Vakıa Suresi'nde Asansör ve Yürüyen Merdiven

ŞAKİROĞLU

Asistan
Katılım
16 Nis 2013
Mesajlar
375
Tepkime puanı
3
Puanları
18
Yaş
73
Konum
İSTANBUL
Web sitesi
www.hikayeler.net
Vakıa Suresi'ni geçmişteki alimler kıyametten ve kıyamet sonrası gelişmelerden haber veriyor diye anlamışlar. Mealleri tefsirleri bu anlayış üzerine yapmışlar. Günümüzde biz dahi nelerden bahsettiğini anlamak isteriz. Bunun için ayetleri oluşturan sözcükleri irdelemekte fayda var.

''İzâ vakaati'l-vâkıa'' diyor ilk ayet.

Vakıa', meydana gelecek bir olayın adıdır. Ne kadar zaman sonra meydana geleceği belli değil. Kıyamet olması şart değil. Lakin önemi büyük ve etkileyici bir olay olsa gerek.

''Leyse li kâzibetin'' şeklinde kesin hüküm bildiriyor ikinci ayet. Bu ayet, hiç bir unsurun meydana gelecek olayı olmaz edemeyeceğini, o olaydan uzak kalmanın mümkün olamayacağını belirtiyor.

Bu 'vâkıa' denen olay nasıl bir olay acaba?

Vakıa denen olayın nasıl bir olay olduğunun ip ucunu üçüncü ayetteki ''hâfizatün râfiatün'' şeklindeki iki sıfat sözcük veriyor:

'Hafizatün-rafiatün' denen bu iki sıfata, tefsirlerde ve meallerde 'alçaltıcı' ve 'yükseltici' şeklinde anlam verilmiş. İlk ayetteteki 'vakıa' sözcüğüne kıyamet şeklinde anlam verildiğinden 'rafiatün' sözcüğüne olumlu, 'hafizatün' sözcüğüne olumsuz anlam verilmek zorunda kalınmış. Halbu ki, zikredilen iki sıfat da insanlar ve toplum için olumlu anlam içeriyor.

'hafizatün-rafiatün' sözcüklerinin anlamı Hamdi Yazır'ın orijinal mealinde 'indirir-bindirir' şeklinde. Hamdi Yazır'ın sonraki meal ve tefsirlerinde 'hafizatün' sıfatına zorlama ile olumsuz anlam yüklenmiş.

Arapça'da 'hafeza-yehfuzu' fiil masdarı, geçimi ve yaşamı güzel hoş ve kolay etmek anlamında kullanılıyor. Mesela; ikamet yerini yukarı bölgeden aşağıya daha uygun yere indirmek gibi...
Mesela; zor şartlardan kurtulma, güzel yaşama geçme gibi...
Mesela; bir kimsenin ukalalığı terk edip şahsiyetini mütevaziliğe indirmesi gibi.

Ayetteki 'hafizatün' sözcüğü lügatte, yüksekte olmayan oturaklı su akıntısına verilen isim olarak gösteriliyor. İndiren-alçaltan şey olarak da belirtiliyor. (Mevlut Sarı: Arapça-Türkçe Lügat) Yani, yukarı taraflarda çıkan suyu aşağı taraflarda yerleşen topluma doğru indiren bir şeymiş 'hafizatün'.

'Rafea-yerfeu' fiil masdarı, kaldırmak, yükseltmek ve yukarı çıkarmak anlamında kullanılıyor.
Mesela; şerefi arttırmak gibi; makamı yükseltmek gibi...
Mesela; kaldırıp taşımak, yukarı taraflara nakletmek gibi.

Ayetteki 'rafiatün' sözcüğünün karşılığı lügatte 'kaldıraç' olarak gösteriliyor. (Mevlut Sarı: Arapça-Türkçe Lügat) Yani, üst tarafa, yukarı tarafa çıkılmak istendiğinde bunu gerçekleştiren şey imiş 'rafiatün'.

Bu açıklamalardan sonra, 'hafizatün' ve 'rafiatün' denen şeylerin, günümüzdeki asansör ve yürüyen merdiven olduğunu anlamak zor değil.

''Hafizatün rafiatün'' ayetinde 'hafizatün' sıfat isminin önce zikredilmesi, asansörün ve yürüyen merdivenin insanları yer üstünden yeraltına doğru götüreceğini, sonra yeraltından yer üstüne doğru nakledeğini işaret eder. İstanbul'da ulaşımı kolaylaştıran metro sistemi, aynen böyledir. Yürüyen merdivenler bir beldeden diğer beldeye gitmek isteyen insanları elli metre yerin altına indirir; kilometrelerce sonra yerüstüne çıkarır. Asansörler de yedektedir.

İbrahim Faik Bayav
(04.08.2020)
 
Üst