bi husben
Kıdemli Üye
- Katılım
- 7 Mar 2007
- Mesajlar
- 5,664
- Tepkime puanı
- 322
- Puanları
- 83
Vahdet-i Vucud Risalesi
Molla Aliyyul Kaari
EŞYANIN VARLIĞI
Eşyanın iyisini de kötüsünü de, hayrını da şerrini de yaratan Allah’a (c.c.) hamdolsun. O, hak ehli katında eşyanın dışındadır, eşyanın kendisi değildir.
Eşyanın yararların ve hayrını açıklayan Rasulullah’a (s.a.v.), Ehl-i Beytine, ashabına, tabilerine ve Rasulullah’ın (s.a.v.)çizgisinde yürüyenlere salat ve selam olsun.
Bazı cahil tasavvuf erbabı, müride tevhid kelimesini telkin ederken, “Tüm eşya batın (iç yüzleri) bakımından Allah (c.c.) ile birleşiktir; fakat zahir (dış görünümleri) bakımından, O’ndan ayrıdır” görüşüne inanmalarını istiyorlar.
Bu söz, vahdet-i vücud görüşüne varan bir ifadedir. Nitekim ilhad (dinden dönme) ehlinin de görüşü böyledir.
Yüce Allah her şeyden münezzehtir. Zira Allah (c.c.) varken, O’nunla birlikte başka hiç birşey yoktu, sadece O vardı. O’ndan önce de herhangi bir varlık yoktu. Kaldı ki Onun önceliği yoktur. Ehli sünnet alimleri bu konuda icma etmişlerdir.(1) Ancak bazı felsefeciler ile baz hüküm sahipleri bundan farklı görüşler sergilemektedirler. Kimisi alemin ve bazı şeylerin öncesinin olmadığını iddia etmektedir. Oysa bu, batıldır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Allah, her şeyin yaratanıdır.” (Rad: 13/116, Ziimer: 39/62)
Yani şu görülen varlık dünyasında herşeyin yaratanı O’dur. Dolayısıyla (soanradan varolan)bir şeyin öncesi olmayan ve herşeyi yaratan varlıkla bitşik olması imkansızdır. Kaldı ki böyle bir görüş, tevhid inancına aykırıdır. çünkü ikilik vahdete aykırıdır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“iki ilah edinmeyin.”(Nahl: 16/51)
İki ilah edinmek yasakken nasıl olur da bir çok ilahlardan söz edilebilir?
Sofilerin büyükleri şöyle diyorlar; “salik (mürid) için önemli olan husus; tevhid kelimesini söylediği sırada, La ilahe esnasında Allah’tan (c.c.) başkalarını reddetmeli, yok say-malı; “İllallah” dediği zaman, yalnızca Allah’ı (c.c.) sabit ve baki kabul etmelidir.”
Akaid ilminde kesin olan bir gerçek vardır: Herşeyden yüce ve münezzeh olan Allah (c.c.), sonradan olan varlıklar için bir yer değildir, sonradan olanlar O’na nüfuz edemez. Çünkü sonradan var oluş, kendisine verilen bir vücud’tan ve geçmişte de yokluktan ibaret bir şeydir. Dolayısıyla öncesi olmayan zata bitişik olması, sonradan olana uygun değildir.
Hak ehlinin de belirttikleri gibi eşyanın varlığı sabittir. Eşyanın varlığını kabul etmemekte, aslında onun varlığının gerçekliği yatar; ancak sofistler buna karşı çıkıyorlar. Onlara göre; eşyanın gerçekliği diye birşey yoktur. Bunlar bir takım hayali şeylerdir. Vücudiye mezhebi bağlıları da bunlara katılıyor. Onlar da eşyayı, yaratanın dışında, bunların iç durumlarına bakarak “birtakım itibari fazlalıklardır” görüşünü savunuyorlar. Bu kişiler hem hisse hem duyulara dayalı şeyleri hem de şeriatçe bilinen delilleri reddetmiş olduklarından dolayı İslami çizgiden ayılmışlardır.
Alemin sonradan var olduğuna dair icma bulunmaktadır. Allah’ın (c.c.) sıfatları ne zatın aynısı ve ne de zattan başkasıdır. Bu, ehl-i sünnetin görüşüdür. Mutezile ise, temelden sıfat ve isimleri kabul etmiyor. Gerekçe olarak da, bunların kabulü halinde, kadim (daimi, ezeli) olanların sayılarının çoğalacağını ileri sürüyor. Vahdeti vücut düşüncesi, bazı felsefecilerin ileri sürdüğü, eşya kendi itibariyle ezeli, sıfatları yönünden de sonradan olma görüşüne dayanmaktadır. Bu, aynı zamanda Dehriye mezhebi savunucularının şüphelerine benzer bir teşbihtir.
Molla Aliyyul Kaari
EŞYANIN VARLIĞI
Eşyanın iyisini de kötüsünü de, hayrını da şerrini de yaratan Allah’a (c.c.) hamdolsun. O, hak ehli katında eşyanın dışındadır, eşyanın kendisi değildir.
Eşyanın yararların ve hayrını açıklayan Rasulullah’a (s.a.v.), Ehl-i Beytine, ashabına, tabilerine ve Rasulullah’ın (s.a.v.)çizgisinde yürüyenlere salat ve selam olsun.
Bazı cahil tasavvuf erbabı, müride tevhid kelimesini telkin ederken, “Tüm eşya batın (iç yüzleri) bakımından Allah (c.c.) ile birleşiktir; fakat zahir (dış görünümleri) bakımından, O’ndan ayrıdır” görüşüne inanmalarını istiyorlar.
Bu söz, vahdet-i vücud görüşüne varan bir ifadedir. Nitekim ilhad (dinden dönme) ehlinin de görüşü böyledir.
Yüce Allah her şeyden münezzehtir. Zira Allah (c.c.) varken, O’nunla birlikte başka hiç birşey yoktu, sadece O vardı. O’ndan önce de herhangi bir varlık yoktu. Kaldı ki Onun önceliği yoktur. Ehli sünnet alimleri bu konuda icma etmişlerdir.(1) Ancak bazı felsefeciler ile baz hüküm sahipleri bundan farklı görüşler sergilemektedirler. Kimisi alemin ve bazı şeylerin öncesinin olmadığını iddia etmektedir. Oysa bu, batıldır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor: “Allah, her şeyin yaratanıdır.” (Rad: 13/116, Ziimer: 39/62)
Yani şu görülen varlık dünyasında herşeyin yaratanı O’dur. Dolayısıyla (soanradan varolan)bir şeyin öncesi olmayan ve herşeyi yaratan varlıkla bitşik olması imkansızdır. Kaldı ki böyle bir görüş, tevhid inancına aykırıdır. çünkü ikilik vahdete aykırıdır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
“iki ilah edinmeyin.”(Nahl: 16/51)
İki ilah edinmek yasakken nasıl olur da bir çok ilahlardan söz edilebilir?
Sofilerin büyükleri şöyle diyorlar; “salik (mürid) için önemli olan husus; tevhid kelimesini söylediği sırada, La ilahe esnasında Allah’tan (c.c.) başkalarını reddetmeli, yok say-malı; “İllallah” dediği zaman, yalnızca Allah’ı (c.c.) sabit ve baki kabul etmelidir.”
Akaid ilminde kesin olan bir gerçek vardır: Herşeyden yüce ve münezzeh olan Allah (c.c.), sonradan olan varlıklar için bir yer değildir, sonradan olanlar O’na nüfuz edemez. Çünkü sonradan var oluş, kendisine verilen bir vücud’tan ve geçmişte de yokluktan ibaret bir şeydir. Dolayısıyla öncesi olmayan zata bitişik olması, sonradan olana uygun değildir.
Hak ehlinin de belirttikleri gibi eşyanın varlığı sabittir. Eşyanın varlığını kabul etmemekte, aslında onun varlığının gerçekliği yatar; ancak sofistler buna karşı çıkıyorlar. Onlara göre; eşyanın gerçekliği diye birşey yoktur. Bunlar bir takım hayali şeylerdir. Vücudiye mezhebi bağlıları da bunlara katılıyor. Onlar da eşyayı, yaratanın dışında, bunların iç durumlarına bakarak “birtakım itibari fazlalıklardır” görüşünü savunuyorlar. Bu kişiler hem hisse hem duyulara dayalı şeyleri hem de şeriatçe bilinen delilleri reddetmiş olduklarından dolayı İslami çizgiden ayılmışlardır.
Alemin sonradan var olduğuna dair icma bulunmaktadır. Allah’ın (c.c.) sıfatları ne zatın aynısı ve ne de zattan başkasıdır. Bu, ehl-i sünnetin görüşüdür. Mutezile ise, temelden sıfat ve isimleri kabul etmiyor. Gerekçe olarak da, bunların kabulü halinde, kadim (daimi, ezeli) olanların sayılarının çoğalacağını ileri sürüyor. Vahdeti vücut düşüncesi, bazı felsefecilerin ileri sürdüğü, eşya kendi itibariyle ezeli, sıfatları yönünden de sonradan olma görüşüne dayanmaktadır. Bu, aynı zamanda Dehriye mezhebi savunucularının şüphelerine benzer bir teşbihtir.