Uluslararasi Emperyalist Sermaye / Coca Cola - Cola Turka

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Yazi uzun ama okumaya deger,
Vaay beee ulen harbiye yasizoruz ha


ULUSLARARASI EMPERYALİST SERMAYE’NİN ÜLKEYE YERLEŞMESİNDE ”MÜSLÜMAN-MUHAFAZAKÂR” YERLİ İŞBİRLİKÇİ SERMAYE’NİN ROLÜ BAĞLAMINDA COCA COLA – ÜLKER ÖRNEĞİ

Konuya başlarken bazı tarihi hatırlatmalar yapmakta fayda görüyorum;
Temmuz 2003 tarihinde, o zaman ki ismiyle Kuzey Irak’ın Süleymaniye kentinde, Türk askerinin başına çuval geçirme operasyonu ve yine aynı tarihlerde, özellikle 28 Şubat döneminde ”İslamcı Sermaye” diye damgalanan, gıda sektöründe yaygın ve etkili, müslüman-muhafazakâr kesimde ciddi bir itibarı olan ÜLKER grubunun, Cola Turka isimli içeceği, milli hassasiyetlerle dolu mesajların yer aldığı kampanyalarla pazara dâhil oldu.

v201001080909580340658-flv.jpg


Bu girizgahı görenlerin ne alâka dediklerini duyar gibiyim. Evet bu yazının konusu, bu alâkayı anlatmak olacaktır.

Coca Cola firmasını anlatmama fazlaca gerek olmadığı kanısındayım. Birkaç bilgi hatırlatmak gerekirse; küresel ölçekli Emperyalist, genelde Siyonizmle, özelde İsrail devleti ile direkt bağlantısı olan, bunu da kazancının ciddi bir kısmını bu amaçla harcadığını alenen ifade etmekten çekinmeyen, belli bölgelerdeki iktidar değişikliklerine müdahale edecek kadar kendinde güç gören bir dünya tröstü. Yani birçok firmayı içinde barındıran Emperyal bir Kapitalist. Türkiye’de piyasaya giriş tarihi 1964 yılı. Bu tarihten itibaren çok ciddi kampanyalarla, ülkede var olmayan Cola pazarını oluşturmuş, oluşan pazara rekabet görünümü verme adına Pepsi Cola markası ile birlikte pazarı genişletmesi ve de Anadolu’daki her bir bireyin bu içecekle tanışması öngörülmüş. Hattâ Coca Cola’ya belli dini hassasiyetlerle karşı olanlara, sanki yerli malı imajı verip Pepsi Cola üzerinden reklamlar vasıtası ile işlenerek bu yayılma faaliyetleri ısrarla sürdürülmüştür.

Böylece 2000’li yıllara gelindiğinde, ülkede yaşayan nüfusun yaklaşık %80 kadarı Cola tüketir hâle getirilmiştir. Bu oran gerçekten ciddi bir orandı ancak Türkiye’nin Neo-Liberal politikalarla izlediği ekonomik modelle oluşturulan tüketim toplumunda, Kapitalist işletme mantığı, geri kalan %20 pazarında ürünle tanışmasını arzulamaktaydı. Ancak tüm kampanyalar ve zorlamalara rağmen Cola firmaları, bu %20’lik pazara istenilen düzeyde nüfuz edememekteydiler. Cola firmalarının defaatle yaptırdıkları piyasa araştırmaların sonucu, bu kesimin Cola’ya tepkilerinin temel sebebi, milli hassasiyet kavramında özetlenebilecek ölçüde, kısmen milliyetçi, çoğunlukla da Cola’nın içerdiği kafein denilen uyuşturucu madde dolayısı ile dini saikler olduğu anlaşıldı. Bu tespit, sorunda etken olan paradigma çerçevesinde çözüm üretme arayışlarına firmaları itmiş ve nasıl bir strateji izleneceği noktasında psikolojik ve sosyolojik tahliller çerçevesinde araştırmalara girişilmiştir. Bu konularda arzettiğim bilgiler bizzat sektörün içinde o dönemlerde çalışan bir kişi olarak yakın gözlemlerime ve konu hakkındaki araştırmalarıma dayanmaktadır .

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Bu aşamada Ülker gurubunun durumuna biraz değinmek gerekirse; Ülker, özellikle hazır gıda sektöründe neredeyse piyasanın belirleyicisi konumunda bir kuruluştur. Tüketim noktalarının ifadesi ile bir satış noktasında Ülker mamülleri yoksa o satış noktası verimli bir işletme olamaz kanaati uyandıracak bir etkinlikte bir markadır. Üstüne üstlük, 28 şubat ortamının oluşturduğu baskı dolayısı ile muhafazakâr dindar kesimin ezici çoğunlukla tüketim olarak yönelince, üstelik bunu Ülker mamülü alarak o günkü dayatmaya karşı tepkisini tüketim tercihleri üzerinden ifadelendirince, böylesi bir ”dayanışma” ortamı oluşturulmuştur.

Evet ortam bu. İşte tam bu ortamda, 2003 yılında Ülker Grubu, yıllarca monopol durumdaki Cola pazarına Cola Turka ismi ile giriş yaptı.
Bu noktada Cola pazarından bahsetmek gerek. Cola pazarı birçok gıda sektöründen bağımsız olarak, marka özelinde faaliyet gösteren, yani mamülü sattıranın ismi olduğu gerçeğinden hareket eden bir sektördür. Başka bir ifade ile ”Cola, Coca Cola’dır, bunun dışındaki Colalar taklittir” ilkesi ile hareket eden çok özellikli bir sektördür. O güne kadar birkaç farklı Cola üretme ve pazara girme teşebbüsü olmuşsa da mutlak başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Hâl böyle iken, yeni bir isimle zor olan Cola pazarına Ülker’in girme gayretleri, sektörü iyi tanıyanlar tarafından çok anlamlı bulunmuyordu. Daha önceki başarısızlıklar ortadayken ve başka ülkelerdeki bu türden teşebbüslerin başarısızlığı biliniyorken, neden Ülker sonu mutlak anlamda başarısızlık anlamına gelebilecek, bu kadar engin piyasa tecrübesi olan bir firma olarak, ekonomik mânâda da rantabl olmayan böyle bir işe kalkışsın ?

Gerçekten de o günün şartlarında değerlendirmelerini salt piyasa şartları bağlamında yapanlar için bunu anlamlandırmak imkansızdı. İşte bu şartlar altında Ülker Grrubu, Cola Turka markasıyla Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesi akabinde, içeriği buram buram dini ve de milli hassasiyetler kokan, kâh Avrupa’da kâh Amerika’da elden ele dolaşan, sanki Avrupa ve Amerika’yı fethedercesine devâsâ bir reklam kampanyası ile pazara giriyordu. Birçok ”Anadolu Kaplanı” tabir ettiğimiz muhafazakâr tüccar, o zamana kadar dini ve milli hassasiyetleri açısından uzak durdukları Coca Cola bayiliklerine karşılık Cola Turka bayiliklerine saldırıyorlar, hattâ bayilik almak için aracılar koyuyorlardı, bu tüccarların kafasında oluşturulan algı, ”ne de olsa mamül muhafazakar Ülker Grubu’nun mamülüydü, zaten bu Amerikalılar da bizim askerimizin başına çuval geçirmemişler miydi, alın şimdi sizin simgesel mamülünüzü de elinizden aldık biz kendi mamülümüzü çıkardık” algısıydı.

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
O günleri hatırlayanlar hafızalarını yoklarlarsa, nasıl bir kampanya bombardımanı ile Cola Turka’nın ramazan reklamları ile iftar sofralarımızda baş köşeye kurulduğunu hatırlayacaklardır. Şunu da hatırlatalım; o zamana kadar ramazan ayında hiçbir zaman Cola reklamı yapılmamıştı, yani ramazan ve iftar reklamlarının Cola ile tanışması bu ülkede ilk defa Cola Turka ile olmuştur.

Enteresan olan, pazarın hâkimi Coca Cola ve Pepsi Cola, devam eden aylarda uzunca bir süre piyasa kayıplarına rağmen, hiçbir karşı kampanyaya baş vurmamışlar, üstelik sessiz kalmayı tercih etmişlerdir. O günlerde Coca Cola’da üst düzey bir konumda çalışan bir arkadaşıma, ”neden bu atraksiyona cevap vermiyorsunuz ?” dediğimde özellikle sessiz kaldıklarını, hattâ çok memnun olduklarını esprili bir dille ifade ettiğini hiç unutmam. O gün için gerçekten bu durumu anlamlı bir şekilde yorumlamak çok zordu. Bizim piyasa bilgilerimizle izahı güç bir durumdu. Neticede o günün çuval geçirme olayının müsebbibi olan Amerika’ya cevap şeklinde algılatılan, milli hislerle kuvvetlendirilmiş güçlü reklamlarla piyasaya sürülen Cola Turka, özellikle yukarıda bahsettiğim, Coca Cola içmeyen %20’lik muhafazakâr-dindar kesimden başlamak üzere süratle piyasaya yerleşmeye başlıyordu. Akşam iftar sofrasında ezanı bekleyen ailede, aile büyüğü hacı dedenin masa başında oturduğu yerden ‘’nerde kaldı bizim kolamız’’ diye seslenişini, ardından evin delikanlısının iftar sofrasının orta yerine Cola Turka şişesini koyuşunu ve ardından şükür duası ile iftar açılışının yapılışının canlandırıldığı o meşhur Cola Turka reklamını hiç unutmam.

Evet, muhafazakâr kesimin kendine ait bir Cola’sı olmuştu, hemde 28 Şubat’ta yeşil sermaye diye etiketlenen müslüman, masum, mağdur Ülker tarafından, yani bizim Ülker tarafından. Sorgulanması dahî abesti, çünkü Ülker’in muhafazakârlığı ve dindarlığı sorgulanabilir miydi ? Hâşâ ! Kim cesaret edebilirdi ?! Halkın dilinde ne kadar yurt yaptırdığı ne kadar burs verdiği, ne kadar müslüman olduğu algısı o kadar güçlü bir şekilde orta yerde dururken, üstüne üstlük 28 Şubat’ta mağdur edilmişken… Aha şimdi bir bardak daha Cola Turka içerek bunun acısını çıkarmaz mıyız ? Evet gerçekten muhafazakar kesim kendi mantığıyla hem 28 Şubat’ın karşılğını veriyordu, hem de Cola tüketmeyen %20 lik kesimin %15-17’sini Cola Turka’yla tanıştırarak Kuzey Irak’ta ”askerimizin” başına çuval geçiren Amerikalılardan öcünü alıyordu.

Tüm bu reklam çalışmaları sayesinde Cola Turka, Anadolu’nun tüm ücra yerlerine kadar yayıldı. Neticede Cola ile tanışan muhafazakâr kesim, içindeki kafein ile Cola Turka’yı ciddi mânâda tüketir hâle, yani bağımlı hale getirildi. Ancak ilerleyen zamanlarda bu bağımlılık muhafazakar kesimin gençlerinde bir tatminsizliğe yol açtı ve işin doğası gereği, taklit Cola olan Cola Turka yerine işin aslı olan Coca Cola’ya yönelişe evrildi. Zaten Coca Cola’nın asıl hedef pazarı gençler olduğundan Coca Cola’nın hiçbir zaman açamadığı bu muhafazakâr pazar, Cola Turka tarafından ciddi bir taktikle açılmış ve operasyon tamamlanmış oldu.

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Tabi Cola Turka ilk pazara girerken gösterdiği gayreti, daha sonraki yıllarda pazarda kalmak için hiç göstermemesi, hattâ pazarı Coca Cola’ya âdetâ devredip hiçbir atraksiyona başvurmaması dikkat çekicidir. Neticede Ülker Grubunun yaklaşık 10 yıllık Cola tecrübesinin sununda gelinen noktada, hiç Cola’yla tanışmamış, Ülker sayesinde Cola’yla tanışan bu muhafazakar kesimde dahil olmak üzere, şu anda yaklaşık %2.5 kadar bir kola pazarı Ülker’de kalabilmiş, geri kalan tüm kesim Coca Cola’ya müşteri edilmiştir. Şimdilerde ise Ülker’in Cola pazarından tamamen çıkacağı konuşulmaktadır.

Ne acıdır ki, 2000’li yıllara kadar hiçbir zaman muhafazakâr kesim tarafından içselleştirilmeyen Coca Cola, şimdilerde Ülker’in ön açıcılığı ve de piyasayı ”tava” getirmesi neticesinde ramazan kampanyaları yapmakta, üstüne üstlük ”Coca Cola’yla hayırlı iftarlar” sloganı ile iftar sofralarımızın baş köşesinde sarsılmaz yerini almış bulunmaktadır.

Sonuç olarak; gelinen noktada, sözde bizim kolamız olan Cola Turka ile muhafazakâr kesimin Cola’ya olan direnci kırılmış, Cola tüketir hale getirilmiştir. Sonunda ön açıcılık ve piyasa hazırlama görevi biten Cola Turka yavaş yavaş muhafazakâr kesimin sofrasından çekilirken, hani o hiç sevilmeyen Siyonistlere ve İsrail devletine yardım ettiği her daim ifade edilen, Amerikan malı Küresel Emperyal Kapitalizm’in simgesi olan Coca Cola, dindarlığından şüphe edilmeyen muhafazakâr sermaye olan Ülker sayesinde ve onun mahâreti ile sofralarımıza kuruluyordu. Hem de bir daha hiç ayrılmamacasına…

Tüm bu yukarıda anlatılanlar bu ülkede yaşayan bizlerin tanıklığında bu ülkede yaşanmış gerçeklerdir. Bu serüveni sebep sonuç bağlamında değerlendirmemiz gerekir. Öncelikle Kuzey Irak’ta Türk askerinin başına çuval geçirilmesinin hiçbir politik mantıksal izahı ve sonucu o zaman yoktu hiçbir zaman da politik bir karşılığı olmadı. Ancak Coca Cola bağlamında hiç de azımsanmayacak bir ekonomik sebebi ve sonucu vardır. Eğer o günkü hislere hitap eden bu çuval geçirme olayı olmasa, Cola Turka kampanyası bu ülkenin muhafazakâr halkında karşılığını bu derece bulamazdı ve tesirli olamazdı. Kaldı ki; ne hikmetse, birçok ülkede çekilen Cola Turka’nın tanıtım reklamları hemencecik o ay içerisinde gösterilmeye başlanıyor ve yine ne hikmetse reklamın teması milli hassasiyetlerimiz üzerine kurgulanıyor.

Tüm bunların tesadüf olması imkansızdır. Coca Cola’nın, bazı Güney Amerika ülkelerinde, iktidarları değiştirebilecek politik-ekonomik gücü bilinmekteyken, tüm bunların tesadüfi oluşuna inanmak en az deyimle saflık olur.

Diğer taraftan, Ülker gibi güçlü piyasa deneyimi olan bir firmanın, ele geçirdiği bu zor piyasadan sanki terk eder mahiyette çekilmesi akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Mutlaka bunun ekonomik bir bedeli olmalı idi.

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 

Kaptan

Mecra Yazarı
Katılım
9 Ocak 2012
Mesajlar
15,445
Tepkime puanı
1,111
Puanları
0
Konum
Giresun
Demem o ki; Coca Cola bu operasyonu Ülker ile birlikte müslüman muhafazakâr halkın değerleri üzerinden yapmıştır ve burada sadece ekonomik çikarlar belirleyici olmuştur. Coca Cola ve Ülker ilişkisi bağlamında o günlerde izah etmekte zorlandığımız fakat bu günlerde küresel sermayeyle, yerli muhafazakar sermayenin geliştirdikleri ilişki bağlamında net anlaşılabilen ”ne pahasına olursa olsun ortak ekonomik çıkar” mantığı daha iyi anlaşılmaktadır. (Bakınız: Koç – Ülker ilişkisi)

Muhafazakar camia tarafından kabullenilen pozitif Ülker algısından dolayı, Ülker tam da Coca Cola’nın aradığı partnerdi. Her iki taraf da, tamamen ekonomik sebeplerden dolayı böyle bir ilişki gerçekleşmiştir. Her iki taraf da azami derecede ekonomik çıkar sağlamışlardır. Ülker, muhafazakâr kesimin kendisi hakkındaki müspet algısını maddi kazanca çevirmiştir, bunu da en acımasız bir şekilde inançsal değerler üzerinden gerçekleştirmiş tir. Ülker bu noktada özden kopuk bir islâmın ülkede cari olduğunun bilincinde idi. Zaten böylesine vahyî prensiplerden koparılmış temel değerlerin, sadece şekli bir seviyede icra edildiği bir müslüman-muhafazakar algısı olmasaydı, Ülker bu operasyona teşebbüs edemezdi.

Daha net bir ifadeyle, halkın dini, milli değerleri yıllarca süren bir çabayla özünden kopuk bir hale getirildiği için, Ülker bu değerlerin paraya tahvil edilebileceğini toplumun bunu bir sebep sonuç ilişkisi bağlamında değerlendirip direnç gösteremeyeceğini bildiği için bu ahlâksız alışverişe girişebilmiştir. Eğer muhafazakâr-müslüman camia, sermayenin dininin olmayacağı vahyî bilincinde olsa idi bu zokayı yutmazdı. Lakin tüm bu operasyon ülkede cari olan yanlış müslümanlık algısı üzerinden kurgulanmaktadır . Eğer bu günkü Müslümanlar sermayenin tek millet olduğunu, bunun dinlisinin dinsizinin olmayacağını gerçekten kavramış olsalardı, sözde muhafazakâr İslamcı sermayenin kendi değerlerinin küresel sermayelere pazarlanmasında nasıl manivela rolünü üstlendiklerini anlar ve de buna müsaade etmezlerdi.

Yukarıda bir örnek üzerinden anlatmaya çalıştığımız mevzu, sözde yerli ve de müslüman-muhafazakâr sermayenin, küresel sermaye ile olan, sadece toplumun milli değerlerinin alışveriş masasında pazarlık konusu yapılabildiği nice tezgâhlardan yalnızca biridir. Bunun gibi nice tezgâhlar kurulmaktadır. Şu anda, Neo-Liberal politikalarla oluşturulan Kapitalist Müslüman tip, arzusunu ve gâyesini gerçekleştirmek için, uluslararası pazara sürebileceği ve bunu ”kalkınıyoruz, büyüyoruz” ambalajı ile muhafazakar halka yutturabilmek için meta hâline getirebileceği değerlere ihtiyaç duymaktadır. Üzülerek ifade edeyim ki, kadim değerlerimiz, bu Kapitalist Müslümanlar tarafından haraç-mezat basit ekonomik çıkarlar uğruna pazarlık masalarına sürülmektedir. Bu ise toplum yaşamında, değerler bağlamında telafisi mümkün olmayan tahribatlara yol açmaktadır. Acı olan ise bu değerlerin pazarlanması, Müslüman halkların kahredici rızalıkları ile gerçekleşmektedir.
Sonuç olarak, dayatılan Kapitalist Müslümanlığa karşı, Anti-Kapitalist bir duruş sergilemeden, yani müslümanlığın Kapitalizmle bağdaşmayacağı vahyî bilinci ile SERMAYENİN TEK MİLLET olduğu gerçekliğini kavramadan, halkın kendi kadim değerleri üzerinden pazarlanmasına kendisinin dur demesinden başka kurtuluş yolu yoktur.

Vesselam…
Abreg Togan

i9703 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Üst