerinde Allah Teala’ya tevbe ve istiğfar ile yakarmak.
3. Namazları gereği gibi kılmak.
4. Az yemek-az içmek ve mideyi fazla doldurmamak
5. Kur’an okumaya devam etmek.
Tasavvufta en önemli konulardan biri olan “Duyguların Eğitimi” hususunda önemli yeri olan, Kur’an kıraati, şiir, musıki ve güzel sanatlarla meşguliyet konularında dikkat çekici hususiyetlere sahip olan Hacı Hasan Efendi Hz.Ieri, evlatlarının manevi eğitimleri hususunda bu unsurlardan istifade etmiştir. Kendisi de bir müddet hat sanatıyla meşgul olmuş, şiirler yazmış, sohbetlerinde bunları aşkla okumuş ve huzurunda okunan ilahilere bizzat eşlik ederek, dinin duygu boyutuna gereken değeri vermiştir.
Kalb eğitimini konu alan ve kendilerinin de zaman zaman okuduğu bir beyti buraya aktarmak istiyorum.
Sür çıkar ağyarı dilden tâ tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya, hâne ma’mur olmadan
Tasavvufî Eğitimde önemli bir yer tutan “Muhataba Göre Eğitim” özelliğini Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin irşad anlayışında da gözlemek mümkündür. Özellikle O’nun, kendisini ziyarete gelenlerin halet-i ruhiyelerini çok iyi bir şekilde tahlil ederek, bu doğrultuda sohbet etmesi dikkati çeken bir husustur. “İnsanlara bulundukları duruma göre muamele ediniz” ve “İnsanlara anlayabilecekleri ölçüde konuşunuz” hadislerini kendisine rehber edinen Hacı Hasan Efendi Hz.leri, misafirlerinden alim olanlara, ilimlerinden dolayı ilgi ve alaka gösterirdi. Hayır hasenat sahibi varlıklı insanlara, hem gıyabında dua eder, hem de ölçülü bir şekilde iltifat ederek teşviklerde bulunurdu. Aşk ve muhabbetten başka varlığı bulunmayanlara ise, malını, vaktini, emeğini kısacası her şeyini feda ederdi. Onun ilme hürmeti, zengin insanlar karşısındaki vakur, fakat onların ihtiyacı olan manevi destek sağlayan hali ve diğer tüm sevenlerine karşı bir muhabbet ırmağı halini alan ilgi ve alakası, kısa zamanda insanların topluca O’na karşı hürmet ve muhabbetine vesile olmuştu.
Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin, muhataba göre eğitim metoduna verdiği ehemmiyetin örneğini askere gidecek olan evlatlarına karşı tutumunda görmek mümkündür. Şöyle ki, askerlik şartlarında günlük evrad ve ezkar yapılması, evlatları için bir sıkıntı meydana getirmesin düşüncesiyle Hacı Hasan Efendi Hz.leri, askerlik döneminde evlatlarının dersini belirgin bir şekilde azaltarak hem ona kolaylık sağlar, hem de dersi tamamen terk etme gibi büyük bir eksikliğin önüne geçmiş olurdu. “Amellerin en makbulü az da olsa devamlı olanıdır” hadisini, Hacı Hasan Efendi Hz.lerinin bu davranışıyla birlikte ele aldığımızda, O’nun “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” hadisinin canlı bir örneği olduğu tüllenirdi gözlerimizde...
Hanımların manevi eğitimlerinde de aynı yolu takib eden Hacı Hasan Efendi Hz.leri, günlük ev meşguliyetleri, çocukların bakımı gibi önemli mesuliyetleri bulunan hanımların derslerini tayinde de son derece hassasiyet gösterirdi. Onlara, sayı olarak daha az miktarda zikir ve evrad telkin ettiği müşahede edilmiştir. Bu davranışıyla Hacı Hasan Efendi Hz.leri, insanlara tatbiki mümkün olan telkinlerde bulunmakta ve evlatlarını bulundukları şartlar içinde yetiştirmekteydi.
Allah dostlarından nice farklı yansımaların olduğundan bahsetmiştik hatırlarsanız. Onların sadece dışa güzelliğine bile hayran kalmamak ne mümkün! Biz sadece bir yönlerine, irşad ederken gösterdikleri inceliklere temas etmeye çalıştık Sözlerimi, sık sık okudukları,
Bu gülistan bahçesinde gerçi yüz bin gül biter
Bu gülistandan haber vermeye bir tek gül yeter.
Beytiyle tamamlarken bir gönül dostunun şu tespitini de siz değerli okuyucularımla paylaşmak istiyorum:
“Sanma ki, Ehl-i dil olanlar gitti, aşk şehri sahipsiz kaldı. Şems-i Tebrizî gibi mürşidler her zaman vardır. Ama Mevlana gibi müridi bulmak mes’ele!”
Sağlıcakla kalınız efendim