Unutmayan, unutulmaz

bulut_bey79

Kıdemli Üye
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
12,118
Tepkime puanı
324
Puanları
0
Konum
istanbul
Web sitesi
3422unitedstates.spaces.live.com
Unutmayan, unutulmaz
13.12.2010

Unutmak; hatırda kalmamak, hatırına gelmemek, gönülden çıkarmak, belli bir şeyi veya hiçbir şeyi hâtırlamamak anlamlarına gelmektedir. Gaflet; Allahü teâlâyı, Onun emir ve yasaklarını, sevdiklerini unutmak, hatırlamamak demektir.

Mal, mevki, makam, şöhret, kişinin ibâdet yapmasına mâni oluyorsa, zamanla bu kimse, ölümü unutur. Ölümü unutmak, nefse uymaya sebep olur. Nefsine uyan da, İslâmiyyete uymaz. Peygamber efendimiz; (Aklın alâmeti, nefse gâlip ve hâkim olmak ve öldükten sonra lâzım olanları hâzırlamaktır. Ahmaklık alâmeti, nefse uyup, Allahtan af, merhamet beklemektir) buyurmuşlardır.

İyilik edenlere hürmet edilir, nimet sâhipleri, büyük bilinir. Bu sebeple her nimetin hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâya şükretmek, insanlık îcâbıdır. Allahü teâlâya şükretmek için, Ona îmân edilir, emirleri yapılır, yasaklarından da sakınılır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri; “İslâm dîninin emir ve yasaklarına uymak şükür, uymamak küfrân-ı nîmettir” buyurmuştur.

Nîmetin sâhibini unutmak, o nimeti yerinde kullanmamak, küfrân-ı nîmettir, nîmete nankörlük etmektir. İnsanlar, Allahü teâlânın emirlerine, yasaklarına uymadıkları, islâm dîninin gösterdiği râhat ve huzûr yolundan ayrıldıkları için, dünyâda bereket, rızık azalmıştır. Tâhâ sûresinin 124. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Beni unutursanız rızıklarınızı kısarım) buyurulmaktadır.

Bu sebeple, îmân, sıhhat, gıda, insanlık, merhamet ve dahâ nice rızıklar azalmıştır. Hâris el-Muhâsibî hazretleri; “Bir kimsenin kalbinde Allahü teâlânın korkusu kalmaz ve âhirette azap göreceğini unutursa, günahları çoğalır ve tehlikeli durumlara girer. O zaman, iyi şeyleri idrâk edip yapamaz, kötü şeylerin kötülüğünü görüp, ondan sakınamaz. Nefsinin esîri olur. Allahü teâlânın katında kıymeti düşer. Kalbi paslanıp, îmânı zayıflar” buyurmuştur.

Bir kimsenin evi yansa, kendisi alevlerin içinde kalsa, kurtulma ümidi kalmasa, o anda bir kimse çıkıp; “Ben seni, bu ateşten çıkartabilirim, yanmaktan kurtarabilirim. Ama bazı şartlarım var. Bunları yerine getirmen lâzım” dese, acaba o kimse ne der? Herhalde; “Şart falan anlamam, ben yanmaya hazırım” demez. “Her türlü şartınızı yerine getiririm, yeter ki siz beni şu ateşten kurtarın” diye yalvarır. Aynı şekilde iki gözü âmâ olan birisine, bir kimse; “Bende bir göz ilâcı var, onu damlatırsan iki gözün de açılacak” dese, âmâ olan kimse, hemen bunu seve seve kabul eder. Hiçbir şeyi göremeyen bir kimsenin, gözleri açıldığında ve her şeyi güzel güzel gördüğünde, bu kimsenin sevinci anlatılabilir mi? İster ateşten kurtulsun, isterse görme nimetine kavuşsun, bu şekilde bir nimete kavuşan kimse, bu nimete kavuşmasına sebep olanları unutabilir mi?

Bizi dünyâ sıkıntılarından kurtaran veya kurtulmamıza sebep olanları unutmuyoruz, unutamıyoruz. Ya bizi Cehennem ateşinden kurtaranlar ve kurtulmamıza sebep olanlar unutulabilir mi? İnsanlara rehberlik etmiş din büyüklerinin hepsi; “Beni küfürden kurtaran hocamdan, ben başka bir kerâmet istemem” buyurarak, îmân nimetine kavuşmalarına sebep olan üstâdlarını, hocalarını hiçbir zaman unutmamışlar, hep rahmetle anmışlardır. Din büyüklerinden bir zâtın talebesi;

- Efendim, mahşer günü, o günün dehşeti sebebiyle, ya bizler unutulursak hâlimiz nice olur, deyince, o zât;

- Evlâdım, sen bizi unutmazsan, bizim bildirdiğimiz yoldan ayrılmazsan, biz seni unutmayız, sen kendini kontrol et buyurmuşlardır.

Netice olarak insân, dünyâda kendisine îmân nimetinin gelmesine sebep olanları unutursa, âhirette de kendisi unutulur. Eğer unutmazsa, nimet sahipleri de unutmazlar. Dünyâda iken, îmân nimetinin gelmesine sebep olanlara sahip çıkmazsa, onların yolundan ayrılırsa, âhirette de, Onlar sahip çıkmazlar. Dünyada biz sahip çıkalım ki, âhirette de, Onlar bize sahip çıksınlar. Amasya’da yetişmiş velîlerden Ali Hâfız Efendinin buyurduğu gibi:
“Muhabbet edene muhabbet edilir. Seven sevilir. Unutmayan unutulmaz.”


osman ünlü makale
 
Üst