Vird (zikir) ve hatme'nin Kuran ve Sünnette yeri..

menzil5453

Doçent
Katılım
11 Eyl 2014
Mesajlar
579
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Bir kimse tasavvufta çokça üzerinde durulan vird ve hatmeyi Kur’an ve sünnette aramaya kalksa, bu isimlerle zikredilen hiç bir şey bulamaz. Bu şahıs: “Ben bütün Kur’an’ı ve Sünneti inceledim, zikir manasına gelen vird ve hatme kelimesine rastlamadım; bunların dinde yeri yoktur” dese yanılmış olur. Bu zikirler temelde yüzlerce âyet ve hadise dayanır. Kur’an’da, bir sayı ve şekil belirtilmeden “Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz.” “Beni zikredin ki ben de sizi zikredeyim.” “Sabah akşam Rabbini zikret.” “Rabbini gizlice içinden zikret.” “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle huzura kavuşur.” şeklinde emir ve teşvikler mevcuttur. Aynı şekilde tek başına ve halka halinde zikir yapanları öven bir çok hadis-i şerif vardır. Mürşidler bu âyet ve hadislerden hareketle bazı zikir, dua ve tesbih sözlerini bir araya getirdiler. Onları tecrübe edip faydasını gördüler ve bu usülle talebelerine zikir tavsiye ettiler. Bazıları gizli zikir usulünü fıtrat ve meşrebine uygun buldu, onu uyguladı. Bazıları açık zikri tercih ve tatbik etti. Böylece Yüce Rabbimizin zikir âyetleri yaşandı, zikrin zevki tadıldı ve zikrin nimetlerine ulaşıldı.

Kur’an ve Sünnette yeri, şekli ve zamanı belirtilen zikirler aynen uygulanır. Meselâ, farz namazların peşinden otuzüçer defa “sübhanellah” “elhamdülillah” “Allahu ekber” denilmesi ve “Lâ ilâhe illellâhu vahdehû lâ şerike lehu” zikriyle yüze tamamlanmasını Rasûlullah (A.S.) Efendimiz belirlemiştir. Bunu herkes aynen uygular. Ancak adedi ve şekli belirtilmeden sabah-akşam, gece-gündüz, her halde, gizli-açık, tek başına ve cemaat halinde yapılması istenen ve övülen zikirler, yapanın durumuna göre serbest bırakılmıştır. Bu durumda âyet veya hadislerde zikir olarak tavsiye edilen her türlü zikir makbuldür. Bu tür zikirlerde ehlince farklı tercih ve tertibler yapılabilir. Ehl-i tasavvuf da bunu yapmıştır. Şu halde, vird ve hatmenin kaynağı Kur’an ve sünnettir.

( Alıntı )

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Virdin, bir yere kapanıp yabancıları çıkararak zikir yapmanın, hatmenin delillerinden biri:

Ahmet bin Hanbel, Şeddat bin Evs’ten(r.a.) sahih bir hadis- i şerif kaydı ile şöyle rivayet eder:

“Biz Rasulullah’ın (s.a.v) huzurunda idik, O:

- “Aranızda hırıstiyan, yahudi ya da şeriatın esrarına vakıf olmayan yabancı birisi var mı?” deyince , biz de:

- “Yoktur ey Allahın elçisi” dedik.

Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Efendimiz kapının kapatılmasını emretti ve :

- “Ellerinizi kaldırın ve La ilahe illallah deyin.” buyurdular.

Bunun üzerine ellerimizi kaldırdık ve “La ilahe illallah” dedik. Sonra Hz. Peygamber Efendimiz:

- “Allah’a hamdolsun. Ya Rabbi, Sen Beni bu kelime ile gönderdin, Bana bunu emrettin ve onda bana cenneti vaad ettin. Sen vaadinden dönmezsin.” dedi. Sonra da şöyle buyurdu:

- “Sevinmez misiniz? Allah sizin hepinizi affetti.” buyurdular.

(Hadis-i Müsned, IV, 124)
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Yine Hatmeye bir delil:

Toplu zikrin asr- ı saadetteki bir başka örneği ise, Ebu Said el- Hudri’den gelen bir başka rivayette ifade edilmektedir. Bu rivayete göre Allah’ın Rasulü bir gün halka şeklini almış bulunan bir sahabe topluluğunun yanına yaklaşır. Onlara niçin böyle oturduklarını sorduğunda onlar: Kendilerine, başta İslam olmak üzere pek çok nimetler veren Allah’ı zikretmek için bir araya geldiklerini anlatırlar. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz tekrar:

- “Siz gerçekten sadece Allah’ ı zikretmek için mi toplandınız?” diye ısrarla sorduğunda Sahabiler:

- “Vallahi sadece bu maksatla bir araya geldik.” diye yemin ettiler.

Bunun üzerine Hz. Peygamber:

- “Israrla sormam sizi itham ettiğim için değildi. Cebrail bana: “Allah’ın sizlerle meleklerine karşı iftihar ettiğini haber verince ben de sizin tam olarak ne ile meşgul olduğunuzu anlamak istedim.” buyurdular.

(Müslim, Zikir, hadis: 2701)
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Zikir Kur'an'ın bir emri ise, bunu sadece neden tasavvufçular yapsın onu anlamadık...

Kur'an tasavvufçulara mı indi..???

Bakıyorum malı götürüyorsunuz...

Biraz da bize bırakın yaww...
 

menzil5453

Doçent
Katılım
11 Eyl 2014
Mesajlar
579
Tepkime puanı
12
Puanları
0
Zikir Kur'an'ın bir emri ise, bunu sadece neden tasavvufçular yapsın onu anlamadık...

Kur'an tasavvufçulara mı indi..???

Bakıyorum malı götürüyorsunuz...

Biraz da bize bırakın yaww...

Öyle dedin ki duyan da seni engelleyen var zannedecek. Mübarek sana zikir yapma diyen yok. Al tesbihi eline Allah, Allah demeye başla. Kalbe şifadır demedi deme:)

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Öyle dedin ki duyan da seni engelleyen var zannedecek.

Discovery cihazımdan Tapatalk 2 ile gönderildi

Kur'an'daki ayetleri alıp götüremeyeceğinize göre engelleyemezsiniz zaten... Ama öyle bir imkan olsaydı onu da yapardınız bu da bir gerçek...

Kur'an'da vird varsa... Hatme varsa...

Bunları "özel" neden kılıp "özel" anlatıyorsun...???

Vird ve hatme sana mı emredildi sadece, ya da tasavvufun çocuklarına mı emredildi,

Yoksa bizlerede mi emredildi..???

Bizlerede emredildiyse yukarıdaki yazılanları sil yeniden yaz bizleri de içine al o potanın...

Kur'an'da anladığın manada iki dudak arası bir işlem zaten yoksa, asıl maksat da bu değilse,

Bir de hatme denen bir şey de yoksa,

Olmayan şeyleri neden Kur'an'a oldurmaya çalışıyorsun..???

Ya da çalışılıyor...

Akıllı ol oldu mu..???

Hadi tekrar yaz o konuyu genelle...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Rasulullah efendimizin Sahabesi arasında taşla, hurma çekirdeğiyle ya da tesbih tanesi gibi başka nesnelerle zikir, tesbih, tekbir yapılmasına itiraz edip böyle yapmayı (dikkat ediniz tesbih ve zikir etmenin kendisini değil, sayan aletini) bid'at olarak görenler olmuştur. Tarikat, Şeyh ve zikirle başı hoş olmayanların, aslında Sahabe sözüne kail oldukları pek görülmemekle beraber, bu hususta Sahabe sözüne sarıldıklarına şahit olmaktayız. Güya, tarikatı, emirle zikri, toplanarak zikri batıl göstermek için sarıldıkları bu rivayetler, ilmi teknik olarak ve mahiyetiyle kendilerini haklı çıkarmayacağı tersine kendilerini çürüteceği gibi, işin aslını bilmeyenlerin içini bulandırabilir. Bu nedenle, toplu halka zikriyle ilgili yazılardan sonra, itirazların haksız olduğunu gösterebilmek için, meselenin bu yönüne de bakmak lüzumlu olmaktadır.

Aşağıdaki alıntı yazıda, meselenin bu yönü gayet açık ve itiraza mahal/mecal bırakmayacak şekilde açıklanmıştır. Manasına dokunmamak üzere, yazı sahibinin kimi cümleleri alınmamış, bazı cümleleri de tarafımdan kısaltılmıştır.

Bir Yazının Tenkidi

Beşikteyken şeyh olup hala beşikten kalkamayan ve haliyle hakiki şeyhlik ile beşik şeyhliğini karıştırdığı için hakiki şeyhliği inkar eden biri, bakınız özet olarak ne diyor:

”Nakşilikte, Hatm-i Hacegan’da (belli sayıyı korumak maksadıyla) taşlar kullanılmaktadır. Hasan Sabbah’ın, devleti yıkmak için örgütlediği eşkıya çetesi de, devlet güçlerinin baskını anında halka olup taşlarla zikir yapıyor gibi oluyorlardı. Öyleyse Hatm-i Hacegan, Hasan Sabbah ve eşkıya çetesinden alınmadır.” (Son)

Şuradaki kimin rızası içün (!) yapıldığı besbelli olan muazzam ispiyon ve jürnalcılığı görebilmek için zeki olmaya ihtiyaç yoktur; biraz akıllı olmak yeterli. Böyle bir zekaya, sekiz yaşındaki bir çocuk bile şu sualleri sorabilir:

A: Şu hususta tarihi, değil herhangi bir delil, basit ve zayıf bir ipucu ve karine var mıdır, varsa nedir? Biz diyoruz ki, yoktur; çünki böyle bir delile çok muhtac olmasına rağmen bunu kendisi de getirememiştir. Öyleyse delilden doğmayan mücerred bir imkan ve ihtimal akıllılarca mu’teber olamayacağından, şu iddia bir deli saçması veya sarhoş hezeyanından başka bir şey değildir. Eğer şunlara göre mücerred imkan ve ihtimal delil olmak için yeterli olabiliyor ise, kendileri, muhtemelen İslam düşmanlarından biridir veya onların bir ajanıdır yahud uğursuz takımındandır. Çünkü bunlar da birer imkan ve ihtimaldir.

Ama biz böyle demiyoruz. Çünki biz hislerini, ihtimallerini ve aklını İslami delillere kurban etme anlayışında olan mü’minleriz. Kaldı ki şu usulün Hasan Sabbah’dan değil de Selef’ten alınma olduğu hadis kitablarına aşina olanlarca bilinen bir şeydir.

Nitekim İmam Darimi, Sünen’inde yaptığı bir rivayette, Ebu Musa’l Eş’ari, Mescidde ellerinde küçük taşlar bulunan insanlardan meydana gelen bir zikir halkası görmüştü. (Birisi), Yüz defa tekbir getirin, diyor, yüz defa tekbir getiriyorlardı. Sonra yüz defa la ilahe illellah deyin diyor, onlar da yüz defa la ilahe illallah, diyorlardı. Yüz kerre sübhanallah deyin diyor, onlar da yüz defa sübhanellah diyorlardı. Ebu Musa el Eş’ari bunu hayırlı bir iş, İbn-i Mes’ud da bid’at olarak gördüklerini söylüyorlardı. (Sünen: 1/79, H: 204’den kısaltarak ve özet olarak)

Yine Sahabe radiyellahu anhum’dan bir çokları Kuran’ı toplayıp mushaflaştırmayı (kitap halinde toplamayı) da Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem tarafından yapılmadığını ileri sürerek bid’at kabul ediyorlardı. Nitekim İmam Buhari rahimehullah, Sahih’inde, Zeyd b. Sabit radiyellahu anhu’dan şöyle rivayet etti:

(Müseylemetü’l Kezzab’ın öldürüldüğü Beni Hanife kabilesiyle harb edildiği, Yemende bir yer olan) Yemame ahalisiyle muharebe edildiği senede, Ebu Bekr Sıddik bana haber gönderdi (ve beni yanına çağırdı). Gittiğim zaman bir de ne göreyim! Ömer b. Hattab radiyellahu anhu O’nun yanında duruyor. Ebu Bekr şöyle dedi:

Ömer bana geldi ve dedi ki, Yemame gününde Kur’an okuyucularda (hafızlarda) ölüm, şiddetli ve çok oldu. Ve ben gerçekten değişik yerlerde Kur’an okuyanların öldürülmelerinin çoğalmasından ve böylece Ku’an’dan büyük bir kısmın zayi’ olmasından endişe ediyor ve korkuyorum; Kur’an’ın toplanmasını emretmeni (münasib ve lüzumlu) görüyorum. Ömer’e Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmadığını nasıl yapacaksın? dedim. Ömer, bu -vallahi- hayırdır, dedi. Ömer bana sürekli müracaat etti ve nihayet Allah celle celalühu bu hususta gönlümü genişletti ve ben de bu hususta Ömer’in kanaatine sahib oldum.

Zeyd, Ebu Bekr bana, sen itham etmeyeceğimiz akıllı bir delikanlısın; Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e vahiy yazıyordun. Kur’anı araştırıp topla, dedi …. (Zeyd), Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in yapmadığını nasıl yapacaksınız? dedim, dedi… (Ebu Bekir) o -vallahi- hayırdır dedi ve devamlı bana müracaat etti. Nihayet Allah celle celalühu kalbimi Ebu Bekr ve Ömerin kalbini genişlettiğine (Kur’anı toplamanın hayırlı bir iş olduğuna) genişletti…. (Buhari, Sahih, Kur’an’ın toplanması babı, 2/745, Pakistan baskısı)

Görüldüğü gibi, sonunda Kur’an toplandı ve bu toplama işi bid’at olarak görülmedi. İyi de yapıldı.

Taşlarla toplu zikretmeyi bir Sahabi güzel ve hayır diğeri de bid’at ve şer görmüştür.

B: Kimi alimlerden Sahabi kavlini hüccet görmediği rivayet edilse de İslam alimlerinin Cumhuru onu delil görüp bağlayıcı kabul ederler. Hanefiler de onlardandır. Hatta bazı rivayetlerde, bunu, İslam alimlerinin sadece Cumhuru değil, hepsi kabul eder. Yalnız, bir Sahabi kavline ters başka bir Sahabi kavli varsa, tercihe gidilir; birisi alınır. (Geniş bilgi için Menar ve şerhlerine, mesela, Fethu’l- Ğeffar’a: 347- 348 ve İ’la mukaddimesi Kavaid Fi Ulumi’l- Hadis [85, 86, 87]’ye bakılsın.)

C: Sufiyye de burada Sahabe’den bir çoklarının fiilini ve Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin takrirlerini esas alarak, başka birisinin sözünü almamıştır. Başka bir çok delilden istifadeyle Abdullah İbn-i Mes’ud’un değil de, Ebu Musa radıyallahu anhu’nun kanaatini seçmişlerdir. Evet, Abdullah İbn-i Mes’ud’un Sünnet’i muhafazadaki hassasiyeti her türlü takdirin üstündeydi; lakin öte yanda Rasulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in takrirleri (susarak onaylamaları) ve Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’den taşlarla tesbih edenler de vardı.

Nitekim bu taşlarla zikir hususunda İmam Celaleddin es Süyuti müstakil bir risale de yazmıştı. Ondan istifadeyle aşağıya birkaç rivayetleri alıyoruz:

Birinci Rivayet: Timizi, Hakim ve Taberani Safiyye radıyallahu anha’dan rivayet ettiler:

Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem yanıma girdi; önümde tesbih etmekte olduğum dört bin hurma çekirdeği vardı. Nedir bunlar ey Huyey’in kızı? dedi. Onlarla tesbih ediyorum, dedim. Başında dikildiğimden beri bunlardan daha çok tesbih ettim buyurdu. (Onu) bana (da) öğret, ey Allah celle celalühu’nun Resulü dedim. Sübhane adede ma min şey’in / Allahı, yarattığı şeyler adedince tesbih ederim, buyurdu. Bu hadis de sahihdir. (Süyuti).

Burada taşlarla tesbih yasaklanmadığına göre, onlarla tesbih edilebileceğine dair bir Takriri Sünnet vardır.

İkinci Rivayet: Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbn- i Mace, İbn- i Hibban ve Hakim Sa’d İbn- i Ebi Vakkas radıyallahu anhu’dan rivayet etmişler, bu rivayetin Tirmizi Hasen, Hakim de Sahih olduğunu söylemişlerdir:

Sa’d ve Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bir kadının yanına girmişler, kadının önünde de hurma çekirdekleri veya küçük taşlar vardı; tesbih ediyordu. Bunun üzerine Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem, bundan daha kolay veya (ravinin tereddüdü) daha efdal olanı sana haber vereyim mi? buyurdu….

Burada da inkar bulunmayıp takrir vardır.

Üçüncü Rivayet: Ahmed İbn-i Hanbel, ez- Zühd’de Yunus İbn-i Ubeyd’in anasından şöyle dediğini rivayet etti: Ebu Safiyye’yi -ki O Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ashabındandı ve komşumuz idi- küçük taşlarla tesbih eder(ken gördüm i)di.

Bu rivayet benzer bir lafızla, Hilal el Haffar’ın Cüz’ünde, Beğavi’nin el Mu’cemu’s Sahabe’sinde ve İbn-i Asakir’in Tarih’inde dahi mevcuddur.

Dördüncü Rivayet: İbn-i Sa’d ve İbn-i Ebi Şeybe el Musannef’de, Sa’d İbn-i Ebi Vakkas’dan, taşlarla tesbih ettiğini rivayet etmiştir.

Beşinci Rivayet: Ahmed İbn- i Hanbel de ez Zühd’de, Ebu’d Derda’nın hurma çekirdekleriyle tesbih ettiğini rivayet etmiştir. (İmam Celaleddin es Süyuti, el Minha fi’s Sibha, - el Havi li’l Fetava içinde- : 2/37- 38)

Rivayetleri daha da çoğaltmak mümkin ise de, bizce bu, şurada lüzumsuzdur. Bütün bunlar, Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in tatbikatıdır.

Bu rivayetler göz önünde bulundurularak, Sufiyye’ce, topluca ve tek başına taşlarla zikretmenin bid’at olduğu tarafı değil de, hayır olduğu tarafı tercih edilmiştir. Şu halde taşlarla zikir Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in takrirleri ve Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in amelinden alınma bir Sünnettir; müfteri kezzabların dediği gibi, Hasan Sabbah’dan alınma değildir. Biz, davamıza dair delil getirdik, şu iddia sahiblerinde eğer zerre kadar şeref ve haysiyet varsa, onlar da kendi davaları için delil getirsinler. Ama delil olsun… Bekliyoruz…

D: Hatm-i Hacegan’ın halka şeklinde olması ise, Sünnet’te yer alan ilim ve zikir halkalarıyla alakalı nice hadisden alınmıştır. Mesela:

(Bir): Ebu Vakıd el- Leysi şöyle dedi: Biz Resulüllah sallallahu aleyhi ve sellem ile beraberken bir de ne görelim ki, üç kişi uğradı. Onlardan biri, halkada bir aralık buldu ve oturdu. [Muvatta (Selam: 4), Ahmed (5/219), Buhari, (İlim: 8, Salat: 84), Ebu Davud (Edeb: 14), Tirmizi (Edeb: 12, İstizan: 29], Mu’cem: 1/503)

(İki): Cennet bahçelerine uğrarsanız, (orada) otlanın. Cennet bahçeleri de nedir? dediler. (Cennet bahçeleri) “zikir halkalarıdır” dedi. (Ahmed: 3/150), Mu’cem: 1/5 )

(Üç): Halkanın ortasına oturanlara lanet olsun. [(Ebu Davud, Edeb, Halkanın Ortasına Oturmak Babı: 17), Münziri, bu hadisi Tirmizi de rivayet etmiş ve Hasen Sahih olduğunu söylemiştir. (Avnu’l- Ma’bud:13/172, )]

E: Hem, canları istemediğinde ve hevalarına uymayan bir çok yerde, hadisleri, hatta ayetleri bir tarafa fırlatmaktan çekinmeyenler, ne zamandan beri Sahabe rıdvanullahi teala aleyhim’in aralarında ihtilaflı olan bir kavlini delil görüyor, hatta, onunla mü’minlere müşriklik sıfatını yakıştırabiliyorlar?!

F: Şu mübtezel iddialarındaki delil veya karine mücerred/salt kısmi benzerlikler ise, İbn-i Sebe, Kuzman ve Abdullah İbn-i Ubeyy, İbn-i Selul ve benzeri gizli kafirler olan münafıkların kendilerini mü’minlerden gizlemek için namaz kılmaları, oruç tutmaları, zekat vermeleri ve bazen cihad etmeleri, İslam’a ve Müslümamlara göre birer farz olan şu ibadetlere gölge düşürür mü? Elbette düşürmez, değil mi? Öyleyse, mü’minlerin yaptığı güzel bir işi kafirlerin kötü maksadlarla yapması, güzel olmaktan çıkarmaz. El verir ki yapılan şey dine uysun veya ters düşmesin. Şu halde, böylesi bir delil getirme usulü -af buyurunuz- karın şişini indirmekten farksız...

G: Böylesi bir kara kucak, şap yalap bir delil getirme “yöntem”i hangi “ilmi” esaslara dayanmaktadır? Hiçbir ölçüye dayanmamakta, Cübbeli hocanın deyişiyle, duvara dayanaraktan... Böylesi bir delillendirme yöntemi, nerde varsa gösterebilen göstersin.

Heyhat…

Kaynak: ilgili Yazının 101. Dipnotu

(Maalesef, biz bu dipnotu aldıktan sonra linki ölmüş. Fakat derginin adı ve sayısı linkte yer aldığından, link yine de verilmiştir)
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Müezzin kontrolünde çekilen tesbihler, Tarikatlardaki toplu zikir törenlerin, hatmelerin, istimdatların, taş saymaların hepsinin bidat olduğunu peygamberin sahabelerine böyle zikir biçimleri öğretmediğini şu aşağıdaki hadislerden öğreniyoruz.

"Ömer bin Yahya dedesinden nakletmiştir: Sabah namazından önce Abdullah bin Mesud'un (ra) kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraber mescide yürüyecektik. Ebu Musa el- Eş'ari (ra) yanımıza geldi: Abdullah daha çıkmadımı? diye
sordu. Hayır dedik. O da bizimle beklemeye başladı. Derken Abdullah evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.

Ebu Musa ona dedi ki: Ey Abdullah! demin mescidde garibime giden bir olay gördüm. Fakat, bereket versin ki hayırlı bir iş olarak görünüyordu. Abdullah neydi o iş? diye sordu.

Ebu Musa: Yaşarken (beklersen) sende görürsün dedi. Sonra şöyle anlattı: Mescidde halka olmuş cemaatler gördüm. Her halkadan bir adam, elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu. ‘Yüz defa tekbir cemaat yüz tekbir getiriyordu. Sonra adam: yüz defa lailaheillallah diyordu. Cemaat emrin gereğini yerine getiriyordu. Sonra adam yüz defa Subhanallah diye komut veriyor, ve cemaat yine emre uyuyordu.

Abdullah Sen onlara bir şey söylemedin mi? diye sordu. Ebu Musa: Hayır hiç bir şey demedim. Senin görüşünü almak istedim dedi. Abdullah: Sen onlara: Siz o çakıl taşlarıyla günahlarınızı , ben size hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi? dedi.

Sonra Abdullah mescide yürüdü. Biz de beraber gittik. Mescide girince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi. Nedir sizin şu yaptığınız? dedi. Onlar: Ey Abdullah, bunlar
çakıl taşları, tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz dediler. Abdullah: Siz o taşlarla günahlarınızı , ben size hayrınızın eksilmeyeceğine garanti vereyim.

Ey Muhammed ümmeti! Helakınız ne de hızlı yaklaşıyor. Hem de aranızda bu kadar sahabe varken, Resulullah'ın kefeni daha nemlenmişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken... Beni kudretiyle saran Allah adına söyleyin: Siz, Muhammed ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?...Yoksa siz delalet kapısını açanlar mısınız?..
.
Onlar: Ey Abdullah, Allah'a andolsun ki, bizim hayır işlemekten başka bir niyetimiz yok dediler. Abdullah: Nice hayır uman insanlar var ki asla umduğu hayrı bulamamıştır. Resulullah Kur'an okuyan, fakat okudukları kalplerine işlemeyen bir topluluk tarif etmişti. Andolsun ki, sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda...

Sonra onlardan yüz çevirip gitti…Amr bin Seleme dedi ki. Nehrevan olayında bu adamların çoğunluğunu, Haricilerle beraber bize saldırırken gördük."

(Darimi; Abdurrezak, Musannef; Taberani, Mucem el-Kebir; Heytemi, Mecmauz Zevaid)
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
İnsan susuz yaşayamaz. Genel olarak su içeriz ama kimi bu suyla çay yapar içer daha çok, kimi vardır ayran içer, kimi hepsinden içer, kimi sulu yemeklerle karşılar daha çok su ihtiyacını.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Müezzin kontrolünde çekilen tesbihler, Tarikatlardaki toplu zikir törenlerin, hatmelerin, istimdatların, taş saymaların hepsinin bidat olduğunu peygamberin sahabelerine böyle zikir biçimleri öğretmediğini şu aşağıdaki hadislerden öğreniyoruz.

"Ömer bin Yahya dedesinden nakletmiştir: Sabah namazından önce Abdullah bin Mesud'un (ra) kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraber mescide yürüyecektik. Ebu Musa el- Eş'ari (ra) yanımıza geldi: Abdullah daha çıkmadımı? diye
sordu. Hayır dedik. O da bizimle beklemeye başladı. Derken Abdullah evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.

Ebu Musa ona dedi ki: Ey Abdullah! demin mescidde garibime giden bir olay gördüm. Fakat, bereket versin ki hayırlı bir iş olarak görünüyordu. Abdullah neydi o iş? diye sordu.

Ebu Musa: Yaşarken (beklersen) sende görürsün dedi. Sonra şöyle anlattı: Mescidde halka olmuş cemaatler gördüm. Her halkadan bir adam, elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu. ‘Yüz defa tekbir cemaat yüz tekbir getiriyordu. Sonra adam: yüz defa lailaheillallah diyordu. Cemaat emrin gereğini yerine getiriyordu. Sonra adam yüz defa Subhanallah diye komut veriyor, ve cemaat yine emre uyuyordu.

Abdullah Sen onlara bir şey söylemedin mi? diye sordu. Ebu Musa: Hayır hiç bir şey demedim. Senin görüşünü almak istedim dedi. Abdullah: Sen onlara: Siz o çakıl taşlarıyla günahlarınızı , ben size hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi? dedi.

Sonra Abdullah mescide yürüdü. Biz de beraber gittik. Mescide girince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi. Nedir sizin şu yaptığınız? dedi. Onlar: Ey Abdullah, bunlar
çakıl taşları, tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz dediler. Abdullah: Siz o taşlarla günahlarınızı , ben size hayrınızın eksilmeyeceğine garanti vereyim.

Ey Muhammed ümmeti! Helakınız ne de hızlı yaklaşıyor. Hem de aranızda bu kadar sahabe varken, Resulullah'ın kefeni daha nemlenmişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken... Beni kudretiyle saran Allah adına söyleyin: Siz, Muhammed ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?...Yoksa siz delalet kapısını açanlar mısınız?..
.
Onlar: Ey Abdullah, Allah'a andolsun ki, bizim hayır işlemekten başka bir niyetimiz yok dediler. Abdullah: Nice hayır uman insanlar var ki asla umduğu hayrı bulamamıştır. Resulullah Kur'an okuyan, fakat okudukları kalplerine işlemeyen bir topluluk tarif etmişti. Andolsun ki, sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda...

Sonra onlardan yüz çevirip gitti…Amr bin Seleme dedi ki. Nehrevan olayında bu adamların çoğunluğunu, Haricilerle beraber bize saldırırken gördük."

(Darimi; Abdurrezak, Musannef; Taberani, Mucem el-Kebir; Heytemi, Mecmauz Zevaid)

bu sana delil olmaz, çünkü, senin çok daha sahih Hadisi Şerifleri inkar etmişliğin halen devam ediyor...... kaldıki yukarıdaki rivayetin, şerhinide yazsaydın daha isabetli olurdu... buyur kendin ekle yoksa biz ekleyelim... ipucu, rivayetin son cümlesinde mevcut...
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Zikir var mı Kur'an'da, değişik manaları da olsa...

Peygamberimiz ve Sahabe, bunları Arafat'ın ya da Müzdelife'nin küçük taşlarıyla yapıyorlarmış diyelim...

Sen de tesbihle yapmışsın...

Yani araca takılma var mı yok mu..? Oraya takıl...

Yok mu yapacak bir şey yoktur, var mı ona da yapacak bir şey yoktur...
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
bu sana delil olmaz, çünkü, senin çok daha sahih Hadisi Şerifleri inkar etmişliğin halen devam ediyor...... kaldıki yukarıdaki rivayetin, şerhinide yazsaydın daha isabetli olurdu... buyur kendin ekle yoksa biz ekleyelim... ipucu, rivayetin son cümlesinde mevcut...
Serhi? Kime ve neye gore. İstersen ben de altina bir serh duseyim. Sen serhini birak da hadise bak. Ayrica hadis inkarcisi degilim ve hicbir zaman da olmadim. Benim derdim Allah'a, Kitaba ve Peygambere iftira niteligi tasiyan uydurma rivayetlerdir. Sen de dert edin, belki bu sayede gercekleri gorme firsatini yakalarsin.
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul

Serhi? Kime ve neye gore. İstersen ben de altin bir serh duseyim. Sen serhini birak da hadise bak. Ayrica hadis inkarcisi degilim ve hicbir zaman da olmadim.
Şerhleri alimler yapar, senin veya benim gibiler değil...bu bir,,,,, ikincisi, İnşaAllah öylesindir...kimseyi böyle bir şeyle durduk yerde suçlamaktan Allah a sığınırım ve ben böyle bir şey yaptıysam, senden helallik almak için her şeyi yaparım... o zaman sorayım...Manen Mütavatir olan, onlarca, İsa asm. ın nuzulu ile iligili hadisi şeriflere imanl ediyormusun...
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul
Zikirsiz kalp ölüdür, katıdır....


hadi bir soru soralım, gerçi bilirsiniz ama yinede soralım....askerde tatbikata katılan arkadaşlar bilirler, islam askerleri, düşman askeri ile karşılaştığı ve taarruza geçtiği anda, Allah Allah sesleri ile atılırlar....bu neden böyle yapılır...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Müezzin kontrolünde çekilen tesbihler, Tarikatlardaki toplu zikir törenlerin, hatmelerin, istimdatların, taş saymaların hepsinin bidat olduğunu peygamberin sahabelerine böyle zikir biçimleri öğretmediğini şu aşağıdaki hadislerden öğreniyoruz.

"Ömer bin Yahya dedesinden nakletmiştir: Sabah namazından önce Abdullah bin Mesud'un (ra) kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraber mescide yürüyecektik. Ebu Musa el- Eş'ari (ra) yanımıza geldi: Abdullah daha çıkmadımı? diye
sordu. Hayır dedik. O da bizimle beklemeye başladı. Derken Abdullah evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık.

Ebu Musa ona dedi ki: Ey Abdullah! demin mescidde garibime giden bir olay gördüm. Fakat, bereket versin ki hayırlı bir iş olarak görünüyordu. Abdullah neydi o iş? diye sordu.

Ebu Musa: Yaşarken (beklersen) sende görürsün dedi. Sonra şöyle anlattı: Mescidde halka olmuş cemaatler gördüm. Her halkadan bir adam, elinde çakıl taşları olduğu halde komut veriyordu. ‘Yüz defa tekbir cemaat yüz tekbir getiriyordu. Sonra adam: yüz defa lailaheillallah diyordu. Cemaat emrin gereğini yerine getiriyordu. Sonra adam yüz defa Subhanallah diye komut veriyor, ve cemaat yine emre uyuyordu.

Abdullah Sen onlara bir şey söylemedin mi? diye sordu. Ebu Musa: Hayır hiç bir şey demedim. Senin görüşünü almak istedim dedi. Abdullah: Sen onlara: Siz o çakıl taşlarıyla günahlarınızı , ben size hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim, diyemedin mi? dedi.

Sonra Abdullah mescide yürüdü. Biz de beraber gittik. Mescide girince bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi. Nedir sizin şu yaptığınız? dedi. Onlar: Ey Abdullah, bunlar
çakıl taşları, tekbir, tehlil ve tesbihlerimizi sayıyoruz dediler. Abdullah: Siz o taşlarla günahlarınızı , ben size hayrınızın eksilmeyeceğine garanti vereyim.

Ey Muhammed ümmeti! Helakınız ne de hızlı yaklaşıyor. Hem de aranızda bu kadar sahabe varken, Resulullah'ın kefeni daha nemlenmişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken... Beni kudretiyle saran Allah adına söyleyin: Siz, Muhammed ümmetinden daha mı fazla hidayette olan bir ümmetsiniz?...Yoksa siz delalet kapısını açanlar mısınız?..
.
Onlar: Ey Abdullah, Allah'a andolsun ki, bizim hayır işlemekten başka bir niyetimiz yok dediler. Abdullah: Nice hayır uman insanlar var ki asla umduğu hayrı bulamamıştır. Resulullah Kur'an okuyan, fakat okudukları kalplerine işlemeyen bir topluluk tarif etmişti. Andolsun ki, sanki o tarife uyanların çoğunluğu sizin aranızda...

Sonra onlardan yüz çevirip gitti…Amr bin Seleme dedi ki. Nehrevan olayında bu adamların çoğunluğunu, Haricilerle beraber bize saldırırken gördük."

(Darimi; Abdurrezak, Musannef; Taberani, Mucem el-Kebir; Heytemi, Mecmauz Zevaid)

Sen yazmadan, bu tarz bir itirazın haklı olmadığını, bir önceki mesajda gösterdik. Fi emanillah.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
bu sana delil olmaz, çünkü, senin çok daha sahih Hadisi Şerifleri inkar etmişliğin halen devam ediyor...... kaldıki yukarıdaki rivayetin, şerhinide yazsaydın daha isabetli olurdu... buyur kendin ekle yoksa biz ekleyelim... ipucu, rivayetin son cümlesinde mevcut...

Önce teşekkür ettim ama sonra aldım. Kalın yeri alıntıyla gösterebilir misin abi?
 

Tahsin EMİN

Kıdemli Üye
Katılım
7 Şub 2012
Mesajlar
11,757
Tepkime puanı
490
Puanları
83
Allah'ın emirlerini yerine getirmede ve yasaklarından kaçınmada titiz olan, hassas olan ve takva üzere bulunan bir müslümanın kalbi nasıl ölü olacak ki...

Allah'ın emirlerinin tamamı bir anlamda zikirdir...

Burada önemli olan emirde de yasak da Allah'ı ve O'nun kanununu hatırlayabilmektir...

Genç ve güzel bir kız bir delikanlıyı, olacak ya, "gel buyur" diyerek zinaya davet edebilir...

Erkeğin Allah'ın yasağını hatırlaması ve arkasından:

"Allah korusun! Ben Rabb'im'den utanırım." deyip ondan kaçan olsa, bu hadise "zikri" ifade eden bir ameliye değil midir..?

Kalbi ölü olan birinden bu sözler sadır olabilir mi..???

Aslında zikir: Kur'an ve Sünnet bütünlüğü ekseninde hayatı ve yaşamı kuşanabilmenin adıdır...

Bu manada zikir,

Ehl-i tasavvufça da yanlış anlaşılıyor, bazen de,

ehi tasavvuf olmayanlarca da yanlış anlaşılıyor...

Allah, zikir üzere olanlardan eylesin bizleri...

Kendim, zikir hadisesine böyle bakıyorum ve hayatımda da bunu uyguluyorum...

Caddede yürüyor musun, ayaklarının ucuna bakacaksın, işte zikir...

Selamlar..
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Şerhleri alimler yapar, senin veya benim gibiler değil...bu bir,,,,, ikincisi, İnşaAllah öylesindir...kimseyi böyle bir şeyle durduk yerde suçlamaktan Allah a sığınırım ve ben böyle bir şey yaptıysam, senden helallik almak için her şeyi yaparım... o zaman sorayım...Manen Mütavatir olan, onlarca, İsa asm. ın nuzulu ile iligili hadisi şeriflere imanl ediyormusun...
Arkadas, cevabini bildigin seyi neden tekrar tekrat soruyorsun anlamiyorum ki. Daha kac kere cevaplayacagiz. Yapma abdullah, bak gelirim İstanbul'a oyle adams gibi oturup cay icip seyirci kalmam ha ona gore, bak kan govdeyi goturur ona gore :)
 

abdullah birisi

Kıdemli Üye
Katılım
12 Mar 2013
Mesajlar
10,357
Tepkime puanı
517
Puanları
0
Konum
istanbul

Arkadas, cevabini bildigin seyi neden tekrar tekrat soruyorsun anlamiyorum ki. Daha kac kere cevaplayacagiz. Yapma abdullah, bak gelirim İstanbul'a oyle adams gibi oturup cay icip seyirci kalmam ha ona gore, bak kan govdeyi goturur ona gore :)

boy, 1,80 kilo 110, ayıptır söylemesi elimde ağırdır..:)... her zaman yemek yemeğe çay içmeye buyur gel.....
 
Üst