Wikileaks'in Belgeleri Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?

Wikileaks'in Belgeleri Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?


  • Kullanılan toplam oy
    53

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Herkesin Bildiği Dedikoduvari Bilgiler

Dışişleri Politikamızı Yönlendirme Amacı Taşıyor

Ergenekon’cu lar İle Neo Con’ların Bir Oyunu
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Gizli kalmış bir çok şeyin açığa çıktığı bu asırda, konu Amerika Türkiye ilişkileri olunca, özellikle Amerika ve TSK ilişkileri, özelde 28 şubat dönemi, ayrıca bir cemaatın ABD ilişkileri ile ilgili bilgiler, belgeler

açıklanırsa, epey şaşırtıcı(bazıları açısından) ve ilginç olacağını düşünüyorum.Birde sayın Eyginin bahsettiği ''20. asırda 2 yahudi devleti kuruldu''açıklmasıyla ilgili bilgiler, basına sızarsa, ......
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Ard niyet varsa , bilgi belge diye ulaştıkları o dedikodu metinlerine çoook şey ekleme ihtimalleri var.

Çoğunun yalan olduğuna dair , eklentiler yapıldığına dair bilgilerin çıkacağı bir süreçte başlayabilir.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Evet, dedikodu nevinden anlatılmış olabilir ve ABDnin de bu konuda kendilerini temize çekecek açıklamalrı olabilir , lakin unutulmamalıdırki, dedikodularda bir çok gerçeğin ayrıntıları bulunabilir.

bence açıklmalar devam edecek gibi...bekiliyoruz..
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Açıklama geldi beyaz saraydan:

Açıklamada, yayımlanan gizli belgeler yalanlanmadı ancak belgelerin "ABD dış politikasının ifadesi" olmadığı belirtildi.
 

saliha kalem

Profesör
Katılım
3 Kas 2010
Mesajlar
1,705
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Wikileaks uzunca bir süredir merakla beklenen ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait 250 bin adet diplomatik gizli yazışmayı yayınladı.Belgelerde çok çarpıcı bölümlerin olduğu dikkatlerden kaçmadı. Belgeler, 2004 yılından bu yılın Mart ayına kadar yapılan 250 bin adet diplomatik gizli yazışmayı içeriyor.

  • iste-o-belgelerdeki-dunya-gercegi-medium-0.jpg


Wikileaks, internet sitesinin uğradığı saldırı nedeniyle belgelerin İngiliz Guardian, ABD'li New York Times, Alman Der Spiegel, İspanyol El Pais ve Fransız Le Monde tarafından yayınlandığını duyurdu.
Guardian'ın internet sitesine koyduğu belgelerde Türkiye ile ilgili de çok sayıda bilgi yer alıyor.

Belgelerde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in de Türkiye'nin bir enerji merkezi olmaması için Rusya ile gaz anlaşması yaptıklarını söylediği de belirtiliyor. Belgeler arasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nun ABD'li yetkililerle yaptığı görüşmelerin tutanakları da bulunuyor.Elde edilen belgeler arasında Ankara'dan gönderilenler sayı olarak en üst sıralarda yer alıyor. Guardian'ın sitesine göre, Wikileaks, Ankara'dan Washington'a gönderilen 7 bin 918 belgeyi ele geçirdi.
Belgelerin Türkiye ile ilgili bölümlerinin detayları:

25 Şubat 2010 tarihli Azerbaycan ile ilgili bir başka belgede de Türkiye'nin bahsi geçiyor. Belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev'in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detayları yer alıyor.

Belgede, Aliyev'in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken "kaba bir sokak ağzını" kullandığı belirtildi.

Aliyev'in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu ifade edildi.
Belgede, "Aliyev, Burns'e 24 Nisan'ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallandığını söyledi" denildi.
Aliyev'in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı da vurgulandı. Aliyev, ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD'den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi.

Belgede Aliyev'in Putin ile Medvedev arasında bir çekişme olduğunu hissettiğini söylediği de yer alırken, "Aliyev, (kaba bir sokak ağzı kullanarak) Azericede bir deyim vardır: İki kelle bir tencerede pişmez" denildi.

Görüşmede Burns, ABD'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin Erivan'ın Dağlık Karabağ konusunda daha esnek hareket etmesini sağlayacak siyasi bir zemin yaratacağını düşündüğünü söyledi.
Aliyev, İran'la ilişkilerini "gergin ve istikrarsız" olarak tanımladı. Azeri lider ayrıca, İran'ın Azerbaycan'a yönelik siyasi provokasyonlarının sürdüğünü de ifade etti.
"NABUCCO'YA İHTİYACINIZ VAR MI?"

Toplantıda enerji konusu da ele alındı. Aliyev Türkiye'nin "yapıcı bir tutum" sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev'in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.

Belgede, "Aliyev, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin başkanına 'Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacınız var mı?' dediğini de söyledi" denildi.

TÜRKİYE'NİN ENERJİ MERKEZİ OLMASINI İSTEMEDİK
Aynı belgede dikkat çeken bir diğer nokta da Aliyev'in ABD'li yetkiliye Rusya'ya gaz satma anlaşmasının detaylarını aktarması oldu. Belgeye göre Aliyev, bu anlaşmanın "Türk dostlarımıza" doğalgaz dağıtım merkezi yaratmasına izin verilmeyeceğini göstermek için yapıldığını ifade etti.
Belgede, Aliyev, Erdoğan hükümetinden "haz etmediğini" de söyledi.

-- 17 Kasım 2009 tarihinde Ankara'da yapılan ve dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey tarafından gizli belge statüsünde gönderilen tutanakta, Philip Gordon ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılan ve İran'ın nükleer programını konu edinen bir görüşmenin detayları yer alıyor.

12 Kasım'da yapılan ve 40 dakika süren görüşmede Gordon, Davutoğlu'nu Ankara'nın arabuluculuk çabalarının faydalı ya da mantıklı olmadığına ve İranlılara ciddi müzakerelere başlamadan zamanla oynama şansı verdiğine ikna etmeye çalıştı.

İRAN'A İÇERİDE ELEŞTİRİ, DIŞARIDA SICAK MESAJ

Davutoğlu İran hükümetinin kamu önündeki tavrını bir kez daha dile getirirken, "İranlıların P5 1in önerilerine prensipte evet dediğini ancak kamuoyunun algısını düzeltmek zorunda olduğunu" aktardı. İran'ın nükleer silah sahibi olması durumunda yaşanabileceklerle ilgili olarak Davutoğlu Türkiye'nin "elbette" bu riskin farkında olduğunu, tam da bu sebepten İranlılarla bu kadar yakından çalıştıklarını söyledi.
Gordon, Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarının Türkiye'nin meseleyi nasıl gördüğüyle ilgili soru işaretleri yarattığını söyleyince Davutoğlu bunun farkında olduğunu ancak Guardian'ın son röpotajında Erdoğan'ın söylediklerini doğrudan aktarmadğını belirtti. Davutoğlu, "Sadece Tükiye İran'la açık ve eleştirel bir dille konuşabilir, çünkü Ankara kamuoyu önünde dostluk mesajları vermektedir" dedi.

Gordon, Ankara'dan yaptırımların dikkate alınmaması durumunda olabileceklerle ilgili güçlü bir mesaj vermesini istedi. Davutoğlu ise Erdoğan'ın Tahran ziyaretinde bu mesajı zaten verdiğini belirtti. Türkiye'nin dış politikasının bölgeye bir "adalet duygusu" ve "vizyon duygusu" verdiğini, İran'a ve Suudilere bir alternatif olduğunu ve "bölgede İran etkisini sınırlandırdığını" söyledi.

BÖLGE İRAN'DAN KAYGILI

-- 25 Şubat 2010 tarihli bir başka tutanak ise 18 Şubat tarihinde William Burns'le Feridun Sinirlioğlu arasında yine Ankara'da yapılan bir görüşmenin içeriğiyle ilgili. Toplantıda İran'dan Ermenistan protokollerine, PKK'dan Kıbrıs görüşmelerine ve füze savunma sistemine kadar birçok konuda değerlendirmeler var.
İran: Sinirlioğlu Ankara'nın resmi tavrını yinelerken askeri operasyonun Türkiye'ye zarar vereceğini, yaptırımların ise İran halkının kenetlenmesine yol açarak muhalefete zarar vereceğini söyledi. Sinirlioğlu bölge ülkelerinin İran'ı bir tehdit olarak gördüğünü belirterek, "Şam'da bile alarm zilleri çalıyor" dedi.
Ermenistan: Sinirlioğlu protokollerin onay süreciyle Minsk süreci arasında eşzamanlılık istedi. Kongre'nin "soykırım" tasarısını kabulünün onay sürecindeki hesapları çıkmaza sokacağını söyleyen Sinirlioğlu, "Aliyev'in kabul edeceği bir şey olursa biz de ilerleyebiliriz" dedi. Sinirlioğlu, gaz anlaşmasıyla ilgili olarak da "Bize güvenmiyor" dedi.

Irak: Ankara Başbakan Maliki'den memnuniyetsizliğini dile getirerek, "kontrolden çıkma"ya eğilimli olduğu korkusunu ifade etti. İran'ın bölgede kontrol sağlama çabalarını eleştiren Sinirlioğlu Suudi Arabistan'ın da bölgedeki partilere para verdiğini söyledi.

7 Mart seçimlerinden sonra Irak'ın gaz alanlarının Türkiye'yle bağlanması için girişim başlatacaklarını anlatan Sinirlioğlu İran'ın boru hattına muhalif olduğunu savundu. İkinci bir botu hattı fikrini ortaya atan Sinirlioğlu bunun barışa da katkı yapacağını belirtti.

Odierno'nun ziyaretini öven Sinirlioğlu terörist PKK'ya karşı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi'yle belirledikleri hareket planının daha fazla işbirliği getireceğini umduklarını vurguladı.

İsrail: Burns'un gerginliğe temas etmesi üzerine Sinirlioğlu sorunun "iki taraflı değil genel" olduğunu söyledi ve bölgenin rahatsızlığını barış sürecindeki tıkanmaya bağladı.
Askeri işbirliği, ticaret gibi alanlarda ilişkilerin sürdüğünü turizmde ciddi gerirleme yaşandığını belirtti. Burns Türkiye'nin aracılığıyla yapılabilecek yakınlaşma görüşmelerinin barış sürecine önemli katkı yapacağını söyledi.

TÜRKİYE SARKOZY'DEN MEMNUN DEĞİL
Suriye: Sinirlioğlu Türkiye'nin diplomatik çabalarının Suriye'yi İran'ın yörüngesinden çıkarmaya başladığını söyledi. "Çıkarları ayrılıyor" dedi. İsrail'in Türkiye'yi görüşmelerde arabulucu kabul etmesi durumunda, Sinirlioğlu, İran'ın daha da yalnızlaşacağını belirtti.
AB, Kıbrıs, Yunanistan: Sinirlioğlu, Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğine muhalefetinin Hıristiyan Avrupa'yla Müslüman dünyası arasındaki kültürel ayrımı derinleştirdiğini söyledi.
Sinirlioğlu Papandreu'nun Erdoğan'a yazdığı mektubun üzerine Türkiye ile Yunanistan arasında yeni görüşmelerin başlayacağını söyledi.

Görüşmede ayrıca Afganistan, Pakistan, Hindistan, Bosna konuları konuşuldu.
İkili Avrupa ilişkileri ve NATO: Türkiye'nin Sarkozy'den memnuniyetsizliğini yineleyen Sinirlioğlu Belçika ve Danimarka'nın PKK'ya yakın örgütleri baskı altına almaktaki gönülsüzlüğünden şikayet etti. Türkiye'den bir ismin NATO Genel Sekreter Yardımcısı olması yönünde ABD Başkanı'nın sözünü hatırlatan Sinirlioğlu, onun yerine çok hak etmeyen bir Alman'ın seçildiğini söyledi ve "Rasmussen'le Merkel arasında bir anlaşmadan şüpheleniyoruz" dedi. Sinirlioğlu," Size güvendik de Rasmussen'in seçilmesine izin verdik" dedi.

Savunma kalkanı: Sinirlioğlu projeyle ilgili Rusya'nın tepkisini sordu, Burns Rusların çok daha rahat olduğunu ve önce ikili sonra Rusya-NATO arasında görüşmeler yapmayı beklediklerini söyledi. Sinirlioğlu Erdoğan'ın Gates'le yaptığı görüşmede dile getirdiği İran tehdidinin öne çıkarılmaması talebini yineledi.

-- 16 Eylül 2009 tarihli bir başka belgede de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gordon'un Fransa temasları yer alıyor.
Gordon, Paris'te Fransa Cumhurbaşkanlığı'nın Dış Politika Danışmanı Jean-David Levitte ile de biraraya geldi. Belgeye göre, yapılan görüşmenin ana gündem maddelerinden birisini Türkiye'nin AB üyeliği oluşturdu.
Levitte görüşmede, Fransa'nın Türkiye ile AB arasında bir "imtiyazlı ortaklık" kurulması yönündeki tutumunu değiştirmediğini söyledi. Levitte, Türk halkının bir gün Avrupa'nın parçası olmak yerine Avrupa ile Doğu arasında köprü olma görevine geri dönmek isteyeceğini umduklarını ifade etti.

TÜRKİYE'NİN AB KISIR DÖNGÜSÜ

Gordon da Türkiye'nin bir kısır döngü yaşadığını, bir yandan reformları gerçekleştirmek isterken diğer yandan halkın AB'ye olan inancının azaldığını belirtti.
Belgede, "Levitte, Türkiye'nin üyeliği konusundaki yaşanabilecek en kötü senaryonun Türkiye'nin müzakere başlıklarını tamamlaması ama düzenlenecek referandumda Fransız halkının Türkiye'yi reddetmesi olacağını ifade etti" denildi. Levitte ayrıca bütün sorunlara rağmen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "Türkiye'nin bir dostu" olduğunu ifade ettiği vurgulandı.

İTALYA'NIN TÜRKİYE'YE ÖFKESİ
-- 8 Şubat 2010 tarihli bir belgede, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Gates ile yaptığı görüşmenin tutanağı yer alıyor.
Görüşmede, Frattini'nin Ankara'nın hem Avrupa hem de İran'a yüzünü çevirdiği "ikili oyundan" dolayı duyduğu öfkeyi dile getirdiği belirtildi.

-- 26 Temmuz 2007 tarihli bir belgede de Ankara'daki ABD Büyükelçiliği'nin Başbakan Tayyip Erdoğan ile ilgili Washington'a geçtiği bilgi görülüyor.
Bu belgenin Erdoğan'ın ismi verilmeyen bir çalışma arkadaşıyla yapılan görüşme üzerine hazırlandığı belirtiliyor.

AHMEDİNEJAD "DELİ" SARKOZY "ÇIPLAK İMPARATOR"
Der Spiegel'in kapağında, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın iç yazışmalarında dünya liderlerinin nasıl adlandırıldığı yer alıyor.

Kapağa göre, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad için "Hitler"; Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy için "çıplak imparator"; Almanya Başbakanı Angela Merkel için "teflon", Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai için de "paranoyak", Rusya Başbakanı Vladimir Putin için "Alfa erkeği" ve Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev için ise "korkak ve çekingen" ifadeleri yer kullanılıyor.

Kuzey Kore lideri Kim Yon Il'in epilepsi hastası olduğu, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'nin hemşiresinin "seksi bir sarışın" olduğu belirtilirken, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin "çılgın partilerden" hoşlandığı söyleniyor.
İSRAİL'İN YENİ KARTLARI
Gizli belgelere göre, İsrail, İran politikasını sertleştirmesi için ABD'ye baskı yapıyor.
Fransız Le Monde gazetesi, WikiLeaks'in sızdırdığı ''gizli devlet'' belgelerini yayınladı.
Gazetede yer alan gizli bilgilere göre, İsrail, İran'a yönelik politikasını sertleştirmesi için ABD'ye baskı yapıyor. Fransız gazetesinin internet sitesinde yer alan, 18 Kasım 2009 tarihle gizli belge, ABD'nin İran konusunda 2010'u ''kritik bir yıl''olarak gördüğünü ortaya koydu.
Belgelerde, İran'ın nükleer sitelerinin korunmasını güçlendirmeye devam etmesi halinde, ABD'nin müdahalesinin zorlaşacağı yorumuna yer verildi. Yine belgelerde, ABD' yönetiminin, yeraltı sığınaklarını (bunker) delmek için gerekli silahları 2010 mayıs ayında İsrail'e teslim ettiği ortaya çıktı.
Gizli belgeler, İsrail gizli servisi Mossad şefinin, 2007 yılında, ABD yönetimine, ''İran'da rejimi devirmek için üzerinde tartışılacak seçenekler arasında, öğrenciler, demokratlar, Kürt ve Azeriler gibi etnik grupların desteklenmesini önerdiği'' ifade edildi.
Fransız gazetesi, gizli belgelerin ABD Savunma Bakanı Robert Gates'in, Fransız mevkidaşı Herve Morin ile bu yıl Şubat ayında yaptığı görüşmede, ''İran'a saldırırsak, bu ülkenin atom bombası yapmasını sadece bir ile üç yıl arasında değişen bir süre için erteletebiliriz'' dediğini de duyurdu.
Suudi Kralı saldırı istemiş
Bazı Arap liderleri, ABD'den İran'a hava saldırısında bulunmasını istemiş...
İngiliz Guardian gazetesinin internet sitesinde de, dünyadaki bazı gazetelerle birlikte Wikileaks'in yayınladığı son gizli belgelere yer verildi.
Dünyadaki ABD büyükelçiliklerinden gönderilen 250 binden fazla mesajda yer alan bilgilerin aktarıldığı belgelere göre, Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın da aralarında bulunduğu bazı Arap liderleri, ABD'den İran'a nükleer programına son vermesi için hava saldırısında bulunmasını istedi.
Ayrıca Amerikalı yetkililer, BM ile ilgili casusluk yapmakla görevlendirildi.
Guardian gazetesi, ''bu iki bilginin bile dünyayı sarsmaya yeterli olduğunu'' belirterek, gizli belgelerin Washington'ın birçok hassas uluslararası konudaki değerlendirmelerini de gözler önüne serdiğini kaydetti. Gazetenin internet sitesinde, gizli belgelerde şu detayların da yer aldığı belirtildi:
-Pakistan'ın nükleer programı konusunda Washington ve Londra'nın duyduğu endişeler,
-Rus hükümeti ile organize suç arasında iddia edilen bağlantılar,
-İngiltere'ye yönelik Afganistan'daki askeri operasyonlarla ilgili eleştiriler,
-İngiliz kraliyet ailesinin bir mensubunun uygunsuz davranışları,
Belgelerde ayrıca, İran'ın Kuzey Kore füzelerini kullanma girişimi, Afgan hükümetindeki yolsuzluklar, ABD'nin Suriye'yi Lübnan'daki Hizbullah'a silah yardımı yapmasını engelleme girişimleri gibi konularda çeşitli bilgiler bulunduğu kaydedildi.
Türkiye ikili oynuyor
WikiLeaks sitesinde yayımlanan gizli belgelere göre, İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin Roma'da ABD Savunma Bakanı Robert Gates'le yaptığı görüşmede, Türkiye'nin hem Avrupa, hem de İran'a açılımlar yapmasını ''ikili oynamak'' diye niteleyerek, ''bu durumun kendisinde hayal kırıklığı yarattığını'' söylemiş.
İtalyan haber ajansları, Roma'da yapılan ikili görüşmenin ardından ABD'nin Roma Büyükelçiliği tarafından 8 Şubat 2010'da Washington'a gönderilen ''gizli'' damgalı telgrafta, ''Frattini, Türkiye tarafından hem Avrupa'ya, hem de İran'a doğru açılımlar yapma suretiyle ikili oynanmasının özellikle hayal kırıklığına neden olduğunu ifade etmiştir'' ibaresine yer verildiğini belirtti.
Telgraftaki değerlendirmeye göre Frattini, nükleer meselesinde İran'la yapılan görüşmelere, ''Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya, Venezüela ve Mısır'ın da dahil edilmesini önerme''sinin yanı sıra, ''Ortadoğu ülkeleri arasında İran konusunda gayri resmi bir toplantı düzenlenmesi'' teklifinde de bulundu.
İran'la yapılan müzakere masasına Çin'i de oturtmak gerektiğini belirten Frattini'nin, ''İran'da halkı yaralamaksızın hükümeti ikna edebilecek önlemleri saptama konusunda Çin ve Hindistan'ın kritik önem taşıdığı'' düşüncesini de savunmuş.
Frattini, gizli belgelerin yayımlanması öncesinde Katar'ın başkenti Doha'ya giderken uçakta yaptığı değerlendirmede ise, ''WikiLeaks belgeleri, diplomasinin 11 Eylül'ü olacaktır. Güvenlik açısından 11 Eylül dünya düzeninde nasıl bir değişikliğe yol açtıysa, WikiLeaks aracılığıyla yayımlanan belgeler de ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerde aynı çapta değişikliğe sebep olacaktır'' dedi.
Frattini, ''Diplomasi samimiyete, gizliliğe ve güvene dayalıdır. Belgelerin yayımlanması sonrasında kimse kimseye güvenmez hale gelecektir'' diye konuştu.

milli gazete
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Ak Parti ve Erdoğan ile ilgili olanlar yayınlandı ki çoğunun yalan olduğunu bizimkiler ifade edeceklerdir.

Ya birde şu 28 şubat süreci ve Ergenekoncularla ilgili bilgiler ortaya bir dökülsede ne diyeceksiniz bakalım o zaman. Özellikle o dönemdeki israil ilişkileri.

Unutmayın Wikileaks belgeleri sadece deşifre edilenlerden ibaret değil.

Korkutmak, yönlendirmek istedikleri herkes hakkında döküman sürecekler piyasaya.

Erbakanda buna dahil.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
AKP ye dönük mesajlarda içeriyor.Mesela Erdoğanın , İsviçre banklarında 8 hesabının olması, bazı AKP li bakanların rüşvet alması....

Önümüzdeki dönem bunları kamuoyu mebzül miktada tartışacak gibi....
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
AKP ye dönük mesajlarda içeriyor.Mesela Erdoğanın , İsviçre banklarında 8 hesabının olması, bazı AKP li bakanların rüşvet alması....

Önümüzdeki dönem bunları kamuoyu mebzül miktada tartışacak gibi....

Rüşvet muhalefetin seçim meydanlarında kullanacağı en önemli argüman, neye hizmet ettiği belli olan bu durama karşı millette gardını alacak ve iç dış muhalefeti seçimlerde yere serecek.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
ABD dışişleri bakanı bayan Clinton , belgeleri yalanlamadı.Konuşma biraz önce bitti.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
ERGENEKON SEVER bİR BELGE

James Jeffrey, "taarruz vazifesini üstlenen" Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "daha polemikçi" olduğu yorumunu yaptı.

"TSK için kötü mü, AKP için iyi mi?"

James Jeffrey'nin "TSK için kötü mü? AKP için iyi mi?" ara başlığıyla yazdığı bölümde, "Ordunun, AK Parti'nin yönetiminden derin bir şekilde rahatsız olduğunu ve Silahlı Kuvvetlerin Türk toplumundaki yerini aşındırmak için yürüttüğü kampanya nedeniyle çileden çıktığını" belirtiyor.

Jeffrey, o günlerde İspanya'da olan Erdoğan ile ilgili şu ifadeleri kaleme aldı:

"Başbakan Erdoğan, muhtemelen geçmiş deneyimlerinden öğrendiği kadarıyla, laikler tarafından dile getirilecek eleştirilerden, ülkeyi terk ederek korunuyor.

Böylece, geçmişte olduğu gibi (İlker) Başbuğ ile kamunun da duyacağı bir 'acil' toplantı da engellenmiş oluyor. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açıklamaları, kamuoyunu bu yönde etkilemek üzere planlanmış gibi görünüyor.

"Gelecek günlerin çok önemli ve ilginç" olacağını kaydeden Jeffrey, "eğer resmi suçlamalar yapılırsa, TSK'nın buna yanıt vermek zorunda kalacağını, aynı şekilde geçerli kanıtların bulunmamasının ise hükümete karşı geri tepeceğini" belirtiyor.

Jeffrey, bu durumda "uzun zamandır süren Ergenekon soruşturmasının, AK Parti'ye karşı laik muhalefetin altını oymaya yönelik derin ve sinsi bir plan olduğu" suçlamalarının destek kazanacağını kaydediyor. Jeffrey, "bazı deneyimli büyükelçilik memurlarının, bu son gelişmelerin, 'beklenmedik bir askeri tepki' yaratabileceği" yorumunu da bilgi notuna ekledi.

"Şüpheliler küçük düşürülüyor"

Belgeye göre James Jeffrey, "bütün bu Ergenekon meselesiyle" ilgili bazı konu başlıklarını da "yeniden özetlemeyi faydalı buldu." "Dumanın arkasında bir miktar ateş olduğunu" belirten Jeffrey, "silahlı kuvvetlerin, gerekli olduğunda siyasete müdahale etmek için planları olduğunu" belirtiyor.

Jeffrey, "AB ve bir kısım (orduyu siyasetin dışında görmek isteyen) anti-Erdoğancı Türkler tarafından da desteklenen" Başbakan Erdoğan'ın, ordunun bu vesayetçi (droit de regard) statüsünü dizginlemek istediğini kaydetti.

Jeffrey, "bütün olanların, eşkıyaca ve otoriter davranan polisin ve yargının davranışlarını kötüleştirdiğini" belirterek, ABD'de yasal sürecin uygulanması sırasında, "geçerli kanıtlar bulunmadan ve dava açılmasına gerek olduğuna hükmedilmeden" kimsenin gözaltına alınmadığına, tutuklanmadığına dikkat çekiyor.

"Şüpheli ya da tanıkların, 'otomatik silahlı' polislerin yanında sürüklendiklerini ve basın önünde küçük düşürüldüklerini" aktaran Jeffrey, "Bu her zaman bu şekilde gerçekleşiyor, şimdi yüksek rütbeli askerler ve onların arkadaşları için de aynı şey geçerli" diye ekledi.

Jeffrey, "kamuoyu önünde küçük düşürülen bu kişilerin çoğunun, delil yetersizliği ya da davaların reddedilmesi nedeniyle serbest bırakıldıklarına" da dikkat çekti.

 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Amerikan Derin Devlet Obama'yı Baskılıyor

'Bana kalırsa bu operasyon, 11 Eylülü hatırlatıyor.. Kesinlikle yönetimin içinden birileri bu belgeleri sızdırıyor. Amerikan derin devleti, mevcut yönetimi baskılıyor..'


Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak verdiği demeçte, Wikileaks'in yayınladığı dosyalar ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu:

"Bana kalırsa bu operasyon, 11 Eylülü hatırlatıyor.. Kesinlikle yönetimin içinden birileri bu belgeleri sızdırıyor. Amerikan derin devleti, mevcut yönetimi baskılıyor..

Görünen o ki, bu işin i,çinde Siyonist bir lobi var.. İsraille ilgili bilgi ve belgelerin ayıklandığı anlaşılıyor.. Hedef belli, İslam ülkelerini birbirine karşı kışkırtmak ve İran konusunda , operasyonu sürekli ertelediği için Amerikan yönetimini cezalandırmak.

Bir Amerikan propogandası değil. Şu kısmı doğru, bu bilgilerine elde edilmesi ve sızdırılmasında Amerikan yönetimi içinde üst düzey ve dokunulmaz konumda birileri var. Ama eğer ABD Türkiye'ye internet siteleri üzerinden mesaj verecek kadar öz güvenini kaybetmişse bu zavallıca bir konum.."
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Wikileaks Olayının En Önemli Sonucu

Başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere, mevcut hükümeti ‘ABD uşağı’ olarak lanse etmeye çalışanlar da artık ‘titreyip kendilerine gelseler’ iyi olur.

90 lı yılların sonunda dış haberler servisinde çalışırken, batı basınında Türkiye ile ilgili herhangi bir haberin çıkmış olması, bizim servisi müthiş heyecanlandırırdı.

CNN, Economist ya da Time gibi yayın organlarında Türkiye’den geçilmiş herhangi bir haber gördük mü, hemen işe sarılır o haberin tercümesini yapar, servise koyardık.

Aslına bakarsanız, oralarda çıkan haberlerin çoğu ‘iç karartıcıydı.’

Kimi zaman insan hakları ihlalleri, işkencelerle ‘haber olurduk.’
Bazen, ‘kızgın generallerin’ ülkenin gidişatına dair duydukları endişeleri! Dinler ya da okurduk.

Yani nadiren çıkan bu türden haberlerin çoğunda, bir şekilde Türkiye’nin ‘hastalıklı ruh halinin’ yansımalarını görürdük.

Wikileaks’cilerin yürütmekte oldukları tarihin en büyük ‘sızıntı operasyonuna’ ben önce işin bu tarafından bakıyorum.

Türkiye, son 8 yılda yaptıklarıyla, artık bütün dünyayı meşgul ediyor.

Dış politika açılımlarıyla her şey bir yana ‘üzerine kafa yorulan bir ülke’ haline gelmiş olmamız gerçekten müthiş bir şey.
Bu kadar yoğun şekilde konuşulan bir ülke haline gelmiş olmamız, bir yerde Türkiye’nin enstrümanlarının ne kadar kıymetli hale geldiğini de gösteriyor.

Yazıya tam başka bir konu üzerinden devam edecektim ki, aklıma Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun söylediği bir şey geldi.

Memleketi olan Konya-Taşkent’te birkaç kişinin bulunduğu bir ortamda ‘Dış İşleri’ üzerine konuşurken şöyle demişti Davutoğlu:

“Yurt dışındaki diplomatlarımız, son dönemde büyük bir motivasyonla çalışıyorlar. Bunun iki nedeni var. Birincisi, yürütmekte olduğumuz politikalara artık onlar da inanıyorlar. İkincisi, bütün diplomatlarımız bulundukları ülkelerde Türkiye’nin dış politikasına dair övgü dolu sözlere muhatap oluyorlar. Bu da onların motivasyonlarını müthiş etkiliyor.”

Wikileaks’in yayınladığı ‘top secret’ belgeler yüzünden başta ABD yönetimi olmak üzere pek çok ülkede diplomatlar ve yönetimler hop oturup hop kalkıyorlar.

Kralları tarafından İran’a saldırması için ABD’ya baskı yaptığı söylenen Suudi Arabistan’da Wikileaks’in sitesine erişim engellenmiş durumda.

Ankara’da ise, belgelerde adı geçen ‘kimi şahıslar hariç’ rahat ve sakin bir bekleyiş olduğunu söyleyebilirim.
Aslında olan şu.

Etrafımızda bulunan pek çok ülkenin liderlerinin ve de Okyanus Ötesi’ndeki ‘dostlarımızın’ iki yüzlülüğü gün yüzüne çıkmış oldu.

Bundan sonra geçmişte neler olup bittiğini ve işin aslının ne olduğunu anlatmak durumunda kalacak olanlar da o dostlarımız.

Bir süredir bazı entelektüel mahfillerde Ortadoğu’da ABD hegemonyasının sonu mu geliyor? Başlıklı bir tartışma yapılıyor.
Wikileaks belgelerinin oraya buraya saçılmasıyla bu tartışmalar yeniden alevlenebilir.

İçimden gelen bir ses, ABD’nin yavaş yavaş Ortadoğu’dan çekilmeye zorlandığını, ortaya çıkan ‘otorite boşluğunu’ ise Türkiye’nin doldurmakta olduğunu söylüyor.

Yani tarih normalleşiyor.!

Bu arada başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere, mevcut hükümeti ‘ABD uşağı’ olarak lanse etmeye çalışanlar da artık ‘titreyip kendilerine gelseler’ iyi olur.

mehmet acet
 

real.ist

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
500
Tepkime puanı
4
Puanları
0
T.C. Başbakanlık Merkez Bina:
48 bin metrekare.
*
T.C. Dışişleri Bakanlığı:
55 bin metrekare.
*
Huber Köşkü, T.C. Cumhurbaşkanı’nın İstanbul yerleşkesi:
64 bin metrekare.
*
Pentagon, Amerika Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı:
34 bin metrekare.
*
Beyaz Saray:
60 bin metrekare.
*
İstanbul’daki Amerikan Başkonsolosluğu:
93 bin metrekare.
*
Sordum, “Dünya’da eşi-benzeri yok” dediler.
7 yıldır İstinye’de, kale gibi bir bina...
Peki bir Allah’ın kulu çıkıp sordu mu:
Yahu Pentagon’dan, Beyaz Saray’dan büyük ‘konsolosluk binası’ mı olur?
İstanbul’un göbeğinde böyle dev bir alanda Amerikalılar ne iş yapıyor?
*
Sormaya gerek kalmadı.
Dün Wikileaks’ten öğrendik...
Amerikalılar sadece vize işine bakmıyorlarmış!

CANDAŞ TOLGA IŞIK
 

Özduygu

Doçent
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
652
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Şamil Tayyar: Derin Operasyon

İlk işaretler, Amerika’daki Neoconlar, İsrail lobisi ve küresel sermayenin merkezini oluşturduğu, kişisel olarak “Global Ergenekon” olarak tanımladığım, isteyenin “Derin NATO” gibi farklı isimler verebileceği bu küresel aktörün, Wikilieaks üzerinden kalkıştığı büyük bir operasyonla karşı karşıya olduğumuz izlenimi doğuruyor.

Bu perspektiften bakıldığında, operasyon üç boyutlu algılanabilir.

Birincisi Obama’ya istikamet verme ve zaman içinde etkisizleştirme,

ikincisi küresel rekabetin oyun sahası Avrupa/Asya/Ortadoğu düzleminde kartları yeniden dağıtma,

üçüncüsü bölgesel güç olan ve küresel oyuncu gibi davranan Türkiye’yi hizaya getirme çabası olabilir.

Seçilmiş belgeler ,Son dönemde etkilemekte zorlandıkları ve Türkiye ile birlikte hareket etmeye başlayan Suudi Arabistan ile Ürdün, İran’ın önüne atılıyor.

Rusya ile stratejik enerji politikaları geliştirmeye çalışan Azerbaycan, Türkiye’nin hedef tahtasına konuyor.

Türkiye’deki kurumlar (Çankaya-hükümet-ordu) arasında çatışma körüklenerek yeni bir iktidar krizi yaratılması planlanıyor.

Bu senaryo, isimsiz kaynaklara dayalı yolsuzluk dedikodularıyla zenginleştiriliyor.

Bu küresel derin yapının hazmedemediği ve Bush gibi tümden kontrol edemediği Obama ise itibarsız bir lider haline getirilmek isteniyor.

Belgeler, daha doğrusu diplomatik dedikoduların yer aldığı metinler öyle seçiliyor ki, her biri birer strateji ürünü.

İşin garip tarafı, bu belgeleri Irak’ta görev yapan istihbarat eri Bradley Manning’in siteyi yöneten Julian Assange’a sızdırdığı, bu zatın da tüm engellemelere rağmen bunları yayınladığına inanmamızı bekliyorlar.

Türkiye’deki uzantısı: Bir başka gariplik, Türkiye’deki sazanlar hemen oltaya takılıyor. Daha doğrusu, durumdan vazife çıkarıyorlar. Ya da işareti alıyorlar.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bile “Bu belgeler çok önemli. Kimse önemsiz diyemez. Bir ekip kurup belgeleri inceleyip tasnif edip kamuoyuna açıklayacağız” diyebiliyor.

Video komplosuyla CHP’yi biçimlendiren irade, AK Parti’yi Wikilieaks üzerinden tasfiye veya etkisizleştirme senaryosuna can suyu katabilir.

Asıl hedefin AK Parti olduğunu ve Başbakan Erdoğan’ı tasfiye etmek istediklerini dile getirdiğimde gülenler, yeni gelişmeler karşısında dudaklarını büzüştürmesinler.

Her daim ifade ettiğim gibi, 8 yıldır iktidar partisi ve Türkiye üzerinde oyun üstüne oyun kuranlar hep başarısız oldular, bu kez tuttururlar mı muhataplarının tuzağı algılama kabiliyeti ve oyun kurgusuna bağlıdır.

İktidar partisi, 8 yıldır bu tuzaklara düşmeden etkin ve güçlü bir oyun kurucu olarak sahada yer almasını bildi, inanıyorum yine başaracaktır.

Eğer Türkiye’de bir iktidar değişikliği olacaksa buna karar verecek olan halktır, uluslararası komplocular ve onların yurt içindeki uzantıları değil.
 

Ebu'l-Feth

Doçent
Katılım
6 Ocak 2008
Mesajlar
648
Tepkime puanı
114
Puanları
0
Konum
dünya
ABD yine dünya gündemine bir yem attı bakalım altından neler çıkacak ve neler değişecek Rabbim(C.C.) şerlerinden bizleri ve mü'min kardeşlerimi muhafaza eylesin...
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
Belgeler bana da gerçek geldi.Ancak belgeler gerçek bilgi demek değil.Adı üstünde abd elçiliklerinin yazışması.
her ülke var 200 den fazla ülke elçiliği ergenekonla mavi marmara ile ilgisi yok bana kalsa.İşi oraya bağlamak anlamsız.
İsrail etkisi olabilir obama ile gizli bir hesaplaşma da olabilir çin de olabilir.
Bunca belgenin hemde abd gibi bir ülkenin başkalarının eline geçmesi ciddi bir sorun.
 

manifesto

Yasaklı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
0
Tepkime puanı
334
Puanları
0
Konum
Kocaeli
İstanbul’daki Amerikan Başkonsolosluğu:
93 bin metrekare.
*
Sordum, “Dünya’da eşi-benzeri yok” dediler.
7 yıldır İstinye’de, kale gibi bir bina...
:)
İstinyede ki abd elçiliğini biliyorum gerçekten kale gibi yüksekçe bir tepede ve elçiliğe alttan yukarı bakabiliyorsun.
Ama okadar da büyütülecek kadar değil
Pentagon yada diğer binalardan daha küçüktür.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Belgeler bana da gerçek geldi.Ancak belgeler gerçek bilgi demek değil.Adı üstünde abd elçiliklerinin yazışması.
her ülke var 200 den fazla ülke elçiliği ergenekonla mavi marmara ile ilgisi yok bana kalsa.İşi oraya bağlamak anlamsız.
İsrail etkisi olabilir obama ile gizli bir hesaplaşma da olabilir çin de olabilir.
Bunca belgenin hemde abd gibi bir ülkenin başkalarının eline geçmesi ciddi bir sorun.

Yapı taşlarının Türkiye’den dağılacağı yenidünya düzeninde, yeraltı, yerüstü enerji hatlarını elinde bulunduran islam ve Türk Dünyasını yönlendirme çabası içinde olan ve bunuda olağan üstü başaran Davutoğlu-Erbakan-Gül üçlüsünün olduğu bir Türkiyeyi harcamak adına kamufle amaçlı bir kaç bilgide sızdırılar ama onlar önemsizdir.

Burada hedef Türkiye ve Ak Partidir. Üstüste seçim kazanan bir başbakandan acı duyuyorlar. iddia edilenler yenilir yutulur gibi değil. Hiç bir ülke rahatsız olmadı haklarından söylenenden. Ama Türkiyede Ergenekon medyası ve siyasileri atladı olaya ve Erdoağandan hesap sormaya başladı .

Erdoğan bu günkü konuşmasıyla HEPSİNİ NAKAVT etti. Elleri boş kalacak Allahın izniyle. Başbakanımız kurda kuşa yem etmeyeceğiz.
 

TakVa

Ordinaryus
Katılım
13 Nis 2007
Mesajlar
2,868
Tepkime puanı
79
Puanları
0
Belgeleri deşifre eden, büyük bir ihtimalle “Amerika’daki Neoconlar”dır...“Neocon”ları biliyorsunuz;

Türkiye’de “Ergenekon” neyse, Amerika’da da “Neocon” odur...

Yani bir “derin devlet” örgütü!.. Örgüt; “Hıristiyan-Musevi karışımı”ndan oluşsa da, aslında “Yahudi hakimiyeti altında”dır!..

Dolayısıyla;Belgelerin sızmasında “İsrail’in oynadığı rol” kendiliğinden ortaya çıkar.

Peki, belgeleri yayınlayarak, Amerika’yı “çıplak” olarak göstermekten “İsrail’in çıkar ve beklentisi” ne olabilir?.. İsrail, bu belgeleri yayınlamakla, niye ABD’yi “zor durumda” bıraktı ve niye “ülkeleri birbirine düşürücü” fesatlığa yeltendi?..

Soruya cevap vermeden önce, “belge”lere bir bakalım... Belgelerin, “artçı sarsıntı”ları, elbette gelecektir... Ama, şu ana kadar açıklananlarda; “hemen her ülkenin, hemen her liderin” adı geçiyorken, “İsrail”in hiç adı geçmiyor!.. Daha doğrusu, İsrail’le ilgili “olumsuz” bir belge yok!..

Zannedersiniz ki;İsrail, “yunmuş-arınmış” bir ülkedir... Hiçbir “entrika”ya karışmamış, “etliye-sütlüye” el uzatmamış, “masum” bir ülke!..

Sadece bu bile; “belgelerin İsrail tarafından sızdırıldığını” görmeye yeterlidir!..Peki, niye sızdırdılar?..Ve, neden bugünlerde?..

FÜZE KALKANI’NIN İNTİKAMI MI?

Önceki günkü Yenişafak’ta Taha Kıvanç’ın bir yazısı vardı... “Füze Kalkanı Projesi”nin onaylanmasından sonra; Türkiye’de pek çok insanın, birdenbire “İransever” kesildiğine dikkat çeken Taha Kıvanç, bir sohbet esnasında; kafasını “Ortadoğu dengelerine takmış” bir dostunun anlattıklarını şöyle yazdı:

“Lizbon Zirvesi’nde Türkiye’nin de ‘Evet’ demesiyle yürürlüğe giren NATO’nun yeni stratejik konsepti en çok İsrail’i hedef alıyor. İsrail’in dişine kadar silahlanmasının ve canı istediğinde etrafına (Gazze’ye ve Lübnan’a) saldırmasının en büyük gerekçesi elinden alındı çünkü...

“İsrail’in huzursuzluğu ve saldırganlığının en büyük gerekçesi, etrafının düşmanlarla çevrili olması ve günün birinde üzerine ölüm füzeleri yağdırılma tehlikesi altında yaşaması...

NATO’nun yeni stratejisi ise bu gerekçeyi İsrail’in elinden almaya yarıyor.”

Dostum tezini şu sözlerle tamamladı.

“İsrail’in üzerindeki ‘Filistin Devleti’ni tanıma’ baskısının arttığına tanık olacağımız günler yaklaşıyor. Aksi halde, İsrail yanlısı kalemler neden Türkiye üzerindeki baskılarını Lizbon Zirvesi sonrasında daha da arttırsınlar ki?

Zirve sonrasında İran’dan, ilişkileri bozmak bir tarafa itiraz sesi bile çıkmıyor ama İsrail yanlıları faaliyetlerini artırdılar. Sebebi bu...”

Wikileaks’te yayınlanan belgeler niye Lizbon sonrası yayınlandığı”nın sebebi az-çok anlaşılıyor...

İsrail, “Füze Kalkanı Projesi”nin onaylanmasıyla “elindeki kozlar”ın alınmasından dolayı, “ABD’den intikam almayı” düşünmüş olamaz mı?..

Hele de, “Filistin’i tanıma baskısı”nın artacağını biliyorsa!.. “İplerin Türkiye’nin eline geçeceğini” gören bir İsrail, öfkeden kudurmasın da ne yapsın?..

O da, bu öfkeyle, “belgeleri” açıklayıp, ABD’den intikamını aldı .

Aslına bakarsanız, “belge”lerin açıklanması, iyi de oldu... Çünkü, belgelerde “Türkiye’yi zor durumda bırakacak” yazışmalar yok...

Hatta, tam tersine; Türkiye’nin ne kadar “tutarlı” ve ne kadar “haysiyetli bir dış politika” izlediği, hiçbir ülkeye karşı “ikiyüzlülük” yapmadığı, hiç kimseye “ihanet” etmediği, yüzlerine gülerken, “arkalarından dolaplar çevirmediği”, hiçbir “entrika”nın içinde yer almadığı açıkça görülüyor!..

AK Parti Hükümeti; bir tek “İslâmî eğilimli” olmak, “Neo-Osmanlıcı” emeller taşımakla itham ediliyor ki; bunlar, Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu için, “utanç” vesilesi değil, birer “şeref madalyası”dır!..

Hiç olmazsa, hiç kimseye “tezgâhtar taktiği” uygulamamışlar... Yani, gelen “müşteri”ye gülücükler yağdırıp, dükkandan çıkarken, arkalarından el-kol işareti yapan “tezgâhtar”lar gibi yapmamışlar...

“Adam gibi adam” oldukları, belgelerden de açıkça görülüyor... Her işlerini “açık, net ve şeffaf” yapmışlar... “Gizli ajanda”ları hiç olmamış!.. Hiçbir liderin aleyhinde olmamışlar, hiçbirinin altını oymaya, kuyusunu kazmaya tevessül etmemişler.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ifadesiyle Bakü’de başka, Ankara’da başka konuşmamışlar... Tahran’da başka telden, New York’ta başka telden çalmamışlar... Şam’da şirin görünüp de Ankara’da kin kusmamışlar!..

Yani, “Ankara’da” ne dedilerse, “bütün dünyada” onu dillendirmişler!..Belgeler, bunu “teyid” ediyor!..

hasan karakaya
 
Üst