Uydurma Olduğunda İttifak Edilen Hadisler

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
89. HADİS: "Zebercedi yüzük taşı olarak kullanın. Zira o, kolaylıktır. Onda zorluk yoktur." [224] Askalânî: Uydurmadır, demiştir.

[224] bkz. Sehavî, Makasıd: s. 153; Semhudî, Gammaz, s.52; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.65; Aliyyü'l-Karî, Kübra: 170; Aclûnî, Keşf: 1/252; Hut, Esne'l Metalib: s.lll; Kavukçî, Lü’lü: s.31.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
90. HADİS: "Âdeti terk etmek,düşmanlığa sebep olur." [225] Bunun aslı yoktur.

[225] bkz. Sehavî, Makasıd: s. 155; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.66; Aliyyü'l-Karî, Kübra: s. 172; Aclûnî, Keşf: 1/252; Hut, Esne'l-Metalib s.112.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
91. HADİS: "Geyiğin selâm vermesi hadisi." [226] Dillerde ve nebevi medhiyelerde meşhur olmuştur. İbn Kesir şöyle demiştir: Bunun aslı yoktur. Kim bunu Peygamberimiz (s.a.v)'e nisbet ederse yalan söylemiş olur. [227]

[226] bkz. İbn Kesir, Şemail: s.281; İbn Hacer, Fethu'l Barî: 6/434; Sehavî, Makasıd: s.156; İbnü'd- Deyba', Temyiz: s.67; Aliyyü'l-Karî, Şerhu'ş-Şifa: 1/639; Aliyyü'l-Karî, Kübra: s. 173; Aclûnî, Keşf: 1/252; Zürkanî, Şerhu'l Mevahibi'l-Ledünniyye : 5/151; Hut, Esne'l Metalib: s.113.

[227] Hafız İbn Hacer, Fethu'l Barî'de (6/434): ''Geyiğin selâm vermesi hadisi" nin kuvvetli veya zayıf hiçbir senedini bulamadım", demiştir. Sehavî, el-Makasıdü'l- Hasene'de (s.156) Hafız İbn Kesir'in yukarıdaki sözünü kabul edip naklettikten sonra şöyle demiştir: "Fakat genel olarak geyiğin konuşması -yani geyiğin selâm vermesi değil, sadece geyiğin Rasulullah (s.a.v) ile konuşması- hakkında üstadımızın —Hafız İbn Hacer'in- ibn Hacib'in Usul-ü Fıkıh hakkındaki kitabı olan "Muhtasar Kitabının Hadislerinin Tahrici" kitabında altmış birinci mecliste yer alan birbirlerini takviye eden birkaç hadis vârıd. olmuştur. (Ebu Gudde diyor ki:) Bütün bu hadisler, olağanüstü bir olayı isbat konusunda itimad edilemiyecek olan zayıf ve çürük hadislerdir. Hadisin çeşitli tariklerle gelmesi sebebiyle muhaddis uydurma hükmü veremediği takdirde; muhtevasının isbatı ancak tercihe layık olan sahih hadisle kabul edilip sabit olabilir. Bu hadislerin isnadları incelendiğinde hadisin derecesini düşüren şiddetli ta'n noktalarından uzak olmadığı ortaya çıkmaktadır. Yine bu hadislerin metinlerini inceleme esnasında aralarındaki şiddetli çelişki açıkça görülmektedir. Allame Zürkanî'nin "Şerhu'l-Mevahibi'l- Ledünniyye"kitabıda (5/151) işaret ettiği gibi; bu hadislerin arasını bulma konusunda açık zorlama yapılmaktadır.

Müellif Aliyyü'l-Karî (r.a)'nin Kadı Iyaz'ın Şifa kitabına yazdığı şerhte (1/639) yorumladığı gibi; Hafız ibn Kesir'in, yukarıda zikredilen ifadesiyle bu mananın -yani geyiğin selâm vermesi ya da konuşması konusundaki hadisin- hiçbir aslının bulunmadığını ifade etmek istemiş olması da uzak bir ihtimal değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır!..
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
92. HADİS: "Ümmetim, yetmiş küsur fırkaya ayrılacak. Bir fırka dışında hepsi Cennete girecektir." Ashab:

— Kim bu fırka? Diye sordular.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:

— "Bunlar zındıklardır, kadercilerdir." [228]

(Bu lafızla) hadisin aslı yoktur. [229] Leâli'de böyledir. [230]

[228] bkz. Hatib, Tarihu Bağdad: 13/307; Süyûtî, Leâli: 1248; Sehavî, Makasıd: s.158; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.68; İbn Arrak, Tenzih: 1/310; Aliyyü'1-Karî, Kübra: a.173; Aclûnî, Keşf: 1/369; Hut, Esne'l Metalib: s.115.

[229] Aclunî Keşfü'l-Hafa'da (1/369) bu hadis hakkında şöyle demiştir: "Leâlî müellifi: Bunun aslı yoktur, demiştir, yani bu lafızla aslı yoktur, anlamındadır. Zira hadis, bu lafız dışında makbul vecihlerle rivayet edilmiştir. Bunlardan biri: "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır... "hadisidir. Bunu Tırmizî rivayet etmiş ve "Hasen sahihtir", demiştir. Bu hadisi; Ehu Davud, Hakim, İbn Hıbban ve Beyhakî de rivayet etmiş ve sahih olarak kabul etmişlerdir. Bir başka rivayet ise İbn Mace'nin Ebu Hureyre'den naklettiği rivayettir.(Çev.)

[230] Asıl nüshada ve müellifin el-Mevzûatü'l Kübra adlı eserinde (yetmiş fırka) diye geçmektedir. Düzeltme, Süyûtî'nin el-Leâli'l-Masnûa kitabından alınmıştır. Hadis, (bu lafzıyla) hiç şüphesiz uydurmadır.

Üstadımız İmam Muhammed Zahid el-Kevserî (r.a)'nin; Peygamberimiz (s.a.v)'den sonra çıkacak mezhep ve fırkalar, bunların sayıları, bunlar arasında kurtuluşa erecek olanlar ya da helak olacaklar hakkında gelen hadisler konusunda Ebu Muzaffer el-İsferayinî''nin et-Tebsîr fi'd-Din kitabı için yazdığı takdim yazısında ve Ebu Mansur el-Bağdadî'nin el'Fark beyne'1-Firak kitabının takdim yazısında araştırma ve incelemesi, bulunmaktadır. Bu inceleme, araştırmacıların mutlaka başvurması gerekli olan, takdire değer bir çalışmadır.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
93- HADİS: "Evlenmeden önce fıkıh öğrenin." [231] Bu, Hz. Ömer (r.a)'in sözüdür. [232] Bir rivayete göre manası:Evlenmeden, ev ve hizmetçi sahibi olmadan fıkıh tahsil edin, demiştir. Bu manada şöyle bir söz nakledilmektedir: İlim, kadınların baldırlarında kaybolmuştur. [233] Sevrî diyor ki: "Kim başkanlığa koşarsa ilmin çoğuna zarar verir. Kim de başkanlığa koşmazsa yazar, yazar sonra yine yazar." Bu mana, daha kapsamlı bir manadır. Doğrusunu bilen Allah'tır. [234]

[231] bkz. Buhari, Sahih İlim 15 {FethuTBaıi 1/151); Zemah-şerî, Faik 1/623; Ebu Ubeyd, Garibü'l-Hadis: 3/369; Sehavî, Makasıd s.159; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.68; Aliyyü'1-Kari: Kübra: s.174; Aclunî, Keşf: 1/370.

[232] Buharî, Sahihinde (İlim 15; Fethıı'lSarî: 1/151) bu hadisi muallâk olarak ve kesin bir siga ile zikretmiştir. Hadis, Kitabu'l-İlim'de, 15 nolu İlim ve Hikmette imrenme babında (Ömer dedi ki) ifadesiyle nakledilmiştir. Hadis, isnadı kesin bir siga ile olarak nakledildiğine göre; Buharî'ye göre Hz, Ömer'e kadar isnadı sahih olan -mevkuf- bir hadistir.

[233] Bu son cümle, Bişr el-Hafî’nin sözüdür. Nitekim 181. hadiste de zikredilecektir.

[234] Müellif, burada (Bir rivayete göre manası şudur) ifadesiyle gayet güzel bir ifade kullanmış olmaktadır. Zira (tüsevvedü) kelimesinin manası hakkında en isabetli ifade, İmam Ebu Ubeyd Kasım b. Sellâm'ın Garibü'l Hadis (3/369) kitabında zikrettiği şu manadır: "Bu hadisin manası şudur: Yaşınız küçükken henüz gözde efendiler, başkanlar olmadan ilim öğrenin. Bu durumdan önce ilim öğrenemezseniz, yaşınız ilerledikten sonra utanır, cahil kalırsınız. O zanan küçüklerden ilim öğrenemezsiniz. Bu durum ise sizi rahatsız eder." Zemahşeri ise Fâik kitabında (1/623) bu sözün manası hakkında şöyle demiştir: "-Dil alimlerinden- Şemir diyor ki: Evlenmeden, ev sahibi ve aile reisi olmadan önce ilim öğrenin." Hafız İbn Hacer Fethu'l-Bari'de (1/152) bu iki manayı kabul ederek nakletmiş, diğer görüşleri zayıf kabul etmiştir.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
94. HADİS: Bir saat tefekkür, bir sene ibadetten daha hayırlıdır. [235] Hadis değildir. [236] Bu söz, Seriyyü's-Sekatî (rh.a)'nin sözüdür. [237]

[235] bkz. Süyûtî, Leâlî: 2/327; Münavİ, Feyzü'l-Kadir. 4/443; Aliyyü'1-Karî, Kübra: a.175; Aclunî: Keşf. 1/370; Hut, Esnel Metalib s.115; Şevkânî, Fevaid: s.242.

[236] Hadisin bir başka lafzı, {...Altmış sene ibadetten daha hayırlıdır.) şeklindedir. (Aclunî, Keşf 1/370)

[237] Zehebî, el'Iber kitabında (2/5) şöyle diyor: "es- Seriyy b. Mugalles es-Sekatî, Ebu'l-Hasen el-Bağdadî: Büyük evliyadan biridir. Hüşeym ve diğer muhaddislerden hadis Öğrendi. Maruf el-Kerhî'nin sohbetlerinde bulundu. Onun bazı özel halleri ve kerametleri vardır. Doksan küsur yaşlarında iken 253 yılında vefat etti. Rahmetullahi aleyh.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
95. HADİS: Tekbir [238] cezimdir. [239] (yani uzatılmaz.) Nehaî'nin sözüdür. [240] Buradaki tekbir, İmam Abülhayy el-Leknevî'nin esSiâye fî keşf ma fî Şerhi'l-Vikaye kitabında olduğu gibi; ezan, kamet ve namazdaki tekbirler demektir.

[239] bkz. Abdürrezzak Musannef: 2/74; Tirmizî, Sünen (İbn A-rabî: 2/91; Mübarek-Fûrî: 1/243); İbn Hacer et-Teihisu'l Habîr 1/225; Süyûtî, Hâvi: 1/535; Sehavî, Makasıd: s.160; Semhudî, Gammaz: s.54; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.68; Aliyyü'l Karî, Kübra: s.176; Aclûnî, Keşf: 1/252; Hut, Esne'l'Metalib: s.118: İbn Abidin, Reddü'l Muhtar Haşiyesi: 1/259; Kavukçî, Lü'lü': s.31.

[240] Zehebî, Iber'de (1/113) diyor ki: "Bu zat, Irak halkının yaşlı fakîhi imam Ebu Imran İbrahim b. Yezid en-Nehaî'dir. Alkame, Esved ve Mesruk'dan ders almış; çocukken Hz. Aişe'yi görmüştür. 95 yılında vefat etmiştir. Allah rahmet eylesin." İmam İbrahim en-Nehaî'nin «Tekbir cezimdir» sözünü Tırmizî, Sünen’inde (İbn Arabi şerhi: 2/91 ve Mübarek-Fûrî şerhi: 1/243) Selâmın hazfinin sünnet olduğu hakkında gelen hadisler babında ibrahim en-Nehaî'den nakletmiştir. Hafız İbn Hacer et- Telhîsu'î-Habîr'de (1/225) şöyle demiştir: "Bu hadisin bu lafızla aslı yoktur. Bu, ibrahim en-Nehaî'nin sözüdür. Tirmizî, bunu ibrahim en-Nehaî'nin sözü olarak nakletmiştir/' Sehavî, el-Mekasıdü'l Hasene'de (s, 161) şu tahrici ilâve etmiştir: "Bu hadisi, onun tarafından -yani İbrahim Nehaî'nin sözü olarak-Said b. Mansur Süneninde (Kıraet cezimdir, Ezan cezimdir) ilâvesiyle rivayet etmiştir. Yine ondan nakledilen bir lafızda: Onlar tekbiri cezmediyorlardı, ifadesi yer almaktadır." Süyûtî, el-HâvıIi'1-Fetâvâ 'da (1/535) "(Tekbir cezimdir), hadisi hakkında kesin cevap" konulu fetvada şöyle demiştir: "Bunun hadis olması konusuna gelince, bu sabit değildir. Hafız İbn Hacer'in dediği gibi; bu, İbrahim en-Nehaî'nin sözüdür. Bu sözün Nehaî'den nakledilen şu senedine vakıf oldum. Abdürrezzak Musannef inde (2/74) şöyle demiştir: Yahya b. Ala', Mugîre'den naklediyor: İbrahim en Nehaî dedi ki: "Tekbir cezimdir. Mânâsı şudur-' Tekbir uzatılmaz."Rivayette bu şekilde açıklamalı olarak gelmiştir. Bu açıklama, ya İbrahim en-Nehaî'den rivayette bulunan raviden, veya Yahya b. Alâ'dan, yahut Abdürrezzak'dan nakledilmektedir. Bu zatların her biri, bu sözün manasında öncelikle başvurulacak zatlardır.

Hafız İbn Hacer, et-Telhisu'l Habir'de (H.225) şöyle demiştir: "Bu manada Tirmizî, Ebu Davud ve Hakim'in Ebu Hüreyre hadisi olarak naklettiği "Selâmın hazfi sünnettir", hadisi bulunmaktadır. Selâmın hazfı demek, selâm vermede süratli olmak demektir. "Cezim" kelimesiyle anlatılmak istenen budur. İbnü'1-Esîr, Nihaye 'de şöyle demiştir: "Bunun manası tekbir ve selâmın uzatılmaması, tekbirin son harfinin harekesinin okunmaması, son harfinin sakin kılınmasıdır." Muhıbb et- Taberî de bu görüşe katılmıştır.

İbn Hacer devamla diyor ki: Bu tartışmalıdır. Zira (hareke) karşılığında (cezim) ifadesinin kullanılması Arap dili alimlerinin yeni ıstılahıdır. Böyle yeni bir ıstılah, -bu sözün nebevi bir hadis olduğu farz edilecek olursa- nebevi lafızlar için nasıl kullanılabilir? Zira Muhakkik Allâme İbn Abidin'in Reddü'l-Muhtar Haşiyesi' nde (1/259) ifade ettiği gibi; Arap nahiv alimlerinin yeni ıstılahına göre (cezim) mutlak olmayıp sadece okuyan kişinin harfin harekesini sükûnla okumasıdır. Süyûtî, Hâvi'de (1/536) şu husus ilâve etmektedir. Tekbirdeki cezmin, tekbirin sonunun sükûnla okunması olarak açıklanması, ravinin açıklamasına aykırı olduğu için reddedilir. Usûl İlminde kararlaştırıldığı gibi, ravinin açıklamasına başvurulması daha evlâdır. Bu mana, ayrıca hadis ve fıkıh ehlinin açık- lamalarına da aykırıdır."

(Kardeşim!..) Bazı değerli Şafiî ve Hanefî fakihleri tarafından (Ezan cezimdir. ikamet cezimdir. Tekbir cezimdir) ifadesinin fıkıh kitaplarında nebevi hadis olarak zikredilmesine aldanma. Bu sözün İbrahim en-Nehaî'nin sözü olduğunu, nebevi hadis olmadığını öğrendin. Bu babda itimad edilecek olan görüş, değerli ilim erbabı olmalarına rağmen fıkıh erbabının değil, muhaddislerin görüşüdür. Zira Üstadımız İmam Kevserî, Takıyyü'd-Din es-Sübkî'nin esSeyfü'sSakîî fi'r-Redd alâ ibn Zefîl kitabına yazdığı takdim yazısında (s.4-5): "Her ilimde o ilmin imamlarına itimad edilir, başkalarına değil. Zira bir ilimde imam olan kişi, belki başka bir ilimde avam (sıradan insanlar) mertebesinde olabilir." demiştir.

Nassların anlaşılması ve bu nasslardan hüküm çıkarılması konusunda yegâne merci, fıkıh alimleri olduğu gibi; Peygamberimiz (s.av)'den nakledilen hadislerin sübutu konusunda başvurulacak yegâne merci de hadis alimleridir. Diğer ilimlerde de aynı şekilde ehline başvurulur. İmam Abdülhayy el-Leknevî, bu konuyu birkaç kitabında en güzel şekilde incelemiştir. Ben de Leknevî'nin bu ifadelerini el Ecvibetü'IFâdıle li'1- Es'ileti'l-AşeratiTKâmile kitabına yazdığım dip notlarda (s.30-32) özetledim. Önemine binaen oraya müracaat edilmelidir. Zira bu malûmat, elde edilmesi için özel yolculuk yapmaya değecek kadar önemli ilmi meselelerdendir!.. (bkz. Hadis No: 96, 109, 344, 357, 414)
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
96. HADİS: "Siz hanımlardan her biriniz, ömrünün yarısını namazsız geçirir." [241] Hadis hafızları: Bu lafızla aslı yoktur, demişlerdir. [242] Manası "sahih" hadiste geçmektedir. [243]

[241] Bu cümle, hadisin bir kısmıdır. Bu hadisin devamı bazı kitaplarda şu şekildedir: "Kadınlar akıl ve dinleri noksan kimselerdir. Peygamberimize Dinlerinin noksanlığı nedir? diye soruldu. Şöyle buyurdu- Onlardan her biri ömrünün yansını namazsız geçirir. "Bu lafızla aslı yoktur.

[242] bkz. İbn Hacer, et-Telhîsu'1-Habh: 1/162; Sehavî, el Makasıd: s.164; Semhudî, Gammaz s.55; îbnü'd'Deyba', Temyiz: s.70; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.177; Aclunî: Keşf: 1/379; Kavukçî, Lü'lü': s.31.

[243] Bu sahih hadis Buharî'nin Sahihinde (1/345) Kitabü'l-Hayz'da, 6 nolu Hayızlının orucu terk etmesi babında; Müslim'in Sahihinde (2/67) Kitabül-İman'da, (133 nolu) Taatlerin eksikliği sebebiyle imanın eksilmesi babında rivayet ettiği şu hadistir. Lafız Buharî'ye aittir: Ebu Said el-Hudrî'den rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v) bir Ramazan bayramı ya da Kurban bayramı sabahı namazgaha çıktı ve hanımlara şöyle seslendi:

-"Ey hanımlar topluluğu/.. Sadaka verin. Bana sizlerin Cehennem ehlinin çoğunluğu olduğunuz gösterildi, "dedi. Hanımlar:

-Ey Allah'ın Rasûlü!.. Bu ne sebepledir? diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:

—"Siz çok lanet okuyorsunuz. Beylerinize nankörlük ediyorsunuz. Dengeli bir adamın aklını, aklı ve dini noksan olan sizlerden daha çok başından alan kimse göremedim. ''Kadınlar: -Ey Allah'ın Rasûlü!.-Bizim dinimizin ve aklımızın noksanlığı nedir? diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v):

-"Kadının şahitliği, erkeğin şahitliğinin yarısı değil midir? Dedi. Kadınlar:

—Evet, dediler. Peygamberimiz (s.a.v):

—"işte bu onların akıllarının noksanlığı sebebiyledir. Kadın hayız gördüğü zaman namaz kılmıyor ve oruç tutmuyor, değil mi? dedi. Kadınlar:

-Evet, dediler. Peygamberimiz (s.a.v): —"Bu da onların dinlerinin noksanhğındandır; dedi. Müslim Sahih' inde (2/65-68) İbn Ömer ve Ebu Hüreyre'den Ebu Said el- Hudrî'nin hadisi ile aynı manada bir hadis rivayet etmektedir. Bu hadisin sonunda şu ifade yer almaktadır: "Seviyeli bir kadın: Ya Rasulallah!.. Akıl ve din noksanlığı nedir? diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v): "Kadının aklının noksanlığı; iki kadının şahitliğinin bir erkeğin şahitliğine denk sayılması-dır, işte bu akim noksanlığıdır. Günlerce namaz kılmadan bekler, Ramazanda da orucunu açar, dedi. Bu da onların dinlerinin noksanlığıdır, dedi.

Söz konusu -uydurma- hadise en yakın ifade, Müslim'deki sahih hadiste yer alan (kadın günlerce bekler de namaz kılmaz) cümlesi olup bu sebeple bu uydurma hadise gerek kalmamaktadır. Şeyh Abdurrahman cl- Cezîrî'nin telifi olan ebFıkh alel'Mezahibi'I Erbaa'nın, Mısır Vakıflar Bakanlığı baskısından ayrı bağımsız olarak yapılan baskısında (1/128) merhum Cezîrî, Hayız babında hayzın en çok müddetinin on beş gün olduğu görüşünde olanların delillerim zikrederken şu ifadelere yer vermektedir: Bunlardan biri: Fıkıh kitaplarında meşhur olan şu hadistir: Peygamberimiz (s.av): "Kadınlar akılları ve dinleri noksan olan kişilerdir, buyurdu. Kendisine: Kadınların dinlerinin noksanlığı nedir? diye soruldu. Peygamberimiz (s.av): "Kadınlardan her biri ömrünün yarısını namazsız geçirir", dedi. Fakat bu hadis sahih değildir. Gerçek şudur ki; Bu sözün hiçbir anlamı yoktur. Zira kadınların hayızh iken namaz kılmalarına engel olan, bizzat Şeriat koyucunun ta kendisidir. Kadınların günah"lan nedir ki, bu haksız vasıfla nitelendirilmektedirler?." Cezîrî'nin sözü burada sona ermektedir.

(Ebu Gudde diyor ki:) "Hanımlardan her biri, ömrünün yarısını namazsız geçirir", cümlesi sahih ve sabit olmayan bir ifadedir. Ama hanımların akü ve din noksanlığıyla nitelendirilmeleri, Buharı ve Müslim'in Sahihlerinde nakledildiği gibi; sabit ve sahihtir. Şeyh Cezîrî'nin akılları ve dinlerinin noksan olmasından dolayı kadınların kınandıkları şeklindeki kanaati varid değildir. Bu onların yaradılıştan gelen fıtrî durumlarıdır. Kınama kanaatinde olan hiçbir kimse yoktur. Hafız İbn Hacer Fethu'l'Barî'Ae (1/346) ve ona tabi olarak Kastallânî Irşadü'-Sari'de (1/444) şöyle demiştir: "Kadınların akıllarının ve dinle- rinin noksan oluşunu zikretmekten asıl amaç; kadınları kınamak değildir. Zira bu durum, yaradılışın aslında mevcuttur. Fakat buna dikkat çekilmesi, onların, fitnesine aldanmaktan sakındırmak içindir. Bu sebepledir ki Cehennem azabı, noksanlık dolayısıyla değil; nankörlük ve diğer sebepler dolayısıyla zikredilmiştir." Diğer taraftan, ''Siz hanımlardan her biriniz, Ömrünün yarısını namazsız geçirir", hadisini bazı Şafiî ve Hanbelî fakihler delil olarak zikretmektedirler. Fettenî, Tezkiretü'l- Mevzuat' ta (s.33) şöyle demiştir: "Şafiî imamlardan Beyhakî diyor ki: Bazı fakihlerinıiz bunu zikretmektedirler. Bu hadisi çok aradım ama bulamadım. Bunun hiçbir isnadı yoktur. Hanbelî imamlardan İbnüTCevzî diyor ki: Ashabımızdan bazıları bunu zikretmektedirler. Ben bunu -hadis olarak- bilmiyorum. Nevevî bu hadis hakkında şöyle demiştir: Batıldır, aslı yoktur demiştir. Başkaları da bu şekilde söylemişlerdir." Bu ifadeler; 95, 109, 344, 357 ve 414 no.lu hadislerde zikrettiğim şu hususu desteklemektedir: Her ilim, bu ilimle meşgul olan ehlinden alınır. Hadis, zirveye ulaşan muhaddislerden; fıkıh da tetkik ehli fakihlerdenalınır.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
97. HADİS: "İnsanların alışkanlık hâline getirdikleri ayları ve bayramları tebrik etmeleri hadisi."[244] Bu konuda (hadis olarak) hiç bir şey vârid olmamıştır. [245]

[244] bkz. Sehavî, Makasıd: s.166; Semhudî, Gammaz: s.55; İb" nü'd-Deyba', Temyiz: s.70; Aliyyü'l Karî, Kübra: s.179; Aclûnî, Keşf 1/252; Hut, Esne'l Metalıb: s.118.

[245] Yani Peygamberimiz (s.a.v)'den bu konuda özel olarak bir hadis gelmemiştir. Bazı şahabı ve tabiînden bazı işlerde bazı tebrik cümleleri nakledilmiştir. Hafız Süyûtî bu rivayetleri Vü-sûlü'î'Emanî brHusûli't-Tehanî ismini verdiği risalede toplamıştır. Bu risale, el-Hâvi li'1- Fetavî kitabı içerisinde ve ayrıca müstakil olarak basılmıştır. el-Mevahibü'l-Ledünniyye, Muvatta've başka eserleri şerheden, muhaddislerin son halkası Muhammed b. Abdülbakî ez-Zürkanî'nin tebrikleşme ve bu konuda varid olan hadisler hakkında nefis bir risalesi bulunmaktadır. Bu risale Mısır'da basılmıştır.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
98. HADİS: "Herkese güvenmek acizliktir". [246] Sehavî diyor ki: Bunu bu lafızla bilmiyorum. [247]

[246] bkz. Sehavî: Makasıd: s. 168; Semhudî, Gammaz: s.56; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.72; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.180; Aclûnî, Keşf 1/252; Hut, Esne'l Metalib: s.119; Kavukçî, Lülü1: s.32.

[247] Sehavî'nin; "Bunu bu lafızla bilmiyorum", ifadesi, bu cümlenin bir başka lafızla nebevi hadis olarak geldiği izlenimi vermektedir. Oysa böyle değildir. Bu ve bu manadaki ifadeler, hadis olarak gelmemiş, muhterem insanların sözlerinde yer almıştır.

Hattabî'nin Kitabü'l-Uzle'de (s.64) Abdullah b. Huneyf tarikiyle naklettiği şu rivayette geçen söz de bu güzel sözlerden biridir: "Ömer b. Abdülaziz (rh.a), Muhammed b. Ka'b el-Kurazi'ye:

-Kişinin hangi hasletleri onun değerini düşürür? diye sordu. Muhammed b. Ka'b:

-Çok konuşması, sırrını açığa vurması ve herkese güvenmesidir, diye cevap verdi.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
99. HADİS: "Üç şey vardır ki, bunlara az bile olsa meyledilmez: Dünya, Sultan, Kadın".[248] Doğru bir sözdür, hadis değildir.

[248] bkz. Sehavî: Makasıd s.168; İbnü'd-Deyba', Temyiz s.72; Aliyyul Kari, Kübra: s.181; Aclûnî, Keşf 1/386.
 

ömerusta

Kıdemli Üye
Katılım
16 Ocak 2012
Mesajlar
6,913
Tepkime puanı
239
Puanları
0
hadis ile rivayetleri ayetlerle ayırmak gerekir o dedi bu dediyle olmasa gerek diye düşünüyorum
selametle kalın
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
100. HADİS: 'Türkün zulmü olsun, arabın adaleti olmasın". [249] İbnü'd-Deyba' diyor ki: Düşük bir sözdür, hadis değildir. Ben de derim ki: Bilakis bu, açık bir inkarcılıktır.

[249] bkz. Sehavî, Makasıd: s. 177; Semhudî, Gammaz: s.58; Îbnü'd-Deyba', Temyiz: s.75; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s. 184; Aclûnî, Keşf: 1/404; Kavukçî, Lü'lü': s.32.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
101. HADİS: "Açlık kâfirdir. Onu öldüren Cennet ehlindendir". Aslı yoktur.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
102. HADİS: "Cîze, [250] Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Mısır, Allah'ın yeryüzündeki hazineleridir". [251] Askalanî diyor ki: Bu yalandır, uydurmadır.

[250] Cîze: Nil kıyısında, Kahire'ye yakın bir köydür, şimdi Kahire'ye birleşmiştir.

[251] bkz. Sehavî, Makasıd s.178; Semhudî, Gammaz: s.58; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.75; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.184; Aclûnî, Keşf: 1/405; Hut, Esne'I-Metalib s.124.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
103. HADİS: "Bana sizin dünyanızdan (üç şey) kadınlar ve güzel koku sevdirildi. Namaz gözümün nuru kılındı".[252]

Bu hadiste yer alan selas (=üç) kelimesi asılsızdır, uydurmadır. Bu hadisi Nesaî Sünen'inde, Taberanî Evsat’ta rivayet etmiştir. Gazzalî ve başkalarının ifadelerinde yer alan selas (=üç) kelimesi hakkında İmam İbn Fûrek zorlama açıklamalar yapsa bile, hadis hafızlarının dedikleri gibi, bu kelimenin aslı yoktur. Doğrusunu bilen Allah'dır. [253]

[252] bkz. Nesaî, Sünen: 7/61 No 3939 (Işretü'n-Nisâ: 1); Sehavî, Makasıd: s.180; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.76; Aliyyü'l-Karî, Kübra: s. 186; Aclûnî, Keşf: 1/405; Hut, Esne'l Metalib: s. 125.

[253] imam İbn Fûrek'in sabit olmayan bazı uydurma hadisleri zorlama yorumları tenkit edilmiştir. Bu, onun uydurma hadislerin sabit olduğunu farz ederek bu hadislerin anlamı hakkında yaptığı şahsî içtihadıdır. Üstadımız Kevserî (r.a), Beyhakî'nin ebEsma ve'sSıfat kitabına yazdığı uzun mukaddimede sayfasında şöyle demiştir: "İmam Ebu Bekir Muhammed b. Hasen b. Fûrek'in Allah'ın sıfatları ile ilgili hadisleri te'vil konusundaki kitabı meşhurdur. İbn Fûrek, çok zayıf ve çürük hadislere hiç temas etmeyip sadece sabit olan hadislerle yetinseydi, yorumlarında daha isabetli olurdu".

Yine merhum üstadımız Kevserî, el'Imta' bisîretı’l Imameyn Hasen b. Ziyad ve Muhammed b. Suca' isimli kitabında (s.64) şöyle diyor: "Bazılarının bazı uydurma rivayetleri uydurma olduğunu kabul ettikleri halde yorumlamalarına gerek yoktur, İbn Fûrek ve başkalarının yaptığı gibi bu uydurma haberlerin sahih olduklarını farz ederek uzun uzun yorum yapmalarına da ihtiyaç yoktur." Zira yorum, sahih ve sabit olan rivayetler için yapılır. Bu rivayetler kesinlikle sahih ve sabit olmadığına göre bunların yorumuna ve tevcihine gerek yoktur.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
104. HADİS: "Ümmetimden hilâlleyenler ne güzeldir!.." [254] Saganî: Bunun uydurma olduğu açıktır, demiş ve bunu abdest alırken parmaklarını hilâllemek veya yemekten sonra dişleri temizlemekle açıklamıştır. [255]

[254] bkz. Ahmed b. Hanbel, Müsned: 5/416; Münzirî, Tergih: 1/132; Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid: 1/235; İbnü'd-Deyba', Temyiz: s.76; Âliyyü'1-Karî, Kübra: s.192; Aclûnî, Keşf: 1/412.

[255] (Abdülfettah Ebu Gudde diyor ki) Saganî'nin bu hadis hakkındaki uydurma olduğu iddiası kabul edilemez [256]. Hafız Münzirî, bu hadisi et-Tergîb ve't-Terhîb' de (1/132-133) Ebû Eyyûb el-Ensarî' (r.a) den şöyle rivayet etmektedir:

Allah Rasûlü (s.av) yanımıza geldi ve: — "Ümmetimden hilâlleyenler ne güzeldir!., "dedi. Ashab: -Hilâlleyenler kimdir ya Rasülallah? diye sordular. Allah Rasûlü (s.a.v) şöyle buyurdu: --'Abdest alırken parmak aralarını hilâlleyenler ve yemekten sonra dişlerini temizleyenlerdir. Abdestte hilâlleme ağza ve burna su vermek, parmak aralarını ıslatmaktır. Yemekten sonraki hilâlleme ise, diş aralarındaki yemek artıklarını temizlemektir, insanla daima beraber olan iki melek için, namaza durduğunda dişleri arasında yemek artıkları görmelerinden daha sıkıntılı bir şey yoktur". Bu hadisi Taberanî Kebir' de rivayet etmiştir.

Yine Taberanî'nin Kebir'de ve İmam Ahmed'in Miisned'inde (5/416) Ebû Eyyub ve Atâ'dan rivayetlerine göre; Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur: ''Ümmetimden abdest alırken parmak aralarını hilâlleyenler ve yemekten sonra dişlerini temizleyenler ne güzeldir!.."''Bu hadisi Taberani Evsat'ta Enes hadisi olarak rivayet etmiştir. Hadisin bütün tarikleri Vasıl b. Abdurrahman erRakaşî'de birleşmektedir. Şube ve başka âlimler Vasıl'ı sika/güvenilir olarak kabul etmiştir."

Hafız Münzirî, bu hadise (an) lafzıyla başlamış, sonunda da senedi hakkında bilgi vermiştir. Bu hadis, Münzirî'nin kitabının başında (1/3-4) belirttiği gibi; sahih veya hasen ya da buna yakındır ama zayıf değildir. Zira yine Münzirî, kitabının başında; "Hadis zayıf ise onun başında (Ruviye/rivayet olundu) lafzını kullandığını ve bu durumda hadisin sonunda ravileri hakkında söz söylemediğini" ifade etmiştir.

Hafız Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid'de (1/235) Ebu Eyyub (r.a) hadisini Taberanî'nin Kebirinden uzunca, yine Taberanî'nin Kebirinden ve İmam Ahmed'in Müsnedinden kısaca nakletmiş; "Her ikisinin isnadlarmda (Vasıl er-Rakaşî) vardır. O da zayıftır", demiştir. Heysemî daha sonra Evsaf taki Enes hadisini nakletmiş ve "Senedinde Muhammed b. Hafs el'Ensarî vardır. Bu raviyi tanıyan, tanıtan birini bulamadım", demiştir. Dolayısıyla hadisin sahih oluşu ihtilaflıdır.

Fakat Zehebî'nin Mizan' da (4/329) Hafız Münzirî'ye nisbet ettiği gibi; Hafız Münzirî (Vasıl eı-Rakaşî)'nin (Vasıl b. Abdurrahman er-Rakaşî) olduğunu belirtmiş; Hafız İbn Hacer Tehzibü't-Tehzib' de (11/104) bunu şu ifadesiyle reddetmiştir: "Bu ravi, Vasıl b. Abdurrahman Ebu Hurra el-Basrî'dir, Rakaşî değildir. Buharı Tarihinde, İbn Ebî Hatim el-Cerh ve'tr Ta'dil'de, Hazrecî Hulasa'da Vasıl b. Abdurrahman Ebu Hur ra'nin (Rakaşî) olarak nisbet edildiğini zikretmemiştir. İmam Ahmed'in Müsnedindeki senedinde ise babasının ismi zikre" dilmeksizin (Vasıl er-Rakaşî), şeklinde yer almıştır. Böylece Hafız Heysemî'nin sözü tercihe layık olmuştur. Zira (Vasıl b. Saib er-Rakaşî), zayıf olduğunda ittifak edilen bir ravidir. Dolayısıyla hadis bu tarikten zayıftır, ama Saganî uydurma olduğu açıktır dese de, uydurma değildir. Doğrusunu en iyi bilen Allah Teâlâ'dır!..

[256] Parantez arasındaki bu ifade, bir önceki dipnotun başından alınmış olup, önemine binaen dikkat çekmek için metne alınmıştır. (Çev.)
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
105. HADİS: "Kediyi sevmek imandandır".[257] Uydurmadır. Bu hükmü Sagani ifade etmiştir.

[257] bkz. Aliyyü'l-Karî, Kübra: s.191; Aclûnî, Keşf 1/415; Hut, Esne'l Metalıb: s. 126.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
106. HADİS: "Vatanı sevmek imandandır". [258]. Hadis hafızlarına göre bunun aslı yoktur.

[258] bkz. Sehavî, Makasıd: s.183; Semhudî, Gammaz: s. 60; İbnü'd-Deyba\ Temyiz: s.77; Aliyyü'1-Karî, Kübra: s.189; Aclûnî, Keşf 1/413.
 

Ehl-i Sünnet

Kıdemli Üye
Katılım
5 Şub 2011
Mesajlar
3,061
Tepkime puanı
139
Puanları
0
107. HADÎS: "Sevgili, sevgilisine azab etmez". [259] Sehavî: Bu sözü merfû (Allah Resûlü'nün hadisi) olarak bilmiyorum, demiştir.

[259] bkz. Sehavî, Makasıd: s.182; İbnü'd-Deyba, Temyiz: s.77: Aliyyü'1-Karî, Kübra: fi.188; Aclûnî, Keşf 1/411; Hut, Esne'l Metalib: s.129.
 
Üst