3. HADİS: "Bulaşıcı hastalığa yakalananlardan sakının." [76] Sehavî: Bunu -hadis olarak- görmedim, demiştir.[77]
[76] bkz. Sehavî, Makasıd: s.18; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s.13; Alıyyü'1-Karî, Kübra: s. 104; Aclunî, Keşf: 1/40; Hut, Esne'l Metalib s.29.
[77] Sehavî'nin el-Makasıdü'1-Hasene (s.l8)'deki ifadesinin devamı şöyledir: Bulaşıcı hastalığa yakalananlardan sakınma emri, halkın zannettiği gibi - bulaşıcı hastalığa yakalananlardan uzaklaşma anlamında-olmayıp hastalığın bulaşmasından korkarak kaçınma anlamında olabilir. Buharî'nin Sahihinde (Tıb 19 Fethu'l Barî: 10/158 Hadis No: 5707) ve Müslim'in Sahih'iade (Selâm Bab 33 Şerhu'n-Nevevî: 14/213 Hadis No: 2220) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Bulaşma, kuşların uğursuzluğu, baykuş uğursuzluğu, Safer ayı uğursuzluğu yoktur. Cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç." Hadisin lafzı Buharî'ye aittir. Sehavî'nin ifadesi basit tasarrufla birlikte burada sona ermektedir.
Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Bana göre bu hadisin manası şu şekildedir: (Lâ advâ) "Bulaşma yoktur" demek, birbirinize hastalık bulaştırmayın demektir. Yani bulaşıcı hastalığa yakalanan kişi, Allah'ın takdiriyle hastalığı bulaştırmaktan kaçınarak sağlıklı kişilerle beraber olmaktan sakınsın. Buradaki (lâ advâ) kelimesindeki (lâ); "Kime bu aylarda hac farz olursa, hacda cinsel davranışlarda bulunmak, günaha yönelmek ve tartışmak yoktur. "(Bakara: 197) mealindeki ayetinde geçen (lâ rafese) kelimesindeki (lâ) gibi nehiy (yasaklama ve sakındırma) anlamındadır: Yani hac görevlerini yerine getirme esnasında ihramlı iken cinsel davranışta bulunmasın, günaha yönelmesin, tartışmasın, demektir.
Bu sahih hadisin devamındaki (velâ tıyerate) kelimesindeki (lâ) da aynı şekilde nehiy (yasaklama ve sakındırma) anlamındadır. "Kuşların uğursuzluğu yoktur", demek kuşların uçuşunu uğursuz saymayın, demektir. Zira araplar Cahiliyet döneminde kuşların uçuşundan uğursuzluk anlamı çıkarırlar, onları gidecekleri yerden engellemeye çalışırlardı.
"Baykuş uğursuzluğu yoktur" (ve-lâ hâmete), demek, baykuşu uğursuz saymayın, demektir. Cahiliyette Araplar, öldürülen kişinin intikamı alınmazsa, onun ruhunun baykuş olacağına, bu baykuşun onun intikamı alınıncaya kadar "beni kanla sulayın", dediğine inanırlardı. İslâm, bu çeşit bütün batıl inançları yasaklamıştır.
Safer ayı uğursuzluğu yoktur"'(velâ safera), demek Safer ayını uğursuz saymayın, demektir. Araplar, savaşın, baskınların, intikamın yasaklandığı mübarek harara aylarından çıkıp da Ölümün, savaşın, soygun ve baskınların yapıldığı Safer ayma girdiklerinde bu durum onlara çok ağır geliyordu. Bu da, Cahiliyette arapların Safer ayını uğursuz saymalarına sebep olmuştu. İslâm ise bu inancı yasaklamıştır. Zira vakit; mücerret vakit olması açısından uğursuzluk veya zarar getirmez. Uğursuzluk veya zarar, insanın bu vakitte yaptığı kötülükten doğmaktadır. Kötü kişi kötülüğü işlemek suretiyle, zamana da zemine de uğursuzluk getirmektedir, aksi ise doğru değildir.
Peygamberimiz (s.a.v)'in "Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç", ifadesi; aynı hadisin devamı olup bazı âlimlerin zannettiği gibi ayrı bir hadis değildir. Böylece hadisin başı ile sonu arasında tam olarak irtibat kurulmaktadır. Hikmet deryası Rasul-i Ekrem (s.a.v), sağlıklı insanın Allah Teâlâ'mn takdiriyle kendisini koruması için, hastalığa sebep olan şeylerden kaçınmasını emrettiği gibi; bulaşıcı hastalığa yakalanan hastanın da. yine Allah Teâlâ'nın takdiriyle başkalarına hastalığı bulaştırıp onları da hasta etmemesi için, sağlıklı insanlarla birlikte olma' sini yasaklamaktadır.
Bu mana, Buharî'nin Sahih inde (Tıb 54 FethuTBarî: 10/243 Hadis No: 5774) ve Müslim'in Sahihinde (Selâm Bab 33 Şerhu'rrNevevî: 14/215 Hadis No: 2221) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiği şu hadise tam olarak uygunluk arz etmektedir: Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Hastalıklı olan, sakın sağlıklı olanla beraber olmasın. "Hadisin lafzı Buhari'ye aittir. Bu hadiste Rasûlullah (s.a.v), hastalıklı develerin sahibine, bu develeri sağlıklı develerin yanma koymayı yasaklamaktadır. Bunun sebebi, Allah Teâlâ'nın takdiriyle meydana gelecek olan bulaşma olayıdır.
Dolayısıyla İslâm, maddî varlıklarda bulaşma olayım kabul etmektedir. Hatta manevî konularda bile bulaşma olayı kabul edilmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyorlar ki: "Kişi, arkadaşının dini üzerinedir. Sizden biriniz, kiminle arkadaşlık yaptığına iyi baksın. "Bu hadisi Ebu Davud (4/259) ve Tirmizî (9/223 Zühd 45); Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir. Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Sadece mü'minle arkadaşlık yap. Yemeğini de sadece takva sahipleri yesin."Bn hadisi Ahmed (3/38), Ebu Davud (4/259 Edeb 16), Tirinizî (9/242 Zühd 56), İbn Hıbban (1/383) ve Hakim (4/128); Ebu Sa-id el-Hudrî'den rivayet etmişlerdir.
Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Sadece mü’minle arkadaşlık yap. Yemeğini de sadece takva sahipleri yesin.” Bu hadisi Ahmed (3/28), Ebu Davud (4/259, Edeb, 16), Tirmizi (9/242, Zühd, 56), İbn Hibban (1/383) ve Hakim (4/128); Ebu Said el-Hudri’den rivayet etmiştir.
Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Her doğan çocuk, fıtrat üzerine doğar. Onu yahudi, nıecusı veya nasranî yapan ana-babasıdır."Bu hadisi Buharı (3/197 Cenaiz 80) ve Müslim (16/207 Kader 35) rivayet etmiştir. Bu lafız, Buhari’ye aittir. Yani ana-baba, çocuğunun Yahudi, Nasranî ve Mecusilerle birlikte olması sebebiyle onun Yahudi, Nasranî ve Mecusi olmasına sebep olmaktadır.