Yahyalılı Hacı Hasan Efendi

mostar

Profesör
Katılım
6 Ara 2009
Mesajlar
1,011
Tepkime puanı
244
Puanları
0


Son asrın büyük âlimlerindendi!
27 Ocak 2011 - 18:43:58

Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’yi kıymetli evlatları Ali Ramazan Dinç Hocaefendi anlatıyor…

27 Ocak 1984’te Hakk’a yürüyen büyük irşad ehli Yahyayılı Hacı Hasan Efendi 27. sene-i devriyesinde sevenlerinin yüreklerinde bir kere daha coşkuyla ağırlandı. ‘Bitmez güzelin vasfı ağaçlar kalem olsa’ sözü bütün Allah dostları için çok manalı. Onların en seçkinlerinden biri; Yahyalılı Hacı Hasan Efendi’yi, kıymetli evlatları Ali Ramazan Dinç Hocaefendi anlatmış. Biz de okuyucularımızla paylaşıyoruz…


Nazik Bir Velî: Yahyalılı Hacı Hasan Efendi

Denize dalan, nasıl denizden çıkmak istemezse, onun şefkat deryasına dalan da bu deryadan çıkmak istemezdi çünkü sözlerinden kalbine inci mercan yağardı. Derin gam ve kedere müptela olan, şad ü handan olarak kalkar, ettiği suç ve günaha tövbe ederdi. Daima hürmet duygusuyla ondan bahsederdi.

Anlayışı keskin ve görüşü isabetli idi. Cahilin cehaletini hoş karşılar, ona anlayacağı dilden konuşurdu. Âlimlere saygı ve sevgi duyar, ilmi izahlarla eksiklerini tamamlardı. Çocuklara çocukça, yetişkinlere de haline göre nasihat ederdi. Bu sebeple onu sevmeyen yoktu. Yüzündeki tebessüm yapmacık değil tabii idi. Halindeki bu letafetle rahatsızlığı pek hissedilmezdi.

İnsan her aradığını bulurdu bu dükkândan. Allah Teala'nın hazinesi, arşı ve mekânı olunca; elbette zengin olur bu mağaza. Kimin parası, merakı ve arzusu varsa ihtiyacını karşılayıp çıkardı bu alış-veriş merkezinden. Cebine maddeler halinde yazdığı notların bir bir cevaplandığını söyleyenler pek çoktu. Asistanlık tezinin hülasasını öğrenenler de vardı bu mektepten, kıraatini düzelten hafızlar, fetvalarını sahih hale getiren müftüler, parasını pulunu sefihlere harcamaktan kurt ulan zenginler de vardı bu ocakta. Aile hayatını mesut hale getiren, çocuklarını ıslah edip mutlu gününü gören babalar, insanlarla geçimi öğrenen, kavga ve gürültüden nefret eden kimseler de mevcuttu bu yuvada. Sulha memurdu. Kavga için gelmedik diyen Yunus'un esintileri vardı bu mahallede. Kibir ve gururdan uzak, davi için bu âleme gelmediğini bilen Taptuğun yavruları sakindi bu ülkede. Suları çağlayan, yeşilliği bol, rengârenk kokular saçan çiçeklerle, cıvıl cıvıl öten kuşlarla doluydu bu vatan. İklimi sanki Medine'nin iklimi, tabiatı Mekke'nin tabiatı, güzelliği Kuds-i Şerif'in güzelliğini andırıyordu bu toprak. Havası, konumu ve toprağı da verimli olunca, çok insan-ı kâmil yetişiyordu bu ülke. Ebrar, muttaki, mukarreb kullar mezun oluyordu bu okuldan. Dersleri, Mevla'yı görür gibi taat kılmaktı bu öğrencilerin. İşe başlama saatleri seher; sermayeleri ilim, irfan; azıkları takva; rızkları helal; giyim-kuşamları temiz; dertleri ahiret; emelleri Hak Teala'ya vuslattı bu talebelerin. Hocaları icazetli, gayretli ve himmetli idi.

Yirmi dört saat durmadan çalışan bir fabrika gibiydi. Geceleri secde ve kıyamlarda geçerken, gündüzleri insanlara huzur ve saadet bahşederdi. İşçileri madden ve manen sağlıklı, şen ve neşeliydi. Görüldüğü zaman Allah Teala’yı hatırlatan bu insanlar, Müslüman, mümin, âbid, sadık, sabırlı, mütevazı, infak eden, oruç tutan, iffetli, zikreden kimselerdi.

Kimliklerindeki bilgiler pek çoktu. Sabır ve sebat, cihad ve Allah korkusu yüzlerinden okunurdu. Seherde gözyaşıyla seccadeleri ıslak, her işte niyetlerinin düzgünlüğüyle mümtaz, dilleri zikir, istiğfar, tevhid ve salât ü selamla nemli, lisan, kalb ve halleri müstakim, belalara tahammüllü, ibadete azimli, günahtan kaçan sabırlı erkek ve kadınlardı. Karşılaştıkları insanlara Hak Teala’dan korkan, O'na yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde Rahman'dan korkan ve Allah Teala’ya dönen kalb sahibi kimseler olduklarını bildiren bir emare vardı.

Ashab-ı Kiram'ın birbirleriyle karşılaştıklarında, okumadan ayrılmadıkları El - Asr suresini hem okur hem de yaşarlardı. ‘Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı öğütleyenler müstesnadır.’

Onları en güzel tanımlayan Rabbimiz Teala’dır. Beyine suresi 8 ve 9. ayetlerde iman edip salih amel işleyenlerin durumu şöyle açıklanır: ’İman edip, salih ameller işleyenlere gelince, halkın en hayırlısı onlardır. Onların Rableri katındaki mükâfatları, altından ırmaklar akan, içinde devamlı olarak kalacakları Adn cennetleridir. Allah Teala kendilerinden hoşnut olmuş, onlar da Allah Teala’dan hoşnut olmuşlardır. Bu söylenenler hep Rabbinden korkan, O'na saygı gösterenler içindir.’

Habib-i Kibriya (s.a.v.), onları ‘ülfet eden ve ülfet olunan kimseler’ olarak haber verir. Bununla birlikte birçok şekilde onları tasvir eder: ‘Onlar adeta sevgi membaıdır; insanlar üzerinde yük ve ağırlıkları azdır; yâr olurlar ama bâr ve yük olmazlar; vakarlı ve işleri kolaydır; gönülleri huzurla dolu kimselerdir; Mümin-i Kamil olanlar Allah Teala katında bazı meleklerden efdaldir’.

Şu kış günlerinde sobamızı yakıp onların muhabbetleriyle ısınalım. Bizi kılavuzladıkları Allah Teala ve Resul-i Ekrem (s.a.v.)’in aşkıyla serinleyelim sıcak yaz günlerinde. Yarın mahşerde de birbirlerimizi Allah Teala için sevmek suretiyle Livâül Hamd sancağı altında gölgelenelim. Kâbe’nin karşısında, ‘Cenâb-ı Hak bana tırnak ucu kadar şefaat izni verse, hiç bir evladımı ateşe göndermem’ müjdesine layık bahtiyarlardan olma temenni ve dualarıyla esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü.


Ali Ramazan Dinç Hocaefendi

 

HaZiRuN

Revizyonda
Katılım
15 Ara 2010
Mesajlar
2,591
Tepkime puanı
354
Puanları
0
Hak şefaatlerine nail eylesin...
 
Üst