Zeynep Özmen
Kevok_84
- Katılım
- 7 Haz 2006
- Mesajlar
- 3,306
- Tepkime puanı
- 11
- Puanları
- 0
Konuşma, dostluk,
arkadaşlık, cana yakın olma; "münasip kimselerle güzel bir şekilde görüşüp konuşma"
anlamında bir terim. insanlar toplum içinde yaşadıkları için birbiriyle tanışıp görüşmeye, iyi
geçinmeye mecburdurlar.
Ülfetin karşıtı uzlet'tir. Uzlet, insanlardan uzaklaşmak, bir
köşeye çekilip kendi başına yaşamak demektir. Uzlet insan yaratılışına ters düşer. Allah Teâlâ
bizi, birbirimizle görüşüp tanışmak için yaratmıştır (Hücûrat, 49/13). Şu halde, geçerli dinî bir
sebep olmadan inanların toplumun dışında yaşamak istemeleri doğru değildir. Toplumun içinde,
fakat, onlarla hoşça geçinerek hayatlarını sürdürmeleri dinî ve ahlâkî bakımdan daha
uygundur. Peygamber (s.a.s) insanlardan kaçmamış, tam aksine onların içine girmiş, beraber
yaşamış ve kendileri ile en güzel şekilde münasebetler kurmuştur.
Allah Teâlâ
mü'minlerin kalplerini birleştirmiş, onların gönlüne dostluk ve ülfet doldurmuştur (Âlû İmran,
3/103). Bunun devam ettirilmesi Müslümanların görevidir. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde;
"Mü'min ülfet eden ve kendisi i!e ülfet edilendir. Ülfet etmeyen ve kendisi ile ülfet edilmeyen
kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlara yararlı olanıdır" (Ahmed b. Hanbel,
Müsned, II, 4, 5, 335) buyurmuştur.
Başkalarını sevmeyenlerin onlarla ülfet etmesi
mümkün değildir. Çünkü sevgiden yoksun gönüller başkaları ile konuşup görüşmek, dostluk
kurmak istemezler.
Aslında ülfet, Allah Teâlâ'nın kullarına bağışladığı büyük bir nimettir.
Bu nimetin Allah Teâlâ'nın kadrini bilmeli, hakkını vermelidir. Zira, bu nimetten mahrum olanlar
uzlete çekilmek, diğer insanlardan uzaklaşmak, yalnız ve sıkıntılı bir hayat geçirmek zorunda
kalırlar. Bu da insan tabiatına ters düşer. Halbuki ülfet insanları birbirine yaklaştırır, düşmanlıkları
yok eder, dostlukların doğmasına vesile olur, düzenli işleyen bir cemiyet hayatının doğmasını
mümkün kılar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Seni aldatmak isterlerse, bil ki
şüphesiz Allah sana kâfidir. Seni ve inananları yardımıyla destekleyen, kalplerini uzlaştıran
O'dur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi sarf etsen bile, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın, ama
Allah onları uzlaştırdı. Doğrusu O, güçlüdür, hakîmdir" (el-Enfâl, 8/62-63).
Yukarıya
alınan âyet ve hadislerden ülfetin, hem Allah Teâlâ'nın, şükrünün edâ edilmesi gereken bir
nimeti, hem de iyi insan olmanın bir şartı olduğu anlaşılmaktadır.
arkadaşlık, cana yakın olma; "münasip kimselerle güzel bir şekilde görüşüp konuşma"
anlamında bir terim. insanlar toplum içinde yaşadıkları için birbiriyle tanışıp görüşmeye, iyi
geçinmeye mecburdurlar.
Ülfetin karşıtı uzlet'tir. Uzlet, insanlardan uzaklaşmak, bir
köşeye çekilip kendi başına yaşamak demektir. Uzlet insan yaratılışına ters düşer. Allah Teâlâ
bizi, birbirimizle görüşüp tanışmak için yaratmıştır (Hücûrat, 49/13). Şu halde, geçerli dinî bir
sebep olmadan inanların toplumun dışında yaşamak istemeleri doğru değildir. Toplumun içinde,
fakat, onlarla hoşça geçinerek hayatlarını sürdürmeleri dinî ve ahlâkî bakımdan daha
uygundur. Peygamber (s.a.s) insanlardan kaçmamış, tam aksine onların içine girmiş, beraber
yaşamış ve kendileri ile en güzel şekilde münasebetler kurmuştur.
Allah Teâlâ
mü'minlerin kalplerini birleştirmiş, onların gönlüne dostluk ve ülfet doldurmuştur (Âlû İmran,
3/103). Bunun devam ettirilmesi Müslümanların görevidir. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde;
"Mü'min ülfet eden ve kendisi i!e ülfet edilendir. Ülfet etmeyen ve kendisi ile ülfet edilmeyen
kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlara yararlı olanıdır" (Ahmed b. Hanbel,
Müsned, II, 4, 5, 335) buyurmuştur.
Başkalarını sevmeyenlerin onlarla ülfet etmesi
mümkün değildir. Çünkü sevgiden yoksun gönüller başkaları ile konuşup görüşmek, dostluk
kurmak istemezler.
Aslında ülfet, Allah Teâlâ'nın kullarına bağışladığı büyük bir nimettir.
Bu nimetin Allah Teâlâ'nın kadrini bilmeli, hakkını vermelidir. Zira, bu nimetten mahrum olanlar
uzlete çekilmek, diğer insanlardan uzaklaşmak, yalnız ve sıkıntılı bir hayat geçirmek zorunda
kalırlar. Bu da insan tabiatına ters düşer. Halbuki ülfet insanları birbirine yaklaştırır, düşmanlıkları
yok eder, dostlukların doğmasına vesile olur, düzenli işleyen bir cemiyet hayatının doğmasını
mümkün kılar.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Seni aldatmak isterlerse, bil ki
şüphesiz Allah sana kâfidir. Seni ve inananları yardımıyla destekleyen, kalplerini uzlaştıran
O'dur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi sarf etsen bile, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın, ama
Allah onları uzlaştırdı. Doğrusu O, güçlüdür, hakîmdir" (el-Enfâl, 8/62-63).
Yukarıya
alınan âyet ve hadislerden ülfetin, hem Allah Teâlâ'nın, şükrünün edâ edilmesi gereken bir
nimeti, hem de iyi insan olmanın bir şartı olduğu anlaşılmaktadır.