Uyku

ziruh

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2007
Mesajlar
5,245
Tepkime puanı
1,279
Puanları
0
Bu soruların cevaplarının aranışı, insanlık tarihi kadar eskidir. İnsan ömrünün yaklaşık üçte birinin geçtiği uykunun tarifini yapmak oldukça güçtür.

Uykuyla ilgili özel­likler insanoğlunu her zaman büyülemiştir.

"Niçin uyuyoruz?" sorusu aslında ilk bakışta çok basit gibi gözükmektedir. Yor­gun olduğunuz için uyuyordunuz ve uyuduktan sonra yorgun­luğunuz kalmıyor. Ancak burada fiziksel kas yorgunluğunun dışında başka olayların da uykuda gerçekleştiğini görüyoruz.

Uyku, kişinin yatağa girdiği andan itibaren başlayan ve her kişiye göre değişik özellikler gösteren bedensel ve ruhsal bir süreçtir. Uyku, dinamik, devam eden bir süreçtir ve beynin bir görevi olduğu için de, yaş ile uyku özellikleri arasında sıkı bir ilişki vardır. Zaman zaman cinsiyete göre uyku bozuklukları­nın benzerlik gösterdiği de belirtilmelidir.

"Normal uyku nedir?" sorusuna cevap verebilmek çok zor­dur. Normal şartlar altında herkesin uykusu kendine göre en iyidir. Eğer kişi gerçekten kendisini uyandığında, güne hem psikolojik olarak hem de bedensel açıdan hazır, zinde ve din­lenmiş hissediyorsa, uyku uyumuş demektir.

Kaliteli bir uykuda yaş, cinsiyet, uyku süresi, döngü sayısı, uy­ku içinde uyanıklık sayısı, pem dönemi olduğu bildirilmektedir.

Uykunun ilk değerlendirilmesi hasta-hekim ilişkisiyle baş­lar. Uyku sorunlarına sadece ilaçla çözümle yaklaşma ise ba­şarılı olma şansını olumsuz bir biçimde etkileyecektir. Çünkü uyku bozukluğu, çok basit nedenlerden kaynaklanan geçici bir durum olabileceği gibi (örneğin yatak değiştirme, yatak odasının gürültülü bir yerde olması), temelde yatan bir başka ciddi hastalım da (örneğin depresyon) belirtisi olabilecektir.

Uyku problemi araştırılırken kişiye göre sağlıklı ve fizyolo­jik uyku araştırılmalıdır. Kişiler araştırılırken, "küçük" ve "bü­yük" uykucular olmak üzere ayrılırlar.

* Bazı kişiler için beş-altı saatlik uyku yeterli olur. (Yöneti­ci, vasıflı, aktif, dışa dönük, kişilik yapısına sahip kişiler bu formda yer alır.)

• Bazı kişiler ise 10-12 saat uyku uyurlar. (Sanatçı kişiliği­ne sahip, daha çok içe dönük, duygusal kişilik yapısındaki ki­şilerde bu uyku hâli daha çok izlenir.)

Öyleyse kişilerin uyudukları uykuları saat hesabı üzerinde değerlendirmek sağlıklı olmayacaktır. Ancak uykunun, daha , önceki uykulara göre değerlendirilmesi, bizi uykunun kalitesi hakkında sağlıklı bir bilgiye ulaştıracaktır.

Uyku Konusunda Dikkat Edilecek Hususlar:

• Uyku konusunda uyunan ortamın ısısı.
• Ortamın gürültülü olup olmaması.
• Yatağın değişmesi.
• Kişinin tek ya da başkasına uyum alışkanlığı.
• Uyunacak ortamın yabancı olması.
• Alkol gibi madde kullanımı.
• Aşırı kafein alımı.
• Yatıştırıcı ve uyku ilacı kullanımı.

Alkol konusunda önemli bir diğer konu da, alkol ve mad­de kullanımıdır. Etil alkol derin uyku, pem dönemi azaltıp yü­zeysel ve hafif bir uyku verir. Bu nedenle alkol alan kişilerin uzun süre yattıkları olur ve bunlar uyandıklarında kendilerini kötü hissederler. Öte yandan alkol bağımlıları alkol kesilme dönemlerinde de yoğun uykusuzluktan şikâyet ederler.

Uyku, kişilik yapılarımızla ilgilidir. Örneğin obsesif kişiler her konuda kontrollü olduklarından, uyku konusunda da bu kontrolü bırakıp uykuya dalmakta zorlanırlar.

Histriyonik kişiler, yatak ödipul sahnelerin canlandırılması nedeniyle uykuya girme konusunda sıkıntı yaşarlar. Diğer bir önemli konu da, yaşanan ruhsal travmalar ya da içinde bulu­nulan ruhsal hastalıklardır.

Örneğin günlük stresleri bulunan, yüklenme/zorlanma olan kişiler için uyku kaçış biçimi olurken, bezen aksine uyku­suzluk da gözlenebilir. Çünkü sessiz bir ortam kişinin daha çok kendine dönmesine, kendisini rahatsız eden düşüncelerle obsesif bir biçimde boğuşmasına sebep olabilmektedir.

(Ruhsal hastalıklar içinde en fazla uyku probleminin ya­şandığı hastalık, depresyondur.) Bu hastalıkta uykuya dal­makta zorluk, sık sık uyanma ya da sabah erkenden uyanma şeklinde uyku bozuklukları gözlenir.

Dr.Nihat Kaya
 

vér@

SuSTuM..
Katılım
16 Ağu 2009
Mesajlar
660
Tepkime puanı
125
Puanları
0
Konuyu görünce tam bana göre dedim...Oldukça faydalı bilgiler...5-6 saatlik uyku yetiyodu ama artık yetmiyo sanki..
 

ziruh

Kıdemli Üye
Katılım
22 Kas 2007
Mesajlar
5,245
Tepkime puanı
1,279
Puanları
0
ne çok yanlış bilgilerle donatılmışız :)

en iyi öğrenme şekli, kişinin kendinin araştırıp öğrenmesidir oysaki

bizlerde malesef her bilgiye kulak kabartıyoruz
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Uyku kalitesini etkileyen en önemli faktör



Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırma insanın aydınlıkta, özellikle de yapay ışıklı ortamlarda uyuyamamasının sebebini ortaya çıkardıı.
Bir çok insanın aydınlıkta, özellikle de yapay ışıklı ortamlarda uyuyamamasının sebebi, uyku hormonu melatoninin ışıklı ortamda daha az salgılanması.
Ancak Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan bir araştırmaya göre, uykudan saatler önceki ışık durumu da melatonin seviyesini, dolayısıyla uyku kalitesini etkiliyor.
Yani evde ışıkları açmak, hormon üretiminde şalterleri kapatıyor.
Araştırmaya katılan 116 kişi 5 günü bir odada geçirdi.
16 saat uyanık kalıp, 8 saat uyudular.
İlk aşamada, uyanık oldukları 16 saat boyunca aynı seviyede yapay ışığa maruz bırakıldılar.
Daha sonra ise bu 8 saatle sınırlandı ve kalan 8 saatte, oda daha loş hale getirildi.
Araştırmacılar bu ikinci 8 saatlik sürede melatonin salgısının arttığını saptadı.
Araştırma ekibinden Doktor Joshua Gooley, aydınlatmanın melatonin seviyesini ciddi anlamda baskı altına aldığını belirlediklerini dile getirdi.
Gooley bunun uyku kalitesini düşürmenin yanı sıra, vücudun sıcaklık, kan basıncı ve şeker seviyesini ayarlama becerisini de olumsuz etkileyebileceğini belirtti.
Melatonin seviyesinin azalmasının bazı kanser türlerine ve diyabete zemin hazırlama riski olduğunu hatırlatan Gooley, bulgularının vardiya usulü çalışan insanlar açısından önemli sonuçları olabileceğini söyledi.
Vardiya usulü çalışan insanlarda melatonin seviyesinin düştüğünü ortaya çıkaran araştırmanın, vardiya usulünün sona erdirilmesi yönünde bir baskı aracı olabileceği tahmin ediliyor.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Uykunun azı karar çoğu zarar




Uzmanlar, uykunun fazlasının da azının da stresin ve psikolojik sorunların habercisi olduğunu söylüyorlar.
Uyku hastalıklarının, hastanın uykusu sırasında ya da uyumak istediğinde ortaya çıkan klinik bir durum olduğunu belirten uzmanlar, bu hastalıkların uyku kalitesini bozarak bireyin dinlenememesi, bilincinin tazelenememesi, gündüz aktivitelerinin bozulması ve bireyin sağlıklı olduğu dönemdeki kapasite ve becerilerinin azalmasıyla seyrettiğini vurguladılar.
Her insanın yaşamının belli bölümlerinde uyku sorunlarıyla karşılaştığını ifade eden uzmanlar "100’e yakın uyku hastalığı var, ancak uykusuzluk ve aşırı uyku hali en sık görülenler arasında yer alıyor. Hava kirliliği, gürültü, stres ve psikolojik sorunlar uyku bozukluklarında en önemli etkenlerden biri. Cinsiyet faktörünün de uyku sorunlarında önemli bir belirleyici” dediler.
Kadınların stres ya da psikolojik sorunları olduğunda daha çok uykusuzluk çektiklerini, ancak erkeklerin önemli bir bölümünün uykuyu "sorunlardan kaçış" olarak gördüklerini kaydeden uzmanlar "Normalin üzerinde uyuyan bir erkeğin psikolojik durumu irdelenmelidir.
Erkeklerin, sorunlarını genelde başkalarıyla paylaşmamalarının da onların uykuyu bir kaçış yolu olarak görmelerinde etken oluyor. Erkeklerde aşırı uyku hali ‘Narkolepsi’ diye tanımlanan ve gündüz aşırı uyku eğilimiyle kendini gösteren hastalıktan kaynaklanmıyorsa, sorun psikolojik kaynaklı olabilir" diye konuştular.
Narkolepsinin genelde erkeklerde görülen bir uyku hastalığı olduğunu söyleyen uzmanlar, "Gündüz aşırı uyku eğilimi nedeniyle günlük yaşamsal aktiviteyi bozar. Gece uyku kalitesi bozulmuş ve REM uykusunda patolojik değişiklikler olmuştur. Hastalığın oluşumunda genetik geçiş olduğu gösterilmiştir. Hastalık erkeklerde daha fazla görülür.
Hastalık, çocukluk yaşından başlayarak 50'li yaşlara kadar ortaya çıkabilir. Narkolepsi yaşam boyu süren ve devamlı tedavi gerektiren bir hastalık. Tedavide santral sinir sistemini uyaran ilaçlar kullanılır. İlaç tedavisinde yan etkiler, ilaca tolerans gelişebilir. Ancak, burada dikkat edilmesi gereken konu, aşırı uyku halinin kaynağının tespitidir. Eğer, klinik bir durum söz konusu değilse bu durumda psikolojik sorun, stres, depresyon ve kişinin başkalarıyla paylaşamadığı sorunları olduğundan şüphe edilmelidir" dediler.
 

ismail

Yeni
Katılım
3 Mar 2007
Mesajlar
20,475
Tepkime puanı
2,063
Puanları
0
Yaş
45
Uykuda horlama boşanmaya neden oluyor


Dr. Ömer Faik Sağun, horlamanın insan hayatını etkileyen çok önemli bir sorun olduğunu belirtti.
Kulak Burun Boğaz Uzmanı uykuda ölmelerin önemli nedeninin uyku apnesi olduğunu belirten Sağun, bu durumun eşler arasında da sorun çıkardığına dikkat çekti.
Horlamanın iş hayatını olumsuz etkileyip, trafik kazalarına bile sebep olduğunu vurgulayan Sağun, Radyo frekansı ile bu sorun tek seansta bir daha yaşanmamak üzere çözülebiliyor.” dedi.
Horlamanın hem sosyal rahatsızlık yarattığını, hem de sağlığı olumsuz etkilediğini belirten Sağun, Sema Hastanesi’nin farklı bir metotla bu sorunu tamamen ortadan kaldırdığını açıkladı.
Yapılan araştırmalara göre boşanan çiftlerin yüzde 85’inin eşlerden birinin horlaması nedeniyle bu kararı aldığını söyleyen Ömer Faik Sağun, 5 erkekten birinde horlama görülürken, bu oranın kadınlarda 10’da 1’e düştüğünü dile getirdi.
Eşlerinin fark etmesiyle erkeğin horladığını öğrendiğini belirten Sağun, gelir seviyesi düştükçe erkeklerin bu durumu kabullenemediğini ve doktora başvurmadığını bildirdi.
"Erkek adam horlar" algısının çok yaygın olduğunu anlatan Sağun, horlama sorununu önemsememenin tehlikeli sonuçları olabileceğini kaydetti.
Yeni evlenen çiftlerin daha sık geldiğini vurgulayan Sağun, “Erkek evliliğin sorumluluklarıyla zora giriyor, ya da daha önce yanında biri uyumadığı için evlenince eşinin fark etmesiyle sorunu tespit ediyor. Ancak durumu kabullenmiyor.
Ama kadın horluyorsa hemen geliyor. Çünkü kadın utanıyor ve sorunu hemen çözmek istiyor. Erkek ise sağlığı ciddi şekilde bozulmadan gelmiyor. Kadınlarda bu rahatsızlık menopozla birlikte artıyor.” dedi.
"KİLO SORUNUNUZ VARSA UYKU APNESİNDEN ŞÜPHELENİN"
Horlama sorunu olan kişilerin sağlıklı bir uyku uyuyamadıkları için konsantre olamadıklarını, iş hayatında başarılı olamadıklarını, trafik kazalarına sebep olduklarını ifade eden Sağun, ”Bu kişiler eşiyle sorun yaşar, çünkü eşini sonuna kadar dinleyemez.
Horlama kalp, tansiyon rahatsızlıklarına sebep olur. Çünkü kalp devamlı yorgun olur. Uyku problemlerine sebep olur. Kilo, uyku apnesi yapar, uyku apnesi de kilo yapar. Uyku apnesi olan kişiler kilo veremiyor.
Kilo alan kişi de rahat nefes alamadığı için uyku apnesi oluyor. Bu insanlar, ne yaparlarsa yapsınlar, tedavi olmadan kilo veremezler. Kilo veremeyenler, uyku apnesinden şüphe etmeli. Uyku apnesi, uykuda nefes almanın engellenmesidir.
Gece bazen 1 dakika nefes alınamaz. Beyne oksijen gitmez. Beyin tüm fonksiyonları nefes almak için çalıştırır. İşte bu nefessiz kalma anlarından birinde, ölüm gerçekleşebiliyor.
Geceleyin ölen insanların çoğu uyku apnesi nedeniyle ölür. Uyku apnesi olan herkes ölecek demiyorum tabii.” diye konuştu.
Horlama sorununu tek seansta bir daha tekrarlamamak üzere çözdüklerini anlatan Sema Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Ömer Faik Sağun, bunun için 5-10 yıldır dünyada ve Türkiye’de yaygın olan radyo frekansını kullandıklarını anlattı.
Horlamanın nedeninin normalden büyük olan küçük dilin titremesi olduğunu söyleyen Sağun, radyo frekansıyla küçük dili büzüştürerek normal boyuta getirdiklerini açıkladı.
Tedavi yöntemi hakkında bilgi veren Ömer Faik Sağun, şunları kaydetti: “Radyo dalgasıyla sarkan küçük dil ısısız yakılıyor. Dalgalarla dokunun beslenmesini bozarak hücreyi küçültüyoruz.
Hastada ağrı da olmuyor. Sema Hastanesi olarak biz bunu tek seansta yapıyoruz. Bunu da kullandığımız cihazın kalitesi sağlıyor.
Küçük dil, iki ay içinde küçülüp büzüşüyor. Eğer cihaz yeterli değilse, ya da doktor yeterince tecrübeli değilse, bir değil birkaç seans sürebiliyor.”
 

uykusuz

Kıdemli Üye
Katılım
18 May 2011
Mesajlar
7,798
Tepkime puanı
1,236
Puanları
0
Uyku bozuklukları, kişilerde gün içi saatlerinde 84 farklı şekilde ortaya çıkıyor.
Uyku bozuklukları, kişilerde gün içi saatlerinde aşırı uyuklama hali, yorgunluk, dikkatini toplayamama, unutkanlık, karar vermede zorluk, çabuk kızma, depresyon, kaza ve yaralanma tehlikesinde artış gibi etkilere neden oluyor. Amerikan Uyku Tıbbı Akademisi´ne göre "uyku terörü"nden karabasana, uyurgezerlikten horlamaya kadar toplam 84 farklı uyku hastalığı ve bozukluğu bulunuyor.

Nöroloji Uzmanı Dr. Nebahat Bilici, çocuklarda görülen uyku terörü ve uyku hastalıkları konusunda bilgi verdi.

Küçük çocukta ´uyku terörü´

Genellikle 4-5 yaş arası çocuklarda görülen "uyku terörü", meydana geliş şekli düşünüldüğünde oldukça korkutucu bir hastalık olarak dikkat çekiyor. Uyku terörü bozukluğu olan çocuk, çığlık atarak uyanıyor, yüzünde korku ifadesi bulunuyor, çarpıntı ve terlemesi oluyor. Bu durumdaki çocuğa telkinde bulunulsa bile yanıt vermiyor; el-kol hareketleri yaparak kendisini size karşı savunmaya çalışıyor. Tüm bunlar olurken çocuk bu süreçte hiç uyanmıyor. Bu durum genellikle 30 saniye kadar sürüp geçmekle birlikte 15 dakikaya kadar uzayan olgular da oluyor. Çocuk büyüdükçe kendiliğinden iyileşme olduğu için ilaç tedavisine gerek kalmıyor.

Karabasan Görenin Gözleri Açıktır

Halk arasında karabasan olarak bilinen "uyku paralizisi", bir REM davranış bozukluğu olarak dikkat çekiyor. Bu rahatsızlığı yaşayan kişi, REM döneminde kaslarda oluşan felç dolayısıyla hareket edemiyor.

Sadece gözleri açık ve uyanık olduğu görüntüsü vererek ancak göz hareketleri, göz kırpıştırma ya da dışarıdan bir uyaran olması durumunda kendine geliyor. Bu da kişide korkunç bir his yaratıyor. Kişi büyük bir korkuya kapılıp uyanma döneminde halüsinasyon görüp karşısında ona zarar veren biri varmış gibi hissedebiliyor. Tüm bunların hepsini hatırladığı için de büyük korku yaşıyor.

Uyurgezer araç bile kullanır

Uyurgezerlik, NonREM uyku dönemindeki uyku davranış bozukluklarının başında geliyor. Sıklıkla 4–8 yaş arasında başlıyor ve 12 yaş sırasında en üst düzeye ulaşıyor. Uyurgezer kişi ayağa kalkıp oda içinde geziyor, kapıyı açıp dışarı çıkıyor. Aralarında otomobil kullanan, hatta yemek yiyen bile olabiliyor. Ancak bunları yapan kişi daha sonra yaptıklarının hiçbirini hatırlamıyor. Bu nedenle uyurgezer olan kişinin yaşadığı evde ve odasında çeşitli önlemler alınması gerekiyor, örneğin camları kilitli tutmak büyük önem taşıyor. Çünkü uyurgezerlerin camı açıp aşağı atlama olasılığı bulunuyor.

Sakın Uyandırmayın

Uyurgezer kişiyi görünce çığlık atmamak, uyandırmaya çalışmamak gerekiyor. Böyle bir girişimde bulunulduğunda, hasta sinir krizi geçirerek tepki verebiliyor. Uzmanlar uyurgezer kişiyi telkinle yatağına götürüp yatırmanın en doğrusu olduğunu söylüyor. Uyurgezerlik 15 yaşından itibaren kademeli olarak kaybolmaya başlasa da devam eden hastalarda, hastalık ilaç tedavisi ile baskılanıyor.
 
Üst