Üstad'ın talebesi Salih Özcan ağabey Hz.Mehdi'yi anlatıyor

Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35

Bediüzzaman Said Nursi üstadımızın talebelerinden Seyyit Salih Özcan ağabey Hz. Mehdi'yi ve İslam birliğini anlatıyor...
 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Üstadın talebesinin sözleriyle, bir kez daha, mehdi Azamın Üstad olmadığı veya şahsi manevi olarak te'vil edilemeyeceği görülüyor.Acaba üstadın yaşayan diğer talebeleri de Salih Özcan gibi mi düşünüyor diye aklımıza geliyor...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Üstadın talebesinin sözleriyle, bir kez daha, mehdi Azamın Üstad olmadığı veya şahsi manevi olarak te'vil edilemeyeceği görülüyor.Acaba üstadın yaşayan diğer talebeleri de Salih Özcan gibi mi düşünüyor diye aklımıza geliyor...

Hacı Hulusi ağabey ki risaledeki bazı ünvanları, "nurların birinci talebesi hulusi bey", "üstad-ı sani", "mühim bir talebem", "Gayyûr, ciddî, hâlis ve muhlis âhiret kardeşim", "en sevdiğim", "vefatımdan sonra sadakatli varisim" namıyla anılmıştır; işte o Hacı Hulusi efendi diyor ki:

Bu nurçiler (yani nurcular), alevilerden bile sonra Mehdi’ye tabi olur.

Bu sözü boşuna değildir. İçerden biri olarak gördüğü bir vakıayı tespit ediyor.

Said Nursi merhumun talebelerinin çoğunluğu, azınlık birkaç grup hariç cemaatin de neredeyse tamamı Nursi merhuma ve eserine ve cemaatine Mehdi As. diye itikad etmiştir.

Allah selamet versin, Seyyid Salih Özcan da azınlık içindedir.

Yalnız uyarıyoruz, Oktarcılar, Oktar'ın Mehdiliğine cemaatin ikna edilmesi için propagandasını yapmak amacıyla bu konuşmaları özellikle yayıyorlar. Nursi merhuma ya da arkasında bıraktıklarına Mehdi As. diye inananlar ne kadar yanlış ise Oktar ve etrafı da bu konuda o kadar yanlışlık içindedirler. Ne Nursi merhum, ne eseri, ne cemaati ne de Oktar, Mehdi As'dır. Doğru seçenek, henüz Mehdi As. ve İsa As. teşrif etmediler.

Peki, Oktar, Nurcu cemaati kendi Mehdiliğine ikna edebilir mi? Asla. Onları, yakinen tanıyoruz, biliyoruz. Oktar'ın uğraşları asla işe yaramayacaktır.

Bu arada, Oktar ve cemaati hakkında hiç hoş olmayan söylemler ortalıkta dolaşıyor. Mesela, namazı 3 vakite indirdikleri, Şarap haricindeki alkollü içeceklere helal dedikleri, Cuma namazını önemsemedikleri gibi pekçok konuda haber verenler var. Biz 2 Oktarcıya bu iddiaları sorduk, kaçamak yaptılar, açık cevap vermediler. Oktar grubunda bulunmuş şahidler bunları doğruluyorlar. Kesin bir bigiye, yazılı, görüntülü bir ispata sahip olmadığımız için, yine de inanasımız gelmiyor. İnşallah öyle değildir. Değil mi İttihad-ı İslam kardeşim?
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Üstadın talebesinin sözleriyle, bir kez daha, mehdi Azamın Üstad olmadığı veya şahsi manevi olarak te'vil edilemeyeceği görülüyor.Acaba üstadın yaşayan diğer talebeleri de Salih Özcan gibi mi düşünüyor diye aklımıza geliyor...

Saidi Nursi Hz.lerinin kendisini Mehdi bilmesi:

Nurcuların en büyüklerinden Mehmed Kırkıncı Hocaefendi cevaplıyor:

SUAL:
Bazı Risale-i Nur Talebeleri Bediüzzaman Hazretlerini, bazıları da; “İstikbalde gelecek ve Risale-i Nur’u kendine program yapacak,” diye haber verdiği zâtı, Mehdi-i Azam zannediyorlar. Bu mevzuda sizin fikriniz nedir?


CEVAP:

Asırlardan beri herkesin hissinde, hayalinde, muhakemesinde, merakında cevelân eden Mehdi-i Azama dair mes’eleler, Risale-i Nur Külliyatında makam ve mevzuun hassasiyeti nazara alınarak hakimane bir üslûb içerisinde kâfi derecede izah edilmiştir. İfadeler biraz remizlidir, imâlıdır ve perdelidir. Fakat dikkat edilirse şeffaftır, berraktır.

Bununla beraber, o manevî mimarın nezaret-i daimesi altında hizmet eden ve O’nun vücuda getirdiği yüzlerce âsar-ı âliyenin sahifelerini derinden derine dakik nazarlarıyla tahkik eden, nurlara âşık ve onlardaki ulvî hakikatlara meftun; ihlâs ve sadakatta numûne-i misal güzide talebeleri O mürşid-i azamın ruhundaki müstesna kabiliyeti, vazifesindeki ulviyeti, davasındaki sırr-ı muvaffakiyeti, irfanındaki asaleti, fikrindeki isabeti, lisanındaki fesahati, tavırlanndaki zerafeti ve daha nice meziyetleri nazara alarak ahir zamanda gelecek olan O ruh-i ulvinin vazifesini üstadları olan Bediüzzaman Hazretlerinde kemaliyle görmüşler ve O’nun ahir zamanda beklenen ve Âl-i Beytten gelen Mehdi-i Azam olduğuna kanaat getirmişlerdir. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri de kendine bu şekilde hüsn-ü zan eden talebelerine ilişmediğini şöyle ifade buyuruyor:

“Ben de kardeşlerimin pek ziyade hüsnü zanlarını bir nevi dua ve bir temenni ve Nur Talebelerinin kemal-i itikadlarının bir tereşşuhu gördüğümden onlara çok ilişmezdim."

Bediüzzaman Hazretleri kendisinin mehdiyetine hüsn-ü zan eden talebelerine ilişmezken, bilâkis bunu onların kemal-i itikadlarının bir delili kabul ederken, kimin haddine düşmüştür ki, O has talebelerin bu hüsn-ü zanlarına karşı çıkabilsin. Kaldı ki hüsn-ü zan ile, dua ile mehdi olmak muhaldir. Bediüzzaman Hazretleri gibi Hâkim ismine mazhar bir zatın böyle vakıa mutabık olmayan bir şeyi temenni etmesi düşünülemez.

Üstad Hazretleri, bu güzide talebelerinden birinin bu hususta sorduğu bir suali de şöylece nakletmektedir.

“Nurun ehemmiyetli ve çok hayırlı bir şakirdi, çokların nâmına benden sordu ki: Nurun halis ve ehemmiyetli bir kısım şakirdleri, pek musırrane olarak ahir zamanda gelen Al-i Beytin büyük bir mürşidi seni zannediyorlar ve o kadar çekindiğin halde onlar ısrar ediyorlar. Sen de bu kadar musırrane onların fikirlerini kabul etmiyorsun, çekiniyorsun. Elbette onların elinde bir hakikat ve kat’i bir hüccet var ve sen de bir hikmet ve hakikata binaen onlara muvafakat etmiyorsun. Bu ise bir tezaddır, her halde hallini istiyoruz.”

Üstadımız bu suale verdiği cevabta, bu has nurcuların ellerinde bir hakikat var, demekle kendisinin ahir zamanda beklenen zât olduğunu reddetmemiş fakat iki cihette bir tabir ve te’vil lâzım geldiğini ifade etmiştir.

Nur Talebeleri Bediüzzaman Hazretleri’nin gerek bu suale verdiği cevabta, gerekse mehdiyete dair diğer mektublarında verdiği cevâplarda, sırr-ı ihlâsa binaen ve ehl-i siyasetin mehdiyette bir siyasi gaye ve hakimiyet mülahaza etmeleri sebebiyle, kendisini daima mümkün olduğu kadar perdelediği ve nazarları istikbâlde gelecek ve Risale-i Nur’u kendisine program yapacak bir zâta çevirdiği kanaatindedirler. Risale-i Nur’u dikkatle mütâlââ eden zâtlar, Bediüzzaman Hazretleri’nin Mehdi-i Azam’a dair ifadelerinde bazen tül gibi ince bulutların arkasına girdiğini, bazen de o bulutlardan sıyrılarak kamersima veçhesini bütün berraklığıyla ortaya koyduğunu müşahede ederler. Nitekim, Üstadın aşağıda bir kısmını takdim edeceğimiz cam gibi şeffaf ifadelerine dikkat edilirse, asıl vazife sahibinin kim olduğu Güneş gibi tezahür edecektir.

Ümmetin beklediği ahir zamanda gelecek zatın üç vazifesinden en mühimi ve en kıymettarı olan iman-ı tahkikiyi neşr ve ehl-i imanı dalâletten kurtarmak cihetiyle, o en ehemmiyetli vazifeyi aynen bitamamiha Risale-i Nur’da görmüşler. İmam-ı Ali ve Gavs-i Azam ve Osman-ı Halidî gibi zatlar, bu nokta içindir ki, o gelecek zatın makamını Risale-i Nur’un şahs-ı manevisinde keşfen görmüşler gibi işaret etmişler. Bazen de o şahs-ı Manevi bir hâdimine vermişler, o hâdime mültefitane bakmışlar,”

Üstadımız devamla O zatın ikinci vazifesinin şeriatı icra ve tatbik, üçüncü vazifesinin de ittihad-ı İslam olduğunu ifade ederek şöyle buyuruyor:

Üstadımız bu suale verdiği cevabta, bu has nurcuların ellerinde bir hakikat var, demekle kendisinin ahir zamanda beklenen zât olduğunu reddetmemiş fakat, iki cihette bir tabir ve te’vil lâzım geldiğini ifade etmiştir.

Birinci vazife, o iki vazifeden üç-dört derece daha ziyade kıymetdardır, fakat o ikinci, üçüncü vazifeler pek parlak ve çok geniş bir dairede ve şa’şaalı bir tarzda olduğundan umumun ve avâmın nazarında daha ehemmiyetli görünüyorlar. İşte o has Nurcular ve bir kısmı evliya olan o kardeşlerimizin tâbire ve te’vile muhtaç fikirlerini ortaya atmak, ehl-i dünyayı ve ehl-i siyaseti telaşa verir, vermiş... hücumlarına vesile olur. Çünki, birinci vazifenin hakikatini ve kıymetini göremiyorlar, öteki cihetlere hamlederler.

Üstad Hazretleri bu ifadeleriyle hem Mehdi-i Âl-i Resûlün en mühim vazifesini Risale-i Nur’un icra ettiğini beyan etmekte, hem de manevî makamını vesveseli nazarlardan saklamasının hikmetini izah buyurmaktadır.

Bediüzzaman Hazretleri, Mehdi’nin üç vazifesine dair bir başka mektubunun sonunda, Mehdiyet vazifesini Risale-i Nur’da gördüğünü şu ifadelerle açık bir şekilde ortaya koyuyor:

Şimdi hakikat-ı hal böyle olduğu halde en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı tahkiki bir surette umuma ders vermek, hatta avamın da imanını tahkiki yapmak vazifesi ise, manen ve hakikaten hidayet edici, irşad edici mânâsının tam sarahatini ifade ettiği için Nur şakirdleri bu vazifeyi tamamıyla Risale-i Nur’da gördüklerinden, ikinci ve üçüncü vazifeler buna nisbeten ikinci ve üçüncü derecededir diye Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini haklı olarak bir nevi Mehdi telakki ediyorlar

Üstadımızın şu ifadeleri aynı mânâya hem kuvvet vermekte ve hem de manevî makamını perdelemesindeki hikmeti açıkça ve te’vilsiz olarak ortaya koymaktadır.

Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki beklenilen o Zat dahi bu zamanda gelse, harekatını o cereyanlara kaptırmamak için siyaset alemindeki vaziyetten feragat edecek ve hedefini değiştirecek diye tahmin ediyorum.

Hem üç mes’ele var:

Biri hayat, biri şeriat, biri imandır.

Hakikat noktasında en büyüğü ve en a’zamı iman mes’elesidir. Fakat şimdi umumun nazarında ve hal-i âlem ilcaatında en mühim mes’ele, hayat ve şeriat göründüğünden, O Zat şimdi olsa da, üç mes’eleyi birden umum ruy-i zeminde vaziyetlerini değiştirmek nev-i beşerdeki cari olan adetullaha muvafık gelmediğinden, herhalde en azîm mes’eleyi esas yapıp, öteki meseleleri esas yapmıyacak, tâ ki iman hizmeti, safvetini umumun nazarında bozmasın ve avamın çabuk iğfal olunabilen akıllarında o hizmet başka maksadlara alet olmadığı tahakkuk etsin.

Nur talebeleri Bediüzzaman Hazretlerinin bu ifadelerini, kendisinin ahirzamanda beklenen o Zat olduğu ve iman hizmetini bu asrın hâkim cereyanlarına kaptırmamak için siyaset âleminden feragat ederek, kendisinin üç büyük vazifesinden en mühimmi olan iman hizmetine vakf-ı hayat ettiği şeklinde anlamaktadırlar.

Üstad Hazretleri bu mektubunda Nur’daki ihlâsın zedelenmemesi, ehl-i siyasetin evhama düşmemesi ve bir kısım hocaların itirazına yol açılmaması için Nur Talebelerinin kendine mehdi demek yerine, müceddid yahut mehdinin pişdarı demelerini tavsiye etmiştir. Mektub dikkatle okunursa bu tavsiyenin bir tedbir için olduğu anlaşılır. Yoksa bu ifadeleri mehdinin daha sonra geleceği şeklinde anlamak doğru olmaz.

Bu mevzuda Üstadımızın şu ifadeleri de şayan-ı dikkattir:

Hazreti Mehdinin cemiyeti nuraniyesi, süfyan komitesinin tahribatçı rejimi bid’akâranesini tamir edecek, sünnet-i seniyyeyi ihya edecek, yâni âlemi İslâmiyette Risalet-i Ahmediyyeyi (A.S.M) inkâr niyetiyle Şeriat-ı Ahmediyeyi (A.S.M) tahribe çalışan süfyan komitesi, Hazreti Mehdi cemiyetinin mucizekâr manevî kılıncıyla öldürülecek ve dağıtılacak.

Elmas kılınç tabiri Üstadımız tarafından Risale-i Nur için kullanılmıştır. Asıl fütuhat bu manevi kılınçla, yani hikmet ile, tebliğ ile, irşad ile olacaktır. Risale-i Nur’un geniş dairedeki vazifesini ise, istikbâlde gelecek olan bir Zât icra edecektir.

Şimdi insafla mütalâa edelim. Kur’an etrafında yıkılan surları tamirle Bediüzzaman Hazretleri bir büyük zat tarafından vazifelendirilsin, bu maksatla Risale-i Nur gibi bir külliyatı telif etsin; dinsizlik şahs-ı manevisiyle, bir ömür boyu, Kur’an’ın elmas kılıncıyla manevi cihat yapsın; sürülsün, hapsedilsin, işkencelere maruz kalsın; neticede lütf-u ilahiye ile bir cemaat teşekkül ettirsin de, istikbâlde gelecek bir zât, geniş dairede yapacağı içtimâi hizmetlerle üstadı geçsin, ondan manen üstün olsun; acaba akıl buna imkân verebilir mi?

Hiç mümkün müdür ki, melekût âleminin bu güzide şûrası Hz. Üstad’ı asrın vekil-i umumisi kabul ederek, O’na asrın maddî manevî en önemli müşküllerine dair sualler sorsun ve O’nun verdiği harika cevapların sıdkına ve asrın imamı olduğuna, “Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbâl inkılâbı içinde en yüksek gür sâda İslâmın sâdası olacaktır,” müjdesiyle mühür bassın da, istikbâlde gelecek bir zât O’nun fevkine çıksın.

Son olarak Üstadımızın bu mes’eleye ışık tutan şu ifadelerini de nazar-ı mütalâaya arzediyoruz:

Şiddetle ve âmirane denildi ki: “Sen Risale-i Nur’un makbuliyetine dair Hazreti Ali (R.A) ve Gavs-ı A’zam (R.A) gibi zatların kasidelerinden şahidler gösteriyorsun. Halbuki, asıl söz sahibi Kur’an’dır. Risale-i Nur Kur’an’ın hakiki bir tefsiri ve hakikatinin birtercümanı ve meselelerinin bürhanıdır. Kur’an ise, sair kelamlar gibi kışırlı, kemikli ve şuuru hususî ve cüz’i değildir. Belki Kur’an, umum işaratiyle ve eczasıyla ayn-ı şuurdur, kışırsızdır; fuzulî, lüzumsuz maddeleri yoktur. Alemi gaybın tercümanıdır. Sözler hakkında söz O’nundur, görelim O ne diyor.

Elcevap: Risale-i Nur doğrudan doğruya Kur’an’ın bahir bir bürhanı ve kuvvetli bir tefsiri ve parlak bir lem’a-i i’cazı manevisi ve o bahrin bir reşhası ve o güneşin bir şuaı ve maden-i ilm-i hakikattan mülhem ve feyzinden gelen bir tercüme-i maneviyesi olduğundan onun kıymetini ve ehemmiyetini beyan etmek Kur’an’ın şerefine ve hesabına ve senasına geçtiğinden, elbette Risale-i Nur’un meziyetini beyan etmekliği, hak iktiza eder ve hakikat ister, Kur’an izin verir. Benim gibi bir tercümanın hissesi yalnız şükürdür. Hiç bir cihetle fahre, temeddühe, gurura hakkı yoktur ve olamaz. Gelecek ayetlerin işaratına bu nokta-i nazarla bakmak gerektir. Yoksa beni hodbinlik ile ittiham edenlere hakkımı helâl etmem. Bu çok ehemmiyetli suale karşı iki-üç saat zarfında birden Kur’an’ın ayât-ı meşhuresinden “Sözler” adedince otuzüç ayetin hem mânâsiyle, hem cifr ile Risale-i Nur’a işaretleri uzaktan uzağa imaen görüldü. Ayrı ayrı tarzlarda otuzüç ayet müttefikan Risale-i Nur’u remizleriyle gösterdiği hayal meyal görüldü.

Nur Talebeleri Kur’an-ı Kerimdeki 33 ayetin Risale-i Nur’a, müellifine ve Nur Talebelerine işaret etmesini nazar-ı itibara alarak ahir zamanda beklenen mürşid-i azamın Bediüzzaman Hazretleri olduğuna kanaat getirmişlerdir.

Kur’an’ın bu işaretlerini nazara almayarak, sadece Üstadımızın ihlâs, tevazu ve tedbir esaslarına bina edilen ve te’vile açık ifadelerini öne sürerek, istikbâlde gelecek ve Üstadın vazifesini tekmil edecek bir Zata Mehdi-i Azam demenin vakıa mutabık olamayacağında ekser Nur Talebeleri mutabıktırlar.



Mehmed Kırkıncı
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Bu arada, Oktar ve cemaati hakkında hiç hoş olmayan söylemler ortalıkta dolaşıyor. Mesela, namazı 3 vakite indirdikleri, Şarap haricindeki alkollü içeceklere helal dedikleri, Cuma namazını önemsemedikleri gibi pekçok konuda haber verenler var. Biz 2 Oktarcıya bu iddiaları sorduk, kaçamak yaptılar, açık cevap vermediler. Oktar grubunda bulunmuş şahidler bunları doğruluyorlar. Kesin bir bigiye, yazılı, görüntülü bir ispata sahip olmadığımız için, yine de inanasımız gelmiyor. İnşallah öyle değildir. Değil mi İttihad-ı İslam kardeşim?
Öyle değil kardeşim merak etmeyin o sorduklarınız demekki Adnan Oktar'ı tanımıyorlar;
Adnan Oktar'ın grubuna bir sürü ajan provakatör girip çıktı şimdiye kadar, bunlar birçok iftira attılar...


Adnan Oktarın bir röportajda kendi verdiği cevap;

Namazı 5 vakit mi kılıyorsunuz?


Tabii tabii… Ona bayağı kafayı taktılar. Karşımıza geçmişler Edip Yüksel’i sağlarına, bir tane tombul sevimli hoca var onu da sollarına almışlar konuşuyorlar. Bu adamlar alenen namazları azaltan insanlar, bize ehli sünnet dersi vermeye kalkıyorlar. Edip yüksel Reşat halifenin peygamberliğini kabul eden bir insan, bana da gelmişti, peygamberliğini kabul ettin mi diye; “kabul etmem” demiş göndermiştim. Ben başından beri söylüyorum; namazları 5 vakit kılıyorum. Nasıl değişsin ki bu; ben desem de değişmez. Kur’an’ın açık emri. Yaşanmış bu fiilen. Hadis, icma-ı ümmet var. Çok net bir şey. Bunu kimse değiştiremez. Falanca çıkıp, 1300 sene yanlışlık olmuş bunu düzeltelim diyemez. Namaz başında da 5 vakitti, kıyamete kadar da 5 vakit olacaktır.
Üstadın talebesinin sözleriyle, bir kez daha, mehdi Azamın Üstad olmadığı veya şahsi manevi olarak te'vil edilemeyeceği görülüyor.Acaba üstadın yaşayan diğer talebeleri de Salih Özcan gibi mi düşünüyor diye aklımıza geliyor...
Evet kesinlikle aralarında fikir birliği söz konusu, sadece nur talebesi kardeşlerimizin içerisine sızmış birkaç kişi bu doğruyu yanlışa çevirmek için uğraşmaktalar ama buna izin verilmeyecek üstad'ın has talebeleri, Arslan gibi doğru bildiklerini anlatıyorlar, atılan iftiralara boyun eğecek değiller, zira Sungur abimize iftira attılar, ama Allah o iftiracılara hidayet versin, hidayet vermiyorsa kahretsin...Hidayet vermiyorsa kahretsin
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Siz Mehmed Kırkıncı'yı kaale almıyorsunuz herhalde. Sungur abi de Mehdi der diye biliyorum bir kaç kaynaktan. Hatta okuyuculardan din kültürü öğretmeni bir arkadaş biz Mehdi diye itkad ederiz diyor. Zaten Kırkıncı Hocaefendi çok açık anlatmış. Üstad kendisini Mehdi bilirdi diyor. Nurcular da öyle inanır diyor.

Gerek Oktar'ın tarikatlar bitmiştir gibi komedi laflarını gerekse diğerlerinin inancının sebebini Kırkıncı'nın sözlerinde aramak lazımdır.
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Siz Mehmed Kırkıncı'yı kaale almıyorsunuz herhalde. Sungur abi de Mehdi der diye biliyorum bir kaç kaynaktan. Hatta okuyuculardan din kültürü öğretmeni bir arkadaş biz Mehdi diye itkad ederiz diyor. Zaten Kırkıncı Hocaefendi çok açık anlatmış. Üstad kendisini Mehdi bilirdi diyor. Nurcular da öyle inanır diyor.

Gerek Oktar'ın tarikatlar bitmiştir gibi komedi laflarını gerekse diğerlerinin inancının sebebini Kırkıncı'nın sözlerinde aramak lazımdır.
Estağfirullah, ben kim ilmi yüksek insanları kaale almamak kim...
Mehmet Kırkıncı hocamı çok seviyorum, okuyucu kardeşlerimide öyle...

Tevafuk ben birkaç aydır, okuyucu kardeşlerimle beraber sohbetlere gidiyorum, evet onların inancı öyledir, yani söylediğiniz doğrudur, ben sorduğumda bana Risale-i Nurlar'dır inşaAllah demişti bir kardeşimiz...

Her ne ise Mehmet Kırkıncı hoca Hz. İsa gelecek diyor, izleyin inşaAllah...


 

Hikem

Kıdemli Üye
Katılım
31 Ağu 2009
Mesajlar
6,073
Tepkime puanı
702
Puanları
0
Bu görüntüyü çekenlerin ,kim olduğu bellimi? Bana Adnan hoca taifesi gibi geldi...Hazreti İsa şahsi manevi diyenler Kırkıncı hocadan ders alsınlar.Meşhur vaiz de dahil.
 

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Bu görüntüyü çekenlerin ,kim olduğu bellimi? Bana Adnan hoca taifesi gibi geldi...Hazreti İsa şahsi manevi diyenler Kırkıncı hocadan ders alsınlar.Meşhur vaiz de dahil.

Evet kim çekmiş bu programı?

Ayrıca beş vakit namaz kılanların yanında , ordaki bayanların ne işi var acaba? Sohbet vermeye gelmişler heralde onlar da..
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Bu görüntüyü çekenlerin ,kim olduğu bellimi? Bana Adnan hoca taifesi gibi geldi...Hazreti İsa şahsi manevi diyenler Kırkıncı hocadan ders alsınlar.Meşhur vaiz de dahil.
Evet Adnan Oktar'ın talebeleri tarafından...
Evet kim çekmiş bu programı?

Ayrıca beş vakit namaz kılanların yanında , ordaki bayanların ne işi var acaba? Sohbet vermeye gelmişler heralde onlar da..
Ben konuşulan konu için vermiştim ama, o bayanlarda Adnan Oktar'ın talebeleri ve vesilesiyle İslam'dan bahsedilen sohbet ortamında bulunuyorlar ve dinliyorlar farkındaysanız zaten programda genelde pek konuşmaz, dinlerler...

Eğer onlar orda olmasaydı, belki daha kötü olacaktı onlar için...(Allah'u alem)Bunu da hesaba katalım ayrıca, o ortamı görüp İslam'ı seçen binlercesi var bugün...
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
İttihad-ı İslam. Namazı 5 vakit kılmanıza sevindim. İnşallah şu şarab harici alkollüler helaldir haberi de yalanlanmıştır. Diğer iddialar da. Kaçamak yapmadan cevap vermeniz, bizi ayrıca mutlu etti. Demek ki sizin adınıza yazıp çizenler var. Daha önceki kaçamak yapan Oktarcıları kastediyorum.
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
İttihad-ı İslam. Namazı 5 vakit kılmanıza sevindim. İnşallah şu şarab harici alkollüler helaldir haberi de yalanlanmıştır. Diğer iddialar da. Kaçamak yapmadan cevap vermeniz, bizi ayrıca mutlu etti. Demek ki sizin adınıza yazıp çizenler var. Daha önceki kaçamak yapan Oktarcıları kastediyorum.
Ben şarap harici helaldir dediğine şahit olmadım, ama onada aşağıda cevap vardır sanırım...

ADNAN OKTAR: Ama alkolun her türlüsü haramdır. Çünkü aklı örten maddedir. Beyne, karaciğere ciddi zararları var, çok tahribat meydana getiren bir maddedir. Allah nimet olarak haram kılmış ve o yüzden de çok sağlıklıyız, Allah’a çok şükür. Avrupa’da alkolden ölenlerin sayısı çok çok yüksek biliyorsunuz. Türkiye’de de öyle çok yüksektir. Ağır hastalıklara sebep oluyor. Tahribatı çok şiddetli oluyor.

Adnan Oktar'ın bizzat konuşmasının metne çevrilmiş halidir, videosuda var, metni aratırsanız izleyebilirsiniz inşaAllah..
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Ben şarap harici helaldir dediğine şahit olmadım, ama onada aşağıda cevap vardır sanırım...

ADNAN OKTAR: Ama alkolun her türlüsü haramdır. Çünkü aklı örten maddedir. Beyne, karaciğere ciddi zararları var, çok tahribat meydana getiren bir maddedir. Allah nimet olarak haram kılmış ve o yüzden de çok sağlıklıyız, Allah’a çok şükür. Avrupa’da alkolden ölenlerin sayısı çok çok yüksek biliyorsunuz. Türkiye’de de öyle çok yüksektir. Ağır hastalıklara sebep oluyor. Tahribatı çok şiddetli oluyor.

Adnan Oktar'ın bizzat konuşmasının metne çevrilmiş halidir, videosuda var, metni aratırsanız izleyebilirsiniz inşaAllah..

Buna da ayrıyeten mutlu oldum. Biz Oktarın, peşinden gidenlerin ve sizlerin kötü olmasını istemiyoruz. İyi haberleriniz bizi sevindiriyor. Allah cümlemize selamet versin. Tekrar edeyim ki başka forumlarda Oktarın sözlerini videolarını alıntılayanlar bu sorulara kaçamak yapmışlardı. Şimdi artık şöyle düşünüyorum; Oktar adına hareket edip onları dolaylı olarak kötülemeye çalışanlar var. Siz de dikkatli olunuz.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Ya Hu bu Adnan Bey değil mi, tarikat konusunda olayları çarpıtarak anlatan. Kendi hayal dünyasını hakikatmış gibi aleme sunan. Namaz 5 vakittir dediği için mi bu beyefendiyi dinde otorite kabul edeceğiz? Onu, benim birinci sınıfa giden yeğenim de diyor.
 

hirahos

Kıdemli Üye
Katılım
9 Kas 2006
Mesajlar
35,948
Tepkime puanı
483
Puanları
0
Yaş
55
Şu kadarını söylemeliyiz:

Oktarın bizzat ağzından duyduğumuz ciddi ve tehlikeli hataları da vardır:

İsrail, Peygamber soyundan, tertemiz ve mübarek; Hahamlara saygımız ve sevgimiz var; Süleyman mabedini beraber inşa edelim, Yahudiler ve Hıristiyanlar da Allah dostları; Şia tertemiz, Vehhabiler ehli takva, Aleviler salih kimseler; Mehdi As'ın alametleri üzerimde, neden olmasın, niye Mehdi olmayı istemeyim, Allah'ın kime vereceği belli olmaz, Tarikatler fonksiyonlarını yitirdi, sosyal kulüpler gibiler vs..

Bu misalleri çoğaltabiliriz.

Oktar bu ciddi hatalardan da vazgeçmeli, sizler de Oktar'ın bu tarz tehlikeli fikirlerine yaklaşmamalısınız. İttihad-ı İslam kardeşim. Ves'selam
 

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Şu kadarını söylemeliyiz:

Oktarın bizzat ağzından duyduğumuz ciddi ve tehlikeli hataları da vardır:

İsrail, Peygamber soyundan, tertemiz ve mübarek; Hahamlara saygımız ve sevgimiz var; Süleyman mabedini beraber inşa edelim, Yahudiler ve Hıristiyanlar da Allah dostları; Şia tertemiz, Vehhabiler ehli takva, Aleviler salih kimseler; Mehdi As'ın alametleri üzerimde, neden olmasın, niye Mehdi olmayı istemeyim, Allah'ın kime vereceği belli olmaz, Tarikatler fonksiyonlarını yitirdi, sosyal kulüpler gibiler vs..

Bu misalleri çoğaltabiliriz.

Oktar bu ciddi hatalardan da vazgeçmeli, sizler de Oktar'ın bu tarz tehlikeli fikirlerine yaklaşmamalısınız. İttihad-ı İslam kardeşim. Ves'selam


Katılıyorum..

Allah'ın lanetine uğramış bir millet mi tertemiz olacak? Yakup oğlu Yehudanın soyu olan Yahudiler mi temizmiş?
 
Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
440
Tepkime puanı
17
Puanları
0
Yaş
35
Ya Hu bu Adnan Bey değil mi, tarikat konusunda olayları çarpıtarak anlatan. Kendi hayal dünyasını hakikatmış gibi aleme sunan. Namaz 5 vakittir dediği için mi bu beyefendiyi dinde otorite kabul edeceğiz? Onu, benim birinci sınıfa giden yeğenim de diyor.

Adnan Oktar: Tasavvuf deyince benim aklıma tabii temel iki tarikat gelir. Nakşibendi ve Kadiri tarikatları gelir. Bunlar Osmanlı döneminde bu mübarek tarikatlar ahlak okulu olarak Osmanlı’nın bel kemiğini oluşturan bir yapı meydana getirdiler ve Osmanlı’nın ahlakının güzelleşmesinde, bilgilerinin artmasında insanların çok büyük bir faydası oldu bu yapılanmanın. Halen de çok güzel faaliyetlerine devam ediyorlar. Yine Türkiyemizin çimentosudur bu tarikatlar.
Şu kadarını söylemeliyiz:

Oktarın bizzat ağzından duyduğumuz ciddi ve tehlikeli hataları da vardır:

İsrail, Peygamber soyundan, tertemiz ve mübarek; Hahamlara saygımız ve sevgimiz var; Süleyman mabedini beraber inşa edelim, Yahudiler ve Hıristiyanlar da Allah dostları; Şia tertemiz, Vehhabiler ehli takva, Aleviler salih kimseler; Mehdi As'ın alametleri üzerimde, neden olmasın, niye Mehdi olmayı istemeyim, Allah'ın kime vereceği belli olmaz, Tarikatler fonksiyonlarını yitirdi, sosyal kulüpler gibiler vs..

Bu misalleri çoğaltabiliriz.

Oktar bu ciddi hatalardan da vazgeçmeli, sizler de Oktar'ın bu tarz tehlikeli fikirlerine yaklaşmamalısınız. İttihad-ı İslam kardeşim. Ves'selam
Adnan Oktar genel olarak bir kesimi toplu olarak eleştirmez, misal olarak;
"Vahhabiler hakkında hüsn-ü zan eder ve eğer bir birlik olursa oturulur konuşulur, Vahhabilerin yanlışı varsa düzeltilir, Alevilerin, Şia'nın yanlışı varsa düzeltilir" der genelde...

Ayrıca Adnan Oktar Yahudi düşmanı değil Ateist Siyonizmin düşmanıdır, zira şu an has Yahudi'ler ateist İsrail yönetiminin gerçekten baskısı altındalar ve yapılan zulümlere karşılar...

Gerçekten ben Yahudilerin ateist İsrail yönetiminin zulmünden bıkıp ağladıklarını gördüm...

Namaz kılan masonları gördüm...Bu sevinmemize vesile oldu inşaAllah.

"Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehlinden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)"


Katılıyorum..

Allah'ın lanetine uğramış bir millet mi tertemiz olacak? Yakup oğlu Yehudanın soyu olan Yahudiler mi temizmiş?

Muhammed kardeşim sizce yeni doğmuş bir Yahudi bebekte mi Allah'ın lanetine uğramıştır?
 

-Muhammed-

Profesör
Katılım
18 Kas 2010
Mesajlar
1,740
Tepkime puanı
234
Puanları
63
Muhammed kardeşim sizce yeni doğmuş bir Yahudi bebekte mi Allah'ın lanetine uğramıştır?


O bebek Müslümanlığı seçerse Müslüman olur ve böyle bir durum kalmaz ama Yahudiliği seçerse lanetlenmişler arasında kalır.

Bebek zaten Müslüman olsun olmasın insan katledemez ki.
 

talib

Kıdemli Üye
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
21,906
Tepkime puanı
1,076
Puanları
0
Konum
İstanbul
Adnan Oktar: Tasavvuf deyince benim aklıma tabii temel iki tarikat gelir. Nakşibendi ve Kadiri tarikatları gelir. Bunlar Osmanlı döneminde bu mübarek tarikatlar ahlak okulu olarak Osmanlı'nın bel kemiğini oluşturan bir yapı meydana getirdiler ve Osmanlı'nın ahlakının güzelleşmesinde, bilgilerinin artmasında insanların çok büyük bir faydası oldu bu yapılanmanın. Halen de çok güzel faaliyetlerine devam ediyorlar. Yine Türkiyemizin çimentosudur bu tarikatlar.

Adnan Beyin bir sözünü getirdin herşey hallolmuş mu oldu şimdi?

Adnan Bey hayal dünyasında biraz. Söylemlerinde belki samimi belki değil. Belki de kendisini bir yere koyabilmek için tarikatlar hakkında garip konuşuyor. Yalnız kendi hayal dünyasındaki tarikatlar ile reeldeki durum çok farklı.

Bir asır önceki meşayihi överken şimdi yerlerine kimseyi bırakmadılar, işi Mehdi'ye teslim ettiler gibi bir yalan söylüyor. Buyrun:

ADNAN OKTAR: Tabii mesela bütün yani bütün 12 büyük tarikat da dahil olmak üzere. Hepsi teker teker hilafeti Hicri 1400 öncesinde Mehdi (a.s.)’a teslim ettiler. Hepsi. Yani bütün Nakşibendi tarikatları, bütün Kadiri, Şazeli, Mevlevi tarikatları, tamamı böyledir. Yani hiçbiri şu an halife tayin etmiyor. Mehdi (a.s.)’a bırakıldığı için.

Hakikatin böyle olmadığını ise herkes biliyor. Bugün irşad sahasında pek çok şeyh efendimiz vardır.
 
Üst