Vehhabilik-Yeni selefiye dosyası

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
İBNİ TEYMİYYE VE MUSTAFA İSLAMOĞLU CEHENNEMİN SONSUZ OLDUĞUNU İNKAR EDİYORLAR

 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
BUGÜNKÜ BİDATCİLERİN AKIL HOCASI İBNİ TEYMİYE


 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Necip Fazıldan İbni Teymiyye,Abduh ve Efgani değerlendirmesi



 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Cübbeli Ahmet Hoca - Vehhabiliğin Doğuşu ve Tehlikesi




 

Arayıcı

Asistan
Katılım
25 Eki 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
55
Puanları
0
Buyur buradan yak derler ya,işte aynen öyle.Bizim gibi düşünmezsen ister şimdi yaşa ister geçmişte yaşa kurtuluşun yok seni cehenneme göndereceğiz mantığı.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Vehhabilik nedir?

Türkiye'deki adı Yeni Selefiye.


Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu.

[İngiliz Casusunun İtirafları kitabında, Vehhabiliğin kuruluşu uzun anlatılmaktadır. Bu kitabı, Hakikat Kitabevi adresinden okuyabilir ve temin edebilirsiniz.]

Eline geçirdiği, ibni Teymiye’nin Ehl-i sünnete uymayan kitaplarını okumuş, (Şeyh-i necdi) diye meşhur olmuştu. Düşünceleri, ingiliz paraları ve ingiliz silahları karşılığında, köylüler ve Deriyye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Süud tarafından desteklendi. Sapık din adamı ibni Teymiye’nin fikirleri ile Hempher’in yalanlarının karışımına Vehhabilik denir.

Mirat-ül-Haremeyn kitabının basıldığı 1888 senesinde Necd emiri, Abdullah bin Faysal idi. Aşağıdaki bilgilerin çoğu Mirat-ül-Haremeyn’den alınmıştır:

Mehmed’in babası Abdülvehhab, iyi bir müslüman idi. Bu ve Medine’deki âlimler, Abdülvehhab oğlunun sözlerinden, yeni bir yol tutacağını anlamış, herkese, bununla konuşmamasını nasihat etmişlerdi. Fakat, Abdülvehhab oğlu, 1738 senesinde Vehhabiliği ilan etti. İngilizlerin siyasi ve askeri yardımları ile, Arabistan’a yayıldı.

Vehhabilere inanan Deriyye hakimi Abdülaziz bin Muhammed bin Süud ilk olarak 1791 senesinde, Mekke emiri şerif Galib efendi ile harp etti. Daha önce, vehhabiliği gizlice yaymışlardı. Sayısız müslümanları öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını almışlar ve işkence etmişlerdi.

Abdülvehhab oğlu, Beni Temim kabilesindendir. 1699 senesinde Necd çölündeki Hureymile kasabasında, Uyeyne köyünde doğmuş, 1791’de Deriyye’de ölmüştü. Önceleri ticaret için Basra, Bağdat, İran, Şam ve Hind taraflarına gitmiş, çok zeki ve bozguncu sözleri ile (Şeyh-i Necdi) adını almıştı. Dolaştığı yerlerde çok şeyler görmüş, şef olmak düşüncesine kapılmıştı. 1713 senesinde, Basra’da tanıştığı ingiliz casusu Hempher, Abdülvehhab oğlunun devrim yapmak arzusunda olduğunu anladı. Bununla uzun zaman arkadaşlık yaptı. İngiliz Sömürgeler Bakanlığından aldığı hile ve yalanları buna telkin etti. Abdülvehhab oğlunun bu telkinlerden zevk aldığını görünce, yeni bir din kurmasını teklif etti. Bu yeni dinin esaslarını ona bildirdi. Casus da, Abdülvehhab oğlu da aradıklarına kavuşmuş oldular.

Yeni bir din kurmak için, önce Medine’de, sonra Şam’da, Hanbeli âlimlerinden okudu. Necde dönünce köylüler için küçük din kitapları yazdı. Bu kitaplara, ingiliz casusundan öğrendiklerini ve Mutezile ve başka bid’at fırkalarından aldığı bozuk düşünceleri de karıştırdı. Köylülerin çoğu buna tâbi oldular. İslamiyet’i içerden yıkmak için, İngiltere’de kurulmuş olan (Sömürgeler Bakanlığı), bu hâli, Necd şeyhi olan (Muhammed bin Süud)a bildirdi. Çok para vererek ve siyasi, askeri yardımlar vaat ederek, Abdülvehhab oğlu ile işbirliği yapmasını temin etti. Arabistan’da hasebe ve nesebe çok ehemmiyet verirlerdi. Kendisi ise, cahil olduğundan, Abdülvehhab oğlu Vehhabilik adını verdiği bu sapık inancı yaymak için, Muhammed bin Süudu maşa olarak kullandı. Kendisine (Kadı), Muhammed bin Süuda (Hakim) ismini taktı. Kendilerinden sonra da, çocuklarının bu makama geçmelerini temin eden bir anayasa yaptırdı.

Abdülvehhab oğlu, önceleri Medine’de okurken, Medine’nin salih, temiz âlimlerinden olan babası Abdülvehhab ve kardeşi Süleyman bin Abdülvehhab ve kendisine ders okutan hocaları, bunun sözlerinden ve davranışlarından ve sık sık söylediği düşüncelerinden bunun ileride İslam dinini içeriden yıkacak bir sapık olacağını anlamışlardı. Kendisine nasihat verirler ve müslümanlara, bundan sakınmalarını söylerlerdi. Fakat, korktukları çabuk meydana geldi. Düşüncelerini Vehhabilik adı ile açıkça yaymaya başladı. Cahilleri, ahmakları aldatmak için İslam âlimlerinin kitaplarına uymayan yeniliklerle, dinde reformculukla ortaya çıktı. (Ehl-i sünnet vel-cemaat) mezhebinde olan doğru müslümanlara kâfir diyecek kadar taşkınlık yaptı. Peygamberimizi ve başka Peygamberleri ve Evliyayı vesile ederek, Allahü teâlâdan bir şey istemeye ve bunların kabirlerini ziyaret etmeye şirk dedi.

Abdülvehhab oğlunun, ingiliz casusundan öğrendiğine göre, bir kabir başında dua ederken, meyyite karşı söyleyen, müşrik olurmuş. Allah’tan başka bir kimse veya bir şey için, yaptı demek, mesela, Falanca ilaçtan fayda oldu veya Peygamber efendimizi veya bir Veliyi vasıta yaparak istediğim oldu diyen müslümanlar müşrik olurmuş. Abdülvehhab oğlunun, bu sözlerine vesika olarak ortaya attığı şeyler, hep yalan ve iftira ise de, cahil halk, doğruyu eğriden ayıramadıkları için sözleri, işsizlerin, çapulcuların, bilhassa Deriyye hakimi Muhammed bin Süud’un hoşuna gitti. Cahiller ve vurguncular, taş yürekliler, Abdülvehhab oğlunun sözlerine hemen yanaştılar. Doğru yolda olan halis müslümanlara kâfir dediler.

Abdülvehhab oğlu, düşüncelerini kolayca yayabilmek için, Deriyye hakimine başvurunca, o da topraklarını genişletmek ve kuvvetlerini arttırmak için ve Londra’dan aldığı emirleri yaymak için, Abdülvehhab oğlu ile seve seve işbirliği yaptı. Onun fikirlerini her tarafa yaymakta bütün gücü ile uğraştı. İnanmayıp karşı duranlarla harp etti. Müslümanların mallarını yağma etmek, canlarına kıymak helal denilince, çöldeki vahşiler, soyguncular, Muhammed bin Süud’a asker olmak için yarış ettiler. Süud oğlu ile Abdülvehhab oğlu el ele vererek, vehhabiliği kabul etmeyenlerin kâfir ve müşrik olduklarına, kanlarını dökmek ve mallarını almak helal olduğuna 1730 senesinde karar verip, 1738 yılında vehhabiliği ilan ettiler. Buna göre, Abdülvehhab oğlu, otuziki yaşında bozuk fikirleri yaymaya başlamış, kırk yaşında ilan etmiştir.

DEVAMI: http://www.benimblog.com/ballarbalinibuldum/196192/Vehhabilik+nedir%3F.htmlhttp://www.benimblog.com/ballarbalinibuldum/196192/Vehhabilik+nedir?.html da....

 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
İbn-î Teymiyye ile Vehhabilik'i ilişkilendiren zihniyete ne demeli?!!! İbn-î Teymiyye ne zaman yaşamış, Vehhabilik ne zaman ortaya çıkmış? İnsanları yanlış bilgilendirmekten korkmuyor musunuz? İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil eden nakilleri bulunmaktadır. Özellikle de tasavvufla alakalı İbn-î Teymiyye'nin görüşleri önemlidir.
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Aslında Vehhabilerle , İbni Teymiyenin görüşleri birebir örtüşmüyor.Onların imamız İbni Teymiye demesine bakılmaz.Doğrusu herkesin İbni teymiye düşmanlığı yapması da anlaşılır bir durum değil.ilmihal okumayan insanların , bu meselelere dalması uygun değil, diye düşünüyorum..İbni teymiyenin külliyatında çelişkili bilgiler olduğundan, eleştiri yapanlar(Alimler) bile bu durumda şaşırıyorlar....Bunu tesbit için söylüyorum...
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Aslında Vehhabilerle , İbni Teymiyenin görüşleri birebir örtüşmüyor.Onların imamız İbni Teymiye demesine bakılmaz.Doğrusu herkesin İbni teymiye düşmanlığı yapması da anlaşılır bir durum değil.ilmihal okumayan insanların , bu meselelere dalması uygun değil, diye düşünüyorum..İbni teymiyenin külliyatında çelişkili bilgiler olduğundan, eleştiri yapanlar(Alimler) bile bu durumda şaşırıyorlar....Bunu tesbit için söylüyorum...

Dediğin gibi abi, İbn-î Teymiyye hakkında ahkâm kesenlerin birçoğu İbn-î Teymiyye'nin hiçbir eserini okumayanlar oluyor genelde...

Ya da Esad Coşan Hoca'nın dediği gibi İbn-î Teymiyye'yi tam anlamıyla anlayamıyorlar...
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
İbn-î Teymiyye ile Vehhabilik'i ilişkilendiren zihniyete ne demeli?!!! İbn-î Teymiyye ne zaman yaşamış, Vehhabilik ne zaman ortaya çıkmış? İnsanları yanlış bilgilendirmekten korkmuyor musunuz? İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil eden nakilleri bulunmaktadır. Özellikle de tasavvufla alakalı İbn-î Teymiyye'nin görüşleri önemlidir.

Vehhabiler onların Türkiye versiyonu Yeni Selefiye tasavvufa karşılar. İbni Teymiyye'nin tasavvufla alakalı görüşlerini bi zahmet aktarırsan memnun oluruz.

Diyorsunki:"İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil eden nakilleri bulunmaktadır" İbni Teymiye,Vehhabilerden eskidir. Nasıl oluyorda İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil ediyor?
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
a) İbn Abidin der ki: Cahilin alim
hakkındaki şehadeti geçersizdir
b) "İslam alimi İbn Teymiyye neden tasavvufun
hatalar zinciri olduğunu savunuyor?" diyorsunuz Bunu
nereden öğrendiniz? İbn Teymiyye'nin hangi kitabında okudunuz? Dahası İbn
Teymiyye'nin hangi kitaplarını okudunuz? Daha dahası onu ne kadar tanıyorsunuz?
Naçizane tavsiyemdir: Birini onun hasımlarından öğrenmeyiniz Hasım doğru söylemez,
sizi aldatır Siz de aldananlardan
olursunuz İkinci tavsiyem Sizi tanımadığın bir
müslümana düşman eden biri sizin dostunuz değildir Size kötülük
işletmektedir Hele o alimse bu bir kaç
kat kötülüktür, günahtır Size günah işleten, size
şeytanlık yapıyor demektir
c) İbn Teymiyye de her alim gibi isabetli ve
isabetsiz görüşleri olan bir İslam alimiydi
Katılmadığım ve eleştirdiğim bazı görüşlerine bazı kitaplarımda yer verdim Katılmadığımı
söyledim Fakat ona karşı savaş
açanların dürüst olmadıklarını, karalama ve çamur attıklarını bütün bu
savaşlarda yapılan, yazılan ve yaşananları bilince hayretle görüyorsunuz Bilmeden konuşan hata
eder Dürüstlük şiarımız,
adalet ahlakımız olmalıdır
d) İbn Teymiyye İslam irfanına bırakın karşı
olmayı, İslam irfanını bir mutasavvıftan daha yoğun ve bir zahid gibi yaşayan
biriydi Hayatı buna şahittir Eserleri buna
şahittir Bir kaçını sayayım:
Emrazu'l-Kalb ve Şifauhu (Kalbin hastalıkları ve şifası), Tezkiyetu'n-Nefs (Nefis tezkiyesi) ve
et-Tevbe Bunlar Arapça Türkçeleri yok Onun için okuyun
diyemiyorum Ama onun İrfani anlayış
ve hayatını en güzel okuyacağınız eserlerden biri bir numaralı talebesi İbn
Kayyım el-Cevziyye'nin Medaricu's-Salikin adlı eseridir Piyasada vardır Türkçesi güzeldir
e) Tasavvufun kaç çeşit olduğunu, salihleri kadar
kazipleri, sadıkları kadar sahtekârları, samimileri kadar zındıkları da olduğunu
sadece mutasavvıf olmayanlar değil mutasavvıflar da söyler durur Keşke okuyabilseydiniz
ibn Teymiyye'nin Fetva's-Sufiyye ve'l-Fukara'sını da, onun savaştığı tasavvuf
ehlinin nasıl birileri olduğunu siz de bilseydiniz
Daha birçok yazacaklarımı burada kesiyor ve sizi
hiçbir alim hakkında gelişi güzel konuşmamanız, hiç kimse hakkında onu yakından
tanımadan suizanda bulunmamanız konusunda uyarıyorum Müminin mümine suizannı
haramdır diyor efendimiz Hele o mümin bir alim
olursa alimlerin eti
zehirlidir Yiyeni iflah etmez
Bu sualiniz için zaman ayırdım Bunu eğer yukarıdaki
eseri okursanız size helal edeceğim, okumazsanız helal etmeyeceğim ve Rabbimden
sizden alacağım olarak kaydetmesini işte burada bütün okuyanların şahitliği
huzurunda niyaz ediyorum
Vesselam, veddua

MUSTAFA İSLAMOĞLU

ALINTIDIR.
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
Ibni Teymiyye
Kimdir?


İsmi, Ahmed b
Abdü’l-Halîm İbn-i Abdillâh b Ebi’l Kâsım ibn-i Hadır
en-Nemîrî el-Harrânî ed-Dimeşkî el-Hanbelî, Takiyyüddîn ibnü Teymiyye’dir Harrân’da[3] doğdu (661
H) Babası onu Dimeşk’e
götürdü Orada yerleşti ve meşhur
oldu Verdiği bir fetvadan
dolayı Mısır’a çağrıldı Oraya gitti… Orada bir
müddet hapse atıldı Sonra, İskenderiyye’ye
nakledildi Sonra, serbest bırakıldı
ve 712’de Dimeşk’e gitti 720 tarihinde orada
tutuklandı 728 senesinde, Dimeşk
kalesinde tutuklu iken öldü

İbn-i Teymiyye,
Felsefe ve Mantık ilimlerinde araştırması çok olan birisiydi Lisânı fasîh idi Yirmi yaşına varmadan
ders okuttu ve fetva verdi Eserleri çoktur

Hâsılı O, yedinci
asır Hanbelî fıkıh ve hadîs âlimlerinden, şâz görüşleri bol olan birisidir Şâzlarının bol oluşunun
da, değişik sebebleri vardır Bunlar, akîde, fıkıh ve
üslûb olmak üzere üç tanedir

Mîzâc ve ahlâkı
çerçevesinde doğan ve gelişen üslûbuyla, olması îcâb eden veya olabilecekten
daha fazla bir cesâret, hiç olmaması lâzım gelen tepeden bakma, boyundan büyük
olan nice büyüklere karşı, akıl almaz bir saldırganlık, acelecilik, muğalata ve
benzeri sebeblerden doğan bıktırıcı tekrarlar, çekilmez tenâkuzlar
sergilemiştir Tenâkuz ve tekrarları
çizildiği takdirde yazdıklarının neredeyse dörtte biri bile kalmayacaktır Kitablarını aklı havada
bir kara sevdalı edasıyla değil de, bir ilim adamı ciddiyeti ile okuyacak olan
herkes bu hakikati görebilecektir “İktizâ”sı,
“Kâidetün Celîle”si, “Furkan”ı, “Ubûdiyye”si, Akîdeye dâir kitabları,
Fetâvâ’sının akîdeyle alakalı kısımları, birindeki cümleleri diğerinde biraz
değiştirilen, zaman zaman da hiç değiştirilmeden aynen tekrarlanan sözlerden
meydana gelen cinsindendir

Yerine göre
zâhiri, yerine göre filozof, yerine göre de Ehl-i Sünnet vasfıyla temâyüz
etmiştir Ne zaman ve nerede hangi
cepheden olması lâzım geldiğini buna kanaat getirdiyse, o tâifenin düşünce ve
müdafaalarıyla karşı tarafa saldırmış ve esasen başkalarına âid olan malzemeleri
kendine mâlederek, onların kendi tahkiki olduğu zannını uyandırmıştır Yerine göre Ehl-i
Sünnet olup Ehl-i Bidata karşı, zaman zaman Ehl-i Bid’at fikrinden yana olup
Ehl-i Sünnete karşı, bazen de felsefecilerden yana olup diğerlerine karşı
amansız bir muharebe vermiş ve nihayet ilim adamlığını, muztarib mütefekkirliği
(!) içinde kurban etmiştir

Hüseyin Avni
KANSIZOĞLU İnkişaf Dergisi, Sayı: 7


İbn
Teymiyye

el-Kevserî merhum, et-Ta‘akkubu'l-Hasîs limâ Yenfîhi İbn
Teymiyye mine'l-Hadîs ve el-Buhûsu'l-Vefiyye fî Müfredâti İbn Teymiyye adını
verdiği eserlerinde bir kısım hadisler hakkındaki tavrını ve şazz görüşlerini
tenkit ettiği İbn Teymiyye'nin özellikle itikadî konulardaki tutumunu hemen her
çalışmasında eleştirmiştir Özellikle birinci
eserinde, İbn Teymiyye'nin Minhâcu's-Sünne'de ele aldığı birçok konuda sahih
hadis mevcut olduğu halde o konularda hadis bulunmadığını veya mevcut hadislerin
güvenilmez olduğunu söylemesini tenkit etmektedir Diğer benzerleri gibi bu
iki kitabı da basılarak ilim alemine kazandırılmayı beklemektedir

Gerek
Makâlât'ında, gerekse diğer telifleriyle, ta'lik ve takdim yazılarında sık sık
İbn Teymiyye'nin görüşlerine değinmiş ve kendisine zaman zaman oldukça ağıra
kaçan eleştiriler yöneltmiştir Bunların başında İbn
Teymiyye'nin, Yüce Allah'ı, mahlûkâta mahsus özelliklerle tavsif etmesi
gelir Her ne kadar İbn
Teymiyye, "teşbih" ve "tecsim" olarak ifade edilen tavra katılmadığını
belirtmişse de, izlediği yolun sonunun teşbih ve tecsime çıktığı da bir
gerçektir Bilindiği gibi İbn
Teymiyye, gerek hayattayken, gerekse vefatından sonra en fazla eleştiri alan
âlimlerden birisidir Geniş ıttılâı, güçlü
hafızası ve keskin dili ile o da pek çok büyük âlime ağır eleştiriler
yöneltmiştir Bıraktığı çok sayıda
eser, büyük yankılar ve derin tesirler uyandırmıştır Günümüzde Suud merkezli
Vehhabîlik hareketi ile Selefîlik diye anılan akım, İbn Teymiyye'nin kalıcı
tesirinin en büyük ve somut iki göstergesidir

ALINTIDIR.

http://www.mumsema.com/islamda-tasavvuf/68183-ibni-teymiye-ve-tasavvuf.html
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
İbni teymiye “Mecmu-u’l fetava” diye adlandırılan kitabının 4. cüz’ünün 374. sayfasında Allâh hakkında açıkca “CULUS” yani “OTURMA” sıfatını ifade etmiştir.

İbni Kayyim el-Cevziyye de “Bedâi-u’l fevâid” diye adlandırılan kitabının 4. cüz’ünün 40. sayfasında Allâh hakkında açıkca “CULUS” yani “OTURMA” sıfatını ifade etmiştir.
Muhammed ibn AbdulVehhab ise “Mecmuatu rasail fittevhid” diye adlandırılan kitabında “CULUS” yani “OTURMA” sıfatını ifade etmiştir.
İbn Baaz “Mecelletu’l-hac” h. 1415 yıla tekebül eden 11. cüz Hac dergisinde haşa şöyle demiştir: “Allâh zatı ile arşın üstündedir”
Salih ibn Fevzan, “Nazarat ve takibat ala ma fi kitabisselefiyye“ (Daru’l-vatan, Riyad) isimili kitabının 40. sayfasında şöyle demiştir: “Allâh arşa yerleşmiştir“
Useymin, “Fetâva’l-akide” isimli kitabının 85. sayfasında şöyle demiştir: “Allâh zatıyla arşın üstündeki cihettedir.” Aynı kitabın 742. sayfasında da haşa şöyle demiştir: “Allâh hareket ediyor”.
Bu gibi ifadeler, bu insanların Allâh’ı cisim olarak kabul ettiklerinin göstergesidir.
Ayrıca Useymin “Tefsir Ayetul-kursiyy” isimli kitabının (Mektebetu İbnu’l-Cevzi) 19. sayfasında Allâh hakkında haşa şöyle demiştir: Kürsi, Allâh’ın iki ayağının bulunduğu yerdir.”
VİDEO VE KAYNAKLAR DEVAMINDA …….

Muhammed ibnu AbdulVehhabı bizzat ecdadından kabul eden, Abdurrahmân ibnu Hasen ibnu Muhammed ibnu Abdulvehhab, “Fethu’l-Mecid” kitabının 356. sayfasında (Mektebetu Darusselâm, Riyad) haşa Allâh’ın kürsiye oturduğunu açıkca ifade eder.
Bu son kişinin sözünde, Allâh’a isnat edilen oturma sıfatı, arş ile bağlantılı olarak geçmese de haşa kürsi ile bağlantılı olarak geçiyor ve bu sebeple bu da küfürdür. Bir kimse Allâh’ın haşa arşa oturduğunu iddia ettiğinde nasıl ki küfre giriyorsa Allâh’ın kursiye oturduğunu iddia ettiğinde de küfre girer.
İmana zarar veren bu tür hallerden Allâh’a sığınırız.
Ehl-i Sünnete göre Allâh’ın kesinlikle uzuvları yoktur. Kur’anî ve hadîsî nasslarda uzuvmuş gibi bir izlenimin verildiği yerlerde geçen kelimeler, arapçada çok anlamlı kelimelerdir, mesela mecazi olarak kullanılan ifadeler geçer ve bazı yerler Allâh’ın sıfatlarına delalet ederler bazı yerler ise başka anlamlara.
Selef-i salihin“in bir kısmının tevil etmesiyle birlikte çoğunluğunun müteşabih olan nasslar hususunda izledikleri yol, bu müteşabih olan nassları zahirlerine hamletmemektir (benzetme içerecek bir manada anlamamaktır) ve üzerlerinde durmayarak benzetmeksizin, nasıllık isnat etmeden Allâh’a layık bir anlamı olduğuna inanarak geçiştirmektir.
İbni teymiye, ibni Kayyim el-Cevziyye ve Muhammed ibn AbdulVehhâb gibi müşebbihe olan (Allâh’ı yaratıklara benzetmeye kalkan) şimdikl vehhabilerin de Allâh’a “OTURMA“ sıfatını isnat etmeyi devam ettirdiklerini pekiştirmek için misal verilecek olursa:
Aşağıdaki resimde görüldüpü gibi Akaitle ilgili olan bu kitabı vehhabi olan AbdulAziz ibn Faysal adında biri yazmıştır.
Kitabı takdim eden de koyu vehhabi Salih ibn Fevzandır.

Bu kitapta Allâh’a “OTURMA” sıfatı açıkca isnat edildiği halde Salih ibn Fevzan bu kitap için takriz yazmıştır aşağıdaki resimde görüldüğü gibi:

Sözkonusu olan vehhabi AbdulAziz ibn Faysal’ın kitabında, Allâh hakkında “OTURMA” sıfatını kullandığı ifade ise aşağıdaki resimde görüldüğü gibi ortadadır ve tevil edilemeyecek şekilde sarihtir (belirgin, açık):

Arapçayı anlamayanlar için yukarıdaki sayfada geçen yazı özetlenecek olursa, yazar haşa “Allâh’ın istivası, oturmaktan başka türlü olur mu?” diyen birisinin sözünü naklediyor bir de ardından yorum yaparak “Bu söz ise doğrudur üzerine toz konmuşluğu yoktur…” diyerek o küfür sözünü böylece doğrulamaya kalkıyor.
Bir vehhabinin, arapça dilinde Allâh’a “OTURMA” sıfatını diliyle nasıl isnat ettiğini kendi kulakları ve gözleri ile duymak ve görmek isteyen, video çekimi olan şu görüntüleri izlesin:

VİDEO LİNKİ

http://video.yahoo.com/watch/8461301




[video]http://video.yahoo.com/watch/8461301[/video]

http://www.sapitanlar.com/index.php...urma-sifatini-isnadi-ve-mekan-tayin-etmeleri/
 

Arayıcı

Asistan
Katılım
25 Eki 2009
Mesajlar
356
Tepkime puanı
55
Puanları
0
Tasavvuf tasavvuf diyenlerin (günümüzde) tasavvufu anlıyabildiklerini zannetmiyorum.Şimdi bu yazıyı yazan kardeş kendini tasavvuf ehli zannediyor anlaşılan.Tasavvuf ehli birilerini karalayıp durma yerine ,birilerini kurtarma heyacanı içinde olur,olmalı.
 

sufi7007

Profesör
Katılım
24 Nis 2007
Mesajlar
1,161
Tepkime puanı
15
Puanları
0
Ülkemizde "vehhabi" isminin kötü bir şöhreti olduğundan "selefi" yaftası tercih ediliyor.

"Selef-i salihin"i tenzih ederim bu Suud yalakası tipten...
 

GENCAKINCI

Profesör
Katılım
21 Ağu 2009
Mesajlar
1,666
Tepkime puanı
26
Puanları
0
-

Tasavvuf tasavvuf diyenlerin (günümüzde) tasavvufu anlıyabildiklerini zannetmiyorum.Şimdi bu yazıyı yazan kardeş kendini tasavvuf ehli zannediyor anlaşılan.Tasavvuf ehli birilerini karalayıp durma yerine ,birilerini kurtarma heyacanı içinde olur,olmalı.

Arkadaş senin derdin ne? Açıkça yaz. Yoksa sendemi onlardansın?
Kimi kurtaracakmışız? veya kurtarmalıyız?
 

Cümle Mühendisi

Ordinaryus
Katılım
2 Tem 2006
Mesajlar
4,181
Tepkime puanı
110
Puanları
0
Konum
İzmir
Web sitesi
muhammedesad.blogcu.com
Vehhabiler onların Türkiye versiyonu Yeni Selefiye tasavvufa karşılar. İbni Teymiyye'nin tasavvufla alakalı görüşlerini bi zahmet aktarırsan memnun oluruz.

Diyorsunki:"İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil eden nakilleri bulunmaktadır" İbni Teymiye,Vehhabilerden eskidir. Nasıl oluyorda İbn-î Teymiyye'nin birçok konuda Vehhâbileri rezil ediyor?

İbn Teymiyye'nin tasavvuf düşmanı olduğu söylenir. Bu doğru değildir. O, hurafe ve bid'at düşmanıdır. Zühd ve takva yolundaki tasavvuf mensuplarına saygılıdır. Cüneyd-i Bağdadî'yi, Abdulkadir-i Geylânî'yi över.

Süleyman Ateş

***

Nitekim meselâ, İbn-i Teymiye diye bir kimse vardır, hep tasavvufun karşısında bir kimse olarak gösterilir. Halbuki kendisi mutasavvıftır, kendisi tasavvuf erbabıdır. İbn-i Teymiye'de Tasavvuf diye Türkçe'ye de kitaplar çevrilmiştir. O bizim anladığımız mânâdaki tasavvufa karşı değil, bizim karşı olduğumuz tasavvufa karşı...

Mahmud Esad Coşan Hocaefendi

***

Ali Ramazan Dinç Hocaefendi'nin de İbn-i Teymiyye hakkında "Sufi" tabiri kullandığını duymuştum.

***

Muhammed Salih Ekinci Hocaefendi ile yapılan röportajdan bir demet:

-Efendim, yeri gelmişken İbn-i Teymiye ve İbn-i Kayyım hakkındaki kanaatlerinizi de alsak..

- İbn-i Teymiye ve İbn-i Kayyım'ın kitapları büyük alimler için kaçınılmaz eserlerdir. Avam için ise okunması zararlıdır. Âlimlerin okuması gerekir, zira başka yerde bulunmayan malumatlar onların kitaplarında bulunur. Çok nefis ve değerli bazı kitaplar yazmışlar, bazı kitaplarda da karıştırmışlardır. Bahusus, mesela akaid konusunda Eş'ari ve Maturidilere haksız bir şekilde, haddinden fazla hücum etmişlerdir.

-Tasavvufa hücum etmişler mi?

-İkisi de sofiydiler. Tasavvufa karşı mücadeleleri yoktur, bilakis müdafaaları vardır. Bazı sofilere karşı mücadele vermişlerdir.

-Yani onlar için "rahimehullah" diyebilir miyiz gönül rahatlığı ile?

-Neden demeyelim ki? Bizim âlimlerimiz, bizim değerlerimizdir. Mesela Minhac'us-Sünne ile İbn-i Teymiye büyük hizmet etmiştir. Ama bazı akaidin ince meselelerinde yanılmışlardır.

***

İbn Teymiye konulara vukufiyet ve ilmîlik açısından imamdır. Ancak bazı meseleleri kabul ve red konusunda aceleci davranmıştır. Ayrıca İbn Hazm gibi İbn Teymiye ve İbnu'l-Kayyim'in de bazı şaz görüşleri vardır. Zaten her âlimin az da olsa mutlaka aykırı görüşleri olmuştur. Ancak yanlış bizden kaynaklanır. Onlar ictihad etmiştir ve ecir almışlardır. Fakat bizim onlardan birine tâbi olurken ona ismet ya da kutsiyet atfetmemiz yanlıştır. İbn Hazm, İbn Teymiye, İbnu'l-Kayyim, İbn Abdi'l-Hâdî, İbn Kesîr, İbn Hacer… Kim olursa olsun her insan yanılabilir. Ancak bizim bir âlimi kutsayarak sâbitelerimiz değişmezlerimizden taviz vermemizdir yanlış olan.

Tasavvuf da diğerleri gibi bir ilimdir. Her tasavvufla ilgilenene sûfî denmez. Özellikle son asırlarda bu sahaya na-ehil kimseler bulaştı. Ancak tasavvufun aslı ve menşei, İslam'ın ruhu olmasıdır. Bunu kimse inkâr edemez. Mesela İbn Teymiye (rh. a) büyük bir sûfîdir. El-Ubûdiyye kitabına bakın; orada İbn Teymiye'nin sûfî tarafını çok net olarak görürsünüz. Aynı şekilde İbnu'l-Kayyim büyük bir sûfîdir. Medâricü's-Sâlikîn adlı eserine bakarsanız bunu anlarsınız.

Muhammed Avvâme Hocaefendi

***

“Şeyhu’l-İslam İbn-i Teymiye kanaatlerini kabul edenin de, etmeyenin de çokça istifade ettiği bir kimsedir. Dört bir yana yayılmış eserlerin müellifi ünlü öğrencisi Şemsuddin İbn Kayyim el-Cevziyye dışında şayet İbn-i Teymiye'nin hiçbir eseri bulunmasaydı dahi, bu bile İbn Teymiyye’nin ne kadar yüksek bir konuma sahip olduğunu en ileri derecede ortaya koyardı. Durum böyle iken bir de gerek akli, gerek nakli ilimlerde Hanbeli mezhebine mensup ilim adamları şöyle dursun, çağdaşı olan Şafîi ve diğer mezheblere mensup ilim adamları akli ve nakli ilimlerde oldukça ileri ve benzersiz olduğuna da tanıklık etmişlerdir.”

Hâfız İbn-î Hacer el-Askalânî
 
Üst