Vakıf kapatmak mı?

Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
Vakıf, yapılan bir hayrın süreklilik arz etmesi için o yolda bağışlanan mallar olarak tarif edilmektedir. Mallar ifadesinden ise özellikle uzun ömürlü olan gayrimenkul (taşınmaz) mallar anlaşılmaktadır. Söz konusu mal ayakta durdukça malın kendisinden veya gelirinden vakıf senedinde belirtilen insanlar yararlanmaktadırlar.
Bu “vakıf” tarifine göre karşımıza dört ayrı muhatap çıkmaktadır. Birincisi “Allah rızası için” başkalarına iyilik yapmaya niyetlenen kimsedir ki buna “Vakfeden” denmektedir. İkincisi kendi mülkiyetinde iken ve hiçbir zorlama da olmadığı halde başkalarına iyilik yapmak adına “Vakfedilen mallar” dır. Üçüncüsü vakfedilen malların ki onlar durdukça malların hangi gaye ve ne şekilde kullanılması gerektiğini yazarak tarifname denilebilecek “Vakıf senedi”dir ve vakıf mallarından “yararlanan insanlar” dır.
VAKIF, BİR HAYIR KURUMUDUR
İlk vakıf, Âl-i İmran suresi 92. ayeti inzal olduktan sonra kurulmuştur. Allah (c.c) bu ayetinde; “Sevdiğiniz şeylerden (başkalarının yararlanması için) vermedikçe birr’e (iyilik yapanlar sınıfına) erişemezsiniz. Allah (c.c) bu yolda ne harcadıysanız şüphesiz onu bilir” buyurmaktadır. Medineli Ensar’ın zenginlerinden Ebu Talha’nın malları içerisinde en çok sevdiği, tatlı su kuyusu da olan hurma bahçesini vakfetmek istedi. Peygamberimize de bilgi vererek bahçesinin gelirini Allah rızası için ve başkalarına iyilik yapmak isteğiyle vakfetti.
Hayatının düzenini başkalarına (insan-hayvan, mü’min-kafir, fakir-zengin ayırt etmeden) iyilik yapmak için adayan Müslümanlar, vakıf malları o kadar çoğalttılar ki. Osmanlı İmparatorluğu tam bir “Vakıf medeniyeti” olarak tam 700 yıl hayat sürdü.
Toplumun bütün kesimlerini kaplayan sayısız vakıf eserleri ile devletin desteğine ihtiyaç duyulmadan millet kendi içindeki her türlü (fakir, yoksul, dul, yetim, öğrenci gibi) yardıma muhtaç insanları korudu ve gözetti. Fakirlikten dolayı evlenemeyen genç kızlar için çeyiz vakfı, kanadı kırık olduğundan göç yapamayan leyleklere yardım vakfı, fakirlere yemek dağıtan İmaretler ve daha binlercesini kurdu. Atalarımız millet olarak vakfa büyük bir önem atfetmiş, vakıflara her türlü desteği severek vermiş ve onların gayeleri doğrultusunda hayatiyetlerini sürdürmelerine yardımcı olmuştur. Kendi mülkiyeti için arazi, arsa veya gayrimenkul alırken o yerin vakıf olma ihtimalini hep göz önünde tutmuş, vakıf olduğundan şüphelendiği arsa veya arazileri kesinlikle satın almamıştır.
MİLLİ GENÇLİK VAKFI
İkinci vakıf şekli ise toplum içerisinde herhangi bir sahada muhtaç insanların önceden tespiti yapılarak, onların hayırseverlerin yardımlarına kavuşması için çalışan vakıflar olmuştur. Yani önce muhtaçlar belirlenmiş daha sonra bunlara gayrimenkuller ihdas edilerek, onların vakıf gelirlerinden yararlanması yoluna gidilmiştir. Birincide “Mallar vakfedilip, yararlanacak insanlar oluşturulurken, ikincide muhtaç insanlar belirlenerek onların ihtiyaçlarının giderilmesinde mallar oluşturması” şekli kullanılmıştır.
İkinci vakıf kuruluşuna örnek, 1975 yılında merkezi Ankara olarak kurulan “Milli Gençli Vakfı”dır. Yardım için hedef aldığı kitlesi, çocuklar ile genç erkek- kız öğrencilerdir. Öğrencilere yurtlar açmış, fakir öğrenciler için burslar vermiş, derslerinde başarılı olamayanlar için çeşitli derslerden ücretsiz kurslar tertiplemiş ve onların “Vakıf senedinde de belirtilen Milli ve Manevi değerlerimize bağlı olarak yetişmelerine çalışmıştır”
MGV’Lİ OLMAK ŞEREFTİR
Ben kardeşiniz de 1980 yılında başlayan “Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı”nı kesintisiz 17 yıl yürütmüş ve 1997 yılında yapılan olağan Genel Kurul ile (rahmetli) Adnan Demirtürk kardeşimize devretmiştim. Aynı genel kurul bana, ittifakla “Milli Gençliğin Şeref başkanı” unvanını vermiştir. Bu 17 yıl içerisinde (Yargıtay 18. Hukuk Dairesinin 25.02.2004/957 kararında da belirtildiği gibi) 1878 şubesi, 350 bin kayıtlı genç üyesi çoğu kendi mülkü olan 150 kadar büyük öğrenci yurdu oluşmuş bulunmaktaydı. Ve gençliğimiz, sevgi ve kardeşliğin örneği olmuş, her zaman haksızlıklardan ve kavgadan uzak durmuştur.
İşte bu vakıf bugün maalesef kapatılmış olduğundan gençlerimize yardım ve destekte bulunamamaktadır. Hem de 29 yıllık şerefli bir çalışma mazisine, bu süre içerisinde hiçbir şube ve üyesinin yasa dışı bir eylemi olmamasına ve bir suç almamasına rağmen.
VE AKP HÜKÜMETİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü 1999 yılında Milli Gençlik Vakfı’nın kapatılması talebiyle Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesine başvuruyor. Bu, 28. Şubat baskılarının yoğun bir şekilde devam ettiği bir zamandır ve hükümette ANAP-DSP-MHP bulunmaktadır. Ama mahkeme 19.11.2002/755 tarihinde, delil yetersizliğinden dolayı “Milli Gençlik Vakfı’nın kapatılamayacağına” karar veriyor ve masraflarını davacı Vakıflar Genel Müdürlüğüne yüklüyor. İşte AKP hükümeti bundan sonra karşımıza çıkıyor.
Vakıf yönetimi bir heyet oluşturarak, Başbakan’ın ve Sayın Bakanın da içinde yetiştiği “Milli Gençlik Vakfı”nın çalışmalarına devam edebilmesi isteğiyle Vakıflar Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Devlet bakanı Mehmet Ali Şahin’i ziyaret ediyorlar. MGV için verilen “Mahkeme kararına uyulmasını ve davanın temyiz edilmemesini” istiyorlar. Söz konusu heyete, “konuyu bir inceleyelim” diyerek geçiştiren Sayın Bakan, 15 günlük temyiz süresi içinde mahkeme kararının Yargıtay’da temyizine onay veriyor.
VAKIF KAPATILIYOR
Yargıtay, 18. Hukuk Dairesi 25.02.2004/957 tarihli kararıyla mahkemenin kararını bozuyor ve dosyayı iade ediyor. Aynı mahkemede aynı duruşma bir kere daha yapılıyor. Bu sefer mahkeme 03.06.2004/232 tarihli kararıyla Vakfın kapatılmasına ve mallarının hazineye devredilmesine karar veriyor. Bu kere MGV avukatları 22.02.2005 tarihli dilekçeleri ile Tashih-i Karar istiyorlar. Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 26.04.2005 tarihli kararıyla eski kararında israr ediyor ve böylece MGV’nin Türkiye’deki hukuk yolu kapanıyor.
Mahkemeler bağımsızdır. Verdikleri karardan niçin hükümet sorumlu olsun, denilebilir. Eğer Hükümet mahkemenin ilk kararına (19.11.2002/775 tarihli) uyarak, kararın temyizi yoluna gidilmesi yolu tercih edilmeseydi, bugün Milli Gençlik Vakfı kapatılmamış ve çalışmalarına devam ediyor olacaktı.
Her iktidar bir yönüyle tarihe geçmektedir. Bu iktidar da tarihe; “kiliseleri ihya eden (onaran) ama Vakıfları kapatan iktidar” olarak geçecektir.
Nevzat Laleli
 
Katılım
14 Şub 2008
Mesajlar
18
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Konum
izmir
Her iktidar bir yönüyle tarihe geçmektedir. Bu iktidar da tarihe; “kiliseleri ihya eden (onaran) ama Vakıfları kapatan iktidar” olarak geçecektir.
Nevzat Laleli :clap2::clap2::clap2:
 

abdullah sinan

Paylaşımcı
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
382
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Milli gençlik vakfı gibi bir vakfı kapatmak bu hainlere nasip oldu...

Ekmeksizler...

Bir çoğu MGV'den aldığı burslarla okudu.

Üstelik bir gençlik hareketi de başlatmayarak İslam gençliğini bitirdiler.
 
Üst