Wolfgang Amadeus Mozart : Symphony No. 40 in G Minor,

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Wolfgang Amadeus Mozart : Symphony No. 40 in G Minor, K 550 - Molto allegro

 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Görüldüğü gibi bu kültürü çok ali olan bey, önce şarkılarla işe başladı; sonra Mo-zart'lara, Mo-zurt'lara kadar geldi!..Şimdi sırada Bethoven'in eşek anırması üvertürleri olabilir !
invanforumun müslüman yönetimi, böyle üyelerin kıymetini çok iyi değerlendirmelidir!
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Hey koçum hey !
İstanbullu ihvana bakın!
Kiminle nazire yapıyor ?
Bunların içlerinin boş, bom-boş olduğunu bu şekilde artık görün ve bilin diyoruz !
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0

Müziği sevmeyen ,dinlemeyen kişi Kesinlikle BOŞ değildir.
DOLUDUR..!!!

DOLU DOLU , BİR ODUNDUR.
 

efonaltı

Kısıtlı Erişim
Katılım
13 May 2015
Mesajlar
703
Tepkime puanı
18
Puanları
0
Yaş
44
Konum
almanya
çok güzel bir beste .....fakat bestekarı sefilikler içinde veremden öldü gitti.

müziği sevmeyen insan ancak mhp veya chp lidir.

müzik duygu ister ruh ister..
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
çok güzel bir beste .....fakat bestekarı sefilikler içinde veremden öldü gitti.

müziği sevmeyen insan ancak mhp veya chp lidir.

müzik duygu ister ruh ister..


Bence tam tersi,,

Müziği sevmeyenler, haramdır diyenlerdir ki...
Bu odunların nerdeyse tamamı AKP lidir...:D
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Bu SALiM nick'li vatandaş, bize altıncı hissimizin hatırlattığına göre galiba forumda yediği çiziği sürekli olanlardan şu meşhur Türk Han'ının kendisi olsa gerektir diye bir zehabda bulunuyor !.
Yanılıp-yanılmadığımız ancak @Erdem çözebilir diye düşünüyorum..
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Bu SALiM nick'li vatandaş, bize altıncı hissimizin hatırlattığına göre galiba forumda yediği çiziği sürekli olanlardan şu meşhur Türk Han'ının kendisi olsa gerektir diye bir zehabda bulunuyor !.
Yanılıp-yanılmadığımız ancak @Erdem çözebilir diye düşünüyorum..



Ne o oduncu başı..

Laf yetiştiremeyince jurnalciliğe mi başladınız..
Belki böyle başa çıkabilirsiniz..Ha öylemi..?

Müzik HARAM MI DEĞİL Mİ..?? Bi söyleyiversen..!!!
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Domuz etinin haram olması bütün etlerin haramlığına delil teşkil etmez. Çünkü haram oluşu etinden değil, bilakis domuz oluşundandır.. Tıpkı burada olduğu gibi haram olan müziğin kendisi değil, bilakis niteliğidir. Yani hizmet ettiği gaye.. Nicelik üzerinden nitelğe gidilmez.. Nicelik ve Nitelik kavramlarının ne üdüğünü yıllardır yazıyoruz burada kimse okumuyor mu yahu?

Birkaç örnek: Toprak bizim niceliğimiz, can ise niteliğimizdir. Nitelik gidince nicelik ortada kalır, aslına döner.. Tıpkı demirden pense yaparız. Adına pense deriz. Demire bir nitelik katıp özel bir isim yapmış olduk. Adem'e bütün isimlerin öğretilmesini böyle anlayın. Sonra o pense kırıldığı zaman niteliği ortadan kalkar. Niceliğine geri dönmüş olur.. Mana, mana, mana, her şey, her yer mananın raksiyle bir senfoni deryasıdır bu alemde.. Haram, bu senfoninin içinde gezen ilahi düstur. Sabit bir yerde hep durmaz. Muhatabı olan insan niteliği ile diyalektik içindedir. O bile sabit değildir.. Kelimelerle anlatamıyorum arkadaşlar. Yetmiyor işte. Çünkü kelimeler, her tarafından ters anlaşılmaya müsait.. Tevhid perspektifi bu noktada en lazım olan şey.. O yoksa hiçbir şey yok..

Mesela siz arkadaşlar dua ederken bu duayı kabul edecek olanı nerede tasavvur ediyorsunuz? Vahdet-i Vücutu anlayın.. Duanın kabulü ve fışkıracağı kaynak, her zerrenin içinin, içinin, içinin içinde... bu içte bütün zerrelerin birbiriyle olan ilintisinden gelen bir şey... Hepisi tek olanda, tek olan hepisinde... Parçası yok onun.. Bir şeyin parçası olması için o şeyden koparacağın şeyi, o şeyin olmadığı bir mekana taşıman gerekir.. Var mıdır öyle bir yer? Ne mümkün.. Dolayısıyla vahdet-i vücutta Allah'ın parçası yoktur. Bize göre bir parça vardır. Bu parça varlığın parçası değildir. Bizim, nefsimizin aldanmışlığı ile ayrı sandığı ve sandığı yalanın perçasıdır..

Nefsin yalanı nedir? Külli iradeden ayrılan cüzzi iradenin kendi ilahlık sahası diyelim biz buna.. Kendi paradigmalarını oluşturduğu platform. Cüzzi irade bu işte.. Sual bu platformdan olacaktır.. Yalan demiştik. Yalanı ispatlayalım inşallah: Bakın, matematikte Allah 0 ve 1'i yaratmış. Bu onun külli iradesinden. Cüzzi irademiz bu iki niteliği alıp ne yapıyor? 2, 3, 4, 5, 6, ..... diye sonsuza giden yalan nicelikler uyduruyor. Oysa 2= aynı adetin tekrarı.. Cüzzi irademiz kısıtlı olduğu için 2 tane bire özel bir isim takmış. Bu özeli bir kalıbın içine koyup İKİ demiş.. Temel hep kesrette ki vahdettir.. Mesela miting meydanına 1 milyon kişi gelmiş denince duyan kişi ABOOOVV diyor. Niye? Çünkü iradesinde onu birçok 1'le algılıyor.. Niye 1'le algılıyor? Çünkü matematiğin tek hakikati 1'dir... 0 ise o hakikatin üzerine bina edileceği yalan platformudur. Hiçliktir yani.. Omayan zemin üzerinde zahire gelen varlık.. Her şey varla yoktan gider. Bilgisayarlar bile tekle hiçin senfonisi üzerinden işletir sistemini.. Zahire gelen tecelliden devşirdiği hakikat kırıntılarını taklit ediyor bilim.. Avrupa, akıl üzerinden tasavvufun niteliğini kavramış ve işletiyor.. Biz ise verilen sermayeyi inkardan gidiyoruz. Allah'ın bizi Avrupa'ya köle etmesinin hikmeti budur.. Senin şeriat diye dava edindiğin şey, eğer senin istikametini hakikate doğru yönlendirmiyorsa o zaman güttüğün dava kuru lakırtıdır.. Bunu anla.. Şeriatsiz olmaz elbet.. Fakat ne için şeriat? Şeriati yaşamış olmak için şeriat yaşanmaz. Allah için yaşanır.. Sırtın hakikate dönükse çamaşır makinesi gibi tekrardan başka bir nitelik taşımaz amellerin.. Onu idrak et..

Müziğe haram dersin elbet. Fakat bu, senin haram demenle haram olur mu? Evet, kendi cüzzi irade platformunda ilahlık icraatınla kendi kendine bir hüküm vermiş olursun o kadar.. Allah'ın haram etmediğini haram etmekle kendine yaparsın, başka hiçbir şey olmaz..

Bu anlattıklarımı, anlamayı zûl sayan idraklerin ''saçmalamışsın'' diyerek kolay yolu seçeceklerini biliyorum. Çamaşır makinesinden başka bir tur beklenmez.. Zira dünü, bugününe; bugünü ise yarınına denktir.. Alıştık artık.. Öyle ya! Niye anlamaya çalışsın ki? Onun hakikat diye bir derdi yok zaten. Sırtının hakikate dönük olmsı budur işte. Allah niye gizlemiş kendisini diye sorsan, o sana ''bana ne yaa'' der geçer.. Unutmayın!!! Gizlenene en büyük küfür, onu aramamaktır..!!!!!!!!! Nübüvvet gelmeden önce Resulullah'ın aylarca, belki yıllarca Hira mağarasında çektiği buhran nedir? Neyi aradı? Hangi bilinmezin peşinde koştu? Hira mağarasında herhalde çay demleyip keyif yapmıyordu, hee?
 

SALİM

Kısıtlı Erişim
Katılım
12 Haz 2015
Mesajlar
309
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Domuz etinin haram olması bütün etlerin haramlığına delil teşkil etmez. Çünkü haram oluşu etinden değil, bilakis domuz oluşundandır.. Tıpkı burada olduğu gibi haram olan müziğin kendisi değil, bilakis niteliğidir. Yani hizmet ettiği gaye.. Nicelik üzerinden nitelğe gidilmez.. Nicelik ve Nitelik kavramlarının ne üdüğünü yıllardır yazıyoruz burada kimse okumuyor mu yahu?

Birkaç örnek: Toprak bizim niceliğimiz, can ise niteliğimizdir. Nitelik gidince nicelik ortada kalır, aslına döner.. Tıpkı demirden pense yaparız. Adına pense deriz. Demire bir nitelik katıp özel bir isim yapmış olduk. Adem'e bütün isimlerin öğretilmesini böyle anlayın. Sonra o pense kırıldığı zaman niteliği ortadan kalkar. Niceliğine geri dönmüş olur.. Mana, mana, mana, her şey, her yer mananın raksiyle bir senfoni deryasıdır bu alemde.. Haram, bu senfoninin içinde gezen ilahi düstur. Sabit bir yerde hep durmaz. Muhatabı olan insan niteliği ile diyalektik içindedir. O bile sabit değildir.. Kelimelerle anlatamıyorum arkadaşlar. Yetmiyor işte. Çünkü kelimeler, her tarafından ters anlaşılmaya müsait.. Tevhid perspektifi bu noktada en lazım olan şey.. O yoksa hiçbir şey yok..

Mesela siz arkadaşlar dua ederken bu duayı kabul edecek olanı nerede tasavvur ediyorsunuz? Vahdet-i Vücutu anlayın.. Duanın kabulü ve fışkıracağı kaynak, her zerrenin içinin, içinin, içinin içinde... bu içte bütün zerrelerin birbiriyle olan ilintisinden gelen bir şey... Hepisi tek olanda, tek olan hepisinde... Parçası yok onun.. Bir şeyin parçası olması için o şeyden koparacağın şeyi, o şeyin olmadığı bir mekana taşıman gerekir.. Var mıdır öyle bir yer? Ne mümkün.. Dolayısıyla vahdet-i vücutta Allah'ın parçası yoktur. Bize göre bir parça vardır. Bu parça varlığın parçası değildir. Bizim, nefsimizin aldanmışlığı ile ayrı sandığı ve sandığı yalanın perçasıdır..

Nefsin yalanı nedir? Külli iradeden ayrılan cüzzi iradenin kendi ilahlık sahası diyelim biz buna.. Kendi paradigmalarını oluşturduğu platform. Cüzzi irade bu işte.. Sual bu platformdan olacaktır.. Yalan demiştik. Yalanı ispatlayalım inşallah: Bakın, matematikte Allah 0 ve 1'i yaratmış. Bu onun külli iradesinden. Cüzzi irademiz bu iki niteliği alıp ne yapıyor? 2, 3, 4, 5, 6, ..... diye sonsuza giden yalan nicelikler uyduruyor. Oysa 2= aynı adetin tekrarı.. Cüzzi irademiz kısıtlı olduğu için 2 tane bire özel bir isim takmış. Bu özeli bir kalıbın içine koyup İKİ demiş.. Temel hep kesrette ki vahdettir.. Mesela miting meydanına 1 milyon kişi gelmiş denince duyan kişi ABOOOVV diyor. Niye? Çünkü iradesinde onu birçok 1'le algılıyor.. Niye 1'le algılıyor? Çünkü matematiğin tek hakikati 1'dir... 0 ise o hakikatin üzerine bina edileceği yalan platformudur. Hiçliktir yani.. Omayan zemin üzerinde zahire gelen varlık.. Her şey varla yoktan gider. Bilgisayarlar bile tekle hiçin senfonisi üzerinden işletir sistemini.. Zahire gelen tecelliden devşirdiği hakikat kırıntılarını taklit ediyor bilim.. Avrupa, akıl üzerinden tasavvufun niteliğini kavramış ve işletiyor.. Biz ise verilen sermayeyi inkardan gidiyoruz. Allah'ın bizi Avrupa'ya köle etmesinin hikmeti budur.. Senin şeriat diye dava edindiğin şey, eğer senin istikametini hakikate doğru yönlendirmiyorsa o zaman güttüğün dava kuru lakırtıdır.. Bunu anla.. Şeriatsiz olmaz elbet.. Fakat ne için şeriat? Şeriati yaşamış olmak için şeriat yaşanmaz. Allah için yaşanır.. Sırtın hakikate dönükse çamaşır makinesi gibi tekrardan başka bir nitelik taşımaz amellerin.. Onu idrak et..

Müziğe haram dersin elbet. Fakat bu, senin haram demenle haram olur mu? Evet, kendi cüzzi irade platformunda ilahlık icraatınla kendi kendine bir hüküm vermiş olursun o kadar.. Allah'ın haram etmediğini haram etmekle kendine yaparsın, başka hiçbir şey olmaz..

Bu anlattıklarımı, anlamayı zûl sayan idraklerin ''saçmalamışsın'' diyerek kolay yolu seçeceklerini biliyorum. Çamaşır makinesinden başka bir tur beklenmez.. Zira dünü, bugününe; bugünü ise yarınına denktir.. Alıştık artık.. Öyle ya! Niye anlamaya çalışsın ki? Onun hakikat diye bir derdi yok zaten. Sırtının hakikate dönük olmsı budur işte. Allah niye gizlemiş kendisini diye sorsan, o sana ''bana ne yaa'' der geçer.. Unutmayın!!! Gizlenene en büyük küfür, onu aramamaktır..!!!!!!!!! Nübüvvet gelmeden önce Resulullah'ın aylarca, belki yıllarca Hira mağarasında çektiği buhran nedir? Neyi aradı? Hangi bilinmezin peşinde koştu? Hira mağarasında herhalde çay demleyip keyif yapmıyordu, hee?






Müziğe haram dersin elbet. Fakat bu, senin haram demenle haram olur mu? Evet, kendi cüzzi irade platformunda ilahlık icraatınla kendi kendine bir hüküm vermiş olursun o kadar.. Allah'ın haram etmediğini haram etmekle kendine yaparsın, başka hiçbir şey olmaz..
:clap2:


TEŞEKKÜRLER....
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ

Ne o oduncu başı..
Laf yetiştiremeyince jurnalciliğe mi başladınız..
Belki böyle başa çıkabilirsiniz..Ha öylemi..?
Müzik HARAM MI DEĞİL Mİ..?? Bi söyleyiversen..!!!

Gördüğünüz gibi, bu üslûp, hiç yabancı değil, değil mi arkadaşlar !
CENGİZHAN' a bu şekilde foruma tekrar girmeyi aramızda yakıştıramayan var mıI?

Not:
Zavallı
DostunDostu !
Kendisini alkışlayıp-teşekkür edecek bula-bula kimi buldu ?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Müziğe haram dersin elbet. Fakat bu, senin haram demenle haram olur mu? Evet, kendi cüzzi irade platformunda ilahlık icraatınla kendi kendine bir hüküm vermiş olursun o kadar.. Allah'ın haram etmediğini haram etmekle kendine yaparsın, başka hiçbir şey olmaz..


Eğer bu müzik konusu hakkında "din ne diyor" veya dini hüküm nasıldırın sorusuna cevap arıyorsanız, mezhep imamınızın içtihadını nakletmek zorundasınız ...Yok eğer, mezhep falan tanımıyorsanız o zaman tüm mezhep tanımayanların işkembelerinden bir sürü yorum ve görüş ortaya çıkar ! Böyle bir durum da dinle alay etmek gibi bir durumdur. Dinle alay edenlerin de dinden nasipleri yoktur. yazdıklarınızı ve yazılanları bu ölçüye göre değerlendiriniz. Olay bu kadar basit...
 

Kadir Razlık

Kısıtlı Erişim
Katılım
20 Ağu 2014
Mesajlar
2,280
Tepkime puanı
35
Puanları
0
Konum
manisa
Domuz etinin haram olması bütün etlerin haramlığına delil teşkil etmez. Çünkü haram oluşu etinden değil, bilakis domuz oluşundandır.. Tıpkı burada olduğu gibi haram olan müziğin kendisi değil, bilakis niteliğidir. Yani hizmet ettiği gaye.. Nicelik üzerinden nitelğe gidilmez.. Nicelik ve Nitelik kavramlarının ne üdüğünü yıllardır yazıyoruz burada kimse okumuyor mu yahu?

Birkaç örnek: Toprak bizim niceliğimiz, can ise niteliğimizdir. Nitelik gidince nicelik ortada kalır, aslına döner.. Tıpkı demirden pense yaparız. Adına pense deriz. Demire bir nitelik katıp özel bir isim yapmış olduk. Adem'e bütün isimlerin öğretilmesini böyle anlayın. Sonra o pense kırıldığı zaman niteliği ortadan kalkar. Niceliğine geri dönmüş olur.. Mana, mana, mana, her şey, her yer mananın raksiyle bir senfoni deryasıdır bu alemde.. Haram, bu senfoninin içinde gezen ilahi düstur. Sabit bir yerde hep durmaz. Muhatabı olan insan niteliği ile diyalektik içindedir. O bile sabit değildir.. Kelimelerle anlatamıyorum arkadaşlar. Yetmiyor işte. Çünkü kelimeler, her tarafından ters anlaşılmaya müsait.. Tevhid perspektifi bu noktada en lazım olan şey.. O yoksa hiçbir şey yok..

Mesela siz arkadaşlar dua ederken bu duayı kabul edecek olanı nerede tasavvur ediyorsunuz? Vahdet-i Vücutu anlayın.. Duanın kabulü ve fışkıracağı kaynak, her zerrenin içinin, içinin, içinin içinde... bu içte bütün zerrelerin birbiriyle olan ilintisinden gelen bir şey... Hepisi tek olanda, tek olan hepisinde... Parçası yok onun.. Bir şeyin parçası olması için o şeyden koparacağın şeyi, o şeyin olmadığı bir mekana taşıman gerekir.. Var mıdır öyle bir yer? Ne mümkün.. Dolayısıyla vahdet-i vücutta Allah'ın parçası yoktur. Bize göre bir parça vardır. Bu parça varlığın parçası değildir. Bizim, nefsimizin aldanmışlığı ile ayrı sandığı ve sandığı yalanın perçasıdır..

Nefsin yalanı nedir? Külli iradeden ayrılan cüzzi iradenin kendi ilahlık sahası diyelim biz buna.. Kendi paradigmalarını oluşturduğu platform. Cüzzi irade bu işte.. Sual bu platformdan olacaktır.. Yalan demiştik. Yalanı ispatlayalım inşallah: Bakın, matematikte Allah 0 ve 1'i yaratmış. Bu onun külli iradesinden. Cüzzi irademiz bu iki niteliği alıp ne yapıyor? 2, 3, 4, 5, 6, ..... diye sonsuza giden yalan nicelikler uyduruyor. Oysa 2= aynı adetin tekrarı.. Cüzzi irademiz kısıtlı olduğu için 2 tane bire özel bir isim takmış. Bu özeli bir kalıbın içine koyup İKİ demiş.. Temel hep kesrette ki vahdettir.. Mesela miting meydanına 1 milyon kişi gelmiş denince duyan kişi ABOOOVV diyor. Niye? Çünkü iradesinde onu birçok 1'le algılıyor.. Niye 1'le algılıyor? Çünkü matematiğin tek hakikati 1'dir... 0 ise o hakikatin üzerine bina edileceği yalan platformudur. Hiçliktir yani.. Omayan zemin üzerinde zahire gelen varlık.. Her şey varla yoktan gider. Bilgisayarlar bile tekle hiçin senfonisi üzerinden işletir sistemini.. Zahire gelen tecelliden devşirdiği hakikat kırıntılarını taklit ediyor bilim.. Avrupa, akıl üzerinden tasavvufun niteliğini kavramış ve işletiyor.. Biz ise verilen sermayeyi inkardan gidiyoruz. Allah'ın bizi Avrupa'ya köle etmesinin hikmeti budur.. Senin şeriat diye dava edindiğin şey, eğer senin istikametini hakikate doğru yönlendirmiyorsa o zaman güttüğün dava kuru lakırtıdır.. Bunu anla.. Şeriatsiz olmaz elbet.. Fakat ne için şeriat? Şeriati yaşamış olmak için şeriat yaşanmaz. Allah için yaşanır.. Sırtın hakikate dönükse çamaşır makinesi gibi tekrardan başka bir nitelik taşımaz amellerin.. Onu idrak et..

Müziğe haram dersin elbet. Fakat bu, senin haram demenle haram olur mu? Evet, kendi cüzzi irade platformunda ilahlık icraatınla kendi kendine bir hüküm vermiş olursun o kadar.. Allah'ın haram etmediğini haram etmekle kendine yaparsın, başka hiçbir şey olmaz..

Bu anlattıklarımı, anlamayı zûl sayan idraklerin ''saçmalamışsın'' diyerek kolay yolu seçeceklerini biliyorum. Çamaşır makinesinden başka bir tur beklenmez.. Zira dünü, bugününe; bugünü ise yarınına denktir.. Alıştık artık.. Öyle ya! Niye anlamaya çalışsın ki? Onun hakikat diye bir derdi yok zaten. Sırtının hakikate dönük olmsı budur işte. Allah niye gizlemiş kendisini diye sorsan, o sana ''bana ne yaa'' der geçer.. Unutmayın!!! Gizlenene en büyük küfür, onu aramamaktır..!!!!!!!!! Nübüvvet gelmeden önce Resulullah'ın aylarca, belki yıllarca Hira mağarasında çektiği buhran nedir? Neyi aradı? Hangi bilinmezin peşinde koştu? Hira mağarasında herhalde çay demleyip keyif yapmıyordu, hee?
Çelişkili site

Sual: Bir sitede, içki bahsinde şu hadis-i şerifler bildiriliyor:
“Ümmetimden bazı topluluklar (te’vil yoluyla) zina etmeyi, ipekli elbise giymeyi, içki içmeyi ve çalgılı eğlenceleri helâl sayacaklardır. Bunlardan birtakım zümreler de dağ mesirelerine çıkacaklar, onlara ait koyun sürüsü ile çoban sabahları yanlarına gelip, akşamları gidecektir. Bunlara bir fakir bir hacet için gelecek de bu duygusuz insanlar fakire: “Haydi bugün git yarın gel” diyeceklerdir. Bunun üzerine Allah dağı tepelerine indirerek bir kısmını helak edecek öbürlerini de Kıyamet gününe kadar maymun ve domuz suretlerine tebdil edecektir.” (Buhârî, Eşribe, 6; Ebu Davud, Libas, 6)
“Ümmetimden bazıları başka isimler altında mutlaka içki içeceklerdir. Başuçlarında çalgılar çalınacak ve kadın sanatçılar şarkı, türkü söyleyecekler. Allah, onları yere batırsın, hepsini domuz ve maymun yapsın!” (Nesaî, Eşribe 41; İbni Mace, Fiten, 22)
Çalgı bahsinde de şöyle deniyor:
(Ne Kur’ân âyetleri içerisinde, ne de sahîh hadîs-i şerifler arasında; ne âletli, ne de âletsiz salt mânâda “mûsikî”yi yasaklayan bir habere, bir hükme rastlanmaz. Dînimizde haramlar açık bir dil ile, net bir şekilde hep beyan edilmiştir. Çalgılı veya çalgısız söylenen mûsikî yeni bir icat da değildir. Kur’ân âyetleri indiği günlerde mûsikî çalınıp söyleniyordu. Bizim Rabbimiz ise, kesinlikle unutkan değildir.)
İçki bahsinde çalgıyı yasaklayan hadis-i şerifi yazmışlar, müzik bahsinde ise, (Musikiyi yasaklayan bir hadis yoktur) deniyor. Acaba bunlar, kendi yazdıkları hadislere inanmıyorlar mı? İlk hadiste, (Te’vil yoluyla çalgılı eğlenceleri helâl sayacaklardır) ifadesi var. Yoksa, te’vil yoluyla helâl saydıkları için mi, (Çalgıyı yasaklayan hadis yoktur) diyorlar?
CEVAP
Biz onların maksatlarını bilemeyiz. Kendilerine sormalısınız.
Çalgının haram edildiğine dair, bir değil, birçok hüküm vardır. Âletli ve âletsiz salt mânâda “mûsikî”yi yasaklayan birçok haberi ve hükmü görmek için sitemizdeki şu linklere bakılabilir:
Musikinin dindeki yeri

İbadete müzik karıştırmak

Çalgıya helâl demek
Sual:
Buharî’deki bir hadiste, (Ümmetimden bir kavim gelecek, zinayı, ipeği, içkiyi, çalgıyı helâl sayacaklardır) buyuruluyor. Acaba günümüzdeki insanlar mı kastediliyor? Fıkıh kitaplarında, musikinin haram olduğu açıkça bildiriliyor mu?
CEVAP
Çalgıya haram demeyen hiçbir din kitabı yoktur. Birkaçını bildirelim:
Sirac'da, (Bütün eğlence ve oyunlar haramdır) deniyor. İbni Mes'ud hazretleri, (Nasıl su, otu bitirirse, gına yani müzik de kalbde nifakı bitirir) buyuruyor. Bezzaziye'de, (Bütün çalgıların sesini dinlemek haramdır. Çünkü Resulullah efendimiz, (Çalgıları dinlemek günah, başında oturmak fısk, ondan zevk almak ise küfürdür) buyuruyor. Buradaki küfür, küfran-ı nimettir, yani nankörlüktür. Zira uzuvları yaratıldığı şeylerin dışında kullanmak küfran-ı nimettir. Çalgıları dinlemekten kaçınmak farzdır. (Dürr-ül-muhtar)

Şarkı ve türküleri dinleyenlerin ve o meclislerde oturanların şahitliği kabul edilmez. (Hidaye)

Dinen kullanılması caiz olmayan tambur ve diğer çalgı aletleriyle uğraşan kişilerin şahitliği kabul edilmez. İnsanlar için ve onların eğlencesi için bir araya toplayarak onlara şarkı söyleyen kişinin şahitliği de kabul edilmez. Çünkü o, büyük günah için insanların toplanmasına vasıta olmuştur. (Redd-ül muhtar)

Sizin bildirdiğiniz Buhârî’deki hadis-i şerifte, çalgıyı helâl sayacak olanların çıkacağı bildiriliyor. Hâşâ Peygamber efendimiz, boşuna söylemiyor, yalan söylemiyor. Bugün, (Müzik, çalgı kişiyi Allah'a yaklaştırırsa helâl, şehvete sebep olursa haram) diyenleri görüyoruz. Kâfir nefsinin hoşuna gidince, (Beni Allah'a yaklaştırıyor) diyor. Hâlbuki bütün çalgıların haram olduğu hadis-i şeriflerle bildirilmiş ve âlimler arasında icma hâsıl olmuştur. İcma’ı inkâr etmek küfürdür. Bunun için, bu hükümleri bildiği hâlde, inkâr ederek, çalgıya helâl diyen kâfir olur.

Çalgıların haram olduğu konusunda icma vardır. (İbni Salâh)

İbni Âbidin hazretleri de buyuruyor ki:
Bezzaziyye kitabının sahibi, Kurtubî’den, (Çalgının ve raksın haram olduğu hususunda müctehid imamların icma’ı vardır) sözünü nakledip, (Şeyhülislam Kirmani’nin, “Raksı helâl gören kâfir olur” fetvasını gördüm) demiştir. Her çalgı haramdır. (Redd-ül-muhtar)

Her çeşit çalgı dinlemek haramdır. (Fetâvâ-i Bezzaziyye, Hadika-tün-nediyye, Ahlak-ı alaiyye)
Çalgı, Kitap ve Sünnet’le yasaklanmıştır. (Tefsir-i Kurtubî)

Çalgı aleti bulundurmak
Sual:
Hindiyye’de, (Şarap küpünü kıran, şarabı ödemez) dendiği gibi, (Birinin sazını veya benzeri çalgı âletini kıran ödemez) de deniyor. Buradan çalgının da, şarap gibi haram olduğu anlaşılmaz mı?
CEVAP
Evet, şarap gibi, çalgı çalmak ve dinlemek de haramdır. Çalmasa da, evinde çalgı aleti bulunduran günahkâr olur. Fetâvâ-yi Kâdîhân'da da böyledir. (Fetâvâ-yi Hindiyye)

Netice: Buradaki ve sitemizdeki muteber kitaplardan naklettiğimiz yüzlerce vesikayı, hiçbir ilim ve insaf sahibi, asla inkâr edemez. (Çalgıyı salt manada haram eden bir hüküm yoktur) diyemez. Diyen çıksa da, kendi çalar kendi oynar, ilim sahibi Müslüman buna etmez itibar.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
Eğer bu müzik konusu hakkında "din ne diyor" veya dini hüküm nasıldırın sorusuna cevap arıyorsanız, mezhep imamınızın içtihadını nakletmek zorundasınız ...Yok eğer, mezhep falan tanımıyorsanız o zaman tüm mezhep tanımayanların işkembelerinden bir sürü yorum ve görüş ortaya çıkar ! Böyle bir durum da dinle alay etmek gibi bir durumdur. Dinle alay edenlerin de dinden nasipleri yoktur. yazdıklarınızı ve yazılanları bu ölçüye göre değerlendiriniz. Olay bu kadar basit...
Gestapo gene elinde imanmetreyle çıktı, ve şahsınca asıp kesmeye başladı..

İşkembesinden birçok yorum çıkaran sen olmayasın? Baksana işkembenden neler çıkmış.. DİNLE ALAKASI YOKTUR... Doğru! Senin uydurduğun dinle alakamız yok..
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83

Gördüğünüz gibi, bu üslûp, hiç yabancı değil, değil mi arkadaşlar !
CENGİZHAN' a bu şekilde foruma tekrar girmeyi aramızda yakıştıramayan var mıI?

Not:
Zavallı
DostunDostu !
Kendisini alkışlayıp-teşekkür edecek bula-bula kimi buldu ?
Kimi bulmuşum anlatta bilelim?
 

fakiri

Kıdemli Üye
Katılım
14 Ocak 2007
Mesajlar
15,969
Tepkime puanı
355
Puanları
83
Konum
KOCAELİ
Gestapo gene elinde imanmetreyle çıktı, ve şahsınca asıp kesmeye başladı..
İşkembesinden birçok yorum çıkaran sen olmayasın? Baksana işkembenden neler çıkmış.. DİNLE ALAKASI YOKTUR... Doğru! Senin uydurduğun dinle alakamız yok..
"Mezhebsizim" demenin bir başka versiyonu da
bu olsa gerek!
 
Üst