Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
Selamun aleyküm. Kaynak olarak faydalanacağım eser:

Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler / Aliyyü'l-Kari / İnkılab Yayınları, İstanbul. Kasım 2015, 6. Baskı.

Tahkik: Abdülfettah Ebu Gudde

Tercüme: Dr. Halil İbrahim Kutlay

0000000508609-1.jpg
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
1. HADİS: "iyilik yaptığın kimsenin kötülüğünden sakın." [72] Sehavî: Bunu-hadis olarak-bilmiyorum, demiştir.[73]


[72] bkz. Sehavî, Makasıd: s.46; Îbnü'd-Deyba': Temyiz: s.14; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 105; Aclunî, Keşf: 1/44. Sehavî'nin sözünün devamı şöyledir: "Bu söz, selef âlimlerinden birinin sözü olabilir. Herkes için geçerli bir ifade değildir. Değerli kimseler hakında değil, seviyesiz kimseler hakkında söylenmiş olmalıdır” (Çev.)

[73] Lâ a'rifuhu/Bunu bilmiyorum) ifadesi veya benzeri bir ifade, hadis hafızlarından biri tarafından kullanılmışsa ve ciddî bir tenkide uğramamışsa; o hadisin uydurma olduğuna hükme-dilmesi için yeterlidir.

Ibn Arrak, Tenzihü'ş-Şerîati'l Merfûa'da (1/7-8) şöyle diyor: "Uydurma hadisin bazı alâmetleri vardır: Bunlardan biri, İmam Fahreddin Razî'nin zikrettiği gibi; hadisin, hadislerin istikrar bulup derlenip toplandığı bir zamanda rivayet edilmiş olup araştırıldığı halde ne ravilerin hafızalarında ne de kitapların derinliklerinde bulunamamasıdır. Sahabe asrı ile ona yakın dönemde henüz hadisler istikrar bulup derlenmemişti. O dönemde râvilerden biri başkalarının bilmediği bir hadisi rivayet edebilirdi."

Hafız Alâî diyor ki: "Böyle bir araştırmayı ancak; İmam Ahmed, Ali b. Medînî, Yahya b. Maîn ve bunlardan sonra yaşayan Buharı, Ebu Hatim, Ebu Zür’a ile sonrakilerden Nesaî, Darakutni gibi bütün hadisler hakkında ya da hadislerin büyük çoğunluğu hakkında bilgi sahibi olan büyük hadis hafızı yapabilir. Zira bir hadisin uydurma olduğuna hükmedebilmek, genellikle hadisin bütün tariklerim toplamak ve uzak beldelerde rivayet edilen hadislerin tamamı veya büyük bir kısmı hakkında bilgi sahibi olmakla mümkündür. Râvilerin rivayet ettikleri hadislerle rivayet etmedikleri hadisler ancak bu şekilde ayırd edilebilir. Bu mertebeye ulaşmayanlar, bulamadığı bir hadis için nasıl uydurmadır diye hükmedebilirler?"

İbn Arrak devamla diyor ki: ''Bundan anlıyoruz ki, Hafız Alâi'-nin zikrettiği hadis hafızlarından biri veya onların emsali (Meselâ: Hafız Ziyaeddin Makdisî, İbn Salâh, Münzirî, Nevevı, İbn DakikıTIyd, ibn Teymiyye, Mizzî, Zehebi, Sübkî, Zeylaî, İbn Kesir, İbn Receb, Irakî, Heysemî, İbn Hacer, Sehavî, Süyûtî gibi son dönem, hadis hafızları da bu listeye ilave edilebilir, diyorum. Abdülfettah Ebu Gudde) böyle bir zat bir hadis hakkında; 'Ben bunu hadis olarak bilmiyorum", ya da "Bunun aslı yoktur", derse bu ifade, o hadisin uydurma olduğuna hükme-dilmesi için yeterlidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah dır!.." İbn Arrak'm ifadesi, parantez arası ilavesiyle birlikte burada sona ermektedir. Bu konunun geniş açıklaması mukaddimede (s.28" 39 arası) geçmişti. Oraya bakınız.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
2. HADİS: "Soğuktan sakınınız. Zira o kardeşiniz Ebu'd-Derdâ'ya soğuk öldürmüştür." [74] Sehavî: Bunu hadis olarak bilmiyorum, demiştir. [75]

[74] bkz. Sehavî, Makasıd: s.17; Aliyyü’l Karî, Kübra: s. 104; Aclunî, Keşf: 1/39; Hut, Esne'l Metaiib s.29.
[75] Ebu'd-Derdâ (r.a) sahabî olup, Allah Rasûlü (s.a.v)'nden sonra da uzun bir müddet yaşamış, Hz. Osman'ın halifeliği es nasında hicrî 32 yılında vefat etmiştir. Soğuktan öldüğü sabit değildir.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
3. HADİS: "Bulaşıcı hastalığa yakalananlardan sakının." [76] Sehavî: Bunu -hadis olarak- görmedim, demiştir.[77]


[76] bkz. Sehavî, Makasıd: s.18; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s.13; Alıyyü'1-Karî, Kübra: s. 104; Aclunî, Keşf: 1/40; Hut, Esne'l Metalib s.29.

[77] Sehavî'nin el-Makasıdü'1-Hasene (s.l8)'deki ifadesinin devamı şöyledir: Bulaşıcı hastalığa yakalananlardan sakınma emri, halkın zannettiği gibi - bulaşıcı hastalığa yakalananlardan uzaklaşma anlamında-olmayıp hastalığın bulaşmasından korkarak kaçınma anlamında olabilir. Buharî'nin Sahihinde (Tıb 19 Fethu'l Barî: 10/158 Hadis No: 5707) ve Müslim'in Sahih'iade (Selâm Bab 33 Şerhu'n-Nevevî: 14/213 Hadis No: 2220) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Bulaşma, kuşların uğursuzluğu, baykuş uğursuzluğu, Safer ayı uğursuzluğu yoktur. Cüzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç." Hadisin lafzı Buharî'ye aittir. Sehavî'nin ifadesi basit tasarrufla birlikte burada sona ermektedir.

Abdülfettah -Ebu Gudde- diyor ki: Bana göre bu hadisin manası şu şekildedir: (Lâ advâ) "Bulaşma yoktur" demek, birbirinize hastalık bulaştırmayın demektir. Yani bulaşıcı hastalığa yakalanan kişi, Allah'ın takdiriyle hastalığı bulaştırmaktan kaçınarak sağlıklı kişilerle beraber olmaktan sakınsın. Buradaki (lâ advâ) kelimesindeki (lâ); "Kime bu aylarda hac farz olursa, hacda cinsel davranışlarda bulunmak, günaha yönelmek ve tartışmak yoktur. "(Bakara: 197) mealindeki ayetinde geçen (lâ rafese) kelimesindeki (lâ) gibi nehiy (yasaklama ve sakındırma) anlamındadır: Yani hac görevlerini yerine getirme esnasında ihramlı iken cinsel davranışta bulunmasın, günaha yönelmesin, tartışmasın, demektir.

Bu sahih hadisin devamındaki (velâ tıyerate) kelimesindeki (lâ) da aynı şekilde nehiy (yasaklama ve sakındırma) anlamındadır. "Kuşların uğursuzluğu yoktur", demek kuşların uçuşunu uğursuz saymayın, demektir. Zira araplar Cahiliyet döneminde kuşların uçuşundan uğursuzluk anlamı çıkarırlar, onları gidecekleri yerden engellemeye çalışırlardı.
"Baykuş uğursuzluğu yoktur" (ve-lâ hâmete), demek, baykuşu uğursuz saymayın, demektir. Cahiliyette Araplar, öldürülen kişinin intikamı alınmazsa, onun ruhunun baykuş olacağına, bu baykuşun onun intikamı alınıncaya kadar "beni kanla sulayın", dediğine inanırlardı. İslâm, bu çeşit bütün batıl inançları yasaklamıştır.

Safer ayı uğursuzluğu yoktur"'(velâ safera), demek Safer ayını uğursuz saymayın, demektir. Araplar, savaşın, baskınların, intikamın yasaklandığı mübarek harara aylarından çıkıp da Ölümün, savaşın, soygun ve baskınların yapıldığı Safer ayma girdiklerinde bu durum onlara çok ağır geliyordu. Bu da, Cahiliyette arapların Safer ayını uğursuz saymalarına sebep olmuştu. İslâm ise bu inancı yasaklamıştır. Zira vakit; mücerret vakit olması açısından uğursuzluk veya zarar getirmez. Uğursuzluk veya zarar, insanın bu vakitte yaptığı kötülükten doğmaktadır. Kötü kişi kötülüğü işlemek suretiyle, zamana da zemine de uğursuzluk getirmektedir, aksi ise doğru değildir.

Peygamberimiz (s.a.v)'in "Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaç", ifadesi; aynı hadisin devamı olup bazı âlimlerin zannettiği gibi ayrı bir hadis değildir. Böylece hadisin başı ile sonu arasında tam olarak irtibat kurulmaktadır. Hikmet deryası Rasul-i Ekrem (s.a.v), sağlıklı insanın Allah Teâlâ'mn takdiriyle kendisini koruması için, hastalığa sebep olan şeylerden kaçınmasını emrettiği gibi; bulaşıcı hastalığa yakalanan hastanın da. yine Allah Teâlâ'nın takdiriyle başkalarına hastalığı bulaştırıp onları da hasta etmemesi için, sağlıklı insanlarla birlikte olma' sini yasaklamaktadır.

Bu mana, Buharî'nin Sahih inde (Tıb 54 FethuTBarî: 10/243 Hadis No: 5774) ve Müslim'in Sahihinde (Selâm Bab 33 Şerhu'rrNevevî: 14/215 Hadis No: 2221) Ebu Hureyre (r.a)'den rivayet ettiği şu hadise tam olarak uygunluk arz etmektedir: Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Hastalıklı olan, sakın sağlıklı olanla beraber olmasın. "Hadisin lafzı Buhari'ye aittir. Bu hadiste Rasûlullah (s.a.v), hastalıklı develerin sahibine, bu develeri sağlıklı develerin yanma koymayı yasaklamaktadır. Bunun sebebi, Allah Teâlâ'nın takdiriyle meydana gelecek olan bulaşma olayıdır.

Dolayısıyla İslâm, maddî varlıklarda bulaşma olayım kabul etmektedir. Hatta manevî konularda bile bulaşma olayı kabul edilmektedir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyorlar ki: "Kişi, arkadaşının dini üzerinedir. Sizden biriniz, kiminle arkadaşlık yaptığına iyi baksın. "Bu hadisi Ebu Davud (4/259) ve Tirmizî (9/223 Zühd 45); Ebu Hureyre'den rivayet etmişlerdir. Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Sadece mü'minle arkadaşlık yap. Yemeğini de sadece takva sahipleri yesin."Bn hadisi Ahmed (3/38), Ebu Davud (4/259 Edeb 16), Tirinizî (9/242 Zühd 56), İbn Hıbban (1/383) ve Hakim (4/128); Ebu Sa-id el-Hudrî'den rivayet etmişlerdir.

Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “Sadece mü’minle arkadaşlık yap. Yemeğini de sadece takva sahipleri yesin.” Bu hadisi Ahmed (3/28), Ebu Davud (4/259, Edeb, 16), Tirmizi (9/242, Zühd, 56), İbn Hibban (1/383) ve Hakim (4/128); Ebu Said el-Hudri’den rivayet etmiştir.

Yine Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: "Her doğan çocuk, fıtrat üzerine doğar. Onu yahudi, nıecusı veya nasranî yapan ana-babasıdır."Bu hadisi Buharı (3/197 Cenaiz 80) ve Müslim (16/207 Kader 35) rivayet etmiştir. Bu lafız, Buhari’ye aittir. Yani ana-baba, çocuğunun Yahudi, Nasranî ve Mecusilerle birlikte olması sebebiyle onun Yahudi, Nasranî ve Mecusi olmasına sebep olmaktadır.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
4. HADİS: "Hızır ve İlyas (a.s)'ın her yıl hac mevsiminde Mina'da buluşması hakkındaki hadis: [78] İbni Hacer el-Askalânî diyor ki: Bu konuda hiçbir şey sabit olmamıştır.


[78] bkz. İbn Hacer el-Askalânî, îsabe: 2/118; Sehavî. Makasıd: s.22; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s. 14. Aliyyü'l- Kari, Kübra: s. 106; Aclunî, Keşf: 1/49.
 

Verda

Gales
Katılım
9 Nis 2010
Mesajlar
10,917
Tepkime puanı
1,010
Puanları
0
Güzel bir konu, teşekkürler.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
5. HADİS: "Toplanın ve ellerinizi kaldırın," dedi. Toplandık ve ellerimizi kaldırdık. Sonra -üç defa- şöyle buyurdu: "Allahım!.. Kur'ân'm kaybolmaması için Öğretmenleri bağışla. Dinîn kaybolmaması için âlimleri aziz eyle." [79] Uydurmadır. Aynı şekilde: "Allahım!.. öğretmenleri bağışla, ömürlerini uzun eyle ve kazançlarını bereketli eyle." [80] hadisi de uydurulmuştur. Leâlî'de böyle denilmiştir. [81]


6. HADİS: "Allahım!..Kur'ânın kaybolmaması için öğretmenleri bağışla. Dinin kaybolmaması için âlimleri aziz eyle." [82] Uydurmadır. Leâlî'de böyle denilmiştir. [83]


7. HADİS: "Allahım!..Öğretmenleri bağışla. Ömürlerini uzun eyle ve kazançlarını bereketli eyle." [84] Uydurmadır. Leâlî'de böyle denilmiştir. [85]



[79] bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'l Karî, Kübra: s. 107; Aclunî, Keşf: 1/49.
[80] bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'l Karî, Kübra: s. 107; Aclunî, Keşf: 1/49.
[81] bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198-9;
[82] bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'l-Karî, Kühra: s.107; Aclunî, Keşf 1/49.
[83] Süyûtî, Leâlî: 1/199. Müellif Aliyyü'l-Karî, bu ve bundan sonraki hadisi 5. hadisle birlikte zikretmiştir. Ben de bu iki hadisi dikkat çekmek için iki ayrı rakamla bağımsız iki hadis olarak zikrettim.
[84] bkz. Süyûtî, Leâlî: 1/198; Aliyyü'l-Karî, Kübra: s.107; Aclunî, Keşf 1/49.
[85] Süyûtî, Leâlî: 1/198
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
8. HADİS: "Allahım!.. Din hakkında bilgisizce konuşmaktan sana sığınırım." Hadis olarak bulunamamıştır.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
9. HADİS: "Allahım!.. İslâm'ı iki Ömer'den biriyle destekle." [86] Bu lafızla aslı yoktur.[87]


[86] bkz. Sehavî, Makasıd: s.87; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s.38; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.132; Aclunî, Keşf: 1/210;
Hut, Esne'l Metalib: s.72,

[87] Bunun yerine aynı manadaki şu -hasen-hadis yeterlidir: "Allahım/.. Şu iki adamdan: Ebu Cehil veya Ömer b Hattab'dan hangisi sana daha sevgili ise onunla islâm'ı aziz eyle." Bu hadisi Ahmed Müsned'inde (2/25), Tirmizî Cami' inde (Menakıb 17), İbn Sa'd Tahakat'ta, Beyhakî Delâil'de; Harice b. Abdillah b. Süleyman b. Zeyd b. Sabit'ten; o Nafi'den; o da Ibn Ömer'den bu lafızla merfû olarak rivayet etmiştir. (Sehavî, el- Makasıdü’l Hasene: s.87)
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
10. HADİS: "Dağlama ile tedavi, en son tedavidir." [88] İbnü'd-Deyba'ın dediği gibi; bu, hadis değil, (halk arasında yaygın) bir sözdür.

[88] bkz. Sehavî, Makasıd: s.5; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.11; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 100; Aclunî, Keşf: 1/14.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
11. HADİS: "Allah'ın kitabından bir âyet, Muhammed ve ehl"i beytinden daha hayırlıdır." [89] Askalânî: Bunu —hadis olarak— görmedim, demiştir.

[89] bkz. Sehavî, Makasıd: s.6; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s.11; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.100; Aclunî, Keşf 1/20; Hut, Esne'b Metalib: s.23. Sehavî, diyor ki: "Bunu -hadis olarak- görmedim. Benden önce hocam İbn Hacer el-Askaîânî de aynı ifadeyi kullanmıştır."
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
12. HADİS: "Allah, Kitabından başkasının sahih olmasını murad etmemiştir." [90] Sehavî: Bunu -hadis olarak— bilmiyorum, demiştir. [91]

[90] bkz. Sehavî, Makasıd: s. 15; Îbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 12 Alıyyul-Karî, Kübra: s.101; Aclunî, Keşf: 1/35.

[91] Bu, İmam Şafii (r.a)'nin sözüdür. Şafiî'nin talebesi Müzcnî diyor ki: Şafiî'ye Risale kitabını seksen defa okudum. Her defasında yeni bir hata burur, "Getir, dur bakalım. Bunu düzeltelim. Allah, kendi kitabından başka bir kitabın sahih olmasını murad etmedi", derdi. Bunu İmam Abdülaziz el-Buharî, İmam Pezdevî'nin. UsulMne yazdığı Keşfü'l-Esrar adındaki şerhinin başlarında (1/4) zikretmiş, İbn Abidin de Reddiil'Muhtar haşiyesinde (1/19) nakletmiştir.

Hatib Bağdadî, Mûdıhu Evhâmil-Cem' ve't-Tefrik kitabında (1/6) Müzeni'nin şu sözünü nakletmiştir: "Bir kitap aslıyla yetmiş defa karşılaştırılsa bile, yine o kitapta hata bulunur. Allah, kendi kitabından başka bir kitabın sahih olmasını murad etmemiştir."
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
13. HADİS: "Çocukların sünnetini gizli tutun. Nikâhı duyurun." [92] Sehavî diyor ki: Birinci cümlenin aslı yoktur.

[92] bkz. Sehavî, Makasıd: s.28; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s. 16; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.111; Aclunî, Keşf: 1/70; Hut, Esne'l Metaiib: s.37.
 

DostunDostu

Süper Moderatör
Yönetici
Katılım
30 Eyl 2013
Mesajlar
6,183
Tepkime puanı
473
Puanları
83
''Dağlama yoluyla tedaviyi bir türlü sevemiyorum'' diye bilinen bir hadis var. Bu hadise çoğu ilahiyatçılar uydurma diyorlar. Bana öyle geliyor ki filmlerde gördükleri dağlama sahnelerinin etkisi altında kalarak karar veriyorlar. Ne tıp bilirler ne de bilim. İşte ben bu dünyadan habersiz kasaba zihniyetine bıçak çekiyorum. Kızdığım zaman adım kızdı oluyor..

Tıbben bilinen şudur ki hiçbir yara dağlanmaz, dağlandığı zaman daha da azar. Hatta sünnet ederken yakarak kesmek bile tartışmalı bir konu.. Eskiden bunu yaparlarmış, lakin modern tıp bunu artık reddediyor.

Hz. Peygambere ait bu mucizevi hadiste hikmet aramak yerine dangozların yaptığına bakın! İnkâr et gitsin! E sebep ne? İnkâr et canım baksana onca isim tartışmış.

Buna ek olarak son zamanlarda ''şu şunu demiş bu bunu demiş'' şeklinde bir moda başladı. Tek satırlık hadisin altına 70 çeşit isim, karşı gelenin ismi, destekleyenin ismi, her bir ismin yazdığı kitap ve bunların sayfaları falan falan.. Peki amaç ne? Sulandırmak.. Başka da hiçbir amaca hizmet etmiyor.. Anlaşılan fitneciler yeni bir strateji buldular! Maksatları müslümanları hadisi şeriflerin mânâsından uzaklaştırmak. Benim gözümde kimin ne dediği falan hepisi işin ucuz dedikodusu... Metinlerin asılları derya gibi derin. Dalış noktanı belirleyip oradan dalacaksın ve çeşit çeşit inciler çıkartacaksın. Falanın fişmanın dediğinden bana ne. Evet şuda var; bazı metinler dalışa müsait değil. O zaman onu incitmeden olduğu gibi bırakırsın. Hele üzerine tükürmek gibi bir edepsizlik yapmaya kimsenin hakkı yoktur. Ellemezsin muhafaza edersin, o hadis sahibini bekler. İslâm sen ve senin yaşadığın dönemden ibaret değil dangoz herif..!
 
Son düzenleme:

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
14. HADİS: "Allah dünya semasına inmeyi murad edince, arşından bizzat iner." [93] Bunu hadis olarak rivayet eden deccaldir. [94]



[93] bkz. Süyûtî, Zeylü'l-Mevzûat s.2; Sehavî, Makasıd: s. 15; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s. 12; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.112; Aclunî, Keşf, 1/80.

[94] Süyûtî'nin ZeylüTMevzûat (s.2'3)'ında ifade edildiği gibi: Bu sözü hadis olarak rivayet eden kişi, Ebubekir Muhammed b. Isa et-Tarasûsî'dir. Tarasûsî diyor ki: Bize Nuaym b. Hammad rivayet etti. O da şöyle dedi: Bize Cerîr rivayet etti. O Leys'den, o da Bişr'den, o da Enes'den Allah Rasûlü'nün şöyle buyurduğunu rivayet etti..." Süyûtî, bunu naklettikten sonra bu rivayete şu tenkidi yöneltmiştir: "Nuaym b. Hammad, belâlı pek çok haberleriyle bizi yordu. Onun rivayetlerini ne kadar savunabiliriz ki!.. Bu hadisi Nuaym'den rivayet eden Tarasûsî hakkında İbn Adiyy şöyle demiştir: Rivayet ettiği hadislerin çoğunun mütabii (destekleyicisi) yoktur. O, hadiste hrrsızkk yapan kimseler arasındadır. Başkası ise şöyle demiştir: O, deccal bir muhaddistir. Bu hadiste belâ; ondan mı, yoksa üstadı Nuaym'den mi, bilmiyorum."
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
15. HADİS: "Allah Teâlâ buyurdu ki: Dünyayı tahrip etmek istediğimde önce Beyt'imi tahrip ederim. Sonra dünyayı tahrip ederim." [95] Irakî diyor ki: Bunun aslı yoktur. [96]


[95] bkz. Gazzali, İhya: 1/243. Dipnot 1; Aliyyü'1-Karî, Kübra: S-112; Aclunî, Keşf 1/81.

[96] Hafız Zeyneddin eHrakî, Tahrîc Ehâdisi'l-İhyâ, Kitabü'l Hacc, Beytullah'ın ve Mekke-ı Müşerrefe'nin Fazileti Babı «Gazzali, İhya: 1/243. Dipnot 1)
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
16. HADİS: 'Ya Muaz!.. Husayb [97] arazisine gelince oradan hızlı geç. Zira orada huriler vardır." [98] Bu arazi Yemen'dedir. Sehavî diyor ki: Bunu hadis olarak bilmiyorum.



[97] Kamus’da deniliyor ki: "Husayb zübeyr vezninde olup-Yemen'de bir yerdir. Kızları çok güzeldir. Husayb arazisine girince oradan hızla geç, sözü bu yer hakkındadır." (bkz. Firûzâbadî, el-Kamusu'1-Muhît s.95 Il.bsk. Daru'r-Risale, Beyrut 1987 M.)

[98] bkz. Sehavî, Makasıd: s.15; İbnü'd-Deyba\ Temyiz: s. 19; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 113; Aclunî, Keşf: 1/88.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
17. HADİS: "Talebe alimin önüne oturunca, Allah ona yetmiş rahmet kapısı açar. Talebe, onun yanından kalktığında annesinden doğduğu gibi günahsız kalkar. Allah, ona her harfe karşılık yetmiş şehid sevabı verir, her hadise karşılık bir senelik ibadet yazar." [99] Zeyd'de: Bu uydurmadır, denilmiştir. [100]

[99] Devamı şöyledir: "Allah -talebenin okuduğu- her yaprağa karşılık bir şehir bina eder. Bu şehirlerden her biri dünyanın on katı kadardır."

[100] Süyûtî, Zeylü'l Mevzûat s.47 (bkz. Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.113; Aclunî, Keşf 1/88.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
18. HADİS: "Yatsı namazı ile akşam yemeği aynı anda olursa, önce yemekten başlayın." [101]Irakî diyor ki: Hadis kitaplarında bu lafızla aslı yoktur. [102]

[101] bkz. Sehavî, Makasıd: s.38; İbnü'd-Deyba': Temyiz: s.2ü; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.113; Aclunî, Keşf: 1/90; Hut, EsneT Metalib: s.43.

[102] Bunu Irakî Şerhu Süneni't-Tirmızî'de söylemiştir. (Sehavî, el-MakasıdüTHasene: s.38) Irakî, Tahricü Ehâdîsi'l-İhya'da Yemek Edepleri bölümünde ise şöyle demiştir: "Bu konuda meşhur olan hadis: "Akşam yemeği hazır olur da namaz için kaamet getirilirse, önce yemek yiyin", şeklindedir.

Irakî'nin işaret ettiği şu hadis, -yukarıdaki- uydurma hadise ihtiyaç bırakmamaktadır: Buharı (9/505) ve Müslim (5/45)'in Enes (r.a)'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.av) şöyle buyurmaktadır: "Akşam yemeği hazır olur da namaz için kaamet getirilirse, önce yemek yiyin", Bu konudaki "Yemek hazır olduğunda namaz yoktur", hadisi de sahihtir. Bu hadisi Müslim (5/47) Hz. Aişe (r.a) vasıtasıyla Peygamberimiz (s.a.v)'den rivayet etmiştir. Bu hadis, nefiy -olumsuz ifade- olup, nehiy (yasaklama) anlamındadır. Yani hiç kimse arzuladığı yemek hazır olduğunda namaz kılmasın, demektir.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
19. HADİS: "Kur'ân okuyanın sultana sığındığını görürsen, bil ki o hırsızdır. Onun ahmaka sığındığını görürsen, bil ki o gösterişçidir. Sana: Sen şefaat et de böylece mazlumun cezasını düşüresin, ya da haksızlığı gideresin, denildiğinde aldanmaktan sakın. Zira bu İblis'in hilesidir. Günahkâr Kur’an okuyucuları bunu kendilerine basamak edindiler." Bu söz, Sevrî'nin sözüdür. [103]

Yine şu söz de Sevrî'nin sözüdür: "Ben kızdığım biriyle karşılaşırım da, o bana, Nasıl sabahladın? derse, kalbim ona karşı yumuşuyor. Ya insan tiritlerini yediği ve yaygılarında oturduğu kimseye nasıl karşı çıkabilir? [104]

Bu konuda şu zayıf hadis gelmiştir: "Allahım!.. Hiçbir fâcirin nimetini bana nasib etme ki, kalbim ona meyletmesin. "[105]



Denilmiştir ki: Alim kimse arandığında, o şimdi emirin kapısındadır, denilmesi ne kadar çirkindir!..

[103] Sevrî: İmam, muhaddis, müfessir ve fakih Süfyan es-Sevrîdir. Bu hadisi Ebu Nuaym el-isfehânî Hılyet.ü'l- Evliya'da (6/376-377) Süfyan es-Sevrî'nin hayatını anlatırken nakletmiştir. Asıl nüshada bu hadisin metninde tahrif ve eksiklik olup bu eksiklik Hılye'den düzeltilmiştir.

[104] Ebu Nuaym, Hılye: 7/17

[105] Bu hadisi Gazzalî, İhya'da 12/149) Helâl ve Haram Bölümü'nde sultanlar ve zâlimlerle birlikte olmanın helâl olduğu durumlar babında zikretmiştir. Onun lafzı şu şekildedir: "Allahım!.. Hiçbir facirin nimetini bana nasib etme ki, kalbim onu sevmesin." Irakî'nin ihya Tahric'indeki lafzı da bu şekildedir. Irakî diyor ki: "Bu hadîsi İbn Murdeveyh Tefsir'de Kesir b. Atıyye vasıtasıyla ismi bilinmeyen meçhul bir râviden rivayet etmiştir. Bunu Ebu Mansur Deylemî Müsnedü'l Firdevs'de Muaz'dan; Ebu Musa el-Medînî Tazyîu'l'Umûri ve'l- Eyyâm kitabında ehl'i beyt tarikiyle mürsel olarak rivayet etmiştir. Hadisin bütün isnadları zayıftır."

Gazzalî, bu hadisi ikinci defa ihya'da (4/298) Muhabbet, şevk ve ünsiyet bölümü'nde Muhabbetin Hakikati ve Sebepleri konusunun sonunda nakletmiştir. Irakî burada hadisi Deylemî'den tahric etmiş ve "zayıf ve munkatı' - kesintili- bir senedle rivayet etmiştir," ifadesini kullanmıştır.
 
Üst